Şampiy10
Magazin
Gündem

Yeni yıla nasıl başlarız?

2016 yılı hepimize sağlık, başarı, huzur (hem iç hem de toplumsal huzur) ve belki de hepsinden önemlisi BARIŞ getirsin. Bu yıl çok ihtiyacımız olacak barışa; hem içeride hem dışarıda..

Bu yıla dair tahminlerim eski yılın son ve yeni yılın ilk günlerinde yayınlandı. Nisan ayına kadar olan dönemden çok umutlu değilim, gerek içeride gerekse de küresel piyasalarda zorlu bir dönem olacak. Sebeplerine bu iki yazımda değindim. Piyasalardaki dalga boylarının özellikle ilk çeyrekte “yüksek” olacağını, sırasında ve sonrasında alınan kararlarla bu dalga boylarının “kısal(tıl)acağını” öngörüyorum.

Bunu özellikle içeride başarabilirsek, ne âlâ. Başaramazsak bedelini hep beraber ödeyeceğiz. Bir ‘eğitim masrafı’ daha ödemeye ne kadar hazır olduğumuzdan çok da emin değilim.

Orta vadeyi şimdilik bir kenara bıraktığımızda yılın ilk haftasında piyasaların yönü ne olur diye bir bakalım istedim. Yılın son haftası genel olarak yönsüz, derinliğin sığ olduğu zamanlardı. Yılın kapanışı kur cephesinde benim son iki aylık tahminimin (2.8650 ile kapatırız diye düşünüyordum) üzerinde ancak birçoklarının 3.03’lü beklentilerinin altında 2.9190 seviyelerinden gerçekleşti.

Bu hafta tatil havasından çıkılıp da yılın geri kalanına dair ipuçları verecek pozisyonların açılması için henüz daha erken. Ancak yılın kapanışındaki bazı hareketler bazı şeyler söylüyor. Petrol fiyatlarının (Brent ve WTI) 37 dolar civarında yılı kapatması; yılın son iş gününde Ruble’nin 16 Aralık 2014’teki 79.52 seviyesinden sonraki en yüksek seviyesi olan 75.97 seviyesini görmesine, yılı da 71.90 seviyesinden (71.50’deki teknik seviyenin üzerinde) kapatmasına neden oldu. Ha keza Brezilya Real’i yılın yükseklerine yakın kapandı. G.Afrika Rand’ı da düşen altın fiyatlarının etkisiyle 15.47 ile yılın en yüksek ikinci günlük kapanışından yılı tamamladı.

Kısa vadeli ABD tahvil getirilerinin yılı yükseklerine yakın bitirmesi, ABD borsa endekslerinin 50 ve 200 günlük Basit Hareketli Ortalamaları’nın (NASDAQ hariç) altında kapatmış olmaları, piyasaların Ocak ayının en azından ilk yarısında karasız bir seyir izleyeceklerini söylüyor.

BIST 100 tarafında yılın son günlerinde gelen satışların bir düzeltmesini bu hafta içinde görebilir, bugün 74.275 veya yarın 74.050 seviyelerini test edebiliriz. Ancak bu seviyelerin aşılmasını beklemiyorum.

Kur tarafında da bu hafta için aşağıda 2.9010, yukarıda da 2.9350 seviyeleri önemli olacak. Bu iki seviyenin hangi taraftan dışına çıkılmış ise Ocak ayı için ilk ipuçları gelmiş demektir.

Yazının devamı...

Piyasalar sakin mi dalgalı mı olacak?

2015’te iç piyasa, iki seçim, Fed’in kararı ve jeopolitik gelişmelerle hareketliydi. Piyasaların gözü bu yıl AB çıpası ve reform paketinde olacak. Kur cephesinde sert iniş çıkışlar görülmez. Dolar/TL ortalaması 3.10 olur. Gözler, görev süresi dolacak TCMB Başkanı Başçı’nın faiz hamlelerine çevrilir.

İlk kez 2012’de ‘Suriye meselesi Türkiye için çok önemli bir sorun olacak’ demeye başladığımdan bu yana süre giden problem 2016’da gündemdeki yerini koruyacak ancak önümüzdeki yıllar için Pasifik Bölgesi’nde yaşananlar daha fazla dünyanın gündemini işgal etmeye başlayacak.

2015 yılında iki seçim arasında sona eren “Barış Sürecinin” ardından şiddetlenen çatışmalarda can kayıpları, sokağa çıkma yasakları ve bölgeden göçler de arttı. İç barışımızın tehdit altında olduğu bir dönemde, dış politikada yapılan hataların bedellerini yavaş yavaş ödemeye başladık, korkarım daha da fazla ödeyeceğiz.

Kartlar yeniden dağıtılıyor

25 Ocak’taki ilk toplantıda Birleşmiş Milletler eliyle Suriye’de oluşturulmaya çalışılan barışın; bir tarafının IŞİD olmadığı durumda, nasıl hayata geçeceğini kestirmek zor. Ancak, bölgedeki savaş halinin böyle devam edebilmesi mümkün değil. Bu yıl içinde bölgedeki sınırlar yeniden çizilecek gibi görünüyor. Bizim açımızdan en önemli kırmızı çizgi olan “Kürt Koridoru’nun” tamamlanması olasılığı artıyor. Buna nasıl tepki vereceğimiz, NATO bünyesinde bu konuda ne kadar destek bulacağımız henüz net değil. Ancak 2015’ten yeni yıla kalan ve net olan tek bir şey var: Artık ‘Şangay 5’lisi’ veya ‘yüzümüzü Doğu’ya da dönmemiz’ söz konusu değil.

Türkiye yeniden NATO ve Batı bloğu ile yola devam edecek. Bunun beraberinde AB ile müzakerelere dönülmesi, hem yeni yıl için iyi bir “çıpa” vazifesi görecek hem de ülke içinde bozulan dengelerin yeniden “AB kriterlerine” uyum çabasıyla kurulması umudu artacaktır. Belki de kartların yeniden dağıtılacağı yeni yıl için elimizdeki en somut olumlu “kart” da bu olsa gerek.

