Altının şu an bulunduğu 1.295 dolar/ons seviyelerinden, kendini yukarı mı atacağını yoksa yeniden 1.200 doların altına mı salacağını kestirmek zor. Bunu bilebilmek için başta Fed’in Başkanı olmak üzere kurmaylarının kafasından geçenleri okumak, ABD ekonomisi iyiye mi gidiyor yoksa kötüleşiyor mu göstergelere de iyi bakmak lazım.Ancak Türkiye’de olup bitenleri okuyup anlamak için kahin olmaya gerek yok.Altında birileri vatandaşı Darphane’nin grevini bahane ederek ‘Darp’ ediyor...Dün Darphane’nin piyasaya 4 ton altın sattığı, elinde grev döneminde kullanmak için stok da biriktirdiği, piyasayı rahatlatmak için bu süreçte benzer satışlar olabileceği yazılıp çizildi. Bunu yazanlar ya piyasanın nasıl çalıştığını bilmiyorlar ya da kendi çaplarında spekülasyon yapıyorlar. Bir kere Darphane’nin altın filan sattığı yok. O bavullarla korumalarla Darphane’ye akın ettiği belirtilen kuyumcular var ya, zaten altın onların altını...Darphane’ye külçe olarak vermişler, ‘Sen bunları bizim için çeyrek, yarım tam Cumhuriyet altınına çevir’ demişler.Darphane altınları almış ancak bir türlü bu işlemi zamanında yapamamış. Elinde daha böyle Cumhuriyet liraya dönüşmeyi bekleyen 10 tonun üzerinde külçe altın var. O altınlar da Darphane’nin malı değil, kuyumcuların, piyasanın malı.Darphane, kuyumcunun talebine tam zamanında yetişemediği için piyasada ciddi bir alım-satım farkı oluşmuş vaziyette.Çeyrek altını 132 hatta 130 liradan alan kuyumcu (Dün sabah itibarıyla oluşan fiyattır, değişebilir) satarken vatandaşa 147 liralık fiyat çekiyor. Arada yüzde 10 ‘dan fazla alım satım farkının olduğu bir başka emtia yok. Burada kuyumcular biraz fırsatçılık yapıyor.Altın yok diyerek uzun süredir, özellikle satış fiyatını yüksek tutuyorlar. Darphane’nin vatandaşa yönelik bu kazığı engellemek için bir an önce kendisine verilen 10 ton altını da istendiği şekilde çeyrek, yarım, tam altına dönüştürmesi lazım. Siparişler karşılanmadan piyasadaki bu tuhaflık ortadan kalkmayacak
Çukurova Grubu, Privy Council’in hesapladığı 1 milyar 565 milyon doları bulmak ve Rus Alfa’ya ödemek için verdiği 60 günlük süreyi biraz daha uzatmak için başvuruda bulundu.Doğal olarak bu gelişme Çukurova Grubu’nun finansman bulmada zorluklar yaşadığı ve belki de bu parayı hiç bulamayacağı şeklinde yorumlandı.Kuşkusuz bu miktarda parayı bulmak, hele hele 60 gün içinde bulmak hiç kolay değil.Ancak bu ek süre isteminin ardında yatan asıl neden Çukurova Grubu’nun bir diğer ortağı TeliaSonera ile arasındaki dava süreci gibi görünüyor. (Maaşallah Karamehmet’in de kavgalı davalı olmadığı kimse yok)Çukurova Grubu, Privy Council’den ek süre talep ederken şu notu düşüyor. ABD’deki temyiz davası sonuçlanana kadar...Nedir bu dava önce ona bakalım.Karamehmet, Rus Alfa ile 2005 yılında 3.3 milyar dolarlık bir finansman paketinde anlaşmadan hemen önce TeliaSonera’ya teklif götürmüştü. Herkesin beklentisi Karamehmet’in elindeki Turkcell hisselerini Telia’nın alacağı yönündeydi. Ancak Karamehmet son dakika manevrası ile Rus Alfa kartını açtı ve olaylar başka türlü gelişti.TeliaSonera kanadı işte bu olaylar esnasında