AK Parti, ANAP mı olacak?

2 Temmuz 2014

‘AK Parti’nin sonu da ANAP gibi olacak. Özal’dan sonra Anavatan Partisi gibi Erdoğan’dan sonra AK Parti’de dağılacak’ yorumlarına cevap verebilmek için önce hafızayı tazelemekte fayda var.ANAP, 6 Kasım 1983’te % 45.1’le tek başına iktidara geldi. 29 Kasım 1987 seçimlerinde oyu % 36.3’e düştü. 20 Ekim 1991 seçimlerinde % 24.0’e indi. Seksenlerin sonunda Süleyman Demirel’in sert muhalefeti karşısında ANAP varoluşsal sorunlar yaşamaya başladı.‘Yüzde 20’yle Çankaya’ya çıkamazsın’26 Mart 1989 yerel seçimlerinde ANAP tam anlamıyla hezimete uğradı. Bunun üzerine muhalefet liderleri Demirel ve Erdal İnönü ‘Özal Köşk’e çıkamaz’ kampanyası başlattılar. ‘Özal’ın işi bitti, % 20 oyla cumhurbaşkanı olamaz’ diyenler öylesine yıpratıcı bir muhalefet yürütüyorlardı ki ANAP içerden çöküyordu.Demirel’in karşısında Özal çareyi Köşk’e kaçmakta buldu. Ekim 1989’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini DYP ve SHP boykot edip Meclis’e girmedi. Özal, 31 Ekim 1989’da ANAP’lı vekillerin oyuyla dördüncü turda Cumhurbaşkanı seçildi.Özal’ın Türk büyükleri...Özal’ın Köşk’e çıktığı gün ANAP içinde genel başkanlık yarışı başladı. Adaylığını ilk açıklayan Hasan Celal Güzel oldu. Özal, H.C.Güzel’in adaylığına anında cevap vererek ‘Erken dedim, anlayan anlar ’ dedi. Ancak ANAP içinde kazan kaynamaya başlamıştı. Gazetelerde listeler yayınlanıyor, toplum merakla ANAP içindeki ‘Türk Büyüklerini’ izliyordu.İnsanlar ‘Özal’ın başbakanlık mührünü kime vereceği’ sorusuna cevap arıyordu. Özal ise bu merakı görüyor ve özellikle elini açmıyordu. Önce ondokuz isim belirlemiş sonra bunları sekize indirmişti. Başbakanlık mührünü alma umuduyla konuta giden isimler şunlardı: Ali Bozer, Güneş Taner, Oltan Sungurlu, Ekrem Pakdemirli, Mehmet Keçeciler, Mesut Yılmaz, Hüsnü Doğan ve Cengiz Tuncer.Özal’ın planı devreye giriyor...Özal sekiz kişinin yanına gitti. ‘Aranızdan biri başbakan olacak. Aranızda anlaşın ve biriniz üzerinde varacağınız mutabakatı bana bildirin’ dedi. Yavuz Gökmen’in anlattıklarına göre bu isimlerin hepsi Özal’ın başbakanlığı kendisine vereceğine inanmıştı. (Yavuz Gökmen, Özal Sendromu, V yayınları, 1992)Anlaşmaları mümkün olmayan bu isimler neticeye varamadılar. Kaos durumu, Özal’ın istediği sonuçtu ve planını devreye soktu. Özal son toplantıda Cengiz Tuncer’i ‘Hadi bakalım, yarın mühür sendedir’ diye uğurlarken. Sabaha karşı Hüsnü Doğan ve Yusuf Bozkurt Özal ‘liberallere geçit yok’ ültimatomuyla konuta geldiler.Sekiz adayı Yıldırım çarptı!ANAP’taki muhafazakar ekip ‘Başbakanlık mührünü liberal bir isme verdiğinde kongrede Hasan C. Güzel’i destkeleyeceği tehdidiyle Özal’a gözdağı verdi. Özal o anda kafasında tuttuğu ‘Yıldırım Akbulut’a ne dersiniz’ diye sordu. Hüsnü Doğan, Özal’a ‘Telefon edebilir miyim’ dedi ve Mehmet Keçeciler’i arayıp ‘Patron Akbulut diyor, ne diyelim’ diye sordu. Telefonun ucundaki ses ‘Ehveni şer’dir ’ dedi ve bu Özal’a iletildi.İstirarsızlık büyürken ANAP kongreleri toplanıyor...Ertesi gün Özal görevi Kenan Evren’den devraldı ve herkesin merakla beklediği Başbakan adayını Köşk’e çağırdı. Dönemin espirisi böylece doğdu ‘Sekiz adayı Yıldırım çarptı.’ Kongrede, M.Keçeciler ve M.Yılmaz’ın desteğiyle Yıldırım Akbulut genel başkan seçildi. Fakat kısa süre sonra sorunlar başgösterdi. İkinci bir kongre daha toplandı, Mesut Yılmaz genel başkan seçildi ve başbakan oldu.ANAP’ın öyküsü özetle böyle. Özal’ın köşke çıkmasıyla bir taraftan toplumsal muhalefetin yükselmesi ve işçi eylemleri, diğer yandan ABD’nin Irak’ı işgaliyle başlayan gelişmeler ve artan PKK şiddeti, istikrarasızlık yarattı. Özal’ın kendi elleriyle kurduğu partisi resmen olmasa da fiilen son bulmuştu.Sonraki yazıda AK Parti ANAP’a ne kadar benziyor, AK Parti’yi de aynı sonuç mu bekliyor sorusunu cevap arayacağız...

