Şampiy10
Magazin
Gündem

Ve kasırga geliyor...

Temmuz'un üçüncü haftasında Brent petrolünün varili 78.18 doları gördüğü zaman "Ya bir de kasırga gelseydi" başlıklı bir yazı yazmıştım. O sıralarda henüz daha ABD'de kasırga sezonun başında olmamıza rağmen fiyatlardaki yükselişte kasırgadan çok İsrail-Hamas-Hizbullah gerginliği ve "zirve petrol", arz-talep sorunları, Nijerya, İran nükleer gibi 'klâsik' sorunlar vardı. Üstelik rekor ortada bir kasırga yokken görülmüştü.

31 Temmuz'da 72.70 dolara kadar gerileyen Brent petrolü sadece 2 gün sonra, dün, 77.47 dolara yükseldi. Bir önceki rekora çok az kaldı! 'Klâsik' sorunlara şimdi bir de "Chris" kasırgası eklendi. Bu 'kasırga' sınıfındaki üçüncü kasırga. ABD Ulusal Kasırga Merkezi, kasırgaları harf sırasına göre isimlendiriyor. Daha önceki iki kasırga piyasalan çok endişelendirmedi. Hem çok şiddetlenmeden bittiler hem de rafinerileri etkileyebilecek bir yol izlemediler.

Ancak Chris kasırgasının, geçtiğimiz yıl ABD'deki petrol rafinerilerinin en yoğun bulunduğu Meksika körfezini vuran Katrina kasırgasının yolunu izleyeceği tahmin ediliyor. En büyük petrol tüketicisi ülke durumundaki ABD'deki rafinerilerde, Katrina benzeri olası bir sorun tüm piyasaları korkutmaya yetti. Chris kasırgasının yanı sıra ABD'deki aşırı sıcaklar bile, elektrik tüketimini, bunun da elektrik üretiminde kullanılan doğal gaz talebini arttıracak beklentisi işin tuzu biberiydi. Kış aylarında olsaydık da durum pek değişmeyecekti, bu kez de aşırı soğuklar 'neden' olacaktı.

Dün ABD'de açıklanan petrol istatistikleri stoklar açısından büyük bir sorun olmadığını göstermesine karşın, özellikle cari fiyatlara rağmen talebin artmaya devam etmesi de fiyatların yükselmesinde bir başka neden. Madem bu fiyatlar tüketicileri daha az tüketmeye ikna edemiyor, neden petrol üreticileri daha fazla kazanmasınlar? Talep ancak tüketicilerin bütçelerinde ciddi delikler açılmaya başlayınca kırılacak görünüyor. Kimse bu işi gönüllü yapmaya yanaşmıyor.

Hal böyle olunca da bir taraftan petrol üreticileri ve büyük şirketler, diğer taraftan da kontrat piyasalarındaki spekülatörler bu işten memnunlar. ABD'deki petrol piyasası NYMEK'te; işi petrol ticareti olmayanların taşımakta oldukları "uzun-long" pozisyonlarını arttırmaya devam ediyorlar.

Bu "uzun" pozisyonlar taşındığı sürece, bu spekülasyonun devam etmesi kaçınılmaz. Brent petrolünde bir önceki zirve seviyeleri olan 78.18-78.40 seviyeleri kritik. Burasının asılmasıyla 79.80-80.00 dolar/varil seviyeleri görülebilir.

Eğer Chris'in ardına alfabenin diğer harfleri de sırayla eklenirse, önce 84.20 ardından da 91.25 dolar seviyelerine gelinmesi an meselesi olur. Eh ondan sonra da 100 dolara ne kaldı?

Yazının devamı...

Merkez'e haksızlık mı ediyoruz?

Yeni Merkez Bankası yönetimi işbaşına geldiğinden beri değişik konularda eleştirilere maruz kaldı. Yeni yönetimin ilk icraatı faizleri çeyrek puan indirmekti. 26 Mayıs'taki toplantıda faizler değişmezken, 8 Haziran'daki olağanüstü toplantıdan 1.75 puanlık "şok" artış çıktı. 21 Haziran'daki toplantıda faizler sabit kalırken, sadece 4 gün sonra panik havasında yapılan "olağanüstü" toplantıdan 2.25 puanla ikinci bir şok artış kararı çıktı. 20 Temmuz'da da piyasalara çok da anlamlı bir mesaj içermeyen 25 baz puanlık bir artış yapıldı.

