Şampiy10
Magazin
Gündem

Petrol fiyatları ne zaman yükselir?

Başta Suudi Arabistan ve Rusya olmak üzere, ekonomileri petrol ihracatına dayalı olan tüm ekonomiler için son düşüşler adeta bir kabus oldu. Suudi Arabistan, Aramco dahil önemli özelleştirmeleri dahi gündemine almışken, sırtını petrole dayamış ülkelerin hemen hepsi bu durumdan bir çıkış arayışı içinde. Doğal olarak uzun yıllardır ‘100 dolarlık petrol halısının’ altına süpürülen sorunlar, ‘30 dolarlık petrol halısının’ altına sığmıyor.

Bu ülkeler için petrol fiyatlarının bu seviyelerde uzun süre kalması sadece ekonomik değil, politik ve sosyal sorunları da beraberinde getirecek.

Uzun vadeli çözümler ararlarken bir yandan da kısa vadede petrol fiyatlarının bir an evvel yükseltmek için çabalıyorlar. Bu konuda en ciddi adımlardan birisi önceki gün Suudi Arabistan, Rusya, Katar ve Venezuela’dan geldi. Petrol üretimlerini “11 Ocak seviyesinde dondurma” kararı aldılar. Brent petrol bu açıklama öncesinde 35.50 dolara kadar yükseldi. OPEC üyesi olmayan Rusya’nın (Suriye’de rakip konumdalar) kartelin lideri konumundaki S.Arabistan ile anlaşmasına rağmen burada kalamadı, yeniden 32 doların altına kadar geriledi. Nedeni mi, çok basit: İran ve Irak.

Ocak ayındaki yaptırımların kalkmasıyla birlikte 400 bin varil ek üretime başlayan ve bu rakamı 1 milyon varile çıkarmaya çabalayan İran ile son 2 yılda sürekli olarak üretimini artıran ve günlük 3.5 milyon varillik üretime ulaşan Irak’ın böylesi bir “dondurmaya” uymaları kısa vadede mümkün görünmüyor. Kaldı ki Ocak ayı üretim seviyeleri de 4 ülke için düşük seviyeler de değildi ki zaten.

ABD stokları zorlar

Gelelim başlıktaki sorunun yanıtına... Amerika’nın petrol stoklarının son 80 yılın en yükseğine çıktığı; ABD’nin petrol depolama bölgesi olan Cushing’de kapasitenin yüzde 90’nına ulaşıldığı, petrol depolanacak hemen heryerin kullanıldığı; adeta dünyanın kulaklarından petrol fışkırdığı bu dönemde nasıl olacak da petrol fiyatları yükselecek. Geçtiğimiz hafta Londra’da yılda bir yapılan ve dünyanın petrol ile ilgilenen tüm taraflarını biraraya getiren IP Week’te idim. Neredeyse konuşulan tek konu başlıktaki soruydu. (Londra’daki beklenti en azından önümüzdeki 6-8 ayda fiyatların 30 dolarlar civarında yatay gideceği yönünde.)

Atıl kalmış ya da kapasitesinin altında faaliyet gösteren petrol boru hatlarının dahi depolama için kullanıldığı bir zamanda, bu stoklar azalmadan petrol fiyatlarının artması çok zor. Hele ki ABD’li kaya petrolü üreticileri borçlarını ödemek için harıl harıl üretmeye çalışırken...

Petrolün depolama maliyetleri varil başına aylık 1 dolara yaklaşmış durumda. Vadeli Nisan kontratı ile 2017 Nisan arasındaki “contango” (İleri vadeli kontrat fiyatlarının, yakın vadeden yüksek olması) 10 dolar civarında. Depolama imkânı olanlar depo kirası için en azından contango kadar kira talep ediyorlar.

Ne zamanki depolama maliyetleri, contango miktarının altına iner ve bu konuda rekabet başlar (ki bu da stokların ciddi olarak azaldığı anlamına gelecektir) işte o zaman petrol fiyatlarında kalıcı bir yükselişten söz etmek mümkün olacaktır.

Henüz daha bu ihtimal ufukta görünmüyor. Ufukta gözüktüğünde haber vermeye çalışacağım...

Yazının devamı...

Suriye gerilimi

Suriye krizi, geçen hafta geri çekilen doların ateşini yükseltecek. İlk etapta 2.96 düzeyi görülebilir. Borsa İstanbul da düşüşünü sürdürür.

Geçtiğimiz haftaya Çarşamba günkü Amerikan Merkez Bankası Başkanı (Fed) Janet Yellen’in konuşması, AB Bölgesi’ndeki bankacılık sektörü konusundaki endişeler ve nihayetinde de petrol damgasını vurdu. Yellen, “verilere göre” karar vereceklerini bir kez daha dile getirirken, bu yıl içinde artışların olabileceğini ancak bunun için de ekonomik gelişmeleri izleyeceklerini bir kez daha “tekrarladı”.

Çin para birimi ve Çin

ekonomisindeki belirsizlikleri yeniden gündeme getirmesi; finansal koşulların ABD ekonomisi için arzu edilen destekleyici seviyelerden henüz daha uzak olması, güçlenen doların ABD mallarına olan talebi zayıflatması gibi konuları bir arada ele alması “ne şahin, ne de güvercin” bir konuşmaydı izlenimini oluşturdu. Görünen o ki eldeki verilerle Aralık ayında söylenen “dört faiz artışı” ihtimali azalmış, ancak piyasaların fiyatladığı şekliyle “hiç faiz artışı olmayacak” beklentisi de gerçeklerden uzak olduğu anlaşılmış durumda. Yellen’ın konuşması piyasalarda çok önemli bir oynaklığa neden olmadı, geleceğe dair dörtten az faiz artışı olabilir beklentisinden farklı bir beklenti de oluşturmadı.

AB tarafındaki endişelerin yeniden gündeme gelmesi, Yunanistan, İtalya ve Portekiz’in (genel olarak Güney AB’nin) yeniden gündeme gelmesi özellikle AB’deki hisse senedi piyasalarını olumsuz etkiledi. Bunun üzerine özellikle de Almanya’nın en büyük yatırım bankası Deutsche Bank konusundaki söylemlerin artması bir yandan endişeleri, bir yandan da oynaklığı artırdı. Deutsche Bank’ın kendi bonolarını alacağını (bir anlamda erken itfa edeceğini) açıklaması da piyasaları tam olarak sakinleştiremedi. AB’nin 2008 yılındaki krizin başından bu yana en büyük problemi olan ve bir türlü tesis edilemeyen “güven problemi” bir kez daha nüksetmiş durumda.

