Seçim araştırmalarında Ak Parti’nin oy oranı yüzde 45 ile yüzde 51 arasında çıkıyor. Genar’ın yaptığı son araştırmada çıkan yüzde 47 hepsinin ortalaması gibi duruyor.Yüzde 47 Ak Parti’ye yeter mi, sorusunun ilk cevabı “neden yetmesin” olabilir. 13 yıldır iktidarda olan ve 9 seçimi üst üste ve oyunu artırarak kazanmış bir siyasi parti için yüzde 47’nin de oldukça yüksek bir oran ifade ettiği düşünülebilir.Ak Parti iki referandumda yüzde 68 ve yüzde 58 aldı. Cumhurbaşkanı seçiminde de yüzde 52 aldı.Bu rakamların tümüne bakıldığı zaman da, her 100 seçmenden 70’inin en az bir kez Ak Parti’ye oy vermiş olduğu sonucu çıkarılıyor.Bu taraftan bakıldığında, seçmenin yüzde 70’ine ulaşmış bir siyasi parti için, yakın dönemde yaşananlar ve çatışmalar da göz önüne alındığında, yüzde 47’nin tatmin edici olmaması da doğaldır.Ak Parti 13 yıllık iktidarının ardından bir 2023 vizyonu ve “Yeni Türkiye” hedefi koymuştur. Bu hedefte henüz üzerine gidilmemiş çeşitli demokratik açılımlar da vardır, bir de başkanlık sistemi vardır. Bir de tabii ki barış sürecinin tamamına erdirilmesi vardır.Böyle büyük bir hedefin karşısında rakip siyasetlerin durduğu nokta “başkanlık sistemine direneceğiz ve sürekli protesto edeceğiz” düzlemidir ki bu da seçmenin rahatça gördüğü bir durumdur.Ak Parti yüzde 47’nin üzerine çıkarak, geçen seçimdeki yüzde 50’yi tutturduğu zaman 2023 vizyonu ve Yeni Türkiye hedeflerinde çok daha inandırıcı olması, halka da belli bir heyecan vermesi mümkündür.Bu üç-dört puan nereden çıkacak da 1-MHP’nin ataletine tepkili yüzde 3’lük bir MHP seçmeni ve 2- Yurt dışındaki 2.5 milyon oy görünmektedir.Bazı gözlemciler Ak Parti ile MHP arasında birbirine kayma ihtimali olan oy oranını yüzde 4 olarak vermektedir. AK Parti’den MHP’ye kayma eğilimi bulunan yüzde 4 gibi MHP’den Ak Parti’ye kayma ihtimali olan bir yüzde 4 vardır.Yurt dışı oylarda ise Ak Parti ve HDP hakimiyetinin bulunduğu bilinmektedir. Yurt dışından bu partilere kullanılacak her 400 bin oy 1 puan anlamına gelmektedir ve giderek daha büyük önem kazanmaktadır.
Seçim öncesinde yayılan kaos teorileri üzerine konuşurken Ağrı olayı geliverdi. Kaos kelimesi de gerçek olarak öne çıktı.Ağrı’da 25 PKK’lı askere ateş açtı, 4 asker yaralandı, 5 PKK’lı öldürüldü. Kürt tarafı Hükümet’i ve askeri suçluyor, Hükümet HDP’yi suçluyor.Olayın Ağrı’da meydana gelmiş olmasına da HDP özel bir anlam yüklüyor, Leyla Zana’nın Ağrı’da aday olması nedeniyle bu bölgenin seçildiğini söylüyor.Böyle bir olayın ardından gelen suçlamaların hepsine itibar etmek mümkün değildir, ama Hükümet tarafının doğuran HDP’yi hedef seçmesinin önemli bir siyasi anlamı vardır.Seçime bu kadar yakınken, her olayın seçime bağlanması da normaldir ama suçlamaların tarzının seçimin sağlığına zarar verecek şekilde olmasının da üzerinde durmak gerekir.HDP, Kürt partisi olarak yola çıkmış, etrafında değişik sol ve çevreci grupları toplayarak seçimde yüzde 10 barajını aşma çabası içine girmiştir.Bu noktada, seçim öncesinde bir kaos ortamına girilmesinin, gerilimin ve çatışmaların artmasının HDP’ye sandıkta herhangi bir faydasının olacağını söylemek zordur.Ak Parti tarafında ise HDP’yi seçimdeki “esas rakip” olarak belirlemiş bir eğilim olduğu söylenebilir.Bunun çok net bir açıklaması vardır. Eğer HDP barajın altında