Saf bakir Anadolu insanı kandırılmaya ne kadar müsait değil mi? Çiftlikbank haberleri bir kez daha teyid etti halimizi.Onlarca tavuk çiftliği kurmuşlar. Ortada ne tavuk var ne yumurta.Hadi onlar cahilliklerinin, bilgisizliklerinin, otoritenin duruma seyirci kalmasının kurbanı oldular diyelim.Borsa’nın cin gibi, paradan para kazanmayı bilen jilet gibi takım elbiseli kravatlı parlak çocuklarına ne demeli?Bir haber çıkıyor.Çemaş yönetimi ‘Kırşehir Şeker Fabrikası özelleştirmesine girebilirim. Bunun için dosya aldım’ diyor.Borsa’da bir heyecan bir heyecan.Dosya almak 2 bin lira, Borsa’da vurgun belki 22 milyon lira.Malum Çemaş, Şubat ayının sonunda bir açıklama yapmıştı. Döküm ve işleme fabrikalarının da bulunduğu Kırşehir’de hazır şeker fabrikası özelleştiriliyor ben de bir dosya alayım demişti.Daha sonra hikaye güzelleşti, ayrıntılar geldi.Değerleme çalışması yapılması için QNB Finansinvest ile anlaşıldığı açıklandı.Kırşehir Şeker Fabrikası, Çemaş yöneticilerine randevu verdi.Gidildi inceleme yapıldı.Ve dün açıklandı ki gerek döküman incelemesi sonrası, gerekse Kırşehir Şeker Fabrikası’nda yapılan tüm gün bilgilendirme toplantısı sonrası ihaleye katılmaktan vazgeçildi.Zaten danışman QNB Finansinvest de olumsuz görüş bildirmişti.Aslında kağıt üzerinde bakınca güzel ve ‘Ne var bunda. Olur böyle şeyler. Her alım teşebbüsü olumlu neticelenecek diye bir durum yok. Bakılır, beğenilmezse girilmez’ diye yorumlanabilecek bir hikaye.İtiraz edip, ‘Bu bir masal’ diyecek halimiz yok.Ben de demiyorum.Başım belaya girsin, hakkımda iftira davası açılsın da istemem.Ortada kanıt yok, suç yok.Ancak Çemaş’daki fiyat hareketleri oldum olası hep şaibeli.Defalarca SPK’nın radarına yakalanmışlar. Yasaklı isimler, takas kısıtlamaları olmuş.Öyle olunca da insan en azından bir tebessüm ediyor.Öyle anlaşılıyor ki Borsa’da bir fabrikanın reel getirisinden daha fazla getiri imkanı var.Bazen bir dosya alımı, bir fabrika alımından daha çok kazandırabiliyor.Belki de bu yüzden dünya üretimden çıkıyor, paradan para kazanmanın büyüsüne kapılıyor.
NEF’in, geleneksel müteahhit profiline hiç ama hiç uymayan patronunun geleneksel müteahhitlikle yetinmeyeceği yıllar öncesinden belliydi. NEF’in İcra Kurulu Başkanı Erden Timur’u tanıdığımda 2011 yılıydı. Bildiğimiz müteahhitlerden çok farklı bir profil ile karşı karşıya olduğumu anlamıştım hemen. Henüz İstanbul’da ilk işini yapmaya hazırlanıyordu. NEF’in ürettiği evler daha sonra marka oldu ve bu başarının sonucu olarak ciro bazında NEF son 3 yıldır açık ara birinciliğe oturdu. Erden Timur’un geleneksel müteahhitlik ile yetinmeme çabası, ortaya çok farklı bir gelecek kapısı açacak sanırım.Erden Timur, önce klasik, kendi tabiri ile ‘kul işi’ müteahhitliği anlattı:“İnşaatta metodlar 120 yıldır fazla değişmedi. Sadece çelik sistem girdi ama o da teknolojik bir değişiklik sayılmaz. Belki de yıllardır teknolojinin en az girdiği alan inşaat sektörü. Ayrıca iş çok lokal. Lokal kalınca da uluslararası bir marka çıkamıyor. Çünkü hâlâ sahada üretim yapılıyor. Bir inşaatın yüzde 83’ü sahada üretiliyor. Saha dışında üretim oranı yüzde 17’lerde.”NEF, ‘Bu oranı nasıl yükseltiriz?’ diye kafa yormaya başlamış. Yaklaşık 3 yıl önce teknoloji alanına yoğunlaşmak için bir Ar-Ge birimi kurmuşlar. Amaç endüstri devrimini konut ve inşaat sektörüne uyarlayabilmek. Dışarıda üretilip getirilip yerine takılabilen evler yapmak.Mesela dünyanın en büyük yolcu gemisi Freedom of the Seas gibi. Koskoca gemi, dışarıda yapılan kamaraların salonların gelip birleştirilmesi ile ortaya çıkıyor. ‘Bu denizde yapılabiliyorsa karada niye yapılmasın?’ demişler. Erden Timur, şöyle devam etti:“Endüstri devrimi bizim sektöre kısmen uğramış. Biz dedik ki ‘Şu anda geride kaldığımız neyse onu yakalamaya çalışalım.’ Onun peşinden koşmak demek sürekli geride kalma stratejisi demek. Birçok teknoloji firması ile bir araya geldik. Önümüzdeki aylarda Ar-Ge çalışmalarını tamamladığımız ve yakında başlatacağımız işlerden birisi 3D printer (3 boyutlu yazıcı) ile ev yapmak. Mesela 1. ve 2. sanayi devrimini takip etsek dışarda ev yapıp monte etmeye yoğunlaşacaktık. 3D Printer ile 4. sanayi devrimine ilişkin bir noktaya eğilmiş olduk. Şu anda Hollandalı bir firmayla görüşmelerimiz sürüyor. Belli bir noktaya geldik. Yaklaşık 2 ay Ar-Ge süresi kaldı. İlk 3D Printer evi bu yılın üçüncü çeyreğinde üretmeye başlayacağız. 