Dolar çıkışa geçer

Hafta sonu Türk Silahlı Kuvvetler’in topçu gücü, Suriye’de Azez bölgesindeki hava üssünü iki kez bombaladı. Dışişleri’nden S.Arabistan hava kuvvetlerine ait 10 kadar savaş uçağının İncirlik’te konuşlanacağı açıklandı. Gerekirse kara harekatı konusunda Suudi birliklerinin de destek verebileceği konuşuluyor. Böylesi bir harekatın yapılması, bunun NATO tarafından desteklenip, desteklenmeyeceği bu haftanın en fazla tartışılacak konuları olacak.

Böylesi bir hamlenin ne gibi sonuçlar doğuracağını kestirmek gerçekten çok zor. Artık iflas noktasına gelmiş olan Suriye politikasında ısrar mı edilecek, yoksa bu konuda yeni bir politika mı belirlenecek, sanırım yakın zamanda bu konuda ipuçları ortaya çıkacak.

Eğer bir kara harekâtı ve Suriye topraklarında Suriye-İran-Rus birlikleri ile sıcak bir çatışmaya girilecek olur ise bunu hem ekonomik, hem de siyasi sonuçları mutlaka olacaktır. Eğer askeri bir harekat başlayacak olursa finansal piyasalar bunu sert bir şekilde fiyatlamaya başlayacaklardır. Dolar/TL kurunda geçtiğimiz birkaç haftada görülen geri çekilmelerin yerini yükselişler alacak, ilk aşamada 2.9560-2.9620 seviyeleri test edilebilecek. Sonrasındaki seviyeler karşılaşılacak direniş ve harekatın seyrine bağlı.

BIST’te 68.750 puan kritik

Geçtiğimiz haftanın son iki günündeki “doji” hareketleri (kapanış seviyesinin; gün içindeki hareketlere rağmen; açılış seviyesi ile aynı veya çok yakın olması durumu) piyasalarda yeni bir dalganın başlayacağını söylüyor. Temel ve jeopolitik tarafa bakıldığında da bu hareketin BIST’in yükselişinden çok, düşüş yönünde olabileceğini gösteriyor. BIST için bu hafta ilk aşamada 69.800, ardından da 68.750 seviyesi önemli olacak. İlkinin değilse de ikincisinin aşağı yönde kırılması durumunda BIST 100 endeksinde yeni düşüklerin görülmesi olasılığı hayli yüksek görünüyor.

Petrolde düşüş devam eder mi?

Geçtiğimiz hafta Londra’da yılda bir kez tüm petrol endüstrisindeki katılımcıları bir araya getiren “IP Week” yapıldı. Bir günlüğüne de olsa gittim. Daha önceki yıllara oranla (petrol fiyatlarının 30 doların altına inmesinden dolayı olsa gerek) daha sönük geçtiği, daha önceki yılların katılımcıları tarafından dile getiriliyordu. Bir çok katılımcıyı bir araya getiren kokteyllerin sayıları azalmış, şirketler masrafları kısma yönüne gitmişler. Katıldığım Azeri SOCAR’ın kokteylinde ve öncesinde konuştuğum katılımcıların birçoğu; petrol fiyatlarının en azından 6-9 ay daha cari seviyelerde kalacağını, OPEC tarafından bir adım gelmediği takdirde de düşük fiyatların uzun süre devam edeceğinden endişe ediyorlardı. Çarşamba günü ABD’de açıklanan ve son 90 yılın en yüksek seviyelerini koruyan stok verileri de kısa vadedeki bu beklentiyi destekler nitelikteydi. Nitekim bu veri sonrasında Brent petrolü Perşembe günü yeniden 30 doların altına inerek 29.89 dolar seviyesini gördü. Bu arada ABD ham petrolündeki (WTI) düşüş daha da fazlaydı. WTI; Perşembe günü 26.05 seviyesine kadar geriledi ki, bu seviye Mayıs 2003’ten bu yana görülen en düşük seviye idi.

Brent-WTI arasındaki fark da aynı gün; Eylül 2015’ten bu yana en yüksek seviyesi olan 4.70 dolara kadar yükseldi. Cuma günü Körfez kaynaklı dedikodular; OPEC’in politika yapıcısı konumundaki Suudi Arabistan’ın petrol üretimini kısabileceği, bu konuda Rusya ile anlaştıkları, OPEC’in olağanüstü toplanabileceği söylentileri piyasaları heyecanlandırdı. Kapanış bazında; Brent günü 32.80 (yüzde 5.66 yükseliş), WTI 29.10 (yüzde 10.95 yükselişle) seviyesinden kapattı.

OPEC dedikodusuna dikkat

Bu hafta için petrol fiyatları en önemli indikatör olacak. Brent bazında bakıldığında ilk aşamada 34.75 seviyesi, ardından da 37.90 dolar/varil önemli olacak. İlk seviyenin test edilmesi olasılığı yüksek. Ancak bu seviyenin aşılarak ikinci seviyenin test edilmesini beklemiyorum. Bu beklentimin ardında OPEC ve Suudi Arabistan konusundaki dedikodulara çok da fazla prim vermemek gerektiğine olan inancım yatıyor.

Yazının devamı...

Piyasada Polyanna havası sürecek mi?

Geçen haftanın son gününe kadar piyasaların verdiği aşırı olumlu tepkinin düzeltmeye ihtiyacı var. Türk Lirası’nın kaderini parite belirleyecek. Dolar/TL’de ilk aşamada 2.9310, sonrakinde 2.9550 seviyesinin test edilmesi olasılığı yüksek

Geçtiğimiz haftanın ilk yarısında hemen tüm varlık fiyatlarında artışlar görüldü. Emtia ve hisse senetleri yükselirken, dolar neredeyse her şeye karşı değer kaybetti. Bir başka deyişle dolar bazında fiyatlanan her şey, dolara karşı değer kazandı. Altının ons/dolar bazında fiyatının artması, euro ve Türk Lirası’nın dolar karşısında değer kazanması, bu hareketin devamıydı.