Karamehmet tarafından kandırıldığını iddia ediyor. İddiaya göre Karamehmet ile aralarında yapılmış bir yazılı anlaşma olmasına rağmen Mehmet Emin Karamehmet oyunbozanlık yaptı ve hisseleri dönüp Alfa’ya verdi.Karamehmet tarafı ise görüşmeler yapıldığını, el sıkışıldığını doğruluyor ancak bağlayıcı nihai bir anlaşmanın yapılmadığını savunuyor. Bu yüzden de TeliaSonera’yı by-pass ederek hisseleri başka bir gruba satmalarında ticari olarak engel yoktu.Bağlayıcı anlaşma var mı?TeliaSonera belgeler eşliğinde 932 milyon dolarlık bir tazminat davası açtı ve Uluslararası Ticaret Odası da bu tazminatı onadı. Doğu Karayip Adaları, ABD’nin bazı eyaletlerinde ve İngiltere’de bu onama kararının ardından mahkeme kararları aldıran TeliaSonera, Karamehmet’in varlıklarına tedbir koydurdu.Bu davaların temyiz aşaması sürüyor. Belli ki Karamehmet Grubu temyiz aşamasında söz konusu tezin çürüyeceğini, TeliaSonera’nın açtığı tazminat davasında haksız bulunacağını düşünüyor. Çünkü iddialarına göre bağlayıcı bir anlaşma hiçbir zaman yapılmadı.Ancak New York gibi finansın kalbinde böyle bir engelle karşılaşılması kuşkusuz para bulma girişimlerini baltalıyor. Karamehmet Grubu kredi arayışında finansal esnekliğini korumak için Privy Council’den böyle bir talepte bulunuyor.Davanın seyri ile ilgili bir tahminleri var herhalde. Ya da sadece zaman kazanmaya çalışıyorlar. Privy Council, 23 Temmuz’daki toplantıda bu talebi görüşecek ve Çukurova’nın savunmasını dinleyip karar verecek.
FED’in parasal genişlemeye son vereceğine dair alınan sinyaller Türkiye’de gösterge tahvil faizini 2 ay içinde yüzde 4.17 seviyelerinden yüzde 9.44 seviyelerine taşıdı.Çok değil, 3-4 hafta önce ‘negatif faize alışmamız lazım’ demeçleri veriliyordu, bugün bankalar hatırlı müşterilerinin mevduatına yüzde 9.5 hatta yüzde 10 faiz teklif ediyorlar. Yani enflasyona göre, vergiler düşüldükten sonra küçük de olsa reel faize dönüldü. Bu faiz artışının kalıcı olup olmayacağı bu hafta belli olur.Geçen haftanın son iş günü DD Mortgage Genel Müdürü Murat Aysan ile buluştuk. Konut piyasası ve konut kredileri ile ilgili ilginç notlar, önümüzdeki günlere dair önemli ipuçları verdi.Geçen hafta itibarıyla halen konut kredisi ortalama maliyetinin mevduat faizi maliyetinin altında seyrettiğine dikkat çekti. Tüm vadelerin ortalaması alındığında şu an konut kredilerinde aylık faiz yüzde 0.67 civarında. 0.72’ye doğru bir hareket var.Mevcut seviyede bileşik faiz yüzde 8.30’lara geliyor. Mevduat faizinin ulaştığı nokta dikkate alındığında oldukça makul ve kredi kullanmak isteyenler için cazip.Bankacılık kökenli olan, para piyasalarına hakim Murat Aysan, “Bu tabii ki böyle sürmeyecek. Ya tahvil ve mevduat faizi bir miktar aşağı gelecek. Gelmiyorsa konut kredisinde faizler ufak ufak yükselmeye başlayacak. Normalde konut kredilerinde, gösterge faizin 200 ile 600 baz puan üzerinde bir fiyatlama görmemiz lazım” diyor.Yani benim anladığım şayet piyasa faizleri yüzde 9’lu seviyelerinde direnmeye devam ederse konut kredisinde yıllık bileşik faiz şu anki yüzde 8.40 seviyelerinden hızlı bir şekilde yüzde 11’li seviyelere çıkacak. Konut kredisi kullanmaya hazırlananlara duyurulur. Önümüzdeki haftanın ilk iş günleri kredi başvurusu için fırsat sayılabilir.Bunun dışında piyasaya yönelik bazı notlar da şöyle aklımda kaldı:- Konut kredisinde en düşük aylık faiz olarak 0.60 görüldü. Bu seviyelere inilince konut kredisi hacmi yılbaşına göre 79.3 milyar TL seviyesinden 92.4 milyar TL seviyesine çıktı.