3D Printer makinası evin yapılacağı yerde ilk yapıyı yapıyor bulunduğu yerde yapıyı üretiyoruz. Makine kendisi üretiyor, el ile müdahale yok. Malzeme olarak 3D Printer’a ne malzeme koyuyorsanız ondan üretiliyor. Akışkan değil ama çok da sert bir malzeme olmaması gerekiyor. Konut cephesi ve zemini gibi birçok alanı üretebiliyoruz. Burada şu ana kadar çözülmemiş olan şey çok katlı olarak üretim yapmak.”Mercedes ile home battery iş birliğiHareketten enerji üretimi konusunda da çalıştıklarını ifade eden Erden Timur, “Dünyada hareketten enerji üretimi diye bir konsept var. Zemine koyulan bir sistem. Orada verimlilik şu an düşük ama elimizde şöyle bir verimiz var. İnsanın birim hareketinin en dar alana konulmuş şekli evler ve apartmanlar. Toplamdaki hareket sayısı sokaktakine göre daha az ama verimlilikten en yüksek yer yine konutlar. Bu sistem en verimli evlerde çalışacak. Bunu önümüzdeki zamanda uygulamayı planlıyoruz” dedi. Timur, enerjiyi biriktirip ihtiyaç anında kullanmanın asıl önemli problem olduğunu da kaydederek ‘home battery’ sistemleri üzerinde çalıştıklarını bu konuda Mercedes ile görüşmelerin belli bir noktaya geldiğini söyledi. Nef’in evi depremi önceden bilecek3D Printer ile ev yapımı, Nef’in teknolojik anlamda gerçekleştireceği en dikkat çekici gelişme. Ancak NEF başka alanlarda da teknolojiyi inşaata entegre edecek çalışmalar yapıyor. Enerji üreten unsurların artık yapı elemanına dönüştüğünü anlatan Erden Timur, bununla ilgili olarak da bir İspanyol firma ile işbirliği yaptıklarını söyledi.Timur, “Cephe elemanları aslında güneş paneli. Bu konuda da son aşamaya geldik. Hatta Basın Ekspres yolunda yaptığımız projede bunun ilk uygulamasını gerçekleştireceğiz. Ortak enerji tüketiminin yüzde 20’sini bu unsurlardan elde etmeyi planlıyoruz” dedi.Bir diğer teknolojik yatırımın depreme karşı olduğunu kaydeden Erden Timur, binalara erken uyarı sistemi entegre edeceklerini belirterek şöyle konuştu: “İnsanın algılayamayacağı sismik hareketleri önceden algılayan sistemler var. Bu konuda Tayvanlı bir firma ile işbirliği yaptık. 12 ülkede 3 bin 500 binada bu sistemi kurmuş. Depremi yaklaşık 1.5 dakika önceden haber vermesi mümkün. Meksika’da biliyorsunuz 8 üzeri bir deprem erken uyarı sistemleri sayesinde çok az can kaybı ile atlatıldı. Nef’in evlerinde de artık bu sistemler olacak.”
Kredi derece kuruluşları her not indirdiğinde artık klasikleşen bir ruh haline bürünüyoruz.Aslında bu ruh hali yeni de değil. Yıllar önce Eurovision şarkı yarışmalarında da böyleydi, uluslararası ilişkilerde de böyleydi, sporda da böyle...Hep hakkımızı yiyorlar, üzerimize oynuyorlar, Türkiye’yi kıskanıyor ve köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.Niyesiyle ilgili liste uzundur ama Türkiye uluslararası arenada çoğu ülkeye antipatik gelir, bu doğru. Taraflı, haksız kararlarla da karşılaşır. Bu da doğru...Ancak başımızı kuma gömen, eleştirileri hiç ciddiye almayan bizler de masum değiliz.Son olarak Moody’s Türkiye’nin notunu bir kez daha düşürünce tartışma tekrar alevlendi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sert çıkarak “Kredi derecelendirme kuruluşlarını ciddiye almıyorum. Siyasetin, ali cengiz oyunlarının parçası oldular. Bizim notumuzu halk verir” diyerek noktayı koydu.Tamam notu halk verir de parayı Hans veriyor.Yani konuyu böyle ‘Adam sen de’ basitliğine indirerek kapatmak ve üzerinde hiç kafa yormamak daha sonra bizi yorar.Notçulara double checkKredi derecelendirme kuruluşlarının taraflı olduğunu varsayalım.Gerçekten öyleler mi bunu ‘check’ edecek başka mekanizmalar var.Bunların başında da CDS’ler geliyor.CDS, Credit Default Swap deyiminin kısa halidir. Ülkelerin kredi risk primi olarak basit bir dille açıklanabilir. Ülke tahvilleri, ödenmeme riskine karşı belli bir sigorta primi ile değerlendirilir. CDC, alacağın ödenmemesi riskini belirli bir bedel karşılığında üstlenmeyi kabul etme maliyetinin karşılığıdır. Türkiye’nin borçlanma tahvilini alan bir kurum, bu tahvilin bedelinin geri ödeneceğinden endişe duyarsa, aldığı tahvili CDS işlemi yapan kuruluşa götürür. Bu kuruluşa belirli bir bedel ödeyerek, alacağını garanti altına alır.CDS primi arz ve talebe göre belirlendiği için, piyasanın anlık reaksiyonunu yansıtır.Türkiye’nin CDS’lerine bakınca, bu çok kızdığımız kredi derecelendirme kuruluşlarının dışında gerçek kişi ve kurumların da Türkiye’yi bir hayli yüksek bir seviyede riskli gördüğünü anlıyoruz.Rusya bizden daha iyiBakın son kapanışlara göre Türk CDS’leri 167’ler seviyesinde.15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türk CDS’leri önce 236’lara sonra 306’lara kadar çıkmıştı. Evet geldiğimiz nokta bu seviyelere göre daha iyi ama rakiplerimizden hala gerideyiz.Brezilya’nın CDS’i bile 146’lar seviyesinde. Ambargolarla ekonomisi hırpalanan Rusya’nın CDS’lerinin durumu çok daha iyi. Son rakam 103’lerde. Hair cat yani saç traşı yapan ve tahvil alacaklılarını bir hayli peşinden koşturan Yunanistan’ın risk primi ise hâlâ√√∑∑√ çok yüksek. 317’lerde.Bir de en iyilerden bir örnek vereyim. Mesela Almanya’nın CDS primi son olarak 9.89 seviyesinde.Bu veriler CDS rakamlarının daha hakkaniyetli ve makul olduğu anlamına da geliyor. Yani rating firmalarının notlarını sabaha kadar tartışırız ama CDS’lerde tartışma alanı daha dar.Rakamlar gösteriyor ki sadece kredi derecelendirme kuruluşları değil, yatırımcılar da Türkiye’yi farklı bir kefeye koyuyorlar.Herkesin dilinde. FED faiz artıracak, bol para dönemi kapanacak.Eğer böyle bir durum olacaksa ki olacak görünüyor, başımızı kumdan çıkartmamız lazım.
