Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı örnek sorulara baktığımızda soruların gerçekten önceki sınavlara göre farklı bir konseptte, alışılagelmiş tarzın dışında hazırlandığını görüyoruz. Burada amaç öğrenciye bildiğini anlat ya da bildiğini söyle demekten öte, bildiğini uygulayabiliyor musun, bildiğini kazanıma dönüştürebiliyor musun demek. Aslında tüm mesele bu.Dolayısıyla gerek üniversite sınavında, gerekse sınavla öğrenci alan okullar için yapılacak sınavlarda artık bu yapıya geçiriliyor. PISA Direktörü Andreas Schleicher, “Türkiye’deki müfredat çağ dışı” demişti. Müfredatın yavaş yavaş değiştirilmeye başladığını görüyoruz. Öğrencilere verilen bilgilerin bir olay karşısında uygulanabilmesi, aynı olaya adapte edilebilmesi ve kazanımlara uygun olarak bilginin kullanılabilmesi isteniyor. Amacın bu olduğunu örnek sorularda görüyoruz.Türkçe ve diğer branşlardaki sorulara baktığımız zaman esas ölçülmek istenenin bilgiden ziyade bilginin kullanılabilmesi ve değerlendirebilmesi olduğunu anlıyoruz. Anlatılan olayı açmak için paragraflar biraz uzun ve sorular paragraf ağırlıklı. Burada başka bir kazanım daha ölçülmeye çalışılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu tip sorularla kitap okuma alışkanlığını ölçmek istiyor. Dolayısıyla anlatılanı öğrencinin açabilmesi ve değerlendirebilmesi için verilen paragrafı okuyabilme motivasyonunu göstermesi gerekiyor. Öğrencilere en başta tavsiye edilecek şey; bilgiye sahip olmakla birlikte, okuma alışkanlığının kazanılması.Soruları incelediğimizde karşımıza çıkan bir diğer önemli nokta ise grafik okuyabilme alışkanlığı oluyor. Bu son derece önemli. Gerek kaldıraç ile ilgili, gerek diğer sorularda grafik okumayı ve kazanımı yoklayan sorular bir hayli fazla. Sorulan sorunun uyarlanması, şekilde görülebilmesi önemseniyor. Öğrencinin hem analitik düşünebilme gücü, hem okuma disiplini, hem de olayları bağdaştırabilme özelliği gibi bir çok fonksiyon bir arada ölçülmeye çalışılıyor. Bu yönden bakınca sorular oldukça hoşuma gitti. Belli ki üniversite sınavları da artık bu doğrultuda ilerleyecek. Adaylar bunlara hazırlıklı olsunlar. Bundan sonraki sınavlar benzer tarzda olacak. Herkes buna dikkat etmeli.Artık öğrenciler bu yeni soru tipine, bu anlayışa hazırlıklı olmalı. Gerek üniversite sınavlarında gerek liselere giriş sınavlarında bu yapı kendini iyiden iyiye hissettirecek. Klasik test sisteminden, klasik sınav sorusu hazırlanılmasından farklı bir yapıya gidiyoruz. Ben iyi yolda olduğumuzu düşünüyorum.
Yeni sistemde puan türleri 18’den 5’e indirildi. İki büyük sıkıntıyla karşılaşacağız ve bu iki sıkıntı, epey can yakacak. Birincisi, tercihleri yaparken büyük kargaşa olacak. Pek çok aday yanlış tercih yapacak, önünü göremeyecek. Geçen yılı bir hatırlayın; sınavsız geçişin kaldırılması ve ek katsayı uygulamasını anlayamadıkların dolayı, meslek liseli adayların çoğu sıkıntı çekti, hatta mağdur oldu. MYO’lar, bu hatalı tercihlerden dolayı boş kaldı. Geçen yıl 322 bin kontenjan boş kaldı. Boş kalan bu kontenjanın büyük çoğunluğunu MYO programları oluşturdu. Karşılaşacağımız ikinci sıkıntı şu: Puan türlerinin bu derece azaltılması, sağlıklı ve bilinçli seçime büyük darbe indirecek. Puan türleri, durduk yere bu derece çeşitlenmedi, bir ihtiyaçtan dolayı bu çeşitlilik ortaya çıktı. Şimdi, SAY diye bir puan türü yaratıldı. SAY puan türü, hem mühendislik programlarına, hem de sağlık programlarına öğrenci seçecek. Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta var, iki programın istediği öğrenci profili birbirinden faklı; biri matematik ağırlıklı öğrenci istiyor, fen bilimleri ağırlıklı öğrenci istiyor. Halbuki bu değişiklik ne yapıyor, herkese istediğini değil de, ne bulursa onu gönderiyor. Ortada tek bir puan türü olduğundan, sağlık programlarına daha fazla matematik çözerek de gidebilirsiniz; mühendislik programlarına matematik sorularından daha fazla fen bilimleri sorusu çözerek de girebilirsiniz. İşte, böylesi sakıncalı bir uygulamayla karşı karşıyayız. Bir müddet sonra üniversiteler yakınmaya başlayacak, ‘bize istediğimiz nitelikte öğrenci gelmiyor’ diye... Puan türlerinin alt açılımlarına ihtiyaç var, en azından her puan türünün iki alt açılımı olmalı...Yığılmalar olacakSoru sayısının azaltılması çok büyük sıkıntılara neden olacak, puanlarda büyük yığılmalar oluşacak. ÖSYM Başkanı, her ne kadar eleyici sorulara ağırlık vereceğiz dese de, bu bana çok mantıklı gelmedi. Sorun, sınavı uygulayanda değil; asıl sorun, soru sayılarını kısıytlayanlarda. Yalın, sade, basit bir sistem yaptık diyenler, 23-24 Haziran’da, büyük sorunlarla karşılaşacaklar. Birbirine çok yakın puanlarla kaşılşacağız, virgülden sonraki basamaklar önem kazanacak, OBP’nin önemi artacak. Ufak ayrıntılar, dengeyi bozan en önemli unsur haline gelecek! Fen Bilimlerinde 150 konu var, oysa bu testte sorulacak soru sayısı 40. Fizik dersinde 50’ye yakın konu var. Koskoca fizik dersinden çıkacak soru sayısı sadece 14. Aynı sıkıntı Sosyal Bilimler-1 sınavındaki Coğrafya-1 testi için de geçerli. Coğrafya’dan sadece 6 soru var. Çok dengesiz bir dağılım. Soru sayısı az, konu çok olunca, belki de bir soru, 3-4 konuyu kapsayacak. Adaylar için sıkıntılı bir durum…YÖK-Atlas revize edilmeliPuan türlerinin azaltılması tercihlerde sıkıntı yaratacak. Acilen YÖK-Atlas’ın gözden geçirilmesi, revize edilmesi gerekiyor. Sadeleştirilen 5 puan türü ile eski sistemdeki 18 puan türünün korelasyonunun yapılması gerekiyor. Yeni sistemdeki puan türleri, eski sistemde neye karşılık geliyor, bu simülasyonun yapılmasında yarar var. Tam bir eşleşme olmasa da, en azından adaylar için yol gösterici olur. Böylelikle tercih sürecinde daha az sıkıntı yaşanır.
Aşağıda ele aldığım maddeleri ÖSYM Başkanı Prof. Özer ile konuşmadım, çünkü onun alanına girmiyor. ÖSYM, çerçevenin içini doldurmakla yükümlü. Genel çerçeveyi, tasarımı YÖK çiziyor, içini ÖSYM dolduruyor. ÖSYM, sınavın uygulayıcısı ve değerlendiricisi; yani çerçevenin içini kaliteli bir şekilde doldurmak, ÖSYM’nin işi… ÖSYM çerçevenin içini, MEB’in kendisine verdiği enstrümanlarla, yani müfredatla doldurmaya çalışıyor. Şimdi ele alacağım, dikkat çekeceğim konular, ÖSYM’nin kapsamı dışında kalıyor…ÖSYM Başkanı ile teknik konuları, uygulamayı, merak edilenleri ve kafama takılanları konuştum. Aldığım cevaplar, fazlasıyla tatmin ediciydi. Prof. Özer, her şeyi açık ve net bir biçimde açıkladı. Teknik konularla ilgili bir sıkıntım kalmadı…Şimdi ele alacaklarım, doğrudan ana çerçeveyi çizenlerle alakalı. Kısmen eleştireceğim, kısmen dikkat çekeceğim, kısmen yol göstereceğim, kısmen de 23-24 Haziran’ın röntgenini şimdiden çekeceğim. YÖK, eleştirileri dikkate alıyor; öngöremediği veya alelacele karar verdiği bazı uygulamalardan vazgeçti. Eminim, YÖK bu önerileri dikkate alır…PISA VE TIMSS DESTEKLENMELİTYT’de soruların içine gömülecek olan bu uygulama, kesinlikle desteklenmeli ve genişletilmeli. Kısa veya orta vadede, tüm testlerde bu modele geçilmeli. Adaylar edindikleri bilgileri kullanabilmeli, bağıntı kurabilmeli ve çıkarım yapabilmeli. Ezberden kurtulmanın tek yolu bu! Bu uygulama, bizim çocukların uluslararası sınavlarda başarı düzeyini kesinlikle yükseltir. Yıllardır bir kısır döngü içerisinde dolanıp duruyoruz; hep aynı sınavlar hep aynı soru kalıpları. Sistem sıkışıp kaldı, tıkandı. En azından yeni bir soluk gelecek, böylelikle sıkıştığımız kalıpların dışına çıkacağız.TYT’DE SORU SAYISI DENGESİZTYT’de Türkçe ve Temel Matematik soruları 40’ar adet, fakat Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler testlerindeki sorular 20’şer adet. Neden böyle? Çok