17 Aralık’ta gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonu kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan Reza Zerrab’ın eşi şarkıcı Ebru Gündeş’in ne söyleyeceği merak konusuydu. Gündeş, bir haftalık suskunluğunu salı akşamı canlı olarak ekrana gelen O Ses Türkiye yarışmasında bozdu. Zaten yarışmaya çıkıp çıkmayacağı merak konusuydu. Acun Ilıcalı, programı açar açmaz sözü Gündeş’e bıraktı. Gündeş, “Reza, çocuğumun babası ve kocam. Severek evlendik ve evlenirken ‘İyi günde ve kötü günde beraber olacağız’ dedik. Karanlıktan geçiyoruz. Her gecenin bir sabahı var, biliyorum. Evlenmeden önce de işimi yapıyordum, sonra yaptım ve şimdi de yapacağım. Sadece çocuğumun incinmesini istemiyorum” dedi. Tabii ki gözyaşlarına hâkim olamadı. Bu gözyaşları sosyal medyada alay konusu oldu ve reyting için yapıldığı eleştirilerinin hedefi oldu. Bence gözyaşına gerek yoktu. Fakat kesinlikle Ebru Gündeş, canlı yayında konuşma yapıp duygularını anlatarak doğru bir hareket yaptı. Reza Zarrab’tan önce de Ebru Gündeş vardı, sonrasında da yapması gerekeni yaptı. Susup konuşmasaydı olmazdı. Bence gecenin en garip tepkisi Hadise’den geldi. Ekibiyle birlikte “Biz Burdayız” şarkısını söyledi. Şarkıya da “Bize laf atanlara, kıskananlara sesleniyoruz. Siz bize laf atın, biz devam ediyoruz” diyerek başladı. Bu lafları da Gündeş’e destek hareketi yaparak söyledi. Ama şarkının sözlerine bakın: Düzeni yap-boz sananlar/Para pula mülke takla atanlar/Bu alana giremez böylesi işte/Ne deriz biz?/Anlayan anlar… Hadise Gündeş’e nasıl destek oldu anlamadım…Beni Böyle Sev gülümsetiyorAlper Saldıran ve Zeynep Çamcı’nın başrolleri paylaştığı Beni Böyle Sev kabul edelim, şu anda ekranın en tatlı işi. Niye tatlı diyorum? Çünkü her izlediğimde yüzümde bir tebessüm bırakıyor. Dizinin öyle büyük entrikalarla işi yok. En fazla Ömer’in babasının Ayşem’e ve ailesine yaptığı saygısızlıklara şahit oluyoruz. Evet, o saygısızlıkları küçümseyerek dile getiriyorum. Çünkü diğer dizilerde öyle entrikalar kuruluyor ki, bunlar devenin yanında kulak kalır. Ayrıca müthiş bir oyuncu kadrosu var. Dizide, Lale Mansur, Güven Kıraç, Altan Gördüm, Erdem Akakçe, Burcu Biricik, Bala Atabek, Yusuf Akgün, Fatih Koyunoğlu, Meral Asiltürk, Selen Uçer rol alıyor. Mert Turak ne yazık ki, bu bölüm ayrılıyor. Fonda Orhan Gencebay bize beni Böyle Sev derken, dizinin kahramanları aile, vefa, arkadaşlık duygularını yeniden hatırlatıyor.