İstanbul’un yeni havalimanı 29 Ekim’de açılıyor. THY de tüm operasyonunu bir gece içinde yeni alana taşıyacak. Bunun için ciddi bir hazırlık gerekiyor. Taşınma maliyetinin ise toplamda 600-650 milyon doları bulması bekleniyor. THY Başkanı İlker Aycı, “Şerefiye bedelleri ile bu maliyeti karşılar, hatta şapkadan tavşan çıkarıp kazançlı bile olabiliriz” dediBüyük bir aksilik olmazsa yeni havalimanı 29 Ekim’de resmen açılacak. Uçuşlarını 12 saat durduracak olan Türk Hava Yolları da (THY) Atatürk Havalimanı’ndaki operasyonunu bir gecede havadan ve karadan yeni alana kaydıracak. Bu kolay bir operasyon değil. Üstelik maliyetli. İnşaatlarla birlikte toplam maliyetin 600-650 milyon doları bulması bekleniyor.THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı İlker Aycı “Sakın bunu özkaynakla karşılayacağımızı, bilançomuzu bozacağımızı düşünmeyin. Öncelikle şerefiyelerle bu maliyeti yöneteceğiz. Hatta bakarsınız şapkadan tavşan bile çıkarabiliriz. Üste para da kazanırız” dedi.Hedef 500 uçaklı filoAycı ile dün THY Yönetim Binası’nda bir araya gelerek hem 2017 finansal sonuçlarını değerlendirdik hem de önümüzdeki dönem planlarını konuştuk. Kuşkusuz bu yılın en önemli olayı Atatürk Havalimanı’ndan yeni havalimanına geçiş olacak.Şerefiye bedelleri ile taşınma maliyetinin karşılanacağını belirten Aycı, konuya şöyle açıklık getirdi: “Sonuçta ortaklarımız yani bizimle iş yapanlar çok ciddi bir nakit akışının içine girmiş oluyorlar. Mesela yeme içme meselesi. DO&CO ile anlaşmamızı yumuşak bir şekilde birbirimizi kırmadan kapatacağız. Yeni anlaşma yapacağız. Bu yeni anlaşmayı yaparken, yeni ortağımız, nakit akışını ve hizmet vereceği büyüklüğü göz önüne alarak belli bir şerefiye verecek. Benzer anlaşmaları daha pek çok alanda yapacağız. Öyle tahmin ediyorum ki yeni anlaşmalarla tüm maliyeti de karşılamış olacağız.”Aycı, çok başarılı bir yılı geride bıraktıklarını belirtirken, yeni havalimanı ile birlikte THY’nin daha da ivmeleneceğini söyledi. 2023 yılında 500 uçaktan oluşan bir filoya sahip olmak gibi iddialı bir hedefleri olduğunu söyleyen Aycı, kargo tarafından da çok önemli gelişmeler olduğunu, finansallara kargodan da ekstra gelir yansıdığını söyledi. 122 ülke ve 310’dan fazla nokta ile şu an dünyanın en çok noktaya uçan havayolu olduklarını söyleyen Aycı, 2018’de yeni noktaların da geleceğini ifade etti. 2017’nin en çok ilgi çeken yeni uçuş noktasının Phuket olduğunu kaydeden Aycı, bu yıl ise Comor Adaları’na uçacaklarını ayrıca Semerkant, Akabe, Krasnador, Palermo gibi noktalara da uçacaklarını kaydetti. Geniş gövde uçakların sayısının 90’a çıktığını belirten Aycı, belli bir plan çerçevesinde bu yıl da filoya 10’un üzerinde uçak katılacağını, yaşlarının ise ortalama 7 olduğunu ifade etti.Kargoda dünyada ilk 5’e oynuyorTHY, 2017’de 68 milyon 616 bin 740 yolcu taşıdı. Yolcu sayısındaki artış yüzde 9.3’ü buldu. İlker Aycı, bu yıl da ön rezervasyonların ve 2 aylık kesinleşmiş sonuçların bu rakamların üzerine çıkan bir performansın habercisi olduğunu belirtti. Doluluk oranında da 4 puandan fazla bir artışla yüzde 79.1’i bulduklarını kaydeden Aycı, en umut verici gelişmelerin kargoda yaşandığını söyledi ve şöyle devam etti: “Kargo taşımamız yüzde 25.5 artışla 1.1 milyon tona yükseldi. Kargo gelirlerimiz de yüzde 32’lik artışla 1 milyar 317 milyon dolar oldu. Toplam gelirlerimiz içinde kargonun payı yüzde 10’lardan 12’lere çıktı. Yeni hedefimiz kargo gelirlerini yüzde 15’e çekmek. 1.5 milyar dolarları geçmek istiyoruz. 