Devamını Oku

Erbakan’ın ektiği çınar orman oldu...

1 Temmuz 2014

Salonda duygusal bir atmosfer vardı. Erdoğan’ın hayat hikayesi anlatılırken ağlayanlar ve gözyaşını silenler çoğunluktaydı. Sıra dışı bir insanın hikayesi, ülkenin hikayesi haline geldi. Liman işçiliğinden başlayan bir hayat Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla taçlandı.Erdoğan, seveni kadar sevmeyeni olan bir lider. Ancak nereden bakarsanız bakınız Atatürk’ten sonra Cumhuriyet’in en karizmatik lideri. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, oy verirsiniz, oy vermezsiniz karşımızda farklı bir lider var. Bırakın Türkiye’yi, Avrupa’da üç genel, üç yerel ve iki referandum kazanan ve her seçimde oyunu artıran bir liderden bahsediyoruz.Hayallerini gerçekleştiren lider...Necmettin Erbakan’ın 1969 seçimlerinde Konya’dan bağımsız milletvekili olarak başlattığı Milli Görüş hareketi kırk beş yıl sonra metamorfoz geçirerek ‘tam iktidar’ aldı. Onun diktiği çınar büyüdü ve orman oldu. Naif söylemi nedeniyle hayalci olmakla suçlanan Necmettin Erbakan’ın talebeleri siyaseti domine ettiler.Aslında bu adaylık 2007’de olacaktı. Ancak 367 krizi ve sonrasında yaşananlar nedeniyle Erdoğan geri adım attı. Ancak yedi yıl sonra daha güçlü biçimde gelerek ve tüm rakiplerini denklem dışına iterek köşke yürüyor.AK Parti gövde gösterisi ve güneş yol!Disiplini ve düzeniyle klasik bir AK Parti organizasyonu izledik. AK Parti neden başarıyor diyenler önce muhalefetin bir etkinliğini, sonra da AK Partinin bir etkinliğini izlesinler ve aradaki farkı görsünler. Erol Olçok önderliğinde AK Parti makinesi işbaşındaydı ve kusursuz bir toplantı dizayn etmişlerdi. Erdoğan’ın logosu olan Güneş yol, toplantıya farklı bir hava katmıştı.Mustafa Kemal gibi Samsun’dan başlıyor!Erdoğan, dün de yazdığım gibi köşk adaylığının veda değil yeni bir başlangıç olduğunu söyledi. Yumuşak ve kuşatıcı bir üslupla konuştu. Kampanyanın Samsun’dan başlayıp, Erzurum’la devam edecek olması oldukça manidar. Erdoğan, Kurtuluş mücadelesini başlatan Mustafa Kemal gibi ilk ziyaretini buraya yapıyor.Milli irade, milli güç, hedef iki bin yirmi üç...Erdoğan konuşurken arka fonda yer alan ‘Milli İrade, Milli Güç, Hedef İki bin Yirmi Üç’ sözü AK Partinin hedeflerini göstermesi bakımından önemli mesaj veriyor. Her ne kadar Başbakan ‘helallik’ istese de konuşmasının ana fikri ‘ben bir yere gitmiyorum, buradayım’dı.ANAP’laşma ve dağılma iddialarına ‘Tayyip Erdoğan olmadan bu davanın olmayacağını düşünenler, bu davayı anlamamıştır’ diyerek cevap verdi.Politik mücadelesiyle efsane yazan ‘uzun adam’, dünkü konuşmasıyla yeni bir tarih yazmaya soyundu.

Devamını Oku

‘Erdoğan ilk turda seçilir’

