Cumhurbaşkanlığı seçiminin artçı şokları devam ediyor. Kazandı/kaybetti tartışmasının ötesinde seçimin yapısal sonuçları ilerleyen günlerde görülecek. Türkiye siyaseti yeniden yapılanacak.Muhalefetin durumu ‘öğrenilmiş çaresizlikle’ açıklanabilir. Sözcülerin ifadelerine bakıldığında ‘Erdoğan’ın yüzde 55 alamayıp, 52 almasına sevinecekler’. Kılıçdaroğlu hakkında İstanbul sermayesi ve ulusalcılar kararını vermiş olsa da hata yapıyorlar.Nerede hata yaptı?Aslında doğru soru nerede hata yapmadı ki? En büyük hatası genel başkan seçildikten sonra anayasa referandumunda meydanlarda ‘hayır’ı savunması oldu. Tayyip Erdoğan’ın tuzağına düşerek 2009 yerel seçiminde yüzde 38’e düşen oyunu konsolide etti. Kılıçdaroğlu’nun yanlış stratejisiyle 2011 seçiminde Erdoğan oyunu yüzde yüzde 50’ye çıkarttı.Kılıçdaroğlu neyi yanlış yaptı? 1. ‘Yeni CHP’ söyleminde ikircikli bir tutum aldı. 2. Cesur davranmadı ve risk alamadı. 3. Ortak aklı kullanmadı. 4. CHP statükosunun esiri oldu. 5. Doğru siyaset okuması yapıp, yanlış kararlar aldı. 6. CHP medyasının etkisinden çıkamadı. 7. ‘Dersimli zenci’ olmasına rağmen, Beyaz Türk gibi davrandı. 8. CHP medyasının iddia ettiği gibi ‘açılım yaptığı’ için değil, yeni CHP söyleminde cesur olmadı. 9. RP hikayesi bir yana Ecevit olayını dahi anlamaya çalışmadı.Peki neden böyle oldu. Çünkü etrafındaki çok bilmiş dar çevre zaten her şeyi biliyordu! Sürekli yanlış yönlendirdiler. En son Gülen hareketi ittifakı tam yıkım oldu. Kılıçdaroğlu bu çevrenin hatalarını görmesine rağmen, onları dinlemeye devam etti. En basit siyaset teknolojisini kullanmadı. Ankara’da sorduğu ‘Belediye başkanı kim olsun sorusunu ‘Cumhurbaşkanı kim olsun’ diye soramadı. Sorsa dahi risk alıp, hayata geçiremedi.Kılıçdaroğlu o kadar çok hata yaptı ki. Anlatmaya gerek yok. Çünkü sonuç ortada. Deniz Baykal 16 yılda 9 seçim kaybetti. Kılıçdaroğlu 4 yılda 4 seçim kaybetti. Kendisine umut bağlayan kitleleri hayal kırıklığına uğrattı.Hakkında doğru bilinen yanlışlarOrtada yalın bir gerçek var. CHP kaybetti, Erdoğan kazandı. Ancak problem, mevcut resim üzerinden okunursa büyük bir hata daha yapılacak. Kılıçdaroğlu 1980 sonrası dönemin en başarılı lideri. İşte size rakamlarla ispatı;- Darbe sonrası yapılan 1983 seçiminde Necdet Calp yüzde 30.4 oy aldı.- 1987’de Erdal İnönü yüzde 24.7, Ecevit yüzde 8.5’te kaldı.- 1991’de Erdal İnönü-HEP koalisyonu yüzde 20.7, Ecevit yüzde 10.7 oy aldı.- 1995’de Baykal’ın CHP’si yüzde 10.7; Ecevit’in DSP’si yüzde 14.6 alabildi.- 1999’da Ecevit yüzde 22.1’le Başbakan oldu. CHP barajın altında kaldı.- 2002 Baykal yüzde 19.4 oyla ikici oldu.- 2007 Baykal yüzde 20.2 oy aldı.- 2011 Kılıçdaroğlu yüzde 25.9 oy aldı.Kılıçdaroğlu, Ecevit, İnönü, Baykal’dan yüksek oy aldı. Ecevit, daha az oy almasına rağmen Başbakan, Erdal İnönü başbakan yardımcısı, Baykal koalisyon ortağı oldu. Kılıçdaroğlu’nun en büyük şanssızlığı ise Tayyip Erdoğan’a karşı mücadele ediyor olması.Liderlik değil, paradigma sorunuKılıçdaroğlu’nun çok sorunları var. Doğru... Fakat beğenin veya beğenmeyin kendisi farkında olmasa da onun bir hikayesi var. Bunun yanında CHP’de hikayesi olan insan yok. Kılıçdaroğlu, hikayesindeki kişi olsa bambaşka bir sonuç olacak.Normal şartlar altında kongreyi Kılıçdaroğlu kazanır. Ancak mücadele kişiselleşirse Kılıçdaroğlu salona dahi gitmeyebilir. Kılıçdaroğlu’suz CHP ise önce Alevileri, sonra sosyal demokratları kaybedip, ulusalcılığa demir atar. CHP’liler kızacaklar ama Kılıçdaroğlu CHP’nin son şansı...