3 tane yeni kargo uçağı geliyor. Miami’ye 2 gün önce ilk kargomuzu indirdik. Sadece Türk mallarını değil, Uzakdoğu’dan başka noktalara da yük taşıyoruz. Bu rakamlarla en büyük ilk 10 kargo şirketinden biriyiz. Kargoda da 82 noktaya uçuyoruz. İlk 10’daki yerimizi geliştirip ilk 5’e taşımak istiyoruz. Yeni havalimanında kargo kapasitemizi önce 2 milyon ton, ardından 4 milyon ton olarak dizayn ediyoruz. Dünyanın önemli e-ticaret şirketleri ile de ürünlerini taşıma konusunda görüşmelerimiz sürüyor. Yakında bazı güzel haberlerimiz olabilir.”Aycı’nın hayalini kurduğu havalimanıTHY Başkanı İlker Aycı, yeni havalimanının dünyada eşi benzeri olmaması için işletmeci kuruluş, belediye, regülatör dahil tüm tarafların kafa kafaya vererek en mükemmeli bulması gerektiğini söyledi.Hayalini kurduğu havalimanını tarif eden Aycı, “Mesela valizler uçaktan metro hattına kadar kişiden bağımsız gelmeli. Yolcu elini kolunu sallaya sallaya havalimanında rahat hareket etmeli. Bu herkesin menfaatine olacaktır” ifadelerini kullandı. İstanbul’un başka destinasyonlarla rekabet halinde olacağını belirten Aycı, “Yolcu hizmeti beğenmezse gider. Dubai, Doha, Moskova, Paris, Frankfurt, Londra aç kurtlar gibi bekliyor. Yeni dünyaya hazırlanıyorlar. Artık dünyanın yeni ipek yolu havayoludur. Tüm havalimanlarının en ideal uygulamalarını alıp geliştirerek yeni havalimanına uyarlamalıyız” dedi. Aycı, yeni havalimanında THY’ye özel körükler olacağını da belirterek, “Tavrımızı net koyacağız. Belli körükler benim olacak. 24 saat boyunca sadece bana hizmet verecek” şeklinde konuştu.45 km ötedeyizYeni havalimanında tam randımanlı yüzde 100 faaliyete geçişlerinin 2-3 günü bulabileceğini, bu arada bazı aksamalar yaşanabileceğini de söyleyen Aycı, “Yönetim binamızı bir süre daha burada tutabiliriz. Daha sonra kapıya bir tabela asar ‘45 kilometre ötedeyiz’ deriz” diye de espri yaptı.IT’cinin ensesinde boza pişiriyorumTHY’nin yenilenen internet sayfaları ben dahil pek çok kişi tarafından beğenilmedi. Kullanışlı olmadığı yönünde pek çok eleştiri var. Bu eleştirilerin haklı olduğunu söyleyen İlker Aycı, “Her yaptığımız işin başarılı olması gibi bir durum elbette yok. Bazı işleri de bozup yeniden yapmamız gerekecek. Yeni internet sitemiz bunlardan birisi. İnanın bu aralar bizim IT ekibinin ensesinde resmen boza pişiriyorum. Bunu en kısa sürede düzelteceğiz” diye konuştu.Müzikler değişecekAycı, eleştiri alan bir başka konunun kabin içi müzikler olduğunu belirterek “Yoğunluktan dolayı taksi süreleri uzadı. Uçak indikten sonra yolcular uçakta biraz daha fazla vakit geçiriyor. Bu zaten sinir bozucu bir durum. Buna bir de kısa sürelerle aynı ritmi veren müzik eklenince ekstra bir asabiyet yaratabiliyor. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Müzik hassas bir konu. Birinin beğendiğini biri beğenmeyebiliyor. Riskleri de gözönüne alarak kabin müziklerini değiştireceğiz” dedi. Aycı, personelin kıyafetleriyle ilgili çalışmanın da devam ettiğini söyledi.EBİTDA marjında tüm zamanların rekoruİlker Aycı, 2017 finansal sonuçları da paylaştı. THY’nin geçen yılki esas faaliyet kârı 1 milyar 22 milyon dolara yükseldi. Geçen yıl toplam varlıkları 18.2 milyar dolar olurken, öz kaynakları 5.3 milyar doların üzerine çıktı. Kamuyu Aydınlatma Platformu’na da bildirilen sonuçlara göre, şirket yolcu doluluk oranlarında art arda rekorlar kırdı ve 2017’yi yüzde 79.1 doluluk oranı ile kapattı. Yolcu talep artışının yarattığı olumlu ortam ve aktif kapasite yönetimi kârlılık oranlarını da etkiledi. THY petrol fiyatlarının yılın 2’nci yarısında artış göstermesine rağmen yüzde 27.5 faiz, amortisman, vergi ve kira gideri öncesi kâr (EBITDA) marjı ile yılı kapattı. Bu oran tüm zamanların rekoru olarak kayıtlara geçti. THY’nin geçen yılki esas faaliyet kârı 1 milyar 22 milyon dolara yükselirken, net dönem kârı kur farklarından arındırılmış olarak 223 milyon dolar oldu. Toplam satış gelirleri 10 milyar 958 milyon dolara ulaştı.Önceki yıla kıyasla yüzde 11.9 artış gösteren satış gelirleri, 2016’da 9 milyar 792 milyon lira oldu.