anlamsız! Tutarsız bir yaklaşım. Tamam, Türkçe ve Temel Matematik önemli, ama diğer iki ders önemsiz mi, ya da daha mı az önemli? Derslerin önem derecesini belirleyen, sadece soru sayıları mı? İki dersin soru sayılarının güdük kalması, hiçbir mantık kalıbına sığmıyor. Yalınlık ve sadelik , soru sayısının azaltılmasıyla sağlanmaz. Tüm testlerin soru sayıları eşitlenmeli, yoksa bunun bedelini sahada ağır öderiz. Soru sayısı azaldığı zaman, ölçmenin kapsayıcılığı düşer; ne kadar çok soru sorarsan, kapsayıcılığı daha rahat ölçebilirsin. Böylesi bir sınavda, büyük kitleleri etkileyen bir organizasyonda, hataları sonradan görme lüksümüz yok; sorunları önceden kestirmeli ve önlemimizi baştan almalıyız. SINAV SÜRELERİ ADALETSİZİkinci gün uygulanacak sınavlarda süre açısından adaletsiz bir durum var; iki test çözen için de 180 dakikalık süre var, üç testi çözen için de aynı süre, dört testi çözen için de… Evet, ideali iki test, ama üç testi çözen neden daha az avantajlı oluyor? Bunun ciddi bir biçimde gözden geçirilmesi gerekiyor…
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer, yenilenen üniversiteye giriş sınavıyla ilgili sorularımızı yanıtlamaya devam etti. Özer, PISA’da olduğu gibi formülün sorunun içerisinde gömülü olduğu sorular hazırlanacağını söyledi- YÖK Başkanı, ilk açıklamasında TYT’nin YGS benzeri olacağını; son açıklamasında ise, YGS’den farklı olacağını belirtti. Hatta YGS’nin ezbere dayalı olduğunu, TYT’nin bundan çok farklı bir test olacağını vurguladı. Bu ifadelerden hangisi geçerli? TYT, YGS benzeri mi olacak? Etrafta TYT’nin ALES tarzında olacağı efsanesi dolaşıyor...YÖK’ün çerçevesini çizdiği şekilde sorular olacak. Türkçe Testinde Türkçeyi doğru kullanma, okuduğunu anlama ve yorumlama becerilerini ölçme ve temel cümle bilgisi ve imla kurallarını kullanma becerilerini ölçmeye yönelik sorular olacak. Temel Matematik Testinde ise temel matematik kavramlarını kullanma ve bu kavramları kullanarak işlem yapma, temel matematik prensiplerini ve işlemlerini gündelik hayatta kullanma becerilerini ölçmeye ve temel matematik ilişkilerinden yararlanarak soyut işlemler yapma becerilerini ölçmeye yönelik sorular olacak. Örneğin Matematik testinde kullanması gereken formülün metinde verildiği ve o formülü ezberlemesine gerek kalmadan o bilgiyi kullanma becerisini ölçen sorular olacak.- Uluslararası sınavlar ile kıyaslarsak, ‘Şu yönteme benzeyecek’ diyebilir miyiz?Belki ALES’in lise versiyonu denebilir. PISA gibi, TIMSS gibi yaklaşımlar geliştirebiliriz. PISA’da, formül sorunun içerisinde gömülü oluyor, adayın çıkarım yapması isteniyor; öğrencinin verilen ile istenen arasındaki bağıntıyı kurması bekleniyor. Biz de, bununla ilgili soruları sistemin içerisine gömeceğiz. Bu uygulama, ilk etapta iki testi kapsayacak, yani Türkçe ve Temel Matematik testlerinde bu yapıyı uygulayacağız. Ortalama bir öğrenciyse, müfredatı takip ediyorsa, muhakeme yapma, analitik düşünme kazanımları güçlüyse, ekstra bilgilere ihtiyacı olmadan çok daha rahat bir şekilde yapabileceği bir sınav olacak. YGS’de de kısmen vardı bunlar, ancak şimdi yoğunluğu artacak.- Sınavların ayırt etme düzeyi nasıl olacak?Sınavın ayırt edici özelliği de yüksek olacak. Bilgi düzeyi bakımından çok yüksek olanlarlarla, çok iyilerle orta bandı ayırt edebilen, başarılı ile başarısız öğrenciyi de ayırt edebilen, ama bunu yaparken ana konsept olarak muhakeme yeteneğini ölçebilen bir sistemin ilk adımları olacak. Bu, bizim için de bir deneyim olacak, çünkü bir ilki deneyeceğiz... Örnek TYT kitapçığı yayınlandığında yeni yaklaşım daha net görülmüş olacak. Tabi örnek kitapçık, sadece yeni yaklaşımı adayların görmesine, anlamasına yönelik bir adım.