Bazı şehirleri bir kez görünce “Tamam. Daha gezilecek çok yer var. Burayı bir daha görmeme gerek yok!” diyorum ve o şehri hayatımdan çıkarıyorum. Oysa bazı şehirler var ki görünce’ “Buraya bir daha gelmeliyim.Yok, olmadı, bitiremedim. Daha çok şey var!” hissiyle ayrılıyorum. İşte St. Petersburg da öyle. Şehir sizi mıknatıs gibi içine çekiyor. Şimdiden bir dahaki seyahatimin planlarını yapıyorum! Daha önce hiç görmediyseniz rotanızı hemen St. Petersburg’a çevirin.Görmeden dönmeyin!HermitajDünyanın en ünlü müzesi; en büyük Batı sanatı koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Mekan şehir merkezinde. Irmağın kıyısına kurulu. Saray meydanı önemli olaylara sahne olmuş. 1905’te Kanlı Pazar katliamı burada olmuş. 7 Kasım 1917’de Lenin’in destekçileri bu meydandan kışlık saraya saldırarak Devrim’i yapmışlar. Ben gezerken rock konseri hazırlıkları vardı! Yusupov SarayıRus sarayını karıştıran Rasputin’in öldürüldüğü yer. Yusupovlar dönemin en varlıklı ailelerinden. Rasputin parti var diye bahaneyle bu saraya çağrılmış, önce zehirlenmiş ardından da Prens Feliks Yusupov tarafından vurularak ölmeye terk edilmiş.Yine ölmemiş, dövülmüş ırmağa atılmış. 3 gün sonra cesedini bulmuşlar. Gostini DvorBüyük Pazar. 18’inci Yüzyıldan beri St. Petersburg’un alışveriş merkezi, o zamanlar ticaret burada dönüyormuş. Her şeyi burada bulabilirsiniz. Çok güzel arkadlarla bezenmiş bir yapı. Nevski Prospekt üzerinde.Nevski Prospekt1930’larda ünlü romancı Gogol şöyle yazmış: “Nevski caddesinden daha güzeli yoktur... Burası Petersburg’umuzun her şeyidir!” Gerçekten de Petersburg’un en ünlü ve güzel caddesi bu..Boydan boya yürüyün. Birbirinden güzel binalar göreceksiniz.Singer Binası Singer Dikiş makinesi için inşa edilmiş bina mimari olarak göze çarpıyor. Nevski Prospekt üzerindeki beni en çok etkileyen bina oldu. İçinde inanılmaz bir kitabevi var. Niye Rusça bilmiyorum diye üzüldüm. Kitabevi tıklım tıklım! 2’nci katta muhteşem manzaralı bir kafe ve restoran var. Şiddetle öneririm. Kazan Katedrali’ni seyrederek öğle yemeğinizi yiyebilirsiniz. Rus Müzesi20’nci yüzyılın öncü Rus sanatçılarının eserleri, halk sanatından örnekler hepsi burada... Hediyelik eşya mağazasını kaçırmayın. Çok şık porselen fincanlar satıyorlar ve dışarıya göre daha uygun fiyatlı. Özellikle ünlü ressam İlya Repin’in eserlerini görmeden dönmeyin.Cafe Botanika Sanatçıların müdavimi olduğu bir mekan. Yemekleri, tatlıları muhteşem. Hemen karşısında sanayici Baron Stieglizt’in şimdi müze olan okulu var. Bina çok etkileyici. Bu müzenin girişinde çok hoş bir sanat galerisi de var. Resim meraklılarına not; ünlü Amerikalı aktör John Malkovich de buradan resimler satın almış.Aziz İsak KatedraliDünyanın en büyük katedrallerinden. Bir mühendislik başarısı olarak görülüyor. Sovyet dönemi sırasında ateizm müzesi olarak kullanılmış. Grand Hotel EuropePetersburg’un ünlü otellerinden. Şehrin merkezinde, kalmak için ideal. Çaykovski geceleri düzenliyorlar. Restoranı devrimden önce örgütlerin ve gizli polisin buluşma yeriymiş. Kafesi de hoş. Rus Müzesi’nden sonra burada soluklanabilirsiniz.Dökülen Kan KilisesiŞimdiye kadar gördüğüm kiliselerin en renklisi, en unutamadığım! Sanki bir masal kitabı resmi gibi! Çar II. Alexander’ın suikaste kurban gittiği yerde inşa edilmiş. Deniz fenerleriEskiden St. Peterburg’un deniz feneriymiş bu sütunlar. Şehrin sembollerinden. Sütünları süsleyen gemi pruvaları eski bir Roma adeti ülkenin denizcilik başarılarını simgeliyor. Önemli günlerde bu fenerler yakılıyor. Kısa kısa St. Petersburg* Rusya’nın Moskova’dan sonraki 2’nci en büyük şehri. * Eskiden Rusya’nın başkentiymiş.* Bataklığın üzerine kurulduğu için “Büyük Petro’nun Aptallığı” olarak biliniyor. 1703 yılında kurulmuş. 300 küsur yıllık kısa geçmişi tarihsel olaylarla yüklü. Kısa sürede Rus İmparatorluğu’nun ihtişamını yansıtır hale gelmiş. O ihtişamı bugün de aynen görebiliyorsunuz. * 2’nci Dünya Savaşı’ndaki Alman işgaline karşı direnişleriyle ulusun simgesi haline gelmiş. * Günümüzde ise Rusya’nın sanat-kültür merkezi.Yazlık saraylardan hiç olmazsa birini görmeden dönmeyin!Peterhof Sadece bir yeri gezecekseniz, önerim Peterhof. Deniz otobüsüyle gidip dönün. Trafik çok tıkanıyor. Peterhof Büyük Petro’nun yazlık sarayı. 1709’da İsveçlilere karşı kazandığı zaferden sonra yöneticilerin en büyüğüne yakışır bir saray yaptırmaya karar vermiş. Versailles’ı görünce iyice hırslanmış. 5000 kadar işçiyle sarayı yaptırmış. Çeşmeleri hâlâ aklımdan çıkmıyor!Çarşkoye Selo Ünlü mimar Rastrelli, Çariçe Yelizateva için inşa etmiş. Yelizateva saraya annesi I. Yekaterina’nın adını vermiş. Sarayın kehribar odası dünyaca ünlü. 2’nci Dünya Savaşı’nda zarar gören yapı bugün hâlâ restore ediliyor. Ne alınır?Dökülen Kan Kilise’nin hemen karşısında bir turist pazarı var. Yakınlarınıza hediyelik eşyayı buradan alabilirsiniz. Mutlaka pazarlık edin. Alabilecekleriniz; içiçe geçen Matryoşka bebekler, porselen fincalar, tabaklar, çaydanlıklar, kürkler, şapkalar, biblolar, yılbaşı ağacı süsleri... Hiçbir şey almasanız bile bu pazarı turlayın. PavlovskVarisinin doğumunu kutlamak isteyen Büyük Yekaterina oğlu Pavel’e bu toprakları hediye etmiş. Ayrıca en sevdiği mimar olan İskoç Charles Cameron’ı da burayı tasarlaması için görevlendirmiş. Sonuç: Kendimi İskoçya’da sandım! O ne yeşil, o ne düzenleme! Bir vaha! Sarayın girişinde kostüm müzesi var. Burada bazı çariçelerin giydiği elbiseleri görebilirsiniz.