Kongre turizminde ne yazık ki fırsatı kaçırdık. Bir daha o güzel günler geri gelir mi bilinmez. Ancak fuarcılıkta Türkiye yükselen değer. Rakipleri Dubai ve Moskova’dan daha iyi durumda. Fuar alanı olarak henüz 1960’lı yılların Almanya’sı yakalanmış olsa da geçecek potansiyel varTürkiye bir ara kongre turizminde yükselen yıldızdı. İstatistiklere bakıyorum da 2015’de 221 uluslararası kongreye ev sahipliği yapılmış, Avrupa’da 11’inci, dünyada ise 18’inci sıraya kadar çıkılmıştı. Sonra terör saldırıları, darbe girişimi, jeopolitik riskler derken kongreler Türkiye’ye ve bilhassa da İstanbul’a uğramaz oldu. 18’incilikten 54’üncülüğe kadar geriledik ne yazık ki.Fuar ve kongre her ne kadar isimleri hep yanyana anılsa da farklı konseptler.Eğer bir yerde üretim varsa orada fuar öyle ya da böyle oluyor. Yani dış etkenlere daha az duyarlı. Kongrede treni kaçıran Türkiye’nin fuarcılık alanında ise önü çok açık. Türkiye dünya fuarcılık pazarından şu an için yüzde 1.5 pay alsa da oran giderek artıyor ve uluslararası fuarcılık şirketlerinin Türkiye’ye ilgisi de artıyor. Bu alanda satın almalar sözkonusu olabilir. Türkiye’nin en büyük fuarcılık şirketi Tüyap’ın Fuar ve Fuarcılık Hizmetleri Genel Müdürü İlhan Ersözlü, 30 yıllık kişisel fuarcılık deneyimi ile kuşkusuz bu alanda en çok söz söylemeye hakkı olan duayen. Temsil ettiği kurum ise Türkiye’deki toplam fuarların yüzde 56’sını yani yarıdan fazlasını tek başına yapıyor. Bu açıdan bakınca da yine söz söylemeye en çok hakkı olan kurum Tüyap gibi duruyor.Yabancılar çok istekliİlhan Ersözlü, Türkiye’nin fuarcılık alanında yükseliş trendinde olduğunu, yabancıların da satın alma konusunda isteklerinin arttığını söyledi. Dünya fuar pazarından Türkiye’nin 5 yıldır bir ivme yakaladığını ve önünün de açık göründüğünü kaydeden Ersözlü, fuar için Türkiye’ye gelen nitelikli bir iş insanının ortalama 1.500 dolar para bıraktığına dikkat çekti. Türkiye’nin turizm tanıtımı yapar gibi fuar tanıtımı yapması ve daha çok fuarı buraya çekmesi gerektiğini ifade eden Ersözlü, altyapılarını da bu ivmelenmeye hazır etmeleri gerektiğini kaydetti. Ersözlü ile hafta içinde konuşma fırsatımız oldu. Öncelikle dünya fuarcılığının ve Türkiye’nin yerinin röntgenini çekti: “Dünyada yılda 30 bin civarı fuar düzenleniyor. Bunun 6 bini Çin’de. 6 bini de ABD başta olmak üzere Kuzey Amerika’da. Uzakdoğu’da Çin’in dışında Güney Kore, Tayvan ve Singapur da son yıllarda ciddi pazar payı aldı. Klasik olarak Avrupa’nın da bir hakimiyeti var. Ancak Avrupa’da üretim yavaş yavaş başka ülkelere kaydıkça fuarlarda da erime oldu. Bu bölgede pazar büyümüyor tam tersine kan kaybediyor. Bu kan kaybı, Türkiye, Rusya ve Dubai’ye yarıyor. Biz Moskova ve Dubai ile mücadele içindeyiz. Özellikle THY’nin neredeyse dünyanın heryerine uçuyor olması, Türkiye’ye fuarcılık alanında ciddi bir avantaj yarattı. Hem Moskova’nın hem Dubai’nin önündeyiz. Türkiye’de son dönemde yıllık 450-500 arası fuar yapılıyor. Pazar payımız yüzde 1.5 civarında ancak artma potansiyeli var. Bu yüzden de özellikle Avrupa pazarının küçüldüğünü gören işletmeciler Türkiye’ye ilgi gösteriyor. Yakın gelecekte bazı satın almalar olabilir.Ersözlü, fuarcılığın bir devlet politikası haline getirilmesi gerektiğine işaret ederek şöyle devam etti: “Biz Türkiye olarak son 5 yılda fuarcılıkta önemli hamleler yaptık fakat ancak 1960’lı yılların Almanya’sı seviyesine geldik. Mesela Hannover 360 bin metrekare kapalı, 1.5 milyon metrekare açık fuar alanına sahip. Yeni salon yatırımları ile bu seviyeleri yakalıyoruz. Dediğim gibi şu an üretim rüzgarı bizden yana. Üretim bu coğrafyaya kaydıkça fuarcılık da gelişiyor. Fuarlar Türkiye’yi, Türkiye fuarları büyütüyor. Çok rahatlıkla Almanya’yı geçecek potansiyele sahibiz. Örneğin mermer, mobilya, ev tekstili, plastik, ambalaj, tarım makinaları gibi alanlarda dünyanın ya 1 ya 2, bilemediniz 3 numaralı fuarları bizde. Türkiye’de yapılan 450 fuarın 60’ı tarım makinaları fuarıdır. Bazı alanlarda gerçekten rakipsiziz.”Yeni fuar alanı 20 bin metrekareTÜYAP, Türk fuarcılık sektörünün ağır abisi. Hem kendi fuar alanına sahip hem de işletmecisi olan tek firma olarak dikkat çekiyor. Bu konu neden önemli? Fuar alanı sizin olmayınca yatırımlar aksayabiliyor. Tamam işletmecisiniz iyi güzel de, fuar alanına çivi çakılmazsa, katılımcılarla fuarı düzenleyen organizasyon arasında sıkıntılar yaşanabiliyor. 120 bin metrekare kapalı alana sahip TÜYAP, 40 bin metrekarelik yeni bir yatırım yapıyor. Bunun 20 bin metrekaresi fuar alanı, diğer yarısı da otopark olacak. İlhan Ersözlü, 2 yıl önce devreye soktukları TÜYAP Palas oteline de dikkat çekiyor ve Türkiye’de bir ilk olduğunu söylüyor. 2 ayrı bloktan oluşan otel 630 odası ile Bomonti Hilton’dan sonra İstanbul’un en çok odaya sahip 2’nci oteli. Fuarlarda yüzde 100 doluluğa ulaşıyor. Zaten TÜYAP’ta yılın 52 haftasının yaklaşık 39-40’ında fuar oluyor. Yani İstanbul’un en verimli otellerinden biri diyebiliriz. Ersözlü “Odanızdan çıkıp asansöre biniyorsunuz, direk fuar alanına iniyorsunuz. Katılımcılar için inanılmaz bir konfor” diye konuştu. Ersözlü, 3’üncü havalimanının devreye girmesi ile TÜYAP’a kesintisiz 20 dakikada ulaşım sağlanacağını ve şu an rakiplerinde olan havaalanı-fuar alanı ulaşım kolaylığının kendilerine geçeceğinin de altını çiziyor.Erzurum’a kitap fuarıTÜYAP sadece İstanbul Beylikdüzü’nde değil, Türkiye’nin 11 farklı ilinde de fuarlar yapıyor. Erzurum’da yeni biten fuar alanının işletmesi TÜYAP’a verildi ve kapılarını ilk kez kitap fuarı ile açacak. İlhan Ersözlü, farklı şehirlerdeki fuarlarla ilgili olarak “Fuar için gittiğimiz şehrin hayatına dokunuyoruz. Konya’da düzenlenen fuarlarla Mevlana haftasından daha fazla yabancı ziyaretçi şehre geliyor. Şehrin hem sosyal yapısına hem de ticaret hacmine çok önemli katkıları oluyor” dedi.
