Bakan Yılmaz, siyaset arası yeni sistemi açıkladı...Muhabirler, konuyu yeni sisteme, Bakan siyasete çekmeye çalıştı...Köprülerden, yollardan, son 14 yılda yapılanlardan, 80 yılda yapılamayanlardan söz etti...58 fen lisesini 302’ye, öğrenci sayısını da 12 binden 120 bine artırdıklarını vurguladı... Ancak imam hatip liselerinin sayısına hiç değinmedi!Bu okulların 80 yılda kaç adet, son 14 yılda kaç adete olduğunu söylemedi!Tüm okulları Anadolu lisesine dönüştürdüklerini, niceliği artırırken niteliği düşürdüklerine değinmedi!Bakan, Milli eğitimin iyi yolda olduğunu söyledi...Sormak lazım...PISA’da ilk 50 ülke arasına giremeyen öğrenciler, acaba hangi ülkenin çocukları?TIMMS’de dünya ortalamasının altında kalan öğrenciler, acaba hangi milletin çocukları?Sayın Cumhurbaşkanı, ne dedi?‘En çok aksayan tarafımız eğitim, o konuda başarılı olamadık’ demedi mi?Samimi bir şekilde itiraf etmedi mi?Bakan, ‘başarılıyım’ mesajı vermek istiyor, ben öyle anladım...***Yılmaz, ‘basit, yalın, sade bir sistem hazırladık’ diyor...Bence sadece ‘basit’ bir sistem hazırlanmış... Farklı düzeydeki öğrencileri aynı sınıflarda toplamak, hangi aklın ürünü?Biz, üniversiteyi boşuna okumuşuz, pedagojiyi de yanlış anlamışız!Bu yöntem, kaliteyi yükseltmek şöyle dursun, başarılı öğrencileri de yok eder! Aynen Anadolu liselerinde olduğu gibi...Diğer okulları Anadolu lisesi seviyesine çıkaramazsan, Anadolu liselerini diğer okulların seviyesine indirirsin!Okullar için yapılanın aynısını, şimdi öğrenciler için yapılıyor...Başarılı öğrenciler, bilgi seviyesi düşük grupların arasında yok olacak!Durum bu!***Serbest Kayıt Sistemi, trafiği rahatlatır mı bilmem, ama emlak piyasasını patlatır!TEOG puanı yüksek olan okul semtlerine ‘göç’ başlar!Her ne kadar inkar edilse de, ilkokullara kayıtta ‘bağış’ adı altında para toplanıyor... Bu, bilindik bir durum...Aynı durum, ortaokul ve lise kayıtlarında da yaşanır...Önce göç, sonra bağış!İsteyen öğrenci ‘Nitelikli Okullar Sınavı’na girecek, istemeyen ‘Niteliksiz Okullar’da okumaya devam edebilir...Ben, açıklamalardan böyle anladım...Bu sistem, niteliksiz okulların, nitelikli öğrencilerini ‘basit, sade ve yalın’ bir şekilde niteliksizleştirir...Ben, bunu da böyle anladım...Önce okullar niteliksizleştirildi, şimdi de öğrenciler...Bu, böyle biline!***Daha önceki açıklamalarda: ‘Çocukların sanatsal, sportif ve kültürel etkinliklerini sınav puanına yansıtacağız’ denildi...Yanılıyor muyum, aynen böyle denilmişti... N’oldu, bu da ortadan kalktı!Sanki böyle bir şey hiç gündeme gelmedi?TEOG’un etüt merkezlerine, özel derslere eğilimi artırdığı vurgulandı.Nitelikli okullara girecek öğrenci sayısının yüzde 8-10 olacağı belirtiliyor...Ancak bu okullara aday olacak aday sayısı yüzde 30 dolaylarında olur!Peki, bu öğrenciler sadece sportif, sanatsal ve kültürel etkinliklerle mi bu okullara kabul edilecek?Bu öğrenciler etüt merkezlerine gitmeyecek mi, özel ders almayacak mı, nasıl olacak bu iş?***‘En iyi okul, en yakın okuldur’ kavramı öne çıkarıldı...Doğru!Peki, ‘en yakın okul’ herkesi alabilecek mi?Hayır!O zaman... En yakın imam hatip lisesine... Bakan diyor ki: “Seçimi öğrenci ve veli yapacak, 5 tercih yapacak’Eee, zaten seçilecek başka alternatif yok ki!Ya Anadolu... Ya imam hatip...Ya meslek lisesi...Ya da paran varsa özel okul...Sınav ortadan kalktı, kaygı ortadan kalktı, rekabet ortadan kalktı, nitelikli bir avuç öğrenci de ortadan kalktı...Sen sağ, ben selamet...Yeni sistemin özeti bu!
