Oryantal inci Hong Kong

11 Aralık 2016

Uzakdoğu’daki en çekici destinasyonlarından biri olan Hong Kong’da geleneksel kültürün capcanlı yaşatıldığı sokaklar binbir türlü lezzet sunuyor.1 Temmuz 1997 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ne iade edilene kadar, tam 155 yıl İngilizlerin sömürgesi altında bulunan Hong Kong, ne tümüyle İngiliz olabilmiş ne de tam anlamıyla Çinli kalabilmiş; birbirinden oldukça farklı bu iki kültürün etkisinin de fazlaca hissedildiği, bir sentez olarak ortaya çıkmış bir özel yönetim bölgesi. Hatta öyle ki ortaya çıkmakla da kalmamış; Hong Kong bugün Asya’nın en önemli ticaret, endüstri ve turizm merkezi olmasının yanı sıra dünyanın da Londra, New York ve Tokyo’dan sonra, en büyük dördüncü finans merkezi konumuna yerleşmiş; Doğu’dan parlayan bir “oryantal inci” olmuş. Bence ise dünyada başka bir örneğine rastlayamayacağınız, gördükleriniz karşısında hayret etmenin bile yeterli gelmeyeceği, doğal güzelliklerin ve teknolojinin sınırlarının zorlandığı, gidip görmenizi tavsiye edeceğim bir yer. Hong Kong’un batısındaki Chek Lap Kok Adası’nda bulunan, dünyanın en büyük ve en işlek uluslararası havalimanlarından biri olan Hong Kong Uluslararası Havalimanı’na haftanın altı günü, THY’nin yaklaşık 10 saat süren direkt uçuşuyla ulaşmak mümkün. Çin’in güney kıyılarında yer alan Hong Kong “Yeni Bölgeler” olarak adlandırılan üç temel bölgeye ayrılmış. Toplam 1106 km’lik yüz ölçümüyle, Türkiye’deki 81 ilin 80’inden daha küçük olan Hong Kong, 7,5 milyona yaklaşan nüfusuyla da epey kalabalık. Ancak bu gözünüzü korkutmasın, Hong Kong’da hektarlarca yeşil alan var.Gökdelenler şehri…-Hava her ne kadar sıcak olsa da yanınıza kalın giysiler almayı ihmal etmeyin; kapalı mekânlar klima nedeniyle fazlasıyla soğuk.-Hong Kong’da vergi uygulanmadığı için alışveriş olanakları baş döndürücü; giderken valizinizde boş yer bırakın.-554 metreyle Hong Kong’un en yüksek noktası olan Victoria Zirvesi’nden şehir manzarasını, mutlaka hem akşam hem de gündüz izleyin.-Victoria Zirvesi’nde bulunan ve Hong Kong’un sembol yapılarından biri olan 396 metrelik Peak Tower ise size daha da yüksek bir şehir panoraması sunuyor.-Çocuk kalmayı başaranları ve elbette çocukları, Hong Kong Disneyland’da unutulmaz bir eğlence bekliyor.Sizi bekleyen tatlar…Hong Kong’da yemek, bölge kültürünün önemli bir parçası. Başta geleneksel tatların sunulduğu, sokak yemekleri çok çeşitli ve yaygın. Sokaklarda yürürken iştah açıcı bu kokulara kayıtsız kalmak ise neredeyse imkânsız. Hong Kong aynı zamanda Uzakdoğu mutfağının en iyi temsil edildiği yerlerden biri. İspanyol mutfağındaki tapas veya bizdeki meze gibi Hong Kong’da da dim sun, oldukça yaygın bir atıştırmalık. Çok fazla çeşidi bulunan dim sun, kelime anlamı gibi gerçekten kalbime dokundu, denemenizi tavsiye ederim. Hong Kong mutfağının ana malzemelerinden olan deniz mahsulleriyle yapılan yemekleri başarılı buldum.