kalırsa, Meclis’e sokması muhtemel 50 dolayındaki milletvekilinin tümü Ak Parti’nin olacaktır. Bu da Ak Parti’nin 367 kilit sayısını aşma ihtimalini çok kuvvetlendirecektir.Ak Parti’nin bu hesabı yapması normaldir, ama HDP oylarının gerilimle artmasını beklemek normal değildir.2011 seçimlerine Türkiye barış sürecinin ilk ışıklarıyla girdi ve Ak Parti’nin oyları yüzde 50’ye vurdu. Geçen dört yıl içindeki bütün iniş çıkışlara rağmen barış süreci, çözüm süreci, terörün sona ermesi, adı ne konursa konsun, buna halk desteği yüzde 70’lerdedir.Barış sürecindeki ilerlemenin halk desteğini artıracağı iki parti sadece Ak Parti ve HDP’dir. Sağlam barış ve Türkiye’nin normalleşmesi halen bu iki partinin iradesinden geçmektedir.Ağrı olayı gibi olayların kaos korkusunu artırması toplumdaki gerilime katkıda bulunmasının halk desteği açısından faydası olmayacak iki parti Ak Parti ve HDP’dir.Türkiye’nin seçime kaos ortamında girmesini isteyenler, bunun için çok çok kullandıkları Kürt kartını oynayacaklar vardır. Bu tuzağa bir kez daha düşmemenin adı da siyasi ferasettir.
Her seçim öncesinde birtakım karanlık olaylar beklemeye fazla alıştık. Bu seçim öncesinde de yine karamsar rüzgarlar eserken, otaya çeşit çeşit “kaos teorileri” sürülüyor.Seçim öncelerinde tedirgin olmamızın tarihi bayağı eski olaylara dayanıyor. 1960’ta genel seçime bir yıl kala öğrenciler sokağa indi ve darbe oldu. 1961’de seçim yapılabilseydi yine Demokrat Parti açık ara kazanacaktı.1981 yılı yine seçim yılıydı, bu seçimler de yapılamadı, onlarca karanlık olay sahneye kondu, binlerce insan kırıldı ve seçimle çözüm yerine darbe geldi.2007 seçimi öncesinde Cumhuriyet mitingleriyle, darbe hazırlıklarıyla sonuç alınamayınca seçim yapıldı ve Ak Parti ikinci kez kazandı.2011 seçimi arifesinde ise PKK’nın ateşkes yapması engellendi, kansız bir ortama geçilmemesi için çeşitli faaliyetler yapıldı. Darbe hazırlık çalışmaları da faaliyetlerin önemli parçası oldu.Geldik 2015 seçimine, iki aydan daha az bir süre kalmasına rağmen hala birilerinin sağlıklı bir seçim yapılmasını engellemek için bazı senaryoları uygulamaya koymasından korkuyoruz.Kanlı senaryoların bol miktarda ve defalarca uygulandığı bir ülkede yaşadığımız için her an beklenmedik bir saldırı gelmesinden çekiniyoruz.Oldukça haklıyız çünkü miadı dolmuş bir terör örgütünün tekrar canlanması ve savcı rehin alıp öldürmesi kaçınılmaz bir travma etkisi yaptı.Bu olayın Hükümet’in aleyhine sonuçlar doğurmasını umut edenler ve bunun için çaba gösterenler aslında demokrasinin kalbine vurduklarını da fark eder gibi görünmüyor veya aldırmıyorlar.Güneydoğu’dan gelen iki çatışma haberi de kaos teorisi üreticilerini pek sevindirmişti, ama arkası gelmedi.Son bir kaos teorisi ise seçim öncesine değil, sonrasına ilişkin. Buna göre barajı aşamayan HDP sokağa inecek ve Ak Parti’ye ve ülkeye hayatı dar edecek. Barış süreci rafa kalkacak, silahlar ortaya çıkacak ve 90’ların kaos ortamına döneceğiz. Bunun arkasının ne olduğu da kimsenin gizlisi değil.Korku ve tedirginlik içinde yaşamamanın birinci şartı seçim sandığına saygı ve sonuçları kabul etmektir. Herkes buna uyduğu zaman da kimsenin korkacak bir şeyi kalmaz.Ama hala korktuğumuza göre, en temel ilkelerde bile uzlaşma sağlayamamış olmamız gerçeğini de kabul edelim.
