Dolar daha düşer mi?

29 Nisan 2012

Dolar, geçen hafta son iki ayın en düşük seviyesi olan 1.7570’e kadar geriledi. Peki önümüzdeki dönemde dolar kuru hangi seviyeye inecek? Teknik olarak bakıldığında önümüzdeki ilk hedef 1.7350 seviyesi gibi görülüyor. Bir önceki 1.7330 seviyelerinde Merkez Bankası’nın ‘sözlü’ müdahaleleri ve faizlerle verdiği mesaj, bu seviyenin altına inilmesine sıcak bakmadığı izlenimini ortaya çıkarıyor. Geçtiğimiz hafta dolar/TL kurlarında kritik seviyeler aşağıya kırıldı. Merkez Bankası (MB) hafta içinde Enflasyon Raporu’nu açıkladı. MB önümüzdeki dönemde enflasyonla mücadeleye öncelik vereceğini üstüne basarak belirtti. Geçtiğimiz 1.5 yılda; cari açık, iç talebin kontrol altına alınması gibi değişik hedefleri de gözeten MB’nin enflasyona yeniden bu denli vurgu yapması, piyasa katılımcıları için önemli bir mesaj niteliğini taşıyordu.Neydi bu mesaj derseniz, MB enflasyonla mücadele etmek için artık daha yüksek bir faiz politikası izleyecekti. Peki “politika faizini” yükseltmeden bu işi nasıl yapacak derseniz, artık “resmi” politika faizinin pek bir önemi kalmadı. Piyasa için asıl olan günlük fonlama faizi olan “gayri resmi” politika faizindeki uygulamalar. Gayri resmi politika faizi ne derseniz, MB’nin bankacılık sistemini fonladığı haftalık repo faizlerin ta kendisi. 2010 yılı sonu itibarıyla arttırılan zorunlu karşılıklar nedeniyle TL fonlama ihtiyacı hasıl olan bankacılık sistemi bu ihtiyacının önemli bir kısmını MB’den karşılıyor. MB önceleri anlatmakta zorlandığı “faiz bandı” uygulamasıyla isterse yüzde 5.75’ten, isterse de 11.50’den (piyasa yapıcıları için yüzde 11) para verebiliyor. Bandın neresinde olacağına da yine MB karar veriyor. TL’nin değer kaybına yol açabilecek bir tedirginlik ya da spekülasyon olduğu günleri “istisani gün” ilan MB fonlamayı bandın üst sınırına çekiyor, böyle bir baskının olmadığı günlerde de bandın alt sınırından fonlama sağlıyor.Her ne kadar bu uygulama belirsizliği artırıyor olsa da MB böylelikle dolar/TL kurlarını belli bir bant içinde tutmayı başarıyor. Küresel piyasalardan bir baskı, negatif bir dalga da gelmedikçe bu strateji başarılı oluyor! Şimdilik küresel piyasalar kendi sorunları ile başetmeye çalıştıkları için de gelişmekte olan ülkelere pek dokunan yok!Geçtiğimiz haftayı farklı kılan ne oldu derseniz, MB’nin enflasyona bu denli vurgu yapması; piyasa katılımcılarında, bundan böyle istisnai gün uygulamasının “sıradanlaşacağı” fikrini güçlendirdi. Bir başka deyişle önümüzdeki dönemde ortalama TL faizleri yüksek olacaktı. Böylelikle MB bir yandan iç talebi kontrol ederken, diğer yandan da yüksek faiz ile “cazibesi artan” ve değerlenen TL ile de kurun enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi azaltabilecekti. Bu senaryoyu uygulanabilir bulan, daha doğrusu yüksek TL faizlerini cazip bulanlar geçtiğimiz hafta içinde dolarlarını satıp, TL’ye geçmeyi tercih ettiler. Bu durumda dolar/TL kurlarını 1.7570 seviyesine kadar indirdi. Euronun dolar karşısında değerlenmesinin de bunda bir etkisi yok muydu derseniz haklısınız. Ancak TL’nin değerlenmesinin etkisi daha fazlaydı. Bunu da 0.5 dolar+ 0.5 eurodan oluşan sepetten görmek mümkün. 10 Nisan’da 2.0980’e kadar yükselen “sepet” değeri geçtiğimiz Cuma günü 2.0440 seviyesine kadar geriledi. Bu gerilemenin ardındaki asıl sebeplerden birisi de MB Başkanı Sayın Başcı’nın basın toplantısı sırasında söylediği “Kurun altını da üstünü de kontrol ediyoruz” mealindeki açıklaması ve tabii ki yıl başında “Bu yıl TL’ye yatırım yapan kazanacak” şeklindeki “zımni” taahhütüydü. Buna iki açıklamayı biraraya getirenler yeniden TL’ye dönmeyi tercih ettiler. Peki MB kurun alt seviyesini de kontrol edecekse, müdahale seviyesi neresi olacak; ya da kurlar nereye geldiğinde fonlama faizleri yeniden 5.75’e inecek? Teknik olarak bakıldığında önümüzdeki ilk hedef 1.7350 seviyesi gibi görülüyor. Bir önceki 1.7330 seviyelerinde MB’nin “sözlü” müdahaleleri ve faizlerle verdiği mesaj, bu seviyenin altına inilmesini pek de istemediği izlenimine neden oluyor. 21 Şubat’ta 1.7330’ların görüldüğü sıralarda sepet de 2.0180 seviyelerindeydi. Paritenin 1.32’lerde dalgalanacağı varsayımıyla (bu hafta euro/dolar paritesinde 1.3290 seviyesi önemli olacak, üzerine çıkılırsa 1.3330 ve ardında da 1.3440 seviyesi resmin içine girecek) sepette de 2.02 seviyelerine yaklaşacak olur ise MB’nin kurun alt seviyesi için piyasalara mesaj vermeye başlayabilir.Görünen o ki MB 2.02-2.10 sepet bandını bir süre daha koruyacak. Kısa vadede yurtdışından bir baskı gelmediği sürece de bunu başarması mümkün.