Yeni sistem ‘yalın, sade ve basit’ olacak deniliyor...Ben de, eleştirilerimi ‘yalın, sade ve basit’ bir dille yazacağım...12 Ekim 2017 tarihinde YÖK Başkanı Prof. Saraç, ‘Temel Yeterlilik Sınavı, yetenek sorularından mı oluşacak’ biçimindeki bir soruya, “Hayır. Özel yetenek sınavı gibi değil. Daha önceki YGS’deki soruların benzeri olacak. Yeterlilik ölçülecek. Öğrencilerin asgari yeterlilikte Türkçe ve matematik bilgileri ölçülecek. Türkçe’de dil bilgisi sorularından çok, dil hakimiyetine bakılacak. Kelime hazinesi de sorgulanacak. Dili kullanma, anlama, kavrama, yorumlama ve söz dağarcığının ölçüleceği bu sınavda çok kitap okuyanlar avantajlı olacak. Matematik testinde ise integral değil, basit sayısal sorular yer alacak” yanıtı verdi...26 Ekim 2017 tarihinde YÖK Başkanı Prof. Saraç, Temel Yeterlilik Testi’nde Türkçe ve Temel Matematik testlerinde çıkacak soruların, YGS’de çıkan Türkçe ve matematik sorularının benzeri olup olmayacağına ilişkin soruya, “Hayır. TYT, yıllardır eleştirilen ezbere dayalı sınav sisteminden, muhakemeye ve bilgiyi kullanmaya dayalı sınav sistemine geçiştir. Dolayısıyla bu sistem, YGS’den bütünüyle farklı ve yeni bir sistemdir. TYT ile YGS arasındaki en önemli farklılık, TYT’nin yeterliliğe dayalı bir değerlendirmeyi esas almasıdır” dedi...***YÖK Başkanı Prof. Saraç, bir gazetecinin “Niye 200 puan barajını seçtiniz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:“Çünkü, biz sistemde adaylarda rahatlama meydana getirmek, kaygıyı ve yığılmaları azaltmak istiyoruz. Adaylar isterse iki sene boyunca bu puanı kullanarak sonraki yıllarda ilk aşamaya girmeyecekler. İkinci yıl girdi ve daha düşük bir puan alması durumunda, istediği puanla müracaat eder” yanıtını veriyor.Gazeteci, ‘Geçmiş yıllarda 1 milyon 250 bin adayın 200 puan ve üstünde aldığını düşünürsek, yığılmayı azaltma yönünde önemli bir adım atıldı’ diyor.İkisi de yanılıyor...Geçen yıl, YGS’deki altı puan türünden 200’ü geçen aday sayısı sadece 719 bin...Sınava katılanların sadece 1/3’ü 200 puanı geçiyor!***Önlisans tercihi için 150 ve lisans tercihi için 180 baraj puanlar bu yıl da geçerli olacak. Önceki yıllarda getirilen baraj başarı sırası da devam edecek. Geçen yıl meslek lisesi mezunlarına getirilen alan odaklı ek puan uygulaması da bu yıl yine devam edecek. Ancak bu konuda belirsizliğini koruyan bir konu var ki, bu çok önemli; cumartesi günü ilk oturumda 150 puanı alan sınavı kazanmış olacak, 180 puanı alan da ikinci oturumlara katılma hakkı elde edecek. Temel Yeterlilik Testi Puanı 150’nin altında olan adayların herhangi bir yükseköğretim programını tercih etme hakkı bulunmayacak. Ancak arasında sadece saatler olan bu sınavlarda aday 150 veya 180 puan aldığını nereden, nasıl bilecek? Bu soru, YÖK Başkanı Prof. Saraç’a yöneltildiğinde, yanılmıyorsam bu sistemde 150 puanı aşamayan öğrencinin olmayacağı türünden bir açıklamada bulundu...Ancak ortada bir sorun var!Yine geçtiğimiz yıl, YGS’deki altı puan türünden 220 bin aday 150 barajını, 504 bin aday da YGS’deki herhangi bir puan türünden 180 barajını aşamadı...Bu yıl, yani yeni sistemde yaklaşık 120 bin aday, 150 barajını geçip geçmediğini bilmeden öğleden sonraki YKS’ye girecek!***YÖK Başkanı Prof. Saraç, “Tek bir TYT puanı oluşturulacak ve tüm MYO programlarına tek tip TYT puanı ile yerleştirme yapılacak” diyor...Anestezi, radyoloji, odyometri, diyaliz, ameliyathane hizmetleri vb. programlar, MYO’larda adaylar tarafından çok tercih ediliyor. Geçtiğimiz yıl, bu alnlara girmek için adaylar YGS’deki dört testi yanıtlamak zorundaydı. Şimdi dört testten ikisi gitti, ikisi kaldı...Düşünsenize, bu programlara sadece iki testin neticesine göre öğrenci alınacak. İki testte kaçırmamak gerekiyor ve mümkün olduğunca yüksek net çıkarmak gerekiyor, çünkü kayıpları telafi edecek başka test yok!Hani sistem yalınlaşmıştı, sadeleşmişti, basitleşmişti?Virgülden sonraki basamaklar önem kazanacak. Hazır olun, adayları amansız bir yarış bekliyor!