ABD tahvilleri bizi nasıl etkiler?
.
Geçtiğimiz Cuma günü ABD’de Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi açıklandı. ABD toplamda 185 bin, özel sektörde 180 bin istihdam artışı ve yüzde 3.8 işsizlik oranının beklendiği Eylül ayı istihdam verisi sırası ile 134 bin, 121 bin ve yüzde 3.7 olarak açıklandı. Aralık 1969’dan bu yana en düşük işsizlik oranı yakında Trump’ın göçmen politikasına eleştirilerin artacağı anlamına gelecek. Resmi asgari ücretin saatlik 7.25 dolar olduğu Amerika’da Amazon’un saatlik asgari ücreti 15 dolar olarak açıklaması ve ortalama saatlik kazançların aylık yüzde 0.3 artması (beklenti ile paralel) TDİ verisinin düşük gelmesinin etkilerini azalttı. Piyasa, ABD ekonomisinin sağlıklı olarak yoluna devam ettiğine ikna olmuş durumda.
3.50 psikolojik sınır
TDİ verisinin 3 gün öncesinde ABD tahvil getirilerinin ve de dolar endeksinin (DXY) yükselmeye başlaması ve veri sonrasında da belirgin bir geri çekilme olmaması bunun önemli göstergelerinden birisi. Temmuz 2016 yılında getirisi yüzde 0.90 seviyesinde olan 5 yıllık Amerikan tahvillerinin getirisi geçtiğimiz hafta yüzde 3.09 seviyelerine kadar yükseldi. Kısa vadeli tahvil getirilerindeki yükselişin Fed’in faiz artışlarından daha önce etkilenmesi doğal. Ancak geçtiğimiz hafta hem 10 hem de 30 yıllık tahvil getirileri sert denebilecek şekilde yükseldi. Önceki haftayı yüzde 3.06 (Teknik olarak önemli bir trend seviyesi idi, yukarı kırıldı) kapatan 10 yıllık tahvil getirisi, geçtiğimiz haftayı 3.23 seviyesinden kapattı.
Önceki haftayı yüzde 3.21’den kapatmış olan 30 yıllık tahvilin getirisi de 3.25’teki teknik seviyesini de aşarak geçtiğimiz haftayı 3.4040’tan bitirdi. 3.50 seviyesi hem teknik, hem de psikolojik açıdan önemli. Bu seviye aşılacak olursa Haziran 2007’den bu yana gelen çok kritik düşüş trendi yukarı kırılmış olacak. İlk denemede olmasa da her geçen gün aşağı düşen bu trend değerinin yakın bir zamanda yukarı yönde kırılma ihtimali (ABD ekonomisi bu şekilde büyümeye ve istihdam yaratmaya devam edecek olursa) artacak.
Hal böyle olunca da bizim de içinde bulunduğumuz ve son 10 yılda döviz ama özellikle de dolar borçluluğunu artırmış olan (Başta gelişenler olmak üzere) ülkeler için artacak dolar talebi sorun yaratmaya devam edecektir. Artan dolar talebi, kendi ülkelerinden fon çıkışına neden olacaktır. Bu da kendi para birimleri üzerinde baskı oluşturacaktır. Bu konuda en şanslı olan ülkeler, bedava para döneminde ayağını yorganına göre uzatmış olanlar. Ne yazık ki Türkiye onlardan birisi değil.