Faizlerdeki düşüşün, yeni bir not artışı beklentisinin ve büyüme rakamlarının yükselmeye başlamasının 2013’te hisse senedini öne çıkaracağını söyleyen Halk Portföy Genel Müdürü Alim Telci, “İMKB’de 2013 yılı 2012 kadar olmasa da fırsatlar sunacak. Olumlu senaryoda İMKB için 90-95 bin hedeflenebilir” dedi.Halk Portföy Genel Müdürü Alim Telci, 2013 yılının merkez bankalarının ekonomilere desteklerinin sürdürdüğü, parasal genişlemenin devam ettiği ve mevcut sorunların aşılması veya azalması halinde global büyümenin hız kazanmaya başladığı bir yıl olacağını söyledi.Bono faizlerinin tarihi düşük seviyelerde olduğu bir ortamda büyümenin hızlanmasının hisse senetleri ön plana çıkaracağını belirten Telci, “Henüz borsalardaki yükselişlere rağmen riskli varlıklara yoğun bir para girişi görmemekteyiz. 2013 yılında getiri arayışı riskli varlıklara para girişini sağlayabilir. Ortadoğu’nun istikrara kavuşması Türkiye açısından pekçok fırsatları beraberinde getirecektir. Ayrıca Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam etmesi, büyüme rakamlarının yükselişe geçmesi ve Türkiye’nin notunun ikinci bir kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir seviyeye yükseltilmesi 2013 yılında piyasaları desteklemeye devam edecek. İMKB’de 2013 yılının 2012 kadar olmasa da fırsatlar sunacak. Olumlu senaryoda İMKB 100 Endeksi için 90.000-95.000 seviyeleri hedeflenebilir” dedi. Uzun vadeli düşünün!Telci, faiz getirilerinin düşmesiyle yatırımcıların uzun vadeli yatırım planları yapmasını ve bu planların hayata geçirilmesi konusunda portföy yönetim şirketlerinden yardım almalarını tavsiye ediyor. “Faiz düşmesiyle birlikte getiri arayan yatırımcının portföy yönetim şirketlerine olan ilgisinin artması kaçınılmaz” diyen Telci şöyle devam etti: “Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta bu ilginin yönetilmesi ve uzun vadeye yayılmasıdır. Faizlerin düşmesi ile bono portföylerinin durasyonları uzayacak, likiditesi az olan şirket bonolarına talep oluşacaktır. Ayrıca hisse senetlerinde temettü hikayeleri ön plana çıkacaktır. Bütün bu faktörler nedeniyle portföy yönetim şirketleri müşterilerinin aradığı getiriyi uzun vadeli enstrümanlarda bulmaya başlayacaklardır. Bu bağlamda, portföy yönetim şirketleri kendilerini kısa vadeli yatırım alternatifi olarak değil uzun vadeli iş ortağı olarak göstermelidir. “Yatırım fonlarına ilişkin tebliğ ekstra külfet getirdiAlim Telci, yeni SPK Kanunu’nun fon kurma yetkisini portföy yönetim şirketlerine vermesi ve şirketleri bağımsız bir yapıya kavuşturulmasının sektör tarafından genel olarak olumlu algılandığını belirterek, “Kasım ayı içinde yürürlüğe giren Yatırım Fonları tebliğinin uygulanacak azami fon gider oranının içine sabit ücret ve komisyonları dahil etmesi ve limitlerin aşımı halinde giderleri Kurucu’nun karşılayacak olma yükümlülüğü, değişen Kanun ile birlikte portföy yönetim şirketlerine önemli maliyet riski doğurmuş durumda” dedi. Yeni SPK Kanunu’nun özellikle bağımsız portföy yönetim şirketlerine destek olacağının altını çizen Telci, ancak ilgili tebliğin küçük ve büyümeye aday fonlar için ekstra külfet getirdiğini vurguladı. Telci, “Genel anlamda portföy yönetim şirketleri açısından SPK Kanunu ile ilgili net çıkarımlarda bulunmak yerine alt yönetmeliklerin ortaya çıkmasını beklemenin daha uygun olacağı düşüncesindeyiz. Ancak şunu da söylemek gerekir ki Kanun’un genel çerçevesinde portföy yönetim sektörünü destekleyici unsurların varlığı hissedilmekte” şeklinde konuştu.Halk Portföy’ün pazar payı hedefi yüzde 10Halk Portföy’ün bir Halkbank bağlı ortaklığı olarak 2011 yılı Haziran ayında kurulduğunu hatırlatan Alim Telci, Nisan 2012’den itibaren Halk Emeklilik’in kurucusu olduğu emeklilik fonlarını yönetmeye başladığını söyledi.Telci, yatırım danışmanlığı ve özel portföy yönetimi hizmetlerinin de sundukları hizmetler arasında olduğunu ifade ederek, “2011 yılı sonunda 660 milyon TL büyüklüğünde bir varlığı yönetirken, bu rakamı daha sene tamamlanmadan 1.1 milyar TL’ye çıkartarak sektörün en hızlı büyüyen portföy yönetim şirketi durumuna geldik. Özellikle sektörde artık gelişimini tamamlamış, büyümeyen segment olarak görünen yatırım fonlarındaki tırmanışımız dikkat çekici oldu. Karlılık açısından baktığımızda kuruluşumuzdan sonraki ilk yılımızda faaliyet karı üretmeyi başardık” diye konuştu.Halkbank’ın bulunduğu her segmentte yüzde 10’luk pazar payı alma stratejisi olduğunun altını çizen Telci, kendilerinin de sektörde bu pazar payına ulaşmayı istediklerini kaydetti.Hedef kitlemiz biraz farklıALİM Telci, hedef müşteri kitlelerinin diğer portföy yönetim şirketlerinden biraz farklı olabileceğini belirterek şunları söyledi: “Biz genellikle bugüne kadar sermaye piyasalarında fazla bulunmamış, farklı yatırım araçlarına yatırım yapmamış bir kitleyi hedeflemiş durumdayız. Tabii ki bu kitle ikna edilmesi daha zor bir kitle. Ancak ikna olduğunda kısa vadeli performanslardan ziyade yukarıda anlattığımız uzun vadeli performans beklemeye daha sabırlı olabilecek bir baz oluşturmaya çalışıyoruz.”KOBİ’ler bankalardan yana