En güzel köy; Şirince

13 Ekim 2011

Adı gibi şirin bir köy Şirince... Çevresi turist kaynıyor ama köye geldiğiniz an ‘Uzaklardayım’ hissi yaratıyor. Günümüzün hızlı metropollerinde yaşayanlar için tam bir sığınak... Eğer ‘Her yere yakın olayım ama kafamı da dinleyeyim’ diyorsanız, hiç düşünmeden Şirince’yi seçin. Nasıl gittim?İstanbul’dan Şirince’ye ulaşmak sanıldığından çok daha kolay! Sadece 1,5 saat sonra köyde bilin kendinizi. İstanbul’dan İzmir’e 45 dakikada uçuluyor. Havalanından taksi tuttum (pazarlıkla 120 TL). 45 dakikada Şirince’deydim. Nerede kaldım?Jodie Foster kaldıysa, elbet bir bildiği vardır! Ben de onun gibi Güllü Konakları’nı seçtim. Güllü Konakları köyün en tepesinde. Manzara harika! Sahipleri ünlü işadamı Halit Narin’in kızları Oya-Mine Narin. Konağın gurmelere layık bir restoranı var. Akşam yemeklerini burada yiyin. Restoran dışarıdan gelenlere de açık. Sundukları yiyecekler, süt, sebzeler meyveler hep kendi çiftliklerinden. Yakıt olarak “pirina” dedikleri kırılmış zeytin çekirdeği kullanıyorlar. Gitmek için en iyi zaman?Eylül- Ekim ve Nisan- Mayıs- Haziran. Yani gitmenin tam zamanı şimdi!En güzel manzaralı restoran?Güllü Konaklar ve Artemis. İkisinin manzarası ayrı güzel, konseptleri farklı... Eşinize özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız Güllü Konaklar’ın restoranını seçin. Az masayla özel servis sunuyorlar. Artemis Restoran eskiden köy ilkokulu olan binada. Bina da bahçesi de çok keyifli. Özellikle akşamları ışıklandırılımış köyü buradan seyretmeye doyamadım. Jodie Foster otelin tarihi hikayesinden çok etkilendiOtelin Müdürü Zeynep Erdilek’le sohbet ettim...* ‘Jodie Foster , Oprah Winfrey buraya geldilerse bir bildikleri vardır’ dedim, ben de geldim! Oprah Winfrey ekibini cruise gemisiyle İzmir’e getirdiğinde yakın arkadaşlarıyla buraya gelmişti. Burada bir gün geçirip, dinlendiler, yemek yediler, mutfağımızı Türkiye’de bulundukları süre boyunca yedikleri restoranlar arasında ilk 3’de buldular, tabii bu çok mutlu edici..* Jodie Foster bu yaz sizde ailesiyle kaldı, değil mi? Evet... Bu seferki daha çok ailece çocuklar için yapılan bir kültür seyahati imiş. Şirince ve otelimizin hem dokusundan hem de tarihsel hikayesinden çok etkilendi, keyifli bir iki gün geçirdiler ailecek. 1980’li yıllarda Efes’i ziyaret etmiş. O zamandan bu yana Teras evler açıldığı için çok ilgisini çekmiş. Kişisel olarak tarihe ve arkeolojiye çok meraklı bir hanım. Örneğin, rehberi dedi ki “O kadar iyi biliyordu ki, bazen benim yerime çocuklarına o anlattı.” * Nasıl bir anne?İki kadın da tam bir ebeveyn. İlgili, şefkatli, çok iyi anne modeli her ikisi de... ( Jodie Foster’ın eşi bir kadın.* Ne yiyor, kilosuna dikkat ediyor mu?Jodie Foster vejetaryen... Sebzeli güveç, salata, balık öyle şeyler yiyor...* Sizin bir de ‘Şirince içinde gizli bir cennet’ dediğiniz bağ eviniz var...Evet! Güllü Konak Bağ Evi, Şirince’nin manzarası itibari ile en güzel noktasında, otelimize 10 dakika mesafede, biraz daha yüksek bir konumda yer alıyor. Köyün en eski taş evlerinden biri, içerisine asma kat bir yatak odası ekledik, binanın dışından çıkılan ve sizi muhteşem manzara ile buluşturan bir de asma balkonu var. Küçük bir aile veya iki kişi için her türlü konfor düşünülerek dekore edildi, minik bir kütüphanesi bile var. Ne içmeli?Güllü Konakları’ndaki Mürver şurubunun tiryakisi oldum. Yöreye özgü meyveli şaraplar da mükemmel olmasa da hoş aperatifler. Ne alınır?Kesinlikle Demetrius’tan takı! Baba oğul Sedat ve Emre Kantaroğlu’na ait bu takı dükkanı her kadını ağına düşürür cinsten! Sedat Kantaroğlu bir artizan; Troya filminin de takılarını hazırlayan kişi. Ayrıca zeytinyağı, meyveli şarap, boncuklu sabunlar, ev yapımı tarhana, kuru incir ve köylülerin ürettiği daha pek çok şey...Kiminle tanışmalı?Köyün en yaşlısı Ali Kaya ile! “2 eş, 4 evladım var toğrağın altında” diyor ama kendisi hayata hâlâ sımsıkı bağlı. 1924 yılında henüz 2 yaşındayken mübadele nenediyle Kavala’dan gelmiş ailesiyle. Belki de köyün en renkli kişisi! Onu bulmak için oğlunun işlettiği kahveye gittiğimde çatır çatır hesap yapıyordu. Nasıl bu kadar sağlıklı kaldığını sordum. ‘Ben her şeye uyarım!’ dedi. Bir de günde sadece 2 öğün yiyor. Kokoreç ve midye dışında her şeyi yiyormuş. Nerelere gidilir?Şirince’de kalın. Çevredeki yerlere günü birlik geziler düzenleyin. Efes, Selçuk en yakın yerler. Biraz daha uzaklar derseniz Pamukkale var. Efes ve Selçuk Şirince Selçuk arası 9 km. Şirince meydanından her yarım saatte bir kalkan dolmuşlar var ( 3TL). 10 dakikada Selçuk’ta oluyorsunuz. Dolmuşun sizi bıraktığı yerden de taksiyle Efes’e gidin. İyi bir kitap eşliğinde kendi kendinize gezebilirsiniz. Yanınıza mutlaka şapka, güneş gözlüğü ve krem alın. Efes’te bir tepenin altından zenginlerin oturduğu Teras evler gün ışığına çıkartıldı. Burayı gezmeden sakın dönmeyin. Selçuk’ta İsa Bey Camii, St. John Kilisesi, Selçuk Müzesi, Artemis Tapınağı görülecek yerler arasında...Efes’i gezdikten sonra öğle yemeğini Selçuk Köftecisi’nde yiyin. Köftesi de, yemekleri de enfes! Buradaki tahinli keşkülü es geçmeyin. Selçuk Köftecisi Tel: 0232 892 66 96PamukkalePamukkale’ye otobüsle çok rahat gidip dönebiliyorsunuz. (Kişi başı 45 TL) Yolculuk 3 saat sürüyor.Pamukkale’de travertenleri gezip, doğal havuzlara girin. Tepede Hierapolis kentinin kalıntıları var. Mümkün olduğunca hafif bir çantayla gidin çünkü eşyalarınızı koyabileceğiniz bir yer yok. Güneş kremi ve şapka şart. Neyi okumadan gitmeyin?Dido Sotiriyu’nun ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya’ kitabını... Bu kitapta anlatılan köy Şirince. Şirince 1924‘e kadar bir Rum köyü... 1. Dünya Savaşı’nın ardından Yunanistan ve Türk hükümetlerinin aldığı kararla her iki taraftaki Rum ve Türkler... Bundan sonra barış içinde yaşamalarının imkansızlığı düşünülerek karşılıklı yer değiştiriyor. 1924’te boşaltıldıktan sonra buraya Yunanistan’dan gelen Türkler yerleştiriliyor. Köy tamamıyla 1. derece SİT alanı. Bu yüzden günümüze kadar bozulmadan kalabilmiş.Güllü Konakları Tel: 0232 898 31 31En otantik restoran?Ocakbaşı. Bir aile işletmesi. Bir öğlen yemeğinizi burada yiyin. Yemeğinizi yerken yan tarafta onlar tarhanalarını yoğuruyor, biberlerini ipe geçiriyorlar. Burada yöreye özel çökelekli biber kızartması yiyin. Evet kızartma ama kırk yılın başı yemenin bir zarar olmaz! Tarifini Ocakbaşı restoranın sahibesi Zeynep Hanım’dan aldım:Çökelekli biber kızartmasıMalzemeler:* 1 paket çökelek* 4 yumurta* İstediğiniz kadar maydanozHazırlanışı:* Malzemeyi karıştırın. * Sivri iri yeşil biberleri çekirdeğini çıkartmadan bıçakla ortadan yarın. İçlerini bu malzemeyle doldurun.* Zeytinyağında kızartın. * Biberleri tavadan alın.* Bu yağın içine küp kesilmiş domatesleri doğrayın, karıştırarak pişirin. * Biberlerin üzerine dökerek servis edin.