***YÖK Başkanı Prof. Saraç, “Yeni sistem ile konsept değişikliğine gidiyoruz. Asıl amaç sözel ve sayısal okur yazarlığın sorgulanması. Türkçe testinde bir coğrafya, tarih, din metni üzerinden Türkçenin kullanımı sorgulanacak. Temel matematikte fizik, kimya, biyoloji alanlarında sayısal yeterlilikleri sorgulamak istiyoruz” diyor... TYT’de Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler testini kaldırırsan, bulacağın çözüm de böyle olur!Komedi...Türkçe testinin içinde tarih, coğrafya ve din kültürü; temel matematik kısmında da fizik, kimya be biyoloji yeterlikleri sorgulanacak...Oldu olacak TYT’de sanatsal yeterliği de sorgulayın, özel yetenek sınavlarına gerek kalmasın!Eminim, sizler bunu da başarırsınız...***Haziran ayında kan gövdeyi götürecek...1’inci YKS Meydan Muharebesi’nde amansız vuruşmalara şahit olacağız...Geçen yıl MF’den 605 bin aday sınava katıldı. Bu adaylara matematik testinden 80, fen bilimleri testinden 90 soru soruldu, yani toplamda 170 soru yanıtladılar.Bu yıl adaylara 40 matematik, 40 fen bilimleri, yani toplam 80 soru yöneltilecek.Geçen yılla arada 90 soruluk fark var...Adaylar nefes alamayacak!Soru kaçırma lüksü tamamen ortadan kalkıyor, kazanmak için en az fireyi vereceksin...80 soru, her şeyi belirleyecek...TM grubunda durum daha da vahim!Geçen yıl TM’den sınava katılan aday sayısı 948 bin. Bu alanda tercih yapacak adaylara toplamda 170 soru yöneltiliyordu, bu yıl ise 80 soruda iş bitecek!Yaklaşık 950 bin adayı, sadece 80 soruyla eleyeceğiz...Puanlarda virgülden sonrası önemli olacak, adaylar sıkışacak ve yığılmalar olacak!80 soruda en az yanlışı yapan kazanacak...Hani sistem yalınlaşmıştı, sadeleşmişti, basitleşmişti?***Daha vahim bir konu var...Sadece tek bir dersten örnek vereceğim, gerisini siz düşünün...Fizik testi...Mühendislik için olmazsa olmaz derslerin başında geliyor.İkinci oturumda sadece 14 soru var!Peki, koskoca fizik dersinde kaç konu var?50!Kaç soru var?14!Gerisi n’olacak?Uçtu...Adaylar tüm konuları çalışacak, ama çalıştıklarının 1/3’ü sorulacak...Çok yalınlaşmış, çok sadeleşmiş, hatta çok basitleşmiş!Daha da vahimi...Öyle bir soru gelecek ki, 2-3 konuyu kapsayacak.İki konuya hakimsiniz, diğer konuyu bilmiyorsunuz, soru gitti!Hem de bağıra bağıra!***Bu arada...Sayın Başkan, ikinci otumdaki matematik sorularının kaçı matematik konularını, kaçı geometri konularını kapsıyor, eliniz erdiğinde yalın, sadece ve basit bir şekilde açıklarsanız, çok makbule geçecek...
15 yıl da eğitim alanında birçok köklü (!) değişim oldu...6 bakan, 5 sistem değişti...Hiçbir öğrenci başladığı sistemle mezun olamadı!Ne eğitim sistemi, ne de sınav sistemi rayına oturdu...Aşağıda, 15 yılda değişen bakan, sistem, müfredat ve sınav değişikliklerinin tam listesini yayınladım. Değerli okurlarımızdan ricam, bu kadar değişim arasında şayet benim unuttuğum, atladığım veya gözden kaçırdığım bir husus varsa, lütfen bana yazın...- Değişen Milli Eğitim Bakanları: Erkan Mumcu (2002-2003), Hüseyin Çelik (2003-2009), Nimet Çubukçu (2009-2011), Ömer Dinçer (2011-2013), Nabi Avcı (2013-2016), İsmet Yılmaz (2016-?)...- 1997 yılında zorunlu 8 yıllık eğitim yürürlüğe girdi.- Fen ve Anadolu liselerine giriş sınavları LGS olarak belirlendi. İki basamaklı olan üniversite giriş sınavı, tek basamaklı hale getirildi.