Daha önce 14’üncü bölümde final yapacağı açıklanan Kayıp devam kararı aldı. Ancak pazartesi akşamı yayınlanan 14’üncü bölümünde adeta bir final izledik. Zaten Doğan TV CEO’su İrfan Şahin verdiği bir röportajda her 13 bölüm bir final yapacaklarını açıklamıştı. Dizi, Mehmet’in kardeşi İnci’nin ölmesiyle başladı. Hastane sahneleri olağanüstü çekilmişti. Gözyaşları içinde izledim. Kerem sonunda ailesine kavuştu. Sırlarda bir bir açığa çıktı. Meğer Kerem’i kaçırtan kişi Özlem’miş. Kemal’in çocuğunu aldırtmasıyla ona evlat acısını yaşatmak istemiş. Bunun içinde eski sevgilisi Faik’i kendisiyle tekrar birlikte olma vaadiyle ikna etmiş. Buraya kadar gerçekten şahane fikir. Seyirciye de, bana da ters köşe oldu. Özlem’den bir kötülük bekliyordum ama bu kadarı fazla geldi. Çünkü bize baştan beri çizilen Özlem’in bu kadar kötü olması inandırıcı değildi. Özlem hırsla Kemal’e ceza vermek istemiş olabilir. Ama bir çocuğun parmağının kesilmesine sessiz kalamazdı. Fahri öldürüldükten sonra hedefin sevgilisi Mehmet olduğunu bilip onunla günü gün etmemeliydi. İnci’nin ölümüne o sebep oldu. Şu da kabulümdü. Her şey ortaya çıkarken birkaç detayda Özlem’in o anlarına da tanıklık edebilirdik. Tıpkı Behzat Ç.’nin ilk sezon finalinde olduğu gibi yapılabilirdi. O zaman inanırdık. Bunlar bana biraz reyting kokan hareketler gibi geldi.İlker Kaleli muhteşemdiİnandırıcılık sorunları olsa bile kesinlikle şahane bir final hesabıydı. O nedenle senaristi kutluyorum. Eğer Kayıp böyle final yapsaydı çok konuşulurdu. Mesele şimdi başlıyor. Bundan sonra hikâyeyi nasıl kotaracakları çok önemli. Çünkü Mehmet ve Özlem aşkına bizi ikna etmeleri çok zor. Kayıp Şehir’den beri dile getiriyorum. İlker Kaleli tek kelimeyle ekranda oyunculuk dersi veriyor. Risk alıyor, farklılık peşinde koşuyor ve duygusunu ortaya koyuyor. Kayıp’ta da beni her hafta kendisine bir kez daha hayran bırakıyor. Kendimi Faik’e küfrederken de buluyorum, onunla birlikte ağlarken de… Sonuçta Kayıp pazartesi akşamı ekrana gelen bölümüyle nefes kesti. Ama reytinglerde ne yazık ki, yine alt sıralarda yer aldı. Tüm Kişiler’de 2.75’le 24’üncü, AB’de 2.53’le 19’uncu oldu. Umarım bundan sonraki 13 bölüm daha fazla izleyiciyle buluşur. Çünkü Kayıp, bu sezon başlayan kaliteli işlerin başını çekiyor. ‘Kelime Oyunu’ bitirilmemeliİhsan Varol’un beş yıl önce Bloomberg HT’de sunmaya başladığı Kelime Oyunu, Ciner Yayın Holding’in Show TV’yi satın almasıyla transfer oldu. Daha önce butik bir kanalda marka olmuş Kelime Oyunu bu kez kaderini canavarlar sofrasında çizecekti. Saati değişti, stüdyosu büyüdü ama İhsan Varol ve ekibi duruşundan hiçbir şey kaybetmedi. Gezi Olayları’nda da tavrını ortaya koydu, yolsuzluk skandalında da… Sonuç mu? Geçtiğimiz gün “Halk ağzında rüşvet alan kişi kimdir?” diye sordu İhsan. Cevap “Yiyici”ydi. Kelime Oyunu bu sorunun ardından yayından kaldırıldı. Resmi açıklama reytinglerinin düşük olmasıydı. Show TV, tam kendisini topluyor derken yine bir yanlış karar imza atıyor. Kelime Oyunu’nun kanala ciddi bir masrafı yok. Düşük prodüksiyonlu bir program. Onu yayınlamak kanalı zora sokmaz ama yayından kaldırmak göreceksiniz çok şey kaybettirecek. İzleyiciye kanalın bir tarafı olduğunu düşündürecek, güven kaybı yaratacak. İhsan Varol, eski mesai arkadaşımdır. Daha önce de yazdım, son 5 yılın da en iyi keşfidir. Ekranda samimiyetiyle hepimizin ağabeyi, kardeşi, oğlu olmayı başarmıştır. O nedenle Show TV bu saçma kararından acilen vazgeçmeli. Bir başka önerim ise yine eski kanalına yani Bloomberg HT’ye geri dönmesi. Kelime Oyunu ekibi zaten orada izleniyordu ve eminim izlemeye devam edeceğiz.