Devamını Oku

Denizde bir dağ: Korsika

2 Aralık 2016

Fransız yazar Guy de Maupassant, böyle tanımlar Korsika’yı: Denizde bir dağ. Haksız da sayılmaz. Akdeniz’de, şimdilerde Fransa’ya bağlı ve pek de bilinmeyen bir ada olan Korsika, gerçekten de denizin ortasında yükselmiş heybetli bir dağ gibi görünüyor; dağdan bir ada gibi… Şimdilerde, diyorum; çünkü ada, Fransa’ya 1975’te bağlanmış. Bugüne kadar da yalnızca 14 yıl bağımsız bir devlet olabilen adanın Akdeniz’deki ayrıcalıklı konumu ve harika tabiatı nedeniyle Korsikalılar, tarih boyunca farklı uygarlıkların istilası ve boyunduruğu altında yaşamak zorunda kalmışlar. Bu durumun başta mimari, mutfak, müzik olmak üzere, adadaki mevcut kültürün şekillenmesindeki etkisi, hemen dikkat çekiyor. Böylesi kültürel çeşitliliğe, naif Akdeniz iklimi ve harika bir doğa eklenince de Korsika, yeryüzünde görülmesi, keşfedilmesi gereken önemli bir adres oluyor. Hangi mevsim mi? Canınız hangi mevsim isterse. Çünkü ada, dağlık bir yapıya sahip olduğu için yazın 30°C’nin üzerine çıkmayan; kışın ise yine dağlar nedeniyle korunaklı kalarak sıcaklığını muhafaza edebilen bir iklim ve fiziki özelliğe sahip.Korsika’ya gitmek için iki alternatif bulunuyor. Bunlardan ilki deniz, diğeri ise hava yoluyla. Eğer Fransa’dan Korsika’ya geçmek isterseniz bunun en zahmetsiz yöntemi Nice’den Calvi’ye, yaklaşık 3,5 saat süren sürat teknesi. Türkiye’den direk uçuş yok ama Fransa üzerinden adaya aktarmalı ulaşabilirsiniz. Korsika’yı görmek için bunca ulaşım zahmetine değer mi, derseniz cevabım hiç tereddütsüz “Evet”!Sayılarla Korsika-8680 km2'lik yüzölçümüyle Korsika, Akdeniz’de bulunan adalar arasında, Sicilya, Sardunya ve Kıbrıs’tan sonra, en büyük dördüncü ada.-Adanın yaklaşık yüzde 66’sını dağlık alan; yüzde 20’sini ise ormanlar oluşturuyor.-Nadir bulunan hayvan ve bitki çeşitliliğinin korunduğu Korsika Doğal Park Alanı, adanın %40’nı kaplıyor.-Adada yüksekliği 2000 metrenin üzerinde olan, 120 tane zirve bulunuyor.-Adanın en yüksek noktası ise 2706 metreyle Monte Cinto.-En uzunu 183 km olan sahil şeritlerinin toplam uzunluğu 1.000 km’yi buluyor.-Adadaki kumsal sayısı ise 200’den fazla.-Ada, uzunluğu 180 km olan ve Avrupa’nın en önemli yürüyüş parkurlarından birine sahip.-Korsika ile hemen güneyindeki Sardunya Adası’nın arasındaki mesafe ise yalnızca 11 km.Güzellik adası…Resmi adı Korsika olsa da adanın yerlileri “L'ile de Beauté” yani güzellik adası olarak adlandırmakta Korsika’yı. Ancak adadaki bütün güzellikleri keşfetmek isterseniz konaklama tercihinizi iyi belirlemelisiniz. Benim tavsiyem seyahatinizin yarısını adanın kuzey kısmında, diğer yarısını ise güney kısmında konaklayarak geçirmeniz. Adanın kuzey kısmında genel olarak görülebilecek yerlerden ilki Bastia şehrinde bulunan ve 18. yüzyıldan kalma evlerin yer aldığı eski şehirdir. Dar sokaklarında fotoğraflayacak çok şey var. Adanın güney ve batı kısmında turizm daha gelişmiş. Rönesans tablolarının sergilendiği MuséeFesch’i gezmeyi ihmal etmeyin. Adanın yüzde 40’lık bölümünü oluşturan Korsika Doğal Park Alanı gerçekten görülmeye değer.Bavulunuzda bulunsunAkıllıca tasarlanmış detaylarla, giyilebilir konforu rahatına düşkün erkeklerle buluşturan Mammut sweatshirt.Kat kat giyinme modasıyla sweatshirt ve montları bir araya getiren Mammut yelek.Kışın karanlık atmosferine karşı koyan renkleriyle dikkat çeken Mammut pantolon.Yalınlık ve kaliteyi bir arada sunarken, konforlu kalıpları sayesinde de yorgunluğu unutturan Mammut sneaker.