Vermek istediğiniz 4-5 kilo var. Ama bir türlü nereden başlayacağınızı bilemiyorsunuz. Başlamak zor geliyor. Diyet sözcüğü irrite ediyor sizi, ceza gibi geliyor. Farklı yemek pişirmek gerekecek! Hareket etmek gerekecek, oysa spordan hiç hoşlanmıyorsunuz veya vaktiniz yok! Eee, o bayıldığınız bol çikolata soslu keke de veda etmek gerekiyor! Bir işe başlamak zordur, biliyorum. Ancak ilk adımları attıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecek, açılacaksınız. İşte kilo vermeye başlamak için kolayca atabileceğiniz ilk 10 adım. Eğer hepsini yapamam diyorsanız o zaman 5 tanesini seçin!* Yiyecek günlüğü tutun Çoğu kişinin argümanı: "Fazla yemiyorum; ama kilo alıyorum!" Yiyecek günlüğü tutan kişi gerçekte ne yediğini açık-seçik görebiliyor. Çoğumuz farkında olmadan sandığımızdan çok daha fazla kalori alıyoruz. * İki bardak daha fazla suyu içinSu kilo vermeye yardımcı bir makro besin. Daha fazla yemenizi engelliyor. İçtiğiniz su miktarını 2 bardak daha artırın. Doğal mineral seviyesi yüksek suyu tercih edin.3Makul hedefler koyun‘Bu ay 6 kilo kaybedeceğim’ yerine ‘3 kilo vereceğim’ daha mantıklı, sizi germeyecek, ulaşılabilir bir hedef olacaktır. Elinize 3 kiloluk bir paket alıp bakın! Nasıl? Ağır, değil mi? İşte küçümsediğiniz 3 kilo bu kadar!* Egzersize başlayınÇok şey değiştiriyor. Öncelikle metabolizmaya ivme kazandırıyorsunuz. Kas yapımı başlıyor. Bantta veya dışarıda 40-50 dakika değil, 20-30 dakika yürüyün. Bu bile fark yaratacaktır. * Duyuru yapınEn yakınınızdakilere, arkadaşlarınıza, "Ben hafiflemeye karar verdim. Hedefim şudur!’ diye duyuru yapın. Bu size sorumluluk yükleyecektir. * Kayıt tutunİstatistiksel olarak kaydedilmeyen şeyde başarı yoktur! Her hafta düzenli olarak kilonuzu kaydedin. Hedefe ne kadar kaldığına bakın. * Yenilgi hissine kapılmayın!Arada fazla kaçırabilirsiniz, kilonuz bir sonraki gün yüksek çıkabilir. Dünyanın sonu değil bu! Yapabileceğinizi gördünüz. Yenilgi hissine kapılmayın, kimse mükemmel değil. Devam edin!* Akşam yemeğinizi 30 dakika-1 saat daha öne çekmeye çalışın Akşam yemeğinin ne kadar erken yerseniz kilo vermek o kadar kolaylaşıyor. Çünkü hava kararınca metabolizma hızımız da düşmeye başlıyor. * Meyve tüketimini artırınMeyve tüketimini artırmak bol şekerli, şerbetli tatlıları atıştırmanın önüne geçebiliyor. Elma, armut, erik, şeftali gibi kan şekerini hızlı yükseltmeyen meyveleri tercih edin. * Diyet değil, yaşam stil değişikliği olarak algılayın Yeni beslenme ve yaşam biçiminizi bir diyet programı değil, yaşam stili değişikliği olarak algılayın. Ancak o zaman sürekli hale getirebilirsiniz. Diyabeti 2 ayda yenmek mümkün!Yeni bir araştırma diyabet hakkında şimdiye kadar bilinenleri alabora etti. Diabetologia dergisinde de yayımlanan araştırmada deneklere 2 ay boyunca 600 kalorilik çok düşük kalorili bir beslenme programı uygulanmış. Bu yöntem pankreasın kendisini tıkayan yağlardan temizlenmesini sağlamış. Böylelikle pankreas daha rahat insülin hormonu salgılamaya başlamış. Araştırmacılara göre bu sonuç şeker hastalığını ömür boyu sürecek bir hastalık statüsünden çıkarabilir. 11 denek üzerinde yapılan araştırmada, deneklerin hepsinde şeker hastalığı belirtilerinde yüzde 100 düzelme görülmüş. Deney sona erdikten, bu beslenme programından çıkıldıktan sonra bile deneklerin yüzde 64’ü 3 ay boyunca şeker hastalığı belirtilerinden yakınmamışlar. Araştırma ekibinin başındaki İngiltere, New Castle Üniversitesi’nden Prof. Roy Taylor ‘ın açıklaması şöyle “Yıllar sonra insanların diyabetsiz bir yaşama geçebilmeleri çok önemli bir gelişme. Bunun sadece 8 haftada gerçekleştiğini düşünmek önemini daha da artırıyor! Bu araştırma Tip 2 diyabet konusunda bir çığır açacak. Bundan sonra diyabet tanısı konanlara durumlarını daha farklı bir biçimde anlatabileceğiz. Şimdiye kadar hep diyabet tanısı koyduklarımıza bu hastalıkla ömür boyu başa başa kalacakları, üstelik ileride durumun daha da kötüleşebileceği bilgisini veriyorduk. Bu son araştırma her şeyi değiştiriyor, hastalığı tersine çevirebileceğimizi gösteriyor. “Programda diyet sıvı içecekler ve nişastalı olmayan sebzeler verilmiş. (Ispanak, biber, domates, yeşil fasulye gibi...) Bir de karşılaştırma yapmak için grup oluşturulmuş. Bu, şeker hastası olmayan bir kontrol grubu imiş. 8 hafta boyunca pankreslarından salgıladıkları insülin miktarına, karaciğer ve pankreaslarındaki yağ miktarına bakılmış. Sadece 1 hafta sonra bile araştırma ekibi kahvaltı öncesi kan şekerinin normale döndüğünğü gözlemlemiş. Yağ seviyesindeki bu azalmayla birlikte pankreas normal insülin salgısına da başlamış. Sonuçta yemek sonrası kan şekeri düzeyinin de iyileşmeye başladığı görülmüş.Prof. Roy Taylor: Yediğinizi yakın‘Tip 2 Diyabetin tamamen vücuttaki enerji dengesiyle ilgili olduğunu düşünüyoruz. Eğer yakabildiğinizden daha fazlasını yiyorsanız, fazla kalori karaciğer ve pankreasta yağ olarak depolanıyor. Bu da bazı insanlarda şeker hastalığına yol açıyor.’