Hakan Yılmaz, Şebnem Bozoklu, Yeliz Şar, Fırat Doğruloğlu, Tuluğ Çizgen, Sezai Aydın, Enis Arıkan, Fatma Topbaş, Ali Yoğurtçuoğlu, Çağlar Çorumlu, Ruhi Sarı, Gamze Topuz, Alina Boz, Arda Anarat, Elif Verit’in rol aldığı Cesur Hemşire dizisi set ziyaretime devam ediyorum. Hakan Yılmaz ve Şebnem Bozoklu çekimdeler. Ama bir boş anlarını yakalayıp “Hadi artık biraz sohbet edelim” diyorum. Hakan Yılmaz’la ilk kez tanışıyoruz. Ancak nedendir bilinmez benim ona karşı önyargım vardı. Biraz ukala bir adamla karşılaşacağımı düşünüyordum. Ancak kendisiyle alay etmesini bilen ve mütevazı biri olarak çıktı karşıma. Cesur Hemşire’nin öyküsü yönetmen Bora Onur ve Hakan Yılmaz’a ait. Hazır sohbete başlamışken “Erkekten hemşire olur mu sorusunu sorduran dizi fikri neden çıktı” diyorum. Yılmaz, soruma kendi üslubuyla cevap veriyor: “Ayrılsak da Beraberiz’den beri rol aldığım işlerde aşk ve kadın-erkek ilişkileri vardı. Kadın ve erkek arasında yaşanacak ne varsa yaşamış biriyim. Profesyonel ilişki erkeği oldum. Artık kız peşinde koşacak adam değilim. 45 yaşıma geldim. (Gülüyor) Bu kez bir meslek hikâyesi yapalım ve hem mizah hem de ilişki oradan yürüsün istedik. Mesleği hemşire oldu.” Bora Onur ve Hakan Yılmaz haftada bir kez senaryo toplantılarına da katılıyormuş.Kadir İnanır arayıp “Bıyık bıraksın” dediHakan Yılmaz’ın sürekli bıyıklı oynaması aldığı eleştirilerin başında geliyor. Daha önce de yazmıştım. Sektörde bazı oyuncular için bıyıklı oynadıklarında reyting alındığına inanılıyor. Onlardan biri de Hakan Yılmaz. O da bu dertten mustarip. Yılmaz, “Ali Ayşe’yi Seviyor’da bıyıkları kestim, insanlar sete gelip ‘Ay size bakamıyoruz’ diyorlardı. Bozulmaya başladım. Bıyığı kesince maymuna mı benziyorum? Sonra reytingler düşmeye başladı. En son Kadir İnanır yapımcımızı arayıp ‘Ben 40 yıldır bıyıklıyım. Bıyık bıraksın’ dedi. Tekrar bıyık bıraktım ve reytingler yükseldi” diyor. Bugüne kadar Hakan Yılmaz’ı hiç dram oynarken izlemedik. Üstelik kendi projelerini yapabilecek güce sahip. Ben sizi dramda görmek isterdim diyorum. Kocaman bir iç çekip “Açıkçası ben de oynamak isterim. Ama bana hep komedi rolleri geliyor. İş yapmak ve para kazanmak zorundayım. Yapımcılara dram mı yapsak diye gittiğimde de hemen ‘Komedi olsun’ diyorlar. Seyirci de, yapımcı da seni bir kalıba sokuyor. Ama komedi işleri de ciddiye alınmıyor. Mesela sokakta sana enseye tokat davranabiliyorlar. Fakat Kenan İmirzalıoğlu’nun yürürken enseye tokat yiyeceğini zannetmiyorum. Biz aslında zor bir şey yapıyoruz. Bir insanı güldürmek çok zor” diyor.“Ben kusurlu birini oynamalıyım”Şebnem Bozoklu sette çok mutlu olduklarını söylüyor. 30 yaşından sonra kendisini mutlu eden şeyi bulduğun söyleyen Bozoklu, “Kendimi nasıl bir şeyin içinde konforlu hissettiğimi artık anladım. Çok düzgün birini oynadığımda mutlu olmuyorum. Benim mutlaka fırlama, kusurlu birini oynamam lazım. Ceyda karakteri de oyuncu olarak ihtiyacım olan şeyi tamamen karşılıyor. İlk defa sit-com’da oynuyorum ve tadını çıkarıyorum. Hakan’la oynarken hiçbir pasın gol olmadan dönmüyor” diyor. Hakan Yılmaz, “Şebnem’le Ronaldo’yla Messi gibiyiz. Çok uyumlu bir ikili olduk. Şebnem’le oynamayı çok istemiştim ve sonunda oldu” diye sözü bitiriyor. Cesur Hemşire’nin setinde geçirdiğim 6 saatte gördüm ki, herkes halinden memnun. 5’inci bölümden sonra çok daha iyi olduğuna inanılıyor. Dışarıda kar yağarken ben yola koyuluyorum, yönetmen Bora Onur ise oyuncularına “Oyun” diyor. Ben gerçek hayatıma yol alırken, onlar Ceyda ve Cesur’a rol alıyorlar.