dertliOSTİM Sanayici ve İşadamları Derneği (OSİAD) Başkanı Adnan Keskin, KOBİ’lerin, bilançolarının yetersizliği nedeniyle kredi kullanamamalarının büyük sıkıntı yarattığını söyledi.Keskin, sanayi üretiminin Ekim ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5.7 düştüğünü, ekonominin de 3’üncü çeyrekte yüzde 1.6 büyüdüğünü hatırlatarak, ”Böyle bir ortamda bankaların Ekim sonu itibarıyla 19.4 milyar lira kâr etmesini kabul edemiyorum” dedi.Bu durumun ”mevcut ekonomi politikalarının üretim yerine finanstan yana tavır alması” anlamına geldiğini dile getiren Keskin, finans çok büyük kârlar elde ettiğini, buna karşın sanayi üretiminin daraldığını belirtti.Piyasalar üzerinde son aylarda moral bozukluğu ve belirsizlik ortamının hakim olduğunu anlatan Keskin, bunu daha önce çek yasasına bağladıklarını ancak gerçek nedenin sanayi üretimindeki daralma olduğunu kaydetti. Keskin, kriz nedeniyle Euro Bölgesi’ne ihracatın gerilemesinin ardından Türkiye’nin komşularında yaşanan sorunlar nedeniyle bu ülkelere gerçekleştirilen ihracatın daralmasının da sorunları artırdığını ifade etti.Kredi konusu sıkıntılıKOBİ’lerin kredi kullanırken yaşadıkları sıkıntılara da değinen Keskin, ”KOBİ’lerin istediği kredi, cirolarının belli bir rakamına karşılık geliyor. Yani KOBİ, cirosuna göre daha fazla kredi isteyecek. Şu anda KOBİ’lerin en büyük sıkıntısı bilançolarının yetersizliğinden dolayı kullanamadıkları krediler” dedi.Kredi kartı borcu olan çalışandan verim alamıyoruzKredi kartı uygulamalarına da değinen Keskin, bankaların çalışan kesime ücretlerine bakmaksızın kredi kartı dağıttığını söyledi. Bütün işçilerin kredi kartı borcu olduğunu anlatan Adnan Keskin, ”Kredi kartı borcu olan bir işçinin iş yapması, o işten verim alınması, yaptığı işten mutlu olması mümkün değil. Çünkü adamın aklı kredi kartında, iş yerinde değil. Bu da üretime ciddi zarar veriyor” dedi.
İran’a yapılan altın ihracatı sadece Türkiye’nin doğalgaz ödemesinden oluşmuyor. İran’dan yılda 11 milyar dolarlık petrol alan Hindistan, ödemenin yüzde 45’ini euro üzerinden Halkbank’taki hesaba yatırıyor. İran da aynı Türkiye’nin doğalgaz parası gibi Hindistan’ın petrol ödemesinin bir bölümüyle Türkiye’den altın alıp ülkesine götürüyor.İran’a yapılan altın ihracatı son dönemin en fazla tartışılan konularının başında geliyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan geçen günlerde yaptığı açıklamayla konuya netlik kazandırdı. Çünkü her ay dış ticaret verilerinden sonra İran’a altın ticaretinin arttığı ve bunun İran’dan yapılan enerji ithalatı ile bağlantılı olabileceği konuşuluyordu. Babacan, tartışmalara noktayı koydu ve şu açıklamayı yaptı: “Türkiye olarak İran’dan aldığımız gazın parasını biz TL olarak İran’ın Türkiye’deki hesabına yatırıyoruz. Fakat İran’ın o parayı dolar olarak kendi ülkesine götürmesi mümkün değil, uluslararası kısıtlamalar, ABD’nin yaptırımları sebebiyle. Dolayısıyla İran bunu döviz olarak kendi ülkesine götüremeyince, o TL’yi kendi hesabından çekiyor, altın alıyor piyasadan. Altını kendi ülkesine götürüyor.”Bu noktada altın ve İran’la ilgili ihracat rakamlarını hatırlamakta yarar var.TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre, bu yılın ilk 10 ayında gerçekleştirilen altın ihracatı 14 milyar 430 milyon dolar. Bu rakam geçen yılın tamamında 3 milyar 378 milyon TL olarak gerçekleşmiş. Yani ilk 10 ayda geçen yılki altın ihracatının neredeyse 4 katı bir rakama ulaşılmış.Peki altındaki bu gelişmeler İran’a yapılan ihracat rakamlarına nasıl yansıdı?2011 yılının tamamında 3 milyar 589 milyon dolar İran’a ihracat, bu yılın 10 aylık döneminde 9 milyar 329 milyon dolara ulaştı.Ancak altın ihracatında yön Ağustos ayından itibaren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) kaydı. Çünkü İran, altın ihracatı ile ilgili gelen tepkiler nedeniyle bu işlemi BAE üzerinden yapmaya başladı. Ağustos ayında yapılan 2 milyar 352 milyon dolarlık altın ihracatının 1.9 milyar doları BAE’ye gerçekleştirildi. Eylül ayında da benzer bir tablo oldu. 1 milyar 394 milyon dolar ile en fazla ihracatın yapıldığı ülke olan BAE’ye Eylül’de 1 milyar 144 milyon dolarlık altın ihraç edildi. Altın ihracatında Ekim’de ise İsviçre öne çıktı.Babacan’ın açıklamalarına geri dönersek...Açıklamalarda “gazın parası” kısmı ilginç bir detay. Daha sonra yapılan birçok açıklamada da altına yapılan altın ihracatının doğalgaz parası ile yapıldığı belirtildi. İran’dan yıllık 8 milyar metreküp civarında doğalgaz ithal ediyoruz. Bunun rakamsal tutarı ise 4.3 milyar dolar civarında.Petrol ithalatı için de İran’a yılda 5.5 milyar dolar ödüyoruz.Her ne kadar kullanmadan ödeme yapsaksa da İran’dan aldığımız doğalgazdan daha yüksek bir tutarda altın ihraç etmiş durumdayız. Altın ihracatındaki trendin yılın kalan 2 ayında da sürdüğü varsayımına göre İran’a yaptığımız ödeme ile altın ihracatı arasında 4-5 milyar dolar gibi bir fark oluşacak.Bu farkın nedenini araştırırken ilginç bir bilgiye ulaştım. İran’a giden altınlar sadece Türkiye’nin İran’a ödediği doğalgazın parasından oluşmuyor. Hindistan’ın İran’dan aldığı