Biz Türkler Ramazan’da tatlıyı çok severiz, Ramazan tatlılarının damağımızda bıraktığı ayrı bir lezzet vardır. Bunları özleriz, bekleriz. Tamam da eski tatlılarımız bol şekerli, şerbetli, kilo yapıyor. Artı; bu yıl yazın en sıcak günlerinde oruç tutuluyor. Kilo aldırmayacak, ağırlaştırmayacak, ama tatlı isteğimizde bastıracak light tatlılar lazım!Tatlılarımda şeker yerine bal kullanıyorum. Bal, doğal tatlandırıcı özelliğiyle tatlı ihtiyacımızı sağlıklı bir şekilde karşılamamızı sağlıyor. Bal, vitaminler , enzimler, mineraller, aminoasitler ve vücut için gerekli yaşamsal değerde pek çok elementi içeriyor.. Antioksidan ve antibakteriyel özelliğiyle vücudumuzun direncini artırıyor, sağlığımızı korumamıza yardımcı oluyor. Oysa toz şekerin böyle bir özelliği yok. Boş kalori. Ramazan’da tatlılarınızı yaparken şeker yerine bal kullanın, sağlıklı bir alternatif üretmiş olursunuz.Dr Bradley’nin light mutfağıLorlu şeftaliMalzemeler:* 2 adet olgun şeftali* 1 avuç lor peyniri* 1 yemek kaşığı bal* Ceviz parçalarıHazırlanışı:* Şeftalileri soyun, küçük doğrayıp blenderdan geçirin. * 1 kup kabına kaşıkla koyun. Bastırın.* Lor peyniri balla iyice karıştırın.* Şeftalilerin üzerine lor peyniri- bal karışımın yerleştirin. Tekrar bastırın. * Üzerini ufalanmış cevizle süsleyin. Fırında şeftaliMalzemeler:* 3 adet şeftali* 2 yemek kaşığı bal* 3 yemek kaşığı limon suyu* 3 ceviz* 1 tatlı kaşığı tarçınHazırlanışı:*Şeftalileri ikiye bölün, ortalarını çıkartın.*Pişirme kağıdı sereceğiniz bir fırın tepsisine yerleştirin. *Her birinin ortasına yarım ceviz koyun. *Bir kasede bal, tarçın ve limon suyu karıştırın . Biraz su da eklenebilir.*Bu karşımı kaşıkla alarak şeftalilerin ortasına doldurun. Kalanı da tüm şeftalilerin üzerine serpin. *Şeftalilerin üzerini folyoyla kapatın. 1-2 yerden delik açın. *Fırında 180 derecede 25-30 dakika pişirin.Güllü yoğurtMalzemeler:* 1 kg light yoğurt* 2 fincan gülsuyu* 3-4 yemek kaşığı bal* Antep fıstığıHazırlanışı:*1 kg light yoğurdu geceden süzgece koyun. Sabaha light süzme yoğurt elde etmiş olacaksınız.*İçine bal ve gülsuyunu ekleyin. Mikserden geçirin.*Kaselere paylaştırın.*Üzerini çekilmiş veya ufalanmış antep fıstığı ile süsleyin.Kuru erik ve peynirli tatlıHazırlanışı: * Kuru erikleri geceden suda bekletin, şişsinler. * Lor peynirini balla iyice karıştırıp yoğurun. Homojen olmalı. * Kuru eriklerin içini doldurun.* Hazırladığınız topları çubuklara geçirerek servis yapın. Zencefilli, ballı soğuk çayMalzemeler: * 3 yemek kaşığı toz zencefil * 3 limonun suyu n 3 yemek kaşığı bal * 1,5 litre sıcak suHazırlanışı: *Zencefil, limon suyu ve balı karıştırın. Macunumsu bir karışım elde edeceksiniz. *Üzerine 1,5 litre sıcak su döküp, yine karıştırın. Buzdolabında soğutun.Servise hazır!İftar sonrası şişkinlikSindirim sorunlarının çeşitli nedenleri vardır. Ama en çok görüneni mide asidinin azalmasına bağlıdır. Yiyeceğin sindirimi fiziksel ve kimyasal olarak ağızda başlar. Ancak midenin asidik suyu ve ortamı, yiyeceğin ince bağırsağa varmadan önce parçalaması için çok önemlidir. Mide enfeksiyonları, ülserler kişinin sindirim yeteneğini azaltır. Sonrasında başta şişkinlik olmak üzere, gaz ve mide ağrılarına neden olurlar. Bal sindirimi kolaylaştıran bir besin. Şişkinliği de azaltır. Karaciğerden toksinlerin temizlenmesine de yardımcı olur. Ayrıca sahur nedeniyle değişen uyku düzenini yoluna koyma özelliği de var. İftar sonrası için hazırladığım zencefilli ballı soğuk çayı misafirlerim hep çok beğenirler.