Beko, kolda olan adını Barcelona’nın antrenman formalarının göğsüne de yazdırdı. Ali Koç, “Bilinir olunca farkındalık arttı. Farkındalıkla ekstra pazar payı ve fiyatlamada daha yüksek seviye geldi. Verdiğimizi misliyle aldık” dediGeçen hafta içinde Barcelona şehrine gidip, Barcelona F.C ile Beko arasındaki sponsorluk işbirliğini genişleten anlaşmanın imza törenine katıldık. Atılan imzaların daha mürekkebi kurumadan Ali Koç’un Başkan Josep Maria Bartomeu Floreta ve futbolcu Gerard Pique ile fotoğrafları internet haberlerinde baş köşeye kurulmuştu bile. Ardından sosyal medyada kazan kaynamaya başladı.Malum Ali Koç, Mayıs ayında yapılacak seçimde Fenerbahçe Kulübü’nün başkanlığına aday. Aziz Yıldırım’ın ise koltuğu bırakmaya niyeti yok. Fenerbahçe uzun süre göğüs reklamı bulamamışken ve daha çok yeni Acıbadem ile anlaşabilmişken, bazı Fenerbahçeli taraftarlar Koç’a sitem ediyordu. “Bu kadar parayı (19 milyon euro) Barcelona’ya vereceğine Fenerbahçe’ye verseydin ya” diyorlardı özetle...Maalesef bizdeki mantık böyle işliyor. Sponsoru bir kulübe sevdalı olup, sponsorluk bedelini adeta bir bağış yaparcasına veren ve karşılık beklemeyen bir enayi gibi görüyoruz. Bunu taraftarlar da böyle görüyon kulüpler de... Oysa sponsorluk bir iş modeli. İş hedeflerine hizmet eden, seni bir pazara kabul ettiren yol haritası.El üstünde tutuluyoruzBu yorumlardan habersiz Koç, imza töreni sonrası sohbetimizde tam da bu eleştirilere cevap niteliği olacak noktalara değindi. Sponsorluk anlaşmasının çarpan etkisinin müthiş olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:“Bizim iş hedeflerimizle Barcelona Kulübü’nün sponsorluk politikası çok örtüştü. Bu kulüp sponsorlarını adeta el üstünde tutuyor. Kral gibi hissettiriyorlar. Pek çok takımda sponsorun adı billboard gibi durur ama hiç yatırım yapılmaz. Doğal olarak geri dönüş de olmaz. Biz Barcelona kulübü ile yaptığımız anlaşma sayesinde çok iyi kazandık. Barcelona’nın bir İspanyol kulübü değil bir dünya kulübü olduğunu biliyoruz. Biz de kendi sektörümüzde global bir oyuncu olmaya çalışıyoruz. Barcelona Kulübü ile yaptığımız anlaşma çerçevesinde sadece İspanya’da değil, Çin’den Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar tüm olmak istediğimiz pazarlarda adımızı duyurup bilinirliğimizi artırıyoruz. Bilinirlik artınca farkındalık artıyor. Farkındalıkla birlikte pazar payımız artıyor. Beko markası üst segmente çıkıyor ve daha yüksek fiyatla ürün satabiliyoruz. Dolayısıyla kâr marjımız artıyor. Yani biz bu iş modelinde kazananız.”Ali Koç, Çin’den bir örnek verdi. Barcelona ile olan iş birliği sonrası Beko ürünlerinin Çin piyasasında baş köşeye çıktığını, mağazalarda Barcelona formalarının eşliğinde en önde sergilendiğini söyledi. Amerika Birleşik Devletleri’nde de özellikle son yıllarda futbola inanılmaz bir ilginin olduğunu kaydeden Ali Koç, benzer bir etkinin bu pazarda da görülmeye başladığını ifade etti.Yüzde 20 büyüme hedefiKoç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu, projenin nasıl bir etki oluşturacağının ayrılan kaynaktan daha önemli olduğunu ifade etti. Arçelik AŞ CEO’su Hakan Bulgurlu da “Bizim büyüme alanlarımız sadece Avrupa değil, Asya, Yakın Asya, Pakistan, Çin ve ABD. ABD’ye Beko markasıyla girdik. İspanya bu sponsorluğun küçük bir parçası. Çin’de İspanya’daki Barcelona hayran kitlesinin kat kat fazlası var. Çin’de bir mağazanın en iyi köşesinde, fiyat olarak en yukarıya konumlanmış marka Beko ve ilk gözünüze çarpacak olan Barcelona iş birliği. Bizim hedefimiz dünya. Yüzde 20 büyüme öngörüyoruz” şeklinde konuştu.Beko en büyük global marka adayıAli Koç, Barcelona ile olan anlaşmayı, “Ufuk açıcı bir birliktelik” diye tanımlıyor. Sadece İspanya pazarında 25’inci oyuncuyken, bugün 3’üncü oyuncu haline geldiklerinin altını çiziyor. Koç, pek çok Avrupa ülkesinde pazar payında ya birinci ya da ikinci olduklarına işaret ediyor. Bu başarıda sponsorlukların çok önemli payı olduğunu kaydeden Koç, “İngiltere’de futbola yatırım yaptık. Avrupa ve dünya basketbol turnuvalarının sponsoru olduk. Litvanya’da, Slovenya’da adımızı duyurduk. Almanya ve İtalya basketbol liglerine yatırım yaptık. Bütün bunlar pazar payımızı etkiledi. Şimdi Pakistan yatırımımız var. Pakistan ve Hindistan’a önem veriyoruz. Pakistan için kriket sporuna sponsor olacağız. Bu anlaşmaların uluslararası büyümemizde büyük etkisini gördük. Bugün Arçelik Grubu’nun yaptığı cironun yüzde 60’ı yurt dışından geliyor. Bu oran giderek artacak. Beko ile tam anlamıyla global oyuncuyuz” diye konuştu. Koç’a “Beko için Türkiye’nin en büyük global markası” diyebilir miyiz diye soruldu. Koç, “Başka markalar da var. Mesela Mavi Jeans var. Ancak Beko’nun en büyük aday olduğunu söyleyebilirim” dedi.