Şimdi bu başlık nereden çıktı diyeceksiniz. Geçen hafta Hakan Yılmaz ve Şebnem Bozoklu’nun başrolleri paylaştığı Cesur Hemşire dizisinin Şekerpınar’daki setine konuk oldum. Bir de ne göreyim, sette başta yönetmen Bora Onur olmak üzere Hakan Yılmaz, Şebnem Bozoklu kaşınıp duruyor. Seti pire mi bastı diye düşünürken kurdeşen döktüklerini öğrendim. Ama öyle böyle değil, özellikle Yılmaz ve Onur’un anlatmakla bitmeyen kurdeşen anıları var. İnsanları güldürmek o kadar kolay değil diye espri yapıp konuyu kapatıyoruz. Onlar sahne çekmek için sete gittiklerinde ben dizide Alper karakterine hayat veren Ali Yoğurtçuoğlu ve Babür’ü Çağlar Çorumlu’yla koyu bir muhabbete giriyorum. Ali, Ankara’da Mojo oyununda izlediğim, enerjisi çok yüksek bir oyuncu. Sette tüm boş vakitlerinde de kitap okuyor. Çağlar, hem Güldür Güldür’de hem de Cem Yılmaz’la birlikte rol aldığı reklam filminde zaten bizi güldürüyor. Ne yalan söyleyeyim, Cesur Hemşire’de en sevdiğim karakterlerden biri Babür. Onu izlemekten çok keyif alıyorum. Sette kim uyumsuz diye ağızlarından laf almaya çalışırken içeriye Fatma Topbaş giriyor. Ona “Bayan enerji” adını koydum. İlk kez tanışmamıza rağmen etrafına enerji saçıyor. Günde 15 bardak çay içiyorNTC Medya’nın yapımcısı Mehmet Yiğit Alp, öğlen saatlerinde bize katılıyor ve bana seti gezdirip bilgiler veriyor: “Bu mekânı Tuzla Şekerpınar’da bulduk. 3 bin 300 metrekarelik bir alana kurduk seti. Dizimiz hastanede geçtiği için tamamen bir hastane dekoru yaptık. Ameliyathaneden yoğun bakım ünitesine kadar her şey aslına uygun yapıldı. Onun dışında dört ev ve bir greenbox alanımız var.” Mekân gerçekten çok büyük. Hava da soğuk olunca “Gelsin çaylar” diyoruz. Bu arada ekip sette dizi çekiyor. Ben de çaydan görevli arkadaşa “Hakan Yılmaz ve Şebnem Bozoklu sette ne içer?” diye soruyorum. Yılmaz, günde 15 bardak çay, 4 sade kahve içiyormuş. Bozoklu ise kahveci değil, çaycı. O da günü ortalama 10 bardak çayla bitiriyormuş. Çayları içip içimizi ısıttıktan sonra bu akşam yayınlanacak bölümün önemli sahnelerinden birinin çekimini izlemeye gidiyoruz. Sahnede Hakan Yılmaz, Şebnem Bozoklu, Sezai Aydın, Tuluğ Çizgen, Fırat Doğruloğlu, Gamze Topuz, Enis Arıkan ve Fatma Topbaş var. Uzun ve bol diyaloglu bir sahne.Esneme hareketleri yapıyorKendime hemen monitörün yanında bir yer ayarlayıp yönetmen Bora Onur’u gözlemlemeye başlıyorum. Ses ayarını kısığa almış biri Bora Onur. O kadar sakin duruyor ki, bende endişe yaratıyor. Birazdan patlayacak ve tozu dumana katacak diye korkuyorum. Ama onun hiç öyle tavırlarla işi yok. Hakan Yılmaz’ın kucağında bir çocuk var. Kendisiyle ilgilenmediğinde ağlamaya başlıyor. O nedenle onu sürekli zıplatıyor. Bel fıtığı olduğu için de sonra esneme hareketleri yapıp belini rahatlatıyor. Enis Arıkan ve Şebnem Bozoklu zaten çok yakın arkadaş. Yönetmenin her “Kestik” komutunda yan yana gelip bir şeyler kaynatmaya başlıyorlar. Ama setin genelinde müthiş bir huzur hâkim. Herkes birbiriyle çalışmaktan mutlu. Zaten aksi olsa nankörlük olurdu. Kışın iç mekânda, hafta 3 gün ve iyi oyunculardan oluşan bir kadroyla çalışmak herkese nasip olmaz. Bugünlük bu kadar… Yarın Hakan Yılmaz ve Şebnem Bozoklu’yla sohbetimizden notları aktaracağım.