petrolün parasının da bir bölümü Türkiye’de altına dönüşüp Tahran’a gidiyor.Bu işlem ise şu şekilde işliyor: Hindistan, yılda İran’dan yaklaşık 11 milyar dolarlık petrol alımı yapıyor. Ancak aldığı petrolün parasını İran’a transfer etmekte güçlük çekiyor. Çünkü ABD’nin yaptırımlardan çekinen birçok banka bu işlemi gerçekleştirmek istemiyor. Ancak Birleşmiş Milletler’in yaptırım kararlarına uymak zorunda olan Halkbank, bu işleme aracılık ediyor. Hindistan, İran’dan aldığı petrolün parasının yüzde 55’ini kendi para birimi olan rupi ile yüzde 45’ini de euro ile yapıyor. Rupi ile yapılan ödemeye Hindistan bankası UCO Bank, euro cinsi ödemeye ise Halkbank aracılık ediyor. İran, Hindistan’dan aldığı rupiyi yine bu ülkeden yaptığı ithalatın ödemesinde kullanırken euro, Halkbank’taki hesabına yatıyor. Aynı Türkiye’nin doğalgaz parasıyla yaptığı gibi İran, Hindistan’dan aldığı petrol parasının da bir kısmını Türkiye’de altına çevirip ülkesine götürüyor.Haziran ayında, ABD’nin İran yaptırımları için a6 ay muafiyet tanıdığı Çin, Hindistan, Türkiye gibi bazı ülkeler için bu süreyi 6 ay daha uzattı.ABD’nin Cuma günü aldığı kararla gelen muafiyet, söz konusu ülkelere İran’dan ithal ettikleri ham petrol miktarını ciddi ölçüde azaltmış olmaları karşılığında tanınıyor. Yani petrol, doğalgaz, altın üçgenindeki para alışverişi önümüzdeki 6 ay boyunca da devam edecek.Hisseleri Galip Öztürk değil İş Yatırım satıyorCuma günü çeşitli suçlar nedeniyle cezaevinde bulunan Metro Grubu’nun sahibi Galip Öztürk’ten Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) bir açıklama yapıldı. Açıklamada, Öztürk’ün Metro Ticari ve Mali Yatırımlar Holding hisselerinde 2 milyon adetlik satış işlemini 0.45-0.46 TL fiyat aralığından gerçekleştirdiği bildirdi. Cumartesi günü VATAN’da yayımlanan “Galip Öztürk Silivri’den al-sata devam ediyor” başlıklı haberimiz üzerine Öztürk’ün avukatından açıklama geldi. Açıklamada, hisse satışının Galip Öztürk’ün tasarrufu ile gerçekleşmediği belirtilerek “Galip Öztürk’ün, İş Yatırım’dan kullanmış olduğu kredinin teminatı olarak yatırım şirketi uhdesinde bulunan bir kısım hisse senedi, İş Yatırım’ın tasarrufu ile SPK mevzuatı hükümleri çerçevesinde satılmıştır. Bu satış işlemi SPK mevzuatına dayanmakta olup, Sayın Galip Öztürk’ün İş Yatırım nezdindeki kredisinin kapatılması ile ilgilidir” denildi.
Hazine, Fitch’in Türkiye’ye ‘yatırım yapılabilir’ notu vermesinin meyvelerini toplamaya başladı. Not artışı sonrası ilk kez yurtdışında tahvil ihraç eden Hazine’nin 2041 vadeli kağıtları kapışılırken, faiz 1.4 puan düşerek yüzde 4.35’e indi. Hazine aynı kağıdı Haziran ayında yüzde 5.75 faizle satmıştıTürkiye, ‘yatırım yapılabilir’ nota sahip olmanın meyvelerini toplamaya başladı. Hazine dün 2041 vadeli tahvilin yeniden ihracı için harekete geçerken borçlanma maliyetinde 1.4 puan düşüş oldu. 1994’ten sonra ilk kez geri kazandığı yatırım yapılabilir not seviyesi sonrası çıktığı ilk ihraçta Bank of America Merrill Lynch, HSBC ve RBS’i yetkilendiren Hazine,1 milyar dolarlık borçlanma gerçekleştirdi. 2041 vadeli tahviller uluslararası piyasalarda yatırımcılardan yoğun ilgiyle karşılaştı. Hazine aynı vadeli tahvili Haziran ayında yüzde 6 faizle satarken aynı tahvilin maliyeti bu kez yüzde 4.3-4.4 aralığına geriledi. Yatırımcılardan3 milyar doların üzerinde talep geldiğini ifade eden bankacılar, Fitch’in Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmesinin Hazine’nin dış borçlanmasında maliyetleri aşağı çektiğini söyledi. Hazine gibi bankaların da önümüzdeki dönemde yurtdışından yapacakları borçlanmalarda not artışının olumlu etkisini görecekleri belirtiliyor.Hazine, bu yıl Haziran ayında yaptığı 2041 vadeli tahvilin yeniden ihracında1 milyar dolar borçlanmıştı. Haziran ayında gerçekleştirilen son ihraçta talep 7 milyar dolar civarında nihai getiri ise yüzde 5.75 olmuştu. Geçen yıl Ocak ayında gerçekleştirilen ilk ihraçta ise tahvilin yatırımcıya getirisi yüzde 6.25 olmuştu.2013 finansmanına destekHazine Müsteşarlığı yaptığı yazılı açıklamada, ihracın 2013 yılı dış finansman programının ön finansmanı amacıyla olduğunu belirtti.Hazine verilerine göre, 2012 yılında uluslararası sermaye piyasalarından geleneksel eurobond, yen ve kira sertifikası ihraçları yoluyla toplam6.1 milyar dolar tutarında kaynak sağlandı. 2013 yılında uluslararası sermaye piyasalarından sağlanacak dış finansman yaklaşık 6.5 milyar dolar olarak öngörülüyor.Hazine’nin 2012 yılı gelişmeleri ve 2013 yılı öngörülerini içeren programında geleneksel eurobond, Avrupa Yatırım Bankası ve diğer dış finansman kuruluşlarından sağlanacak proje ve program kredisi yoluyla toplam 13.7 milyar TL elde edilmesinin hedeflendiği belirtilmişti. Hazine bu yıl finansman programına göre yatırımcı tabanının genişletilmesi çalışmaları kapsamında, ilk defa iç piyasada1.6 milyar TL, uluslararası piyasada ise 1.5 milyar dolar tutarında kira sertifikası ihracı gerçekleştirilirken, geleneksel eurobond piyasasında gerçekleştirilen dolar cinsinden 3 ayrı tahvil ihracı ile toplam 3.5 milyar dolar tutarında finansman sağlandı.
