İspanya’nın en büyük adası konumundaki Mayorka, festivalleri, lezzetleri ve tarihi dokusuyla “Akdenizseverlerin” uğraması gereken bir yer...Artık sonbaharı yarıladık. Deniz sezonunu hâlâ kapatmak istemeyenler içinse en iyi alternatifi Akdeniz sunmakta. Eğer yüzlerce yıllık Akdeniz kültürünü daha yoğun hissetmek, dahası bu kültürün içinde yaşamak isterseniz ara sokaklarına kadar Akdeniz tuzunun işlediği adalardan biri olan Mayorka’yı görmenizi tavsiye ederim. Mayorka, pek çokları için sahip olduğu ılıman iklimin yanı sıra doğal ve tarihî güzellikleri, yemek kültürü ve eğlence hayatı nedeniyle öncelikli bir tercih olarak görülmekte. Bir “Akdenizli” olarak sizin de Mayorka’yı unutulmaz bulacağınızı düşünüyorum.Mayorka seyahatiniz için birkaç ipucuMayorka’da her ay en az 3-4 festival düzenleniyor; gitmeden önce etkilik takvimine muhakkak göz atıp tatil planınızı bu tarihlere göre yapmanızı tavsiye ederim.21 Ekim’deki “Festa de Virgin” ve Ekim’in 3’üncü pazar gününde yapılacak “Festa dies Butifarro” bu ayın Mayorka’daki en dikkat çekici festivallerinden, kaçırmayın derim.Adanın kenarda köşede kalmış yerlerini keşfetmek ve fotoğraflamak için araba kiralamanız oldukça avantajlı olacaktır. Birbirinden güzel plajlardan özellikle Cala Esmeralda, Cala D’or, Cala Millor, Cala Pi, Cap de Formentor ve Cala Romantica’yı mutlaka görmelisiniz.Tapasın yüzlerce çeşidi var...İspanya’nın yemek kültürü denilince akla ilk gelecek lezzetlerden biri olan tapas, Mayorka mutfağında da epey önemli bir yer tutuyor. İçeceklerin yanında küçük atıştırmalık olarak sunulan tapasın yüzlerce çeşidi var. Mayorka’nın yemek kültüründe, deniz mahsullerinin ağırlığı, zeytinyağının kullanımı, sebze ve otların çeşitliliğine bakıldığında Akdeniz’in etkisi hemen fark ediliyor. Ben de özellikle yediklerim içinde balık ve deniz mahsullerini çok lezzetli buldum. Tatmanızı tasiye edeceklerimden ilki, deniz mahsullerinin sarımsak, safran, badem ve domatesle pişirilmesiyle yapılan zarzuela. Taze meyvelerin eklenmesiyle elde edilen ve sürahiyle sunulan buz gibi sangria’yı ise daha önce içmiş olsanız bile mutlaka bir de Mayorka’da deneyin.
Olimpos, aslına bakarsanız dört mevsimlik; baharı, kışı, yazı ayrı ayrı güzel yerlerden biri - ben ekseriyetle sonbaharda geldiğimden midir, yoksa sahiden sonbaharı tüm duygularıyla taşımayı becerebildiğinden midir, bilinmez - ama özellikle de eylül, ekim, hatta kasımda bir başka güzel görünür gözüme. Yazın kışa borçlu olduğu güneşli her günü, Olimpos öylesine yakıştırır ki kendine, bu mükfatı fark etmemeniz; fark edip de takdir etmemeniz imkansızdır. “Bir zamanlar Olimpos...” diye söze başlar buranın müdavimleri, haksız da sayılmazlar; ancak diğer tatil beldelerinin geçirdiği değişim düşünüldüğünde Olimpos, her şeye rağmen kendi özgün dokusunu korumayı başarabilmiş; kendini sevdirdiği kitlenin pek de dışına çıkmadan, yıllar içinde varlığını sürdürebilmiş nadir yerlerden. Elbette bunda, bölgenin SİT alanı kapsamında korunmasının ve her yıl tatilini burada