Devamını Oku

Avrupa’nın zirvesine yolculuk

26 Kasım 2016

Kış kapıya dayandı. Ben de bu hafta, daha soğuk bir yere gitme fırsatı yakalamışken kaçırmadım ve Mammut Türkiye temsil¡cisi Sportive’in İsviçre Alpleri’ne düzenlediği geziye katıldım. Hatta gezide, Avrupa’nın en yüksek noktasına gittik. “Top of the Europe” adlı noktaya Eiger Dağı’nın içinden geçen bir tünelle ulaşılıyor. Bu nokta aynı zamanda Avrupa’nın en yüksek tren istasyonu unvanına sahip; çünkü 1912 yılında yapılan bu demir yolunun tepe noktası 3400 metrenin de üzerinde.Eiger Dağı dimdik karşımızda dururken küçük bir tırmanma ve yürüyüş denemesi yaparak bunun ne kadar zor bir spor olduğuna bizzat tanıklık ettik.Uzun zamandır hem şehirde hem de arazide Mammut ürünleri kullanmama rağmen markanın İsviçre’de bu kadar yaygın olacağını pek de hayal edememişim. Zürih’te ve dağda, neredeyse herkes Mammut ürünleri kullanıyordu. Dağda zor koşullar altında yaptığım yürüyüş ve kısa tırmanma denemesinde ise Mammut’un kış şartları testini başarı ile geçtiğini söyleyebilirim. Ve en önemlisi de bu ürünler sayesinde ne terledim ne de üşüdüm; kış sporlarıyla ilgilenenler iyi bilir ki vücut ısısını korumak oldukça önemlidir. Bu başarının nedenini merak edip Sportive’den geziye katılan Burak Bey’e sorduğumda ise yanıt çok açıktı.Küçük bir aile şirketi olarak 1862’de kurulan Mammut işe önce ip üreterek başlamış, şimdi ise giyim konusunda geldiği nokta inanılmaz etkileyici. Mammut, sadece dağda değil şehirde de rahatlıkla kullanabileceğiniz tasarımlarıyla hem şık hem de işlevsel, birçok giysi ve ayakkabı tasarlıyor. 38 mağazası ile Mammut ürünlerinin Türkiye’deki satış temsilcisi olan Sportive ise çeşitli spor dallarına, önemli destekler sunan bir firma. Merak eden ve ilgilenenlerin Sportive’in internet sayfasını ziyaret etmesini öneririm. Düzenledikleri “Mammut Tahtalı Run to Sky” adlı yarışmanın kayıtları da başladı.İsviçre Alpleri’nde kayak deneyimiGeçen hafta bulunduğum ve zorluk derecesi başlangıçtan en ileri seviyeye kadar pek çok piste sahip Jungfrau bölgesi enfes bir doğaya sahip. Alpler’in en büyük ve en uzun buzulu olan Aletsch, Eiger Kuzey Duvarı, 3571 metre yükseklikte bulunan Sphinx gözlemevi, görülmeye değer yerlerden bazıları. Jungfrau’daki kayak pistlerine ulaşım, bölgenin hemen aşağısında, iki gölün ortasında yer alan Interlaken kasabasından kalkan ve harika bir manzaraya sahip tren yolculuğuyla sağlanıyor. Jungfrau’da üç ana pist bulunuyor. Bunlardan ilki Mürren - Schilthorn; ikincisi Grindelwald - First ve sonuncusu da Kleine Scheidegg - Mannlichen. Kleine Scheidegg’den sağ tarafında kalan Grindelwald bölgesine ise kesintisiz bir saat kayarak varmak, unutulmaz bir deneyim. Zaman zaman dağ evlerinin, bazen de su kanallarının üzerinden geçen parkur, orta seviyedekiler için uygun.Kayıtlar başladı, acele edin!Türkiye’nin ilk gök koşusu organizasyonu olan “Mammut Tahtalı Run to Sky”ın 2017 kayıtları başladı. 19 - 21 Mayıs 2017’de Çıralı’da gerçekleştirilecek ve 5 farklı etabın olduğu organizasyona, Türkiye’den ve dünyanın çeşitli yerlerinden 1500 adrenalin tutkununun katılması bekleniyor. (www.tahtaliruntosky.com)Yarışmanın ilk etabı olan Run to Sky koşusu, Çıralı sahilden başlayıp sırasıyla Yanartaş, Ulupınar, Beycik boyunca sürüp Tahtalı Dağı zirvesinde sona erecek. Tahtalı VK etabı, Tahtalı Dağı’nın kuzeydoğusunda bulunan Yaylakuzdere’de, 1100 m civarından başlayıp dağın zirvesinde sona erecek. Chimera Run etabı, 10 km’lik parkuruyla Çıral’yı dolaşacak. 85 km’lik parkuruyla ilk kez koşulacak olan Tahtalı Ultra Sky etabı ise 5000 m irtifasıyla Türkiye’deki en zor ultra parkur özelliğine sahip. Yarışmanın son etabı, Berg Sky’da 55 km koşulacak, yarış 3750 m irtifada bitecek.Bavulunuzda bulunsunKalite ve rahatlığı bir arada sunan Mammut eldiven.Burkulma ve yorulmayı önleyen tabanı sayesinde dağ tırmanışlarına, yürüyüşlere eşlik eden Mammut botSıcacık kış günlerinde ısıtacak Mammut PolarMammut mont, mükemmel ısı korumasıyla sizi kurtaracak...