- Bunun soruları yok ortada, ÖSYM’nin soru havuzunda böyle sorular yok, yeni sorular mı hazırlayacaksınız?TYT’de özellikle Türkçe ve Matematik Testine yönelik soru havuzumuzu yeni yaklaşımı yansıtacak şekilde güncelliyoruz. Dolayısıyla yeni soru havuzu oluşturacağız.Saat 10.15’ten sonra gelen alınmayacak- 15 dakika kuralına bir daha değinsek, çok önemli çünkü…Doğru. Bir kez daha vurguluyorum, bu yıl 09.45 kuralını uygulamayacağız. Daha önce adayların binaya alınma işlemi 09.45’de sona eriyordu ve sınav 10.00’da başlıyordu. Kamuoyunun da hassasiyetini dikkate alarak adayların binaya alınma işlemini 10.00’da sonlandırma kararı aldık. Yani 10.00’dan sonra sınav binalarına aday alınmayacak. Ancak, sınav cevaplama süresi 10.15’te başlayacak. Dolayısıyla aday saat 10.00’da sınav binasında, saat 10.15’den önce de sınav salonunda olmak zorunda. Saat 10.15’ten sonra sınav salonuna gelen aday sınav salonuna alınmayacak. Bu karar uygulamaya da konuldu. Kasım ayında yapılan 2017 ALES-Sonbahar sınavında da bu kararı uyguladık ve bir sorun da olmadı. Sahadan aldığımız geri dönüşler de gayet olumlu.- Sınavlar neden bayramdan sonra, bayram zehir olmayacak mı?En uygun tarih 23-24 Haziran…- Sınavlar 23-24 Haziran’da, sonuçlar 31 Temmuz’da açıklanacak. Değerlendirme için, bu oldukça uzun bir süre değil mi?İlk gün yaklaşık 2 milyon 300 bin aday sınava katılacak, ikinci gün de buna yakın bir öğrenci sayısı olacak. Bu kadar adayın sınav sonuçlarının sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Onun için bu süre ideal…Araba anahtarı yasak olacak mı?- Takı, incik boncuk, küpe, anahtarlık kısıtlaması devam edecek mi?Şu anda yasaklar masamızda. Yasaklı olan tüm maddeleri sınav güvenliği açısından değerlendiriyoruz. Komisyon çalışması devam ediyor. Özellikle ev anahtarı ve ulaşım kartları odağımızda. Rapora göre iyileştirmeler yapabiliriz.- Araba anahtarı?Araba anahtarı sıkıntılı. Ancak raporu bekliyoruz. Değerlendirme rapordan sonra olacak.- Hukuk ve psikoloji bölümlerinin hangi puan türünden öğrenci alacağı merak konusu. Son durum nedir?Kılavuzla ilgili çalışmalar şu anda devam ediyor, yakında netleşecek. Puanlamalar, ham puanlar ve diğer konuların tümü ÖSYM ve YÖK’ün ilgili komisyonları tarafından çalışılıyor.- Geçen yıl değerlendirmede hata yapıldı. Bu olay savcılığa yansıdı mı, yoksa farklı bir uygulama söz konusu mu?Bu, sehven yapılan bir hataydı; sonradan düzeltildi. Dolayısıyla yargıya yansıyan bir durum söz konusu değil.
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer, yeniden düzenlenen üniversiteye giriş sınavıyla ilgili kafalarda oluşan soru işaretlerine açıklık getirdi. Özer, “Açık uçlu, kısa cevaplı sorular yok, olmayacak” dedi ve sınavla ilgili bundan sonra bir değişikliğe gidilmeyeceğini söylediMilyonlarca öğrenciyi ve ailesini yakından ilgilendiren üniversite sınavına ilişkin belirsizlikler devam ediyor, kolay da bitecek gibi gözükmüyor...Haftanın 4-5 günü okullardayım. Yeni sınav sistemi ile ilgili adaylara bilgi veriyorum. Herkes birbirinden bir şeyler öğrenme telaşında. Sınav ücreti, açık uçlu soruların akıbeti, soru sayılarının azlığı, yığılmalar, tercihlerde yaşanacak sıkıntılar vb. belirsizlik yaratan konular arasında yer alıyor.Süreci doğrudan etkileyen ve sistemi açıklayan bir çok konuya henüz net açıklamalar getirilmedi ve yapılan pekçok açıklama da birbiriyle çelişiyor. Belirsizlikler, aksaklıklar ve tutarsızlıklar öğrenci ve veli üzerindeki baskıyı artırıyor.Sistem yalınlaştı, ancak sorunlar çoğaldı. Benim de aklımda birçok soru işareti, birçok belirsizlik var. Sabah anlattığım şey, akşam değişiyor. Öğrenciye anlattığım, ertesi gün geçerliğini yitiriyor. Baktım olacak gibi değil; çaldım, ÖSYM Başkanı’nın kapısını...Dedim, en doğru bilgiyi o verir...ÖSYM’nin kapısından girerken, değişik duygularla içindeydim. Üzerine titrediğimiz kurum, son yıllarda epey hırpalandı. ÖSYM’nin kurucusu rahmetli Prof. Dr. Altan Günalp aklıma geldi. Ne büyük emek verdi, ne çok emeği geçti bu kuruma...ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer göreve yeni atandı, atanalı henüz 2 ay oldu...Güler yüzle karşılıyor.Samimi, içten ve doğal...İlk izlenim böyle...Prof. Özer, daha önce Bülent Ecevit Üniversitesi rektörüydü. Başarılı çalışmalara imza atmış, akademik camiada takdir görüyor, yenilikçi ve öğrenci dostu...‘Yapılanları ve yapacaklarımızı konuşalım, bunlar ön planda olsun’ diyor. Üstüne basa basa, ‘Ben değil, kurum ve yapılanlar önemli’ diyor.Bir çırpıda, kısa süre içinde gerçekleştirdiklerini ve hedeflerini sıralıyor... Daha sonra, gündemdeki konumuza geldik...Peşpeşe sorularımı sıraladım, çok açık ve dürüst bir şekilde hepsini yanıtladı...İkinci sınavın adı ne?- Sistemin genel adı ‘Yükseköğretim Kurumları Sınavı’. 23 Haziran’da uygulanacak ilk oturumun adı ‘Temel Yeterlilik Testi’. Peki, 24 Haziran’daki sınavların adı ne, ikinci sınavın adı belli oldu mu?Gülüyor...Henüz belirlemedik, adını yakında açıklayacağız... Önümüzdeki hafta belirlenecek!- Sınavların ücreti belirlendi mi? 120 TL tellaffuz ediliyor...Bu konu da masamızda. Üzerinde çalışıyoruz, bir iki güne ücretler belirlenir, şu anda YÖK ile görüşmeler devam ediyor. Sınav ücretini yakın zamanda açıklayacağız, ancak 120 TL olmayacak, daha aşağıda olacak. Daha önce de belirttim, kâr amacı gütmüyoruz, kurum zarar etmesin yeter... İki sınavın ücreti 120 TL’den aşağıda olacak, 100-120 arası bir şey olacak. Tek sınava katılanlar, 50-60 TL gibi bir ücret ödeyecekler...Açık uçlu soru yok!- Açık uçlu sorular n’oldu; devam mı, tamam mı? YÖK Başkanı, açık uçlu soruların TYT’de olacağını belirtmişti...Açık uçlu, kısa cevaplı sorular yok, olmayacak!- Sınav sisteminde yine, yeni değişiklikler olabilir mi? Adaylar bu konuda tedirginlik yaşıyor...Yok, artık bir değişiklik olmaz! Kılavuzla ilgili tüm detayların kararı açıklandı, başvuru tarihi açıklandı. YÖK, ocak ayında kılavuzu onaylayacak, mart ayında da başvurular yapılacak. Bu saatten sonra artık bir değişiklik olmaz, o iş bitti...- Örnek sorular yayınlanacak mı?Bu konuda çalışmalarımızı tamamladık, son kontrolleri yapıyoruz. Örnek sorular önümüzdeki hafta yayınlanacak. Bu, sadece fikir verme amacını taşıyor; kimse, sorular aynen bu şekilde olacak beklentisinde olunmasın. Tüm soru kitapçığını yayınlamayacağız, bunun sakıncaları olabilir, ama her branştan örnek soruları yayınlayacağız...10.00’dan sonra giriş yok- 15 dakika kuralı kaldırıldı mı?Tartışmalara neden olan 09.45 kuralını uygulamayacağız, bu uygulamayı kaldırdık. Geçmiş yıllarda olduğu gibi sınav başlama saati 10:00 olacak, ancak ben 15 dakika kuralını kaldırdık demedim! Kamuoyu rahatladı, burası güzel; ben, saat 10.00’dan sonra gelenler sınava alınmayacak dedim. Şurası çok önemli; aday, saat 10.00’da sınav salonunda bulunmak zorunda. Saat 10.00’da sınav salonunda olmayan aday, bina içinde dahi olsa, sınava katılamaz. Sınav görevlileri, saat 10.00’da kapıları kapatacak, saat 10.15’te de sınavı başlatacak...Engellilere engeller ortadan kaldırılacakEngelli, sağlık sorunu ve özel durumu bulunan adaylara yönelik 14 ilde, 15 sınav merkezinde yürütülen sınav merkezi uygulamasını 2018 yılı itibariyle tüm illerde sunmayı planlıyoruz. Bu durumda bulunan adaylar için her türlü kablolu ve kablosuz iletişimi kesilmiş sınav merkezleri oluşturuyoruz. Engelli adaylara yönelik sınav merkezi uygulamalarımızı 2018’den itibaren yaygınlaştırmayı ve yıl sonu itibariyle de tüm yurtta sunmayı hedefliyoruz. Böylelikle özel durumu bulunan adaylar, başka bir ildeki merkeze gitmek zorunda kalmadan, yaşadıkları illerde oluşturacağımız merkezler vasıtasıyla hizmetlerden kolaylıkla yararlanacaklar. 