Atanma süreci başlı başına sorun olan yeni yönetim aldığı bazı kararlarda acemice davrandı. Yine de şok faiz artışları sonrasında piyasadaki 'dövize gidebilecek' likiditeyi çekmeye yönelik depo ihaleleri, yerinde ve kriz havasını yumuşatan başarılı bir uygulama oldu.

Geçmişin bedelini de ödüyor
Aslında yeni yönetime bazı konularda haksızlık etmemek gerek. Evet kriz yönetimi konusunda tecrübesizlikleri oldu. Diğer taraftan da bazı sorunlar daha önceden yapılan hataların sonuçları.

Geriye dönüp IMF ile önceki yönetim tarafından hazırlanmış olan para programı hatırlandığında; son dönemde Merkez Bankası'nın başına bela olan; piyasadaki likiditenin 2005 yılı başlarında piyasadan tamamen çekilmesi planlanıyordu.

O dönemlerde likiditenin azalacağı ve Merkez Bankası bir süre sonra "net borç verici" durumuna geleceği konuşuluyordu. Ancak bu yapılmadı ve likidite piyasada kalınca da krizlerde MB'nın başına bela oldu.

Bir diğeri belki de en önemlisi; faizlerin 2001 krizi sonrasında çok yavaş indirilmiş olması. Ki bence bu en azından yıllık 3 puanlık bir gecikme niteliğindeydi. Döviz arzının artmasına ve YTLnin de aşırı değer kazanmasına yol açtı.

Türkiye'de enflasyonun kurlara hassasiyeti biliniyor. "Düşük kur=düşük enflasyon" denkleminden hoşnut olan bir önceki MB yönetimi biraz da işin kolayına kaçarak işlerin bugüne gelmesinin yolunu açtı.

2005 enflasyon hedefi yüzde 8 iken yüzde 6 olarak gerçekleştiğinde hem Merkez Bankası, hem de hükümet sonucu memnuniyetle karşılamıştı. Halbuki enflasyonun; hedef yüzde 8 iken yüzde 6 gerçekleşmesi, yüzde 10 gerçekleşmesi kadar önemli bir sorun.

Zira hedeften sapma, kontrol dışı bir durumu ifade ediyor ki, geçen yılki olumlu "hatanın" bedeli bu yıl misli bir şekilde ödenecek.

Şartlar olgunlaşmamıştı
Bir başka nokta da eski yönetimin belki de şartlar tam olarak olgunlaşmadan "enflasyon hedeflemesine" geçme kararı.

Son gelişmelerden de anlaşıldığı üzere bu kararın belki bir ya da iki sene sonra alınması daha doğru olacakmış. Yeni yönetim, izlemekle zorunlu olduğu bir programla başbaşa kaldı.

Evet dış faktörler! Petrol fiyatları, dünya likiditesindeki daralma son krizdeki en temel etkenler. Ancak aynı faktörler işlerin iyi gitmesinde de en büyük desteği veren unsurlardı, işler iyi giderken alınmayan tedbirler, trend tersine dönünce başa bela oldu.

Şartlar olgunlaşmamıştı
Süreyya Serdengeçti'nin döneminde aylık enflasyon raporlarında "kiraların ve hizmet sektörünün enflasyon hedeflerine uyumlu davranmaması" önemli bir başlıktı.

Kendisinin de görev aldığı TOBB Üniversitesi'nin yeni öğretim yılında; yüzde 5 enflayon hedefine karşın ücretlerine yüzde 27.27 zam yapması da ilginç bir nokta olarak dikkat çekiyor.

Yeni yönetimin; geçmişten gelen sorunlara bakmaksızın; en kısa zamanda ustalaşması ve bir an önce Merkez Bankası'nın kredibilitesini arttırması gerekiyor.

Yazının devamı...

Bernanke'den destek

ABD'de Salı günü açıklanan üretici fiyatları yüzde 0.3 artış beklenirken yüzde 0.5, dün açıklanan çekirdek enflasyon rakamları da 0.2 artış beklentisine karşın yüzde 0.3 olarak gerçekleşti.

Her iki rakam da ekonominin "soğumadığını" gösteriyor. Bir başka deyişle bugüne kadarki faiz artışlarının en azından kısa vadede yeterli olmadığı görülüyor. Dataların beklentilerin üzerinde çıkması ilk aşamada piyasaları olumsuz etkilese de Bernanke'nin yorumlarıyla trend "şimdilik" tersine döndü.