geçirmeyi tercih edenlerin de katkısı büyük.Tabiatın içindeki tarihHomeros’un “İlyada” destanında geçen ve efsanelere ev sahipliği yapan, kuruluş tarihi Milattan öncesine uzanan Olimpos antik kenti, sonrasındaki Roma döneminde de ayrıcalıklı bir yerleşim yeri olmayı sürdürmüş. Hamamları, antik tiyatrosu, su kanallarıyla günümüze kadar ulaşmayı başaran antik kenti, Olimpos Çayı olarak da bilinen Akçay’ın tatlı suları ikiye bölmüş; bitki örtüsü ise geçmişin bu izlerini korumak istermişçesine, sımsıkı sarıp sarmalamış. Böylece, bir tabiat yürüyüşünün tarih bir geziye veya bir arkeoloji gezisinin eşsiz bir tabiat deneyimine dönüştüğü Olimpos, insanın doğaya; doğanın da insanın ardında bıraktıklarına karşı, yüzyıllar boyunca sürdürdüğü bazen uyumun bazen de kıyasıya mücadelenin izlerini taşıyor. Kemer’e bağlı belde, kıyı şeridince uzanan 345 km’lik yemyeşil bir alana sahip “Olimpos Beydağları Milli Parkı” içinde yer alıyor. Bunlara pırıl pırıl bir deniz ve narin bir iklim eklemek yine de yetmiyor, Olimpos’u anlatmaya.Bavulunuzda bulunsunİdeal forma kavuşmak isteyenlerin tercihi Sportive egzersiz bandı.Sonbaharın vazgeçilmezi Mammut yağmurluk.Hem rahat hem de fit hissetmek isteyen kadınlar için Sportive marka tayt.Olimpos’un tertemiz doğasında spor yapmak isteyenler için Nike mat.Olympos LodgeOlympos Lodge butik bir işletme. 20 dönümden fazla yeşil bir arazinin içinde yer alan otelde, müstakil 14 oda, restoran ve kış bahçesi bulunuyor. Hem mimari anlamda hem de iç mimarisiyle oldukça zarif bulduğum bu 14 odanın hiçbirinde televizyon bulunmaması ise Olympos Lodge’un vermemekten gurur duyduğu tavizlerden yalnızca biri. Bunun yerine, her odada, izlemenin daha keyifli olduğu şömine bulunuyor; bu sayede otelin 12 ay açık olduğunu öğrenince Olimpos’un kışında bir araya gelmek için sözleşiyoruz. Doğanın sınırları içinde, böylesine üst seviyede bir konfor sunmanın mümkün olduğunun iyi bir temsili olan Olympos Lodge’da, havuz da yok. “Mis gibi deniz dururken...” diye açıklıyor Ziya Bey, sonuna kadar katılıyorum, 20 adım ötedeki Akdeniz’e, böyle bir haksızlık yapılmadığına seviniyorum.Telefon: +90 242 825 71 71www.olymposlodge.com.tr
Tayland’ın başkenti Bangkok yoksullukla ihtişamın, kaosla huzurun iç içe geçtiği sürprizlerle dolu bir şehir...Komşularının aksine Avrupa'nın kolonileştirmeyi başaramadığı; hatta toprak kaybetmek pahasına bağımsızlığından vazgeçmeyen ve hâlâ bunun haklı gururunu taşıyan Tayland, eski adıyla "Siyam", Asya'nın güneydoğusunda Hindiçin yarımadasının ortasında yer alıyor. Ülkenin kuzeyi ne kadar mistik ve sakinse güneyi de bir o kadar eğlenceli. Hem kuzeyindeki hem de güneyindeki tabii güzellikler ise fazlasıyla büyüleyici. Hatta, tabiat ananın ne kadar cömert davranabildiğine bizzat şahit olacağınız Tayland ve başkent Bangkok'tan bahsetmeden önce, Tayland kültürüne biraz göz atmak gerekiyor.Bangkok’un dokusunun önemli unsurlardan birini de tapınaklar oluşturuyor.Tarih ile moderizm iç içeTarihle modernizmin, geleneklerle çağdaşlığın