Devamını Oku

Tuba Büyüküstün’ün saçlarının kalite kontrolünü yaptım!

6 Ekim 2011

Aralarındaki ortak nokta ne sizce? Çok güzel saçlara sahip olmaları... Ünlü Gilda filmindeki şarkısını söylerkenki Rita’yı unutmak mümkün mü? Hani siyah yırtmaçlı sratples tuvaletiyle şuh bir şekilde dansediyor, ışıltılı saçlarını arkaya attırıyor, o saçlar yüzüne dökülüyordu. Hatırlamayanlar lütfen bir tıklayın nete, seyredin, hayran kalacaksınız! Filmin en can alıcı, akıllarda kalan sahnesidir. Peki ya Jennifer Anniston? Aslında klasik bir Holywood yıldızı güzelliğinde değil yüzü... Ama baktığınız an gür, parlak saçlar, saçlarında ışık, yüzünde ışık... Parsayı topluyor. Artı; sinemanın tanrıçası Angelina Jolie’ye fark attığı en önemli nokta! Bu iki Amerikalıyla bizim çok daha güzel sanatçımız Tuba Büyüküstün’ün ortak noktaları muhteşem saçlara sahip olmaları... Tuba Büyüküstün’ü gördüğümde gözüme ilk takılan saçları olmuştu... ‘Ne kadar gür, canlı, sağlıklı saçları var’ diye düşünmüştüm. Saçlarının kalite kontrolünü de bizzat yaptım! Dokundum, çekiştirdim. Sırma gibi, kalın telli, ama yumuşak, parlak saç telleri var. Tuba Büyüküstün, Pantene Doğal Sentez serisinin marka elçisi aynı zamanda... Güzel saçlar bir kadının kendin iyi hissetmesi için en önemli unsurlardan biri. Güven veriyor. Sağlıklı,güçlü, ışıltılı, canlı bir saç kadının güzelliğine katma değer kazandırıyor.Sağlıklı saçlar için ne yediğiniz ve ne sürdüğünüz önemliSaç her ay yaklaşık yarım cm. ila 1,2 cm. arası uzuyor. Ve saçımız, tırnağımız, cildimizin sağlık kriteri ortak: Sağlıklı bir beslenme. Eğer doğru beslenirseniz hem iç, hem dış hücreleriniz sağlıklı hale geliyor. Tuba Büyüküstün’ün mutfak ve banyo arasındaki ilişkiyi çok iyi kurduğu kesin... -Saçlarınız çok sağlıklı ve güçlü duruyor? Nasıl bakıyorsunuz?Açıkçası saça bakımın önemi hakkında çok bilgim yoktu daha önceleri. Şimdi çok bilinçliyim. Şampuanla saçımı temizledikten sonra mutlaka krem de kullanıyorum. Haftada 1 bakım maskesi uyguluyorum. Nasıl yüzümüzü özel sabunlarla yıkayıp, tonikle silip, kremler sürüyorsak aynen saç da öyle bakım istiyor.-Annelerimiz saça bademyağı, zeytinyağı gibi besleyici yağlar sürerler bekletirlerdi. Siz de böyle yöntemler uyguluyor musunuz?Yok, hayır! Vaktim yok böyle şeylere. Ben Pantene doğal sentez ürünleriyle bakım yapıyorum.-Genetiğin de rolü var mı saçlarınızda?Onlar da güzel saçlılar! (Işıl ışıl gülüyor.)-Şanslısınız. Ama genetik yüzde 20-30’lara kadar etkili. Gerisi bize kalıyor. Belli ki sağlıklı beslenen , kendine, saçına iyi bakan bir kadınsınız. Peki ‘Saçlarımın güzelliğini şuna da borçluyum’ dediğiniz 3 yiyecek adı verir misiniz?Balık, badem, yoğurt! Her üçünü de bol tüketiyorum. Doğru seçimler! Balık içerdiği Omega-3 yağlarıyla saçlarınıza ışıltı veriyor, kafa derinizin kurumasını önlüyor. Badem de bol çinko var; saçın direncini artırır. Yoğurda gelince; 1 kase yoğurt 452 mg kalsiyum içeriyor. Hamile olduğum için günlük ihtiyaç 1200 mg. Günlük ihtiyacınızın nerdeyse üçte birini1 kase yoğurt yiyerek karşılıyorsunuz. Kalsiyum saçınızın daha güzel uzamasını sağlıyor.-Hamileliğinize ince başladığınız için dışarıdan hamile olduğunuz anlaşılmıyor. Boy ve kilonuz kaç?Boyum 1.73. Şimdi hamileliğim nedeniyle biraz kilo aldım. 5 kilo kadar... Şu anda 62 kiloyum.Sağlıklı ve güçlü saçlar için top 10 yiyecekTuba Büyüküstün’ün yanından ‘Kolaylıkla Türkiye güzeli yarışmasında birinci olabilecek bir kadın!" diye düşünerek ayrılıyorum. Şimdi Tuba gibi sağlıklı, güçlü saçlar için neleri baş tacı etmeliyiz bakalım:1- Et-tavuk-balık (Hayvansal protein)En güçlü protein kaynaklarıdır. Protein saç dokusunun güçlü olması, kopmaması, kırılmaması, onarımı için olmazsa olmaz bir makrobesindir. Saç proteinle güçlenir, fön ısısına karşı daha dayanıklı hale gelir. Balığın diğer ikisinden farkı var; bize hem yüksek kalitede protein sunuyor hem de sağlık için mucizevi etkileri olan Omega-3 yağını içeriyor. Omega-3 yağ asitleri saçın canlı ve parlak olmasını sağlar. Özellikle de kafa derisi sağlığı için çok önemli. Omega-3 yetersiz alındığında saçlar parlaklığını yitiriyor, kafa derisi kuruyor, ışıltı kayboluyor, cansız bir görünüm alıyor.2- YumurtaSaç sağlığı için gerekli olan protein, biotin ve sadece hayvansal ürünlerde bulunan B12 vitamini ve çinko içeriyor. 3- Süt-peynir-yoğurt (Süt ve süt ürünleri)Kaliteli protein kaynağıdırlar. Artı; yüksek kalsiyum içerirler. Kalsiyum da saçın uzaması için yine önemli bir mineraldir. 4- Koyu yeşil yapraklı sebzelerSaç için çok yararlılar. Çünkü A ve C vitaminleri, kalsiyum ve demir mineralleri içeriyorlar. Brokoli, ıspanak, semizotu, roka, yeşil soğan, maydanoz... Bunları sofranızdan eksik etmeyin. Özellikle semizotu Omega 3’ten de çok zengin. A ve C vitaminleri vücudun sebum üretmesi için gereklidir. Bu yağlı madde saç folikülleri tarafından salgılanır ve vücudun doğal saç kremidir. 5- BaklagillerBitkisel protein kaynakları... Hem saçınızın daha güzel uzamasını sağlar, hem de güçlendirirler. Demir, çinko ve biotin kaynağıdırlar. Haftada en az 2 kez baklagil yemeği yemeye çalışın.6- BademBol çinko içeriyor. Saçın uzamasına destek olur.7- Keten tohumuBitkisel kaynaklı Omega- 3 için bulunmaz kaynaktır.Günde 1-2 yemek kaşığı keten tohumunu toz haline getirin. Çorbalarınıza, yemeklerinize, müslilere karıştırarak yeyin.8- Kuru üzümDemir kaynağı. Ülkemizde özellikle kadınlarda kansızlık çok yaygın. Tatlı yerine kuru üzüm yeyin.9- Tahıllar (Buğday, yulaf, mısır, pirinç) B grubu vitaminler, demir ve çinko içeriyorlar.10- SuTüm vücut hücrelerimiz gibi saçımızın da suya ihtiyacı var. Nemini koruyabilmesi için su gerekli. Günde 8 bardak su için. Doğal mineral seviyesi yüksek suyu tercih edin. Özellikle kalsiyumdan zengin olmasına dikkat edin.