- 2002 yılında katsayı uygulaması değişti. Meslek lisesi mezunları alandışı tercihi yaptıklarında Ortaöğrenim Başarı Puanları 0,3 ile, alaniçi tercih yapacaklarında ise 0,8 ile çarpılmaya başlandı.- Bu yeni katsayı uygulaması 2011 yılında YÖK tarafından kaldırıldı.- 2004-2005 yılında ilköğretim müfredatı değişti.- Eski adı Fen Bilgisi, yeni adı Fen ve Teknoloji olan dersin süresi haftada 4 saate çıkarıldı.- 2005 yılında liselerde eğitim süresi 4 yıla çıkarıldı, yabancı dilde hazırlık sınıfları birkaç okul hariç tarih oldu.- LGS, 2005 yılında kaldırıldı, yerine OKS getirildi.- 2008 yılında OKS kaldırıldı, yerine üç aşamalı SBS getirildi.- Bu değişiklik de kısa ömürlü oldu, 2010 yılında yeniden tek sınav sistemine dönüldü.- MEB, 2013 yılında bir kez daha sınav sistemini değiştirdi, ortaöğretim kurumlarına giriş sınavının adı, TEOG oldu.- 2004-2013 yılları arasında ortaöğretime geçişi sağlayan sınav sistemlerinde tam 5 kez değişiklik yapıldı.- 2009 yılında üniversite giriş sınavları tek aşamadan iki aşamaya çıkarıldı.- 2010 yılında düz liselerin Anadolu lisesine dönüşüm süreci başladı.- 2012 yılında 8 yıllık kesintisiz ilköğretim, 12 yıllık kesintisiz eğitim yapısına dönüştürüldü.- Bu değişim ile ilkokul 4 yıla düştü, ortaokul kademesi geri geldi.- Aynı yıl köklü müfredat değişikliği yapıldı; seçmeli derslerin sayısı artırıldı, Hz. Muhammed’in Hayatı, Temel Dini Bilgiler gibi dersler müfredata eklendi.- 2014 yılında dershaneler kapatıldı. 2018-2019 eğitim yılı sonuna kadar dershanelerin özel okula dönüştürüleceği açıklandı.- 2017 yılında bir kez daha müfredat değişti. TEOG ve YGS-LYS kaldırıldı. Üniversite giriş sistemi YKS oldu. TEOG’un ne olduğu henüz açıklanmadı.-Devam edecek!ÖNEMLİ NOT!‘Devam edecek’ derken, yazının değil, değişikliklerin devam edeceğini belirtmek istedim.
Sayın YÖK Başkanı, milyonların merakla beklediği değişikliği, tatlı bir ses tonuyla açıkladı. Konuşmasının yarısında, ben olaydan koptum, sıkıldım...Başkan ve komisyon dersine iyi çalışmamış, ne sisteme ne de sunuma iyi hazırlanmışlar; yer yer çalışmadıkları konulardan soru çıktı, gafil avlandılar!Açık uçlu ya da kısa cevaplı sorular n’oldu, basın açıklamasında bu konuya hiç değinilmedi.‘Açık uçlu sorular var mı, yok mu?’Bu belli değil!Çocuklara çalışın diyorsunuz, ama neye nasıl çalışacaklarını açıklamıyorsunuz!‘Temel Yeterlilik Sınavı’ diye bir yenilik var, devrim niteliğinde bir yenilik diyorsunuz...‘Devrim’ kelimesine haksızlık olur, neyin devrimi?Basbayağı YGS’nin kırpılmış hali!Temel Türkçe ve Temel Matematik önemli diyorsunuz, Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler önemsiz mi, bu testleri neden kaldırdınız?Yalınlık, sadelik ve basitlik test sayısını azaltmakla mı oluyor, bu mudur?Bildiğin YGS’yi dört testten iki teste indirmişsin ve bunu devrim olarak nitelendiriyorsun!Güldürmeyin beni...Bu nasıl bir hazırlıktır, sınavın soru miktarı belli, süresi belli değil!‘Temel Yeterlik Sınavı 80 soru, süresi de 80 veya 90 dakika olacak’ diyemediniz...‘İkinci oturumdaki sınavların süresi 60 ya da 70 dakika olacak’ diyemediniz, ucunu açık bıraktınız. Bunu belirlemek çok mu zor?Her şeyin baştan belli olması gerekmez mi?2 milyon 300 bin adayı ilgilendiren bir sistemi açıklıyorsun, bilgiler eksik; olmaz böyle bir şey!Ölçme-değerlendirme ciddi bir olaydır; her şeyin baştan net belli olması gerekir.