30 Haziran 2014

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kırk gün kaldı. Artık adaylar belli. Türk siyasal hayatında ilkleri barındıran bir seçim olacak. Birincisi Erdoğan’ın başbakanlık dönemi sona erecek ve politik kariyerinde yeni bir sayfa açılacak. İkincisi cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle siyaset yeniden yapılanacak. Üçüncüsü ise klasik parlamentarizmden tarihsel bir kopuş yaşanacak. Seçimin aritmetik sonuçları merak edilse de asıl dönüşüm politik alanda olacak. Her halükarda 10 Ağustos’tan sonra yeni bir siyasal denklem kurulacak. Doğrusu ben simgesel olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun 30 Mart’ta yapıldığını düşünüyorum.Başbakan yeni dönemin kodlarını açıklayacakBaşbakan Erdoğan’ın bugünkü yapacağı konuşmanın ana fikrini ‘bu ayrılış bir son değil, yeni başlangıştır’ cümlesi oluştuyor. Başbakanlık kaynakları, Tayyip Beyin konuşmasında halkın oyuyla seçilecek cumhurbaşkanının nasıl bir cumhurbaşkanı olması gerektiğini tanımlayacağını ve yeni dönemin kodlarını anlatacağını belirtiyorlar.Başbakan Erdoğan, duygusal yönü ağır basan konuşmasında yeni dönemin hasssasiyetlerini anlatıp, yeni cumhurbaşkanının misyonunu izah edecek. Erdoğan’ın vefa ve veda yüklü konuşmasında ‘köşke çıkmasının bir son değil, yeni bir başlangıç’ olduğunun altını çizecek.Dolayısıyla Erdoğan’ın konuşması eskiden kopuş anlamında milat olacak. Erdoğan’ın kampanyasının mottosu ‘Yeni Türkiye’ olacak. Konuşma metninde ‘dava-misyon’ kelimelerine özellikle vurgu olduğu belirtiliyor.‘MHP’den Erdoğan’a kayış olacakBu değerlendirmeyi yazarken Bekir Ağırdır (KONDA), İbrahim Uslu (ANAR) ve Adil Gür’le (AG) konuştum. Bekir Ağırdır, Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçileceğini ifade ediyor. Israrla oran sorduğumda % 51 rakamını söylüyor. Ağırdır Erdoğan’ın yaklaşık 23 milyon oy alacağını ve yerel seçimlerde MHP’ye giden 2 milyon oyun Erdoğan’a döneceğini belirtti.Ağırdır, seçimin kaderini yurt dışı oyların ile katılım oranın belirleyeceğini vurgularken Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun kendi seçmenlerini garanti görme hatasına düştüklerini ve E.İhsanoğlu muhafazakâr ve İslamcı seçmenlerden de oy alır.’ yanlışına sürüklendiklerini söylüyor. Ağırdır, ‘..ne yazık ki iki varsayım da yanlış. MHP tabanının bir kısmı R.T.Erdoğan’a kayabilir. CHP tabanının bir kısmı için bu adaya Erdoğan karşıtlığı ile bile olsa oy vermesi kolayca kabul edilemeyebilir.’ dedi.‘Erdoğan karşıtlığı bumerang etkisi yapacak’ANAR’ın sahibi İbrahim Uslu Cumhurbaşkanlığı sürecinde henüz bir anket yapmadıklarını ancak adaylar belli olduktan sonra sahaya çıkacaklarını söylüyor. Uslu politik tecrübelerine dayanarak, Erdoğan’ın ilk turda seçileceğini ve muhalefetin Erdoğan karşıtlığının bumerang etkisi yapıp kendilerini vuracağını, de facto biçimde ülkenin yeni bir sisteme geçeceğini ifade etti.Uslu, Tayyip Erdoğan’ın % 52-54, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun en fazla % 40 ulaşacağını, Selahattin Demirtaş’ın ise 6-7 oranında bir oy alacağını öngörüyor.‘Aslı varken insanlar taklide gitmez’AG Araştırma Şirketinin sahibi Adil Gür, CHP/MHP’nin yanlış aday gösterdiğini, Tayyip Erdoğan’ın kendisine rakip seçmesi istense ancak böyle bir adayı tercih edeceğini ve dolayısıyla Erdoğan’ın ilk turda seçileceğini ifade ediyor. Gür, ‘insanların aslı varken taklide gitmeyeceğini, eğer muhafazakarlıkta bir yarış olacaksa bunda Erdoğan’ın şanslı olduğunu’ dile getiriyor.E.İhsanoğlu’nun halk tarafından tanınmaması ve siyasetçi olmamasını dezavantaj olduğunu belirten Gür, seçime katılımın düşük olması durumunda Erdoğan’ın % 53-54, İhsanoğlu’nun % 37-39, Demirtaş’ın ise % 7-8 bandında bir oy alacaklarını belirtiyor.BUGÜN SEÇİM OLSA NASIL BİR TÜRKİYE MANZARASI OLUR?Pollmark Şirketi tarafından Başbakan Erdoğan’a dün sabah sunulan ankette ilginç sonuçlar var. 22-27 Haziran tarihleri arasında 5133 kişiyle yüzyüze görüşmelerle yapılan ankette bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz sorusu da soruldu. Araştırmada cumhurbaşkanlığı seçimine dair ayrıntılı sonuçlarda yer alıyor. Ankette CHP, MHP bloğunun toplam oyu % 37.9 olarak gözüküyor.Başbakanın masasındaki son ankette rakamlar şöyle...Bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz...AK Parti % 51.4CHP % 23.9MHP % 14.0BDP % 7.2Diğer % 3.5

Devamını Oku

‘Müzakere yasası AKP’nin seçim rüşveti mi?’