Devamını Oku

92 yaşında, her sabah işinin başında!

29 Eylül 2011

Carmen Assis 92 yaşında bir Brezilyalı. 15 yıl önce oğlu Maurice, Rio’nun en güzel kafesi Colombo’yu satın almış. O da 1894 yılından kalma kolonyal mimari harikası bu kafede çalışmaya, katkıda bulunmaya başlamış.Kafenin bulunduğu sokak bizim Beyoğlu’nun ara sokaklarını andırıyor. İçeriye girdiğinizde benim gibi şaşkınlık ve hayranlıkla olduğunuz yere mıhlanacağınıza eminim! İyi bir gezginim ama hayatımda bu kadar güzel bir kafe görmedim! Yiyecekler de enfes! Rio’ya giderseniz es geçmeyin! Carmen’le röportajım meraklı kişiliğim sayesinde oldu. Girişte güzel bir büyükannenin sepye fotoğrafıyla süslü şık teneke kutularda kek satıyorlardı. Garson kızla o Portekizce, ben İngilizce konuşarak anlaşmaya çalıştık. "Kim bu kadın" diye sordum. Üst katta oturan beyaz saçlı bir hanımı işaret etti. İşte Carmen’le böyle tanıştım. Oğluyla yemek yiyorlardı. Beni de masalarına davet ettiler. Elimdeki kutuyu göstererek sorularıma başladım: * Hadi bana da bu kekin tarifini verin. İçinde neler var?Bu bir Portekiz-İngiliz keki. İçinde un, yumurta,şeker, üzüm... Tarifi ben verdim ama şimdi tam hatırlayamıyorum. * Yan taraftan başaşçı devreye giriyor:Ceviz, karanfil, bal, kayısı. kayısılar Türkiye’den! * Harika! Ne kadar güzel! Malatya’dan olmalı... (Müthiş mutlu oluyorum. Rio’nun en ünlü kafesinde bizim kayısılarımız kullanılıyor!)* Hiç 92 yaşında göstermiyorsunuz. Nasıl bu kadar uzun yaşayabildiniz ve dinçsiniz? Sırrı nedir?Çünkü hiç durmadım! Her zaman bir şeyler yaparım, bir işle uğraşırım. Bu benim için çok önemli... Buraya her sabah 7.30’da gelirim. Dörde kadar kalırım. Daha önceleri gençken öğretmendim. İngilizce ve Portekizce öğretiyordum.* Benim annem de öğretmen! O da hiç durmaz! (Sevgiyle gülümsüyor). Ailenizdekiler de sizin gibi uzun yaşadılar mı?Yok! Annem 82’sine kadar yaşadı. Babamı erken kaybettik. Ailemde benim kadar uzun yaşayan yok. * Peki ne yer, ne içersiniz bir gün boyunca?Artık çok az yiyorum. Kahvaltıda kahve, portakal suyu, peynir, az ekmek. Öğlen pilav, kara fasulye, et, tavuk, balık, patates, ne varsa...* Her şeyi yiyor musnuz?Evet, her şeyi yerim. Ama normal yiyorum, çok değil. Akşam yemeği yemiyorum. Çayla meyve yerim. * Çok hareket ediyor musunuz? Çok az yürüyorum. Çünkü dizlerimde ağrı var. Başka hiçbir hastalığım yok. Meyve ve meyve suyu cenneti: BrezilyaŞimdiye kadar gezdiğim hiçbir yerde Brezilya’daki kadar bol çeşit meyve görmedim. Adım başı taze meyve suyu sıkan büfeleri var. Adını şimdiye kadar hiç duymadığım rengarenk meyveler sizi bekliyor. Brezilyalılar hazır meyve suyuna bu yüzden pek rağbet etmiyor. Meyve o kadar bol ve bu standlar o kadar fazla ki... Ben de seyahatim boyunca her gün birine uğrayıp değişik meyvelerin suyun içtim, öğrenmeye çalıştım. Umbuyu çok beğendim.Fakir kuzen: UmbuUmbu Brezilya’ya has bir egzotik meyve. Brezilya eriği de deniyor. Mangoyla aynı aileden. Halk arasında mangoya zengin kuzen, umbuya ailenin alçakgönüllü fakir kuzeni diyorlar. Cashew, yerfıstığı da yine bu iki kuzenin akrabaları. Umbu kıyıları değil, yarı çöl benzeri ortamları, zor toprakları seviyor. Bu yüzden öyle Brezilya’nın her yerinde yetişemiyor. Eriğe benzer sarı bir meyve. Bodur bir ağaçta yetişiyor. Bodur falan ama her ağacın verdiği meyve sayısı 28-32 bin arasıymış! Bir umbu ağacı yılda 350 kilo meyve veriyormuş. Çok bereketli bir ağaç, yakında başka ülkelerde de görürseniz şaşmayın. Brezilyalılar kolları sıvamışlar, umbuyu yaymaya uğraşıyorlar. Umbu mevsimi aralık- mart arası. Ben dondurulmuş meyvenin suyunu içtim. Tadı erik suyunun kıvamlısı gibi, posadan çok zengin. Bir de C vitamini yoğunluğunu tadından da anlaşılıyor. Şeker hastalarına ve kilosuna dikkat edenlere uyabilir.Riolular’ın yeni aşkı: Acai dondurmasıRio’da herkesin elinde acai dondurması var. Belli ki moda! 7 yıl önce Rio’ya önce gittiğimde yoktu. Hemen tadına baktım; dondurma gibi krema içermediği için çok hafif. Donmuş acai meyvesi ve guarana şurubuyla yapıyorlarmış. Tadına bayıldım! Çok hafif! Elimde gördüğünüz "baby" (bebek) porsiyonuydu. Gerisini siz düşünün! Acai berry Amazon yağmur ormanlarında yetişen bir çeşit palmiye ağacını meyvesi. Mor renkli, üzüme benzer bir meyve. Üzüm kadar sulu değil. Amazon bölgesinde yaşayan halk yüzyıllardır sağlıklarını korumak için acai berry tüketiyor. Brezilya’da çok popüler. Dünyada da ünü hızla yayılıyor. Dünyadaki en besleyici ve güçlü meyve. Meyvelerin süperstarı! Mucize meyve olarak adlandırılıyor. Gerçekten de doğanın mucize meyvelerinden biri. Bildiğiniz gibi, koyu mor meyvelerin antioksidan gücü yüksek. İşte acai berry de gücünü mor pigmentinden alıyor. Antioksidan içeriği üzümden 10 kat, mavi böğürtlenden 2 kat fazla. Ayrıca Omega 3-6-9 gibi yağ asitlerini içeriyor. B grubu vitaminlerden zengin. Lif içeriği çok yüksek. Guarana: Kahve çekirdekleri büyüklüğünde parlak kırmızı meyveleri olan sarmaşık, bodur bir ağaç. Yine Amazon ormanlarında yetişiyor. Enerji artırıcı. Yağ hücrelerinin azalmasına yardımcı oluyor. Doğal afrodizyak.