Her ne kadar TL’nin dolar karşısında değer kazanması konusunda “İran parası” gibi bazı “tevatürler” piyasalarda konuşulsa da bunu aslı astarı olduğundan hayli şüpheliyim. Eğer bir para girişi olduysa da bunun İran’ın Türk bankalarında tuttuğu “varsayılan” mevduatından kaynaklandığına dair ayrıca şüphem var. Neden derseniz, yaptırımlar kalkmadan önce mücbir sebeplerle Türkiye’yi kullanan İran, yaptırımlar kalktıktan sonra neden TL ve Türkiye konusunda ısrarlı olsun ki? Hele ki Suriye ve Irak konusunda çok farklı politikalar izliyor ve bölgede bu konuda rakip durumundayken...

Sepet neden gerilemedi?

Dolar kurundaki düşüş konusunda “İran mazereti” tek başına doğru olsaydı, “sepet kurun” da benzer bir oranda düşmesi gerekmez miydi? Pazartesi gününün en yüksekleri ile Perşembe gününün en düşüklerine göre bakıldığında TL; dolar karşısında yüzde 2.90 değer kazanırken, sepet kur karşısında yüzde 1.4 kazanmış. Dolar kurundaki düşüşün aynı oranda sepete yansımamasının en doğal sebebi, ‘euro’nun da dolar karşısında değer kazanmış olmasıydı. Peki, yılbaşından bu yana devam eden olumsuz havayı değiştiren ne oldu?

Bunun arkasındaki en temel sebep; ABD Merkez Bankası Fed’in bu yıl içinde bahsettiği gibi değil dört, “hiç” faiz artıramayacağı şeklindeki algı değişimi oldu. Bakıldığında; ABD 5-10-30 yıllık tahvil getirilerinde önemli bir faiz artışı beklenmediği gibi; piyasalardaki oynaklıklardan dolayı “güvenli liman” olarak tercih edildikleri için yılbaşından bu yana ciddi oranda gerileme oldu.

Gözler paritede olacak

Geçen haftanın indikatörü Japon Yeni idi. Japon Merkez Bankası’ndan (BoJ) gelen sürpriz “negatif faiz” kararı sonrasında yen, dolar karşısında 121.68 seviyesine kadar değer kaybetmişti. Eğer bu değer kaybı 123.50’yi bulur ve üzerine geçerse yeniden “carry trade” işlemlerinin başlayabileceğini, bunun da piyasaları memnun edeceğini belirtmiştim. Tam tersine; aslında benim beklentime paralel; yen değer kazanmaya devam etti. Benzer bir durum euro tarafında da olacak mı? Teknik olarak 1.1030-50 bölgesi önemli bir dirençti, geçtiğimiz hafta bu seviye kararlı bir şekilde yukarı kırıldı. 1.1246’ya kadar devam eden bir yükseliş oldu. 1.1260 benim için önemli bir eşik idi. Test edilemeden, Cuma günü veri sonrası 1.1110 seviyelerine kadar bir düşüş oldu. Haftanın ilk yarısında ilk aşamada 1.1120 seviyesinin yeniden test edilmesini ve aşağı yönde kırılarak 1.1040’ın zorlanmasını bekliyorum. Bu seviye korunacak olursa ne alâ, yeniden 1.1230’ların ve hatta 1.1300 seviyelerinin test edilme olasılığı artacak. Eğer 1.1040 korunamazsa 1.0915’lere kadar devam edecek bir düşüş gelecek demektir ki bu olasılık şimdilik az. Yine de olmaz, olmaz demeyelim...

İlk sinyal ABD’den geldi

Piyasalardaki bu iyimser havayı Cuma günü açıklanan ABD Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi bozdu. 190 bin kişilik artış beklenirken artış 151 bin oldu. Temelde bakıldığında beklentilerin altında geldiğinden dolayı Fed’in faiz artıramayacağı algısını güçlendirmesi açısından piyasanın hoşuna gitmesi beklenirdi. Ancak işsizlik oranının son 7 yılın en düşüğü olan yüzde 4.9’a gerilemesi ve bundan da önemlisi maaşların Ocak’ta yüzde 0.5, geçtiğimiz yılın Ocak ayına kıyasla yüzde 2.5 artması piyasaları tedirgin etti. Zira maaş artış oranı son dönemde Fed’in en yakından takip ettiği ve önemsediği veri. Buradan yola çıkarak enflasyondaki olası gelişmeleri izlediği ifade ediliyor. Görünen o ki geçtiğimiz haftanın son gününe kadar piyasaların verdiği aşırı olumlu tepkinin bir “düzeltmeye” ihtiyacı var. Nitekim Cuma günü piyasalarımız kapandıktan sonra, ABD hisse senedi piyasalarında yaşanan düşüşler de bu görüşümü destekler nitelikteydi. Nasdaq endeksi kapanış bazında yüzde 3.25 gerilerken, Dow Jones yüzde 1.29, S&P 500’de yüzde 1.85 düştü.

Dolar yeniden yükselir mi?

Haftanın indikatörü olarak euro/dolar paritesinin seçmemin sebebi, dolar/TL kuruna etkisinden dolayıydı. Geçtiğimiz hafta 2.8899 seviyesinin test edilmesinde bana göre “İran parası” mazeretinden çok daha fazla etkisi vardı. Geçtiğimiz haftaki yazımda “TL daha da değerlenir mi?” diye sormuş ve ‘Bu hafta başı (geçtiğimiz hafta) için 2.9540 (50 günlük BHO) seviyesi önemli bir destek olacak. Bu seviye günlük kapanış bazında kırılmadığı sürece (kısa bir süre 2.9450 seviyesi test edilebilir) son hareket bir düzeltme olarak kalabilir. Eğer aşağı yönde kırılacak olur ise yüksek 2.91’li seviyeler de görülebilir ancak bu olasılığı düşük buluyorum’ diye yazmıştım. Olası bir değerlenmeyi bekliyordum ancak ne bu kadar hızlı ne de bu kadar derin olacağını kestirememiştim. Bu hafta pariteyi yakından izlemekteki amacım dolar/TL kurunda yeni düşükler mi yoksa bir düzeltme mi yaşanacağını anlamak olacak. Benim tahminim; pariteye de bağlı olarak; burada da bir düzeltme yaşanacağı yönünde. 2.9100 (düz) altında bir kapanış olmamış olması da bu olasılığı artırıyor. Düzeltme sırasında ilk aşamada 2.9310, sonraki aşamada da 2.9550 seviyesinin test edilmesi olasılığı var ve bana göre hiç de az değil.