Merkez Bankası testine hazırlanın

Merkez Bankası (TCMB) “testi” sırasında gösterge bono bileşik faizlerinde yüzde 13.75, 10 yıllık tahvil getirilerinde de 12.25’leri test edebiliriz. Böyle bir durum hasıl olmuşsa Merkez’den (ister görevdeki, ister müstakbel Başkan’dan) “şok faiz artışlarının” geldiğini görebiliriz. Büyümenin yüzde 3’e oldukça yakın, enflasyonun da yüzde 7.5’in üzerinde seyredeceği, özellikle ülkenin güneyine ihracatının son derece sıkıntılı olduğu, turizm gelirlerinin ciddi oranda düşme tehdidi ile karşı karşıya olduğu “oynak mı oynak” bir yıla hazır olmakta fayda var.

Doların yıl ortalaması 3.10 olur

Dolar/TL kuru 2015’i düşük kapatma çabalarına karşın, bu yıl içinde gerek iç politikadan gerek Fed’den gerekse de bölgedeki gelişmelerden dolayı hayli “oynak volatil” olacak. 2016’da görülecek düşük/yükseklerden çok, yıl ortalamasının 3.10 seviyelerinde olacağını tahmin ediyorum. Üstelik bu tahminimi de uzun bir süredir koruyorum. Yılın özellikle ikinci çeyreğinde; Merkez Bankası Başkanı tartışmalarının yaşanacağı dönemde; dolar/TL kurlarında 3.30’lu seviyelerin test edilmesi olasılığı hiç de az değil. Eğer bu dönemde gerek var olan Erdem Başçı yönetiminin “orta yolcu” tutumu, gerekse de müstakbel başkanın “gerçeklerden” uzağa düşen görüşlerinin hakim olduğu bir ortam oluşursa piyasalar ertelenen “TCMB testini” devreye alabilirler.

Borsada iyimser senaryo: Yıl sonunda 93.000

Sanırım bankaların hazine pazarlama bölümlerinin ve VIOP’un yeni işlem hacmi rekorlarını kırdığı bir yıla giriyoruz. BIST 100 Endeksi’nde yılın ilk çeyreğinde 62.000-65.000 bandının test edilmesini, aşağıdaki iyimser ve umutlu senaryonun hayata geçmesi durumunda yıl sonunu 93.000 seviyelerinden kapatabileceğini tahmin ediyorum. Tüm bu olumsuz senaryoyu tersine çevirebilecek tek şey; Kürtler’le bir “Barış Sürecinin” yeniden başladığı, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün temel alındığı; İran ve İsrail ile barışmış, AB ile tam üyelik patikasında yol alan bir Türkiye olsa gerek. Bunu ne kadar başarabilirsek, o kadar “iyiyiz”, bunlardan ne kadar uzaklaşırsak, o kadar “kötüye gideceğiz”. Buna yeni bir “hikaye” demiyorum, yeni bir “var olma kararı” diyorum.

İran ve İsrail’le ilişkiler önemli

Bu yıl içinde İran ile Batı arasındaki anlaşmanın ilk adımları atılmaya başlanacak. İran; bir yandan petrol piyasalarına yeniden dönmesi, diğer yandan yaptırımların hafiflemesi ile artacak küresel ticareti ile tüm dünya için önemli bir pazar olacak. Dış politikada İsrail ile yaşanan ilişkilerin (mecburi) “normalleştirilme” sürecinin benzeri İran ile de sağlanabilirse (Rusya için normalleşme daha uzun zaman alacaktır) biz de bu pazardan pay alabiliriz. Aksi takdirde İran ile ‘bölge liderliği’ konusunda hem de İran pazarından kalıcı pay kapabilme adına uzun vadeli önemli kayıplara uğrayacağız. Yine de İsrail ile zoraki barış, bu yılın olumlu gelişmelerinden birisi olacak.

Reform paketi rotayı düzeltir mi?

İçeride bu yılın en önemli konularından birisi Anayasa süreci ve bu bağlamda Başkanlık tartışmaları olacak. Daha ilk adımlarında tökezleyen yeni Anayasa taslağı Meclis’te 367 oyu alamaz da yeniden bir referandum sürecine girecek olursak, işimiz çok zor olacak. Bu durum ekonomi açısından 2015’te yaşanan sıkıntıların artarak devam etmesi anlamına da gelecektir. Buna bir de faiz artış sürecine başlamış olan Fed’in 2016’da 2-3 yerine 4 kez faiz artırması eklenirse, ekonomi tarafında şartlar özellikle yılın ikinci yarısında çok daha zorlaşabilir. Eğer açıklanmış olan ‘reform paketi’ harcama paketi olmaktan çıkarılıp; gerçekten ülkenin rotasını gelişme yönüne çevirecek hale getirilmezse, ucuz para döneminde elde edilmiş kazanımların birçoğunu değilse de önemli kısmını geri verebiliriz. Nisan ayında yeni Başkanı atanacak olan Merkez Bankası; 2015’in son toplantısında olduğu gibi ekonominin gereklerini değil de politik tercihleri öne çıkaran bir patika izleyecek olur ise özellikle kur cephesinde 2015 kadar sert olmasa da sorunlar yaşamaya devam edeceğiz demektir.

Yazının devamı...

Yazarımız Ali Ağaoğlu 2016’nın falına baktı

2016 oyun kartlarının yeniden dağıtılacağı bir yıl olacak. Çin düşük büyümeye alışacak, petrol zengini ülkeler yaşamak için borçlanacak, İran önemli pazar haline gelecek. Fed’in 3 kez faiz artırması beklenirken, altın 1.000 dolardan dönecek.

Her yıla tek kelimelik bir ad koymaya çalışıyorum. Bu seneki İngilizce oldu: ‘Reshuffle’ Yılı. Oyun kartlarının yeniden karılarak dağıtılması ya da görevlerin yeniden tanımlanması, görev yerlerinin değiştirilmesi gibi bir anlamı var. Benim yeni yıl için beklentilerime tam uyan bir isim oldu bu.