harmanlandığı; ilk bakışta göze tezat gibi görünen; ama aslında bu farklılıklardan büyük bir bütün elde etmeyi başarmış bir kent, bir başkent Bangkok. Bangkok'la ilk karşılaşacağınız ve bu karşılaşmadan da oldukça memnun kalacağınız yer olan Suvarnabhumi Havalimanı, şehir merkezinin yaklaşık 35 km doğusunda bulunuyor. Asya kıtasının en modern ve en büyük havalimanlarından biri olan Suvarnabhumi Uluslararası Havalimanı'na haftanın her günü İstanbul'dan, aktarmasız dokuz saatten biraz fazla süren bir uçuşla varılıyor. Birçok aktiviteyi organize edebileceğiniz ve çevresinde keyifli vakit geçireceğiniz bir seçim olan şehir merkezinde kalmanızı tavsiye ederim.400’den fazla tapınak varTayland'ın geneli gibi Bangkok da oldukça ucuz bir yer ve şehirde pek çok şey turizm gözetilerek düzenlenmiş. Yaklaşık 3 dolar, 100 Tayland bahtına karşılık geliyor. Şehirde dikkat çeken ilk şey ise sokak satıcıları, daha doğru ifadesiyle sokak restoranları. Oldukça iştah kabartan bu kokulara kayıtsız kalmak neredeyse imkânsız. Tay mutfağı dünya çapında oldukça beğenilen ve genel ön yargının aksine bizim damak tadımıza uyacak bir mutfak. Bangkok'un içinden geçen Çao Phraya Nehri'nde ve nehre açılan birçok kanalda, taşımacılığın dışında turistik geziler de düzenleniyor, bunlardan en popüler olanı ise Yüzen Çarşı. Şehrin dokusunun önemli unsurlardan birini de tapınaklar oluşturuyor. 400'den fazla tapınak arasında Wat Phra Kaew, Wat Pho, Wat Arun’u görmeniz tavsiye ederim.
İzlanda’da, başta kültürel ve sosyal anlamda olmak üzere, birçok yönden diğer Avrupa ülkelerinden epey farklı bir yapı bulunuyor.İzlanda... Hakkında nispeten çok az bilgiye sahip olunan, kendi hâlinde bir Avrupa ülkesi... Aslında bu, “kendi hâlinde”lik durumunun başlıca sebeplerinden biri, İzlanda’nın bir ada devleti olması. Bir diğer sebep ise İzlanda’nın karşılıklı kültürel bir alışveriş içinde olabileceği bir sınır komşusunun olmaması. En yakın komşusu, 350 km uzağındaki Grönland. Hâl ve şartlar böyle olunca da İzlanda’da, başta kültürel ve sosyal anlamda olmak üzere, birçok yönden diğer Avrupa ülkelerinden epey farklı bir yapı bulunuyor. Ege Bölgesi’nden biraz fazla yüzölçümüne sahip olan ve hâlâ pek çokları için keşfedilmeyi bekleyen İzlanda, görenlerin bir daha unutamayacağı ve bir benzerine de rastlamayacağı, masallardan fırlamış bir ülke.Kuzey Amerika’yla Avrupa’nın arasında yer alan İzlanda, coğrafi konumu nedeniyle, haklı olarak akıllara hemen şu soruyu getiriyor: “Ne kadar soğuk?” Endişelenmeyin, bu kadar kuzeyde yer almasına karşın ülke genelinde, yıl boyunca sıcaklıklar sıfırın altına pek düşmüyor; hatta eylül ayının sonlarına kadar, ara ara yağmur ihtimali bulunsa da hava 10 derecenin üstünde seyrediyor. Bunun da sebebi, Gulf Stream olarak da bilinen Körfez Akıntısı. Akıntının taşıdığı sıcak su sayesinde İzlanda’da iklim, beklenenden daha yumuşak oluyor.Volkanlar, buzullar, fiyortlar, şelaleler, gayzerler...