‘Cumartesi günü ilk oturumda 150 puanı alan sınavı kazanmış olacak, 180 puanı alan da ikinci oturumlara katılma hakkı elde edecek’ deniliyor...Peki, aday 150 veya 180 puan aldığını nereden bilecek?Malum mu olacak?Başkan diyor ki; “Adayın infisatifine bırakılacak!”Ben, bunca yıldır böyle bir açıklama görmedim, ne demek ‘adayın insiyatifine bırakılacak’, ölçme-değerlendirmede böyle bir kavram var mı?Ben, üniversitede böyle okumadım!180 barajını aşsam bile, öğleden sonraki oturumlarda aklım hep ilk oturumda olur, ‘acaba barajı aştım mı’ diye...LYS’nin adı, YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı)’ye dönüştü; ama içerik aynı.Tek fark, soru sayısının azaltılması.Yine alanlara yönelik dört test var, bunda bir değişiklik yok, ancak testlerin soru sayısı 40’a sabitlenmiş.Esas sıkıntı burada başlıyor. Geniş kitlelerin girdiği böylesi bir sınavda, sen soru miktarını azaltırsan, aslında adaylara iyilik değil, kötülük yapmış olursun.Düşünsenize, 2,5 milyon kişi sınava girecek, onların karşısına 40’ar soruluk iki test koyacaksın ve bununla seçme yapacaksın!Sistemi yanlınlaştırdık derken, sistemi kasmaya başlıyorsunuz!Milyonlarca aday, dar alanda kısa paslaşma yapacak!Bu kadar az soru sayısının olduğu bir sınavda, soru kaçırmamak gerekiyor; böyle bir uygulama, adayların canını çıkarır!18 puan türünün, 4 puan türüne indirgenmesi bir başarı olacak dile getiriliyor.İlginç ve komik!Bu puan türleri durduk yere çoğaltılmadı, bir ihtiyaçtan dolayı; programlara, ihtiyaçlarına uygun adaylar yerleştirilsin diye bu kadar detaylandırıldı.Şimdi çok büyük sıkıntı ve kargaşa olacak. 3-5 yıl sonra üniversitelerden, gelen adaylara yönelik şikayetler olacak, ‘adaylar bu programlara uygun değil’ yakınmaları olacak!Mühendislik programlarına da tıp ve diş hekimliği programlarına da aynı puan türü, tek puan türüyle yani SAY ile öğrenci yerleştireceksiniz.Sorun şurada; mühendislikte matematik, sağlık bilimlerinde ise fen bilimleri ağırlıkta, halbuki sen bu ayrıma bakmadan, ikisini yek bir çatı altında topluyorsun!Yani öyle bir merhem yapıyorsun ki, her derde derman olacak!Lokman Hekim misali...‘Yeni’ dediğiniz sistemde sadece iki olumlu nokta gördüm; ilki mart ayındaki sınavın kaldırılması, ikincisi de ‘Temel Yeterlik Sınavı’ndan alınan 200 puanın, istenirse daha sonraki yıllarda da kulanılabilmesi.Başka da olumlu bir şey göremedim. Bırakın olumlu bir yan görmeyi, karmaşa ve belirsizlik çok daha artmış.Kervan yolda dizilecek, bu belli oldu. Önümüzdeki günlerde yeni açıklamamalr ve güncellemeler birbirini kovalayacak.Adaylara tavsiyem; içerik değişmedi, şekilsel değişik söz konusu. Endişelenmenize gerek yok, var olan çaılışma sisteminize devam edin. Sorumlu olduğunuz konuları iyi çalışın. Diğer ayrıntılar zamanla yerine oturur, siz çlışmanıza devam edin...
Önce bir rica!Kamuoyu namına... Lütfen...Sınavlarla ilgili bilgileri bölük pörçük vermeyin!Her gün yeni bir açıklama, her gün yeni bir ayrıntı...Kes kes, biriktir... Kupon gibi!Belki ‘bir an önce bilgilendirme’ isteği vardır...İyi niyetli davranıldığından eminim, ama... Ekonomik açıklama arası sınav değişikliği...Siyasi açıklamayla karışık sınav ayrıntısı... Irak meselesi arası sınav bilgisi.. Üniversite açılışında ortaöğretim sınavı...Karışıklığa neden oluyor!Ağzınızın içine bakıyoruz, ‘acaba bugün ne açıklanacak’ diye...Böyle olmamalı... Bir durun!Biriktirin, değişiklikleri derleyin...Biz, bekleriz!Bir yere gitmiyoruz... Fasikül fasikül değil, topluca açıklayın...Mesela bende bazı fasiküller eksik...Sahaflardan tamamlamaya çalışacağım!Bize, tam takım SINAV ANSİKLOPEDİSİ sunun!***Aslında yapılan değişiklikler oldukça yerinde!Beğendim... Doğruya doğru!Soruların t est değil, klasik olması güzel! Eğik yazıyı kaldırdık, çocuklar artık ‘dik dik’ yazarlar!