Merkez'e haksızlık mı ediyoruz?
Yeni Merkez Bankası yönetimi işbaşına geldiğinden beri değişik konularda eleştirilere maruz kaldı...
Yeni Merkez Bankası yönetimi işbaşına geldiğinden beri değişik konularda eleştirilere maruz kaldı. Yeni yönetimin ilk icraatı faizleri çeyrek puan indirmekti. 26 Mayıs'taki toplantıda faizler değişmezken, 8 Haziran'daki olağanüstü toplantıdan 1.75 puanlık "şok" artış çıktı. 21 Haziran'daki toplantıda faizler sabit kalırken, sadece 4 gün sonra panik havasında yapılan "olağanüstü" toplantıdan 2.25 puanla ikinci bir şok artış kararı çıktı. 20 Temmuz'da da piyasalara çok da anlamlı bir mesaj içermeyen 25 baz puanlık bir artış yapıldı.
Atanma süreci başlı başına sorun olan yeni yönetim aldığı bazı kararlarda acemice davrandı. Yine de şok faiz artışları sonrasında piyasadaki 'dövize gidebilecek' likiditeyi çekmeye yönelik depo ihaleleri, yerinde ve kriz havasını yumuşatan başarılı bir uygulama oldu.
Geçmişin bedelini de ödüyor
Aslında yeni yönetime bazı konularda haksızlık etmemek gerek. Evet kriz yönetimi konusunda tecrübesizlikleri oldu. Diğer taraftan da bazı sorunlar daha önceden yapılan hataların sonuçları.
Geriye dönüp IMF ile önceki yönetim tarafından hazırlanmış olan para programı hatırlandığında; son dönemde Merkez Bankası'nın başına bela olan; piyasadaki likiditenin 2005 yılı başlarında piyasadan tamamen çekilmesi planlanıyordu.
O dönemlerde likiditenin azalacağı ve Merkez Bankası bir süre sonra "net borç verici" durumuna geleceği konuşuluyordu. Ancak bu yapılmadı ve likidite piyasada kalınca da krizlerde MB'nın başına bela oldu.
Bir diğeri belki de en önemlisi; faizlerin 2001 krizi sonrasında çok yavaş indirilmiş olması. Ki bence bu en azından yıllık 3 puanlık bir gecikme niteliğindeydi. Döviz arzının artmasına ve YTLnin de aşırı değer kazanmasına yol açtı.
Türkiye'de enflasyonun kurlara hassasiyeti biliniyor. "Düşük kur=düşük enflasyon" denkleminden hoşnut olan bir önceki MB yönetimi biraz da işin kolayına kaçarak işlerin bugüne gelmesinin yolunu açtı.
2005 enflasyon hedefi yüzde 8 iken yüzde 6 olarak gerçekleştiğinde hem Merkez Bankası, hem de hükümet sonucu memnuniyetle karşılamıştı. Halbuki enflasyonun; hedef yüzde 8 iken yüzde 6 gerçekleşmesi, yüzde 10 gerçekleşmesi kadar önemli bir sorun.
Zira hedeften sapma, kontrol dışı bir durumu ifade ediyor ki, geçen yılki olumlu "hatanın" bedeli bu yıl misli bir şekilde ödenecek.
Şartlar olgunlaşmamıştı
Bir başka nokta da eski yönetimin belki de şartlar tam olarak olgunlaşmadan "enflasyon hedeflemesine" geçme kararı.
Son gelişmelerden de anlaşıldığı üzere bu kararın belki bir ya da iki sene sonra alınması daha doğru olacakmış. Yeni yönetim, izlemekle zorunlu olduğu bir programla başbaşa kaldı.
Evet dış faktörler! Petrol fiyatları, dünya likiditesindeki daralma son krizdeki en temel etkenler. Ancak aynı faktörler işlerin iyi gitmesinde de en büyük desteği veren unsurlardı, işler iyi giderken alınmayan tedbirler, trend tersine dönünce başa bela oldu.
Şartlar olgunlaşmamıştı
Süreyya Serdengeçti'nin döneminde aylık enflasyon raporlarında "kiraların ve hizmet sektörünün enflasyon hedeflerine uyumlu davranmaması" önemli bir başlıktı.
Kendisinin de görev aldığı TOBB Üniversitesi'nin yeni öğretim yılında; yüzde 5 enflayon hedefine karşın ücretlerine yüzde 27.27 zam yapması da ilginç bir nokta olarak dikkat çekiyor.
Yeni yönetimin; geçmişten gelen sorunlara bakmaksızın; en kısa zamanda ustalaşması ve bir an önce Merkez Bankası'nın kredibilitesini arttırması gerekiyor.