- Kredi kullanımında yeni krediden daha çok refinansman işlemleri ağır basıyor. 2013 ilk çeyrekte 152 bin 500 kişi konut kredisi kullandı. Bunun en az yarısı daha önce kullanılan kredilerin düşen faiz ortamında yeniden yapılandırılmasından kaynaklandı.- Konutta kullanılan ortalama kredi miktarı 81 bin liraya, vade de 8 yıla çıktı.- Geçmiş yıllarda konut kredisi alanlara sorulduğunda alınan evin yatırım amaçlı olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 70’lerdeydi. Şimdi yatırımcı oranı yüzde 20’lere indi.- Yine 3-4 yıl öncesine kadar evin toplam değerinin yüzde 40’a kadarı birikimle karşılanır kalanı için kredi kullanılırdı. Şimdi oran yüzde 70’leri geçti. (Biliyorsunuz BDDK kuralı, gayrimenkulün değerinin yüzde 75’ine kadar kredi verilmesine imkan tanıyor)- Konut kredilerinde takibe düşme oranı 2008’de yüzde 1.2’lere kadar çıkmıştı, şimdilerde yüzde 0.7’lerde.
Ümük operasyonuyla önce SPK devreye girdi hisse senedi işlemlerini araştırmaya başladı. Dün de BDDK döviz işlemlerini mercek altına aldı.Benim kanaatime göre o araştırmalardan pek birşey çıkmaz.Asıl araştırılması ve üzerinde durulması gereken başka bir işlem oldu ona dikkat çekmek istiyorum.İçinde 70 bin metrekare kiralanabilir alan olan, koskoca İkea’nın da yer aldığı Ümraniye’deki Meydan AVM sadece 136.5 milyon euroya el değiştirdi.Kelepir fiyatına...Neden kelepir çünkü yıllık kira geliri 12 milyon 700 bin euro. Yani 11 yıl bile değil sadece 10.7 yıllık kira geliri karşılığında Alman Metro Grup tarafından satıldı.Hatırlıyorum da Cevahir AVM 2007 yılında satıldığında yüzde 50’sine tam tamına 421 milyon dolar saymışlardı.Yani toplam ederi 800 milyon doları geçiyordu. Cevahir’in 110 bin metrekare kiralanabilir alanı vardı.2008 ortalarına kadar yıllık kira gelirinin 14-15 katına değerleme yapmak ucuz kaçıyordu. 17-18 yıllık kira gelirleri makul görülüyordu. 20 yıllık kira gelirinin toplamını satış değeri olarak kabul edenler alıcıya bu fiyatı çekenler vardı. Alıcılar da “Abi sen ne yaptın, ne uçtun böyle” demiyor ödeme planları çıkarıyordu...Aradan geçen süre içinde İstanbul’un Anadolu yakasının en popüler AVM’lerinden birinin 10.7 yıllık kira gelirine karşılık gelecek bir fiyata el değiştirmesinin ardındaki gerçekler enine boyuna araştırılmalı.Varlık fiyatlamalarında enteresan gelişmeler yaşanıyor.Hangi lobi devrede bilmiyorum ancak sadece para ve sermaye piyasalarında değil reel ekonomide de tuhaf şeyler oluyor.Fantazi düşmanlarla uğraşmak yerine ekonomi kurmaylarının acilen bu realite üzerinde kafa yormaları gerekiyor. Eğer hastalık doğru teşhis edilmezse kısa ve orta vadede reel ekonomiyi de içine alan farklı buhranlar görebiliriz. Bu meydandaki kriz öyle TOMA’yla biber gazıyla da dinmez...