Futbolda, kabiliyeti sınırlı ama tekmeye kafa sokanlarla, oyun bilgisi olmayıp ama yüreğiyle oynayanlarla uluslararası başarı kazanmak artık imkansız. Kulübü bir CEO gibi yönetmeyen kulüp başkanlarıyla da tabii. Spor bir endüstri ve spor ekonomisine hakim değilseniz, bu alanda kaybetmeye her zaman mahkumsunuzBarcelona’yı hepimiz hayranlıkla seyrediyoruz. Messi, Suarez, İniesta gibi futbolculara sahip olduğu için bu kulübün başarıdan başarıya koştuğunu düşünürsek yanılırız. Zira karşımızda Türkiye’nin en ciddi holdinginden daha kurumsal yapıyı kurmuş ve bunu istisnasız, tavizsiz sürdüren bir kulüp var. Bu yüzden de başarılar tesadüfi değil bir sistemin, kurallar manzumesinin sonucu olarak geliyor. Messi’nin Barcelona’ya transfer olmasının bir sebebi var.Mesela İspanya’da ister La Liga kulübü olun, ister La Liga iki ya da daha bir alt lig takımı, zarar etmeniz mümkün değil. Otorite sizin zarar etmenize müsaade etmiyor. Ekonomik organizasyonunu çok iyi kuran kulüpler ayakta kalıyor ve ardından da sportif başarı geliyor. Kuşkusuz bunun en önemli örneği de Barcelona kulübü. Hafta içinde Beko sponsorluk anlaşması için gittiğimiz Barcelona’da Camp Nou’da Başkan Josep Maria Bartomeu Floreta ile konuşma fırsatımız oldu.Gelirlerini nasıl yıldan yıla artırdıklarını, 2021 hedeflerinin ise şu an 708 milyon euro olan geliri 1 milyar euro’ya çıkartmak olduğunu söyledi. Sadece sponsorluk gelirleri 200 milyon euro olan kulübün profesyonelleri sürekli proje üretip bu gelirleri nasıl artırabileceklerini tasarlıyor. Barcelona formasının en değerli kısmı olan göğsü 2013’de Qatar Airways’a 180 milyon euro’luk 4 yıllık bir anlaşma ile verilmişti. Yıllık 45 milyon euro olan bu anlaşma hem maç formalarını hem de antrenman kit’lerini kapsıyordu. Qatar Airways’den sonra Rakuten geldi ve formanın göğsüne yıllık 54 milyon euro ödemeyi taahhüt etti. Üstelik bu kez antrenman kit’leri kapsam dışıydı. Bunun üzerine antrenman kitleri Beko’ya teklif edildi ve oradan da yıllık 19 milyon euro’yu bulan ekstra bir gelir yazıldı.Barcelona Futbol Kulübü Başkanı Floreta, toplam sponsorluk gelirlerinin 200 milyon euro civarında olduğunu belirterek, “Bununla çok mutlu olmakla beraber artırmanın da peşindeyiz. Hem sportif hem de ticari olarak çok büyük bir organizasyonumuz var. New York ve Hong Kong’da ofislerimiz var. Sponsorluk gelirlerimizi artırmak için çalışıyoruz. Çok rekabetçi bir alan var ama sponsorluk geliri en ileri düzeyde olan takımlardan biriyiz. Bunu artırmaya uğraşıyoruz” bilgisini verdi.Camp Nou turundan 50 milyon euro gelirBarcelona’nın maçlarını oynadığı Camp Nou’nun kapasitesi 99 bin 354. Satılan kombine bilet sayısı ise yaklaşık 88 bin. Bu sayı değişmiyor. Şehire gelen turistlerin de maçlara girebilmesi için 10 binden biraz fazla bilet maçtan maça satılıyor. Yaşı 40’ın üzerinde olanlar hatırlar. Eskiden telefon sırası vardı Türkiye’de. Doğan çocuk için hemen telefona sıra yazdırılırdı ki büyüdüğünde bir sabit telefon hattı olsun diye. Barcelona’da da kombinelerde bir sonraki sezon hakkı eski taraftarda olduğu için sıra oluşmuş durumda. Kulüp Başkanı Josep Maria Bartomeu Floreta’nın ailesinin bile sadece 11 koltuğu var. Oysa maça gelmek isteyen aile ferdi sayısı 48. Büyükbaba karar veriyormuş o hafta kimlerin gideceğine.Barcelona’da kombine bilet fiyatları ucuz. Her başkan adayından beklenen en önemli vaat bilet fiyatlarına zam yapmama sözü. Başkanlar da bu vaadi hep veriyor ve sözlerini tutuyor.Fakat Camp Nou, sadece maç günleri para kazanmıyor. Girişin 25 euro olduğu stad turuna özellikle turistler çok büyük ilgi gösteriyor. 2016 ziyaretçi sayısı 2 milyon. Yani 50 milyon euro gelir takımın maç yapmadığı günlerden geliyor. 3 büyükler bilançoda küçücüklerBu hafta malum Beşiktaş’ın Bayern Munich ile Şampiyonlar Ligi maçı var. Her iki maçı da büyük bir umutla takip edeceğiz ama matematik iki kulüp arasında bir denge olmadığını da ortaya koyuyor. Onlar kulüplerini iyi yönetiyorlar. Şuursuz harcamalar yapmıyorlar sonrasında sportif başarı geliyor. Sportif başarı gelince tüm gelirler de otomatikman artıyor. Bu kez daha iyi oyuncular transfer edip arayı daha da açıyorlar. Biz de onların seviyesine çıkmak istiyorsak önce işe bilançoları düzeltmekten başlamalıyız. Önce ekonomik başarı ardından sportif başarı gelecek. Tabii günlük yaşayan bir ülkede bunu söylemek kolay ama uygulayabilmek çok zor.Hani dedik ya ‘İspanya’da kulüplerin zarar etmesi yasak’ diye. Bizde de sanki kâr etmeleri yasak. Gelirleri en yüksek takım Beşiktaş görünüyor. Fakat o da 582 milyon lira yani 125 milyon euro civarında. Barcelona’nın 6’da biri bile değil. Buna karşılık 1.2 milyar TL yani 267 milyon euro borcu var Beşiktaş’ın. Diger 2 kulübün durumu daha da içler acısı. Fenerbahçe’nin 465 milyon lira cirosu var. Buna karşılık borcu 1.7 milyar TL düzeyinde. Galatasaray’ın ise cirosu 348 milyon TL ve 1.5 milyar TL yükümlülüğü var. Üstelik bu rakamları da ancak UEFA zoruyla yakalayabiliyoruz. O baskı da olmasa bilanço milanço kalmayacak. Borç çok olunca ve finansman giderleri tüm hasılatı alıp götürünce haliyle Messi ayarında bir oyuncu ile değil, Lens ile Necip Uysal ile takım kurmak zorunda kalıyorsunuz. Finansman giderleri başta olmak üzere giderler düşünce ortada para mara kalmıyor. Borcu borçla yönetmeye, Maliye’nin kapısında nöbet tutmaya başlıyorsunuz.