Devamını Oku

Kar geliyor Kartalkaya sizi bekliyor

20 Kasım 2016

Dört mevsimin tümüyle yaşandığı şanslı ülkelerden biri olan topraklarımızda, soğuklar iyice hissedilir oldu; kar geliyor. Kayak turizmi ve kış tatili yapmayı planlayanlar içinse kayak merkezlerinde ve merkezlerin çevresindeki tesislerde son hazırlıklar tamamlanmak üzere. Artık geriye, en başta da kış sporları tutkunlarını yakından ilgilendiren, kar kalınlıklarını takip etmek kalıyor. Bu merkezler arasında ise konumu nedeniyle Kartalkaya’nın ayrı bir önemi var. Bolu’nun güneydoğusunda yer alan ve Köroğlu Sıradağları üzerinde bulunan Kartalkaya’ya özellikle Ankara veya İstanbul’dan ulaşım oldukça kolay. Yaklaşık 3 - 3,5 saat süren bir yolculuğun ardından varılan Kartalkaya, ulaşımdaki bu kolaylığı nedeniyle harika bir hafta sonu geçirmek isteyenler için çok iyi bir alternatif. Kartalkaya’da ise Golden Key, size bir daha unutamayacağınız bir kar hatırası vaadediyor.Kış sporları tutkunları için birkaç hatırlatma- Kartalkaya’da kullanabileceğiniz iki farklı kayak pisti var; 1. Bölge Kartal ve 2. bölge Dorukkaya.- Kartal’da, farklı zorluk dereceleri ve toplam uzunluğu 20 km olan 12 pistin yanı sıra 11 tane de lift bulunuyor.- Dorukkaya’da ise en uzunu 1500 metre, 11 pist; 8 ski-lift var. Profesyonel snowboard parkı da bulunuyor.- Pistlere ulaşım ise shuttle’la istediğiniz zaman, ücretsiz sağlanıyor.- Otelde kaldığınız gün sayısı kadar size verilecek ski pass kartınızla bu pistleri, ücretsiz kullanabiliyorsunuz.- Yanınızda kendi ekipmanlarınız yoksa otelden kiralayabilir yahut satın alabilirsiniz.- Daha önce hiç kayak ya da snowboard yapmadıysanız denemenin tam zamanı, oldukça profesyonel eğitmenler eşliğinde kendinizi geliştirebilirsiniz.- Bu deneyimlerin ardından, tüm yorgunluğunuzu üzerinizden atacak bir masaj ya da içinizi ısıtacak huttub, günü harika tamamlamanızı sağlıyor.Kartalkaya Golden Key’in tadını çıkarınYaklaşık 2 bin metre yükseklikte, yemyeşil çam ormanlarının içinde, ödüllü bir mimariye sahip olan Golden Key, kendinizi fazlasıyla iyi hissedebileceğiniz; sizin için bütün detayların titizlikle düşünüldüğünü her an farkında olabileceğiniz, oldukça misafirperver bir butik otel. Bence otelin dış mimarisi kadar, ortak alanlar ve odaların dekorasyonu da ödüle fazlasıyla layık. Odaların penceresinden saatlerce izleyebileceğiniz, karlarla kaplı enfes bir orman manzarası ise size her şeyi unutturacak nitelikte.Otelin sahip olduğu bu ayrıcalıklara ilaveten dikkat çekici ve çokça da takdir edici bulduğum bir diğer özelliği ise sunulan hizmetin kalitesiydi. Çok sık karşılaştığımız ve maalesef yadırgamamaya da başladığımız baştan savmacılığın ve kayıtsızlığın burada kesinlikle yeri olmadığı gibi çözümler oldukça profesyonel biçimde sunuluyor. Bir beklentiniz ya da karşılaştığınız bir sorun karşısında, bunların ciddiyetle ve hızlıca halledilmesinin aslında ne kadar önemli olduğunun farkına varabileceğiniz bir hizmet kalitesiyle karşılaşıyorsunuz burada. Size de geçireceğiniz günlerin tadını çıkartmak kalıyor.Mutfağın “altın anahtarı”Golden Key, güne güzel başlamanın sırrının harika bir kahvaltıdan geçtiğinin farkında. El yapımı reçel, ekmek, atıştırmalıkların yanı sıra çeşit çeşit peynirleri de çok lezzetli. Öğlen ve akşam yemekleri için ana restoranın dışında İtalyan mutfağından örneklerin sunulduğu Brasserie’de pizza ve makarnaları deneyin. Ana restoran ise Türk ve dünya mutfağından tatların açık büfe sunulduğu, zengin bir mönüye sahip. Önemli bir tavsiye: Burada gündüz yaptığınız spora güvenip yediklerinizi fazla kaçırmanız, hatta kilo almanız muhtemel, dikkatli olun.Detoks KampıHisarönü, Bördübet ve Kartalkaya’da bulunan Golden Key, sağlıklı yaşamı desteklemek amacıyla farklı tarihlerde çeşitli detoks kampları düzenliyor. Bunlardan biri de 17 - 20 Aralık tarihleri arasında Kartalkaya’da gerçekleşecek “Mindand Body Detox Winter Retreat Kampı”. Zihinsel ve bedensel arınmayı hedefleyen bu kampta kaldığınız süre boyunca yaptıklarınız kadar yediklerinizle de yakından ilgileniliyor. Harika bir doğanın içinde, birkaç gün kendinizi şımartmak için bu kampı kaçırmamanızı tavsiye ederim.Bavulunuzda bulunsunKayak tutkunlarını konforla buluşturan Head kayak botu.Soğuk havaları teknik özelliklerinin yanı sıra sıcak renk seçenekleriyle de ısıtan Mammut marka polar.Hafif, fonksiyonel ve üstün teknolojisi ile zorlu hava koşullarını hissettirmeyen hem mont hem de yelek olarak kullanılabilen Mammut mont.Macera severlere güvenli kayak yapma imkanı sunan Head kask.