Halkbank’ın halka arz edilen hisselerinin yüzde 80’ini alan yatırımcıların 1 haftalık kazancı yüzde 14.5 oldu. Hisselerden 1 haftada 300 milyon dolar kazanan yabancılar, Halkbank’a yatırdıkları parayı kendi ülkelerinde faizde değerlendirse 300 milyon doları 30 yılda ancak kazanabilirlerdi.Halka arzı önceki hafta tamamlanan ve adını tarihin en büyük halka arzı olarak İMKB’ye yazdıran Halkbank, şimdi de hisse performansı ile dikkatleri çekiyor. Halkbank hisseleri halka arzdan bu yana yüzde 8.8 yükseldi. Ancak halka arzdan Halkbank hissesi alanların son 1 haftalık getirisi yüzde 14.5’e ulaşmış durumda. Çünkü halka arz öncesinde 15.90 TL’den kapanan Halkbank hisseleri halka arzda 15.10 TL’den satıldı. Yani halka arzdan hisse alanlar yüzde 5 iskonto ile bu hisselere sahip olmuştu. Halka arzda satılan hisselerin yüzde 80’i yabancılara satıldığından en fazlaya getiriyi de yine yabancılar elde etti. Yıllar geçmesi lazım...Yabancıların son 1 haftada Halkbank hisselerinden ne kadar para kazandıklarına geçmeden önce halka arzla ilgili kısa bir hatırlatma yapayım...Halkbank’ın ek satışla birlikte Özelleştirme İdaresi’ndeki yüzde 23.92’lik payı (299 milyon nominal değerli) için 14-16 Kasım tarihlerinde talep toplama yapıldı. Hisselerin yüzde 80’i yabancıya, yüzde 20’si ise yerli yatırımcılara ayrıldı. Talep toplama sürecince Halkbank hisselerinin borsadaki işlemleri durduruldu. Halka arzda talepler 13.80 TL ile 15.90 TL aralığından toplandı. Halka arza toplam 11 milyar TL’lik talep geldi ve halka arz fiyatı 15.10 TL olarak belirlendi. İşlemleri 11 Kasım‘da durdurulan Halkbank hisseleri 15.90 TL’den kapanmıştı. Dolayısıyla halka arzdan hisse alanlara yüzde 5’lik bir iskonto sağlandı. Bu oran bugüne kadarki en düşük iskonto oranıydı. Halka arzda fiyatın kapanış fiyatının altında olması borsada satış baskısı yaratmasından endişe ediliyordu. Korkulan olmadı. Hisseler işleme açıldığı gün en düşük 15.45 TL’yi gördü ve sonra tırmanışa geçti. (Hisseler Cuma günü 17.30 TL’den kapandı.) Halka arz edilen hisselerin tümü satıldı ve 4 milyar 515 milyon liralık gelir elde edildi. Talebin yüzde 55’i İngiltere’den, yüzde 20’si ABD’den, yüzde 9’u Singapur’dan ve yüzde 3’ü de Avrupa’dan geldi. Hisselerin yüzde 80’ini alan yabancıların hangi ülkelerden geldiklerini görmek açısından yukarıdaki dağılım çok önemli. Tüm bu ülkelerdeki faiz oranları yüzde 1’in altında. İngiltere Merkez Bankası faizi yüzde 0.50 seviyesinde belirlemiş durumda. ABD’de bu oran yüzde 0 ile 0.25 aralığında. Halka arzdan 18 milyon adet hisse ile yüzde 6 pay alan Singapur’da oran yüzde 0.01. Kısacası bu ülkelerdeki yatırımcılar için 1 haftada elde edilen yüzde 14.5’lik kazanç kendi ülkelerinde hayal edemeyecekleri bir getiri anlamına geliyor. Halkbank hisselerine yaklaşık 2 milyar dolar yatıran yabancıların son 1 haftalık kazancı tam 294 milyon dolar. Yıllık yüzde 0.50 faizin olduğu bir ortamda yüzde 14.5’lik getiriye 28 yılda ulaşılıyor. Halka arz edilen hisselerin yüzde 6’sı için 151 milyon dolar ödeyen Singapur ulusal varlık fonunun Government of Singapore Investment Corporation’ın 1 haftalık kazancı ise 22 milyon dolar.Citi de İMKB’nin bahtsız bedevisi!Geçtiğİmiz günlerde politikada “bahtsız bedevi” polemiği yaşanırken Citigroup da borsanın en bahtsız yatırımcılarından biri oldu. Neden mi? Anlatayım...Citigoup yabancıların Türk bankalarına ilgilerinin arttığı bir dönemde, 2007 yılında Akbank’ın yüzde 20’sine ortak oldu. Akbank’ın yüzde 20’si için Citi, 3.4 milyar dolar ödedi. Ancak ABD’de patlak veren kriz başta bankacılık olmak üzere birçok sektörü yerle bir etti. ABD bankacılık otoritesi, sermaye yeterlilik oranlarını artırmak için bankalardan çoğunluk hissesine sahip olmadıkları iştiraklerinde paylarını azaltmalarını istedi. 24 Mayıs 2012 tarihine gelince Citigroup, Akbank sermayesindeki payının yüzde 10.1’ine denk gelen yaklaşık 404 milyon adet hisseyi 5.24 TL fiyattan hızlandırılmış talep toplama yöntemi ile sattı. Citi bu satıştan yaklaşık 1 milyar 144 milyon dolar gelir elde etti. Peki Citi bu hisseleri şimdi satsaydı ne kadar gelir elde edecekti? Akbank hisselerinin Cuma günkü kapanışına göre Citi’nin Mayıs’ta sattığı hisselerin değeri 1 milyar 891 milyon dolar. Yani Citi, 404 milyon adet hisseyi bugün satsa 747 milyon dolar daha fazla gelir elde edecekti. Citi’nin bu yılın üçüncü çeyreğinde 468 milyon dolar kâr açıkladığı gözönüne alındığında 747 milyon doların Citi için ne kadar büyük bir rakam ifade ettiği daha kolay anlaşılıyor. Şunu diyebilirsiniz: “Citi, o tarihte hisseleri satmak zorunda olabilirdi.”Benim de aklıma gelen bu soruyu konuya yakın kaynaklara sordum. Aldığım yanıt şu şekilde: “Citi’nin Akbank’taki hisselerinin yüzde 10.1’ini 2012 yılı içerisinde satması gerekiyordu. Aralık ayı olmasa da Ekim sonu Kasım ayı başlarına kadar bekleyebilirlerdi. Ancak o tarihteki satıştan elde ettikleri geliri kendileri için önemli bir işte kullanmış olabilirler.” Evet aldığım yanıt bu yönde. Ben onların yalancısıyım....