İzlanda, yeryüzünde görüp görebileceğiniz en farklı coğrafyalardan biri. Tabiat ve bu tabiatın sonucunda şekillenen yeryüzü, binbir güzelliğiyle sizi her an şaşırtıyor; görkemiyle kendine hayran bırakıyor. Volkanlar, buzullar, fiyortlar, şelaler, gayzerler, jöküller, göller, uçurumlar, auroralar ve daha niceleri... Kimisi tanıdık, birçoğu yabancı; bir araya geldiklerindeyse anlattıkları, altı kaynayan üstü donan ve bilindik olmayan bir diyarın masalı.İzlanda’nın şifreleri-İzlanda’nın nüfusu yaklaşık 324 bin! Evet, yalnızca 324 bin İzlandalı var yeryüzünde.-Yaz aylarında güneş 1-2 saat kayboluyor; kış aylarında ise geceler uzadıkça uzuyor. Bu karanlık kışların mükafatı da muhteşem ışık oyunlarıyla aurorolar oluyor.-Buradakileri gördükten sonra rüzgârın tanımı sizin için değişecek; bugüne kadar karşılaştıklarınız, yalnızca hafif bir esintiymiş.-Ülkede çoluk çocuk herkesin sonuna kadar katıldığı fikri siz de benimseseniz iyi edersiniz: Kötü hava yoktur, kötü giyim vardır.-Atkı, bere, eldiven ve mayonuzu almayı unutmayın! Isısı 38 dereceyi bulan Mavi Lagün, bakmakla yetinemeyeceğiniz güzellikte.-Fotoğraf makineniz yanınızdaysa kesinlikle araba kiralayın. Yol boyunca gördüklerinize inanamayacak, her 100 metrede bir durmak ve fotoğraf çekmek isteyeceksiniz. Aktif yanardağlar ülkesiOtuz kadarı aktif, yüzlerce yanardağ ve ekseriyetle volkanik bölgelerde rastlanan gayzerler, ülkenin sosyoekonomisini önemli ölçüde şekillendirmiş. Yeraltında bulunan suların ısınıp kaynar su ya da buhar olarak basınçlı bir şeklinde yeryüzüne çıkması anlamına gelen gayzer, ülkede elektrik enerjisi üretmek ve ısınmak için kullanılıyor. Bunun yanı sıra turistler için de sıcak suyun fışkırdığı ana şahit olmak, oldukça ilginç bir deneyim, özellikle de Gunnuhver bölgesini görmenizi tavsiye ederim. Ada, aynı zamanda Avrupa’nın en güçlü şelalesi olan Dettifoss’a da ev sahipliği yapıyor.
Endülüs Özerk Bölgesi’nin en güzel şehirlerinden Malaga, yılın 300’den fazla günü güneşli... Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın tropik ikliminin de etkisinde bulunan, günlük güneşlik, enerji dolu bir kent.Fransa ve Amerika’dan sonra, dünyanın en çok ziyaret edilen üçüncü ülkesi olan İspanya, Akdeniz’e uzanan İber Yarımadası‘nda yer alıyor. 17 özerk bölgeden oluşan ve her bir bölgesinde de görülmeye değer tarihî ve doğal güzellikler bulunan ülkede, benim için özellikle Endülüs Özerk Bölgesi, hiçbir zaman görmekten bıkmayacağım, şiirsel bir yer. 8. yüzyılın başlarından 15. yüzyıla kadar Müslümanların yönetiminde bulunan ve bugün başkenti Sevilla olan bu özerk bölgede, toplam sekiz il bulunuyor. Bu iller arasında, İspanya ya da Endülüs gezilerinin olmazsa olmaz duraklarından biri olan Malaga ise görmekten keyif alacağınız bir sahil kenti.Endülüs’ün tatlarıİspanyol mutfağından farklı olarak Endülüs yemeklerine, Arap, Kuzey Afrika ve Akdeniz mutfaklarının sentezinden oluşan tatlar hâkim. Yemeklerde ana malzemeyi de deniz mahsulleri oluşturuyor. Kırmızı et ve kızartma ise en çok tüketilen yiyecekler arasında. Tatlılarda ise Arap etkisi daha baskın; bizim halka tatlısına