Devamını Oku

Bir Akdeniz düşü Barselona

11 Kasım 2016

Havaların serinleyip kış soğuklarının henüz başlamadığı şu günler, özellikle de kültür turizmi yapacaklar için oldukça avantajlı. Aklınızda hâlâ bir yer yoksa ya da seçenekleriniz arasından bir tercih yapmakta zorlanıyorsanız size harika bir önerim olacak: Barselona. İspanya’nın ikinci büyük şehri Barselona’da bulunan ve ülkenin en büyük havalimanlarından biri olan El Prat - Barselona Uluslararası Havalimanı’na, haftanın her günü İstanbul’dan dört saate yakın süren bir uçuşla varılıyor. Havalimanından şehir merkezine ulaşım ise oldukça kolay. Öncelikle Barselona’da görmek istediğiniz her yere tren, metro, otobüs gibi toplu taşıma araçlarını kullanarak rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ancak hangi durakta ineceğiniz ya da hangi otobüse binmeniz gerekeceği kimi zaman kafa karıştırıcı olabildiği gibi ciddi bir zaman kaybına da yolaçıyor. Tavsiyem ise Bus Turistic, diğer adıyla “Hop on hop off Bus”ları kullanmanız. Bir ya da iki günlük seçenekleri bulunan bu turizm otobüsleri sayesinde pek çok yeri kısa zamanda görme şansının yanı sıra yolculuğunuz süresince otobüste Türkçe bilgilendirme yapılması da ayrı bir avantaj.Gaudi’nin dokunuşlarıBu şehri “Barselona” yapan ve Barselona, deyince de akla ilk gelen isimlerden biri, şüphesiz Mimar Antoni Gaudi’dir. Modernist Guadi; Art Nouveau’nun en güzel mimari örnekleriyle Barselona’yı süslemiş. UNESCO tarafından da Kültür Mirası Listesi’ne de eklenen Park Güell, Casa Mila, Casa Vicens, Güell Sarayı ve bir başyapıt olan La Sagrada Familia bazilikası görmeniz gereken yapılar arasında yer alıyor.Barselona deneyimleri...- Görmek istediğiniz müze ve galerileri belirleyip seyahatiniz öncesinde biletlerinizi alın; uzun kuyruklarda vakit kaybetmeyin.- Eğer çok fazla müze veya sanat galerisi gezecekseniz Barselona şehir kart edinmeniz daha ekonomik olacaktır; pazar günleri ise pek çok müze ücretsiz.- Bu müzeler arasında Gaudi’ninkine ek olarak Picasso ve Miro’nun müzeleri, Katalan Ulusal Sanat Müzesi, Barselona Çağdaş Sanatlar Müzesi’ni mutlaka ziyaret edin.- İspanya İç Savaşı’nın sembol yapılarından biri olan Búnquers del Carmel, kuşbakışı Barselona’yı izleyebileceğiniz ve fotoğraflayabileceğiniz keyifli bir yer.- La Rambla, Barselona’nın en turistik caddesi, alışveriş yapabileceğiniz bir yer.Bavulunuzda bulunsunErgonomik yapısıyla yüksek performans vadeden Mammut sneaker.Teknolojisiyle sonbaharın vazgeçilmezi Mammut sweatshirt.Yağmura dur diyen Mammut mont.Şıklık ve konforu bir arada sunarak uzun yürüyüşlere eşlik eden Sportive yelek.