Sabiha Gökçen Havalimanı’nın Malezyalı sahibi Malaysia Airports Holdings Berhad en çok yüzde 49’a kadar hisse satışı için değerleme çalışması başlattı. Ardından road show’a çıkacak. Atatürk Havalimanı işletmecisi TAV, “İlgilenebiliriz” demiştiİstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı (ISG) CEO’su Ersel Göral, Malezyalı hissedar Malaysia Airports Holdings Berhad’ın bir çıkış niyeti olmadığını belirterek “Çünkü Malezyalılar burayı Avrupa’ya açılan kapıları olarak görüyor. Bölgedeki yeni fırsatlara bakıyorlar. Yüzde 51 kendilerine kalacak şekilde yüzde 49’a kadar hisse satışı olabilir. Bu yüzde 10 da olabilir yüzde 20 de olabilir. Ancak kesinlikle 50 olmaz. Belki hiç de olmayabilir. Road show’a çıkacağız. Bir short list oluşturacağız” dedi.Şehir havalimanı olacakŞu an havalimanının değeri ile ilgili bir çalışma yapıldığını kaydeden Göral, potansiyel alıcının sektör içinden ya da dışından olabileceğini, özel fonların da hisse alımı ile ilgilenebileceğini ifade etti.Yeni yatırımlarla ISG’nin kapasitesinin Haziran ayında 41 milyona, daha sonra yatırımların tamamlanmasının ardından 65 milyona çıkacağını hatırlatan Göral, “Yeni açılacak 3’üncü havalimanı da bizi çok olumlu yönde etkileyecek. Metronun da gelmesiyle biz tam bir şehir havalimanı olacağız. Daha çok kişi bizi tercih edecek. Çift haneli büyüyeceğiz. EBİTDA marjımız da şu an yüzde 30 civarında” ifadesini kullandı.İkinci pist yoldaISG’nin yakın gelecekte yapacağı yatırımlarla ilgili konuşan Ersel Göral, DHMİ tarafından yapımı devam eden 3 bin 500 metrelik 2’nci pistin Haziran’da devreye alınacağını, pistin maliyetinin zemin şartlarından dolayı 550 milyon doları bulduğunu söyledi. Normal şartlarda bu uzunlukta bir pistin maliyetinin 50 ile 70 milyon dolar civarında olduğunu belirten Göral, dolgu alanların zorluğundan dolayı maliyetin 10 kata yakın arttığını belirtti. Kendilerinin de ISG olarak terminal genişletme çalışması yaptığını belirten Göral, şöyle konuştu:“İç hatlar terminal genişletme projemiz devam ediyor. 4 hareketli körüğe de sahip bu terminalin bitmesi ile yıllık kapasitemiz yılın 2’nci yarısından sonra 33 milyondan 41 milyon yolcuya çıkacak. Halen kullanılmayan eski terminalin yerine yapacağımız bir başka terminalle birlikte de kapasite 65 milyon olacak. Bu terminalin de 2020 ya da 2021’de bitmesini planlıyoruz. Toplam yatırım 200 milyon euro civarında olacak. 2 pistin de tam zamanlı çalışmasıyla saatte 40 uçak olan kapasite 80 uçağa çıkacak.”Zamanında kalkışta dünya sekizincisi olduSabiha Gökçen’e 2016 yılında 228 bin 164 uçak konmuş, 29 milyon 651 bin yolcu taşınmıştı. 2017’de ise 31 milyon 316 bin yolcu 208 bin 611 uçuşla taşındı. Bu da uçakların ulaştığı daha yüksek doluluk oranları ile gerçekleşti. ISG bu yıl da yolcu sayısında yüzde 8’den fazla artış bekliyor.ISG’de rötarsızlık yani on time performansı da yüzde 82.5’e çıktı ve bu alanda dünyada 8’inci sırayı aldı.ISG’ye metro 2019 başında ulaşmış olacak. Böylece Kadıköy’den 45 dakikada, Taksim’den 55 dakikada Sabiha Gökçen’e ulaşılabilecek. Dış hat yolcusu profil değiştirir kargo da artacakISG’de dış hat yolcu sayısını artırmak gibi bir hedefleri olduğunu kaydeden Ersel Göral, “İlave havayolları getirmeye gayret ediyoruz. Emirates Haziran’da Dubai’den uçuşlara başlıyor. Şu an iç hat yolcu sayımız yüzde 60 oranında. Bunu en azından 55’e 45 oranına getirmek istiyoruz. Zira yurt dışı yolcunun geliri daha büyük. Hem ayakbastı parası 5 kat fazla (3 euro-15 euro) hem de havacılık dışı gelirleri daha yüksek. Dış hat oranı artınca profil de değişmiş olacak. Bu arada bugüne kadar ihmal ettiğimiz kargo olayı var. Düşünün Atatürk Havalimanı’nda 750 bin ton elleçleme yapılmış. Bizde bu rakam 55 bin tonda. Çok yakınımızda Kocaeli, Gebze, Bursa gibi sanayi şehirleri var. TNT, DHL gibi uluslararası ve yerli firmalarla konuşuyoruz” şeklinde konuştu.Cami açılıyorTerminalde bulunan ibadet yerlerinin yanısıra Sabiha Gökçen’e bir de cami yapılıyor. Caminin bu yıl içinde açılması bekleniyor.