benzer ve çeşitleri de bulunan churros, denemeniz gereken lezzetler arasında. Ve tapas... İçeceklerin yanında ikram edilen ve yüzlerce çeşidi bulunan atıştırmalık, zamanla Endülüs’ten tüm İspanya’ya yayılmış. Tapasın çıktığı topraklar olan Endülüs’ün her yerinde, elinde, nerenin hangi tapasının meşhur olduğunu gösteren kitapçıklarla, bir mekândan çıkıp diğerine giren turistlerin sayısı ise oldukça çok.Dünyaca ünlü güneş sahili: ‘Costa del Sol’...İspanyolca “güneş sahili” anlamına gelen Costa del Sol, İspanya’nın güneyinde bulunan ve Malaga’yı da içine alan, yaklaşık 150 km’lik kıyı şeridine verilen isim. Dünyaca ünlü bu eşsiz sahil şeridi, sahip olduğu ılıman iklimi sayesinde yılın her mevsimi, yüzmek dışında eğlence ve etkinlik alanı olarak da kullanılan oldukça popüler bir yer. Özellikle Akdeniz’den Atlantik Okyanusu’na geçişin sağlandığı Cebelitarık Boğazı‘na yakınlığı nedeniyle bölge, başlarda çok önemli bir ticaret limanıyken 19. yüzyıl sonlarına doğru yaşanan ekonomik sıkıntılar bölgeyi ve ülkeyi oldukça zora sokmuş. İşte, tam da Costa del Sol’un dünya çapında turistik bir üne kavuşması bu sırada gerçekleşir ve 20. yüzyıldan itibaren de İspanya’nın güneyindeki bu bölge, önemli turizm merkezlerinden biri hâline gelirken Málaga da bu kıyı şeridinin en önemli turizm kentlerinden biri olur.Dört mevsim AkdenizMalaga Havalimanı‘na, haftanın her günü İstanbul’dan, aktarmasız dört saatten biraz fazla süren bir uçuşla varılıyor. Havaalanından, yaklaşık 8 km uzaklıkta bulunan şehir merkezine ise tren, otobüs veya taksiyle oldukça kolay ve kısa sürede -ortalama 15 dakikada- ulaşılabiliyor. Malaga’da başlıca görülmesi gereken yerlerin birbirine uzaklığı, yürüme mesafesi kadar olduğu için eski şehir merkezi veya liman bölgesinde konaklamayı tercih ederek, ulaşımdan ve daha önemlisi de zamandan tasarruf edebilirsiniz. Bu bölgelerde, en lüksünden ekonomiğine pek çok konaklama alternatifi bulunuyor. Peki, Malaga’nın mevsimi ne zaman, Malaga’ya en uygun ne zaman gidilir, derseniz size cevabım tereddütsüz, her zaman, olacaktır. Çünkü Malaga, mevsimler arası sıcaklık farklarının planlarınızı pek de etkilemeyeceği, yılın 300 ve daha fazla günü güneşli, Akdeniz ikliminin yanı sıra Kuzey Afrika’nın tropik ikliminin de etkisinde bulunan, yani günlük güneşlik, enerji dolu bir kent.Malaga’da neler yapılır?-Şarkı, dans ve gitar... İspanya’nın ritmini en iyi yansıtan flemenko gösterilerinden birini mutlaka izleyin.-Dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso’nun doğduğu topraklardasınız; ressamın doğduğu ev olan Plaza de la Merced ve Picasso Málaga Müzesi’ni gezmenizi tavsiye ederim.-Elbette Costa del Sol’da bulunan kumsallarda Akdeniz’in tadını çıkartın.-Şehri tepeden görüp eşsiz panoramik fotoğraflar çekebileceğiniz, 11’inci yüzyıldan kalma ve Málaga’nın sembol yapılarından olan Gibralfaro ve Alcazaba Kalelerine mutlaka çıkın.-Kulelerinden biri tamamlanamadığı için “La Manquita” yani tek kollu kadın olarak anılan Málaga Katedrali ve manzarası, görmekten keyif alacaklarınız arasında.