Çoktan seçmeli test yerine açık uçlu soruların tercih edilmesi mükemmel!Her sınıfın yıl sonu başarı ortalaması alınacak...Bu da iyi...Okulun önemini artmış olacak...Buradan alınacak sonuçlar, 8’inci sınıfın sonunda yapılacak sınavla harmanlanıp, mezuniyete esas not hesaplanacak.Bu da güzel!Sınav soruları MEB’in soru bankasından gelecek. Her okul kendine göre sınav yapmayacak... Sınavın değerlendirmesi okul dışında olacak...Buraya kadar her şey güzel!***Ancaaak... ‘Ütopya’ bitti!Şimdi ‘Distopya’ zamanı...‘Sınav kaygısı olmayacak!’ dendi...Ama 8’inci sınıfın sonunda yine bir sınav var!Yine bir kaygı var?Değerlendirmede üç faktör var: Sınıf notları, bunlardan hesaplanan bitirme notları ve 8’inci sınıfın sonunda yapılacak klasik türden sınav...Sınav varsa, sıralama da vardır!Bu sınav, neticede öğrencileri sıralayacak... Bu sıralama, bitirme notuyla harmanlanarak yerleştirme puanına dönüşecek...Yani bu sınav, erleştirmenin esas faktörlerden biri olacak...Sınıf geçme notları önemli...Bunlardan hesaplanan dört yılın ortalaması da önemli...Hormonlu notlar daha da önemli!Şişirme notlar, torpil, baskı, adam kayırma devreye girebilir!TEOG’da bile bu şikayetler ayyuka çıkmıştı...Şimdi nereye çıkar, onu bilemem!Açık uçlu sorulara gelince...Bunlar ne kadar açık?Bizim zamanımızdaki kadar mı açık, yoksa azıcık mı açık?Açık uçlu sorularda kodlama olacak mı, olmayacak mı?Açık uçlu soruları kimler değerlendirecek, standart nasıl sağlanacak?1 milyon 300 bin adayın sınav kağıdı ne kadar sürede değerlendirilecek?İtirazlar yoğun olursa, bunlar nasıl gözden geçirilecek?Bunlar belirsiz!‘Bunlar, bizden ayrılmayın, azzz sonra’ açıklanacak...Notu ‘kıt’ okullardan, notu ‘bol’ olan okullara toplu mülteci hareketleri olabilir!Bu çocuklar okul sınırlarında yığılabilir... Okullar bahçe duvarlarını takviye edebilirler...Bu satırları yazarken yeni bir açıklama oldu mu, onu bilmiyorum!Olduysa şayet, biz de yarın yeni bir açıklama yaparız...
En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim...Değişiklik son derece güzel ve yararlı olmuş!Tam bir kamu yararı gözetilmiş...Ancak anlamadığım bir nokta var...Sayın Cumhurbaşkanı, ‘bunu değiştirin’ demeseydi,Bu ‘çetrefilli sistem’ kalacak mıydı?İnsan sıkışınca, bütün zorlukları aşıyor!***5 farklı sınav günü...6 farklı sınav...18 farklı puan türü...2 milyon 200 bin farklı aday...Ver Allahım ver!Sömestre tatilinden sonra okullarda öğrenci yoktu!Ara ki öğrenci bulasın...YGS kötü geçtiyse, öğrenci okulda yok!YGS iyi geçtiyse, öğrenci yine ortada yok!Hummalı bir LYS hazırlığına koyuluyordu...Öyle de yok, böyle de yok!İşler böyle gidiyordu.Şimdi...Denklem çarpanlara ayrıldı ve sadeleşti...‘Kesir’ ortadan kalktı, ‘tam sayı’ya döndü...***YGS - LYS ayrımı olmayacak...Tek tür sınav olacak...İçine YGS serpiştirilmiş, LYS’ler gibi düşünebilirsiniz...Baraj ortadan kalktı...Sınavı kazanmak için 150, LYS’lere katılmak için 180 barajı tarih oldu!Tarih açıklanmadı, ama sınavlar büyük olasılıkla haziran başı gibi olur!Neden mi?Çocuklar okuldan kopmasın diye!Sınavlar bir hafta sonunda toplanacak...Puan türleri azalacak...18’den 4’e inecek!SÖZEL, SAYISAL-EŞİT AĞIRLIK-DİL puan türleri olacak.Yükseköğretim programların a bu puan türleriyle girilecek...Belli alanlarda uygulanmakta olan ‘başarı sıralaması ’ şartı devam edecek.YÖK, işletim sisteminde artık ‘sade bir arayüz’ kullanacak...Matematik ve Türkçe, artık başrol oyuncusu!Her puan türüne katkı sağlayacak...Adaylara tavsiyem, bu iki derse önem verin!Can alıcı üç soru:1- Değişiklikler bu yıl uygulanacak mı?EVET!2- Korkmalı mıyız?HAYIR!3- Ne yapmalıyız?DERS ÇALIŞMAYA DEVAM!