Privy Council, Karamehmet’in Rus Alfa’dan 7 yıl önce aldığı 1.35 milyar $’lık borcu 1.9 milyar $ olarak ödemesine karar verdi. Karamehmet, temettü hakkından feragat edip 328 milyon $ ödedi. Bu demektir ki Turkcell’i bırakmaya hiç niyeti yok.Mehmet Emin Karamehmet, herhalde Türkiye tarihinin gördüğü en karmaşık, anlaşılması, beyninin içinin okunması en zor işadamı.Pek ortalıkta görünmez, görünse de ser verip sır vermez. Ağzından bir çift laf almak deveye hendek atlatmak kadar zordur.Hatırlıyorum da bundan 4 yıl kadar önce Kuzey Irak’ta Erbil’de bir yemekte tam karşıma oturmuş (Aslında ben öyle denk getirmiştim) ve nadir yapılan Karamehmet röportajlarından biri ortaya çıkmıştı.Görüşme sonrası kurmayları bile hayrete düşmüş hatta bir tanesi yanıma gelip, ‘Mehmet Emin Bey’in dişlerini ilk kez gördüm sayende’ bile demişti. Hal böyle olunca Karamehmet’in Turkcell’de izleyeceği stratejiyi kurgulamak, anlamak çok zorlaşıyor.Privy Council kararıDün Turkcell için önemli bir gündü. İngiliz Yüksek Mahkemesi, Turkcell’in hissedarları Çukurova Holding ve Alfa Group (Altimo) hisse davasında, Çukurova’nın yüzde 13.81 hisseyi geri almak için Altimo’ya 1 milyar 565 milyon dolar daha ödemesini kararlaştırdı ve 60 günlük de süre verdi.1 milyar 565 milyon dolar daha diyorum çünkü aslında Privy Council’in hesapladığı toplam borç 1 milyar 890 milyon dolar oldu. 2013 yılı Mart ayında Mehmet Emin Karamehmet’in, Rus Alfa’ya 328 milyon 956 bin dolarlık ödeme yaptığı ortaya çıktı.Önce Karamehmet’in bu ödemeyi nasıl yapabildiğine bakalım. Biliyorsunuz Turkcell İletişim’in yüzde 51 hissesi Turkcell Holding’e ait. Turkcell Holding’in ise yüzde 52.9’u Çukurova Telecom Holding’in yüzde 47.1’i Sonera Holding’in.Çukurova Telecom Holding’in hissedarlık yapısına bakınca ise yüzde 51 Çukurova Grubu, yüzde 49 Rus Altimo Grubu görünüyor. Karmaşık ve genel kurulları tıkayan malum yapı bu. Turkcell İletişim son 3 yıldır ortakların blokajından dolayı temettü ödeyemiyor. 3 milyar doların üzerinde bir para kasada duruyor.Anlamı büyük2010 yılının öncesine ait Çukurova Telecom Holding’in payına düşen ve ortaklar tarafından alınmayan bir temettü vardı. İşte Karamehmet’in o temettüden payına düşen yüzde 51’lik kısmı Altimo’ya verdiği anlaşıldı.Dolayısıyla Karamehmet’in 2 ay içinde ödemesi gereken bakiye borç tutarı 1 milyar 564 milyon 689 bin 492 dolara gerilemiş oldu.Temettü hakkından vazgeçerek de olsa bu ödemenin gerçekleşmesinin anlamı büyük. Demek ki Karamehmet’in Turkcell’i kaptırmak ya da mücadeleden vazgeçmek gibi bir niyeti yok.Ancak önündeki süre de kabul etmek lazım ki çok kısa. Gerçi Ocak ayında mahkeme ilk kararını verdiğinde Karamehmet finansman arayışına girmişti ancak dün de belirttiğim gibi sonra ilginç gelişmeler oldu.TMSF, Karamehmet’in medya kuruluşlarına Digiturk’teki payına ve BMC’ye el koydu. Ancak yine de imkanları zorlayacak ve ne yapıp edip bu ödemeyi yapmaya çalışacak. Belki yanına bir Türk ortak daha almayı da düşünebilir. Belki de birileri ona bu opsiyonu telkin eder; kimbilir...Rus Altimo artık yatırımcı gibi davranırŞimdi gelelim bu durumun Turkcell İletişim ve küçük yatırımcıları ilgilendiren kısmına...