Adeta olumsuz rakamların etkisini azaltmayı amaçlarcasına piyasalara yumuşak mesajlar veren FED Başkanı, piyasaları bir anda olumluya döndürdü. Ya da piyasalar öyle algıladı. Yorumların geldiği sırada işlemleri süren borsalar yüzde 1-3 arası yukarı giderken, ABD 10 yıllık bonolarının getirileri de 5.08'lere geriledi. Piyasalar faiz artışlarına ara verileceği şeklinde "olumlu" tarafından baktılar yorumlara.

Euro, dolar karşısında 1.2480'lerden 1.2580'lere gerilerken, içeride de dolar kurlan 1.5820'lerden 1.5550'lere kadar düştü. Borsa kapalı olduğu için İMKB bu haberden dün için istifade edemezken, bugün için iyi bir açılışla kutlayacaktır. Kurların 1.54'lere kadar gerilemesi, buna karşın da bono faizlerinde de kısa süreli de olsa bir ralli yaşanması mümkün.

Ancak bu havanın uzun sürmesi pek de mümkün görünmüyor. Zira "havadaki sözlerin" gelecek enflasyon rakamlarıyla en azından kısa vadede teyit edilmesi hayli güç. Bir sonraki rakamlar da son iki gündekilere benzediği takdirde, FED'in faiz artırmaktan başka çaresi kalmayacaktır.

Bernanke'nin; "Eğer petrol fiyatları stabilize olur ise enflasyon üzerindeki baskıyı azaltabilir" yorumu dikkat çekici. Zira FED Başkanı adeta "dua edercesine" petrol fiyatlarının düşmesini bekliyor ki, petrol piyasalarındaki spekülatif hareketin kısa vadede sona ermesi hayli zor. Hal böyle olunca da global enflasyonun kontrol edilmesi ya tanrıya kaldı ya da yeni faiz artışlarına...

Piyasaların FED Başkanı'nı yine yanlış anlamış olması ihtimali hayli yüksek. Bu nedenle de ben FED faizlerindeki önümüzdeki altı ayda yüzde 6 beklentimi koruyorum. Borsa da yeni pozisyonlar almak yerine yaşanacak kısa süreli rallilerin bir satış fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yazının devamı...

Sükunet, ama nereye kadar

Anlaşılan piyasa katılımcıları son krizde bayağı yorulmuşlar ki, piyasaların sükuneti için neredeyse ellerinden geleni yapıyorlar. Her ne kadar hareketlilik devam ediyorsa da dalga boyları kısalıyor.

Döviz cephesinde, dolarda 1.3120'den başlayıp 1.7650 seviyelerine kadar giden yükselişin, yüzde 50'lik düzeltmesi olan 1.54'lere gelindi. Hafta boyunca gelen satışlar, şirketlerden gelen alımlarla karşılanınca bu seviyenin altına inilemedi. Son büyük hareketin kısa vadede 1.4820-50 seviyelerine kadar düzeltmesine devam etmesi mümkün.

ABD ticaret verileri
Ancak başta İsrail-Filistin gerginliği ve Hindistan'daki patlamaların yarattığı gerginlik bizim piyasalara da yansıyınca kurların gerilemesi bir süre için duracak gibi görünüyor. Tedirginliğin daha da artması halinde 1.6150-1.6250 aralığına kadar yükselme ihtimali olmasına karşın, Brezilya başta olmak üzere diğer gelişmekte olan ülke piyasalarına bakıldığında ihtimal şimdilik azalıyor.

Dün açıklanan ABD dış ticaret açığının da beklentilerin az da olsa altında, 63.8 milyar dolar olarak gerçekleşmesi piyasalara bir parça nefes alma imkânı tanıyacak. 5.25'lere kadar yükselen ABD 10 yıllık tahvil getirilen 5.10'lu seviyelere geriledi. Ağustos ayı sonlarındaki bir sonraki FED toplantısı öncesinde 5.00 seviyelerinin de görülebileceği konuşuluyor.

Bu durumda gelişmekte olan ülke piyasalarının en azından kısa da olsa bir yaz tatili şansı olabilir.

Ortadoğu'da gerginlik
Ancak çok da fazla rehavete kapılmamakta fayda var. Zira Ortadoğu'daki gerginlik ciddi çatışmalara gebe ve bu bölgedeki gerginlik yine en çok bizim piyasaları etkileyecektir. Nitekim bunun ilk izleri dünkü kur ve borsa hareketlerinde gözlendi.