2018 yılından itibaren hedefimiz, herkes için her yerde olmak. Erişilebilir olmak, bizim tek hedefimiz; buna çok büyük önem veriyoruz. Biz, kamu hizmeti veriyoruz, kâr amacı güden iktisadi teşekkül değiliz. Kamu hizmeti, o hizmeti herkes için en kolay ulaşılabilecek bir şekilde sunmak demektir.Görevlilere ödemeler artık gecikmiyorSınav görevlilerinin hak ettiği sınav ücretlerinin, hak eden kişilerin hesaplarına yatırılma zamanlarında düzenleme yaptık. 19 Kasım tarihinde uygulanan ALES sınavında görev alanların ücretlerini 22 Kasım tarihinde, yani 3 gün sonra hemen ödedik. Bu uygulama ilk kez oluyor. Sınavda görev alanlar şaşırdı, çünkü daha önce 15-20 güne uzayan bir zaman diliminde ücretler ödeniyordu.İstanbul ve İzmir’de sınav kapasitesi artırılıyor...2018’de İstanbul ve İzmir’de e-Sınav kapasitesini artırmayı hedefliyoruz. ÖSYM olarak İstanbul, Ankara ve İzmir’de elektronik sınav hizmeti veriyoruz. Üç merkezde aynı anda 5 bin 500 aday sınava katılabiliyor. Adaylar, e-Sınav merkezlerine yoğun bir ilgi gösteriyor. İstanbul’da e-Sınav kapasitesini 500’den bine, İzmir’de 125 olan aday kapasitemizi 500’e çıkarmayı hedefliyoruz.Geç başvuru yapan istediği ilde girecekÖSYM, daha önce sınavlara normal başvuru tarihileri dışında ‘geç başvuru’ uygulaması başlatmış, ancak bu durumda bulunan adaylara sadece Ankara’da sınava girme koşulu getirilmiş. Sınavlara geç başvuru yapan adayları rahatlatan yeni bir karar aldık; sınavlara geç başvuru yapan adaylara sınava sadece Ankara’da değil, istedikleri ilde sınava girebilme olanağı sağladık. Adaylar, geç başvuru yaptıkları gün, istedikleri sınav merkezini tercih edebilecek ve istediği sınav merkezinde sınav girebilecek. Ayrıca e-YDS’ye giren adaylara yönelik yeni sınav için 3 ay bekleme koşulunu kaldırdık. e-YDS’ye katılan adaylar, girmiş oldukları sınav tarihinden itibaren 3 ay süresince yeniden sınava başvuramazlar kısıtlamasını iptal ettik. Böylelikle adaylar, e-YDS’ye herhangi bir süre kısıtlaması olmaksızın başvuru yapabilirler.34 ‘joker aday’ tespit edildiÖSYM tarihinde ilk kez ‘Sınav Sonuçlarını İzleme ve Değerlendirme Birimi’ kurduk. Daha önce de böyle uygulamalar yapılmış, ama bağımsız bir birim olarak değil... Bilgiler ve değerlendirmeler farklı farklı birimler toplanmaya çalışılıyormuş. ÖSYM tarafından son 10 yılda yapılan tüm sınavları masaya yatıracağız, son 10 yılın sorularını incelemeye aldık. Tabii burada sınavlara giren herkesi zan altında bırakma düşüncesinde değiliz. Her bir sınav için derinlemesine ‘olağandışılık analizi’ yapılacak. Biyometrik analiz yaparak bir adayın yerine başka birinin (Joker) sınava girip girmediğini tespit edeceğiz. ‘Sınav Sonuçlarını İzleme ve Değerlendirme Birimi’ her bir adayın girmiş olduğu aynı tip sınavlardaki sınav sonuçlarını değerlendirecek ve olağan dışı bir duruma rastlaması halinde gerekli yasal işlem başlatılacak. Sınav güvenliğine yönelik çalışmalarımız devam ediyor. Sınav güvenliği, bizim en hassas noktamız. Analizleri tamamlamak üzereyiz. Sınav sonuçlarını çok farklı varyasyonlarda değerlendirebiliyoruz. ÖSYM, bugüne kadar savunma pozisyonundaydı, hep kendini savunmak zorunda kalıyordu. Artık savunma durumundan çıkmak istiyoruz. İlk olarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülmekte olan soruşturmalara yönelik sınav sonuçlarını analiz etmeye başladık. Eskiden bu süreç çok uzun sürüyordu, artık bu taleplere anında cevap veren bir birimimiz var. Birim, şu ana kadar 34 joker aday belirledi. 43 adayın sınav sonuçlarını iptal ettik, ayrıca 77 kişi ile ilgili suç duyurusunda bulunduk.YARIN:- TYT’nin içeriği ne olacak, adaylar YGS ile benzer bir sınavla mı karşılaşacak?- Soru sayısının azalması puanlamada yığılmaya neden olur mu?- Hukuk, psikoloji hangi puan türünden öğrenci alacak?- Barajı geçen aday sayısı artar mı, bu durum lisans ve önlisans programlarını nasıl etkileyecek?