28 Haziran 2014

Çözüm süreci başladığı günden itibaren karalar bağlayanlar oldu. Süreç başlamadan ‘halk karamsar’ raporu yayınladılar. ‘Erdoğan çözemez, Doğu’ya demokrasi, Batı’ya faşizm olmaz, AKP Kürtleri kandırıyor, Cumhurbaşkanlığı seçimi rüşveti’ dediler. Fikir hür, yorum serbest. Ancak bazı insanların çözüm sürecini destekleyen isimleri toptancı bir dille ‘propagandist, yandaş’ olmakla ithamları artık abes kaçıyor.Konunun muhatapları belli. Bir tarafta Kürt siyaseti hareketi ve onun bileşenleri var. Abdullah Öcalan, son görüşmede ‘süreç devam edecek’ diyor. HDP, sürece dair kritiklerini sıralıyor ancak müzakereler sürmeli pozisyonunda. PKK ‘Öcalan’ın yürüttüğü müzakereye saygı duyuyoruz. Arkasındayız’ diyor. Kürtler sürece dair memnuniyetlerini dile getiriyor. Hükümet ise tüm ajitasyonlara karşı politik bir kararlılık ve irade gösteriyor.Tandoğanizm’e sapanlar!Geldiğimiz noktada son durum şu. Öcalan, PKK, BDP, Kürtler sürece dair desteklerini belirtirken bazı isimlerin ‘kraldan çok kralcı bir tavırla’ konuşmalarını anlamak mümkün değil. Bu bir anlamda ‘Kürt sorunu çözülecekse biz çözeriz’ şeklinde Tandoğanist bir sapma içeriyor. Hangi adım atılırsa atılsın mutlu olmayan bir psikoloji sözkonusu. Bu insanlara göre adım atıldığında da, atılmadığında da sorun var.Milliyetçilere Gül atıyor, Kürtlere rüşvet veriyor!Adım atılmadığı zaman ‘AKP zaten yapmayacaktı, taktik hareket ediyor, Kürtleri kandırıyor’ diyen isimler reformlar açıklandığında ‘paket ölü doğdu, AKP seçime eylemsizlikle girmek istiyor, AKP küçük adımlarla Kürtleri kandırıyor, rüşvet veriyor’ diyorlar. İzahı zor bir nihilizmle karşı karşıyayız.Süreç ‘de facto’ biçimde ilerlediğinde ‘mesele Erdoğan’ın keyfine bırakılmaz, yasal düzenleme yapılmalı’ tezini savunuyorlar. Yasa çıktığında uygulamaya bakalım diyorlar. Yasadan önce ‘hükümet seçimde milliyetçi oyları almak için adım atmaz’ diyenler şimdi ‘Kürtlerin oyunu almak için rüşvet veriyor’ noktasına savruldular. Bütün bunları söyleyenler aynı isimler.Öcalan heyete tarihsel bir misyon biçiyorDiyarbakır’da yapılan çalıştayda Beşir Atalay’ın ‘...sürecin yeni yol haritasının hazırlandığını’ söyledikten sonra bu yasanın gündeme gelmesi oldukça önemli. Ankara, Türkiye’yi/Ortadoğu’yu demokratikleştirmenin ve ülkeyi bölgesel/küresel güç haline getirmenin yolunun Kürt sorunun çözümünden geçtiğini görüyor.Irak ve Suriye’de yaşanan iç savaş Türkiye’nin elini çabuk tutmasını zorunlu kılıyor. Hal böyle olunca hem HDP heyetinin hem de Hakan Fidan’ın ada ziyaretleri sıklaştı. Fidan, Öcalan’la görüşmelerini ikiye çıkardı. Görüşme notlarından bilindiği gibi Öcalan devlet heyetine tarihsel bir rol biçiyor ve heyetin entelellektüel aklını takdir ediyor.Müzakere yasası ne getiriyor?1. Yeni 7 Şubat krizlerinin olmaması için süreci ve aktörleri güvence altına alıyor.2. Hükümetin politik irade ve kararlılığını gösteriyor. Süreç bitti diyenlere tarihi bir cevap veriyor.3. Güven artırıcı adımla diyalogdan müzakereye geçildiği, oluşan poizitif havayla bilahare dağdan inişin olacağı anlaşılıyor.4. Öcalan’la görüşmek için gazetecilere kapı aralıyor. Yakında bir heyet adaya gidecektir.5. Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözüleceğini ve dönüş olamayacağını söylüyor.6. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi gündeme gelmesi E.İhsanoğlu’nun olumsuz bir açıklama yapmasını engelleyecektir.7. Kılıçdaroğlu DİTAM’daki kendini bağlayıcı konuşmasından sonra yasaya karşı çıkamayacaktır.8. Yasa hakkında CHP ve E.İhsanoğlu’nun yapacağı olumlu açıklama MHP’yi; olumsuz açıklama Kürt seçmeni küstürecektir. Böylece muhalefet bloğu kilitlenecektir.9. Kürt sorununun, siyaseti dönüştürdüğü bu yasa teklifi vesilesiyle bir kez daha görüldü.10. Yasanın dilinden çok ilk defa böyle bir düzenlemenin yapılıyor olması onu tarihsel kılıyor.