Önce şunu belirtmekte fayda var: Yüzde 13.81’lik hissenin Karamehmet tarafından geri alınması Turkcell’deki hissedar kontrolüne dair dengeyi değiştirmez. Çünkü unutulmasın ki zaten Karamehmet bu davalık hisselerin yönetim haklarını şu ana kadar hep kullanıyordu. Yani özetle en başa geri dönülmüş olur. Ancak bu davanın sonuçlanmasıyla ve ödemenin gerçekleşmesiyle herşayden önce Rus Altimo’nun Turkcell’i ele geçirme hayali bitmiş olur ve Ruslar gerçek bir yatırımcı gibi davranmaya başlar. Yani genel kurulu filan kilitlemez, şirketten en yüksek verimi almak için tüm enerjisini ortaya koyar. TeliaSonera ile olan işbirliğine ve Çukurova’ya karşı açtıkları ortak cepheye de son verebilirler. Hatta tekrar Çukurova Grubu ile ortak hareket etmeye bile başlayabilirler. Bu son yazdığım cümlenin nedenlerini bir başka yazı konusu yapacağım.TeliaSonera: Bizim ihtilafımız çözülmediTelIaSonera İletişim Grubu Başkan Yardımcısı Cecilia Edström, “Mahkeme, TeliaSonera ve Çukurova arasında aynı hisselere ilişkin olan ihtilafı çözmemektedir” dedi.Mahkeme kararına ilişkin yapılan açıklamada, “TeliaSonera, kararın hissedarlar arasındaki ihtilafın gecikmiş çözümü için başka önemli adım olacağını ummaktadır. Hisseler üzerindeki rehnin kaldırılmasından önce Çukurova’nın Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Heyeti’nin 2011’deki kararı uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmesini beklenmektedir” denildi.
İngiltere’de Privy Council bugün hangi rakamı açıklarsa açıklasın Çukurova’nın işi çok zor. Karamehmet, Genel Energy’deki hisselerini satmak istemeyecek. Yani para bulması zor gözüküyor.Turkcell için bu hafta oldukça kritik. Bugün İngiltere’de Privy Council, Turkcell’de rehinli hisseler için Karamehmet’in Rus Altimo Gruba ödemesi gereken temerrüt faizini açıklayacak. Açıklanacak rakamı Karamehmet’in bulup bulamayacağı tartışılacak. Ocak ayında Privy Council önemli bir karar vermişti. Ruslar’ın yüzde 13.81’lik Turkcell hissesi için ‘Bu rehinli hisseler, borç zamanında ödemediği için benim hakkım. Kontrolü bana geçmeli’ tezini reddetmiş, Karamehmet’in iyiniyetli bir şekilde temerrüde düştüğünü ya da düşürüldüğünü söyleyerek belirlenecek temerrüt faizi ile birlikte ana parayı ödemesi halinde hisseleri geri alabileceğini vurgulamıştı. Ancak temerrüt miktarına karar verememiş ek bilgi ve belgelere ihtiyacı olduğunu söylemişti.O bilgi ve belgeler eşliğinde belirlenen rakam bugün TS 09.30’da üçüncü salonda açıklanacak.Ocak ayındaki ilk karar çıktığında ‘Karamehmet ne yapar eder bu borcu öder’ demiştim.Ancak Ocak ayından bu yana önemli gelişmeler oldu. TMSF, Karamehmet’in medya grubuna ve Digiturk’teki hisselerine el koydu. Show TV’yi Ciner grubuna sattı, Digiturk için potansiyel alıcılarla görüşmeler devam ediyor.Turkcell’in Türk hüviyetini kaybetmemesi konusunda oldukça titizlenen Ankara, bu önemli aşamada Karamehmet Grubu’nu özellikle finansörler karşısında zor durumda bırakacak bir hamle yapmış oldu. Belki de bunu özellikle yaptı, kimbilir...Ne kadar ödeyecek?Daha önce de yazmıştım. Çukurova’nın ana para borcu 1 milyar 350 milyon dolar. Ödenecek faizle birlikte aradan geçen 7 yıla yakın sürede fatura 2 milyar 300 milyon dolara da çıkabilir, 1 milyar 600 milyon dolarlar seviyesinde de