-Şehir merkezine 3-4 km uzaklıkta ve 19. yüzyılda kurulan, içinde çeşit çeşit bitkinin bulunduğu botanik bahçe olan Jardín Botánico La Concepción serin bir öğleden sonra için mükemmel bir tercih.-Siz de müze gezerken sergilenen eserlere dokunmak isteyenlerdenseniz MIMMA yani etkileşimli müzik müzesi tam size göre. Önemli sayıda enstrümanın sergilendiği müzede, yalnızca dokunmak değil enstrümanları çalmak da serbest.-Alışveriş yapmak isterseniz dünyaca ünlü markaların ve restoranların sıralandığı Marqués de Larios Caddesi’ni; el yapımı, etnik bir şeyler arıyorsanız da arka sokaklardaki dükkânları gezebilirsiniz.-Mutlaka “tapas” ikram edilen kafe-barlara gidip Endülüs’te gelenekleşmiş bu kültürün tadını çıkartın.Nasıl Gidilir: www.prontotour.com 444 9 192
Şehri çevreleyen kanalları, adaları ve köprüleriyle Amsterdam, "Kuzey'in Venedik'i" unvanını fazlasıyla hak eden bir başkent.Şehri çevreleyen kanalları, adaları ve köprüleriyle Amsterdam, "Kuzey'in Venedik'i" gibi. Ama hem Venedik'te hem Amsterdam'da şehre ayrı bir kültür kazandıran bu kanallar, aslında başka bir gerçekliği de ortaya koyuyor: Küresel ısınma ve sular altında kalma tehlikesi... Yükselen suyu kontrol etmek ve yaklaşmakta olan tehlikeyi erteleyebilmek maksadıyla açılan bu kanallar, şu an için bu işlevini başarıyla yerine getirmenin yanı sıra Amsterdam'ı, başta mimari alanda olmak üzere, kültürel ve sanatsal anlamda da epey şekillendirmiş. Tüm bunlara, sahip olduğu doğal güzellikler de eklenince Amsterdam, gezip görmekten fazlasıyla keyif alacağınızı düşündüğüm bir şehir. Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da bulunan, dünyanın en büyük ve en işlek uluslararası alanlarından biri olan Schiphol’e haftanın her günü İstanbul'dan dört saate yakın süren bir uçuşla varılıyor. Havaalanından, yaklaşık 15 km uzakta bulunan şehir merkezine ulaşmanın en kolay yolu ise gece 01.00 ile 05.00 arası saatte bir; geri kalan saatlerde de on dakikada bir seferleri olan ve istasyonu hemen havaalanının altında bulunan trenler. İstanbul'un neredeyse 1/24'ü kadar olan Amsterdam, görmeniz gereken pek çok yere yürüyerek veya bisikletle rahat ulaşabileceğiniz, küçük bir şehir. Ama ben Amsterdam'ın atmosferini hissedebilmek için şehir merkezinde konaklamayı tavsiye ederim.Amsterdam demişken... -Saatlerinizi 60 dakika geri alın. -Yaklaşık 810 bin nüfusa sahip Amsterdam'da, göreceğiniz insanların çoğunu sizin gibi turistler oluşturacak. -Amsterdam'da 170'ten fazla, farklı milliyetten insan yaşıyor; hâl böyle olunca da her yer rengarenk, cıvıl cıvıl. -Amsterdam'da yaşayanların sayısından daha çok bisiklet bulunuyor. -"Red Light District" olarak adlandırılan bölgede, çocuklu aileleri görmek sizi fazlasıyla şaşırtabilir. -Ayrıca "Red Light District" fotoğraf makinenizi kullanamayacağınız bir bölge. -Evlerin girişi ve merdivenleri, eşya taşıyamayacak kadar dar olduğu için eşyalar pencerelerden sokuluyor. "Kuzeyin tüm soğuk havasına rağmen neşeli bir kent Amsterdam."