Yastıkaltında hisse senedi tutanlar, eğer bu hisseleri 31 Aralık’a kadar Merkezi Kayıt Kuruluşu’na (MKK) kaydettirmezlerse tüm haklarını yitirecekler. Yani evdeki hisse senetlerinin kese kağıdından bir farkı kalmayacak ve yatırımcılar bu hisselerle ilgili hiçbir hak talep edemeyecek.Yastıkaltında hisse senedi tutanlar için fazla zaman kalmadı. 31 Aralık’a kadar bu hisseleri Merkezi Kayıt Kuruluşu’na (MKK) kaydettirmeyen yatırımcılar, bu hisse senetleri üzerindeki tüm haklarını kaybedecekler. Yani 31 Aralık’tan sonra kese kağıdından farkı kalmayacak bu hisselerin. Hisse senetleri borsada işlem gören 285 şirket, Kasım 2005’te kaydi sisteme geçmişti.Kaydileştirme kısaca menkul kıymetlerin hak sahiplerinin adına açılan hesaplara aktarılması anlamına geliyor.Kasım 2005’ten itibaren yatırımcılara ellerindeki hisseleri kaydileştirmeleri için 7 yıllık bir süre tanındı. Süre 31 Aralık’ta sora eriyor. Zamanın kısalmasını nedeniyle çok sayıda şirket ortaklarını bilgilendirmek amacıyla gazetelere ilan veriyor.31 Aralık’a kadar elindeki fiziki sertifikaları kaydileştirmeyen yatırımcılar, artık şirkete ortak olamayacak ve ellerindeki sertifikalar sıfır değerinde olacak.Kaydileştirilmeyen hisse senetleri 31 Aralık’tan sonra ihraçcı şirket üzerine intikal edilerek, bu şirketler tarafından 31 Mart 2013 tarihine kadar satılabilecek.Peki süresinde kaydileştirilmediği için şirket tarafından satılacak bu paylardan elde edilen gelir kimin olacak?3 ay içinde satılacak bu hisselerden elde edilecek gelir, şirketin mevcut tüm ortaklarının olacak.Yatırımcıların kaydi sistemde hesaplarında izlenmeyen hisse senedi veya yatırım fonlarının hesaplarına aktarılması için ilgili ihraççı şirkete ya da yetkilendirdiği aracı kuruluşa başvurması gerekiyor. Bunun için ellerinde bulunan fiziki menkul kıymetler veya bunları temsil eden diğer bilgi ve belgeleri ihraççı şirkete ya da yetkilendirdiği aracı kuruluşa iletmesi şart.Hisse senetlerinin nama ya da hamiline olması da bir farklılık yaratmıyor. İsten nama ister hamiline yazılı olsun tüm hisse senetlerinin süresi içinde kaydileştirilmesi zorunlu.NOT: Hangi şirketlerin bu kapsamda olduğunu öğrenmek isteyen yatırımcılar mkk.com.tr internet adresinden ve MKK’nın 444 0 655 nolu çağrı merkezinden bilgi alabilir.MKK: Hiçbir hakları kalmayacakMKK Genel Müdürü Yakup Engincan, 31 Aralık’a kadar hisse senetlerini fiziken ellerinde bulunduran yatırımcıların bu hisselerini mutlaka kaydileştirmeleri gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Aksi halde 31 Aralık’tan itibaren bu hisselere ilişkin tüm haklarını yitirecekler. Söz konusu hisselerin yatırımcılar tarafından satılmaları mümkün olamayacak. Hisselerinyatırımcıların elinde herhangi bir değer ifade etmeyen kağıt haline dönüşmemesi için biran evvel kaydileştirilmeleri gerekiyor.”İstediğiniz yatırım fonunu hisse senedi gibi alıp satabileceksinizFaizlerde yaşanan tarihi düşüş yatırım tercihlerinde de yeni bir dönemin kapılarını açacak. Benzer trendin yaşandığı ülke örneklerine bakıldığında, mevduat/bono faizlerinin yüzde 5-6’lara kalıcı şekilde inmesi özel portföy yönetim şirketlerine olan talebi artırmış. Çünkü çift haneli faizlerin olduğu günlerde pek de önemsenmeyen 1-2 puanlık ek getiriler artık “aranır” durumda.Klasik yatırım araçlarıyla bu ek getirileri elde etmek çok kolay değil. Opsiyonlar, DCD’ler, varantlar ve turbo sertifikalar gibi “karmaşık” yatırım ürünleri tek haneli enflasyon ve faizlerin olduğu bir dönemde ön plana çıkıyor. Tek başlarına bu tür ürünlere yatırım yapmalarını sağlayacak deneyim ve bilgi birikimine sahip olmayan yatırımcılar da paralarını profesyonellere teslim ediyor.Sermaye piyasalarının gelişimi için önemli adımlar atan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Cuma günü yine çok önemli bir karar açıkladı. SPK, yatırım fonlarına ilişkin tebliğ değişikliğinin Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini duyurdu. Yapılan tebliğ değişikliği, özel portföy yönetim şirketlerinin hayalini kurduğu yatırım fonlarına serbest erişimin önünü açıyor.Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ilk özel portföy yönetim şirketi olan Rhea Portföy’ün kurucusu Onur Takmak ve faaliyet iznini alan Perform Portföy’ün kurucusu Cem Yalçınkaya ile ayrı ayrı röportaj yapmıştım. Her ikisi de faizlerde gelinen seviyelerin özel portföy yönetim şirketlerinin büyümesinin önünü açacağı görüşünde. SPK Başkanı Vedat Akgiray da geçen hafta Meclis’te yaptığı sunumda benzer görüşleri paylaştı. Onur Takmak ve Cem Yalçınkaya, faizlerdeki düşüşün özel portföy yönetim şirketlerinin büyümesi için tek başına yeterli olmayacağı, çıkardıkları fonların bankalarda rahatlıkla alınıp satılması gerektiği görüşündelerdi.