Yazının devamı...

Piyasalar kırmızıdan yeşile dönecek mi?

Yılbaşından bu yana yüzü gülmeyen piyasalar, Avrupa Merkez Bankası ve Japon Merkez Bankası’nın ‘parasal genişleme’ yolundan ilerleyecek. ‘İşler kötüye giderse, nasılsa merkez bankaları bizi kurtarır’ beklentisi piyasalara yön verecek.

Önce Avrupa Merkez Bankası (ECB) Mart ayındaki toplantısında ek parasal genişleme önlemleri alabileceğini açıkladı, ardından da Japon Merkez Bankası (BoJ) sürpriz bir kararla negatif faiz uygulamasını başlattı.

Merkez’lerin artçıları...

Belki tek fayda bir süredir değer kazanma trendine girmiş olan Japon Yeni’nin yeniden değer kaybetmesi olacaktır. Ancak daha öndeki gibi 75’lerden 100’lere, 100’lerden 125’lere yükseldiği kadar radikal bir yükseliş (dolar karşısında değer kaybı) getirebileceğinden hayli şüpheliyim.

Bu hafta Merkez Bankalarının aldıkları kararların artçılarını izleyeceğiz. ABD’den Cuma günü gelecek Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi (Beklenti 190 bin kişilik artış) dışında işsizlik başvurusu, satınalma yöneticileri endeksleri (PMI) verileri gelecek. Çok sayıda verinin açıklanacağı bu hafta oynaklıklar verilere bağlı olacak.

Temelde verilerden bağımsız olarak piyasalar; merkez bankalarının geçtiğimiz hafta açtıkları “parasal genişleme patikasından” ilerleyecekler, olumsuz verileri çok da fazla dikkate almayacaklardır. En azından piyasalarda var olan, geçen haftaki kararlarla daha da güçlenen “İşler kötüye giderse, nasılsa merkez bankaları bir şeyler yapar, bizi kurtarır” beklentisi önümüzdeki bir kaç haftaya, aya yön verecektir.

BIST ‘sağlıklı’ yeni çıkışlar görür mü?

Tüm varlık fiyatları (buna endüstriyel emtia ve hatta altın/gümüş de dahil) yükselirken, BIST’in geride kalması söz konusu değildi.

Bu yükselişte gelinen 73.506 tepesi, geçen yılın son gününden bu yana görülen en yüksek seviye oldu. Haftalık kapanışın da bu seviyeye yakın gerçekleşmesi, 73.900-74.400 seviyesinin test edilmesi olasılığını artırıyor. Teknik analiz açısından bakıldığında BIST 100’ün geçtiğimiz haftaki kapanışının TL ve dolar bazında 50 günlük BHO’nın üzerinde (Sırasıyla 73.048’e karşın 73.481 ve 2.47’ye karşın 2.49) olması, yükseliş devam edeceğinin bir başka ipucu. Belirtmiş olduğum yakındaki hedefler aşılacak olursa yükseliş nereye kadar devam eder derseniz, 76.300 seviyesi yeni hedef olarak karşımıza çıkıyor. Ancak geride fazlasıyla “boşluk” bıraktığımızı da unutmayalım. 21-22 Ocak’ta 68.567-69.255 arasındaki özellikle 27-28 Ocak’ta 72.052-72.320 arasındaki ve 28-29 Ocak’taki 72.427-73.080 arasındaki boşluklar kapanmadan “sağlıklı” bir yükseliş olması zor.

Petrol 40 dolara çıkar mı?

BRENT petrol fiyatlarında geçtiğimiz hafta başındaki yazımda belirtmiş olduğum 35.50-35.75 hedefine ulaşıldı, hatta 36.14’e kadar çıkıldı. Haftalık kapanış 35.85 ile 35.75’in dahi üzerinde oldu. Brent’te bu hafta 36.75 ama daha da önemlisi 50 günlük BHO’ya denk gelen 37.15 seviyesi önemli direnç olacak. Bu seviyenin üzerine çıkılacak olursa (öncesinde bir düzeltme olmadan bunun gerçekleşmesini beklemiyorum) fiyatların 40 doların üzerine atması işten bile değil. Yılın ikinci yarısında 40 dolarların görüleceğini yazmış birisi olarak ben bile, böylesi yükselişin bu kadar çabuk olmasını beklemiyorum.

Dolarda 2.95 kritik seviye olur

Petrol sayesinde Rus Rublesi, ruble ile birlikte de bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke para birimlerinin neredeyse tamamı geçtiğimiz hafta dolar karşısında değer kazandı. Dolar da hem euro hem de Yen karşısında değerlendi. Tabii ki tüm bunlar sadece petrol fiyatlarındaki yükseliş sayesinde olmadı, her üç büyük merkez bankasının ama az ama çok bu işte daha fazla payı vardı. Geçen hafta başında “piyasalardaki olumlu havanın devam etmesi durumunda dolar/TL kurunda 2.9825 hatta 2.9675 seviyesinin test edilme olasılığı yüksek” diye yazmıştım, 2.9546 ile benim iyimserliğimin dahi ötesine geçildi.

Bu hafta başı için 2.9540 (50 günlük BHO) seviyesi önemli bir destek olacak. Bu seviye günlük kapanış bazında kırılmadığı sürece (kısa bir süre 2.9450 seviyesi test edilebilir) son hareket bir düzeltme olarak kalabilir. Eğer aşağı yönde kırılacak olursa yüksek 2.91’li seviyeler de görülebilir ancak bu olasılığı düşük buluyorum.

Yazının devamı...