Muhammet Uzuner, Melis Birkan, Özgür Çevik, Burak Sağyaşar, Meral Çetinkaya ve Burak Sergen’in başrollerini oynadığı Saklı Kalan perşembe akşamı ilk bölümüyle ekrana geldi. Dizi Melis Birkan’ın canlandırdığı Defne karakterinin ağlama sahnesiyle başladı. Telefonda sevgilisi Murat Cevher’in evli olduğunu karısının intihar etmesiyle öğrendiğini birisine anlatıyordu. Ardından cenaze evine gittik ve karakterlerimizle tanıştık. Muhammet Uzuner’in ilk göründüğü sahneyi çok beğendim. Sakallı haliyle de bir hayli karizmatikti. Keşke o sakalları kesmeselerdi diye düşündüm. Dizi, ikinci kadının cezasını ilk 15 dakikada kesti. Cevher ailesinin kusurlu ağabeyi Tarık, Defne’yi öldürtüp denize attırdı. Böylece seyirci rahatlatılmaya çalışıldı. Tabii ki bunlar benim tahminim. Çünkü dizide bize bunu açıklamadılar. Bence Murat’ın karısı Defne’yle ilişkisini öğrendiği için intihar etti. Normalde bu izleyicinin tepki göstereceği ve başrol kadını sevmemesini sağlayacak bir durum. Ama hikâye ilk 15 dakikada ikinci kadını öldürterek “Merak etmeyin, cezasını verdik” dedi. Ama sonra Defne birden hortladı. Ukrayna’da ihalede karşımıza çıktı. Murat’ı geçmişe götürünce Defne’yle ilişkisine de şahit olduk. Finalinde Gülce’nin Defne’nin ikizi olduğunu ve intikam almaya geldiğini öğrendik. Prodüksiyon özenliÖnce dizinin beğendiğim yönleriyle başlamak istiyorum. Mehmet Ada Öztekin’in resimleri çok güzeldi. Muhammet Uzuner, ilk 10 dakika bir tane repliği olmamasına rağmen bizi Murat Cevher olduğuna inandırdı. Burak Sağyaşar, bir yıl sonra çok doğru bir rolle ekrana döndü. Güvenlik müdürü Ömer ve onun evin küçük kızı Ece’ye olan aşkı bence bu hikâyenin en çok izlenecek yanı olacaktır. Sağyaşar’ın performansı iyiydi. Özgür Çevik, amcası ve babası arasında kalan, sıkışmış ama hırslı Onur’a bizi inandırdı. Burak Sergen’in canlandırdığı Tarık, ne yalan söyleyeyim en bayıldığım karakter oldu. Hele oğluna “Kusurlu bir babayı sevebilir misin?” dediği anda yarattığı duygu gönlümde kaldı. Meral Çetinkaya’nın büyük hayranıyım. Kendimi bildim bileli karşıma hep başka biri olarak çıkıyor. Her seferinde beni kendisine hayran bırakıyor. Sitare Cevher olarak da peruğu hariç yine çok inandırıcıydı. Dizide hayranlıkla izlediğim diğer şey, yapımcı Kemal Kurçer’in prodüksiyona gösterdiği özen oldu. Zengin dünyasının gerçekçi olması için hiçbir masraftan kaçınmamıştı. Bu arada perşembe akşamı dizide bir eylem görmekten hoşlandım. Malum ülke gündemi çok yoğun. Hayvan hakları için mücadele eden aktivistleri görmek bana bir “Oh” çektirtti. Dizinin senaryosu Funda Alp ve Tayfa’ya ait. Ancak ikinci bölümden sonra tamamen onların kontrolünde olduğu bilgisini aldım. Bana kalırsa senaryoda karakterlere derinlik katalım derken, duygu kaybolmuş, karmaşıklaşmış.Yayın saati yanlışMehmet Ada Öztekin, çok saygı duyduğum bir yönetmen. Dilini de sinemada çok beğenirim. Ama iş dizi olduğunda durum değişiyor. İşin görüntü kısmıyla o kadar ilgilenmiş ki, duyguyu kaybetmiş. Saklı Kalan’da da bol bol uçak, helikopter, deniz uçağı, Ukrayna, tekne izledik. Ama duygunun sağıldığı sahneler izleyemedik. Oysa görsellik kadar sahnelerin duygusu köpürtülseydi bambaşka bir sonuç olurdu. Dizinin müzikleri Kerem Türkaydın’a ait. Ancak kullandığı tema müzikleri işin ritmini o kadar düşürdü ki, bir ara uyuyacağımı hissettim. Oysa 22.00’den sonra seyirciyi ekrana çekmek için daha canlı temalar seçilmeliydi. Zaten bu dizinin PT 1’de yani 20.00’de ekrana gelmesi gerekirdi. Saklı Kalan, yolsuzluk operasyonunda flaş gelişmelerin yaşandığı bir akşam yayınlanarak bence şansız bir başlangıç yaptı. Haber kanallarına yoğun ilgi vardı. Dizi Tüm Kişiler’de 1.01 reytingle 83’üncü, AB’de 1.40’la 38’inci oldu. Bu kadarını asla hak etmiyordu. Saklı Kalan, iyi oyunculuklar, kaliteli prodüksiyon, başarılı resimlerle bana “Görüntü var ama duygu yok” dedirtti. Umarım, dizi ikinci bölümüyle toparlar. Ama kurtarmanın sırrı basit: Senaryonun konusu zaten basit, seyircinin anlamaması için karmaşıklaştırılacağına, seyirciye geçirmek için basitleşir, çatışmalar kuvvetlendirilirse ve reji de duyguyu sağmaya uğraşırsa izlenebilir.