Bu gerginlik aslında en çok altını etkilemiş görünüyor. Önceki gün Hindistan'daki (dünyanın birinci altın ithalatçısı ve tüketicisi ülke) bombalı saldırılar sonrasında altında başlayan hareket, dün İsrail gerginliği ile daha da arttı. 11 Temmuz'da 621.6 dolar/ons'tan başlayan hareket dün 655 dolar seviyelerine kadar geldi ki, oldukça hızlı ve büyük bir hareket.

Bu hareketin 660 dolar seviyelerinin üzerine çıkması ve israil gerginliğinin sürmesi altının 730 dolardaki bir önceki zirvesine kadar yeni bir hareket başlatır mı? Şimdilik zor görünüyor. Zira son aylarda altının "ekürüsi" durumunda olan hampetrol fiyatları, altındaki yükselişi destekler görünmüyor. Yine de altın ve bakırda son iki gündeki fiyat artışları enflasyon kaygılarını hafifletmeyecek durumda. Yükselişlerin sürmesi, bunlara bir de petrol fiyatlarının eklenmesi yeniden faiz artışlarını gündeme getirecektir ki, Japonya ile başlayan yeni bir faiz artışı dalgasıyla karşı karşıya kalabiliriz.

Yazının devamı...

Piyasalarda bu yaz tatil yok!

5 Temmuz'daki itfa öncesi gelen sürpriz düşük enflasyon rakamı Hazine'nin borçlanmasına çok yardımcı oldu. Özellikle ikinci çeyrek kapanışındaki düşük kurlar ve faizler de bankaların ilk altı ay bilançolarındaki hasarı azaltmaya yardım etti.

Ancak iki günlük sükunet yerini yeni bir hareketliliğe bıraktı. Cuma günü ABD'de açıklanacak 'tarım dışı istihdam' verilerindeki yüksek artış beklentisi, FED'in faiz artışlarına devam edeceği endişesini kuvvetlendirince piyasalar yeniden hareketlendi. ABD 10 yıllık tahvil getirişi 5.20'ye yükseldi. FED'in sonraki toplantısına daha iki ay var. Ancak yeni bir faiz artış endişesi özellikle gelişmekte olan ülke piyasalarını germeye devam ediyor.

İşin ilginç tarafı, "global enflasyon" endişesini yaratan en önemli unsurların başında gelen petrol ve emtia piyasalarındaki yükselişler, tüm faiz artışlarına karşın durmuyor. Ne zaman kadar devam edebilir? Taa ki hem faiz artışları hem de fiyat artışları global talebi törpüleyene, global büyümeden taviz verilene ve yeni bir dengeye ulaşana kadar. Bu da herhalde bir-iki yıllık bir dönemi kapsayacak.

Tüm bunların henüz başındaymışız gibi bir izlenim var. Zira 2002 yılından bu yana dünya piyasalarında başlayan iyileşme ve "refah etkisi", iki ay önce durdu ve inişe başladı. Yeni trendin bir süre devam etmesi muhtemel.

Gelelim iç piyasalara. Kurlarda 1.53'lü seviyelere kadar süren düşüş dün bir anda tersine döndü ve 1.61'li seviyelere kadar yükseldi. Benzer hareket "yeni ikizimiz" Güney Afrika para birimi randda görüldü. İki ülkenin borsalarındaki düşüş de benzerdi.

Yeniden 1.6250 seviyeleri konuşulur hale geldi ki, bu seviyeler Merkez Bankası'nın ilk müdahale seviyelerine denk geliyor. Piyasa katılımcıları bu seviyelerde yeniden Merkez Bankası'nı görüp gömmeyeceklerine bakacaklar, Merkez Bankası'nın "oyunda" olup olmadığını test edeceklerdir. Müdahaleler konusundaki en büyük endişem de bu noktadaydı zaten.

Kurlar yukarıdaki seviyelere geldiğinde faiz cephesinde de yüzde 21-21.3 seviyelerine gelinmesi mümkün. Ancak gelinen seviyeler son düzeltme hareketi sırasında pozisyon alamamış olanlar için de yeni alım fırsattan yaratacaktır. Kısa vadede yukarıdaki seviyeler önemli. Yukarı doğru kırılması durumunda bir önceki dönemdeki kadar yüksek volatilitelere hazırlıklı olmakta fayda var.

Kısacası bu yaz piyasaların tatil havasına girmeleri bile zor görünüyor.

Yazının devamı...

Merkez Bankası'ndan bugün ne gelecek?