İki seçimi, İran’ın Batı ile barıştığı, savaş uçağının düşürülmesi ile Rusya gibi bir ülkeyi karşımıza aldığımız, petrolün 34 dolara düştüğü, TL’nin dolar karşısında yüzde 25’i aşan oranda değer kaybettiği bir yılı geride bıraktık.

Bugün; kartlar yeniden dağıtılırken 2016’da dünyada neler olacak diye bakalım, yarın Türkiye’yi ele alırız...

Sınırımızdaki savaş şiddetini artırırken, savaşın tarafları da artıyor. IŞİD ile mücadele eden iki ana grup oluştu. Birinci grupta Çin, Rusya, İran, kısmen Irak ve Esad rejimi ve diğer grupta da bizim de dahil olduğumuz NATO, Suudi Arabistan ve Katar yer alırken, sorun gittikçe içinde çıkılması zor bir hale geliyor. Bölgede kartların yeniden dağıtılmasıyla birlikte büyük olasılıkla bu yıl (en geç 2017’de) Suriye ve Irak’ta sınırlar değişecek. Sınırlar bu yıl çizilmeyebilir ancak dağıtılan yeni kartlara göre oyun yeniden oynanacak. (Umarım bize gelen el iyi olur)

Sadece Ortadoğu’da değil dünyanın bir çok yerinde kartlar yeniden karılacak ve dağıtılacak. Çin, düşük büyüme ile başa çıkmayı öğrenecek. Çin’in bu yıl yüzde 6’nın altına düşmesi olasılığı hiç de az değil. Yuan’ın kontrollü değer kaybetme ihtimali hiç de düşük bir olasılık gibi durmuyor.

Sık sık devalüasyon haberleri duyabiliriz

Rusya, Brezilya, G.Afrika, Şili, Suudi Arabistan, Kanada, Avustralya gibi doğal kaynaklara dayalı ekonomiler; düşen emtia fiyatlarıyla birlikte, yeni dönemde yeni şartlara uyum sağlamakla uğraşacak. Emtia ihracatçıları ellerine gelen ‘düşük fiyat’ kartıyla oyunu oynamaya çalışacak. Başta Suudi Arabistan ve Rusya olmak üzere birçok petrol ihracatçısı ülke İran’ın da pazara girmesiyle daha da zorlanacak, rezerv kayıpları ve hatta küresel piyasalardan borçlanma yoluna girecekler. Yıl boyunca, emtia üreticisi ülkelerden özellikle de paralarını dolara ‘bağlamış’ olanlardan sıkça devalüasyon haberleri gelecek. 2016 yılı önce bölgemize, sonrasında da dünyaya BARIŞ getirsin...

Euro ilk yarı değer kazanır

Euro tarafında Avrupa Merkez Bankası Başkanı (ECB) Mario Draghi’nin parasal genişleme çabaları devam etse de yılın ilk yarısında ‘euro’nun dolar karşısında değer kazandığına, ilk aşamada 1.1250, sonrasında da 1.1750-1.1825 seviyelerine kadar devam edebilecek bir “düzeltme” yaşanacak. Sonrasında yeniden 1.00 seviyelerine doğru bir hareketi tartışıyor olacağız.

1.000 doların ‘altın’ı görür ama...

Altın fiyatlarında yılın ilk çeyreğinde 1.000 doların altına inilecek, 900-940 dolar/ons seviyeleri test edilecek. Sonrasında altın fiyatlarında uzun vadeli bir yükseliş trendi başlayacak. Yılın sonuna doğru yeniden 1.200 dolarlar konuşuluyor olabilir. Dolar endeksi (DXY) yılın ilk yarısında ‘euro’daki müstakbel “düzeltme” nedeniyle 93.50-95.00 bandına kadar geri çekilebilir. Ancak yılın ikinci yarısından itibaren 100 seviyesini yeniden yukarı aşarak, 2017’de görülmesi ihtimalinin daha yüksek olduğu 120’ye doğru yeni hareketine başlayabilir.

Fed 4 kez artırmaz

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artışı, Başkan Janet Yellen’in Aralık’taki toplantıda söylediği gibi 4 kez olamayacak, artış 3’te kalacak. 2016’nın sonunda faiz oranları ancak yüzde 1.00 seviyesine çıkabilecek.

ABD seçimleri kritik

Kasım ayında ABD’de Başkanlık seçimleri yapılacak. Yılın üçüncü çeyreğinden itibaren dikkatler ABD’ye kayacak. Küresel gerginliğin artarak sürdüğü, piyasalarda oynaklığın devam ettiği bir ortamda ABD’de hangi ekolün galip geleceği merakla beklenecek. Cumhuriyetçiler’de Trump veya ekolü mü, Demokratlar’da Hillary Clinton mı? Tahminim Clinton’ın ipi göğüsleyeceği yönünde. Trump veya “ekolü” Beyaz Saray’a çıkmayı başarırsa dünyayı “gergin” günler beklemesinden endişe ederim.

Kıbrıs’ta “barış” imzalanacak. Her ne kadar bu barış Türkiye’nin arzuladığı şartlarda olmasa da KKTC vatandaşlarının tercihleri öne çıkacak.

İran iştah kabartıyor

İran ile Batı arasındaki anlaşmanın ilk adımları hayata geçmeye başlanacak, İran bir yandan “resmen” ihracatçı olarak petrol piyasalarına yeniden dönerken, diğer yandan yaptırımların hafiflemesi ile artacak küresel ticareti ile tüm dünya için önemli bir “pazar” olacak.

Dış politikada İsrail ile yaşanan ilişkilerin “normalleştirilme” sürecinin benzeri İran ile de sağlanabilirse (Rusya için normalleşme çok daha uzun zaman alacaktır diye düşünüyorum) biz de bu pazardan pay alabiliriz.