Bu sezon reyting sistemi oyuncu kadrosuna ve kanalına baktığımızda en az iki sezon devam eder diye düşündüğümüz pek çok işin erken final yapmasına neden oluyor. O dizilerden biri de A.Ş.K. Hazal Kaya, Hakan Kurtaş, Nebahat Çehre, Aslı Tandoğan ve Kaan Urgancıoğlu’nun başrollerini oynadığı dizi iki bölüm sonra final yapacak. Peki, A.Ş.K. neden olmadı? En önemli nedeni Hazal Kaya ve Hakan Kurtaş’ın çok iyi oynamalarına rağmen ekranın gözde çifti olarak benimsenmemesi oldu. Ama bana kalırsa A.Ş.K.’ı hikâyesi ve senaryosu bitirdi. Azra karakterinin motivasyonunda ciddi sorun vardı. Dizideki kadın kahramanımız ne iyi olabildi ne de kötü… Ama gri de olamadı. Sevdiği adamı kurtarmak için aşkını satan bir kadına biz acımadık. Zaten senaryoda acımamamız için elinden geleni yaptı. Hangimiz ölmek üzere olan, hastanede 3 günlük ömrü kaldığı söylenen birisinin ölme ihtimaline karşı duyarsız olabiliriz? Hiçbirimiz… Evet, hayatta kötü insanlar var. Ama biz kahramanımız Azra’yla empati kuramadık. Totale hitap etmiyordu. Oysa A.Ş.K. Woody Allen’ın Maç Sayısı filminden esinlenerek ortaya çıkmıştı. Keşke filmdeki gibi olsaydı. Azra kötü karakterse öyle kalsaydı. Ama her hafta iyi ve kötü arasındaki çizgide kaldı. Kerem için de aynısı geçerli. Başta çok gururluydu, sonra hem aşkını sattı hem de yalanlarıyla onurunu… Niye bu kadar karaktersiz bir adamı sevelim ki? Ekranda hep aynı işler yayınlansın demiyorum. İlle de başrolleri iyi kadın ve erkekler de kaplamasın. Hatta başrollerin defoları olsun. Ama A.Ş.K.’taki başrollerin defoları karakterlerini yok etmişti. O nedenle izlenmediğini düşünüyorum. Fakat A.Ş.K., prodüksiyonuyla ve oyunculuk performanslarıyla bu yılın en dikkat çeken işlerinden biriydi. Romantik komedi sevenler “Kedi Özledi”yi izlemeliYarın vizyona girecek olan Kedi Özledi filminin önceki akşam galasına katıldım. Mustafa Şevki Doğan’ın yönetmenliğini, Baykut Badem ve Filiz Ekinci’nin senaristliğini üstlendiği filmde; Algı Eke, İlker Ayrık, Erkan Sever, Oya Aydoğan, Selim Erdoğan ve Burcu Biricik rol alıyor. 10 yıldır birlikte olan, birbirini çok seven Kadir ve Kıymet’in ilişkilerini mahvedişini ama Aşk adlı kedinin aracılığıyla da onarmasını anlatan filmde hem gülmek hem de ağlamak garanti… İlk yarısında atacağınız kahkahaların yerini ikinci yarıda gözyaşlarınız alacak. Konu basit ve klişe ama Mustafa Şevki Doğan’ın rejisi, Pinhani’nin müzikleri, oyuncuların doğallığı karşısında keyifli bir iki saat geçireceksiniz. Ben filmde özellikle Algı Eke ve Erkan Sever’in oyunculuk performansını çok beğendim. Algı Eke son yıllarda çok beğendiğim kadın oyunculardan… Hangi karakteri oynarsa oynasın inandırmayı başarıyor. Eminim, Kedi Özledi’yi izleyen kadınlar Kıymet’te kendilerini izleyecekler. Erkan Sever, filmde size yalan sanatının inceliklerini öğretecek. Oya Aydoğan rol aldığı her sahnede güldürecek. Bu arada filmdeki duran adam ve kırmızı elbiseli kadın göndermesi de gözümden kaçmadı. Kedi Özledi, romantik komedi severler iyi bir alternatif.