Ross, bildiğiniz avukatlardan değil…Robot!Yani yapay zeka…Amerikalı BakerHostetler adlı avukatlık bürosu, yapay zekalı avukat Ross’u işe aldı.IBM tarafınd an geliştirilen Ross, icra-iflas alanında avukatlık yapıyor.. .Yakın bir gelecekte bizi artık robotlar savunacak!Cübbe giyip mahkeme salonlarına girecekler…ROSS Intelligence CEO’su Andrew M. J. Arruda, başka hukuk firmalarının da lisans anlaşması yaptığını, onların da yakınlarda anlaşmaları duyuracağını belirtiyor.BakerHostetler Yönetim Kurulu Başkanı Steve Kestner, Ross sayesinde çalışmaların daha verimli hale geldiğini, maliyetlerin azaldığını ve daha sağlıklı sonuçlara ulaştıklarını belirtiyor.Böyle giderse, yapay zekalı avukatlar gerçek avukatların yerini alacak gibi gözüküyor…En önemli üniversite ve fakülte sıralamalarını yapan QS World University Ranking adlı araştırma şirketi, dünyanın en iyi 300 hukuk fakültesini sıraladı.QS World University Ranking, dünyanın en iyi hukuk fakülteleri listesini oluştururken birçok farklı kriteri baz alıyor ve bu kriterlere yönelik puanlama sistemi oluşturuyor.Kriterler arasında inovasyon, araştırma, öğretim üyesi ve öğrenci sayısı, sosyal sorumluluk, özel kriterler, dünya çapında tanınırlık, üniversitenin yaşı, öğretim üyelerinin yetkinliği gibi bir çok alan yer alıyor..Dünyanın en İyi hukuk fakülteleri listesin de 15 farklı ülkeden üniversite ler yer alıyor .Listede, ABD ve İngiltere merkezli üniversitelerin çokluğunu gözüne çarpıyor .Listenin başını ABD üniversiteleri çekiyor. 200 fakülte arasından 52’si ABD üniversitelerinden. ABD ,bu kadarla kalmayıp en iyi 10 fakültenin 6’sına da sahip. Avrupa kıtasında ise listede yer alan hukuk fakültesi sayısı 138. Avrupa ülkeler i arasında başı İngiltere Listede İngiltere’den tam 38 hukuk fakültes i var . Çin 12 hukuk fakültesi ile Asya’da ilk sırada bulunuyor. Japonya, Güney Kore, Malezya ve Tayvan li stede toplam 10 hukuk fakültesi ile Çin’i takip ediyor. Avustralya , 23 üniversite ile dikkat çeken ülkelerin başında geliyor. Güney Afrika’dan 5, İsrail’den ise 2 hukuk fakültesi listede yer alıyor.Türkiye’den hiçbir hukuk fakültesi maalesef listede yok!Hukuk, en çok tercih edilen bölümlerin başında geliyor…‘Garanti’ meslek olarak görülüyor…Türkiye’de şu an 84 hukuk fakültesi var.‘Şu an’ diyorum, çünkü bu sayı ‘her an’ değişebilir!Vakıflardaki hukuk fakültesi sayısı, devlet üniversitelerinden fazla...Devlette 39, vakıflarda 44 hukuk fakültesi var. KKTC’de ise 5 hukuk fakültesi bulunuyor.Kontrolsüz şekilde açılan ve sayısı her geçen gün artan hukuk fakültelerinin pek çoğunun eğitim-öğretim kalitesi ne yazık ki istenilen seviyede değil, öğretim üyesi sayısı da ne yazık ki arzulanan düzeyde değil.Yükseköğretim programındaki eği timin kalite ölçütlerinden biri de akademik kadrosunun güçlü olmasıdır.Akademik kadro ne kadar güçlü ve ne kadar yetkin olursa, alınan eğitim de o derece kaliteli olur.Aşağıdaki tabloda, Türkiye’de ki bazı devlet ve vakıf üniversitelerinin hukuk fakültelerinde bulunan profesör sayılarını belirttim.En çok eleştirilen, öğretim üyesi kalmadı denilen, bütün profesörlerini kaybetti denilen İstanbul Üniversitesi, tam 31 profesör sayısıyla listenin en başında yer alıyor.‘En iyi biziz!’ diyen bazı vakıf üniversiteleri, 3-5 profesörle işleri yürütmeye çalışıyor…Talep olduğu taktirde, listenin tümünü yayınlayabiliriz…Tercihleri yaparken, bu listeyi göz önünde bulundurmakta yarar var!