kalabilir. Beklenti 1.8 milyar dolar civarında bir rakamın belirlenmiş olabileceği yönünde.Akşam, Sky, Show TV gibi önemli medya silahları elinden giden, Digiturk’teki hisseleri de TMSF’ye geçen Çukurova Grubu şu an kolu kanadı kırık bir durumda. Herşeyden önce finansörler karşısında prestij kaybetti inandırıcılığını yitirdi.Karamehmet’in kreditörlerin karşısına çıktığında masaya koyabileceği iki silahı kaldı. Biri Turkcell’de 3 yıldır ödenmeyen ve toplamı 3 milyar doları bulan temettüden payına düşen kısım. Bir diğeri ise Kuzey Irak’ta güzel işler yapan, verimli kuyular bulan ancak Erbil ile Bağdat arasındaki çekişmeden dolayı bir türlü tam verim alamadığı ve paraya çeviremediği Genel Energy’deki hisseleri...Hangisine kıyabilir?Karamehmet’in bir yol ayrımına geldiğini hissediyoruz. Ya Turkcell’deki hisselerini verecek, ya da Genel Energy’deki hisselerini teminat göstererek kredi bulacak ve Turkcell’de inatlaşmaya devam edecek. Turkcell’den gelmesi muhtemel temettü üzerinde de blokajlar olduğunu düşünürsek Karamehmet’in fazla bir seçeneği yok gibi görünüyor.Ancak bu oyunun sadece iki aktörü yok. Yani kavga sadece Çukurova grubu ile Rus Altimo arasında yaşanmıyor. Kamu otoritesinin de gözü kulağı Turkcell’de.Karamehmet ‘Tamam ben Turkcell’den vazgeçiyorum’ dese bile kamu otoriseti Turkcell’in kontrolünü Rus Altimo ve TeliaSonera’ya bırakmayacak. Bana gelen duyumlara göre bir Türk yatırımcı ya da konsorsiyum bulunacak ve Karamehmet’in Turkcell’deki tüm hakları bu konsorsiyuma geçecek. Konsorsiyum, Privy Council’in belirleyeceği temerrüt ile birlikte Altimo’ya olan borcu ödeyecek ve bu dava kapanacak. Muhtemel Türk gruplarla ilgili olasılıklar bana da geliyor. Spekülasyon olmaması için isim vermeyi şu aşamada doğru bulmuyorum.Yeni bir Türk ortak ne yapar?Karamehmet’in Turkcell’deki kavgasından vazgeçmesi ancak yerine finansal açıdan güçlü, Ankara’nın desteğini almış yeni bir Türk ortağın ya da ortaklardan oluşan bir konsorsiyumun gelmesi ihtimaline acaba Rus Altimo ve TeliaSonera nasıl bakar? Kuşkusuz tedirgin olacaklardır.24 Haziran’da toplanması gereken son genel kurul da yine başarısız olduğunda TeliaSonera Başkanı Turkcell’de millileştirme operasyonuna izin verilmemesi gerektiğini belirtmişti. Eğer Karamehmet bu oyundan çekilir ve yerini bir başka Türk gruba bırakırsa işte o zaman gerçek millileştirme nasıl olur hep birlikte adım adım görürüz.
Geçtiğimiz hafta bir yayın organında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) beşinci otelini hizmete sokan Net Holding’e bağlı Merit oteller zincirinin, izolasyonu aşmak için özel uçak kiraladığını ve Beyrut’tan turist getirdiğini okudum, içim cız etti.Bir turizm cenneti olan Kuzey Kıbrıs’ın taşıma su ile turizmini ayaklandırması mümkün olabilir mi?Ada’nın Türk tarafına milyonlarca dolarlık harika tesisler yapıldı ancak ulaşım sorunu aşılamadığı için bu tesislerde doluluk oranı ne yazık ki istenen seviyede değil.Geçen hafta Girne’nin en popüler otellerinden biri olan Cratos’un yatırımcısının da iflas erteleme başvurusu yaptığını okudum. Bu zora girmede otelin payı var mı yok mu henüz bilmiyorum ancak KKTC’de otellerin ortalama doluluk oranının ne yazık ki yüzde 42’lerde kaldığını biliyorum.Malumunuz