AK Partide Genel Başkan ve Başbakanın kim olacağı netleşti. Tayyip Erdoğan ve parti sözcülerinin dile getirdiği prensipler irdelendiğinde o ismin Ahmet Davutoğlu olduğu anlaşılıyor. Bunun da ötesinde Erdoğan’ın gönlündeki isim Ahmet Davutoğlu.MKYK toplantısında Erdoğan, ‘Başbakan ve genel başkan kim olmalı’ sorusunu sordu. Abdullah Gül, Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu isimlerinin öne çıktığı listede Ahmet Davutoğlu birinci çıkıyor. Milletvekilleriyle yapılan toplantılar yanında ayrıca genişletilmiş il başkanları toplantısı devam ediyor. Bu toplantıya il başkanlarının yanı sıra, belediye ve büyükşehir başkanları katılıyor. Burada da Ahmet Davutoğlu adının öne çıktığı iddia ediliyor.Erdoğan onu işaret ediyorBugün partinin 13’üncü kuruluş resepsiyonu yapılacak. Cuma günü ise Genel Merkez Kadın ve Gençlik Kolları toplantısı var. Erdoğan bu toplantılarda temayül yoklaması yaparak teşkilatları karara ortak yapmak suretiyle ilerleyen zamanlarda çıkacak problemleri önlemeye çalışıyor.Erdoğan’ın son üç ayda dile getirdiği prensipler alt alta yazıldığında Başbakan çıkıyor. O prensipleri yeniden hatırlayalım. 1. Genel başkan ve başbakan ayrı olmayacak. 2. Üç dönem kuralı kaldırılmayacak. 3. Emanetçi başbakan olmayacak. Bu tarife uyan isim Ahmet Davutoğlu.Gül vekil olmadığı için başbakan olamıyorHalihazırda mevcut adaylara bakıldığında şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Abdullah Gül, milletvekili olmadığı için başbakan olamıyor. Yine aynı şekilde Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu da vekil olmadıkları için denklemin dışına düşüyor. Dolayısıyla Gül, Kurtulmuş, Soylu ihtimali kendiliğinden devre dışı kalıyor.Başbakan Erdoğan ‘emanetçi başbakan olmayacak’ sözü ve ‘üç dönem kuralının devam edeceği’ açıklaması dolayısıyla Bülent Arınç, Binali Yıldırım, Mehmet Ali Şahin isimleri de kendiliğinden elenmiş oluyor.Şartlı başbakanlıkBu gelişmelerin yanında özellikle Bülent Arınç’ın açıklamalarının altını çizmek gerekiyor. Arınç tecrübeli ve milletin vicdanı olmuş bir siyasetçi. Dünkü konuşmasında Gül’ün siyasete dönmesini ve ülkeye yararlı hizmetler yapmasını gönülden istediğini belirttikten sonra şunları söyledi:“Bugün seçilecek genel başkan ve başbakanın 2015’ten sonra da güçlü bir biçimde geldiği takdirde d evam etmesi doğrudur. Ancak bir yıllık deneme süresi var. Bu bir yıllık deneme süresinde partiyi nasıl sevk ve idare edeceği, hükümeti nasıl yöneteceği, karşılacağı güçlüklere karşı partiyi nasıl başarılı kılacağını bir görmekte fayda var.” Arınç’ın tarifi de şartlı olarak da olsa Davutoğlu’nu gösteriyor.Tek adayla gidiliyor, MKYK değişmiyor27 Ağustos’ta yapılacak olağanüstü kongreyle ilgili bir duruma dikkat çekiliyor. Kongreye tek adayla gidiliyor. Genel başkan seçiminin yapılacağı tek maddelik olağanüstü kongrede MKYK değişmiyor. Yani genel başkan seçilecek ismin MKYK üyesi olması gerekiyor.MKYK üyesi olmayan bir ismin ise tüzük gereği genel başkanlığa aday olması zor görünüyor. Bülent Arınç, M.Ali Şahin MKYK üyesi ama Binali Yıldırım üye değil. Tahmin ettiğiniz gibi Davutoğlu MKYK üyesi!Partinin kurmay isimlerinden biri ‘...yeni başbakan, sosyolojik ve siyasal dönüşüme ebelik edecek nitelikte olmalı’ sözünün ayrıca altını çizmek gerekiyor. Keynes’in ‘...veriler değişirse, görüşlerimi değiştiririm’ şeklinde bir laf ettiği söylenir. Bugün itibarıyla veriler ve kulisler Ahmet Davutoğlu’nu gösteriyor. Olağanüstü bir gelişme olmazsa artık karar verildi ve bundan sonra değişmez.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Cumhurbaşkanlığım bittikten sonra şüphesiz ki partime döneceğim. Benim için tabii ki doğal olan şeydir” açıklaması siyasette dalgalanmaya yol açtı. Gül’ün bu açıklaması muhalefet ve Gülen hareketi çevresinde yeni bir heyecan yarattı. Bugün veya MGK toplantısı dolayısıyla yarın Gül-Erdoğan görüşmesi var. Bu açıklamayla görüşme öncesi Gül, Erdoğan’a “Bu denklemde ben de varım” mesajı gönderdi. Ayrıca Gül’ün bu açıklamasının arkasında partili bazı isimlerin olduğunu söylemek gerekiyor.Kongre kararı Gül’ün önünü kesmek için mi alındı: Mevcut durumda Abdullah Gül milletvekili olmadığı için zaten Başbakan olamıyor. Erdoğan onu partinin başına getirse dahi Başbakan olmak için 2015 seçimini beklemek durumunda. Hal böyle olunca kongre kararının Gül’ün önünü kesmek maksadıyla değil, Erdoğan partinin başında iken genel başkanlık/başbakanlık meselesini çözme motivasyonuyla yapıldı.Kongre kararı ne zaman alındı: Kongrenin ne zaman yapılacağı dün ilan edilmiş olsa da karar geçen hafta içinde belirlenmişti. Durum böyle