Yeni müfredatla birlikte lise biyoloji dersinde yer alan ‘Hayatın Başlangıcı ve Evrim’ ünitesi kaldırılarak yerine ‘Canlılar ve Çevre’ isimli yeni bir ünite getirildi. Kaldırılan ünitede ‘Evrim Teorisi ’ gibi çeşitli konular yer alıyordu … Peki, ‘Evrim Teorisi’ yeni müfredattan neden çıkarıldı? ‘Evrim Teorisi’nin bir teoriden ibaret olduğu ve yüzde 100 kanıtlanmış bir bilgi olmadığı, MEB’in müfredatında her zaman bilime dayalı konuların yer alması gerektiği için müfredattan kaldırıldığı söylendi... Bakan Yılmaz, ortaöğretim düzeyinde her dersin kendi bilimsel gelişimi çerçevesinde öğrencilerin seviyelerine uygun kuramlara yer verildiğini söyledi... Yılmaz, “Tartışmalı konuları öğrencilerin henüz kavrayabilecek bilimsel arka plana sahip olmadıkları kademelerde devre dışı bıraktık. Lise biyoloji dersindeki ‘Hayatın Başlangıcı ve Evrim’ ünitesi de, henüz bu tartışmayı yürütebilecek öncüllere sahip olmadıkları için lisans eğitimine ertelendi.” Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da katıldığı bir televizyon programında, “Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir. Bu teori mutlaka okutulacak diye bir kural yok” ifadesini kullandı…Durum böyle olunca… Darwin’e söz hakkı doğdu! Darwin’in savunması lise düzeyinde bile (!) anlaşılabilir türden… Der ki… “Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olur, uçamayanlar ise tavuk.” Bence, Darwin’in ‘Evrim Teorisi’ eksik! Neden mi? ‘Türlerin Evrimi’ni yazmış, ama ‘Evrilmeyen Türler’i yazmamış…***Prof . Mithat İdemen, geçen yüzyılın dünyaca tanınmış Rus matematikçilerinden Vladimir Igorevich Arnold ile yapılmış söyleşiden alıntı yaparak, Rus ailelerin 5-6 yaşındaki çocuklarına yüzlerce matematik problemi verip çözmeleri için uğraşmalarını isteme geleneğine dikkat çekiyor. İdemen, Arnold’un verdiği örneklerden iki tanesini aktarıyor…İlk soru: ‘İki yaşlı kadın A ve B köylerinden, güneş doğarken, birbirlerine doğru yola çıkıyorlar. Tam güneş tepede iken karşılaşıp selamlaşıyorlar ve durmadan, aynı tempo ile yollarına devam ediyorlar. Biri saat 4’de, diğeri ise saat 9’da hedefine varıyor. 5 ve 6 yaşındaki çocukların kafa yorup çözüm bulmaları gereken soru şu: O bölgede, o günde güneş saat kaçta doğmuştur?’İkinci soru: ‘Bir şarap fıçısının yanında bir bardak çay duruyor. Bir çocuk bir kaşık şarap alıp çay bardağına döküyor ve karıştırıyor. Sonra da o çay bardağından, aynı kaşıkla, bir kaşık çay alıp şarap fıçısına koyuyor. Şarap fıçısındaki çay mı çoktur, çay bardağındaki şarap mı?’Bu sorular, çözmeleri için 5-6 yaşındaki çocuklara veriliyor… Ruslar, ‘çocuklarımız heba olacak, kaygı çekecek, yarış atı olacak’ kaygısı taşımıyor mu?Yok, çocuklarının tavuk olmasını istemiyorlar!Bu şekilde yetişen çocuklar, ileride NOBEL Ödülü alıyorlar… Ruslar’ın 30 adet NOBEL Ödülü var!***Boğaziçi Üniversitesi’nin 1993’te çıkarttığı ‘Bilim ve Mühendislik’ dergisinde, Prof. Dr. Cahit Arf’ın makine düşünebilir mi?’ adlı konuşmasına yer verilmiş…Prof. Arf, bu konuşmayı 1 Nisan 1959’da Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin açılışında yapmış…1959 yılından söz ediyoruz! İşte, metin… “Makinelerin bazı işleri insan beynine nazaran çok daha çabuk yapabildiklerine mukabil, anlayış yani alış kapasiteleri büyük bir salonu doldurabilecek kadar büyük olanlarında bile, tenevvü bakımından insan beyninden çok düşüktür. İnsan beyninin kendi kendisini, kendi inisiyatifi ile tekemmül ettirmesine mukabil, makine yapıldığı gibi kalmaktadır.Bununla beraber kendi kendisini tekamül ettiren makineler tasarlamak mümkündür; fakat kanaatimce insan beyni ile makine arasındaki asıl fark, insan beyninin estetik mahiyette müessirleri alıp onlar üzerinde işleyebilmesi ve yine estetik mahiyette olan kararlar verebilmesine, verilen bir işi yapıp yapmamak hususunda kendisini serbest hissetmesine mukabil, makinede bu vasıfların benzerlerinin yok oluşudur. Bu vasıfları karakterize eden husus hepsinin de bir belirsizlik unsuru ihtiva etmesi, bunların şaşmaz bir şekilde uydukları kaidelerin olmayışıdır.Belirsizlik karakterine haiz olan insan dışı tabiat hadiseleri mevcuttur. Bunlar atom içinde cereyan eden olaylardır. Bu itibarla nispeten küçük sayıda atom içinde cereyan eden makinelerin işleyişinde müessir hale gelebilirse makinelerin estetik bakımdan da insan beynine benzetileceği ümit edilebilecektir. Böyle bir makine, mesela filan müzik parçasını güzel bulmadığını söyleyebilecektir. Fakat bu işin uzun yıllar sonra bile ve belki de hiçbir zaman yapılamayacağını zannediyorum.” Dünyaca ünlü bilim insanı Prof. Arf, şimdi hayatta olsaydı… Acaba ‘Makine düşünebilir mi?’ diye sorardı, yoksa ‘Bazı insanlar düşünebilir mi?’ diye sorardı!