Aman petrol canım petrol

Geçtiğimiz hafta Davos bir yana, finansal piyasalar petrol ile yattı, petrol ile kalktı. ABD ham petrolü (WTI) 27.56 ile Eylül 2003’ten, Brent petrolü de 27.08 varil/dolar ile Ekim 2003’ten bu yana gördükleri en düşük seviyelere indiler. Birkaç haber ve faktörün desteği ile Çarşamba-Perşembe dip yapan petrol fiyatları, Cuma günü yüzde 9’u aşan bir ralli ile sert bir şekilde yükseldi. Bu yükselişte neler mi etkili oldu:

- Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi’nin para politikası toplantısı sonrasında “şartların gerisinde kalmamak için Mart ayındaki toplantıda stratejilerini değiştirebileceklerini ve bunda ‘sınırlarının’ olmadığını”, bir anlamda Mart’ta yeni olmasa da daha büyük bir parasal genişlemeden söz etmesi,

- Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) bu hafta yapacağı toplantıda ek parasal genişleme konusunu ele alacağı beklentisi,

- Rusya’ya uygulanan yaptırımların yumuşatılabileceğisöylentileri... (Her ne kadar yalanlansa da piyasalar sevdi bu dedikoduları) ABD’de beklenen kar fırtınalarının fuel oil talebini arttıracağı tahminleri,

- Aşırı satış bölgesindeki petrol vadeli kontratlarında kâr realizasyonları ve bunların tetiklediği zarar durdurma işlemlerinin bir diğerini tetiklemesiyle hacimsiz sert bir yükselişin önünü açtı.

Petrol fiyatlarının toparlaması yılbaşından bu yana adeta dayak yiyen piyasaların çok hoşuna gitti. Hem petrol hem de yaptırımlarının yumuşayacağı beklentisiyle yüzde 9.38 yükselişle günü kapatan Rus borsası bu gelişmelerden en kârlı çıkan borsa oldu. Parasal genişlemenin kokusunu alan Japon Nikkei de Cuma gününü yüzde 5.88’lik yükselişle kapatırken, ABD borsaları yüzde 1.33-2.66’lık yükselişlerle haftayı bitirdiler.

Gözler yine rublede

Geçtiğimiz hafta Rus Ruble’sinin ‘haftanın göstergesi’ olacağını yazmıştım. Rubledeki hareket gerçekten büyük oldu ve özellikle bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke para birimlerini de etkiledi. Hem olumlu, hem de olumsuz yönüyle...

Geçen haftayı dolar karşısında 77.65 seviyesinden kapatan rublenin 83.70 ile yeni bir zirve görebileceğine değinmiştim. Hafta içindeki zirve 85.96 ile geldi. Petrolün yükselmesi en fazla rubleye yaradı ve haftalık kapanış 78.11’de gerçekleşti. Bu hafta için 76.30-77.20 seviyesi önemli bir destek olacak. Eğer petroldeki yükseliş sürerse 76.30 seviyesinin aşağı kırılması olasılığı var.

Yılbaşından bu yana petrol yüzünden dayak yiyen piyasaları yine petrol kurtardı. ECB Başkanı Draghi’nin açıklamaları da borsalara doping oldu. Bu hafta içinde piyasalardaki olumlu havanın devam etmesi durumunda dolar/TL’de 2.9675 seviyesi test edilebilir.

Petrol nereye kadar yükselir?

Piyasaları önce ipe götüren, sonra da ipten alan petroldeki yükseliş (Zarar durdurma ve kâr realizasyonlarının hızlı olması nedeniyle) bu haftanın ilk yarısında da devam edecek gibi görünüyor. Cuma gününü 32.17 seviyesinden kapatan Brent petrol, bu hafta içinde 35.75 seviyesine kadar yükselebilir. Bu seviyenin ilk denemede aşılmasını beklemiyorum. Eğer hızlı bir şekilde aşılır, haftalık kapanış da bu seviyenin üzerinde gerçekleşecek olursa; en azından önümüzdeki birkaç ay için dip görülmüş demektir. Ancak beklentim 35.50-35.75 seviyesinin önemli bir direnç seviyesi olarak ilk denemede aşılamayacağı ve Brent petrolün önümüzdeki haftalarda bir kez daha 30 doların altını deneyeceği yönünde (Yıl boyunca 30 doların altına indiği her gün bir birim petrol alacağım iddiam devam ediyor. Elde var 8 birim)

Dolarda kritik seviye ne?

Merkez Bankası PPK toplantısında faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gitmedi. Para politikasında “sadeleştirmeye” gideceğini geçtiğimiz yıl ortasında açıklamış olan Başkan Erdem Başçı’nın en azından politika faizini, “işgören faize” yaklaştırması bekleniyordu, yapılmadı. Hatta “sadeleştirme”; toplantı sonrasındaki açıklamada bile kendisine yer bulamadığı gibi, Başkan’ın görev süresi sonuna kadar rafa kalkmışa benziyor. PPK’nın en azından üst bandı da indirerek yeni bir “oynaklık” yaratılmamış olması, piyasaları bir nebze de olsa rahatlattı ve rublenin “normale dönmesiyle dolar/TL kuru 3.0010 seviyesinden haftayı kapattı. Bu hafta içinde piyasalardaki olumlu havanın devam etmesi durumunda dolar/TL kurunda 2.9825 hatta 2.9675 seviyesinin test edilme olasılığı yüksek. Ola ki 3.0350’nin üzerinde haftalık bir kapanış olması durumunda yeniden 3.0760-3.0880 seviyesinin test edilmesi olasılığı var.

BIST’te 71.500 direnç olacak

BIST 100 endeksinde haftanın ilk yarısında 71.250-500 bandı önemli bir direnç olacak. Bu seviyenin kapanış bazında aşılması BIST 100 endeksinde önemli bir dibin geride bırakıldığı anlamına gelecektir. Bu durum hasıl olduğunda 72,035 seviyesi ilk, 73.900-74.400 seviyesi de ikinci önemli direnç seviyesi olacak. Ancak benim tahminim ilk seviyenin test edilse dahi aşılamayacağı yönünde. Aşağıda 69.000 (düz) seviyesi halen daha önemli bir “destek” seviyesi olmaya devam ediyor.