olunca kongrenin 27 Ağustos’ta yapılmasının seçim sonuçlarıyla veya Gül’ün önünün kesilmesiyle bir ilgisi bulunmuyor.Erdoğan, Gül’ü tasfiye etmek mi istiyor: Daha önce de yazdım. Erdoğan ile Gül arasında bir siyaset farkı bulunmuyor. Erdoğan siyasetinin ana fikrini pragmatizm oluşturur. Erdoğan son tahlil de kendisinin değil, partisinin ve ‘davanın’ çıkarlarını gözetir. Siyasetin gidişatı ve toplumsal koşullar Gül’ün gelmesini gerektirirse Erdoğan tereddüt etmeden Gül’ü partinin başına getirir. Muhalefet kendi açısından haklı olarak iktidar olma yolunu AK Partiyi bölmekte görüyor. Çünkü geçen on iki yılda iktidar olma umudunu topluma veremeyen liderler son çare olarak AKP’yi içerden çökertme stratejisi güdüyor.Erdoğan ne yapmak istiyor: Tayyip Erdoğan, partisinin sonunun ANAP/DYP olmaması için en güçlü olduğu zamanda onu kurumsallaştırmak istiyor. ‘Erdoğan’ın partisi’ olmaktan çıkartıp geleneği yeniden üretmeye çalışıyor. Durum böyle olunca Erdoğan, meseleyi Gül veya Davutoğlu meselesi olarak değil partiyi bir arada tutacak ve birinci yapacak bir kombinasyon arıyor.Gül bundan sonra ne yapacak: Gül, bu partinin kurucusu. Amaçları Erdoğan karşıtlığı olanların telkiniyle ‘bir bölen olarak değil, bir bilen’ olarak hareket edecektir. Gül son beyanıyla ‘siyaset yapmak’ istediği birkez daha deklare etti. Ancak bugün için olağan kongreye kadar mümkün görünmüyor.Partinin B Planı Gül: Takvim gereği, Gül’ün 2015 olağan kongresini beklemesi icap ediyor. Ancak burada önemli bir hatırlatma da bulunmak lazım. Erdoğan sonrası dönemde parti krize girdiğinde Gül, kurtarıcı olarak partinin başına gelecektir. Başka bir deyişle işler kötüye gittiğinde Erdoğan’ın B planı devereye girecek ve Gül partinin başına davet edilecek.Erdoğan-Gül tartışması AK Parti hegemonisini yeniden üretiyor: On iki yıllık Erdoğan iktidarına sahici muhalefet yapamayanların son umudu Erdoğan-Gül çatışması. Erdoğan ile Gül arasındaki yorum farkından siyaset farkı çıkarma mühendisliği yapılıyor. Ancak bu projenin de tutması zor görünüyor.Sonuçları üzerinden bir okuma yapıldığında bu tartışmalar muhalefet için iktidar olasılığını değil, Erdoğan hegemonisini yeniden üretme anlamına geliyor. Erdoğan-Gül değişimini isteyen çevreler farkında olmadan ikinci bir on yıllık AK Parti iktidarı için toplumsal algının yerleşmesine zemin hazırlıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı seçimi beklendiği gibi sonuçlandı. En son söyleyeceğimi, başta söyleyeyim. Seçimin kazananı Erdoğan ve Demirtaş. Kaybedeni ise Kılıçdaroğlu-Bahçeli-Gülen koalisyonu ile anket firmaları oldu. Görünen o ki ‘yeni Türkiye’yi, dindarlar ve Kürtler kuracak. Çözüm süreciyle başlayan ittifak, yeni anayasa ve ülkenin demokratikleşmesi bağlamında devam edecektir.Türkiye bugün yeni bir sabaha uyandı. Seçimin aritmetik değerlendirmesi bir yana önemli politik sonuçları olacak. İktidar açısından başbakanın belirlenmesi, CHP/MHP açısından ise genel başkanlık tartışmaları yapılacak. Bu sonuçlara göre Tayyip Erdoğan, kafasındaki başbakan adayını yeniden düşünecektir.Bundan sonra ne olacak?Bu rakamların siyasette radikal sonuçları olacak. CHP ve MHP koalisyonunun oyunun yerel seçimlerin gerisinde kalması oldukça manidar bir manzara yaratıyor. MHP’de genel başkan değişikliği olacağına ihtimal vermiyorum.Ancak CHP’nin içinden gelen duyumlar ciddi bir tartışmanın başlayacağı yönünde. Bu tartışmalar Kılıçdaroğlu’nu koltuktan indirir mi bilinmez. Ancak özellikle ‘sağ’a açılma, İhsanoğlu’nun adaylığı ve Gülen hareketiyle ittifak’ konusunda Kılıçdaroğlu’nun bir özeleştiri vermesi gerekecek.AK Parti cephesinde ise varoluşsal bir gündem var. Yeni genel başkan arayışında artık sona gelindi. Bugün MKYK toplanacak. Salı günü Tayyip Erdoğan Abdullah Gül’le görüşecek. Partinin karar alma süreçlerinde yapılacak değerlendirmelere göre Başbakan ve Genel Başkan belirlenmiş olacak. Hangi karar alınırsa alınsın bu Erdoğan-Gül diyaloğu ve ortak akılla olacak.Olağanüstü bir gelişme olmazsa bugünkü MKYK, 27 Ağustos için kongre kararı alacak. 