Petrolde 20 dolar hayal

Petrolde 20 dolar görülmeyecek. Kısa bir süre için 26 dolar seviyesi belki denenebilir ancak kalıcı olması zor. Bütün yıl boyunca her gün 30 dolardan petrol almaya hazırım. (Benimki hayali iddia tabii ki) Kısa süre için 30 doların altına inilse bile, Haziran’daki OPEC toplantısı sonrasında petrol fiyatlarında bir artış olmasını bekliyorum. Bunun “mazereti” de ABD’de azalan Kaya Gazı Petrolü üretimi olacak ve bu mazeret kısa süreli bir etki yapacak. Brent petrolü ile WTI arasındaki farkın 4 doların üzerine (Brent lehine) çıkması artık zor. Brent petrolde yılın ikinci yarısında önce 48, ardından da 55 dolarların test edilmesi olasılığı yüksek. Doğalgaz fiyatları; İsrail ve İran’ın devreye girmeseler bile “saha kenarında ısınıyor” olmalarından dolayı; petrole kıyasla daha az yükselecek.

Yazının devamı...

Piyasalar 2015’i nasıl kapatacak?

Merkez Bankası’nın kararından sonra yılın son günlerinde doların 2.86’ya inme şansı zayıf. 2.90’ın altına düşme olasılığı halen var. Borsa ‘kapanış lobisi’nin etkisiyle 75 bin puanı zorlar

Yılın son haftasına girdik. Pratikte kısa bir hafta olacak. Piyasalar; Perşembe günü “kapanış seviyeleri” için gösterilecek çabaları saymazsak, yılı bir an evvel bitirme çabası içinde olacak. Yılı nasıl kapatacağımıza geçmeden, Merkez Bankası’nın faiz kararına göz atalım.

25-125 baz puan arasında farklı faiz artış beklentilerine karşın; Merkez Bankası parmağını dahi kıpırdatmadı. Piyasaların beklentisi en azından alt-üst bant ve politika faizinin “işgören faiz” adını verdiğim “ağırlıklı ortalama fonlama faizine” yakınsayacağı yönündeydi.

Toplantı sonrası yapılan açıklamanın ilk bölümü; sanki Fed faizleri hiç artırmamışçasına aynı şekilde kalırken; son bölümde “Kurul, küresel para politikalarındaki normalleşmenin başlaması ile birlikte oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcı olması halinde önümüzdeki toplantıdan itibaren para politikasındaki sadeleşme adımlarına başlanabileceğini değerlendirmiştir” denilmiş. Kendi başına oynaklığı, belirsizliği artıran bu açıklamada hiç değilse “başlanabileceği” yerine “başlanacağı” konulsaydı, etki çok farklı olurdu.

PPK toplantısı sonrasında yapılan analist toplantısında da alınan karara açıklık getirecek yeni açıklamaların olmaması, piyasa katılımcılarının kafalarını daha fazla karıştırdı. Her ne kadar politik söylem, MB ‘İyi yaptı’ dese de piyasalar bu söylemle aynı fikirde değil. Öyle olsaydı, dolar/TL kuru karar sonrasında yükselmek yerine, düşerdi. Diyebilirsiniz ki, MB’nin yarattığı kafa karışıklığına rağmen, dolar/TL kurlarında çok da fazla birşey olmadı, kurlar yeniden başladığı yerlere döndü. Haklısınız. Ancak bu tavrın ardında yıl sonuna gelmiş olmamız ve “ortak aklın” da kurların yılı düşük kapatmasından yana olduğunu unutmayalım. Yeni yıl ile birlikte, tüm küresel katılımcıların sahne almaya başlamasıyla alınan karar konusunda MB önümüzdeki günlerde “test edilecek, sorgulanacaktır.”

PPK’dan politika faizinde 50 baz puanlık (benim beklentim 75 baz puanlık) bir artırım gelmiş olsaydı, Erdem Başçı en azından makule yaklaşmış olacaktı. Piyasa da MB’nin enflasyonla mücadele konusunda kararlı olduğunu düşünecekti. “İşgören faiz” yani gerçek hayattaki faiz yüzde 8.85’lerdeyken politika faizini göstermelik olarak düşük tutmanın anlamı kavranamadı.

Başçı, ‘Nisan’daki yeni dönemde de aday olduğunu göstermek için herhangi bir adım atmadı’ diyenlerin yanı sıra, görev süresinin sonuna yaklaşmışken faiz artırarak ‘Bazı şimşekleri üzerine çekmek istemedi’ diyenler de hayli fazlaydı. 19 Ocak’taki toplantıdan da “sadeleştirme” adına bir adım gelmezse; MB’nin kredibilitesi çok daha fazla sorgulanacaktır.

Euro kazanır mı?

Euro için sadece yıl sonu değil, önümüzdeki haftalar için de önemli olacak “karar” anlarına yaklaşılıyor. Bu hafta için yukarıda 1.1030-45 bandı, aşağıda da 1.0925 seviyesi önemli olacak. Üst tarafın yukarı kırılması durumunda 1.1260-1.1315 bandına kadar devam edebilecek, ‘euro’nun değer kazandığı bir hareket görebiliriz. 1.0915’in aşağı kırılması durumunda da 1.0870 seviyesine kadar euronun değer kaybettiği bir hareket yaşanabilir.

Dolar 2.90’ın altına iner mi?

Dolar/TL kurunun yılı 2.8650 kapatacağı yönünde son iki aydır dile getirdiğim bir beklentim vardı. Bu tahminimin ardında; bilançolarındaki hasarları düşürebilmek adına hem özel sektör, hem bankacılık sektörü ve hatta kamunun “ortak aklının” devreye gireceği, Merkez Bankası’nın da olası bir faiz artışıyla bunu destekleyeceğini tahmin ediyordum. MB’den beklenen destek gelmeyince tahminimi 2.8950-2.9150 bandına çekmek durumunda kaldım. Halen daha 2.90’ın altında bir kapanış olasılığı var. Euro/dolar paritesinin 1.09’un üzerinde kalması ve büyük ihtimalle de bu seviyelerde yılı kapatacak olması dolar/TL’deki 2.90’nın altındaki bir kapanış olasılığını destekliyor.

Ancak yeni yılla birlikte yeni yıla dair olan pozisyonlar açılırken ne yöne hareket edeceğimiz, bu haftanın seyrinden çok farklı olabilir. O nedenle yılın kapanışı, yeni yıla dair iyi bir gösterge olmayabilir.

2012’nin son gününde olduğu gibi dövize MB müdahalesi gelir mi diye de merak etmiyor değilim. Sanmıyorum, ama Perşembe gününe kadar yakından izlemekte fayda var.