Devamını Oku

Tayyip Erdoğan neye karar verecek?

25 Haziran 2014

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça siyasetin sıcaklığı yükseliyor. MHP/CHP bloğunun Ekmeleddin İhsanoğlu’nu açıklamasıyla bir anlamda seçimin sonucu satın alındı. Anketleri siz de izliyosunuz. Taraflı, tarafsız uzmanlar Erdoğan’ın sorunsuz biçimde Köşk’e çıkacağını söylüyor.Ancak asıl mesele tam da burada başlıyor. Köşk’e çıkan Erdoğan neye karar verecek ve ‘sihirli yüzüğü ’ kime teslim edecek? Bir şahsa mı yoksa bir kadroya mı? Tayyip Erdoğan’ın kişisel hikayesi, İstanbul İl Başkanlığı’ndan başlayan politik tecrübesi ve iktidar pratiği göz önüne alındığında ortaya sofistike bir prensipler listesi çıkıyor.Yakın dönemde yaşanan önemli olayları ve Erdoğan’ın bu krizler karşısında neye karar verdiğine bakın, bunu daha iyi göreceksiniz. Erdoğan siyasetinin prensiplerini bilinmeden onun nasıl karar vereceği tayin edilemez.Erdoğan Siyasetinin Temel Prensipleri...1. Erdoğan için her hal ve şartta kişiler değil, parti ve dava önce gelir.2. Erdoğan’ın son dakika pragmatizmi çok güçlüdür ve süpriz yapmayı sever.3. Erdoğan’ı, eski siyasetin, eski vocabulary’si ile yorumlamak hataya sürükler.4. Erdoğan, son saniyede ‘şimdi bana ne gerekiyor’ diyerek tüm planlarını değiştirebilir.5. Erdoğan, duygusal görünmekle beraber politik gerçeklikten asla kopmayan biridir.6. Erdoğan’ın kararlarında ‘kişisel motivasyonlar ’ değil, davanın geleceği belirleyici olur.7. Erdoğan, önemli kararlarını son ana kadar kimseyle paylaşmaz ve masada güçlü durmak ister.8. Tehditkar ve taktik yaklaşımları sevmez ve geri adım atmayarak asla taviz vermez.9. Erdoğan’ın neye karar vereceğini gazete yorumları üzerinden okumamak gerekir.10. Erdoğan için durumsallık yaklaşımı varoluşsal bir prensiptir ve heran herşeyi değiştirebilir.Kararı ne zaman açıklayacak? Başbakan partinin başına kimin geçeceğiyle ilgili konuya şimdi girmek istemiyor. Adım adım gidip zaman kazanmak ve parti içinde bir iktidar oyununa izin vermek istemiyor. Yukarıdaki prensiplere bir bütün olarak bakıldığında Erdoğan için temel öncelik ‘partinin başına ‘emanetçi’ birini getirmek değil, partisinin geleceği ’ olacak. Partinin iktidar olmasına engel olacak kendi adamını değil, birinci yapacak ismi getirecek.Cumhurbaşkanlığı sürecinde olduğu gibi Başbakanlığa vekalet edecek ismi de son anda belirleyecek. Yani kararını, son anda, 10 Ağustos gecesi verecek. O tarihe kadar ölçüp-biçecek ve kafasında sürekli test edecek. Fakat kafasındakileri asla kimseyle paylaşmayacak.‘Dream Team’ mi geliyor! Erdoğan siyasetinin vazgeçilmez ögelerinden biri de ‘parti kimliği ve kurumsallaşmadır ’. Erdoğan ‘sihirli yüzüğü ’ kime verirse versin şartları olacak. Partinin başına geçecek ismin evvela seçimde birinci olmasını, ikincisi davaya sahip çıkmasını, üçüncüsü ‘AK Parti geleneğin devamını ve yeniden üretilmesini’; dördüncüsü yeni bir kadro ve yeni bir vizyon ortaya koymasını isteyecek.Tayyip Erdoğan başarabilirse bir anlamda Mustafa Kemal’in köşke çıkıp ülkeyi bir kurmay bir ‘kadro’ ile yönetmesi gibi ikinci kadro hareketini başlatacak. Parti çevrelerinde ‘Dream Team’ rüya takım gibi yeni bir kadronunun kurulacağı ileri sürülüyor.Durumu futbol metaforuyla açıklamak gerekirse Erdoğan, takımın kaptanı değil, teknik direktör olacak. Görünen o ki isimler üzerinden değil, enstrümanlar üzerinden yeni bir orkestra kuracak. Kendisi orkestranın şefi değil, art direktörü olacak.Erdoğan için KİM sorusu değil, NASIL sorusu öncelik kazanmış durumda. Son tahlilde Erdoğan ve kurmay kadronun yol ayrımının/tarihsel eşiğin farkında olduğu anlaşılıyor.