Fed ve BoJ toplanıyor

Bu hafta ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 26-27 Ocak’ta ve BoJ’un (Japonya Merkez Bankası) 28-29 Ocak’ta toplantısı var. ABD’yi esir alan kar fırtınaları hem bu toplantı hem de önümüzdeki bir kaç toplantıda Fed’in faizleri artırmaması için iyi bir mazeret olacak. Piyasalar bu yıl için 4 faiz artışını hiç mi hiç fiyatlamadığı gibi 1-2 faiz artışı ile yetinileceğini fiyatlıyor. Bu hafta yapılacak toplantıdan herhangi bir faiz artış kararı gelmesi beklenmiyor, ben de beklemiyorum. BoJ, 6’ncıdan sonra 7’nci parasal Genişleme kararını açıklar mı? İlk altısı işe yarasaydı (Pardon ilki işe yarasaydı olmalıydı) 7’nciye ihtiyaç kalır mıydı? Neyse, Japonlar’dan yeni bir genişleme gelebilir ancak çok fazla bir anlamı olmayacaktır. Belki kısa bir süre için Japon Yeni, dolar karşısında 120.50-121.50 bandına kadar değer kaybettirebilir ancak bundan fazla bir etkisi görülmeyecektir.

Yazının devamı...

Başkan faizi indirir mi?

Bu haftanın bizim piyasalarımız açısından en önemli olayı 19 Ocak Salı günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı olacak. Nisan ayı başında atanacak yeni Merkez Bankası Başkanı’na kadar, geriye 23 Şubat ve 24 Mart’taki iki toplantı kalıyor. 20 Nisan’daki toplantıya yeni veya yeniden atanmış olan başkan başkanlık yapacak. Şubat ve Mart’taki toplantılarda; olağanüstü gelişmeler olmazsa; Başkan Erdem Başçı’nın “topal ördek” (Yeni ABD başkanı seçildikten sonra, görevdeki ABD başkanının pratikte yetkisinin azalması durumu için söylenen bir ABD deyimi) durumunda olacağı için herhangi önemli karara imza atmayacağını düşünüyorum.

Bu nedenle Salı günkü PPK toplantısı belki de son stratejik karar toplantısı olmasından dolayı önem arz ediyor. Başkan Başçı ve PPK üyeleri; yeni başkan ile üyelerin kimler olacağından bağımsız; piyasalar açısından önemli kararlar alacaklar mı, yoksa yeni başkanın atanmasına 3 ay kalmışken, ‘Ne şiş yansın, ne de kebap yansın’ diyerek hiçbir şeye dokunmayacaklar mı?

“Normal” koşullarda; döviz kurları ve enflasyona bakıldığında politika ve “işgören” faizin artırılması gerekiyor. Halen daha politika faizi olan haftalık repo yoluyla borç verme faizi yüzde 7.50’de iken, “işgören faiz” dediğim TCMB’nin ağırlıklı fonlama faizi 8.88’de (geçtiğimiz Cuma günü itibariyle). Para politikasında “sadeleştirmeye” gideceğini geçtiğimiz yıl ortasında açıklamış olan Başçı’nın en azından politika faizini, “işgören faize” yaklaştırması bekleniyordu, yapılmadı. Hatta sadeleştirme adına herhangi bir adım atılmadı.

İşler karışabilir

Genel beklenti bu toplantıda da herhangi bir adım atılmayacağı yönünde. Bu arada genel beklentiden ayrı; yeniden aday olması ihtimalini güçlendirme adına Başkan Başçı’nın koridorun üst bandını 50 baz puan indirebileceği de konuşuluyor. Böylesi bir durum politikacılara “şirin” görünse de piyasalara hayli olumsuz mesaj verecektir. Aralık toplantısından hayli ümitli olan piyasalar, enflasyonla mücadele adına kararlı politikalar izlenmediği düşüncesiyle uzun vadeli bonolardan çıkmayı tercih etmişlerdi. Bu da bono bileşik getirilerini yükseltmişti. Eğer üst bantta bir indirim gelecek olur ise ilk anda ‘Enflasyonla mücadeleden vaz mı geçildi’ sorusu akla gelecek. Diğer yandan da dövizdeki oynaklığı azaltma adına piyasaları “tehdit edebileceği” faiz üst bandını düşürerek, MB bir anlamda elindeki faiz silahını zayıflatmış olacaktır.

Evet, “işgören faiz” politika faizinden 120-150 baz puan yukarıda. Bankacılar ve iş dünyasının bir kesimi bunu biliyor. Ancak bu durum “resmiyet kazanmadığı” için istenen etkiyi yaratmıyor, yaratamıyor. Bir de bunun üzerine; faizlerin artması gerektiği bir dönemde; sırf politikacılara “şirin görünme adına” üst bantta da olsa bir indirim yapılacak olur ise, işler iyiden iyiye karışacaktır.

Naçizane önerim; illâ bir indirim yapılacaksa, Koridorun alt bandına olsun. Nasılsa bir işe yaramıyor. Hatta öyle 50-100 baz puan değil, 200-250 baz puan bile indirilebilir. Zengin ve cesur gösterir...

TL’nin kaderini ruble belirleyecek

Petrol fiyatlarındaki düşüş Rus para birimi rubleyi vuruyor. Dolar/rublede Cuma günü Aralık 2014’ten bu yana en yüksek seviye olan 77.94 görüldü. Rublenin tek başına dalgalanmalar yaşasa neyse de diğer gelişen ülkeler gibi Türk Lirası’nı da etkiliyor. Ruble veya Güney Afrika Randı kadar olmasa da aynı zaman biriminde işlem görüyor olmamız TL’nin hasar almasına neden oluyor. Yurt dışındaki fon yöneticileri genelde bu üç piyasayı bir arada alıp-sattıklarından biz de diğerlerindeki gelişmelerden etkileniyoruz. Bundan dolayı da bence bu haftanın göstergesi ruble olacak.

Dolar/TL kurlarında geçtiğimiz hafta 3.0350 seviyesi önemliydi. Haftanın kapanışı 3.0460’dan gerçekleşti. Bu hafta yeniden 3.0350’nin altına inil(e)mez (PPK’dan bir faiz indirimi gelmişse, bu olasılığı unutun derim) 3.0750-3.0880 seviyelerinin test edilmesi olasılığı artacaktır.