Devamını Oku

Kaş’ta yaz bitmemiş!

4 Kasım 2016

Kış aylarında Kaş bir başka güzel... Akdeniz hepimize nispet yaparcasına hâlâ sıcacık ve Kasım’da denize girmek adeta bir hediye gibi...İyiden iyiye kışa hazırlandığımız şu günlerde, Akdeniz hepimize nispet yaparcasına hâlâ sıcacık; hâlâ pırıl pırıl ve hâlâ yüzülebilir ılık sulara sahip. Kaş, her ne kadar Antalya’nın bir ilçesi olsa da konumu itibarıyla, Antalya Havaalanı’ndan ziyade Dalaman Havaalanı’na daha yakın. Havaalanından sonra kara yolunun yaklaşık 2,5 saat süren bir yolculuğun ardından varılabilen Kaş’ın ulaşımındaki görece bu zorluk ise bence ilçenin dokusunun bozulmadan korumasındaki en büyük etken. Zaten varır varmaz da dikkatinizi çeken, buranın kitle turizmi için sezonluk parlatılan, ardından da bir sonraki yaza kadar kaderine terk edilen yerlerden olmadığı; aksine doğayla, denizle iç içe bir yaşamın dört mevsim südüğü oluyor.Doria Hotel &Yacht Club yılın 12 ayı açık 10 odalı sofistike bir otel.Kaş’ta yaşanacak bir rüya: Doria OtelKaş’ın merkezinden çok da uzaklaşmadan, denizin tadını çıkartabileceğiniz belli başlı alternatifler bulunsa da ben bu konuda size, Akdeniz bölgesinde ve hatta sanıyorum ki tüm Türkiye’de başka bir örneğine rastlayamayacağınız, farklı bir öneri sunacağım: Doria Hotel & Yacht Club. Otelin en eşsiz özelliği ise odaların denize sıfır olması ve her odanın kendine ait iskelesinden denize girilebilmesi. Ben böylesine önemli bir konforu, yalnızca çıktığım mavi yolculuklarda yaşayabiliyorken Doria, bu yönüyle, bana Akdeniz’in en güzel koylarından birine demirlemiş, oldukça lüks bir yatta kalma hissini yaşattı.Günü nasıl geçirmeli?-Doria Otel’de Kaş’ın merkezine yürüme mesafesi uzaklıkta olduğunuzu ve Kaş’ı gezmekten keyif alacağınızı hatırlatmalıyım.-Kaş’ta kumsaldan denize girmek isterseniz doğru yerdesiniz; Patara plajından getirtilerek oluşturulan kumsal, Kaş’ta tek olma özelliğine sahip.-20 metrelik bir guletle ya da 7 metrelik bir sürat teknesiyle Kekova, adalar ya da Kaş’ın bakir kıyılarını keşfedebilirsiniz.-Kaş’ın sualtı zenginlikleriyle tanışmak için tüplü dalış; kuşbakışı güzellikleri içinse yamaç paraşütü yapabilirsiniz. -Buraya kadar gelmişken Meis adasını günübirlik ziyaret edebilersiniz.