Borsa 75 bini geçer

BIST konusunda kısa vadeli iyimserliğin yılı olabildiğince pozitif bölgede kapatma çabasından kaynaklandığını; yeni yıl ile birlikte Anayasa konusunda daha ilk adımda “tökezlenmenin” ve Güneydoğu’daki yaşananların fiyatlanmaya başlayacağını düşünüyorum. “Kapanış lobisinin” gayretleriyle bu hafta içinde 75.100-75.300 bölgesi test edilebilir, hatta kapanış bu seviyelere yakın dahi gerçekleşebilir. Ancak yeni yıl ile birlikte halı altına süpürülen olumsuzlukların gün yüzüne çıkacağını ve yıl sonu kapanışının; her ne olursa olsun; bir süre için görülen en yüksek seviyeler olarak kalacağını tahmin ediyorum. Eğer “kapanış lobisi” gayretleri yeterli olmaz, yeni yıl ile birlikte olumsuz bir döneme girileceğini düşünenler var ise bu durumda yılı 71.950 seviyelerinden kapatmamız olasılığı artacaktır.

Yazının devamı...

Fed sonrası Merkez'in faiz hamlesi ne olur?

Yurt dışı piyasalar Fed toplantısını da ‘kazasız belasız’ atlattıktan sonra “tatil havasına” girecek. Bizim piyasalarımızın tatil havasının önündeki son engel, Salı günü yapılacak PPK toplantısı kaldı. PPK Toplantısından faiz artışı gelmesi neredeyse kaçınılmaz. Ancak ne kadar artıracağı önemli

Fed faizi artırdı, şimdi döndük geldik içeriye… Merkez Bankası ne yapacak bu hafta? 22 Aralık Salı günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında nasıl bir adım atacağı, 2016 yılı için önemli olacak.


Bu toplantıdaki olası kararlara geçmeden önce geçtiğimiz haftayı kısaca hatırlayalım. Fed, 10 yıldan bu yana ilk kez (2008 öncesindeki yüksek faiz ortamından, düşük faize geçiliyordu, krizle dibe inildi) faiz artışına gitti. 0-25 baz puanlık bant, 25-50 baz puan bandına yükseltildi. Fed; bir yandan bu yıl içinde (son toplantıda olsa da) kredibilitesini korumak adına adım attı, diğer yandan "toparlanan ABD ekonomisi” ileride bir gün tökezlerse, bu olasılığa karşın şimdiden önlem aldı.

Petrol fiyatları Brent bazında 36.32, ABD ham petrol WTI bazında 34.53 seviyelerine kadar bir gerileme yaşandı.


Dış politika nezdinde son gelişmelere bakıldığında; Türkiye’nin ‘eksen kayması’ olarak adlandırılan “Şanghay 5’lisine meyletmesi” seçeneği, Rus savaş uçağının düşürülmesinden ve Putin’in söylemlerinden sonra artık bir seçenek olmaktan çıkmıştır. Türkiye için artık sadece NATO ve AB seçenekleri kalmıştır. AB’nin 17. faslı açması da bu durumdan dolayıdır. Diğer yandan Irak Başkir’deki askerlerin “kademeli” olarak geri çekilmesi; İsrail ile 5 yılı aşkın bir süredir “donuk” olan ilişkilere yeniden “işlerlik kazandırılması” da bu“üst politikaların” bir devamı olsa gerek. İsrail ile gerek eskiden olduğu gibi bölgede ortak politika oluşturma gerek Rusya ile “olası bir arabuluculuk” ve gerekse de Leviathan Bölgesi gazının Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması konusundaki işbirliklerin geliştirilmesi yeni dönemde önemli olacağa benziyor.

Tüm bu gelişmeler önümüzdeki dönem için belirleyici ve yön çizici olacağından yakından takip etmekte fayda var.

Yabancı bankalar 100 baz puanlık artış bekliyor

Gelelim bu haftaya… Yurt dışı “tatil havasına”girdi, girecek. Yılın sonlanmasına 9 iş günü kaldı. Yurt dışı piyasaları Fed toplantısını da ‘kazasız belasız’ atlattıktan sonra “tatil havasına” gireceklerdir. Bizim piyasalarımızın tatil havasının önündeki son engel, Salı günü yapılacak PPK toplantısı kaldı.

Merkez Bankası; para politikasını “sadeleştireceğini” söylediğinden bu yana bazı hazırlıklar yaptı, minik bazı adımlar attı. Asıl hamleyi Fed’in faiz artışından sonra yapacağı yönünde piyasalara bazı mesajlar verdi. “Hele bir Fed faizi artırsın, sonra bakarız” tarzındaydı bu açıklamalar. Fed geçtiğimiz
hafta faizi 25 baz puan artırdı, şimdi sıra TCMB’de.


Aslına bakarsanız tıpkı Fed gibi, bizim Merkez Bankamız da faizi çok daha önceden artırması gerekirken bunu yapmadı. Her ne kadar Fed ile sebepleri farklı olsa da enflasyonla mücadele ve hepsinden önemlisi bu konuda uluslararası yatırımcılara verilecek mesajlar açısından bu artışın çok daha önceden yapılması geriyordu. Politik baskılar nedeniyle yapıl(a)madı.

Yarın yapılacak toplantıdan bir faiz artışı gelmesi neredeyse kaçınılmaz. En azından Fed’i bekleme bahanesiyle yaşanan ertelemelerin de sonuna gelindi. Piyasaların beklentisi koridorun alt bandının ve politika faizinin 50 baz puan artırılması yönünde. Yüzde 7.50 olan politika faizi yüzde 8’e yükseltilmiş olacak.


Aslına bakarsanız bu artış bir “vitrin” ayarlamasından öte bir şey değil. Neden derseniz MB’nin sağladığı fonlamanın ağırlıklı ortlama faizi son 2-3 ayda yüzde 8.65-8.95 bandında dalgalanıyor. Politika faizinin yüzde 8’e yükseltilmesi bu açıdan anlamlı bir hamle olmayacaktır.