Merkez Bankası'nın (MB) dünkü tavrı yine kafaları karıştırdı. "Olağanüstü" PPK toplantısı sonrasında alınan önlemlere bir yenisi daha eklendi ve MB piyasalara "borç verme faizini" 200 baz puan arttırdı. 17.25-20.25 olan önceki gecelik faiz oranlarını 17.25-22.25 olarak değiştirildi. "Geç Likidite Penceresi" olarak adlandırılan ve bankaların MB'den en son kaynak olarak borçlanma oranları da 23.25'ten 25.25'e yükseltildi.

Dövizdeki atağı, piyasadaki "döviz alabilir" YTL likiditesini azaltarak engellemeye çalışan MB'nin ek faiz artışı da bu politikanın devamı niteliğinde. Dün MB, piyasadan borçlanılacak tutarı 1 milyar YTLye yükseltirken, döviz satış ihalesi de açmaya 'gerek duymadı'. Pazartesi günkü açıklamada, döviz satiş ihalelerinin tutarlarının her sabah açıklanacağı belirtilmişti. Bu tutarın iki gün içinde 'sıfır' olabileceğini beklemeyen piyasalar karar sonrasında kurları 1.6150'den 1.6450'lere yükselti. Faiz cephesindeki endişenin giderek artmasıyla yine 1.62'li seviyelere gelindi.

Dün açıklanan kararlar, MB'deki tedirginliğin henüz geçmediğini, hergün birşeyler söyleme ya da yapma ihtiyacı içinde olduğunu gösteriyor. Özellikle borç verme faiz oranının Pazartesi günkü kararlarla birlikte açıklanması pekala
mümkündü.

Döviz ihalesinin miktarı düşük tutulabilirdi ancak yine de açılmalıydı. Zira iki gün arka arkaya 500'er milyon dolar satan MB'nin bir anda ortadan kaybolması anlamsızdı. Bu satış ihalelerine; tutarları azaltılarak da olsa en azından bu hafta boyunca devam edilmeliydi.

MB adeta yarışın son virajına girilirken, birinci giderken hata yapıp çizgisini kaybeden rakibinin açığından faydalanıp öne geçme şansını kaybetti. Demir tavında dövülür. Dün, ihtiyaç olmasa da açılacak daha sınırlı bir satış ihalesiyle atılan adımların işe yaradığının, piyasa tarafından "perçinlenmesi" sağlanabilirdi.

MB'nin adeta bir "trader" gibi davranması, bir paket yerine her gün yeni bir önlem alması istikran sağlamak yerine volatiliteyi arttırıyor. Piyasa katılımcıları adeta MB'den bugün ne gelecek diye bekler hale geldiler.

MB'nin güven tazelemesi gereken bir dönemde, güven kaybına yol açabilecek böylesi adımlardan kaçınılması gerek. Dövize müdahale edilecekse bunun mutlaka sürpriz etkisi olmalıdır, ancak faizlerle ilgili alınan kararların toptan alınması daha net bir etki yapacaktır.

MB sakinliğini koruduğu sürece piyasa da daha aklı selim davranacaktır.

Yazının devamı...

Merkez oyuna etkili girdi!

Yüksek faizlere rağmen dövizin harereti düşmeyince sonunda MB "oyuna" girdi. MB gün başında açıklayacağı tutarda döviz satış ihaleleri açacak ve aynı zamanda da bir-iki hafta vadeli piyasalardan YTL borçlanacak. Kullanılacak yöntemlerle ilgili ilk açıklamalardan sonraki ilk izlenim, bu türbülansı en "ucuza" maletmeye yönelik bir caba var izlenimi oluştu. İhalelerin nasıl yapılacağı, detayları tam olarak hazırlanılmadan açıklama yapıldığından piyasa için belirsizlik ihalelere kadar sürdü.

Dünkü ilk döviz saüş ihalesi önemliydi. Ne kadar talep geleceği kestirilemediğinden ihale öncesi dolar 1.7250'lere kadar yükseldi. MB, 550 milyon dolarlık talebin 500 milyon dolarlık kısmını 1.6780'den karşıladı. Ancak ihale sonrasında fiyatların yeniden yükselmesinden sonra bu kez de doğrudan satiş yöntemiyle müdahale etmeye başladı. Son iki ayda teşhis-tedavi hatalarından ve acemiliklerden bu noktaya gelindi. Merkez Bankası günlük "oyuncu" olarak "oyunun" içine girmiş oldu. Bundan endişe ettiğimi ve kaçınılması gerektiğine birçok kez değinmiştim ancak olan oldu.