Devamını Oku

Uzun bir yazın ardından işte hazan...

27 Ekim 2016

İstanbul’dan yalnızca 1,5-2 saatlik bir yolculuğun ardından ulaşacağınız Bakucha Vineyard Hotel; Istıranca Dağları’nın önünde uzanan vadide, 200 hektarlık Arcadia bağlarının tam orta yerine.Hazan... Biraz hüzün, biraz huzur, çok çok sarı... Elbette bunlar, büyük şehirlerde, gri betonların arasına sıkışıp kalmışlar için sonbaharın unutulan anlamları...Bütün bunları ve hatta daha fazlasını yaşayabileceğiniz bir yerin, hemen yanı başınızda olduğunu bilmek, eminim benim kadar sizi de heyecanlandıracak. İstanbul’dan yalnızca 1,5 - 2 saatlik bir yolculuğun ardından; şehrin her zaman tahammül etmek zorunda kaldığınız o, çirkin çehresinden kurtulabileceğinizi düşündüğünüz yere inşa edilmiş Bakucha; Istıranca yani Yıldız Dağları’nın önünde uzanan vadide, 200 hektarlık Arcadia bağlarının tam orta yerine. İlk başlarda yalnızca üzüm bağı ve meyve bahçesiymiş Arcadia; ismi de Roma döneminde Lüleburgaz için kullanılan ve “Yeryüzündeki Cennet” anlamına gelen Arcadiapolis sözcüğünden ilham alarak türetilmiş. 2015 yılından itibarense Arcadia bağlarının üzerine inşa edilen Bakucha, 18 odasıyla burada konaklamak isteyenlere ayrıcalıklı bir hizmet sunmaya başlamış. Bachuka bütün bağ, bahçelere hâkim bir konumda yer alıyor.Bir Trakya masalı: BakuchaKonumundan dolayı sahip olduğu bu güzelliklerin yanı sıra otelle ilgili hemen farkedilecek bir unsur da sunulan hizmetin kalitesi. Aslında çokça alışık olunan rastlantısallığın tersine burada işler hep profesyonelce ilerliyor. Herhangi bir isteğiniz olduğunda ya da bir sorunla karşılaştığınızda işlerin profesyonelce ve ivedilikle çözümlenmesinin aslında ne kadar önemli olduğunun ayırdına varabileceğiniz bir hizmet kalitesiyle karşılaşıyorsunuz burada. Bir seyahati, amacı ne olursa olsun, unutulmaz kılan unsurlar denilince akla ilk olarak kültürel ve tarihsel öğeler; doğal güzellikler ve elbette mutfak gelir. Bakucha Vineyard Hotel’de ise bu unsurların titizlikle ve tavizsiz bir şekilde ele alındığını söylemeliyim; ki burası aynı zamanda bir gastronomi oteli. Hazırlanan yiyeceklerin çoğu kendi bostanlarında organik olarak üretilen meyve ve sebzeler; civar bölgelerde serbest gezerek beslenen hayvanların eti ve sütü kullanıldığı için oldukça lezzetli ve sağlıklı.Bakucha Vineyard Hotel & SpaTelefon: 0288 473 44 17 -18 / 0533 514 14 90Web: http://www.bakucha.com/

Devamını Oku

‘İki yakın halk iki uzak komşu’