Heredot ile Kaptan-ı Derya Turgut Reis’e ev sahipliği yapan, efsanevi mavi yolculukların mekanı Bodrum’da bir gezintiye çıkarmak ister misiniz?İçinde bulunduğumuz şu günlerde, Ege ve Akdeniz kıyılarında, takdire şayan bir müzikal hareketlilik var. Bu hafta benim için en dikkat çekici olanları, Bodrum’da gerçekleşen 12’nci Uluslararası D-Marin Klasik Müzik Festivali; yenilenen Bodrum Kalesi’nde düzenlenen 20’nci yıl kutlamaları ve Bodrum Antik Tiyatrosu’nda gerçekleşen konserlerdi. Akşam saatlerinde gerçekleşecek olan bu etkinliklere zahmetsiz şekilde katılmak için konaklama seçenekleri arasında bana en uygun olanı Bodrum’un merkezine yürüme mesafesinde olan Akkan Beach Hotel’di.Akkanlar Bodrum’daüç farklı mevkidekonaklama imkanı sunuyor.Ruanda’dan Bodrum’aRuanda’nın başkenti Kigali’de konuklarımla birlikte kalmaktan memnun olduğumuz Aberdeen Boutique Hotel’in işletmecisi olan Ramazan Bey’in kendisi ve amcaları tarafından Bodrum’da da işletilen bir oteller zinciri olduğunu öğrendiğimde hiç şüphe etmeden burada kalmaya karar verdim. Akkanlar, bu yıl misafirlerine Bodrum marinada, Bodrum Barlar sokağında ve Paşatarlası mevkisinde yer alan, üç farklı konaklama imkânı sunuyor.Ve Akkanların Mutfağı...Otelin açık büfe olarak sunulan kahvaltıları, gerçekten tatmin edici ve oldukça zengin. Öğlen ve akşamları ise taze olarak hazırlanmış sulu yemekler, ızgaralar, Ege yeşillikleriyle hazırlanan salatalar ve mezelerle hem Akdeniz hem de Türk mutfağından örnekler sunuyor. Mutfakta başaşçının kim olduğu konusuna gelince orada işler biraz karışık: Yılların tecrübesiyle Çimen Akkan zeytinyağlıları kendi elleriyle yaparken Haşmet Akkan özel tarifleriyle kırmızı et pişirmeyi kimselere bırakmıyor; ama Şenol Şef de mezeleriyle balık sofrası konusunda oldukça marifetli.Eğlenip gezin, yüzüp dinleninBodrum, hem gezip eğlenmek hem de yüzüp dinlenmek isteyenleri fazlasıyla tatmin ediyor. Bodrum’un bu iki ayrı yüzünü de tanımak isteyenler için Akkan Beach Hotel, güzel bir konuma sahip: Bodrum Kalesi manzarasını izleyerek yemeğinizi yiyip otelden birkaç dakika uzaklıktaki merkezde hareketli hayatın akışına da dahil olabilirsiniz.“Fıkırdatan” bir tatlı...Bodrum Kalesi ve içindeki Sualtı Arkeoloji Müzesi, yalnızca dışarıdan izlemekle yetinmemeniz; içini de mutlaka görmeniz gereken bir mekân. Müzeyi gezdikten sonra, İstanbul’da ve birçok ilde şubesi bulunan LeMan Kültür’de kahve molası verdim. Tatlı olarak da “Nirvana”yı seçtim. İçinde browni, üzerinde çilek bulunan oldukça hafif bir tatlı.Bir klasik: Balıkçılar ÇarşısıBalıkçılar Çarşısı, lezzetiyle ön plana çıkan ürünleriyle yaşamanız gereken bir deneyim. Birkaç ay önce genişletilen çarşı, yeni mekanların açılmasına fırsat tanımış. Ben de Bahri Bey ve İsmail Bey’in işlettikleri Deniz Kabuğu’na gittim. Yediklerimin hepsi lezzetliydi; ama özellikle fava ve sövüş ahtapotu daha çok beğendim.