İşte Cuma günü yayımlanan tebliğ değişikliğiyle, sektördeki tüm yatırım fonları aynı hisse senedi gibi rahatlıkla alıp satılabilecek. Bugüne kadar yatırımcılar sadece hesaplarının bulunduğu kurumun çıkardığı fonları tercih edebiliyordu. Son düzenlemeyle birlikte yatırımcılar getiri anlamında başarılı fonlara daha rahat yatırım yapabilecek.Tebliğ değişikliğinde verilen bilgilere göre, yatırım fonlarının alınıp satılmasına olanak sağlayacak elektronik platformla ilgili İMKB ve Takasbank’ın yürüttüğü çalışmalar son aşamaya gelmiş durumda. Konuyla ilgili mevzuat altyapısı da tamamlandı.‘SPK’ya şapka çıkartıyorum’Yeni düzenlemeden çok memnun olduklarını ifade eden Onur Takmak, “SPK’ya şapkamı çıkartıyorum. Yatırımcılar ve bağımsız portföy yönetim şirketleri lehine önemli bir adım. Yüksek performansa sahip ve bunu makul bir risk, getiri bileşimiyle gerçekleştiren fonların kendini diğerlerinden ayrıştırabilmesinin önü açılacak. Bu alanda neredeyse tümüyle banka şubeleri ile sınırlı kalan perakende dağıtım kanalı ise söz konusu platformun hayata geçirilmesiyle yeni bir boyut” dedi.
Halkbank’ın geçen hafta yapılan halka arzı başarıyla tamamlandı. Halka arz hem borsa tarihinin en büyüğü olurken 2012 yılını da 5 milyar TL’lik gelirle en fazla halka arz gelirinin elde edildiği yıl yaptı. Halka arza gelen 11 milyar TL’lik talep bazı kesimler tarafından “yeterli” bulunmasa da arzın büyüklüğü ve faz değiştirerek devam eden küresel kriz gözönüne alındığında ortaya çıkan rakamlar hiç de küçümsenecek boyutta değil.Halka arza ilişkin küçük bir introdan sonra biz konumuza dönelim.Halkbank’ın geçen hafta açıklanan halka arz izahnamesini incelerken ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekti. İzahnamede bankadaki mevduatın hem vade yapısına göre hem de hesapların büyüklüğüne göre dağılımı yer alıyordu. Adında bulunan “halk” kelimesinden dolayı genellikle Halkbank’ın daha çok orta gelir grubunun ağırlıkta olduğu bir müşteri portföyüne sahip olduğu düşünülür. Ancak rakamlar bu yöndeki düşüncelerin çok da doğruyu yansıtmadığını ortaya koyuyor.6 aylık mali tablolara göre 78.2 milyar TL mevduat hacmine sahip Halkbank yüzde 10.8’lik pazar payı ile sektörde en fazla mevduata sahip 5’inci banka konumunda. Bankanın TL mevduatlarda pazar payı yüzde 10.7, yabancı para mevduatında yüzde 11.1 civarında.Yarısı milyonerPeki Halkbank’ın toplam mevduatının ne kadarı 1 milyon TL üzeri hesaplardan oluşuyor? Yanıt: Yüzde 47. Yani Halkbank’taki mevduatın neredeyse yarısı milyonerlerin tasarruflarından geliyor. 500 bin TL ile 1 milyon TL arasındaki hesapların toplam mevduat içindeki payı yüzde 6.6. 1 milyon TL üzeri hesaplardan sonra Halkbank’ın mevduatından en yüksek payı, yüzde 21.7 ile 100 bin-500 bin TL aralığındaki hesaplar alıyor.Sektör geneline bakıldığında da aslında benzer bir tablo var. Tüm bankalarda tutulan yaklaşık 738 milyar TL’lik mevduat içerisinde milyonerlerin payı yüzde 46.85 seviyesinde.Halkbank’taki mevduatın vade yapısına bakıldığında sektörden biraz farklılık gösterdiği dikkat çekiyor. Sektörde 1 ay kadar olan vadeli mevduatın toplam içerisindeki payı yüzde 12.71 düzeyinde. Ancak bu oran Halkbank’ta yüzde 56.33. Sektörde toplam mevduatın yüzde 15.11’i Halkbank’ta yüzde 21’i vadesiz hesaplarda tutuluyor. Sektörde yüzde 63.67 olan 3 aylık mevduatın payı Halkbank’ta yüzde 17.94. Kısaca Halkbank’taki mevduatın vade yapısı sektörden daha kısa. Halkbank’ın en büyük 20 mevduat müşterisinin yarısı (11) kurumsal, 6’si bireysel, 2’si ticari 1’i de KOBİ müşterisinden oluşuyor.Singapur örnek olabilir!Singapur’un ulusal varlık fonu Government of Singapore Investment Corporation (GIC), yüzde 6 ile Halkbank’ın ikincil halka arzından en fazla hisse alan yatırım oldu. Singapore Investment Corporation, 18 milyon nominal değerli Halkbank hissesi için yaklaşık 151 milyon dolar ödedi. Halka arz sonuçlarını görünce aklıma geçtiğimiz günlerde Singapur’a yaptığım iş gezisi aklıma geldi. Dünyanın en büyük üçüncü varlık fonu olan GIC yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir varlığı yönetiyor. Ülkenin bir diğer varlık fonu Tamesek’in varlığı da 150 milyar dolar civarında. Bir liman ülkesi olan Singapur’da ekonomisinin büyük bölümü ticarate dayanıyor. Doğal zenginliği olmasa da Singapur dünyanın en büyük ikinci rafinerisine sahip. Tankerlerle gelen ham petrolü işleyen Sinpagur daha sonra bunu ihraç ediyor. Varlık fonlarında biriken tasarrufta rafineri önemli paya sahip. Dört bir yanından petrol çıkan Türkiye de rafineri yatırımlarına ağırlık vererek cari açık sorununu “yapısal” olmaktan çıkarma konusunda önemli bir adım atabilir.