Petrolün ateşi İran’la çıkar mı?

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve Birleşmiş Milletler, İran’ın nükleer geliştirme ile ilgili varılan anlaşmanın şartlarını yerine getirdiğini resmi olarak açıkladı. ABD ile karşılıklı olarak tutukluların salıverilmesi sonrasında Başkan Obama’nın imzaladığı karar ile İran’a uygulanan önemli yaptırımlar geçen hafta sonu itibariyle bitiyor. Asıl önemlisi İran’ın dünya petrol piyasasına ulaşımındaki engeller kalkıyor. İran’ın uzun zamandan bu yana dev gemilerde depoladığı 40-45 milyon varil olduğu belirtilen petrolü de artık piyasalarda satabilecek. Ancak depolandığı zamana göre düşen fiyatlarla elde edebileceği gelir oldukça düşmüş durumda. Brent petrol fiyatları, İran’a uygulanan yasakların kaldırılması öncesinde, Ekim 2003’ten bu yana en düşük seviyesi olan 28.80 dolara geriledi. Brent petrolün 26.00-26.20 dolar bandına kadar düşmesi olasılığı yüksek.

Yazının devamı...

Hepsi bir haftaya sığdı

Çin borsasında işlemlerin 2 kez durdurulması, petrolün 32.14 dolara gerilemesi gibi aylara yayılması normal karşılanabilecek olaylar bir haftada yaşandı. Bu hafta dolar/TL 2.9550’yi görebilir. BIST’te kırılma bekleniyor.

Bunların hemen hepsi yılın ilk haftasında oldu. Aylara yayılması ‘normal’ karşılanacak olaylar yılın ilk haftasına sığdı!

- Çin hisseleri iki kez ‘limit down’ oldu (Düşüş sınırına kader gelindi, işlemler durduruldu), borsadaki limit mekanizmaları devre dışı bırakıldı.

- Çin hükümeti sınırları içindeki ve dışındaki yuan işlemlerine hemen her gün müdahale eder hale geldi, aradaki farkın açılmasına müsade etmemek için döviz piyasalarına müdahale etti.

- Brent petrolünün varil fiyatı, 2008 yılındaki ekonomik krizin bile altına inerek 32.14 dolara kadar geriledi.

- Düşen petrol fiyatlarından sonra bütçesini dengelemeye çalışan Arabistan’ın, belki de dünyanın en değerli şirketinin halka arzı gündeme geldi. Rusya da Rosneft’in yüzde 19.5’ini özelleştirme kararını açıkladı.

- Güney Afrika Randı tarihi düşük seviyelerine geriledi, Malezya Ringgit’i, Rus Rublesi yeni kapanış rekorları kırdı.

- Gelişmiş ülke borsaları, en az gelişen ülke borsaları kadar değer kaybetti, ABD borsaları tarihlerinin en kötü açılış haftasını yaşadılar.

- İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerilim iyiden iyiye tırmandı.

- Türkiye ile İsrail arasında ‘zoraki barışa’ çok yaklaşıldı.

- Başika üssüne saldırılar yoğunlaştı.

Normal bir yıl olmayacağını, kartların yeniden karılıp dağıtılacağı bir yıl olacağını yazmış, söylemiştim. Ama ben bile olayların bu kadar hızlı gelişeceğini tahmin etmiyordum, buna hazırlıklı değildim.

Tüm bunlar olurken gerek Türk Lirası, gerekse de BIST 100 endeksi diğer gelişen ülke para birimleri ve borsalarına oranla çok iyi dayandı. Dolar/TL kurunda teknik olarak önemli olan 3.0350, BIST 100 endeksinde de 69.100’deki kritik eşiklere gelinmedi. Bunca jeopolitik gelişmenin yaşandığı, ısınan bölgenin içindeki Türkiye piyasalarını yeni ve sert hareketlerden koruyanların ne olduğunu henüz kestiremiyoruz. Önümüzdeki günlerde küresel piyasalardaki oynaklığın artmasına karşın, ne kadar dayanıklı olacağımız henüz test edilmiş değil.

ABD’nin 292 bin artan Aralık ayı Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi piyasaların kafasını karıştırdı. Fed’in faiz artışının devamını getirebilecek bu verinin, ABD borsalarını düşürmesi anlaşılabilir bir durum. Ancak euronun değer kazanmasını ‘kafa karışıklığı’ veya ‘teknik analiz’ dışında her herhangi bir sebeple açıklamak mümkün görünmüyor.

Dolar/TL 2.9550 seviyesini test edebilir

DOLAR/TL kurunda 3.0350 önemini korumaya devam ediyor. Euronun geçtiğimiz haftanın son günlerinde toparlanarak 1.0825’in üzerinde günlük ve haftalık kapanışlar yapmasıyla bu hafta içinde 1.1045-70 bandının test edilmesi olasılığı arttır.

Bu durumda dolar/TL kurunun; eğer diğer gelişen ülkelerden bir dalga gelmezse 2.9550-2.9650 bandını test etmesi olasılığı artacaktır. Ola ki 3.0350 yukarı yönde kırılacak olur ise 3.1650-3.2050 hedefinin ilk durağı olan 3.0750-3.0880 seviyelerine doğru bir yükseliş görülmesi işten bile değil.

Borsa İstanbul için üçgen daralıyor

BIST 100 endeksinde haftanın ilk günü 73.100 seviyesi önemli bir direnç, yukarı yönde aşılması zor seviye olacak. Bu direnç seviyesi (Seçimden bu yana devam eden kısa vadeli düşüş trendi boyunca) takip eden her gün 230 puan azalıyor. Altta ise hafta boyunca 69.000 (Düz) önemli bir destek seviyesi. Bu iki ana trend arasına sıkışmaya başlayan BIST 100 endeksi ya bu hafta ya da en fazla önümüzdeki hafta bir yöne kırılacak gibi görünüyor. Yukarı yönde kırılıp kırılmayacağı konusunda bahsetmiş olduğum ABD 5 yıllık tahvil getirilerine bakmakta fayda var. Yılın zorlu ilk haftasında küresel piyasalardan salvoları başarıyla savuşturan BIST’in bu salvoların devamı konusunda bu hafta da aynı başarıyı gösterip, göstermeyeceği önemli olacak. Eğer yeni salvoları da aynı başarıyla savuşturabilirse önümüzdeki haftalar için yükseliş olasılığı artacak. Ancak beklentim daha çok 69.000 desteğinin test edilmesi yönünde. Aşağı kırılmaz ise yükseliş ondan sonra gelecektir diye düşünüyorum.