maalesef KKTC tüm dünya tarafından ciddi anlamda bir ekonomik ambargo ile karşı karşıya. Türkiye’nin dışında başka hiç bir ülkeden buraya uçak gelip gidemiyor.Hal böyle olunca mesela hemen yanıbaşındaki Beyrut’tan ya da Tel Aviv’den kalkan bir uçağın önce Türkiye’de bir havalimanına inmesi, ardından o yolcuların bir başka tarifeli seferle KKTC’ye ulaşmaları gerekiyor. Normalde 1 saat mesafedeki bir noktaya ulaşımın indi bindiyle 5-6 saate çıkması üstelik maliyetinin de katlanması haliyle turisti caydırıyor. Merit Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Reha Arar ile arada buluşur sohbet ederiz. Gezi olaylarının durulduğu bir günde Atiye Sokak’ta House Cafe’de buluştuk. Söz yine Ada’ya ulaşımın zorluklarından açıldı, Reha Bey anlatmaya başladı:-KKTC’de turizmin iyi bir noktaya gelmesi için en az 5 destinasyonu buraya bağlamak lazım. Hemen yanıbaşımızdaki Tel Aviv, Amman, Bakü, Tahran ve Beyrut’tan touchdown seferler yapılsa otellerin doluluk oranı ciddi şekilde artar.Touchdown zone’a yönelik sefer bir havacılık tabiri. Ambargo var ya Kuzey Kıbrıs’a. Şimdi Bakü’den KKTC Ercan’a gidecek yolcuyu uçağa alıyorsunuz. Mesela önce o uçak Adana’ya iniyor. Yolcu uçaktan inmiyor, uçak kısa bir süre içinde yeniden havalanıyor ve asıl hedefine yani Ercan’a iniyor. Bakü’den sonra ilk iniş yeri Adana olduğu için ambargoyu delmemiş oluyorsunuz. Hukuki anlamda uluslararası arenada başınız derde girmiyor. Ancak Bakü’den kalkan uçak en fazla 10 bilemediniz 15 dakikalık gecikme ile Ercan’a ulaşmış oluyor. Bunu yukarıda saydığımız tüm noktalardan kalkan uçaklar için uygulayabilirsiniz. İşte bu noktada iş THY’ye düşüyor.Türkiye de önemliBu arada Reha Arar, ‘KKTC için hala en büyük potansiyelin Türkiye’den gelecek turist olduğunu da unutmamak lazım’ diyerek bir başka konuya dikkat çekti:-Şu an Ercan’a, İstanbul, Ankara, İzmir’in yanısıra Trabzon, Gaziantep, Hatay, Antalya gibi illerden sefer var ancak uçulan il sayısı 10 bile değil. KKTC’ye Türkiye’nin en az 10 ilinden daha uçak seferi düzenlenmesi lazım. Türkiye’de hala Kıbrıs’ı görmemiş o kadar çok insan var ki. Bu potansiyelin de devreye girmesi lazım.Gelen yolcu 2 bin, yatak kapasitesi 20 binden fazlaKKTC’ye her gün yaklaşık 20 uçak seferi var. Yani ortalama 3-3.500 kişi iniyor Ercan’a. Ancak bunların hepsi de turist değil tabii. İçlerinde öğrenciler var, askerler var, orada yakını olanlar, ya da yazlığı olanlar da var. İyimser bir tahminle 2 bininin otellere giden turist olduğunu varsayabiliriz.Ada’daki otellerin yatak kapasitesi ise 20 binden fazla ve 40 bin hedefi var. Dolayısıyla bu sefer sayısıyla otellerin dolması mümkün değil zaten.Dünyada konuşulan otel hedefiMerit Grubu KKTC’nin en büyük turizm yatırımcısı. Bu sezona yetiştirilen Merit Royal ise grubun en iddialı turizm tesisi. Royal Merit’te yüzde 95 dolulukla çalıştıklarını söyleyen Arar “Bizde tekrar tekrar gelen ziyaretçi sayısı çok fazla. Bununla da gurur duyuyoruz. Bırakın müşterimizin hangi içkiyi sevdiğini, oluşturduğumuz sos bankasıyla etini hangi sosla yediğini bile bileceğiz. Buraya geldiğinde bir daha kendisine sormayacağız. Bu oteli özellikle restoranıyla dünyada çok konuşulan bir yer haline getirmek istiyoruz” dedi.