Bu nedenle bazı yabancı yatırım bankaları 100 baz puanlık bir yükseliş bekliyor. Böylesi bir hamle ile en azından politika faizi ve “işgören faiz” eşitlenmiş olacak diye düşünüyorlar. Bence de pek haksız sayılmazlar. Nasılsa Başkan Erdem Başçı için bu “teknik faiz artışını”politikacılara açıklamak hayli zor olacak. Madem bunun için çok çaba sarfetmek zorunda kalacak, hiç değilse yapılan artışa değsin diye düşünüyorum. Belki 100 baz puan değilse de ikisinin arasını bulup alt bantta 50, politika faizinde de 75 baz puanlık bir artışa gidebilir.


Yapılacak artışın iletişimi de önemli olacak. Politikacılara 'Faiz zaten ordaydı, ben sadece resmileştirdim' diyebilir. Piyasalara da enflasyonla yeni hükümetin de öncelikleri doğrultusunda “kararlı bir mücadele” başlıyor denebilir. MB’nin kredibilitesi adına yarın alınacak karar önemli olacak. Diğer yandan Başçı’nın en zor toplantılarından birisi olsa gerek. Faizi artırmak veya ne kadar artıracağından çok, bu artışı nasıl anlatacağını bulmak kendisini hayli zorlayacak.

10 yıllık tahvilde düşüş olur


Politika faizinde 50-75 baz puanlık bir artış, bono cephesinde çok önemli bir değişiklik yaratmayacaktır. Ancak artışın 25 baz puanda kalması verim eğrisinin kısa vadeli değil ancak uzun vadeli kısmında faiz artışına neden olabilecektir. Enflasyonla mücadelede kararlı olunmadığı izlenimi yaratacak böylesi bir karar 10 yıllık tahvil faizlerini yükseltebilir.

100 baz puanlık bir artış durumunda ise kısa vadeli tahvil getirileri yükselirken, 10 yıllık tahvillerin getirilerinin düşmesi sizleri çok da şaşırtmasın. Ancak bu düşüşün çok da sert olmasını beklemeyin.


Dolar nasıl tepki verir?


Politika faizinin uzun bir aradan sonra ilk kez artacak olması medyada çok farklı yorumlara neden olacaktır. Ancak bunun döviz kurlarına etkisi kısa vadede sınırlı kalacaktır.


25 baz puan ile sınırlı kalan bir artış, MB’nin yine “ürkek” davrandığı şeklinde algılanacak, kurlardaki yukarı yöndeki oynaklık bir süre daha devam edecektir.


50-75 baz puanlık artış küresel gelişmelere bağlı hareketlerin aynen devam etmesi anlamına gelecektir.


100 baz puanlık bir artış; önümüzdeki dönemde “değerli TL” politikasına yeniden dönüleceği algısını yaratabilecek, bu da kurların“yıl sonu arifesinde” düşmesine neden olabilecek.

Euro/dolar paritesinde 1.0780 seviyesinin altında bir günlük kapanış yaşanmadığı takdirde haftanın başında 2.8990 seviyesi önemli olacak. MB’nin 50-75 baz puanlık bir faiz artışı sonrasında dolar/TL kurlarının 2.8650 (yıl sonu kapanış tahminim) seviyesine kadar gerilediğini görebiliriz.


25 baz puanlık “sembolik (ve de anlamsız) bir artış gelmesi durumunda da ilk aşamada 2.9460 seviyesi resmin içine girecek, sonrasında bir yandan petrol fiyatlarına, öte yandan da diğer gelişen ülke para birimlerine bağlı bir seyir izleyeceğiz.

Yazının devamı...

16 Mart’a kadar mola

Piyasaların tepesinde “Demokles’in Kılıcı” gibi sallanan Fed; nihayet politika faiz oranını 25 baz puan artırdı. 2008 krizinden 7 yıl sonra, öncesindeki üç yılı da sayarsak 10 yıl sonra bir ilk. Karar ‘oybirliği’ ile alınmış. Daha önceki toplantılardaki kararlarda olduğu gibi itiraz eden, şerh koyan olmamış. Gerek açıklamada, gerekse Yellen’in basın toplantısında yine verilere, enflasyona ve istihdama bakılacağına vurgu yapıldı.


Karar “güvercin” mi, “şahin” mi diye baktığınızda; ilk bakışta piyasaları ürkütmeyecek “güvercin” bir tavır gözleniyor. Nitekim piyasaların yükselmesi de bunu kanıtlar nitelikteydi. Ancak Fed’in FOMC komitesi üyeleri arasında 2016 yılı için üç yerine, dört faiz artışı tahmininin ve de medyan beklentinin yüzde 1.4 olması, enflasyon hedefine 2016’da değilse de 2017 yılında ulaşılmasının beklenmesi ve bu konuda önden adımlar atıldığının söylenmesi bence kararı daha “şahin” kılıyor.


ABD borsaları; üzerlerinde sallanan Demokles’in Kılıcı’ndan kurtuldukları için yükseliş için ellerinden geleni yapacaklardır. Dünkü kapanışlar da bunu teyit eder nitelikte. Dow Jones’un bugün 17.850’nin üzerinde kapanması durumunda yılı yeni rekorlarla dahi kapatmasının önü açılabilecek.


Bizim piyasalarımız bu iyimser havadan istifade etmek için elinden geleni yapıyor. Ancak bu iyimser havanın kalıcı olması zor. Hele ki Güneydoğu’dan gelen çatışma haberleri, Başkir’den gelen saldırı haberleri iyimserliğin uzun süre korunmasını zorlaştıracaktır.


Unutmayalım. Fed nihayetinde faiz artırdı ve arkası da gelecek. (Bir sonraki artış için tahmin 16 Mart’taki toplantı.) Bunun da bizim piyasalarımıza ayrılan fonların maliyetlerini ve beraberinde de ‘getiri beklentilerini’ yükseltecektir.


Hele bir de “risk primimiz” artarken…

Yazının devamı...

Fed kan kaybına çare olacak mı?