Ramazan ayı başladı. Hayırlı olsun! Oruç tutarken bazıları zayıflasa da, çoğu kişi kilo alıyor. Nedeni bütün gün hiçbir şey yemedikleri için akşam kendilerini tamamen bırakmaları... Sonrasında gaz ve şişkinlik, yanma, reflü yakınmaları başlıyor. Oysa azıcık dikkatle orucunuzu çok daha rahat tutabilirsiniz. Kilo almadan oruç tutmak için öneriler1- İftariyeliklere dikkat! En çok bunlarla kilo alınıyor. Pide-zeytin-hurma-peynir derken daha başlangıçta 200-250 kalori alınıyor. Bu da bantta 45 dakika kadar yürümek demek.2- Şarküteriden uzak durun. Sucuk-salam-sosis gibi işlenmiş etlerin hem toksik yükü fazla, hem de bol kalorileri var.3- Pideyi ölçülü yiyin. 2 dilimi geçmemeye çalışın. Unutmayın un ve un haline getirilebilecekler kilo aldırır!4- Yavaş yiyin. Mide hacim reseptörleriyle çevirili. Bu reseptörlerin uyarıyı alıp beyne götürmesi, beynin de bize ‘doydun’ komutu vermesi için 15-20 dakika gerekiyor. 5- Bol su ve bitki çayları için. Gün boyu vücudunuz susuz kalacak. Kaybedilen suyu yerine koymak çok önemli. Doğal mineralden zengin suyu tercih ederek vücut mineral dengenize de yardımcı olun. 6- Bol şerbetli, şekerli tatlılar yerine hafif, meyveli, sütlü tatlıları tercih edin.7- Bu yıl yazın en sıcak günlerinde oruç tutuluyor. Ağır etler yerine balığı tercih edin. 8- İftariyeliklerden sonraki çorbayı yağsız yaptırın. 1 yemek kaşığı zeytinyağından 123 kalori alıyoruz. Zaten salatanıza yağ koyuyor, zeytinyağlı sebze yiyorsunuz. Yağsız çorbaya alışılabiliyor, deneyin göreceksiniz. 9- Örnek olun; misafirlerinize iftar sofrası hazırlarken light seçenekler de sunun. 10- Yemeklerden birkaç saat sonra, yarım saat de olsa yürüyün.İşte size oruç dönemi için bir program:SAHUR SEÇENEKLERİ* Kepekli tostŞekersiz çay * 1 kase çorba2 dilim ekmek60 gr. light beyaz peynir* 1 haşlanmış yumurta1 dilim ekmek60 gr. light beyaz peynir3 zeytin* 1 kase probiyotik yoğurt 3-4 yemek kaşığı yulaf ezmesi1 elma rendesi1 tatlı kaşığı bal1 çay kaşığı tarçınNOT: Bunları geceden hazırlayıp dolapta bekletin. Sahura kadar beklesin. Daha lezzetli hale geliyor.* Kepekli tostÇorbaİçecek: Şekersiz siyah-yeşil-bitkisel çay,su* Tercihiniz siyah çay ise uykunuzun kaçmaması için çok açık içmelisiniz.İFTAR* 1. Seçenek2-3 zeytin veya 1 hurma1kase yağsız çorba1dilim pide5-7 yemek kaşığı sebze yemeğiEl kadar et-tavuk-4 köfte Salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağlı-limonlu)Saat 21.00Sütlü veya meyveli tatlı1 porsiyon taze meyveveya2 porsiyon taze meyveBol su için. * 2. Seçenek 2-3 zeytin veya 1-2 hurma1 kase çorba5-7 yemek kaşığı sebze yemeği1 dilim börek/4 yemek kaşığı pilav-makarna-bulgurSalata 1 kutu probiyotik yoğurt/ cacık Saat 21.00 1-2 porsiyon taze meyveBitki çayı
Kongre için gittiğim Portekiz’in Lizbon kentine hayran kaldım. Lizbon güvenli, çok neşeli bir şehir ama bende hepimizin geçici olduğu hissini uyandırdı. Eski binalara, sokaklara, mozaik kaplı yollara baktıkça hep buralarda kimlerin yaşadığını, aşk acısı çektiğini, benim gibi okyanusu seyrettiğini düşündüm.Lizbon, kalabalık, insana fenalık getiren bir şehir hiç değil. Toplu taşıma araçları çok uygun. 3 Euro’ya trenle yarım saat uzaklıktaki bir sayfiye kasabasına bile gidebiliyorsunuz. Alışveriş için ise en doğru yer ünlü El Corte Ingles... Portekizliler neşeli, esprili insanlar. Yeme içme ise İstanbul’dan çok daha ucuz! Christo Rei Anıtı ve 25 Nisan Köprüsü (sağda) birbirine bakıyor. Anıt bir adak aslında. Katolik kilise, Portekiz’in 2. Dünya Savaşı’na katılmamasını dilemiş. Dilek gerçekleşince de adak yerine getirilmiş, anıt 1959’da tamamlanmış. Köprüye gelince... İnşa eden firma San Francisco’daki ünlü Golden Gate Köprüsü’nü de yapmış. Üstü açık turist otobüsleriyle gezmenizi öneririm. Her gittiğim şehirde bir kez bu obüslerle şehri turluyorum. Bilet fiyatı sadece 15 Euro idi. 2 gün istediğiniz kadar inip-binip kullanıyorsunuz. Lizbon Kilisesi...Şehrin en güzel görülebileceği yere Santa Justa asansörüyle çıkılıyor. Ancak benim gibi yükseklik korkunuz varsa dikkat! Asansör kolay da, sonrasında merdiven var. Mel Brooks’un ünlü “Yükseklik Korkusu” filmini çevirdim. Ama bu kez başrolde ben vardım!Binalara, mimarilerine bayıldım. Paraları yok, binalar bakımsız... Ama böyle olmalarını daha çok seviyorum. Eski binalar aşırı bakım görüp boyanınca, botokslu, aşırı plastik cerrahili kadınlara dönüyorlar. Ne yaşadığını, neler görüp geçirdiğini hissedemiyorsunuz. Oscar Wilde’ın dediği gibi ‘Geçmişi olan kadınları seviyorum!’ Şehrin en ünlü caddesi Rua Augusta’ya aşık oldum, okyanusa açılan caddede her gün yürüdüm. Portekizliler gibi kıyıda oturup Atlantik Okyanusu’nu seyrettim. Rua Augusta’daki Casa Brasilieria’da yerel tatları denemeden dönmeyin. Etli, tavuklu-balıklı hamur işlerine bayıldım. Ünlü tartları pasteis di nata’nın ise tiryakisi oldum. İçi krem- karamelli küçük tartlar... Hmmm! Cabo da Rocha’ya; Avrupa’nın en batı noktasına ayak bastım. Hipnotize edici bir manzaraya sahip, mutlaka gidin. Şehre çok yakın, arabayla yarım saatlik mesafede. Yüzyıllar önce bilinmeyene doğru yola çıkan denizcilerin ülkelerinden ayrılırken son gördükleri Belem Kulesi imiş. 1500’lerin başında inşa edilen bu kule Portekiz’in amblemi. Fotoğraftaki satıcının önerdiği en güzel Amalia Rodrigues CD’sini aldım. Portekizlilerin arabeski... 1820’lerde yayılan daha çok deniz, fakirlik ve acı konulu bir müzik türü. Acılı bir müzik diye bilinse de beni neşelendiriyor. Alışveriş yapan kıza sokaktakiler dönüp dönüp baktı!Milli Tiyatro’nun arka sokakları geceleri bizim Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki eski meyhanelerin havasına giriyor. Son gecemde bu sokaklarda dolaştım. Evsiz bir punk kıza rastladım. Sohbet ettik; annesini kaybettiği için Hollanda’dan yeni gelmiş. Son Euro’larımı her tarafı piercing içinde, saçları kazınmış bu kıza verdim...Praça da Rossio’da tarihi Cafe Nikola’da Portekiz usulü bol sarmısaklı-soğanlı balıkla bir ziyafet çektim kendime... Parmaklarımı da yiyecektim! Deniz ürünlerini pişirmede çok ustalar. Seramik işçiliği çok gelişmiş. Kendilerine özgü desenleri çok hoş.Lizbon entelektüellerinin buluşma yeri Cafe A Brasileria Kafe, Chidao yöresinde... Yanımdaki boyfrend’im değil! Fernanda Pessoa; en ünlü şairleri...Lizbon seyahat notları* İstanbul- Lizbon uçuşu 5 saate yakın sürüyor. Yanınıza mutlaka sürükleyici bir roman alın.* Bizden 2 saat gerideler. * Hava 25-26 derecelerde... İstanbul kadar sıcak ve nemli değil. * Lizbon diğer Avrupa şehirleri gibi steril değil; rahat bir yer. Camdan duvarlar hissetmiyorsunuz.* Portekizliler kadın-erkek minyon, ince insanlar. Perifere doğru daha fakir bölgelerde şişmanlığın arttığını gözlemledim. * Lizbon’a ayak bastığınızda bir Avrupa şehrine gelmişsiniz hissi uyandırmıyor. Krallığını devretmiş bir yaşlı aslan gibi...