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, yeni liseye giriş sistemiyle ilgili detayları açıklamaya devam ediyor...Nitelikli ya da puanla alınacak okullar için haziran ayında yapılacak sınavda öğrencilere 90 soru yöneltilecek ve 135 dakika süre verilecek. Bunların arasında açık uçlu soru olmayacak. Sınav ücreti ise alınmayacak. Örnek sorular aralık ayında yayınlanacak.Aslında olması gereken buydu!Baştan söyledik, böylesi nitelikli (!) bir sınavda 60 soru az olur, bunun artırılması gerekir dedik, yetkilileri uyardık...Geç oldu, ama dediğimiz oldu!MEB, sonunda doğru yolu bulacak, gidişat bunu gösteriyor.İlginç olan, bu işi bilenlerin, doğruyu bu kadar süre sonunda bulması!120 bin öğrencinin alınacağı, yaklaşık 300 bin adayın katılacağı bir sınavda 90 soru ideal, süre de makul gözüküyor...Şimdilik bir sıkıntı yok!Açık uçlu soruların olmamasını yadırgadım!Keşke olsaydı...Bakan, kendince haklı sebepler ileri sürmüş...Kısmen haklı olabilir, ama mantıklı değil...Bence, riski göze alamadı; durduk yere başımıza iş çıkarmayalım dedi, işin kolayına kaçtı...Önce şu işi kazasız belasız bir halledelim, gidişata göre önümüzdeki yıllarda düşünebiliriz dedi...Liselere yerleştirmelerde okul başarı notu dikkate alınmayacak.Burada da aynı yaklaşımı görüyoruz; aman durduk yerde başımıza iş çıkarmayalım, bir de bununla uğraşmayalım mantığı burada da işliyor...Sınavda 20 fen, 20 matematik, 20 Türkçe, 10 inkılap tarihi, 10 din kültürü ve ahlak bilgisi , 10 da yabancı dilden soru çıkacak .Bu soru dağılımı TEOG’dan çok farklı değil. Eski adıyla dershane, yeni adıyla etüt merkezi bağımlılığı olmasın diye soruların 8’inci sınıf müfredatından sorulması da yerinde bir uygulama...Sınavın ücretsiz olması çok güzel...Sayın Bakan’ın vurguladığı gibi, bu yıl sınav başvurusu biraz fazla olabilir; olsun...En azından çocuklar kendilerini bir denemiş olurlar, ancak önümüzdeki yıldan itibaren başvurular makul düzeyde olur.600 veya 850 nitelikli ya da sınavla girilecek okul sayısı oldukça az. Türkiye genelinde 12 bin dolayında lise var, bu kadar da nitelikli okul var!Bence, dengesiz bir durum...Ben derim ki, nitelikli okul sayısını Türkiye geneli olarak değil de, il bazında belirleyin. Böylelikle büyük şehirler haricindeki diğer illerden, en azından birkaç liseyi daha kurtarmış oluruz.Doğru fikirlere açıksınız, mantıklı önerileri dikkate alıp, geç de olsa devreye sokuyorsunuz, bunu da dikkate alın; nitelikli veya sınavla girilen liseleri, Türkiye geneli olarak değil de, il geneli olarak değerlendirin...
Aslında cam filmi hep yasaktı, hiçbir zaman serbest olmadı. Kimse, ‘cam filmi serbestti, yasak getirildi’ demesin, fakat sürekli kriterler sürekli değiştirildi…Eleştirsek de, cam filmi uygulamasında en azından bir kriter var.Nedir, o kriter?Görüntünün engellenmemesi…***Peki, yeni üniversite sisteminin bir kriteri var mı?Var!Nedir?Değişen sınav sistemi, yeniden değişiyor; tek kriter bu!Doldur boşalt! ***Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi?‘Sınavı kaldırın!’ dedi…YÖK, ne yaptı?‘Yalın, sade, basit bir sistem hazırladık’ dedi.Aslında göz boyadı!Rahmetli Erbakan’ın sözü aklıma geldi: ‘Seni gidi taklitçi seni…’ derdi…Allah rahmet eylesin…YÖK, 1997 ÖSS-ÖYS sistemini taklit etti!1997-ÖSS’de;Matematik’te 44,Türkçe’de 44,Fen Bilimleri’nde 18 Fizik, 14 Kimya, 12 Biyoloji,Sosyal Bilimler’de 19 Tarih, 13 Coğrafya, 11 Felsefe Grubu sorusu sorulurdu…Yeni açıklanan sistemin bundan farkı ne?Tek fark, sınav tarihleri…Biraz da soru sayılarını kırpmışlar!