Devamını Oku

Şişmansanız şişman kalabiliyorsunuz!

23 Eylül 2011

Üzgünüm; bunu söyleyen ben değilim. İngiltere Medikal Araştırma Konseyi’nin ‘Sağlık ve Gelişim Ulusal Anketi’ için yapılan araştırmanın sonucu: Eğer şişmansanız, hayatınız boyunca şişman kalabiliyorsunuz! Bunun aksini ispat edenler tabii ki var, ama çok az. İngiltere’de araştırmacılar insanlar bir kez kilo aldığı zaman ne kadar egzersiz ve diyet yaparlarsa yapsın vücutlarının eski haline dönmediğini gördüler. İstatistiklere göre; İngiltere’de her yıl 12 milyon kişi diyete giriyor. Bunların sadece yüzde 10’u gözle görülür bir başarı elde ediyor. Başarılı olanların çoğu da bir yıl içinde verdikleri kiloyu geri alıyor. Londra Koleji Üniversite Hastanesi’nden endokrinolog Prof. Nick Finer obezitede evrimin de kısmen sorumlu olduğunu düşünüyor ve bakın ne söylüyor:"Son 30-40 yıldır sorun olan obeziteye karşı savaşta insanlık mekanizmalar geliştiremedi. İnsanlık tarihinde yağ depolamak çoğu zaman bir avantajdı."Yeni yükseklere izin vermeyin!Bu benim için yeni bilgi değil aslında! Türkiye’ye döndüğüm 2002’den beri hastalarımda gözlemlediğim onlara ilettiğim bir konu: Yeni yükseklere izin vermeyin! ‘Yeni Yüksek’ aslında bir bankacılık terimi. Örneğin; Hep 56 kilo biriyseniz, 60"a çıktığınızda ve orada bir süre kaldığınızda bir şekilde beyin bunu kayıt altına alıyor belli. Ve 56"ya dönseniz bile birazcık yemeyi artırdığınızda hızla tekrar 60’lara varmaya başlıyorsunuz. O yüzden en yüksek kilonuz genetiğinizin üzerine çıkmamalı. Fazla kilo aldıkça bu ‘set noktası’ daha da yükseğe çıkıyor. Tabii bütün bu araştırma sonuçları diyet yapmanın yararsız olduğunu göstermiyor. Çünkü diyet yapan kişi aslında daha sağlıklı bir beslenme biçimine giriyor, egzersiz yapıyor, daha az tuzlu yiyor. Bütün bunlar uzun ve sağlıklı bir yaşam için gerekli...Araştırma sonuçlarından bir bölüm ilginizi çekebilir: 1946’da doğan 5 bin 362 erkek ve kadın doğumlarından itibaren incelemeye alınmış. 1958’de doğan 20 bin kişi de... Bu kişilerin kilosu ve tansiyonları ölçülmüş . Her iki grup da 1980’lerde kilo almaya başlamış ve o zamandan beri de habire genişliyorlarmış. Kadınlar 30’lu yaşların ortalarından itibaren hızla kilo alıyor!Araştırmada görülen; erkeklerde kilo artışı hayatları boyunca istikrarlı bir şekilde oluyor. Kadınlarda yavaş başlıyor. 30’lu yaşların ortalarında ani bir ivme gösteriyor. İnsanlar bir kez fazla kilo alınca sürekli almaya başlıyorlar. Bu yüzden en doğrusu insanların kilo almasını önlemek.Kanepe patatesi olmayın!Saatlerce TV izleyenler fazla kilolu veya şişman olmaya zemin hazırlıyorlar. Bu gibi kişilere Amerika ve İngiltere"de takılan bir isim de var: "Coach potato" yani "kanepe patatesi" (veya şişmanı) Kanape patatesleri hem şişmanlamaya meyilli, hem de kalp hastalığı riskleri daha fazla. Çünkü insanlar TV karşısında oturdukça daha çok atıştırmalık yiyecekler yiyorlar. Tercih ettikleri yiyecekler de genelde bol kalorili, tuzlu veya aşırı şekerli, yağlı paket yiyecekler. Üstelik kanepede oturdukları veya yatarak seyrettikleri sürece harcadıkları kalori de çok az. Sağlıklı bir kalp için öneriler1- YürüyünÖzellikle karın bölgenizde yağlanma azaldıkça kalp hastalığı riskinizi azaltıyorsunuz. Kas kitlesinin artması vücudun daha fazla yağ yakmasını, glukozu daha etkin kullanmasını böylece şeker hastalığı riskini azaltıyor. Bu aynı zamanda kalp hastalığı riskinin de azalması demek!2- Gerinme-esneme egzersizleri yapınBir Japon araştırmasına göre esneme-gerinme hareketleri yapan yetişkinlerin çok daha sağlam damarları olduğu gözlenmiş. Güne 10-15 dakika esneme hareketleri yaparak başlayın. 3- Omega-3"ten zengin besleninOmega 3 yağları kanı sulandırıyor, damar cidarlarının elastikiyetini artırıyor, damar yapısını koruyor. En önemli kaynak balık. Ayrıca kuru yemişlerden ceviz, sebzelerden semizotu yine bol bol Omega-3 içeriyor.4- Paketlerin üzerindeki açıklamaları okuyunDoymuş yağ tüketiminizi azaltın. LDL yani kötü kolesterolü artırdığı kanıtlanmış trans yağ ve hidrojene yağ içeren paketlerden uzak durun. 5- Güneşten yararlanınGüneşte yeterince yararlanamayınca vücutta D vitamini sentezlenemiyor. D vitamini eksikliğinde ise damarların tıkanma riski ve şeker hastalığı riski artıyor. 6- Olabildiğiniz kadar ince olun Fazla kilo her tür hastalığa davetiye çıkartıyor. Özellikle de kalp-damar ve şeker hastalığına! Vücut kitle indeksinizi (kilonuzu boyunuzun karesine böldüğünüzde çıkan rakam) 25 ve altında tutmaya gayret edin. 7- İyi uyuyunAmerikan Tıp Birliği Dergisi’nde yer alan bir araştırmaya göre orta yaşlarda günde 1 saat fazla uyumak koroner arter kalsifikasyonlarını yani tortu birikmelerini azaltıyor. Küçük bir uykusuzluk sorunu bile stres hormonları salınımını artırıyor. Bu da arterlerin tıkanmasına yol açıyor. Eğer hep yorgun uyanıyorsanız, demek ki uykunuzu yeterli alamıyorsunuz. 8- Pozitif olun Stres, negatif olmak, mutsuzluk tüm hastalıkların tetikçisi. Gülen, hayata gülümseyerek bakan, pozitif olmayı başaranlar vücutlarında keyif verici hormonların salgılanmasını artırıyorlar. Bu da onlara sağlık olarak geri dönüyor.