Devamını Oku

AK Parti’de sorun mu var?

23 Haziran 2014

‘Türkiye merkez sağının varlık nedeni, devlete gücenen, ondan bunalan bir ‘çevre’yi temsil eder görünüp aslında kamu otoritesini sevimli ve sevilebilir kılmak olagelmiştir. Merkez sağ benimsediği garip bir ideolojik almaşık (Liberal-Muhafazakar) nedeniyle bu ülkede modernizmin demokrasi söyleminin eksik uygulanmasının sorumlu tutulması gereken ajanların başında gelmektedir.’Bu ifadeler Ümit Cizre’nin ‘Muktedirlerin Siyaseti, Merkez Sağ-Ordu-İslamcılık’ kitabından alındı. Cizre, doksanlı yıllarda merkez sağın içine girdiği çürümeyi ve 28 Şubat sürecinde askerlerin rolünü kritik eden eseri günümüzü de ışık tutuyor.AK Parti doğal sınırlarına ulaştı!AK Parti, 90’larda yaşanan trajedi üzerine iktidara geldi. Erdoğan ve arkadaşları sağ’dan radikal kopuşu temsil eden yeni bir siyasi hareket başlattılar. AK Parti bayındırlık-imar başta olmak üzere vesayetin geriletilmesi, rejimin normalleştirilmesi, Kürt sorunun hal yoluna sokulması ve birçok alanda sessiz devrim yaptı. ‘Halkını tehdit olarak gören devleti ve devletine kırgın milleti’ rehabilite etti.Ancak geçen sürede doğal sınırlarına ulaştı. Artık partinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Türkiye siyaseti tekrar yeni bir yol ayrımına geldi. AK Parti, 2002 başta olmak üzere tüm seçimlerde ‘eski’ eleştirisi yaparak ‘Yeni Türkiye’yi vaat etti. Ama artık deniz bitti. AK Parti geçen sürede devletleşmeye başladı.Aktör sorunu değil, paradigma problemi var!Geçen hafta Bülent Arınç’ın ve Yalçın Akdoğan’ın sözlerini alıp, bu ifadeler üzerinden partide kavga var şeklinde yorumlayanlar oldu. Bu yorumlar politik bir gerçekliği ifadeden çok bir parça temennileri yansıtıyor. AK Parti’de sorun yok mu? Tabii ki var. Parti varoluşsal sorunlarla karşı karşıya. Ancak bu aktör problemi değil, paradigma sorunudur.AK Parti’nin içindeki problemleri kişiler üzerinden okumaya çalışmak yanlıştır. AK Parti’deki asıl sorun artık yönetilemez hale gelen metal yorgunluğudur. Burada temel problem ‘KİM’ sorusuna verilecek cevap değil, ‘NASIL’ sorusuna verilecek ikna edici, tutarlı yeni manifestodur.Siyasal konsolidasyon nasıl sağlanacak?Tayyip Erdoğan’dan sonra partinin başına kim gelirse gelsin öncelikli gündem partinin yeniden yapılandırılması olmalı. Erdoğan sonrası dönemde majör bir değişim/dönüşüm hamlesi hayata geçirilemezse partinin başına kim gelirse gelsin, sorunlar derinleşecektir.Geçmişte askeri darbeler eliyle her 10 yılda bir yeniden yapılanan ve konsolide edilen siyaset kurumu AK Parti iktidarıyla yeni bir imtihanla karşı karşıya. AK Parti ya bu değişim ve konsolidastonu sağlayacak ya da ‘Tatar Çölü’nden gelecek saldırıları beklemeye başlayacak. Üç dönem kuralı bu konsolidasyonu sağlamak bağlamında önemli bir adım olacak.AK Parti’nin kurumsallaşma imtihanı...Öncelikle bu AK Parti’nin kurumsallaşma, kendi ayakları üzerinde durma ve kendi değişimini gerçekleştirme imtihanı. Parti bu değişimi en güçlü olduğu zaman da mı yapacak, yoksa bilinmez bir tarihe erteleyip krizini derinleştirecek mi? AK Parti yönetiminin bu soruya cevap vermesi gerekiyor.AK Parti, Türk sağının ‘popülizm, ekonomizm, pragmatizm, oportünizm’ hastalıklarından koparak kuruldu. Onu statüko bataklığına çekebilecek Kürt sorununda demokratik siyaseti esas aldı ve önemli bir sıçrama gerçekleştirdi. Eskiye dönmesi mümkün değil. Politik hesaplarını AK Parti’de önderlik krizi çıkacak temennisi üzerinden yapanlar birkez daha yanılacaklar.

Devamını Oku

HDP’nin adayı Demirtaş!