Bayram tatilinin hafta sonuyla birleştirilerek uzatılması, henüz tatil yapamayanlar için sabırsızlıkla beklenen fırsatların başında yer alıyor. Böylesi bir fırsatın değerlendirileceği en güzel yerler arasında da kuşkusuz Akdeniz ve Ege sahilleri bulunuyor. Ancak daha trafiğe çıkar çıkmaz başlayan yoğunluk, tatil beldelerinde de kendini hatrı sayılır bir şekilde hissettiriyor. Birkaç günlük bir fırsatı değerlendirmek için çıkılan tatilden dinlenmiş olarak değil de yorulmuş olarak dönülüyor. Bu hafta size, yoğunluktan uzak, tabiatın doyasıya tadını çıkartabileceğiniz Hisarönü Golden Key’de bir tatil tavsiye edeceğim; ama öncesinde otelin de bulunduğu, eşsiz bir yer olan Hisarönü ve körfeziyle ilgili biraz bilgi vermek istiyorum.Kızıl renkli kumsal...Kuzeyinde Datça, güneyinde ise Bozburun’un yer aldığı Hisarönü Körfezi, ormanlarla çevrili, genellikle dalgasız, öğleden sonraları ise hafif meltemlerin estiği, her köşesinde enfes koyların bulunduğu, ülkemizin cennet köşelerinden bir yer. Körfezi çevreleyen ağaçların suya yansıması sayesinde yeşilden turkuaza; turkuazdan da binbir oyunla maviye dönüşen suyun berraklığı ise bir o kadar hayret uyandırıcı. Denizin derin olduğu noktalarda bile suyun altı oldukça net görülebilmekte. Bunun yanı sıra körfez boyunca liman vazifesi gören birbirinden harika bakir koylar bulunuyor. Bu özellikleri sayesinde Hisarönü Körfezi, yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın da sayılı körfezlerinden biri ve görülmesi gereken nice güzelliğe sahip bir yer.Körfezin en uç noktasında bulunan ve adını da bu körfezden alan Hisarönü ise Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı ve Marmaris’e yalnızca yaklaşık 20 km mesafedeki sakin bir sahil kasabası. Yapılaşmanın fazla olmadığı Hisarönü Koyu’nda kumsalın kızıl renkte olması ise epey şaşırtıcı. İlk yerleşim tarihi milattan öncelere dayanan Hisarönü, bu tarihlerden itibaren tertemiz havası, şifalı olduğu düşünülen kaynak sularıyla bir tedavi merkezi olarak görülmüş. Bugün bile aşırı sıcak olmayan ve nemsiz havasıyla kalp veya astım hastaları için bulunmaz bir nimet. Ayrıca Hisarönü ve çevresinde, görülmeye değer pek çok tarihi kalıntı da bulunuyor.Huzurun ‘altın anahtarı‘Hisarönü‘nde denize sıfır, 10 dönümlük yemyeşil bir arazi üzerine kurulan “Hisarönü Golden Key”, başarısı ulusal ve uluslararası mercilerce de tescillenmiş, Türkiye’de örneğine az rastlanır bir tesis.Golden Key, kimisi çocuklu veya geniş ailelerin rahat edebileceği şekilde düzenlenmiş; kimisi de tatilini, balayı tadında geçirmek isteyen çiftler için oldukça romantik tasarlanmış, toplam 28 odadan oluşan bir tesis. Otelin denize sıfır olması da büyük bir kolaylık... Büyülü atmosferden bir an olsun uzaklaşmadan, otelin kendi plajında günün istenilen her anı denize girmek, büyük bir konfor sağlıyor.Hisarönü Golden Key’de mutlaka...- Gece denize girin; özellikle de aysız bir gecede yakamoz eşliğinde yüzmek büyüleyici.- Kumsaldan yıldızları izleyin; şehir ışıklarının görmenizi engellediği milyonlarca yıldızı izlemek çok keyifli.- Masaj yaptırın; çeşit çeşit bitkisel yağların ehil eller sayesinde sizi bütün stresinizden uzaklaştırmasına fırsat tanıyın.- Bisiklete binin; yegâne sesin kuş cıvıltıları olduğu, yemyeşil bir doğada tek başınıza yol alın.- Erken uyanın ve kahvaltı öncesinde, güne yüzerek başlamanın keyfini çıkartın.- Kumsalda yürüyüş yapın; gün batımının daha da kızıllaştırdığı kumsal, gözünüze inanılmaz görünecek.-Tekne turuna katılın; teknelerin Körfez’in tadını gün boyu çıkartabileceğiniz, iyi bir rotası var.Bavulunuzda bulunsunHızlı kuruma teknolojisine sahip O’Neill’ın mayo şortları deniz tutkunları için ideal.O’Neill marka terlikler yaz tatillerinde hem kadın hem de erkeklerin kurtarıcısı oluyor.Konforlu bir tatilin olmazsa olması geniş bir sırt çantası. O’Neill’ın çantası tam da bu amaca uygun.Sportive markalı mat, doğanın yenileyici gücünde yoga yapmak isteyenlerin olmazsa olmazı.Sınırlı sayıda boş yeri olan Hisarönü Golden Key’de yerinizi şimdiden ayırtmak için acele etmenizi tavsiye ederim. Telefon: + (90) 252 466 63 84 + (90) 530 970 20 35Web: http://www.hisaronu.com.tr/