Şafak Sezer, Aydemir Akbaş, Hande Ataizi ve Başak Sayan’ın başrollerini paylaştığı Altındağlı, pazartesi akşamı ekrana gelmedi. Kanal internet sitesinden dizinin tanıtımı ve adını da kaldırınca özellikle sosyal medyada yayınına son verildiği haberleri yayıldı. Açıkçası hem reytingleri hem de içeriği nedeniyle ben de bu ihtimalin olabileceğini düşündüm. Kanalı ve yapımcıyı arayınca işin aslı ortaya çıktı. Efendim, Altındağlı yayından kaldırılmadı. Ancak hem içeriği hem de yönetmeni değişti. Adı da değişebilir. Yani anlayacağınız aynı ekip, başka yönetmen ve senaryoyla yeni bir dizi yapacak. Yapımcı Ali Gündoğdu, “Biz iyi niyetli bir Sopranos uyarlaması yapmak istedik. Ancak Şafak Sezer ve Aydemir Akbaş izleyicinin gözünde hep komediyle anımsandığı için karşılığını alamadık. O nedenle işi Türkleştiriyoruz. Komedi dizisi yapacağız. Ekip yeni konsepte çalışıyor. Dizinin yönetmenliğini de Mustafa Şevki Doğan üstlenecek” diyor. Şafak Sezer’in komedi de izleyicisi var. Türk Malı, Alemin Kıralı uzun süre devam eden dizilerdi. Mustafa Şevki Doğan’ın da yeni konsepte farklı bir anlayış getireceğini düşünüyorum. Ne derler, zararın neresinden dönersen kârdır. Zaten dizinin oyuncu kadrosu hepimize Kolpaçino’yu hatırlatmıştı. Umarım, yeni Altındağlı Kolpaçino izleyicisini bulur.Kansersiz Yaşam için Yaşa-Tır dedilerPazartesi akşamı Kansersiz Yaşam Derneği’nin Four Seasons Otel’de düzenlediği Yaşa-Tır etkinliğine katıldım. Meltem Cumbul’un sunuculuğunu üstlendiği geceye iş, sanat, cemiyet ve spor dünyasından isimler katıldı. “Kanserde erken teşhis hayat kurtarır” sloganıyla yola çıkan, Türkiye’yi gezip kanser taraması ve eğitim verilecek iki tır hazırlanması için düzenlenen gecede bağışlar Üç Adam; Eser Yenenler, Oğuzhan Koç ve İbrahim Büyükak tarafından toplandı. Kendilerinin 30 bin lira bağış yaparak başlattığı gecede iki tır parası toplandı. Finalde Nilüfer şahane bir konser verdi ve kulaklarımızın pasını sildi. Geceye destek veren herkese teşekkürler. Ne yazık ki, bu ülkede insanlar grip olur gibi kanser oluyor. Bu tırlar sayesinde hastaneye gidemeyen kişilere hizmet verilecek. Dilerim iki tır, yüzlerce tıra dönüşür.Turak Beni Böyle Sev’den ayrıldıBeni Böyle Sev dizisini izleyenler bilir, az mı bekledik Nezih ve Reyhan kavuşsun diye… Tam birbirilerine aşklarını itiraf ettiler ve biz ekran karşısında “Oh” demiştik ki, bu kez Nezih’in yani Mert Turak’ın diziden ayrıldığını öğrendik. Turak, Twitter hesabından “Kalbimin yarısını Cem Tabak’ın setinde bırakıp Beni Böyle Sev dizisinden ayrılmış bulunmaktayım. Ben dizimden ayrılmamak için elimden geleni yaptım ama bu yapım şirketinin kararıdır” diye açıklama yaptı. Ben de yapımcı Çağrı Bingüller’i arayıp neden böyle bir karar aldığını sordum. Bingüller, “Mert Turak’la 40’ıncı bölümde yollarımızı ayırıyoruz. Sinema filmi çekerken programımızı ona göre ayarladık. Tiyatro çalışmaları da var. O nedenle programlayamıyoruz. Bu durum bize uymadı. Şimdilik yeni bir karakter almak gibi bir niyetimiz yok. Sonrası için duruma bakacağız” dedi. Açıkçası Beni Böyle Sev’i takip eden biri olarak üzüldüm. Çünkü Mert Turak çok iyi bir oyuncu ve samimi bir Nezih karakteri çıkarmıştı. İki taraf için de hayırlı olur inşallah ama ben Nezih’i özleyeceğim.