21 Haziran 2014

Bugün HDP’nin kongresi var. Tek adayla gidilen kongrede Selahattin Demirtaş genel başkan seçilecek. Büyük olaslıkla Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adaylığı da kongrede açıklanacak. Bir anlamda HDP cumhurbaşkanlığı kampanyasını salondan başlatmış olacak.MHP/CHP bloğunun sağ’dan bir ismi açıklamasıyla gözler BDP/HDP’ye çevrildi. Kürt seçmenin köşk seçiminde kilit konumuna bu defa HDP’nin açıklayacağı doğru adayla sol’un da umudu olma motivasyonu eklendi.CNNTürk’teki Tarafsız Bölge’de sorularımızı yanıtlayan Selahattin Demirtaş, ‘kendilerinin ilkeleriyle siyaset yaptıklarını amaçlarının sadece sayısal olarak kazanmak değil aynı zamanda değerlerini topluma anlatmak’ olduğunu söyledi.Demirtaş’ı öne çıkaran unsurlar!Demirtaş, Alevi ve sosyal demokrat seçmene gül uzatarak AKP ile CHP/MHP’nin aynı zihniyette olduğunu ifade ediyor ve sol seçmen için HDP çatısı altında birleşme çağrısı yapıyor.Selahattin Demirtaş’ı öne çıkaran beş unsur var. Birincisi CHP’nin sağ’dan bir ismi açıklamasıyla sol seçmende yaşanan kızgınlık. İkincisi yüzde 10 barajının olmaması nedeniyle tüm Kürtlerin oyunu alma imkanı doğması. Üçüncüsü çözüm sürecinin yarattığı pozitif algı. Dördüncüsü yeni kuşağın önde gelen isimlerinden biri olması. Beşincisi ise Demirtaş’ın Türkiyeli üslubu, sert sözleri yumuşak bir dille ifade edebilmesi ve en önemlisi politik birikimi.Köşk seçimi HDP için 2015’in testi olacak!CHP’nin E.İhsanoğlu tercihi HDP için kendini isptalama ve sol’da bir farkındalık yaratma imkanı doğurdu. Demirtaş, CHP tabanında yaşanan kırgınlık ve öfkeyi görüp, buna uygun bir dil, strateji geliştirebilirse süpriz sonuçlar alınabilir. Adil Gür bu konuda oldukça iyimser ve ‘HDP’nin Köşk yolunda doğru adayı bulması halinde yüzde 10 barajını aşabileceğini’ ifade ediyor. Gür, HDP’nin adayına bağlı olarak CHP’den bir oy kayması olabileceğinin altını çiziyor.Rüzgarı arkasına alan HDP süpriz yapabilir!HDP bu avantajlarını oya tahvil edebilirse belliki önemli bir sinerji yaratacak. Köşk seçiminde rüzgarı arkasına alacak HDP seçimde maksimum oyunu alabilecek bir teste tabi tutulacak. Ancak tam bu noktada realist olmakta fayda var. BDP’li bazı isimlerin sert söylemleri Batı’daki sosyal demokratları ürküttüğü biliniyor. Selahattin Demirtaş, partisinin programında yazanları Batı’daki seçmene anlatabilirse bu algıyı değiştirebilir.HDP Kongresi ne sonuç doğuracak?1. Köşk seçiminin en rahat partisi konumunda olan HDP kilit parti olma rolünü sürdürüyor2. Cumhurbaşkanlığı seçimleri HDP’nin özgül ağırlığını artıracak bir işlev görecek.3. Bu kongreyle HDP’nin kurumsallaşma, Demirtaş’ın liderlik dönemi başlayacak.4. Aktörlük meselesinde ilk defa HDP, PKK’yla denge durumuna gelmiş olacak.5. Çözüm sürecinin ilerleyen aşamalarında HDP’nin ismi daha fazla öne çıkacak.6. Cumhurbaşkanlığı seçimi HDP’nin Türkiyelileşmesinin test edildiği bir süreç olacak.7. HDP, Köşk seçimlerinde Öcalan için oy isterken daha çok sol bir söylem kullanacak.8. Demirtaş, Alevi ve sol kesime yönelik yeni bir kadro yanında yeni bir söylem geliştirecek.9. HDP’nin Selahattin Demirtaş’la devam edecek olması, Kürt hareketinin çözümü sol uçta değil merkezde aramasının ispatı olacak.10. Demirtaş, CHP’nin yanlışlarını, HDP’nin doğruları haline getirebilirse siyasette yeni bir sayfa açabilir...Bir sonraki yazıda AK Parti’nin adayını ve Çankaya stratejisini irdeleyeceğiz...

Devamını Oku

Ekmeleddin İhsanoğlu neden olmaz?