Devamını Oku

Şimdi detoks zamanı!

16 Eylül 2011

Yaz boyunca yenildi, içildi. Ardından uzun bayram tatilinde de yine çoğu kişi yemeye ve tabii kilo almaya devam etti! Bayram sonrası kendimi detoksa soktum. Richmond Nua Welness-Spa’ya kapandım. İstanbul’a sadece 1 saat 15 dakika uzaklıktaki tesis Sapanca gölünün kıyısında çok huzurlu bir yer. Gerçekten detoks yapmak için ideal! 3 günlük detoks programlarını seçtim. Bu programda amaç kilo vermek değil, hem bedenen, hem ruhen arınmaktı. Vücudumuzu desteklemek ve şımartmaktı. Kendinizi yenilemek için birçok programları var. Size uygun olanı ekiple konuşup karar verip, seçebiliyorsunuz. Dikkatimi çeken; şimdiye kadar bir otelde gördüğüm en güler yüzlü, pozitif gruba sahipler. Seçtiğim detoks programının mönüsü hemen basılı olarak odama bırakıldı. Yemek saatlerinde restorana gittiğiniz zaman ortada açık büfe bile olsa, size sadece detoks yiyecekleriniz servis ediliyor.İşte 1 günlük detoksKahvaltıTaze meyve tabağıAraDetoks içecek: Elektrolyte limon ÖğleFırında taze fasulyeRenkli biberli sote enginar Taze meyve tabağıAraDetoks içecek: Pancar suyu karşımıAkşamSebze çorbasıSebze güveçAkdeniz yeşillikleri salatasıMeyve tabağıBaşaşçı Muzaffer Sönmezeroğlu’ndan sizin için tarifler aldım: Richmond Nua Spa’nın en gözde detoks içeceğiMalzeme: n1adet elma (kırmızı veya yeşil) * 1 adet domates * 1 avuç taze nane yaprağı (ayıklanmış) *n Yarım pancar (yarım soğan kadar)* Yarım limon ( kabuğuyla) *n 1 adet kırmızıbiber (çekirdekleri çıkartılmış) * 1 adet havuçHazırlanışı: Malzemenin tümünü katı meyve sıkacağından geçirin. Ardından bir de el blenderından geçirirseniz daha homojen oluyor. Elektrolyte limonMalzeme: * 1 armut * 1 limon(kabuğu soyulmuş) * 1,5 yemek kaşığı bal * 1/3 bardak suHazırlanışı: Balı iri bir su bardağına koyun. Limon ve armudu katı meyve sıkacağına koyup sıkın. Blenderla iyice karıştırın. RENKLİ BİBERLİ SOTE ENGİNAR ( 2 kişilik)Malzeme: * 1/2 kırmızı biber *1/2 sarı biber * 5 küçük enginar* Taze fesleğen, kekik, biberiyeHazırlanışı: Biber ve enginarları iri doğrayın. Tavada 1 tatlı kaşığı zeytinyağını kızdırın. Önce fesleğeni, sonra biberrleri atın. Çok öldürmeyin. Enginarları da ekleyin. En son kekik ve biberiyeyi ekleyin. Deniz tuzu ve taze karabiberle lezzetlendirin. GÜVEÇTE SEBZE TÜRLÜSÜ ( 2 kişilik)Malzeme: *1/2 sarı biber * 1/2 kırmızı biber * 1/2 havuç * 1 adet kabak * 1/2 kuru soğan * 1-23 diş sarımsak * Taze baharat( fesleğen, kekik ) * ZeytinyağıHazırlanışı: Malzemeyi küçük doğrayın. Sert sebzeleri önden atarak 1 yemek kaşığı zeytinyağında çevirin. Güveç kabına koyun.1 çay bardağı su ekleyip fırına sürün. 180 derece fırında 5-6 dakika pişirip çıkarın.4 günde 1 beden inceltebilen yöntem:Richmond Nua Welness Spa’ya gelenlerin favorisi hypoxi terapi. Ben hypoxi programına girmedim ama gözlemlediğime göre uygulayanlar çok memnun. Hazırladıkları broşürde 2 isim dikkatimi çekti; şunları söylemişler: Deniz Seki: "Yoğun bir kıştan sonra hypoxi ile kendimi yeniledim."Saba Tümer: "4 gün gibi kısa bir zamanda vücudumun bu kadar şekillenmesi, daralması, pürüzsüzleşmesi ve üstüne kilo kaybı olması için mucize gerekiyordu ve Hypoxi resmen bunu başardı."* Hypoxi terapi nedir, nasıl uygulanıyor?Hypoxi yöntemi ameliyatsız biçimlendirme diye de tanımlanıyor. Bir fitness ve vakum tedavisi. Hypoxi terapisine girecek kişiye özel bir giysi giydiriliyor. Karın, basen, kalça, baldırlar gibi aşağı beden bölgeleri hedef alınıyor ve bu bölgelere bazen alçak , bazen yüksek basınç uygulanıyor. Sabah ve akşam olmak üzere günde 4 saat sürüyor. Yöntemi uygulayanların iddiası; yağın geleneksel diyet ve egzersiz yönteminden çok daha iyi yakıldığı ve toksin ve parçalanan yağ asitlerinin sorunlu alanlardan kanı temizleyen organlara doğru harekete geçtiği ve dışarı atıldığı...Açıklanan, kişinin bu yöntemle 4 günde 1 beden incelebildiği... Hypoxi egzersizleri beslenme programıyla beraber uygulandığında sadece bel bölgesinde 5.2 cm’e kadar incelme sağlıyormuş. Ayrıca cilt ve bağ dokusunun sıkılaştığı, selülit görüntüsünün azaldığı da ifade ediliyor. Hypoxinin özel bir beslenme biçimi de var; detoksa göre çok rahat. Zorlanmadan herkes yapabilir.