Milletvekili aday listelerinin tümünü elden geçirdikçe bir genel tespit daha ortaya çıkıyor: Dört parti, hatta küçük partilerde de heyecan verecek bir isim bulunmuyor.Heyecan verecek isim, seçmene, “Bunu çok iyi düşünmüşler” dedirtecek ve biraz da sürpriz olacak isimdir.Yine listelerin genel durumuna bakıldığında en “gözde” olarak Alevilerin öne çıktığı söylenebilir.HDP, Alevi toplumunu temsil edecek nitelikte birkaç isme ön sıralarda yer verirken CHP’nin listelerini Alevi adaylarla doldurduğunu söylemek mümkün.Alevileri temsil eden siyasi parti girişimleri birkaç kez olmuş, ancak Alevi toplumu bunlara rağbet etmemiş, esas olarak CHP tarafında kalmayı tercih etmişti.Alevilere atfedilen “solcu” kimlik CHP’nin “solcu” olarak kabul edilmesine de geçen elli boyunca büyük destek olmuştu.Türkiye Alevilerinin yaklaşık on milyon dolayında bir topluluk olduğu kanaatinden yola çıkarak, 5 milyonluk bir oy potansiyelinden söz edebiliriz.Bugünü kadar CHP’ye yönelen Alevi oyları bu partinin iktidar olması bir yana, yüzde 35’lik bir sınırda durmasına da yetmedi. Diğer yandan da Alevi oylarını kaybetmesi CHP için yüzde 30’un altına düşmek anlamına geliyor.Alevi oylarına en ciddi talep bu seçimde HDP’den gelince bu oyların önemi biraz daha arttı.HDP sadece Aleviler değil, Ermeni, Kafkasyalı, Süryani, Yezidi adaylarla bütün bu toplulukların oylarına talip oldu.Yüzde 10 sınırındaki bir parti için bu oyların toplamı önemli bir yekun ifade ediyor.Daha önce Alevi açılımı başlatan ve Alevi temsilcilerini milletvekili yapan Ak Parti ise bu seçimde Alevi oylarını hedefleyen bir listeyle çıkmadı. Kuşkusuz Ak Parti seçim kampanyası sırasında Alevi açılımı üzerinde duracaktır.Genel Başkanı’nın ağzından seçimde yüzde 35 hedefi koyan CHP’nin Alevi oylarını tutması “hayati” hale gelmiştir. Genel başkanının da Alevi olmasının, bu oyların tutulmasında önemli bir unsur olduğuna, olacağına kuşku yoktur.Aynı “hayati” durum HDP için de söz konusu olduğuna göre, 7 Haziran’a kadar Alevilerin “en gözde seçmen” hali devam edecektir.
7 Haziran seçimi milletvekili aday listelerinin tümüne “kadınlarla yenilenme”nin damgasını vurduğu söylenebilir.Kadın adaylarda HDP ve CHP’yi Ak Parti yakından takip etmektedir, MHP’de ise çok küçük bir kımıldama vardır.“Yenilenme”ye gelince Ak Parti’yi CHP ve HDP izlemekte, MHP de onlara yaklaşmaktadır.Ak Parti’nin yenilenmesi, üç dönem kuralı dolayısıyla mecburen olmuştur, bu kurala takılmayan “ağır toplar” arasında da önemli bir fire olmamıştır.CHP’de ve HDP’de tekrar aday olması beklenen ve kamuoyunun tanıdığı birçok isim de listeye girememiştir.Aday listelerinde dikkati çeken bir gazeteci yoğunluğu da Ak Parti ve CHP’de görülmektedir. Ak Parti’nin gazetecileri daha çok orta ve ortanın altı sıralarda yer alırken CHP’nin gazetecileri seçilmesi garanti sıralarda yer bulmuştur.Ergenekon davalarının sanığı emekli subayların, generallerin toplandığı siyasi parti eski İşçi Partisi, yeni Vatan Partisi olmuştur.Meclis’te gazeteci çokluğu dolayısıyla gazetecilikle ilgili meseleler muhtemelen daha çok siyasi tartışma konusu olacaktır. Ama Vatan Partisi’nin barajı aşarak Meclis’e gelme ihtimali sıfır olduğu için bu adaylar dolayısıyla Ergenekon tartışmaları Meclis’e gelemeyecektir.Kadın adayların her zamankinden fazla olmasının hem seçim kampanyasına hem Meclis’e daha farklı bir hava getirmesi onlar için oy kullanan herkesin beklentisi olacaktır.Bu seçimin adaylarındaki önemli bir yenilik de Ak Parti, CHP ve HDP’deki Ermenilerdir. Yeni Meclis’te en az iki Ermeni milletvekilinin olmasının da önemli bir gelişme olduğu açıktır.Adaylar belli oldu, ama adayların yerel ölçekteki etkilerinin ölçülmesi için henüz erken. Sadece en büyük kırgınlıkların CHP’de yaşanmasının sonuçlarıyla ilgili bazı tahminler yapılabilir.CHP’de örneğin Güldal Mumcu’nun, Gülseren Onanç’ın, Aydın Ayayadın’ın, Umut Oran’ın neden liste dışı bırakıldıklarını CHP yönetiminin açıklaması kolay olmayacaktır.Kadınlarla yenilenen Meclis’in, uzlaşmalara daha açık olup olmayacağını hep birlikte göreceğiz.