27 Ağustos’da yapılacak kongreden birgün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu isme hükümeti kurma görevini verecek.Seçim ne mesaj verdi?1. On iki yıllık iktidarına ve tüm yıpranmalarına rağmen Erdoğan dokuzuncu zaferini kazandı.2. Erdoğan’ın kampanya döneminde kapalı kapılar ardında danışmanlarına söylediği ‘seçimde süpriz olabilir, biz daha fazla çalışmalıyız’ sözü onun siyasal sezgilerinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdi.3. Alınan oy bizzat Erdoğan’ın şahsına verilen destek olması bağlamında liderliğini pekiştiren bir sonuç doğurdu.4. Kürt siyasi hareketi ve Demirtaş sayısal olarak olmasa dahi siyasal bir zafer kazandı.5. Seçimin asıl süprizini Selahattin Demirtaş yaptı. Bu sonuç HDP’nin 2015 seçimlerine daha özgüvenle girmesine zemin hazırlayacaktır.6. Fazla tanınmayan İhsanoğlu, görece başarılı bir sonuç alırken ‘çatı’ formülü başarısız oldu.7. CHP, 2002’den bu yana denediği ‘sağ açılımının’ sayısal zaferini yine elde edemedi. Bu sonuç ona çağdaş bir sol parti olması gerektiğini bir kez daha gösterdi.8. Sonuçlar çözüm sürecinin iktidar açısından stratejik değerini ortaya koydu. Çözüm süreci iktidara kazandırırken, muhalefete kaybettirdi.9. Bu sonuçlar sistem değişikliğini gündeme getirip, yarı başkanlık tartışmalarını hızlandıracaktır.10. Her seçimin kendine özgü koşulları var ancak dramatik bir değişiklik olmazsa 2015 seçiminin kaderi belli oldu.
MİT içinde paralel yapı mensubu olan 50’ye yakın meslek memuruyla ilgili soruşturma başlatıldı. İddialara göre, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olarak atanması durumunda Hakan Fidan Dışişleri Bakanı olarak kabineye alınacakDevlet içinde başlatılan paralel yapı soruşturması Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) uzandı. Emniyet ve ordu içinde tahkikatlar devam ederken benzer bir soruşturmanın MİT içinde yapıldığı öne sürülüyor.MİT, emniyet/ordu/yargı/mülki idareye göre Gülen hareketinin görece daha seyrek olduğu kurumlardan biri. Teşkilatın ilk açılımı Sönmez Köksal zamanında olmuştu. Ancak özellikle AK Parti iktidarları döneminde çok sayıda meslek memurunun kuruma alındığı belirtiliyor.7 Şubat soruşturması sırasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı almaya giden paralel yapı elemanlarının asıl hedefi Fidan’ı tutuklatmaktı. Fidan’ın tutuklanması sonrası MİT, Cemaat yapılanmasının kontrolüne geçecek ve emniyet istihbarat kökenli polisler yönetime el koyacaklardı. Ancak Fidan’ın ifade vermeye gitmekten son anda vazgeçmesi tüm oyun planını bozmuştu.MİT ile Emniyet arasındaki rekabet özellikle KCK tutuklamaları sırasında zirveye çıkmıştı. Emniyet içindeki paralel yapının KCK maskesi altında MİT’i ele geçirme planı, hükümetin durumu son anda fark etmesiyle önlenmişti.‘Bu birimi kapatın’Yıllar önce bir MİT görevlisi ironik bir anekdot anlatmıştı. Bir bayramlaşma esnasında departmanları dolaşan eski Müsteşar Emre Taner, bir kapının önünde durup sakin bir edayla ‘siz hangi işleri takip ediyorsunuz’ diye sorar. Departman şefi ‘Biz irticai faaliyetleri ve F.Gülen’i takip ediyoruz’ şeklinde cevap verir. Bunun üzerine Emre Taner, ‘Biliyorum ama bunca zaman takip ettiniz ne oldu? Bakın ne kadar ileri gittiler. En iyisi siz burayı kapatın’ der.Bu olaydan günümüze Gülen hareketine bakışta radikal değişim oldu. Güvenlik bürokrasisi bir yana kurumlarının yardımcı olmak için seferber olduğu bir yaklaşımdan mücadele edilmesi gereken ‘iç tehdit’ haline dönüştü. Dün el üstünde tutulan ‘hizmete’, bugün topyekün mücadele kararı verildi.Memurlar kızağa çekildi!Güvenilir kaynaklardan edinilen bilgilere göre, MİT içinde paralel yapı mensubu olan 50’ye yakın meslek memuruyla ilgili soruşturma başlatıldı. Yenimahalle’deki riyasette istihbarat elemanı olarak görev yapan personelin bu statüden alınarak alt görevlere verildiği iddia ediliyor. Ana karargahtaki tasfiyeye yönelik benzer bir durumun bölge başkanlıkları yaygınlaştırılacağı öne sürülüyor.Teşkilatla ilgili bir diger gelişme ise riyasette oluşturulan İstihbarat Koordinasyon Kurulu’yla ilgili. Son dönemde bu kurula Emniyet’ten çok sayıda personelin geldiği ancak bunların neredeyse tamamının paralel yapıya mensup oldukları iddiasıyla kurumlarına gönderildikleri ifade ediliyor. Yeni dönemde bu kurulun, bakanlıklardan gelen temsilcilerle yeniden yapılandırılacağı ve paralel yapının tasfiye edileceği söyleniyor.MİT Müsteşarlığı Muammer Türker’eMİT için dile getirilen bir diğer iddia, Hakan Fidan’ın bakan olacağı yönünde. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olarak atanması durumunda Hakan Fidan’ın büyük olaslıkla kabineye Dışişleri Bakanı olarak gireceği konuşuluyor. Hakan Fidan’ın müsteşarlıktan ayrılması durumunda ise daha önce de MİT için ismi geçen MGK Genel Sekreteri Muammer Türker’in buraya atanacağı belirtiliyor. Türker, PKK’nın ‘devrimci halk savaşı’ ilan ettiği ve yoğun çatışmaların yaşandığı dönemde Hakkari Valiliği yapmıştı.Müsteşar Yardımcısı kim olacak?Bunun yanında 50 günlük bir tatile çıkan Müsteşar Yardımcısı M.D.’nin durumu başka bir soru işareti oluşturuyor. M.D.’nin emeklilik yaşı gelmiş ancak hükümet İmralı’da devam eden müzakerelerde koordinasyon görevini yürüttüğü için görev süresini uzatmıştı. Geçmişte Emre Taner için de benzer bir durum yaşanmıştı. Taner’in görev süresi 4 defa uzatılmış, Habur sonrası 2010’da emekli olmuş ve yerine Hakan Fidan atanmıştı. Bunun yanında Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen müsteşar yardımcısının ayrılmasıyla müsteşar yardımcılığı boşalmış bulunuyor.
Türkiye bir yandan seçimi konuşurken, diğer yandan Ortadoğu’daki ateş topu hızla bize yaklaşıyor. Öbür tarafta ise paralel yapı tartışmalarının gölgesinde Yüksek Askeri Şura sessizce toplandı. Dolayısıyla bu YAŞ’a ülkenin geleceğini belirleyecek en kritik toplantı deniliyor. Görünen o ki 2014 Şurası, TSK’yı ve topyekün güvenlik bürokrasisini derinden etkileyecek sonuçlar doğuracak.Kaderin cilvesine bakınız ki Başbakan Erdoğan hükümetleri tarafından ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde’, ‘tehdit’ olmaktan çıkarılan Gülen Hareketi’yle ilgili aynı Başbakan bu defa bambaşka bir karar verdi. Bu karar MGK’da tarihi imzalarla kayıt altına alındı ve etkileri ilerde görülecek.‘TSK’da paralel emir komuta olmayacak’Askeri kaynaklar Şura’da üç kriterin dikkate alınacağını söylüyor. Birincisi TSK içinde paralel emir komutaya asla izin verilmeyecek. İkincisi TSK ile hükümet karşı karşıya getirilip bir krizin doğmasına müsaade edilmeyecek. Üçüncüsü ordu içindeki Gülencilerle ilgili bir önlemler alınırken yeni paralel yapıların doğmasının önüne geçilecek.Aynı kaynaklar Genelkurmay ile hükümet arasında üç prensip üzerinde bir mutabakat olduğunu dile getiriyorlar. Sağlanan güven ilişkisinin önemine vurgu yapıp devlet içinde devlet olmaz yaklaşımıyla uyuma dikkat çekiyorlar. Bununla birlikte komutanların, Başbakan’a ordu içindeki paralelci yapılanmanın hükümetin son on yıldaki icraatları sonucu arttığı serzenişini ilettiği de belirtiliyor.Komutanların özel dosyalarında tüm askeri personelle ilgili detaylı bilgilerin olduğu söylenirken aynı zamanda MİT’ten de benzer dosyaların iletildiği iddia ediliyor. Özellikle komutanlıklar tarafından yapılan Personel Güvenlik İncelemesi sonucu ciddi verilere ulaşıldığı öne sürülüyor. Şura’da problemin Fethullah Gülen başlığı altında değil ‘paralel emir-komuta’ ismiyle konuşulduğu belirtilirken masa da komutanların, Başbakanla her şeyin açık açık konuşacaklarının altı çiziliyor.Jurnalciliğin önüne geçilecekHalihazırda TSK içinde orgeneral düzeyinde Gülenci komutanların olmadığı ancak korgeneral, tüm ve tuğgeneral düzeyinde isimlerin olduğu, bunların Genelkurmay Başkanı Necdet Özel tarafından yakınen bilindiği ifade ediliyor. Ayrıca son dönemde kurmayların dörtte birinin aynı yapının içinde olduklarına dikkat çekiliyor.Bununla birlikte ordu içinde yoğun bir ‘koridor jurnalciliğinin’ yaşandığı ve isimsiz mektupların havada uçuştuğu, komuta kademesinin bu durumdan rahatsız olduğu belirtiliyor.Jurnalciliğin önüne geçmek ve 28 Şubat benzeri bir