Haftanın göstergesi ABD 5 yıllık tahvil getirileri

ABD’DE Cuma günü açıklanacak perakende satış, ÜFE ve Michigan tüketici güven endeksi haftanın önemli verileri. Bu haftanın finansal göstergesi benim için ABD 5 yıllık tahvil getirileri olacak. TDİ verileri sonrasında kafa karıştıran hareketlerden birisi de 5 yıllık getirilerinin Salı günkü yüzde 1.75 seviyelerinden, veri sonrasında 1.56 seviyelerine kadar gerilemesi oldu. ABD’de ekonomi toparlanıyor, istihdam beklentilerin üzerinde geliyor ise Fed’in faiz artışlarında eli daha rahat olmayacak mı? Bu durumda tahvil getirilerinin düşüyor olması kafa karıştırdı. Bu hafta için yüzde 1.5550 seviyesi önemli olacak.

Yazının devamı...

Piyasalar yeni yıla neden oynak başladı?

Kötü gelen Çin verilerine Suudi-İran gerginliği eklenince piyasaların morali bozuldu. İlk 2 gündeki hareketlilik yılın bundan sonrası için çok da iyi sinyaller vermedi. Oynaklığın artacağı bir yıla girdik

Piyasaların; yılbaşı “mahmurluğu” ile yılın ilk günlerinde sakin olması beklenir. Ancak bu yıl Çin’den gelen dalga ile hiç de sakin bir başlangıç olmadı. Çin’de 2015 ortasında getirilen satış yasaklarının yeni yıl ile birlikte gevşetilmeye başlamasına bir de 48.6 beklenen PMI verisinin (Satınalma Yöneticileri Endeksi) 48.2 olarak açıklanması eklenince Çin Borsası tarihinin en kötü yıl açılışını yaptı.

Çin’le bozulma başladı

Şanghay ve Shenzen borsaları yılın ilk gününde sırasıyla yüzde 6.86 ve 7.02 değer kaybedip, satışları durdurmak için yapılan düzenlemelere göre bir de 1.5 saat erken kapatılınca piyasalarda adeta tsunami etkisi yarattılar. Buna bir de Suudi Arabistan ile İran arasındaki krizin; aralarındaki diplomatik ilişkileri koparacak seviyeye kadar tırmanmış olması da eklendi ve 2016’nın ilk iki günü gerek varlık piyasaları, gerekse para birimleri açısından “satıcılı” başladı.

Ya da geçtiğimiz yılın kapanışları “dandikmiş” (Türk Dil Kurumu (TDK) dandik kelimesi için ‘1. Düşük nitelikli, 2.Düzmece’ anlamlarını veriyor). Galiba fon yöneticileri “Yıl sonu kapanışlarını yukarıdan yapalım da hem yatırımcılar kendilerini zengin sanarak yeni yıla girsinler, hem de bizler bu sayede daha yüksek ‘başarı primi’ alabilelim” dediler herhalde... Büyük ölçüde de başarmış görünüyorlar. En azından yeni yılın ilk iki gününe bakıldığında.

Ancak yılın ilk iki günündeki hareketlilik yılın bundan sonrası için çok da iyi sinyaller vermedi. Oynaklığın çokça artacağı bir yıla girdik.

Pazartesi günü açıklanan enflasyon verisi, geçtiğimiz ay faizleri değiştirmeyen Merkez Bankası’nın kredibilitesini bir kez daha sorgulattı. Dolar/TL kurlarında ve bono bileşik faizlerindeki artışta son enflasyon verisinin de payı vardı.

Merkez Bankası’nın verim eğrisini yatay yapma hedefi nihayet gerçekleşti ve 10 yıllık tahvilin getirisi yüzde 11.10’la 2 yıllık gösterge tahvil getirisine neredeyse eşitlendi. Şaka bir yana bu ciddi sorun. Piyasanın uzun vadeli beklentisinin olumsuz olduğu, enflasyon ile mücadelede ciddi adımlar atılmasını beklemediğini ortaya koyuyor.

Dolar / TL’de 3.03 kritik

İran-Suudi Arabistan gerilimi, petrol fiyatlarını yükseltti. Ancak içinde bulunduğumuz dönemin yüksek stok, artan üretim ve düşen talep gibi “temel verileri” yükselişleri sınırlıyor. Düşük petrol fiyatı hikayesi de bitecek olursa dolar/TL başta olmak üzere bizim piyasalarımıza yönelik algı daha da bozulabilir. Dün dolar/TL kurunda; paritenin ve diğer gelişen ülke para birimlerinin (Özellikle Rand ve Ruble) de etkisiyle 2.9920’lere kadar bir yükseliş oldu. 3.0350 seviyesi kritik. Bu seviyenin üzerinde günlük özellikle de haftalık bir kapanış gerçekleşirse 3.0753’teki bir önceki zirvenin yukarı yönde geçilmesi ve 3.1650-3.2050 bandının test edilme olasılığı artacaktır.

Petrolün fitilini ateşlemez

Petrol rezervleri bakımından dünyanın en zengin bölgesi olan Ortadoğu’nun önemli iki ülkesi Suudi Arabistan ve İran arasındaki diplomatik krizin, petrol fiyatlarına etkisinin uzun sürmeyeceği belirtiliyor. Uzmanlar, iki ülke arasındaki gerginliğin Pazartesi günü ham petrol fiyatlarında yüzde 2’lik yükselişe neden olduğunu ancak bu durumun çok uzun sürmeyeceğini ifade ediyor. Capital Economics’in Emtia Araştırmaları ve Küresel Ekonomi Başkanı Julian Jessop, “Arz fazlası ve yüksek petrol üretimi nedeniyle, jeopolitik riskler petrol fiyatlarını eskisi kadar etkilemiyor” dedi.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.