Seçime katılacak siyasi partilerin milletvekili aday listeleri bugün belli oluyor.Seçmen her yerde oy kullanırken öncelikle partiye ve lidere oy verir. Bazen parti öne çıkar, bazen lider.Milletvekili adayları dar bölge sisteminin geçerli olduğu ülkelerde daha fazla ağırlık taşır, bazen bu ağırlık partiyi de aşar.Bizim alışık olduğumuz sistemde milletvekili adayları bazen yerel ölçekte etkili olur. Ama bu etkiler ana dengeleri değiştirecek ölçüye ulaşmaz.CHP milletvekili adaylarını belirlerken, seçim bölgelerinin yarısında önseçim yaptığı için alkış aldı. Genel merkezin, genel başkanın ayırdığı “kontenjan”lar alkışlar arasında fazla dikkat çekmedi.Önseçimde seçilebilir noktalara gelmeyi sağlayacak kadar oy alanların bir çoğunun üzerine “kontenjan” gelecek.CHP’ye oy verecek olan seçmenin birinci saiki uzun zamandır esas olarak “parti”dir. Genel başkanın, partilerini iktidara taşıyabileceğine inancı olmayan seçmen partisine oy vermeye devam etmektedir ve bu CHP için yüzde 20’nin üzerinde bir oy garantisi demektir.Ak Parti’nin milletvekili adayları da bu seçimde, öncekilere göre daha büyük önem taşıyor. “Üç dönem” kuralıyla kurucu kadroları emekli olan, genel başkanı cumhurbaşkanı olan Ak Parti’nin değişiminin ipuçları da milletvekili aday listelerinden okunmaya çalışılacak.Bunun genel seçmen açısından ağırlığını söylemek zor, ama geçen iki seçimde 2.5-3 milyon seçmeninin sandığa gitmediği Ak Parti listeleri belirlerken bunu dikkate almış olmalıdır.Milletvekili adaylarının en fazla ağırlık taşıyacağı partilerden biri, belki de birincisi HDP’dir. HDP’nin “Türkiye partisi olma” iddiasının gerçekliğini önemli ölçüde adayları gösterecektir.HDP’nin yüzde 6-7’lik taban oyunu oluşturan seçmen için adaylar fazla önem taşımıyor olabilir, ama HDP’ye yeni gelmeyi düşünen seçmen için milletvekili aday listeleri diğer partilerin hepsinden daha önemli olacaktır.MHP seçmeninin yüzde 14-15’lik bir oy oranına tekabül eden taban seçmeni için de adaylar önemli değildir. Ama yüzde 2-3’lük bir seçmen grubu için, Ak Parti ile kıyaslama açısından adaylar önem taşıyacaktır.Bugün hangi siyasi partinin, aday belirlemede iyi çalıştığı belli olacak.