Milliyet ve Vatan Gazeteleri aynı binada yer alıyor. Güngör Uras abimizin meşhur Ayşe Teyze’si onu aramış. Ancak santralden yanlışlıkla bana bağladılar. Benim de ekonomi ile ilgili yazılar yazdığımı öğrenince “Evladım seni buldum, bari sen cevap ver” dedi. “Neyi merak ediyorsun” teyzecim dedim, sorusunu iletti:Mandrake mi Bernanke mi bir adam varmış. Tahvil alımını azaltıyormuş. O yüzden de benim ülkemde borsa düşüyor, dolar ve faiz yükseliyor. Allah aşkına ne halt ediyor da benim ülkemin ekonomisi bozuluyor. Tahvil alımını azaltmak da neyin nesi, şunu bana da anlatıversen?”Haklısın teyzecim dedim. “Fed tahvil alımını azaltacağını açıkladı, bu yüzden de piyasalar bozuldu” cümlesi herkesin diline pelesenk oldu. Ancak görüyorum ki çoğu kişi bu işin mantığını tam olarak bilmiyor. O yüzden Güngör Abimin affına sığınarak şu işi Ayşe Teyze’min anlayacağı basitlikte anlatmak gerektiğini düşündüm.- Malum 2008 Eylül’ünde Lehman Brothers’ı iflasa götürecek derinlikte bir kriz başlamıştı. Mortgage balonu patlamış, tüm varlık fiyatları düşüyordu. Bankaların sermayeleri erimişti. Finansal kriz hızlıca reel ekonomiyi içine alan krize doğru kayıyor, binlerce işsiz yaratıyordu.Aktifler kilitlenmişti- Sermaye darlığı çeken finans kuruluşlarının elinde vadesi 2-3 yıldan başlayıp 30 yıla kadar uzanan Amerikan Hazinesi’ne ait iç borçlanma kağıtları vardı. Ancak bu kağıtları paraya çevirmek imkansızlaşıyordu. Hele bir de faizler yükselirse bir büyük tokat daha yiyecekler, bu aktifleri nedeniyle esaslı bir zarar yazacaklardı. (Demirbank’ı iflasa götüren süreci hatırlayalım)- Amerikan Merkez Bankası Fed radikal bir karar aldı ve bankaların elindeki tahvilleri satın alacağını duyurdu.- Bu arada düşük faiz politikası izleyeceğini faizleri neredeyse sıfıra kadar çekeceğini açıkladı.- Bu ABD’deki finans kuruluşlarının elini rahatlattı. Faiz düşüyordu ancak onlar ellerindeki yüksek faizli tahvilleri Fed’e satabiliyorlardı. Diyelim elinde 5 yıl vadeli tahvil vardı. 100 dolarlık tahvile 95 dolar ödemişti. Şimdi o tahvili 99 dolara Fed’e geri veriyordu. Uzun vadeli, biraz da elinde kilitlenmiş aktiflerini nakde çevirebiliyordu.- Fed aylık tahvil alım programını 85 milyar dolara kadar çıkardı.- Fed bir de hedef koydu ortaya. Enflasyon yüzde 2.5’i geçmediği sürece tahvil alımlarını sürdürecekti. Amaç istihdam yaratıp işsizliği % 6.5’e çekmekti.- Fed, likidite sağlayacak bu imkanı yarattı ancak finans kuruluşları ceplerine para girince bu parayı ABD’de değerlendirmek yerine ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülke piyasalarına götürdü.- Zira o ülkelerde faiz daha yüksekti, Varlık değerleri de nispeten şişik değildi.- Bu gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye de vardı. Banka elindeki tahvili Fed’e sattı, gelip Türkiye’de Borsa’ya girdi. Ya da daha yüksek faiz veren Türk Hazinesi tarafından çıkarılmış devlet iç borçlanma senetlerine yatırdı.Şimdi Fed “Ben bu tahvil alımını azaltmak hatta bir yerde durdurmak istiyorum. Zira ABD ekonomisinin iyileştiğine dair olumlu sinyaller alıyorum” diyor.- İşte bankalar bu mesajı alınca, gelişmekte olan ülkelere götürdükleri parayı geri çağırmaya başladı.- Fed musluğu kesince bu ülkelere de sermaye akmayacak dolayısıyla borsalarda fiyatları mevcut seviyesinden yukarıya taşıyacak yeni girişler de olmayacaktı.- Hem Fed ne diyordu: “ABD’de ekonomik toparlanma sinyalleri alıyorum...”- O zaman toplarım tası tarağı yine ABD’ye dönerim. Yine ABD tahvili alırım...Bilmiyorum Ayşe Teyze’nin anlayacağı basitlikte oldu mu ancak olup biten budur.