Merkez Bankası ihaleler öncesinde ve/veya sonrasında piyasa katılımcılarının kendisini "arbitre" etmesine çok da fazla kafayı takmadan, piyasalar sakinleştiğinde; zaman geçirmeden piyasalarla net bir biçimde iletişim kurarak, hatta belki de bir halkla ilişkiler şirketini de kullanarak; yeniden bir güven tazeleme yoluna gitmelidir.

Yazının devamı...

Acemilik!

Pazar günü, artık "olağan" hale gelen "olağanüstü" bir Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Çok büyük ihtimalle enflasyon hedeflemesi politikası izleyen ülkeler arasında en yüksek faiz uygulayan ülke rekorunu eline geçirecek bir karar çıkacak.

Piyasaların yeni Merkez Bankası Başkanı'ın sürekli test edeceğini ve eski yönetim ayrılırken de MB'dan "kriz tecrübesinin" de emekli olduğunu yazmıştım. Yeni başkanın atanması sırasında yaşananlar hükümet için bir oyun olabilir. Ama bu piyasalar açısından son derece ciddi bir konuydu ve orada yapılan hatalar bugün gelinen durumu ortaya çıkardı.

Duruşu sağlam, piyasaların kolaylıkla etkileyemeyeceği ve korkutamayacağı, hükümetin politik etkisinden uzak bir MB yönetimi olsaydı bozulma bu kadar büyük olmazdı. Dört gün önce yapılan PPK toplantısında faizleri artırmayan bankanın şimdi faiz artıracağını söylemesi yönetimin ne kadar acemi olduğunu ispat etmiyor mu? Yeni bir 'olağanüstü' PPK toplantı kararı aleni bir panik ve acemilik havası estiriyor. "Varlığıyla yokluğu bir olan" müdahaleler de yine tecrübe eksikliğinin eseri.

Korkarak yapılan, az sayıda bankanın fiyat verdiği ve işlem derinliğinin kaybolduğu bir ortamda yapılan müdahale, piyasaların "sazı eline almasına" neden oluyor.

Ne kadar müdahale ?
Para piyasalarında gün başında açıklanan kullanılabilir YTL tutarı ortalama 25 milyar YTL düzeyinde. Bu tutarın 10 milyarlık kısmı disponibilite, kolaylıkla kullanılamaz. Kalan 15 milyar YTL'lik kısmı da Merkez Bankası para piyasalarında ve repoda değerlendiriliyor. Kolaylıkla dövize dönebilecek tutar da bu! Bu paranın tamamı döviz alsa; ki olmaz; 9 milyar dolarlık bir satış anlamına geliyor. 58.3 milyar dolarlık rezerv içinde oldukça az bir rakam. Zaten bu denli büyük rezervler böylesi kriz anlarında kullanılmak için değil ise ne için?

Döviz satışı sonrasında yükselecek YTL faizleri de yeni döviz alımlarını pahalı hale getireceğinden hem döviz talebi azalacak hem de faizler piyasa içinde yükselecekti. Böylece olağanüstü PPK'ya ihtiyaç kalmayacaktı.

Döviz müdahalelerinin işe yaramadığını sürekli yineleyen birisi olarak yanlış anlaşılmasın bir müdahaleyi savunuyor değilim. Ancak illaki dövize müdahele edilecek ise bunun zamanı, zemini ve bu müdahaleyi destekler diğer unsurların doğru hazırlanmış olması gerekir. Durum iyi analiz edilmiş olsaydı, stopajın iptal kararı da öyle alel acele açıklanmaz, bir "paketin" içine konabilirdi. Londra piyasasında Cuma kapanışında 500 baz puanlık bir artışın dedikodusu vardı. Zaten raporlarında 20 Haziran'daki PPK'dan da 100 baz puanlık bir artış bekleyen yabancı yatırımcılar ortamı uygun bulunca bunu iyice yükseltmiş durumdalar.

Artış 200-300 baz puan olabilir. Ancak artış her ne olacaksa bunun çok net ve ciddi bir döviz müdahalesiyle ya da varsa diğer önlemlerle desteklenmesi şart. Aksi takdirde bu artış da denizdeki bir damla olarak kalabilir.

PPK'ya iki öneri: ilki toplantı tarihlerinin ay başlarına, aylık enflasyon açıklamasının hemen sonrasına alınması. Diğeri de en azında Pazar günkü "olağanüstü" PPK toplantısına piyasalarda tecrübesine güvenebilecekleri farklı görüşlerdeki kişileri davet ederek dinlemeleri.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.