Uluslararası çocuk obezitesi konferansı için Portekiz’in başkenti Lizbon’daydım. Gittiğim ülkelerde mutlaka süpermarketleri dolaşırım. Konferansa katılan Portekizli diyetisyenlerden öğrendiğime göre burada yeni moda goji berry yemekmiş! En ünlü alışveriş merkezi El Corte Ingles’te raflar goji berry çayları, meyve suları, goji berry’li çikolatalarla doluydu. Kısacası her şeyin içine sokmuşlar. Gelin şu gojiye bir göz atalım. Baş ucu kitabı yaptığım Prof. Dr. Erdem Yeşilada’nın ‘Doğadan Gelen Sağlık: Bitki Çayları’ adlı kitabından aktarıyorum:"Etkisi:Çeşitli organlarda yaşlanmaya bağlı olarak oluşan hasarların geciktirlmesinde yararlı olabileceği öne sürülmektedir. Göz (maküler dejenerasyon, glokom) beyin (bunama, Alzheimer hastalığı), karaciğer ve böbrekler ( hücre hasarı) özellikle etkili olabileceği organlar olarak bildirilmektedir. Ayrıca çeşitli kanserlerin önlenmesinde etkili olabileceği düşünülmektedir.Yaşlanmanın geciktirilmesinde goiji meyveleri yararlı mı?Batı ülkelerinde de giderek artan bir şeklide tüketilen goji; turuncu-kırmızı meyveleri yenerek, meyve suyu içilerek, kurutulmuş meyveleri ise çay halinde ya da müsli/tahıl karışımları içerisini ilave edilerek kullanılmaktadır. Doğrudan İnglizce adının tercümesi ‘wolfberry’, Türkçe olarak ‘kurt üzümü’ olarak adlandırılmıştır. Ülkemizde yetişmeyen gojinin, yetiştirmek isteyenler için fideleri satılmaktadır.3 bin yıllık geleneksel Çin tıbbi dökümanlarında goji meyvelerinin uzun süreli tüketilmesiyle yaşlanmayı geciktireceği ve ömrü uzatacağı kayıtlıdır. Bu nedenle özellikle yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan kronik hastalıkların önlenmesinde etkili olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla günümüzün yaşlanma geciktirici ‘antiaging’ kavramına uygun bir bitkidir.Uzak Doğu"da meyvelerin yüzlerce yıldır kullanılmasına karşın bilimsel kriterlere uygun klinik çalışma sayısı son derce azdır. Çin haricinde bir ülkede (ABD) yürütülmüş tek çalışma vardır; o da 2008 yılında yayımlanmıştır. İki gruba ayrılan 35 gönüllüye 14 gün boyunca her gün 1 bardak (120ml) goji meyve suyu ya da renk ve lezzet olarak benzeyen etkisiz bir içecek verilmiştir. İlk gün ve süre sonunda yapılan değerlendirmelerde goji içenlerin kendilerini daha enerjik hissettikleri, stresten etkilenmedikleri ve mide bağırsak işlevlerinin daha düzenli olduğu tespit edilmiştir.Çin’de 50 gönüllüde (55-72 yaşları arası) 30 gün goji uygulaması ile beden antioksidan kapasitesinin belirgin bir şekilde artış gösterdiği bildirilmişir.Sonuç olarak deneysel bulgular goji meyvelerinin yaşlanmaya bağlı gelişen krıopik sorunların geciktirilmesinde yararlı olabileceğini gösteriyor. Ancak bu bulgular izole hücreler ya da deney hayvanları üzerinde yürütülen deneylere aittir. İnsanlarda ne derece etkili olabileceğini gösterecek klinik deney sayısı azdır.Risk var mı?Gojiyle ilgili bilinen herhangi bir risk bulunmamaktadır. Ancak bitki Solanaceae alesinden olduğu için içinde bu bitkilere özel alkanoitler bulunmaktadır. Örneğin; patlıcan bulunan nikotin gibi... Goji meyvelerinde de eser miktarda zehirli bir alkaloit olan atropin bulunmuştur. Ancak yine de miktarı normal koşullarda insan sağlığı için bir tehlike teşkil etmemektedir."YULAFIN SÜTÜ BİLE ÇIKARILDI!Yulaf ezmeli kahvaltıyla yıllar önce İngiltere’deki eğitimim sırasında tanıştım, bir daha da vazgeçemedim. Bizim tipik Türk kahvaltısını daha çok kışın yaparım. Yazın tipik bir günümde kahvaltım 2-3 kaşık yulaf ezmesi süt veya yoğurt ve taze meyve şeklinde... Bu kahvaltıyla kendimi yenilenmiş, taze hissediyorum.Yulaf sütünü ise bu yıl ilk kez İsveç’te Goteborg’da tattım ve çok beğendim. Her Avrupa gezimden yulaf sütüyle dönüyorum artık. Tahıl sütler iyice yaygınlaşmaya başladı. Tahılların veya unun fermente edilmesiyle elde ediliyorlar. Yulaf, pirinç, çavdar, quinoa (kinoa diye okunuyor) gibi tahılların sütü çıkartılabiliyor.Yulaf sütü nedir?- Yulaf ve suyla yapılıyor.- Görüntü olarak inek sütüne benziyor.- Hafif , içimi kolay, yumuşak bir aroması var.- Protein içeriği inek sütüne göre daha düşük, karbonhidrat içeriği daha fazla.- Liften zengin; kabızlığı önlemeye yardımcı olabilir.- İçinde inek sütünde buluna laktoz yok; bu yüzden laktoz alerjisi olanlar rahatlıkla içebilir.- Doymuş yağdan fakir.- Kolesterol içermiyor.- Folik asit var. B grubu vitaminlerden olan folik asit hücrelerimizin onarımı ve sentezi için gerekli.- Anemiyi önlemeye de yardımcı.- Bitkisel kimyasallar içeriyor.- 100 ml"sinde 45 cal. var.- 1 bardak yulaf sütü yaklaşık 200 mg kalsiyum içeriyor.Süte iyi bir alternatif.Neden mi orijinal sözcüğünü kullandım? Çünkü tüm dünya ülkeleri etnik tipolojilerinden çoktan uzaklaştı... Hepimizin bildiği nedenler; fast food, hareketsizlik, işlenmiş yiyecek bolluğu vs Portekizliler minyon ve ince insanlar. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde ve ABD’de olduğu gibi sokaklarda fazla atıştıran, elinde sandviçle veya içecekle yürüyen birine rastlamıyorsunuz.BOL BALIK, SOĞAN, SARIMSAK YİYORLARİnce kalmalarının önemi bir nedeni bu olmalı! Çünkü balık içerdiği Omega-3 yağ asitleriyle hafiflemeye yardımcı güçlü bir protein. Kalorisi de diğer etlere göre daha düşük. Lizbon’da her şey sokak lambalarından heykellerine kadar denizi ve denizciliği hatırlatıyor. Ataları bir dönemin en ünlü denizcileri olan Portekizliler sudan çıkan her şeyi özellikle balığı çok lezzetli pişiriyorlar.Bol soğanlı-sarmısaklı. Öyle lezzetli ki hiç bıkmıyorsunuz balık yemekten. ‘Demek ki biz iyi balık pişirmeyi bilmiyoruz’ diye düşündüm yerken. Balığı bu kadar lezzetli hale getirirsek daha çok yeriz.Mutfakları yağlı değil. Aşırı şerbetli tatlıları da yok.
Çünkü sindirim sistemimiz, tempomuza ayak uydurmaya çalışırken; günlük koşuşturmalarımızdan strese, beslenme düzenimize kadar, hayatımızdaki her türlü değişiklikten etkileniyor. Biz farkında olmasak da bu değişiklikler sindirim sistemimizdeki probiyotik denen faydalı canlıları da etkiliyor.Probiyotik ne demek?Probiyotikler aslında bağırsaklarımızda da doğal olarak bulunan faydalı canlılar. Probiyotikler, zararlı canlıların bağırsak duvarlarına tutunmasını engelleyerek sağlığımız üzerinde olumlu faydalar sağlıyor. Günlük tempomuz değişince vücudumuzdaki probiyotiklerin de sayısı azalabilir, bu da sindirim sistemimizi olumsuz yönde etkileyebilir. Oysa azalan probiyotik miktarını dışarıdan alınan probiyotik besinlerle desteklemek oldukça kolay.Probiyotikleri nereden, nasıl alabiliriz?Probiyotikler bazı özel yoğurtlarda, bazı bebek besinlerinde, bazı dondurmalarda ve bazı kapsül şeklinde ilaçlarda bulunuyor. Ülkemizde probiyotik besinler hayatımıza probiyotik yoğurtlarla girdi. Probiyotik besinler bugün tüm dünyada güvenle tüketiliyor, üstelik her gün yeni araştırmalarla probiyotiklerin yeni yeni sağlık faydaları ortaya çıkıyor. Probiyotik yoğurtlar sağlık faydası sunan özel yoğurtlardır. İçerisinde vücudunuza zarar verebilecek maddeler yok. Ayrıca ilaç ya da koruyucu katkı maddesi de içermiyorlar. Taze süt, yoğurt mayası, doğal probiyotik maya ve mevsiminde toplanmış meyveler kullanılanılarak üretiliyorlar.Probiyotik yoğurtların normal yoğurttan farkı ne?Adından da anlaşılacağı gibi Probiyotikler! Probiyotik yoğurtlar da bildiğimiz yoğurt gibi süt ve mayadan yapılıyor, ancak probiyotik yoğurtların içerisinde normal yoğurdu mayalarken kullandığımız mayaya ek olarak probiyotikler de bulunuyor. Probiyotik yoğurtlar yoğurdun sağladığı faydalara ek olarak probiyotiklerin faydalarını da sunuyorlar.Sadece probiyotik besinleri kullanarak sindirim sistemimi düzene sokabilir miyim?Biraz zor! Düzenli bir sindirim sistemi için probiyotik besinleri tüketmenin yanı sıra dengeli ve yeterli beslenmeli, düzenli olarak spor yapmalısınız.Kabızlığa kolay çözüm... Kiraz ve domatesŞu sıralar herkes tatile çıkıyor. Uzun araba yolculukları, uçak yolculukları, yer değiştirmeler, beslenme şekli değişiklikleri... Bunların hepsi kabızlık nedeni olabiliyor. Kabızlık enerjiden, mental performansa, cildimizden ruh halimize kadar sağlığımızı birçok alanda etkiliyor. Rutin yaşamda kabızlığın en çok görülen nedenleri...1) Yanlış beslenme2) Yeterince su içmemek3) HareketsizlikYalnızca beslenme şeklinizi değiştirerek ve daha çok su içerek kabızlıktan tamamen kurtulmanız mümkün aslında. Kabızlık çekiyorsanız bol bol kiraz domates yiyin! Günde 2-3 avuç yemeli ve ayrıca içtiğiniz su miktarını da artırmalısınız. Göreceksiniz bağırsaklarınız hareketlenmeye başlayacak. Ekstra bir yararı da var; kilo vermeye de başlayabilirsiniz!Çünkü iyi bir atıştırmalık, kalorili yiyecekler yerine kiraz ve domates atıştırın.100 gramı sadece 18 kalori.Tüccarın karısı yemekte! St. Petersburg’da ünlü Rus Müzesi’ni gezerken gözüme takıldı bu tablo. Çok güldüm. Sizin için de fotoğrafını çektim. 1918’de yapılmış bu yağlıboya tablonun ressamı Boris Kustodiev. Adı, ‘Tüccarın karısı yemekte!’ O yıllarda zaten diyet diye bir şey yoktu. Kadının etlisi, butlusu makbuldü. Şişmanlık bir zenginlik göstergesiydi aynı zamanda... Günümüze gelince... Artık tüccar eşleri incelikte birbirleriyle yarışıyor! Eskiden herkes birbirinin taşını kıskanırdı, şimdi inceliğini kıskanıyor çünkü... Kim daha inceyse o daha başarılı olarak algılanıyor. Ressam bu tabloyu şimdi yapsaydı nasıl olurdu diye düşünelim mi? İpince bir kadın, botokslu bir yüzle gülümsemeye çalışırdı, önünde ne mi olurdu? Sadece salata!