kırılma yaratmamak için hassas davranıldığı ve ordudan hiçbir ismin ‘Fethullahçı yaftasıyla’ atılmayacağı dile getiriliyor. Dolayısıyla Şura’dan ihraç kararları değil, terfilerin önüne geçilip zaman içinde emeklilik yoluna gidileceği konuşuluyor.Karargah’ın meseleyi dini yapıların tasfiyesi değil, paralel emir komuta yapısının sonlanması olarak ele aldığı yine bu bağlamda paralel yapıyla mücadele edilirken bu yapıyı hedef alan benzer paralel yapıların oluşmasına izin verilmeyeceği ifade ediliyor.Kulislere göre bir hafta öncesine kadar Jandarma Komutanı Servet Yörük Paşa’nın görev süresinin uzatılacağı yönünde bir kanaatin olduğu ancak son anda ortaya çıkan bir kararla Yörük Paşa’nın emekli edileceği öne sürülüyor.
Selahattin Demirtaş, “Cumhurbaşkanı olursanız İmralı’ya gidip Abdullah Öcalan’la görüşecek misiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak herhalde böyle bir ziyareti yapmam diye düşünüyorum” Demokratik değişimin cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın üç gün boyunca G.Antep, Ş. Urfa, Bingöl ve Dersim mitinglerini izledim. Demirtaş’ın söylemlerine bakıldığında cumhurbaşkanı seçiminden çok partisini seçim sonrasına hazırladığı anlaşılıyor. Demirtaş’ın ‘yeni siyaset arayışı’ olarak tanımladığı durum belli ki sol siyasette taşları yerinden oynatacak. Selahattin Demirtaş’la Dersim Festivali’nde yaptığı konuşma sonrası gece Diyarbakır’a dönerken gece saat 01’de Sivrice gölüne karşı gündemi konuştuk. Frak giyip giymeyeceğinden Alevi-Sünni kamplaşmasına, müzakere sürecinden Öcalan’la görüşmeye gidip gitmeyeceğine dair uzun bir söyleşi yaptık. Oylarında ciddi bir artış olacağına inanan ve Türkiye’nin tamamındaki artışın çok değerli olacağını ifade eden Demirtaş, sorularımıza şöyle yanıtlar verdi: İlk icraat yeni anayasa! - Cumhurbaşkanı seçilirseniz ilk icraatınız ne olacak? Bizce Türkiye’nin en önemli sorunu darbe anayasasından kurtulmaktır. Yeni anayasa yapmaktır. Cumhurbaşkanı yeni anayasa yapamaz ama cumhurbaşkanının aktif öncülüğü meclisi, halkı, sivil toplumu harekete geçirir. Meclis bir defa denemiş yapamamıştı, dolayısıyla ya kaldığı yerden ya da yeni baştan yeni bir anayasayı gündeme almak lazım. Neden tartışmayı oradan başlatmak lazım? Çünkü cumhurbaşkanın yetkileri, sistemin yetkilerinin sorgulanması mümkün değil. Yeni anayasyla toplumla yeni bir sözleşme yapmalıyız.‘Sünni ezilmiyor tezi doğru değil’- Vizyon belgenizde Alevilere çağrınız var ama Aleviler size neden oy versin? Öncelikle ezilen, ötekileştirilmiş, hakkı teslim edilmemiş bir inanç olarak Aleviler eşit yurttaşlık talebi olan geniş bir topluluktur. Biz de yaşam bildirgemizde artık bu mezhep kamplaşmasını, kimlik kamplaşmasını derinleştirdiğini ifade ettik. Şu anda başbakanın oluşturduğu kampa karşı bir kamp kuralım diye bir çağrı yapmıyoruz.- Peki ne çağrısı yapıyorsunuz? Gelin Alevi-Sünni diye değil, demokratlar olarak bir arada olalım dedik. Çünkü Sünni ezilmiyor, rahattır tezi doğru değil. Türkiye’de ezilmeyen hiç kimse yok. Dolayısıyla bizler yeni bir kamplaşma yaratmak yerine bu kamplaşmayı dağıtacak bir birliktelik kurma çağrısı yaptık. Aleviler de bu çağrımıza elbetteki sıcak bakıyorlar, doğru olan budur. Sünninin karşısına Alevi blok çıkarmak yanlış bir politikadır. Aleviler bu birlik ruhuna felsefe, yaşam tarzı ve anlayış olarak yakın oldukları için bizim yeni yaşam çağrımıza büyük destek geleceğini, bu ilkelere büyük destek geleceğini düşünüyoruz. Alevilerden oy almak için Alevi olmak gerekmez. Biz etnik kimlik, mezhep üzerinden bir kampanya yürütmüyoruz.Kürtlerin tercihi ne olur?- Çok soruldu ama tekrarlamakta fayda var. Seçim ikinci tura kaldığında Kürtler kime oy verecek? Bize oy verecek insanlar ikinci turda şuna veya buna oy verir, blok olarak hareket eder demek sözkonusu değil. Çünkü bizim savunduğumuz ilkeler diğer iki aday tarafından da savunulmuyor. Bizim çizgimiz farklı. İinci turda şu adayı detekleyeceğiz, buna destek vereceğiz demek bizim ilkesel duruşumuzla bağdaşmaz. Açıktan bir adayı desteklemek gibi bir tavrımızın yanlış olacağını düşünüyoruz. Beni destekleyen Kürtlerin büyük kısmı için ben ikinci turda olmazsam iki aday da içine sinmez. Gönül rahatlığıyla oy vermezler. Ancak net tavrımızı ikinci turu gördükten sonra açıklayacağız.