***26 Ekim tarihinde YÖK Başkanı Saraç “Testlerle ilgili değişiklik olmaz. Sistemde yeni bir revizyon gündemde değil. Yeni sistem ile konsept değişiyor. Bundan dolayı giriş sistemini daha yalınlaştıran, daha sade bir sisteme yönelik bir hazırlığımız var, fakat öğrencilerimiz ve ailelerimiz kesinlikle tedirgin olmasınlar. Çalışma şekillerini etkileyecek bir değişiklik söz konusu olmayacak. Bunu, YÖK Başkanı olarak sarahatle ifade ediyorum. Ailelerimiz ve öğrencilerimiz, asla tedirgin olmasınlar. Öğrencilerimiz, çalışma şekillerini değiştirmesinler” ifadesini kullandı …Metinden cımbızla bir alıntı yapıyorum: “…Bunu, YÖK Başkanı olarak sarahatle ifade ediyorum.”Sarahat, ‘net bir biçimde’ anlamına geliyor…Anlamı böyle, ama uygulama farklı oluyor! Derken…TYT’de Türkçe’nin içine Tarih, Felsefe ve Biyoloji yeterliliğini ölçen sorular, Temel Matematik testine de Fizik, Kimya ve Coğrafya yeterliliğini ölçen sorular eklendi…Türkçe ve Biyoloji, Matematik ve Coğrafya eşleşmesi enteresandı…Hatta trajikomik bir eşleşmeydi…***Baktılar olacak gibi değil, giriş kısmı ağdalı bir basın bildiri yayınladılar…Bildirinin giriş kısmı, Cern’de yapılan deneylerin önsözünü çağrıştırıyor…“Dünyada bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, yükseköğretim sistemlerini, öğretimin amaç ve içeriğini, metodolojilerini, ölçme ve değerlendirme yöntemlerini değişime zorlamaktadır. Gelişmeler ve değişim ihtiyacı kapsamında ülkemizin, her düzeyde nitelikli insan kaynağına ihtiyacı olduğu dikkate alınarak yükseköğretime geçişte yeni bir ölçme ve değerlendirme sistemine ihtiyacı olduğunu kamuoyuna açıklamıştık …”***Sonrasında, yetersizliklerine bir takım çözüm önerileri uyduruluyor…“Bu süreçte öğrenciler, kamuoyu ve ilgili paydaşlar tarafından yapılan çeşitli görüşlerin ve iletilen taleplerin her biri Kurulumuzca değerlendirilmiş olup, gündeme getirilen görüş ve taleplerin öne çıkanları aşağıda özetlenmiştir…” diye metin uzuyor.Hani değişiklik olmayacaktı?Hani sınav olmayacaktı?İkisi de olmadı, ikisini de beceremediniz! Allayıp pullayıp, eski sistemi yeniden servis ettiniz…***Bazen düşünmüyor değilim…Bu sistemi hazırlayanlar şaka mı yapıyorlar, yoksa işi mi bilmiyorlar?Ben, 32 yıldır bu mesleği icra ediyorum, böyle bir komedi görmedim!Bunu, sarahatle ifade ediyorum !
Bakanın açıklamaları kimseyi tatmin etmedi!Yetersiz kaldı...Netleşmeyen birçok konu başlığı var...Nitelikli (!) 600 okula, nitelikli (!) yüzde 10’luk öğrenci grubunu nasıl seçilecek?60 soru, bu derde derman olmaz!Yığılmalar olur, aynı puana sahip onbinlerce öğrenci olur...TEOG’u bile mumla ararız...17 bin birinciye, 17 bin daha ekleriz...Bu okullar için amansız bir yarış olur...Etüt merkezleri, merkezdeki yerini sağlamlaştırır...Özel dersler, özelliğini korur!Liseler, üniversiteye hazırlama merkezlerine döndü...İlkokullar da liseye hazırlama merkezine döner...***‘Adrese dayalı sistemde trafik rahatlar’ dediniz...Özel okullar buna dahil mi?Değil...Devlet okululları mahalleden, özel okullar şehirden seçilecek!Ayrımcılık olmuyor mu?Eğitimi, ‘nitelikli’ ve ‘özel’ diye ayrıştırıyorsunuz!Eğitim hakkı, mahalle veya bölge ile sınırlandırılamaz!Puanım yeter veya yetmez, bu ayrı bir konu...Ama benim eğitim hakkım kısıtlanamaz!Ben, istediğim okulu, istediğim bölgeden seçerim...***‘Sınavı kaldırdık’ diyorsunuz, ama ortada bir sürü sınav türü dolaşıyor!Nitelikli okullar için bir sınav...Yabancı okullar için bir sınav...Türk özel okulları için bir sınav...Eee, bu nasıl bir yalınlık, bu nasıl bir sadelik?Her sınav için ayrı bir para, her sınav için ayrı bir çaba!Anadolu’daki çocuk bu sınavlara nasıl gelecek, nerede kalacak?Örneğini verdiğiniz Tatvan ve Erciş’teki çocuk bu sınavlara nasıl katılacak?***Geçen yılın TEOG puanları, emlakçıların çekmecesinde yerini alır...Önce puan, sonra metrekare...Evler, metrekare biriminden değil, puan biriminden satılır!Kiralar yükselir...Daire fiyatları ‘puanı 2 bin TL’den başlar...450 puanlık evin fiyatı 900 bin TL!***Her mahallede her okul türü ne yazık ki yok!Çocuklar arasında mahalle kavgaları çıkacak...Bizim çocukluğumuzdaki ‘sen bizim mahalleden geçersin!’ sözü gerçek olacak...Bu sistem, özel okullara ilgiyi artırır...Nitelikli okullara giremeyen, nitelikli eğitimin derdine düşecek...Mahallede meslek lisesi varsa...Mahallede imam hatip varsa...Para konuşacak!Doğru özel okullara...***Farklı seviyelerdeki öğrenciler aynı sınıflarda toplanacak...Buna, ‘kaynaştırma süreci’ diyorsunuz...Ben, buna ‘kaynama süreci’ diyorum...Bilgi düzeyi yüksek öğrenciler, arada kaynayıp gidecek...