Selülite karşı beslenmede ana hedef katı yağlardan uzak durmak, bol lifli beslenmek ve bol su içmektir. Selülitle baş etmekte yalnızca dışarıdan cilt üzerine uygulanan kremlerden mucize beklemek yanlış! Cilt içeriden beslenir, güçlenir, güzelleşir. Unutmayın; hücrelerimizi oluşturan yiyip-içip, sindirdiklerimizdir. NELERE EVET* Su Su vücuttan toksinlerin atılmasını kolaylaştırıyor. Dolaşımı rahatlatıyor. İştah azaltıcı etkisi olduğu için fazla yemeyi, yağlanmayı engelliyor. Ne kadar su içerseniz için; 0 kalori ve en sağlıklı içecek. * Yeşil çayAntioksidan özellikleri var. Vücuttan toksinlerin atılmasını kolaylaştırıcı etkiye sahip. Günde 2 fincan içmeyi alışkanlık haline getirin. Tadını siyah çay kadar sevmesem de ben de ilaç niyetine günde 2-3 fincan mutlaka içiyorum.* Taze meyve sebzeIspanak-roka-maydanoz-yeşil soğan-marul semizotu gibi koyu yeşil renkli sebzeleri tercih edin. Antioksidan güçleri daha yüksek ve bol su içerirler. Vücuttan idrarın atılmasını kolaylaştıran karpuz-kiraz-kuşkonmaz- kereviz-salatalık gibi meyve ve sebzeleri de ihmal etmeyin. * Omega 3 yağ asitlerini içeren yiyeceklerOmega 3 yağ asitleri cilt güzelliği için olmazsa olmazlardan. Cildi güzelleştiriyor, dolaşımı rahatlatıyor, metabolizma hızını artırıyorlar. Balık, özellikle de ton-somon-uskumru-palamut-hamsi gibi yağlı balıklar, keten tohumu, ceviz en iyi kaynaklar. Şu sıralarda bol olan sebzelerden semizotu da harika bir Omega-3 kaynağı. * Omega 6 yağ asitlerini içeren yiyeceklerEvening Primrose Oil (çuha çiçeği yağı), ayçiçeği-soya mısır özü gibi sebze yağları, ceviz, fındık, bademde bol bulunur. * Zeytinyağı Zeytinyağının içinde bol E vitamin var. E vitamini cilde destek veren dokuyu güçlendirir. * C vitaminiCildin destek dokusu olan kollagen yapımında görevli, vücudumuzun kullandığı en güçlü antioksidanlardan. Bu yüzden de selülitle savaşta önem kazanıyor. C vitamini en çok kırmızı ve yeşil biberde var. Ayrıca koyu yeşil yapraklı tüm sebzeler, domates, narenciye grubu meyveler, çilek, bezelye, soğan güçlü kaynaklar.* EgzersizEgzersiz kan ve lenf dolaşımını hızlandırıyor, metabolizma hızını artırıyor, toksinlerin atılmasını kolaylaştırıyor. Haftada 3-4 kez 30-40 dakika tempolu yürümeyi alışkanlık haline getirin. Egzersiz dışı günlük aktivitenizi de artırın. Merdiven çıkmak, kısa mesafeleri yürüyerek gidip gelmek, tv seyrederken arada yerinden kalkmak bile hep artılarla size geri dönecektir. NELERE HAYIR* KafeinKafein sağlıklı bir cilt için gerekli olan çinko mineralinin emilimini engelliyor. Kan damarlarını daraltıcı etkisi var , kan dolaşımını aksatıyor; bu da selülite yol açan nedenlerden biri. Ama biliyorum; şöyle güzel bol köpüklü bir Türk kahvesi keyfini hiçbirimiz kaçırmak istemiyoruz! O zaman sınır koyun; günde 1 fincan kahveyi geçmeyin. * ŞekerFazla şeker vücutta yağ olarak depolanır. Özellikle paket yiyeceklere dikkat! Bisküviler, kekler, şekerlemeler, çikolata, dondurmayı minimuma indirin.Vücuda rafine şeker (toz şeker) girdikçe insülin salgısı artıyor, bu da vücutta yağ depolanmasını ve selülit oluşumu hızlandırıyor.* TuzAynen açık pakette kalan tuzun nemlenip şişmesi gibi, fazla tuz da vücutta su tutup bizi şişirmeye başlıyor, dolaşımı aksatıyor. Ekmekte, peynirde, zeytinde, konserve ve paket yiyeceklerde, tatlı da olsalar bisküvi ve keklerde hep tuz var. * Doymuş yağ içeren yiyeceklerSüt, peynir ve yoğurdun yağsız veya az yağlı formlarını tüketmeye alışın. Yağsız eti tercih edin. Sosis sucuk-salam gibi yiyecekleri minimuma indirin . Hidrojene yağ içeren yiyeceklerden uzak durun. (çoğu margarinler, hazır bisküviler-kekler-paket yiyecekler gibi...)* AlkolAlkolün hem kalorisi fazladır, hem de pankreastan insülin salınımını artırır; yani yağlanmaya, vücutta daha çok yağ depolanmasına yol açar. * SigaraDamarları daraltıcı etkisi ve yüksek toksin içeriğiyle kesinlikle uzak durulması gerekiyor.GENÇ KALABİLMEK İÇİN 20 ALTIN KURALVücudunuzu susuz bırakmayınVücudumuzun yüzde 50’sinden fazlası sudan oluşuyor. Vücuttaki tüm metabolizma işlemleri için, hücrelerimizin sağlıklı işleyebilmesi için su gerekli. Her hücremiz minyatür bir fabrika gibi. Bu fabrikanın atıklarını uzaklaştırabilmesi için su şart! Hedef günde en az 8 bardak su olmalı. Doğal mineralden zengin suyu tercih edin.Günlük kalori tüketiminizi azaltın Yaşımız ilerledikçe metabolizma hızı; yani yiyecekleri yakma hızı azalıyor. Yaşla birlikte hızlı kilo artışının