Böyle şeyler olur, her yerde oluyor, deyip geçiştiremeyeceğimiz olaylar arka arkaya geliyor.Bir futbolcu kafilesine silahlı saldırı gibi olaylar eskiden, bayağı eskiden Güney Amerika ülkelerinde görülürdü. Çoktandır orada da yok.Kadın cinayetleri, kadına şiddet, en geri bilinen toplumlarda kaldı, bizde de var, hem de çok var.Terörün can alması, uzun süredir sadece IŞİD ve benzeri örgütlerle anılıyor. Bizde, amacı, hedefi meçhul terör örgütleri savcı rehin alıp öldürüyor.Arazi anlaşmazlığı olan aileler silahlı çatışmada birbirlerini öldürüyor.Bunları arka arkaya sıralayınca hiç bir iyimserliğe yol açamayacak bir manzara ile karşılaşıyoruz.Bu manzarada şiddetin hayatın birçok alanına neredeyse egemen olması, şiddetsiz bir hayat umutlarını boşa çıkarmaya devam ediyor.Bunca şiddet bir araya geldiği zaman, savcı cinayetinden sonra silahlı saldırı, sonra futbolcu otobüsüne silahlı saldırı, benzer soruları akla getiriyor.Acaba birileri seçimlerle ilgili bir plan yaptı ve onu mu uyguluyor?Bazı şiddet olayları arka arkaya geldiği zaman bu gibi sorular kafamızın bir kenarında duracak, zaman zaman da öne çıkacak.Huzursuz, gergin, şiddete bulanmış bir seçim ortamını kimin isteyeceği kimin istemeyeceği sorusunu kurcalayınca da “siyasi iktidar” veya “seçimin muhtemel galibi” cevabını vermek oldukça mantık dışı kalıyor.Toplumda huzursuzluk ve gerginliğin artmasının hayatın her alanında ciddi bir maliyeti vardır. Siyasette de vardır, ekonomide de vardır, en basit insan ilişkilerinde de vardır.Huzursuzluğu ve gerginliği asgariye inmiş bir toplumun siyasetle de ekonomiyle de ilişkisi farklıdır. Huzursuzluk ve gerilim giderildikçe akıl yolları açılır.Şu anda ise seçim ortamında “bir şeyler olacağı” korkusuyla, endişesiyle yaşıyoruz. Savcı cinayeti bile en azından insani ve medeni bir ortak duygu ve akıl yaratmak bir yana, gerilimi zirveye taşıyor.Birilerinin, toplumu bu gerginlikten çıkarmak için bir şeyler yapması gerekiyor. Bu gerginlik sürdükçe her olayda tırmandıkça ak koyun kara koyun birbirin karışmaya devam edecek ve faturayı hep birlikte ödeyeceğiz.
Yunanistan’da bir “sol ittifak” olarak ortaya çıkan Siriza’nın seçim başarısı, iktidar olması beklenen bir sonuç değildi.Ama Yunan halkının kıpırdanmalarından “bir şeyler olacağı” seziliyordu, nitekim oldu.Türkiye’de HDP’nin çevresinde de “kıpırdanmalar” oluyor. HDP’den Siriza çıkar mı, sorusunu soranların aradığı cevap tabii ki iktidar çıkması değil, ana muhalefet çıkması.HDP ile ilgili “kıpırdanmalar”ı sokakta bile tespit etmek güç değil. Değişik çevrelerden, değişik sınıf ve yapılardan insanların değişik amaçlarla HDP’ye yönelme halinde “kıpırdanma”larını görmemek mümkün değil.Bu kıpırdanmaların ne miktarda bir oya tekabül edeceği ise halen meçhul. Kıpırdananların ne kadarının son anda eski yuvalarına döneceği belli olmadığı gibi, “barış” amaçlı oy sahiplerinin de HDP’de durmaları için bazı gelişmelerin sağlanması büyük önem taşıyor.Barış süreci, KCK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı mücadeleyi sonlandırma kararını alacağı kongreye kadar durmuş durumda. Eğer daha önce öngörüldüğü gibi bu kongre Nisan ayında toplanır ve beklenen kararı alırsa, bunun doğrudan HDP oylarına yansıması da büyük ihtimaldir.Ak Parti de “süreci biz başlattık barışı biz getirdik” diyecektir, ama bu nedenle HDP’ye yönelmesi muhtemel oylar zaten Ak Parti’ye gitmeyecek oylardır.Şu andaki veriler, HDP’nin yüzde 10 barajını aşmaya oldukça yakın olduğunu ve muhtemelen aşacağını gösteriyor. Ancak yüzde 10-10.5-11 gibi oy oranları da Siriza etkisi yaratmak için yeterli değildir.HDP’nin 7 Haziran seçimlerinde, Türk toplumu ve siyasetinde Siriza etkisi yaratabilmesi için yüzde 12-13 ve üzeri bir oy oranı gerekmektedir.HDP’nin böyle bir orana ulaşabilmesi için de yurt dışındaki seçmenini çok kuvvetli olarak sandığa götürmesi gerekiyor. Yurt dışındaki seçmen için “randevu” yöntemi kaldırıldı, ama bu seçimlerin nasıl yapılacağı henüz belli değil.HDP’den Siriza çıkmasını umut edenler, kuvvetle umut edenler olabilir. HDP’yi yüzde 10’un üzerine taşıyacak olan unsurlardan biri de bu umut ve beklentilerdir.Bunlar ne aşamada olursa olsun son belirleyici barış sürercinde önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler olacaktır.