14 Ekim 2016

Erivan, pembemsi binaları, güneş ışınları gibi tasarlanmış ferah caddeleri ve yeşil alanlarının yanı sıra müzeleri, galerileri, opera binalarıyla kendinizi Avrupa'da hissedeceğiniz bir şehir...Agos gazetesinin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni, değerli meslektaşım Hrant Dink, “İki Yakın Halk, İki Uzak Komşu” diye özetler Ermenistan ve Türkiye; Ermeni ve Türkler arasındaki ilişkiyi. Aynı adla bir de kitabı bulunan Dink'in anısını yaşatmak için kurulan Hrant Dink Vakfı ise yüzlerce yıldır aynı coğrafyada birlikte yaşayan bu iki halk arasında, travma ve paranoya dışında bir ilişki kurabilmek adına samimiyetle çalışır. Aslında yüzlerce yıldır var olan; ama sekteye uğramış bu ilişki biçiminin tekrar hatırlanmasının, hatta eskiye nazaran daha sağlıklı şekillenmesinin en önemli koşulu ise şüphesiz insan ilişkileridir. Bu amaç doğrultusunda başarılı pek çok çalışmaya imza atan vakfın davetiyle 1-6 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen “Gazeteci Diyalog Programı” için Ermenistan'daydım. Peşin peşin söyleyeyim, Ermenistan'da bulunmaktan bir an için rahatsızlık duymadığım gibi Ermenistan'a gittiğim için çok mutluyum ve sizin de bu ülkenin doğal ve tarihî güzelliğinin yanı sıra buraları gezip görmek için birçok sebebinizin olacağını, düşünüyorum.Başkent Erivan'da bulunan Zvartnots Uluslararası Havalimanı'na, AtlasGlobal tarafından haftanın dört günü İstanbul'dan yaklaşık iki saat süren bir uçuşla varılıyor. Havaalanının yaklaşık 10 km doğusunda bulunan Erivan'ın merkezine ulaşım ise oldukça kolay. Küçük ve oldukça düzenli kentte, sırt çantasıyla seyahat edenler için daha düşük bütçeli hostellerden 5 yıldızlı uluslararası zincir otellere kadar pek çok konaklama alternatifi mevcut.Dünyanın en uzun teleferik hattını görün...-60 km uzaklıktaki Erivan'dan bile oldukça net ve heybetli görünen Ağrı Dağı, yani Ararat, Ermenistan'da çok önemli kültürel ve sanatsal bir öğe.-Cumhuriyet Meydanı'nın bitimindeki Vernissage antika pazarına mutlaka gitmelisiniz.-Başkentin sokaklarında, parklarında birbirinden güzel heykelle karşılaşacaksınız ki kendinizi bir heykel sergisinde zannetmeniz işten bile değil.-Zafer Meydanı'ndaki opera ve bale binasını bekleyen Besteci Alexander Spendiaryan heykelinin havada kalmış eli, epey uzaktaki tepede bekleyen Ermenistan Ana'nın kafasını okşuyor, doğru açıdan fotoğraflarsanız.-Cafesjian Heykel Parkı'nın bitimindeki tepeye eğimli olarak inşa edilmiş, açıkhava müzesi olan Cascade'ın en yüksek noktası, arkasında Ağrı Dağı olan panoramik harika bir şehir manzarasına sahip.-IdeA Vakfı'nın yaptığı ve 5,7 km ile dünyanın en uzun teleferik hattı olan "Wings of Tatev"i, Tatev Manastırı'nı ve etrafındaki enfes tabiatı mutlaka görmelisiniz.Pembe şehir ErivanErivan’ın yeniden inşası için görevlendirilen Mimar Aleksandr Tamanyan, 1923'te Ermenistan'a gelir. Rivayete göre Tamanyan'ın hamile eşi, bu bozkıra gelmekten oldukça mutsuzdur ve bir an önce dönmek ister. Tamanyan ise eşine, doğum yapana kadar Erivan'ı güneş gibi bir şehir yapacağının sözünü verir. Sahiden de çok kısa bir süre içinde şehir bambaşka bir çehreye bürünür, Erivan artık "Pembe Şehir" olarak adlandırılacak; güneş gibi dairesel bir başkenttir.Tüf taşı kullanılarak yapılan pembemsi binalar, güneş ışınları gibi tasarlanmış ferah caddeler ve yeşil alanlarının yanı sıra müzeleri, galerileri, kütüphaneleri, konser ve opera binaları, kafe ve restoranlarıyla kendinizi Avrupa'da hissedeceğiniz ve bu duruma da fazlasıyla şaşıracağınız bir şehir Erivan.Ermenistan mutfağıErmenistan'da hayvancılık ve tarım, doğal yollarla yapıldığı için özellikle de et ve süt ürünlerini. Yoğurt, baklava, şiş, dolma, su böreği, içli köfte, lavaş, mantı, erişte gibi aynı ismi taşıyan pek çok ortak lezzete de sahibiz Ermenilerle. Başkentte, dünya mutfağının yanı sıra Ermeni tatlarının seçkin örneklerini deneyebileceğiniz, iki mekana özellikle gitmenizi tavsiye ederim. İlki Boghos Yeghiazar'ın seslendirdiği aryalar eşliğinde yemek yiyebileceğiniz The Club, diğeri ise Cosi E La Vita...The Club: +374 10 531361 / www.theclub.amCosi E La Vita: +374 12 21 00 21 / www.cosielavita.am

Devamını Oku