Devamını Oku

Acaba çocuklarımız balık yiyebilecekler mi?

8 Eylül 2011

Çocuklarımız yiyebilir ama ya torunlarımız?.. Denizlerimizde büyük balıkların yüzde 90’ı tükenmiş durumda. Bütün balıkların yüzde 60’ı artık yok. Geriye kalanlar da 30-40 yıl içinde yok olacak. Çünkü balık çok fazla ve yanlış tutuluyor. Böyle giderse aynen et krizi gibi, balık krizi de yaşanacak ileride...Dünya nüfusu hızla artıyor. Bu artan nüfusu doyurmak gerek! Bunu sadece pahalı bir tarım şekli olan organik tarım ve hayvancılıkla, avcılık balıkçılığıyla yapmamız zor. Balığı ele alalım; o zaman sadece belli bir zümrenin yiyebileceği pahalı bir yiyecek olarak kalacaktır. Avrupa’da markette satılan balığın üzerinde “farm fish” (çiftlik balığı) diye yazılı. Herkes bunu çekinmeden alıyor. Ülkemizde ise hangi sudan tutulduğunu, içinde neler olduğunu bilmediğimiz bir balığı sırf “deniz balığı” diye satıldığı için afiyetle yiyoruz... İçinde vücutta birikme yapabilecek ağır metaller, toksinler olabileceğini hiç düşünmüyoruz. İncelemelerimden sonra denetlenmemiş yiyecek içecekleri kullanmamaya karar verdim. Geçtiğimiz günlerde ülkemizin en büyük su ürünleri kuruluşu Kılıç Deniz A.Ş’nin Bodrum’daki tesislerini gezdim. Gördüklerimden çok etkilendim. Çok modern tesislerde, sürekli denetimlerle yılda 280 milyon adet balık üretiyorlar! Kılıç Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ersin Kılıç Kızıltan’a sordum:n Buraya ulaşmak için tekneyle nerdeyse yarım saat yol aldık. Çiftliğiniz kıyıdan ne kadar açıkta?İlgili bakanlıkların koyduğu kural en az 1.1 km açıkta olması... Bizim yetiştirdiğimiz balıkların bulunduğu kafeslerimizde en az bu mesafe mevcut; karaya daha uzak olan kafeslerimiz de var... Üretimin açık denizde yapılması konusunda herhangi bir zorunluluk yokken, yani daha 1999 yılında açık denize çıkan ilk kuruluş biz olduk. Sektöre öncülük ettik; yol gösterdik...n Çiftlik balığı üreten tesislerin denizleri kirlettiği iddia ediliyor. Özellikle de Güllük Körfezi’nde... Maalesef böyle bir önyargı var bazı kesimlerde. Oysa sürekli yapılan araştırmalar, deniz suyu analizleri kirliliğin en büyük kaynağı olarak evsel ve endüstriyel atıkları gösteriyor. Güllük Körfezi çevresindeki binlerce konut ve tesisin büyük çoğunluğunda arıtma yok. Körfeze akan derelerden taşınan atıklar da kirliliği atıran önemli unsurlardan... Dolayısıyla kirliliği yaratan parametreler sıralandığında, çiflikler en altlarda. Yani olumsuz etki yok denecek kadar az. Sektörün ilk yıllarında tecrübesizlikten kaynaklanan birtakım sorunlar olmuştu. Ama bilimsel yaklaşımlarla, ileri teknolojilerin kullanımı artıkça, bunlar minimize edildi. Kurulduğumuz 1993’ten bugüne attığımız her adımda topluma, çevreye karşı olan sorumluluğumuzun bilinciyle ve kurumsal ilkelerle hareket ediyoruz. Bu doğrultuda Ar-Ge faaliyetlerine de büyük önem veriyoruz. Sonuçta dünyaya teknoloji ihraç eden bir şirket olduk... Şu bilinmeli ki; balık kafesleri açık denize taşındığından beri, başlangıçta yaşanan olumsuzluklar geçmişte kaldı. İdeale ulaşmak yolundaki çalışmalarımız sürüyor.Türkiye"de bugüne kadar tüm sektörler içerisinde TSE tarafından verilmeye layık görülen sınırlı sayıdaki ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Belgesi"nin 6 tanesini Kılıç Holding’in bünyesindeki şirketlerin hak etmesi, tüm bu çalışmalarımızın bir yansıması. Çiftlik balığının lezzeti yıl boyu değişmiyor * Çiftlik balığı ve avcılık balığı arasında lezzet farkı var mı?Bu konuda kesin bir hükme varmak pek olası değil. Zira herkesin zevki ve damak tadı farklı... Ama şu kriterlere göre bir değerlendirme yapılabilir: Kültür balıkçılığında üretimi yapılan çipura, levrek, mercan, sinarit, granyöz, minakop gibi türler gezgin balıklar değil, sabit bir habitatı kendilerine yaşam alanı seçen türler. Gezgin balıklar olan palamut, lüfer, hamsi, kılıç, uskumru vs. gibi cinslerin lezzeti mevsimlere göre farklılıklar gösteriyor; belli dönemlerde tüketilmesi öneriliyor. Oysa çiftlik balıklarında böyle bir gereklilik yok. Dört mevsim tüketilebiliyor ve hep aynı lezzeti koruyor. Ayrıca çiftlik balıkları derin, steril sularda yetiştikleri ve son teknoloji ürünü, en sağlıklı yemlerle beslendikleri için de deniz kirliliğinden etkilenmeleri, ağır metallere maruz kalabilmeleri gibi riskler söz konusu değil.* Fabrikanızı gezerken Almanya ve Norveç’e gönderilmek üzere kutu kutu balık hazırlandığını gördüm... AB üyesi ülkeler bir ürünü almadan çok iyi denetlerler. Üretimimizin yaklaşık yüzde 80’ini Avrupa ülkeleri hatta ABD’ye ihraç ediyoruz. Şu anda ihracat yaptığımız toplam ülke sayısı 35. Onlar da kendi araştırmacılarını yolluyorlar bize; düzenli testlerini kendileri yapıyorlar. Ülkemizdeki tarım ve hayvancılık sektöründe en sorunsuz ihraç edilen gıda maddesi balık..TAZE BALIK NASIL ANLAŞILIR?*Taze balığın gözleri parlak ve dışa bombeli olur. Balık tazeliğini kaybetmeye başlayınca önce gözleri buğulanır ve sonra içeri çöker.*Taze balığın derisi gergin ve parlak olur. Pulsuz balıklar bayatlamaya başladıkça derinin parlaklığı azalır ve özellikle karın tarafında buruşmalar meydana gelir. Balığın parlaklığıyla da yetinmemek gerekir. Çünkü tezgahtaki balıklara devamlı su serpildiği için parlak görünebilirler.*Taze balığa parmakla dokununca meydana gelen çukurluk anında düzelir. Oysa bayatlamış balıklarda bu iz kalır. *Taze balığı başından tutup kaldırınca kuyruğu aynen tepsideki gibi dimdik kalır. Bayat balığı bu şekilde kaldırınca kuyruk kısmı aşağı doğru sarkar.*Taze balığın solungaçları canlı kırmızı olur. Balık bayatladıkça bu renk değişir. Ancak bazı kötü niyetli satıcılar solungaçları kırmızı mürekkeple boyayabiliyor ve çok kişi de solungaçlardan aşağı doğru akan bu kırmızı sıvıyı kan zannedebiliyor. Böyle bir aldatmacaya başvuran tezgahtan kesinlikle balık alınmamalıdır.*Taze balık hemen hemen kokusuzdur. Bayatlamaya başlayınca asit kokusu yaymaya başlar.