Fed bu hafta büyük ihtimalle faizleri 25 baz puan artıracak. Başkan Yellen ‘güvercin tavırla’ piyasaların çok olumsuz etkilenmemesine çalışacak. Ama kan kaybına engel olabilecek mi?

Nihayet geldik ABD Merkez Bankası’nın (Fed) karar haftasına. 15 Aralık’ta başlayacak Fed toplantısı 16 Aralık Çarşamba günü sona erecek. Fed Başkanı Janet Yellen basın toplantısı ile alınan kararı açıklayacak. Piyasa katılımcılarının ezici çoğunluğu, Fed’in daha önce “bu yıl içinde faiz artışına başlanacağı” tahminini hayata geçirmesini bekliyor.

Başta ABD hisse senedi ve emtia piyasaları olmak üzere birçok piyasa, olası faiz artışının ya son fiyatlamalarını yapıyor ya da daha önceki iki yılda olduğu gibi Fed’e son bir “şantaj” denemesindeler… Ancak bu kez şantaj denemesi, bence çalışmayacak ve Fed faiz artış patikasına girecek.

Değişik eyaletlerin lokal Fed başkanları bu konuda piyasaları hazırlama adına pek çok şey söyledi. Piyasalar bunun bir kısmını satın aldı, bir kısmı için de Çarşamba günü Türkiye piyasalarının kapanışı sonrasında gelecek son kararı bekliyor.

Yeni bir dönem başlıyor

Faiz artışının Haziran’da başlaması gerektiğine inanan ve o günlerde 10-15 baz puanlık bir artış ile başlanıp, sonrasında “ipe un serme” stratejisi izleneceğini varsayan ben (gecikmeden dolayı) 25 baz puanlık bir artış ile başlanmasını bekliyorum. Yellen olabildiğince “güvercin bir tavırla” yeni faiz artışlarının verilere bağlı olacağını açıklayacak, piyasaların bu faiz artışından çok da olumsuz etkilenmesinin önünü almaya çalışacaktır. Bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke piyasalarında yaşanan kan kaybına engel olabilecek mi? Bu konuda ciddi endişelerim var. Fed yumuşak bir üslup benimsese dahi artık bir dönemin kapandığını, yeni bir dönemin açıldığını söyleyecek.

Yurt dışında özellikle petrol fiyatlarında son haftada yaşanan ve 2008 diplerine yaklaştığımız son düşüşle birlikte, Fed korkusunun önemli bir kısmı fiyatlara girdi.

OPEC’in zımni kota artırımı nedeniyle de düşen petrol fiyatları; ABD’deki enerji sektörü şirketlerini, onlar da endeksleri aşağı çekiyorlar. Her üç önemli ABD hisse senedi endeksinin geçtiğimiz haftayı 50 günlük Basit Hareketli Ortalamaları’nın altında kapatması işin “ciddiyetini” ortaya koyuyor.

Neden ayrıştık?

Tüm varlık piyasaları Fed’in olası faiz artışını fiyatlarken, bizim piyasalarımız bir yandan geçtiğimiz hafta açıklanan ‘Reform Paketi’ demeye dilimin varmadığı ve hayal kırıklığı yaratan ‘Eylem Paketi’ni diğer yandan da değil yumuşamak, tam tersine daha gerilen Rusya-Suriye-Irak denklemini fiyatlamaya devam ediyor. Fed faiz artırmasa dahi bu “iyi haberden” yeterince faydalanmamızı dahi engelleyecek bir denklemin içine doğru sürükleniyoruz. Açıklanan “plan” bir reform paketinden çok, tüketimi artırmaya yönelik bir “harcama paketi” niteliğinde. Reform adına biraz vergi biraz da “Uzay Ajansı” kurulması dışında yapısal dönüşüm getirecek bir paket yok ortada. “Reform” dediğiniz zaman bundan birilerinin bedel ödeyeceğini anlaşılması lazım. Pakette herhangi bir bedel ödeyecek kesim görünmüyor. Kamu bütçesi dışında, bedel ödeyecek hiçbir kesim yok. Hayal kırıklığı; BIST 100’ün haftayı yüzde 5.85’lik düşüşle haftanın en düşüğünde kapatmasına, dolar/TL kurunun yüzde 3.40’lık haftalık artışla 2.9810 ile haftanın en yükseğinden kapatmasına sebep oldu.

Fed’den 25 baz puanlık bir faiz artışı gelmesi durumunda gelişen ülke para birimlerinde geçtiğimiz hafta yaşanan yükselişin bu hafta boyunca devamını görebiliriz. Özellikle geçtiğimiz hafta görevden alınan Maliye Bakanı nedeniyle ağır darbe alan G.Afrika Randı’ndaki hareketin 16.70-17.05 bandına kadar devam etmesi durumunda dolar/TL kurunda da bir süre için 3.0350 seviyeleri test edilebilir. İster bu seviye test edilsin ister edilmesin (yeter ki aşılmasın) Fed sonrasında piyasalar şu veya bu şekilde 2.9350 seviyelerine kadar bir geri çekilme çabası içinde olacağını tahmin ediyorum. Eğer 3.0350’den yukarı yönde bir kırılma yaşanacak olursa yeni zirveler kaçınılmaz.

BIST tarafı için umut daha az

70.280 ile günlük/haftalık en düşün seviyede haftayı kapatmış olmamız, hele ki 72.180 seviyesinin altındaki bu kapanış, hafta içinde 67.210 ve devamında 65.850’nin test edilme olasılığını artıracaktır. İyimser tarafta 73.450 ilk direnç olacak gibi görünüyor.

Yazının devamı...

Noel Baba Rallisi yine yaşanır mı?

Her yıl piyasalar yıla bir ‘Noel Baba Rallisi’ ile veda etmeyi adeta bir gelenek haline getirdiler. Bu sene de bu ralli gelir mi? Yanıtı sonraya bırakıp geçtiğimiz haftayı kısaca hatırlayalım. Suriye’deki gelişmeler, IŞİD’e karşı bizim dışımızda genişleyen “koalisyon”, Rusya ile ekonomik yaptırımların artarak devam ettiği ‘jet krizi’ bizim piyasalarımızı baskı altında tuttu. Piyasalar kapandıktan sonra Kuzey Irak Kürt Bölgesi yönetimindeki Başika bölgesine nakledilen askeri güç ile ilgili gelen haberler bugünden itibaren fiyatlanmaya başlayacaktır.