Borsadaki şirketlerin 9 aylık net kârı yüzde 45 artarak 17.8 milyar TL’ye ulaştı. Şirketlerin 9 aylık ciroları ise yüzde 12.52 büyüyerek 266.6 milyar TL’ye ulaştı. Borsadaki 15 bankanın 9 aylık toplam kârı ise yüzde 10.55 yükselerek 13.5 milyar TL’ye tırmandı.Ekonomide “yumuşak iniş” önlemleri alınırken şirketler hem karlarını hem de satışlarını artırmaya devam ediyor. Hisseleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) işlem gören şirketlerin büyük bölümü bu yılın ilk 9 ayına ilişkin mali tablolarını açıkladı. Bilançosunu açıklayan banka ve sigorta şirketleri dışındaki 240 şirketin 9 aylık toplam net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 45 yükseldi. 2011 yılının 9 aylık döneminde toplam 12 milyar 305 milyon TL net kâr açıklayan söz konusu şirketler bu yılın ilk 9 ayında toplam 17 milyar 853 milyon TL net kâr elde etti. Yani şirketlerin toplam net kârı 5.5 milyar TL (yüzde 45.08) yükseldi. 47 şirket zarardan kurtuldu240 şirketin 184’ü kâr açıklarken 56’si ilk 9 aylık dönemi zararla tamamladı. Geçen yılın ilk 9 ayı sonunda zarar açıklayan 47 şirket bu yıl kâra geçmeyi başardı. 90 şirketin net kârında gerileme yaşanırken 22 şirket de kârdan zarara geçmiş durumda. Şirketlerin satış rakamlarına bakıldığında ise net kârlarda yaşanan hızlı artış kadar bir büyüme olmadığı dikkat çekiyor. 2011 yılının ilk 9 ayında toplam 236 milyar 978 milyon TL’lik satış gelirine ulaşan şirketler bu yılın aynı dönemde toplam 266 milyar 646 milyon TL’lik satış hacmine ulaştı. Başka bir ifadeyle İMKB şirketlerinin 9 aylık cirosu geçen yıla göre 29.7 milyar TL ile yüzde 12.52 arttı.Banka ve sigortacılık dışındaki şirketler arasında en yüksek 9 aylık kârı Türk Telekom açıkladı. Türk Telekom’un 9 aylık kârı yüzde 48.8’lik artışla 1 milyar 995 milyon TL’ye yükseldi. Türk Telekom’u 1 milyar 705 milyon TL’lik karı ile Koç Holding izledi. Turkcell 1 milyar 604 milyon TL’lik net kârı ile üçüncü sırada yer aldı. Sabancı Holding, Tüpraş, Yazıcılar, Enka İnşaat, Akfen Holding ve Anadolu Efes de yine en fazla kâr açıklayan şirketler olarak dikkat çekti. Cirolarda artış sürüyorGeçen yıl 9 aylık dönemde toplam 42 milyon TL’lik zarar açıklayan perakende sektördeki şirketler (BİM, CarrefourSA, Kiler, Bizim Toptan, Migros, Uyum) bu yılın aynı döneminde 368.4 milyon TL kâr açıkladı. 9 aylık dönemde kârını en hızlı artıran şirketlerin başında ise Lokman Hekim Sağlık geldi. 2011 yılının ilk 9 ayını 234 bin TL net kârla tamamlayan Lokman Hekim Sağlık, kârını yüzde 2.240 artırarak 5 milyon 487 bin TL’ye çıkardı. Polisan Holding de kârını yüzde 1.014 artırarak en fazla kâr artışı yapan ikinci şirket oldu. Mataş Matbaacılık, Avrasya GYO, Mondi Tire Kutsan, Dentaj Ambalaj, Yazıcılar, Net Holding, Duran Doğan, Torunlar GYO ve Aselsan net kârını en hızlı artıran ilk 10 şirket arasına girmeyi başardı.Türkiye’nin en büyük kuruluşu olan Tüpraş, satış gelirleri anlamında en yakın rakibine iki kat fark artmış durumda. 9 aylık satış geliri 35 milyar 390 milyon TL’ye ulaşan Tüpraş, geçen yılın aynı döneminde 30 milyar 310 milyon TL’lik satış gerçekleştirmişti. En fazla satış yapan şirketler listesinde ikinci sırada bir başka enerji şirketi Petrol Ofisi yer aldı. 9 aylık satışlarını yüzde 3.86 artıran Petrol Ofisi, 14 milyar 894 milyon TL’lik ciro rakamına ulaştı. 9 ayda Türk Telekom 9.4 milyar TL, Arçelik 7.9 milyar TL, Turkcell 7.7 milyar TL, BİM 7.3 milyar TL tutarında satış yaptı. En fazla satış yapan ilk 10 şirketin toplam cirosu İMKB’deki toplam satışların yarısını oluşturdu.Bilançosunu incelediğimiz 240 şirketten 170 tanesi geçen yılın 9 ayına göre satış gelirlerini artırmayı başardı. Banka kârları hız kesmediBorsadaki 15 bankanın 9 aylık toplam net kârı yüzde 10.55 artarak 13 milyar 552 milyon TL’ye yükseldi. Bankalar arasında en yüksek kâr rakamına Garanti Bankası ulaştı. Garanti Bankası’nın 9 aylık konsolide net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5.6 artarak 2 milyar 606 milyon TL’ye çıktı. İş Bankası, 2 milyar 439 milyon TL net kârı ile Garanti’yi takip etti. Alternatifbank (Abank) yüzde 345 ile net kârını en hızlı yükselten banka olarak dikkat çekti. Şekerbank kârını yüzde 219, TEB ise yüzde 174 artırmayı başardı. 