Devamını Oku

Diyet ile ilgili en çok sorulan 10 soru

2 Eylül 2011

Metabolizmamı nasıl hızlandırabilirim? Metabolizmanız sahip olduğunuz kaslara bağlı. Ne kadar çok kasınız varsa metabolizma hızımız da o kadar artar. Kas yapmanın bir çok yolu var. Evinizde bile kolayca uygulayabileceğiniz yöntemler var. Ağırlık kaldırın, sitenizin havuzu varsa günde 30 dakika da olsa yüzün, yoga yapın. Maksimum etki için düzenli çalışmanız gerekiyor. Niçin ben kilo verirken bu kadar zorlanıyorum da, bazıları ne isterse yiyip incecik kalabiliyor? Genleriniz, çevreniz, beslenme şekliniz, ne kadar hareketli olduğunuz... Bunların hepsinin kilonuz üzerinde etkisi var. Herkese bir kalıp uymuyor! Bazı insanlar genetik olarak ince olmaya tasarımlanmıştır. Hepimiz bu kadar şanslı değiliz. O zaman daha dikkatli yeyip, içmeli, daha çok hareket etmelisiniz. Neden erkekler kadınlardan daha kolay kilo verebiliyor?Çünkü erkelerin kas miktarı kadınlardan daha fazla. Kimin daha çok kası varsa onun metabolizması daha hızlı çalışıyor ve yediklerini daha hızlı yakıyor. Kadınların en büyük hatalarından biri, eşlerine koydukları porsiyon miktarının aynısını kendilerine de koymaları. Hep 2-3 kaşık eksik yiyin. Etin büyük parçasını değil, küçüğünü tercih edin. Eşinize kestiğiniz kek diliminin 2/3’ünü kendinize koyun. Aşerir gibi yeme isteğimi önlemek için ne yapabilirim?Bir yiyeceği aşerir gibi istemek vücudunuzun belirli bazı besinleri sizden istediğine işarettir. Eğer vücudunuzun tuza ihtiyacı varsa, canınız turşu çekebilir. Müthiş dondurma isteği kalsiyum eksiliğinin işareti olabilir. Vücuda ihtiyacını verin ama aşırı tüketmemek kaydıyla! Eğer her zaman çikolata, cips gibi yiyecekler arzu ediyorsanız evinizde bunların az tuzlusunu veya düşük kalorili, bitter olanlarını bulundurun. Şu sıralarda moda olan düşük karbonhidratlı veya hiç karbonhidrat alınmayan diyetlerle arkadaşlarım çok güzel kilo kaybetti. Ben de deneyeyim mi?Karbonhidratı azalttığınızda vücudunuz daha az insülin salgılayacaktır. Bu da vücuttan su kaybına tuz tutulmasına yol açar. Su kaybı tartıda kilo kaybı gibi görünür. Bu tür programları uzun süre uygulamak zor, sağlıklı da değil. Karbonhidrat yemeye başladığınızda verdiğiniz kilolar hemen geri dönecektir.Tek tip yiyecek diyetleri işe yarıyor mu? Lahana çorbası diyeti, pirinç diyeti gibi...Aynı düşük karbonhidrat programları gibi tek tip yiyecek yenilen diyetlerde de hızlı su kaybı oluyor. Sonrasında verilen kilo yine hızla geriye dönüyor. Hayatınızın sonuna kadar lahanayla veya pirinçle beslenemezsiniz. Yiyecekler birer nimet; keyifle, ama ölçülü yiyin.Annem babam şişmansa ben de yaşam boyu şişmanlığa mı mahkumum? Kaderim mi bu?Genetiğin rolü inkar edilemez, payı büyük. Ancak çevresel faktörler, beslenme biçiminiz ve hareketliliğiniz de çok önemli. Sadece anne-babası ince olanlara göre yaşam boyu daha çok dikkat etmeniz gerekiyor. Ülkemizde kaç kişinin anne- babası ince ki? Hepimiz dikkat etmek zorundayız!Bir günde aldığım kaloriyi yarıya indirsem hemen kilo vermez miyim?Kaloriyi aniden kısmak uzun vadede işe yaramıyor. Vücudunuz önemli besinlerden mahrum kalıyor. Sonrasında iştah artıyor, aşerir gibi yiyecek istekleri başlıyor ve bunun arkasından da atıştırmalar geliyor. Çok diyet yaptım şimdiye kadar. Metabolizmam tamamen yavaşlamış mıdır?Hayır! Metabolizma hızınız için vücudunuzda ne kadar kas olduğu önemli. Hemen düzenli spora başlayın. Önce kasınız artmaya, ardından da metabolizma hızınız artmaya başlayacaktır. Yaşlandıkça kilo almak kaçınılmaz, değil mi?Hayır. Yaşlandıkça yağ miktarı artar, kas miktarı azalır. Böylece metabolizma hızı yavaşlar. Ancak düzenli spor yaparak, beslenmenize dikkat ederek, eskiden yediğiniz miktardan daha azını yiyerek yine aynı kiloda kalabilir, hatta kilo verebilirsiniz. Gwyneth Paltrow’u baştan yaratan kadın!Kim mi? Fitness hocası Tracy Anderson! Nasıl mı? Haftada 6 kez-günde 2 saat egzersizle! Gwyneth 2 doğum sonrası harika bir vücutla mini mini eteklerle ortada dolaşıyor. Sanki hiç doğum yapmamış gibi! Bu görüntülerin öncesi var ama... Ümitsiz bir şeklide Tracy’i aramış: “Gerçekten her şeyi denedim. Ama ikinci çocuğumdan sonra bir türlü hamilelik kilolarımdan kurtulamıyorum. Ve çok yakında da bir filmde oynayacağım! ”İlk seanslarından sonra ise Gwyneth Madonna’ya mesaj çekmiş: “Bu kadınla tanışmalısın!” Sonrasında Madonna onu sürekli tutmuş. Ve Tracy Anderson tam 3 yıl Madonna’nın özel fitness hocası olarak onunla yaşamış. Müşterileri arasında kimler mi var? Jennifer Lopez, Stella McCartney, Kirsten Dunst, Gisele Bündchen, Nicole Richie. Daha saymaya gerek var mı?