Show TV, eylül ayında başladığı yeni sezonuyla bir türlü reyting listesinin ilk 10 sıralamasında yer bulamıyordu. Sadece çarşamba akşamları Pis Yedili kanalı yüksek reytingleriyle gülümsetiyordu. Sonra atv’den transfer ettiği Benim İçin Üzülme yükselişe geçti. Onu Star’dan transfer olan Dila Hanım takip etti. Kanalın kendi başlattığı projelerde yavaş yavaş görücüye çıktı. Adını Kalbime Yazdım, cumartesi akşamları varlık göstermeye başladı. İlk bölümüyle çok ses getirmedi ama her hafta katlanarak reytingini yükseltti ve kanalın AB’de en çok izlenen dizisi oldu. Bu ay Show TV, Altındağlı, Sevdaluk, Firuze, Aşk Ekmek Hayaller dizilerini başlattı. Ancak sadece Sevdaluk yüksek bir başlangıç yaptı. O nedenle Firuze ve Pis Yedili gün değiştirdi. Bu hafta Saklı Kalan görücüye çıkacak. Cumartesi Fox TV’den transfer olan Fatih Harbiye yarışa katılacak. Ancak kanalın yayın akışı birbirine karıştı. Bundan sonra pazartesi 20.00’de Altındağlı, salı 20.00’de Benim İçin Üzülme, 23.15’te Firuze ekrana gelecek. Çarşamba Pis Yedili akşamıydı. Ancak Sevdaluk yüksek reyting aldığı bundan sonra çarşamba 20.00 Sevdaluk’un saati oldu. Perşembe 20.00’de bundan sonra Pis Yedili ekrana gelecek. 22.00’de Saklı Kalan yayınlanacak. Cuma 20.00’de Dila Hanım yayınlanacak. Cumartesi 19.45’de Fatih Harbiye, 22.00’de Adını Kalbime Yazdım, pazar 19.45’te Aşk Ekmek Hayaller ekrana gelecek. Bu yayın akışına bakıldığında Show TV; salı, çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi varlık gösterebilecek. Ama en dikkat çekeceği gün cumartesi olacak. Çünkü Fatih Harbiye 5-6 reyting ortalamasına ulaşıyor. Adını Kalbime Yazdım ise 4-5 reyting… Üstelik aynı saatte yayınlandıklarında birbirlerinden seyirci çalıyorlardı. Şimdi arka arkaya ekrana gelmeleri ikisinin de ortalamasını yükseltecek. Uzun süre sonra ilk defa Show TV adını ilk 10 sıralamasında iki yapımıyla göreceğiz.İki bölüm sonra “Kayıp” olacakGerçekten karışık duygular içindeyim. Kayıp dizisinin izlenmeyeceğini başlamadan önce söyledim. Çünkü bu temayı Türk izleyicisinin sevmediğini defalarca gördük. Ama Kanal D, Kayıp dizisiyle karşımıza o kadar kaliteli bir iş çıkardı ki, biteceğini duyduğumdan beri üzülüyorum. Açıkçası bu sezon başlayan ve severek takip ettiğim işlerin başında geliyor Kayıp. Ama hem yayın günü hem de saati yanlıştı. Bunu da defalarca yazdım. Hatta bu dizinin 26 ya da 39 bölümlük bir prestij işi olması gerektiğine de değindim. Fakat olmadı. Kanal D yetkilileri “Diziyi yaşatmak için çok direndik ama reyting sonuçları ortada” diyor. Televizyonculuk açısından baktığımızda ne yazık ki haklılar. Çünkü Kayıp yüksek prodüksiyonlu bir iş. Biz iğneyi hep kanala batıyoruz. Aslında iğneyi kendimize batırmanın vakti geldi de geçiyor. Aynısını Kayıp Şehir’de de yaşadık. Madem diziyi bu kadar seviyoruz, öyleyse neden izlemedik. Neden bu sonuçlar geldi? Biraz da bunu düşünmek gerek. Kayıp, 14’üncü bölümüyle ekrana veda edecek. Daha önce yazmıştım. Kanal D, lütfen bir daha adında kayıp geçen bir dizi yapmasın. Çünkü baştan kaybediyor. Ama yönetmeninden oyuncularına, sanat ekibinden senaristine herkesin ellerine sağlık. Bize bu sezon ekranda mumla aradığımız kaliteli bir iş sundular.