Dışarısı da oldukça hareketliydi. Perşembe günü Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi, aylık 60 milyar euroluk aylık tahvil alım miktarını sabit tutarak Eylül 2016’da bitecek olan parasal genişlemeyi Mart 2017 sonuna kadar uzattı. Bankaların ECB nezdinde tuttukları mevduatlardan kesilen “cezai faizi” de 20 baz puandan 30 baz puana (yüzde 0.30) yükseltti.

Piyasalar ‘Parasal genişlemenin uzatılmasını zaten bekliyorduk, miktar neden 15 milyar euro artırılmadı’ ve ‘30 değil 40 baz puan cezai faiz olmalıydı’ düşünceleriyle Draghi’nin attığı adımları yeterli bulmadılar ve karar öncesi 1.0550’lerdeki euroyu 1.0981’e kadar yükselttiler.

Kartopu etkisi görüldü

Piyasanın beklentisi yeni bir parasal genişleme gelecek olursa paritenin 1.0460’lara kadar gerilemesiydi. Herkes benzer yönde pozisyon aldığı ortamda, birileri pozisyonlarını herkesten önce kapatmaya başlayınca “kartopu etkisi” ortaya çıktı, buna bir de “zarar durdurma” işlemleri de eklenince euro hızla yükseldi. Kalıcı olması bence zor. Daha parasal genişlemeye ihtiyaç duyan euro, nasıl olur da faizi önümüzdeki haftalarda artacak olan ve ekonomisi kendisini toparlamış olan dolar karşısında bu denli yükselebilir. Kısa vadede pozisyonlarla açıklansa da orta vadede cari (1.09’lu) seviyelerin korunması zor duruyor.

Fed’in önündeki son engel kalktı

Geçen haftanın piyasalar açısından en önemli verisi ABD Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisiydi. Kasım ayında 200 bin kişilik bir artış beklenirken, 211 bin kişilik bir istihdam yaratılmış. Asıl çarpıcı olan 271 bin kişilik artış ile beklentilerin çok üzerinde gelen Ekim ayı TDİ verisi 298 bine revize edildi. Fed’in faiz artışının önündeki son engel de ortadan kalkmış oldu. Aralık ayında 25 baz puanlık bir artış olasılığı her zamankinden çok daha yüksek artık. (15 baz puan olabileceğini halen daha düşünüyorum) Buna rağmen ABD piyasaları ilk şok sonrasında kısa sürede toparlandı ve “ABD ekonomisi bir faiz artışı kaldırabilecek kadar sağlıklı” diyerek günü yüzde 2’nin üzerinde artışlarla kapattı. Tıpkı Draghi’de olduğu gibi TDİ sonrasında da piyasalar “kitapta yazandan” farklı tepki gösterdiler. (Borsa İstanbul da günün sonunda bu havadan olumlu etkilendi, kayıplarının bir kısmını geri alarak günü kapattı)

Gerek Draghi’ye gerekse TDİ verisine piyasaların verdiği tepkilere bakıldığında, piyasalar bu yıl da bir “Noel Baba Rallisi” hazırlığında olduğu söylenebilir. En azından ABD piyasaları… Belki Rus savaş gemisinin Boğaz geçişi boyunca füze taşıdığı bir ortamda bizde değilse de yurt dışı piyasaları için kısa sürecek de olsa bir ralli geliyor gibi görünüyor.

Bize yarar mı?

Moody’s’in Cuma günü notumuzu teyit etmesi, bizim piyasalarımızın önündeki bir engelin daha kalması anlamına geliyor. Noel Baba Rallisi’ne eşlik edebilmemiz için önümüzdeki tek engel Fed’in faiz artışı. Geriye Rusya ile gerilim ve Suriye kaldı. Eğer oradan hangi cepheden olduğu fark etmez, bir “sıcak çatışma” haberi gelir ise bizde Noel Baba Rallisi’ni unutalım. Yok eğer, böylesi bir haber gelmez, bir süre daha statüko korunacak olursa bizim de tam olmasa da sınırlı/ürkek bir şekilde bu ralliye katılmamız söz konusu olabilir.

BIST 100 endeksindeki bir toparlanma ilk aşamada 76.475 seviyesine kadar devam edebilir. Bu seviyenin aşılması durumunda da 78.200 seviyesi resmin içine girecektir.

Putin açığa sattı!

BIST, geçen hafta TL’ye göre daha fazla yara aldı. Toparlanma çabası Rusya’yla sekteye uğradı. Borsada ‘Putin kesin BIST’i açığa satmış geyiği ‘ yapıldı.

Dolar yılı nasıl kapatır?

Rus savaş uçağının düşürüldüğü gün bile 2.88’lere kadar çıkan dolar/TL kuru ABD verisi öncesinde 2.90’lı seviyelerdeydi. Verinin açıklanmasından hemen sonra 2.9183’e kadar çıkan kur, kısa zamanda gelen “kâr satışlarıyla” 2.8760’a kadar bile geriledi. Her ne kadar günü 2.8930 seviyesinden kapatmış olsa da gerek Fed’in olasılığı iyiden iyiye artmış olan faiz artışına ve Suriye’de artan gerilime rağmen bu seviyelerde olmamız, bizim piyasalarımızın da bu ‘Noel Baba Rallisi’nden “pay istediklerini” gösteriyor. Dolar endeksinin 100’ün üzerinden döndükten sonra haftayı 98.25 seviyesinden kapatmış olması da bu çabaya ufak da olsa bir destek verecek görünüyor. Yıl sonu dolar/TL kapanış beklentim uzun bir zamandan bu yana 2.8650 seviyesinde. 2.8650’nin altına inilmesi arızi olacak ve döviz ihtiyacı olan şirketler için (yeni yılın ilk çeyreği de dahil) alım fırsatı verecektir. Yukarı da yıl sonuna kadar 2.9250/2.9450 seviyeleri önemli dirençler olacak diye düşünüyorum.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.