Devamını Oku

Parlak, baştan çıkarıcı bir gülüş her yaşta mümkün!

27 Ağustos 2011

Beyaz dişler, sağlıklı bir ağız, güzel bir gülüş bir kişinin genel imajı için inanılmaz önemli... Oysa hemen hepimizin dişleriyle ilgili bir sorunu var. Acaba geç yaşta da olsa çarpık dişleri düzeltmek mümkün mü, diş macunu kullanırken nelere dikkat edelim, ağız çalkalama sularını rahatlıkla kullanabilir miyiz? Konunun uzmanına, Ortodontist Doç Dr. Arzu Arı Demirkaya’ya sordum. * Çok çarpık dişleri bile tamamen düzeltebiliyor musunuz?Evet, ortodonti sayesinde dişleri tamamen düzeltebiliyoruz. Güzel bir gülüş için hem dişlerin konumu hem de yapı ve rengi önemli. Bugünlerde herkes renk ve şekil değişikliğine gidiyor. Yaprak porselen dolgu ve kaplamalarla dişlerde görüntü değişikliği istiyorlar. Ama aslında alt yapı daha önemli. Dişlerde simetri, çapraşıklık olmaması gibi sorunları ortodontist çözer. Sonra bunun üzerine renk ve şekil değişikliği yapılabilir. Bu bir ekip işi. Sadece bizim değil, plastik cerrahların yaptığı çene ameliyatları da gerekebiliyor.* Peki 40 yaşın üzerinde bile çarpık dişlerimizi düzeltebilir miyiz?Tabii ki! 6-7 aylık bir tedaviyle düzelebilir. Özellikle yaşla birlikte alt dişler daha çok görünüyor. Çünkü yaşlanmayla beraber kasların eski diriliğini kaybetmesi, sarkmalar ve yer çekiminin etkisiyle alt dişler açığa çıkmaya başlıyor. * Dişleri düzeltmek kaça mal oluyor?Ortodonti bölümü 3-6 bin TL arasında... Eğer tel görünmesin isterseniz, içeriden takılırsa 10 bin TL’ye kadar çıkar. “Gece dişlerini sıkanlar 900 kiloluk kuvvet uyguluyor!”* Bazı kişiler diş sıkıyor veya gıcırdatıyor. Sabahları uyandığında dişlerini kenetlenmiş bulanlar var. Gece boyu sıkmanın dişe zararı olur mu?Tabii! Psikolojik stresin dışa vurumu bu. Çene eklemini yerinde tutan çiğneme kaslarıdır. Çiğneme kaslarının gerginliği psikolojik stresle artar. Kaslar gerilince de dişler sıkılmaya başlanır. Vücut sizinle konuşuyor aslında. Kiminde uçuk çıkıyor, kiminde mide ağısı oluyor, kimi de işte böyle dişlerini sıkıyor. Bu ileride eklem sorunlarına da yol açabilir. Biz çiğnerken 50-60 kiloluk bir kuvvet uyguluyoruz. Gece diş sıkarken bu kuvvet 900 kiloya kadar çıkabiliyor. Bu kişilere diş ve çene eklemini korumak için geceleri takacakları bir diş plağı yapıyoruz. * Çay dişleri karartıyor mu? Çaydanlığımızı bile karartıyor, dişimizi nasıl karartmasın! Çok iyi fırçalanan dişlerde leke birikmez. Örneğin; dişlerinizi 1-2 gün fırçalamayı ihmal edin. 4’üncü ve 5’inci gün fırçalasanız bile lekeler kalabiliyor. Diş bakımı süreklilik istiyor. Dişlerimizi haftada 3 kez fırçalıyoruz! * Türk insanı dişlerini ne kadar sıklıkla fırçalıyor?Türkiye’de dişler haftada 2-3 kez fırçalanıyor . Diş macunu kullanımı da Avrupa ülkelerinin çok gerisinde. Günümüzde artık hemen hemen tüm diş macunları benzer özellikleri sunuyor. Ancak hassasiyet için yapılmış yeni diş macunları çok başarılı. Elinize alıp sürünce bile hassasiyeti engelleyebildiğini görebiliyorsunuz. * Sert fırçayla fırçalamak iyi sanırdım eskiden. Sonra diş minelerimi çizdiğim konusunda uyarı aldım. Nasıl bir fırça seçmemiz lazım?Kişiye özel fırçayı hekim önerebilir. Artık fırçalar arasında da çok önemli farklar yok. Aslında ülkemizde eksik olan ara yüz bakımı. Diş ipi, ara yüz fırçası... Bunlar çok önemli. * Her yemekten sonra diş ipi kullanmak gerekiyor mu?Genelde hiç diş sorunu yoksa günde bir kez yeterli. Diş sağlığı için en gözde meyveler hangileri?* Elma * Armut * Erik * Nektarin * SalatalıkDiş fırçalama şansınız yoksa yemeğinizi böyle bir meyveyle bitirin. Dişleriniz de temizlenmiş olur.

Devamını Oku