15 bankanın elde ettiği net kâr 240 şirketin toplam net kârının yüzde 75’ine denk geldi.Koç Holding hem cirosunu hem de net kârını artırdıKoç Holding, 2012 yılının ilk üç çeyreğinde konsolide bazda toplam satış gelirlerini yüzde 16 artırarak 63 milyar TL’ye yükseltirken, azınlık payı sonrası net kârını 1.7 milyar TL’ye yükseltti. Koç Holding CEO’su Turgay Durak, “2012 yılı ülkemizde talep büyüme hızının azalması ve dış piyasalardaki zorluklar sebebiyle Türk şirketleri için zorlu bir seneydi. Ancak Koç Topluluğu olarak tasarrufa, risk azaltmaya ve verimliliğe odaklı büyüme stratejilerimiz, güçlü bilanço yapımız ve ihracat pazarlarındaki piyasa payı kazanımları sayesinde hem ciromuzda hem de net kârımızda artış sağlamayı başardık. 2013 yılının Türkiye için daha iyi olmasını bekliyoruz” dedi. Koç Holding’in 2012 ilk 9 aylık sonuçlarını değerlendiren Koç Holding CEO’su Turgay Durak, “2012 yılını bir kez daha kârlı bir şekilde büyüyerek kapatıyor olacağız” dedi. Kasım ayı itibarıyla Türkiye’nin Fitch tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükseltilmesinin önemli ve olumlu bir gelişme olduğuna dikkat çeken Turgay Durak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yakında Fitch’in bu değerlendirmeyi şirketlere de yansıtmasını bekliyoruz. Özellikle Moodys ya da S&P tarafından ikinci bir yatırım yapılabilir ülke değerlemesi geldiğinde, bu değerlemeler şirketlerimiz için önemli açılımlar sağlayacak. Yeni enstrümanlarla ve daha iyi koşullarla borçlanmak mümkün olurken; fonlama tabanımız genişleyecek ve çeşitlenecek. Koç Topluluğu olarak 2013 yılının hem iç talep hem de finansman koşulları açısından daha iyi bir yıl olacağını düşünüyor ve planlarımızı bu kapsamda hazırlıyoruz.”
Türkiye bu yıl da yüzde 5 olarak belirlenen enflasyon hedefini tutturamayacak. Ancak Türkiye enflasyon hedeflemesi uygulayan 26 ülke arasında hedefi tutturamayan tek ülke değil. 26 ülkeden 8’inde enflasyon bu yıl hedefi şaşacak. Bu ülkeler arasında Türkiye hedefi en fazla şaşan 7’nci ülke.Ekim ayında 12 aylık enflasyon (TÜFE) yüzde 7.80’e geriledi. TÜFE’nin beklentilerin üzerinde gerilemesi Türkiye’yi enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkeler arasında “karavanacı” olmaktan kurtardı. Eylül ayındaki yıllık yüzde 9.19 olan TÜFE rakamına göre Türkiye, enflasyon hedefinden en fazla sapan 3 ülkeden biri olmuştu. Ancak Ekim ayı verisi bir anda Türkiye’yi üst sıralara taşıdı. Şu anda enflasyon hedeflemesi uygulayan 26 ülke bulunuyor. Bu ülkelerin neredeyse tamamı son olarak Eylül ayına ait enflasyon verilerini açıklamış durumda. Eylül ayı verilerine göre, 26 ülkeden 4 tanesi enflasyon hedefini aşağı yönlü kırmış durumda. Aralarında Türkiye’nin de olduğu 8 ülke ise enflasyon hedefini yukarı yönlü aştı. Enflasyon hedefinden en fazla sapan ülkelerin başında Sırbistan geliyor. Sırbistan Merkez Bankası bu yıl için yüzde 4 enflasyon hedefi koydu. Ancak son açıklanan rakamlara göre Sırbistan’da yıllık enflasyon yüzde 10.3 seviyesinde. Dolayısıyla Sırbistan’da enflasyon, hedefin 2 katını da aştı. Enflasyon hedefinden en fazla uzaklaşan ikinci ülke ise Macaristan. Macaristan’da enflasyon Eylül ayında yüzde 6.6 ile yüzde 3 olan hedefin oldukça üzerinde gerçekleşti. Yine hedefin yüzde 3 olarak belirlendiği Romanya’da da enflasyon yüzde 5.33 seviyesinde. Peru, İzlanda, Meksika ve Polonya da enflasyon hedefini yukarı yönlü aşan diğer ülkeler olarak sıralanıyor. Enflasyonu hedefin altında kalan ülkeler ise Yeni Zelanda, İsveç, Norveç ve Guetemala.Sadece 2010’da tuttuMerkez Bankası Başkanı Erdem Başçı dün yaptığı açıklamada,yılsonu enflasyon hedefinin yüzde 7.4 ile yüzde 5 olan hedefin üzerinde gerçekleşmesini beklediklerini söyledi. Yani enflasyon hedefi bu yıl da tutmayacak. Dolayısıyla 2006 yılından bu yana enflasyon hedeflemesi uygulayan Türkiye, 7 yılda sadece 2010 yılında hedefi tutturdu, 2009 yılında da enflasyon “hoşgörü” aralığında gerçekleşti.Enflasyonun yılı yüzde 7’nin (belirsizlik aralığının üst sınırı) tamamlaması halinde Merkez Bankası bir kez daha hükümete “özür” mektubu yazacak.Merkez Bankası, 2010’da yüzde 6.5, 2011’de yüzde 5.5 ve 2012 yılsonu için de yüzde 5 “nokta” hedef belirlemişti. Bu hedefte yaşanacak +/- 2 puanlık sapmaların ardından Merkez Bankası, hükümete enflasyon hedefini tutturamamasının nedenlerini anlatan bir mektup gönderiyor.Enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkelerin bazıları nokta hedef, bazıları bant hedef, bazıları da üst sınır hedefi uyguluyor. Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Endonezya, İngiltere, İsveç, İzlanda, Macaristan, Meksika, Peru, Norveç, Polonya ve Romanya Türkiye gibi nokta hedef belirliyor. Avustralya, Filipinler, Güney Afrika, İsrail, Kanada, Kolombiya, Kore, Şili, Tayland ve Yeni Zelanda ise bant hedef uyguluyor.