- Sizinle ilgili hükümetle bir pazarlık içinde eleştirisi vardı.Böyle bir pazarlık olsaydı benim aday olmamam gerekirdi. Dolayısıyla AKP’de de, bizde de böyle bir pazarlık sözkonusu değildir.‘Frak bir zorlamadır, giymem’ - Cumhurbaşkanı olursanız İmralı adasına gidip Öcalanla görüşecek misiniz?Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak herhalde böyle bir ziyareti yapmam diye düşünüyorum. Ancak çözüm sürecine katkı vermek, çözüm sürecini hızlandırmak, sürecin kalıcı barışa ulaşması için elimden geleni yapmak bir cumhurbaşkanın görevidir.- Cumhurbaşkanı seçildiğinizde frak giyecek misiniz?Yok giymem. Frak Türkiye toplumunun başkanını, kendisini temsil eden bir kıyafet değildir. Bizce bir zorlamadır.- Karadeniz neden miting yapmıyorsunuz? Karadenizde bizi destekleyen partilerin güçlü örgütleri yok. Onun için oralarda miting programları yapmadık. Elbette orada olmak isterdim. Ancak bu durum Karadenizlilerin ve Karadenizn sorunlarına duyarsız kaldığımız anlamı taşımıyor.‘Birbirimize düşman etmeye çalıştılar’Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş dün Kadıköy’de miting düzenledi. Coşkulu bir kalabalığa seslenen Demirtaş, “Biz daha adaylığımızı açıklarken biz daha ilkelerimiz ilan ederken o dakika kazanan taraftık” dedi. Demirtaş, şunları söyledi: “Yıllardır yan yana durmayalım diye yıllardır bizi birbirimize düşman ettirmeye çalıştılar. Bizi inandık. Yan yana durmaya, çoğalmaya devam edersek bizim gücümüzün karşısında durabilecek hiçbir diktatör, tek adam yoktur. Sizler bu gücünüzle büyük bir panik ve korku yarattınız. Kimde yarattınız? Tek adamda yarattınız. Onun dışında bu gelişmeden kaygı duyan korkan kimse yok. Şimdi hesaplar bozuldu. Tek dil, tek ırk üzerine millet hesapları halkların ortak dayanışmasının oluşturduğu duvara çarptı.” ‘Çirkin bir seçim’ “Bu seçim adil olmuyor maalesef” diyen Demirtaş, şöyle devam etti: “Bu seçim AKP’nin adayının bütün devlet olanaklarını, finans gücünü, medya gücünü arkasına alarak haksız bir şekilde yürüttüğü son derece çirkin bir seçime dönüşmüş durumda. Şimdi anket yayınlatıyor. yüzde 55-58 oy alıyormuş beyefendi. Gerçekten kendine güveniyorsan bu panik niye? Madem yüzde 50 oyun var kendine güveniyorsun niye 2 saatlik televizyon programından korkuyorsun.” ‘Kendine Türk solu diyen ırkçı faşistler’- Siz Gezi hareketine karşı özeleştiri mi veriyorsunuz? Ben en başından Gezi direnişini, Gezi’de ortaya çıkanları tereddütsüz biçimde savundum. O gün yapılan grup toplantısında, konuşmalarımda bunu defalarca söyledim. Bunlar ortadadır.Fakat kendine Türk solu diyen ırkçı faşist bir grup var. Bunların solla falan da ilgileri de yok. O ve benzeri gruplar Gezi direnişine girmeye çalıştılar ve Gezi direnişini başka bir noktaya taşımak istediler. O gün ben bunların Gezi direnişiyle alakaları olmadığını söyledim.- Peki siz ne dediniz? ‘Gezi direnişi bir darbedir’ demedim ve demem. Meşru talepleri olan halk direnişidir. Ancak Gezi’yi kendi faşist, ırkçı emellerine alet etmek isteyen gruplar var. Herkes bunlarla aralarına mesafe koymalıdır dedim. Bugün de aynısını söylüyorum.‘Başbakan’a faşist demem’ - Başbakanla sert polemikleriniz oluyor. Faşist dediğiniz Başbakanla nasıl müzakere yapacaksınız? Ben Başbakanın şahsına doğrudan faşist demedim ve demem. Fakat savunduğu ilkeler bunu gösteriyor. Başbakan savunduğu ilkerin faşizmin ilkeleri olduğunun farkına varmalı. Tek dil, tek ırka dayalı devlet anlayışı faşizme dayalı bir yaklaşımdır. Hem Kürtler diyeceksiniz hem de sorunu çözmek istiyorum diyeceksiniz ama aynı zamanda tek millet benim kırmızı çizgimdir diyeceksiniz. Bu durumda sizin müzakere yapma mantığınız ortadan kalkıyor. Başbakanın kişiliğine şahsına asla hakeret etmem. Ben üslubumu eleştiri sınırları içinde tutuyorum ama ben kendim hakaret gördüm.
Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın G.Antep, Ş. Urfa, Bingöl ve Dersim mitinglerini izlemek amacıyla iki gün boyunca beraberdim. Demirtaş, yıldızı yükselen siyasetçilerden. Son dönemde Kürtler kadar, ülkenin batısında da merakla takip ediliyor.Cumhurbaşkanlığı süreci bu farkındalığın artmasına yol açtı. O da bunu görüyor ve bu ilgiyi politik bir sempatiye ve oya tahvil etmeye çalışıyor. Demirtaş, G.Antep programına saat onda STK temsilcileri toplantısıyla başladı.Çözüm sürecinin sembol şehri GaziantepG.Antep, altı organize sanayi bölgesi, dört yüz bin çalışanıyla Türk sanayinin kalbinin attığı yer. Heterojen bir demografiye sahip şehir, Ortadoğu’nun sanayi/lojistik merkezi olma yolunda ilerliyor. Suriye iç savaşı şehri olumsuz etkilemiş ama ileri yürüyüşünü durduramamış. Türkler ve Kürtlerin emperyalizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesini verdikleri G. Antep, çözüm sürecinin sembolik modelini oluşturuyor.Selahattin Demirtaş’ın G.Antep Mitingi kırk derece sıcağın altında ancak akşam başlayabildi. Demirtaş yaklaşık beş bin kişiye hararetli bir konuşma yaptı. Aynı meydanda yakında Tayyip Erdoğan konuşacak. Ekmel Bey miting yapmadığı için nasıl bir kalabalığa konuşacağını bilemiyoruz. Miting konusu dahi seçimin aslında nasıl bir atmosferde yapıldığını göstermesi bakımından ilginç bir manzara oluşturuyor.Eski rejimin mağdurları yeni Türkiye’yi kuracak!G.Antep mitinginden sonra hızla GAP’ın başşehri Ş.Urfa’ya geldik. Ş.Urfa, Yeni Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en stratejik şehri olacak. GAP bittiğinde iki buçuk Çukurova büyüklüğünde bir alan sulu tarıma açılacak.Demirtaş’ın Ş.Urfa mitingi Topçular meydanındaydı. Saatler 19:00’u göstermesine rağmen hala kırk derece sıcak vardı. Demirtaş burada daha kalabalık ve coşkulu bir kitleye hitap etti. Antep’te olduğu gibi Urfa’da da Erdoğan’a yüklendi. Demirtaş, Erdoğan’a sert bir dille muhalefet etse de meydanlar, seçiminden rejimin iki mağdurunun zaferle çıkacağını gösteriyor. Olağanüstü bir provokasyon olmazsa İslamcılar ve Kürtler seçim sonrası ‘Yeni Türkiye’yi kurmak için tarihi koalisyonu bir adım ileri taşıyacaklar.İkinci günBingöl, Dersimİkinci gün programımız da Bingöl ve Dersim vardı. Diyarbakır, Lice, Genç üzerinden zorlu yollardan Bingöl’e vardık. Şöyle tarif etsem sanırım daha iyi anlayacaksınız. Lice olaylarında CHP lideri Deniz Baykal’ın şehre sokulmadığı meşhur Duru karakolu, son dönemde yol kesmelerin yaşandığı, bilumum garnizonları/karakolları ve yol inşaatlarını geride bırakarak Bingöl’e ulaştık.Geçmişte güvenlik nedeniyle kapalı olan yollar çözüm sürecinin etkisiyle şimdi tamamen serbest. Ancak yollarda hala askeri araçlar görmek mümkün. Bingöl’de Dörtyol bahçesinde konuştuğum insanlar çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini söylüyorlar. Demirtaş, buradaki konuşmasından sonra akşam Dersim festivaline katılacak.Mitinglerinde öne çıkanlar1. Mitinglerde kadınların, özellikle başörtülü kızların ve gençlerin fazlalığı dikkat çekiyor2. Demirtaş’ın ana stratejisini İhsanoğlu değil, Erdoğan’a muhalefet oluşturuyor3. Miting meydanı en çok Abdullah Öcalan ismi anıldığında harekete geçiyor.4. Tayyip Bey’in mitinglerini yakından izleyen biri olarak Demirtaş’ın mitinglerinin oldukça mütevazi ve amatör kaldığını belitmem laz5. Demirtaş’ın kampanya stratejisi, Türkiyelileşmek ve yeni bir siyaset kurmak üzerine inşaa edilmiş.6. Demirtaş’ın ve Erdoğan’ın hitap ettiği kitle sınıfsal olarak aynı. İki meydanda da daha çok yoksullar var.7. Demirtaş, doğuda konuşsa da ülkenin batısına, özellikle Alevilere ve sosyal demokratlara mesaj veriyor.8. Meydanlarda konuştuğum insanlar ikinci turda oylarını Erdoğan’a vereceklerini söylediler.9. Demirtaş’ın miting organizasyonları HDP Teşkilat sorumlusu Ali Urkut öncülünde kalabalık bir strateji ekibi tarafından yapılıyor.10. Demirtaş konuşmalarında daha çok 17-25 Aralık süreci ve Tayyip Erdoğan’la ilgili ‘yolsuzluk iddialarını’ dile getiriken, ‘Kürt sorunu, çözüm süreci, Rojava’ ikinci planda kalıyor.