18 Haziran 2014

CHP/MHP’nin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu açıklaması ülkedeki asıl sorunun muhalefet olduğunu birkez daha gösterdi. Adayın muhafazkar olması, sağ’dan gelmesi, siyasal portresi hepsi bir yana ortada büyük bir usul problemi var. Açıklanan adayı halk tanımıyor.Sözü uzatmaya hiç gerek yok. Parti yönetiminin haberinin olmadığı, teşkilatların bilmediği, halkın tanımadığı, istişarelerde adı geçmeyen, anketlerde ismi çıkmayan bir ismi cumhurbaşkanı adayı yapmak, sadece Erdoğan’ın köşke çıkmasını hızlandırır. Nokta. Ekmeleddin İhsanoğlu tutar mı, tutmaz mı okuyun ve kararı siz verin...Yalova seçiminde, Cumhurbaşkanlığının test edildi: CHP/MHP bloğu hiçbirşey yapmayıp sadece Yalova’da yapılan seçimleri dikkate alsa ortaya yeni bir sonuç çıkabilirdi. Yalova’da tekrar edilen seçimler bir anlamda cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun test edildiği seçim oldu. Ancak muhalefet bu örneği okuyamadı.CHP sekiz seçimdir sağa açılıyor: CHP eğer sağ’a açılmakla oy artırabileceğini düşünüyorsa bunu daha önce denedi. 2002 seçimlerinde Yaşar Nuri Öztürk büyük umutlarla transfer etti ancak hayal kırıklığına uğradı. 2007’de İlhan Kesici ithal edildi beklenen faydayı sağlayamadı. 2011’de Sinan Aygün, Mehmet Haberal davet edildi, sonuç değişmedi. Bu isimlerin paydası partiye katma değer üretememeleridir.Yani CHP’nin sağ’dan bir ismi cumhurbaşkanı adayı yapması daha önce denendi. Ancak CHP yönetimi bunu unutmuş görünüyor.Her parti kendi adayıyla seçime girmeliydi: Çatı yerine her parti en güçlü adayıyla seçime girse bambaşka sonuç alınacaktı. Düşünsenize CHP, Yılmaz Büyükerşen’le, MHP Meral Akşener veya Tuğrul Türkeş’le iddiasını ortaya koysa muhtemelen Erdoğan birinci turda köşke çıkmayacaktı.Psikolojik üstünlük muhalefet bloğuna geçecek ve Yalova’da test edilen model hayata geçecekti. Ancak bu yapılmadı ve anketlerde adı dahi geçmeyen bir isim önerildi.CHP’nin kurtuluşu AK Partilileşmek mi: CHP’nin sağ’a açılması politik tercihler bakımından anlaşılabilir. Ancak ithal edilen adayların partiye artı değer üretmemeleri büyük sorun oluşturuyor. Bu kadar çok sosyal bilimcinin olduğu bir partide CHP’yi, AK Partilileştirme çabasını anlamak mümkün değil.Gezi’den sonra ortaya çıkan toplumsal resmi okuyamayan CHP çareyi AK Partilileşmekte görüyor. Sekiz seçimdir denedi, olmadı. Olsun dokuzuncu da şansını yeniden denemek istiyor..CHP’de fırtına öncesi sessizlik: CHP’de yaşanan sessizlik fırtına öncesinin sessizliği. Yakında fırtına, 10 Ağustos’tan sonra kasırga kopacak. Tecrübelerim ve tüm okumalarım İhsanoğlu’nun seçilmesinin imkansız olduğunu söylüyor.İhsanoğlu seçilemediği takdirde MHP’de değişiklik olmaz. Ancak CHP’de kurultay hazırlıkları yapılmaya başlanır ve Kılıçdaroğlu’nu oraya getiren irade onu CHP’nin başında tutamaz.CHP’ye en büyük zararı CHP’li medya veriyor: Medya RP’yi eleştire eleştire onu önce ana muhalefet, sonra iktidar yaptı. Benzer durum AK Parti için yaşandı. Bu partileri eleştiren medya aslında büyük iyilik yaptı. Onların hatalarını görme imkanı sağladı.Ancak aynı medya CHP söz konusu olduğunda ‘korumacı’ bir tutum geliştirdi. CHP yönetimi şimdi yaşandığı gibi ne yaparsa yapsın medya onu eleştirmedi. Genel Başkanlar parti içi iktidar ve CHP’li medya üzerinden sanal bir dünyaya hapsoldu. Tüm bunların sonucunda bugünkü durum ortaya çıktı.Not : CHP yönetimi, başkalarını dinlemiyorsa partide danışmanlık yapan Ali Haydar Fırat’ı dinlesin ve yazdıklarını okusun. Ali Haydar Fırat, CHP ve AKP Ekseninde Türkiye’nin Siyaseti , Tekin yayınları, 2014.Aslında HDP/BDP’yi bugün yazacaktık ancak mevcut durumu tartışıp, bir sonraki yazı da HDP’den devam edeceğiz.Sonuç olarak, CHP/MHP’nin bu tercihi Erdoğan’ın köşke çıkmasını hızlandırmak yanında CHP’de karışıklıklara neden olacak ve AK Partideki Post-Erdoğan tartışmalarını konsolide edecektir.

Devamını Oku