ana nedeni bu. Her 10 yıllık süreçte metabolizma hızımız büyük bir değişim gösteriyor. Farelerle yapılan deneylerde günlük kalori alımı yüzde 40 azaltıldığında yaşam süresinin 1 yıl kadar uzadığı saptanmıştı. Aynı zamanda şu anda Amerika’da süren bir maymun deneyi de bunu yeniden kanıtladı. Wisconsin Üniversitesi’nde süren deneyde kalorisi yüzde 30 azaltılmış bir diyetle beslenme maymunlar istediğini yiyen maymunlara göre çok daha genç ve dinç kaldılar.Renkli yiyeceklerle besleninAntioksidan; kansere ve yaşlanmaya karşı koruyan bileşikler bitkilere renk veren pigment denilen kısımda bulunuyor. Hep aynı sebze-meyveyi seçmeyin. Buzdolabınızı rengarenk sebze meyvelerle donatın.Bol balık yiyinBalık güçlü bir protein kaynağıdır, direncimizi artırır. Ton, somon, uskumru, hamsi, sardalya gibi balıklar Omega-3 yağlarından çok zengindirler. Bu yağlar vücutta tüm hücrelerin daha sağlıklı çalışması için önemli. Kilo verme-koruma, kalp-damar hastalıklarından korunma, kan şekeri düzenlenmesinden cilt güzelliğine kadar pek çok yararlı etkileri var. B ve E vitaminini yeterli almaya dikkat edin Düzenli B vitamini desteği kalp hastalığı riskini artıran homosistein seviyelerini düşürülebiliyor. Sebze yağlarında bol bulunan E vitamini de yine homosistein seviyesini düşürmeye yardımcıdır. Bu vitaminleri bir doktora danışarak kullanmalısınız. Doğayla uyum içerisinde olun Erken kalkıp, erken yatın Gün ışığından daha çok yararlandıkça kilo verme ve korumanın da kolaylaştığını, kendinizi çok daha iyi hissettiğinizi göreceksiniz. Daha çok hareket edinGünde en az 30 dakika egzersiz yapmaya çalışın. Amerikan Tıp Enstitüsü sağlıklı kalabilmek için gerekli egzersiz miktarını önceki yıl 30 dakikadan 1 saate çıkardı. Bel bölgenizdeki yağlanmayı en aza indirmeye çalışınBel bölgesindeki yağ dokusu vücudumuzun zararına çalışan bir organ gibidir! Kan şekeri dengesini bozar, kalp-damar hastalığı, kanser riskini artırır, ömrümüzü kısaltır. Kalp hızınızı artırıp azaltacak egzersizler yapınKardiovasküler aktiviteler kalbinizi güçlendirir, yağ yakmanızı sağlar. Kalbinizi zorlanabileceği durumlarda daha iyi çalışmaya hazırlar. Ağırlık kaldırınNe kadar fit olursanız olun 45 yaşlarına geldiğinizde her yıl kas ağırlığınızın yüzde 1’ini kaybetmeye başlıyorsunuz. 20’li 30’lu yaşlarda ağırlıkla çalışmaya başlamalısınız. Bu hem kemik erimesini önler, hem kas kütlenizin artmasını sağlarBeyninizin de genç kalabilmesi için öğrenmeye devam edinYaşlandıkça beyin hücrelerimiz aralarındaki sinaps denen bağlantıları kaybetmeye başlıyorlar. Bu da düşünme hızımızda yavaşlamaya yol açıyor. Beyninizi genç tutabilmek için bol bol zihin egzersizi yapın. Bir yabancı dil öğrenmeye çalışmak, yap-bozla uğraşmak, sudoku gibi...İnsan diyeti yapınSizde olumsuz duygular uyandıran, negatif enerjili insanları yaşamınızdan çıkarmaya çalışın. Gülmesini bilen, pozitif enerji saçan, bardağın dolu tarafını gören arkadaşları tercih edin. İyi uyuyunUyku hücrelerimizin yenilendiği, onarıldığı, vücudun savunma mekanizmalarının güçlendiği bir süreç. Herkesin kendini iyi hissettiği süre farklı, ama genç kalabilmek için en az 7 saat uyumanız gerekiyor. Sigara içmeyinSigara kan damarlarını daraltıyor; besinlerin cildinize ulaşamasını engelliyor, cilt yaşlanmasını hızlandırıyor. Cildinizi güneşin zararlı ışınlarından koruyunCilt yaşlanmasının yüzde 80"i ultraviyole ışınlarına bağlı. Her 10 yılda cilde renk veren pigment sayısında yüzde 10-20 azalma oluyor ve güneşe daha hassas hale geliyoruz.Yüzde 100 UV koruması olan güneş gözlüğü kullanınBöylece hem gözlerinizi korur, hem de göz çevresinde kaz ayağı görüntüsü oluşmasını engellersiniz.Stresten uzak durmaya çalışınStres sağlığa zarar verebilecek mekanizmaları tetikliyor, çabuk yaşlandırıyor. Aşırı stresli bir insanın uzun ve sağlıklı yaşaması çok zor. Cildinize iyi bakın Parlak bir cilt gençlik göstergesi. Cildinizin sizden beklentileri neler mi? Antioksidanlardan zengin yiyeceklerle beslenmek, bol su içmek, yeterli uyku, sigara ve alkolden uzak durmak, stresi azaltmak. Düzenli check-up yaptırınErken tanı yaşam kurtarıyor, unutmayın! Tıp çok ilerledi; erken tanı konan kanser türleriyle başa çıkmak, sağlıklı ve uzun yaşamak mümkün. Sevin, sevilin, üretinÜretmeyen insanın mutlu olabileceğine inanmıyorum. Mutsuz insanlar hep olduklarından yaşlı görünürler. İnsan sevmek, işi sevmek, pozitif bir kişiliğe sahip olmak sizi daha genç gösterecektir.