Devamını Oku

Şirketin değeri bedelsiz sermaye artışı ile yükselir mi?

26 Nisan 2012

Borsanın lokomotifi konumundaki hisseler düşerken endeks içindeki bazı hisseler neredeyse son bir haftada yüzde 100’ü aşan oranlarda değer kazandılar. Nedeni de Temmuz 2012’de hayata geçecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu’ndaki (TTK) düzenleme. Son iki günde gazetemizin finans editörü Ufuk Korcan bu konuyu detaylı olarak ele aldı. Yeni TTK “Belirli amaçlarla ayrılmış olan yedekler hariç; bedelli sermaye arttırımı yapılmadan önce bedelsiz sermaye arttırımları tamamlanmalı” mealinde bir düzenleme getiriyor. TTK’daki bu değişiklik nedense son bir kaç haftada borsa katılımcılarının dikkatini çekti. Yatay hareket eden, “lokomotifleri” yavaşlamış İMKB için de adeta can simidi oldu bu hareket. Peki gerçekte bedelsiz sermaye arttırımı şirketlerin değerlerinde bir atışa yol açabilir mi?Bu sorunun teorik cevabı, hayır! Neden derseniz, şirketlerin bedelsiz sermaye arttırımları bilançodaki hesaplar arasındaki bir hareketten ibaret. Dağıtılmamış kârlardan, yedeklerden, değer artış fonundan ya da halka arz sırasında oluşan primlerin sermaye hesabına aktarılmasından başka bir şey değildir. Bu fonlar ya daha önceden şirkete girmiş, ya da kaydi olarak yaratılmıştır. Sermayeye eklenmeleri şirkete herhangi bir nakit akışı sağlamadığından ek bir kâr artışı sağlamayacaktır. Dağıtılmamış kârlar, bu kârların yaratacağı ek fayda, zaten şirketin performansına kâr-zarar hesabına yapabileceği katkıyı yapmış, bilançosuna yansımış durumdadır. Şirketin kârına katkısı olmayan böylesi bir artışın da “teorik” olarak şirketin değerine bir katkısı olamaz. Ancak borsadaki gerçek hayat öyle değil! Borsanının “çıraklık” zamanında kalma bir alışkanlık yeniden nüksetti. Fiyatı yüksek; bu nedenle likiditesi azalmış, yatırımcıların pozisyon almaya cesaret edemedikleri hissenin fiyatı; sermaye artışı sonrasındaki bölünmeden dolayı “küçüldüğünden” dolayı “ulaşılabilir” hale geliyor (gerçekte mal varlığı/portföy değeri sabit kalıyor!). “Ulaşılabilir” hale gelen fiyat likiditeyi arttırıp büyük yatırımcıların da ilgisini çektiğinde fiyat yükselişleri daha kolay hale geliyor. Bedelsiz sermaye arttırımının yarattığı heyecanın asıl sebebi de budur.Unutmadan, şirketin ödeyeceği nakit temettünün toplamında da bir değişiklik söz konusu değil! Nasıl mı? Diyelim ki şirketin sermayesi 1.000 TL ve şirket 2.000 TL kâr etmiş ve bunun da tamamnın dağıtacak. Hisse senetlerinin nominal değerlerinin 1 TL olduğunu kabul edelim. Bu durumda her bir hisseye 2 TL temettü dağıtılacak. Ola ki bu şirket temettü dağıtımı öncesinde yedeklerindeki 1.000 ’yi bedelsiz sermaye artışı yaparak sermayeye ekleyecek olur ise, daha önceden elinde 1 hisse bulundurana 1 hisse daha verecektir. Ancak dağıtılacak temettünün toplam rakamında bir değişiklik olamaz. Bu durumda hisse başına 1 TL temettü ödenecektir. Elinde eskiden 1 hisse senedi bulunan yatırımcı 2 TL temettü alırken, yeni dönemde elinde 2 hisse senedi bulunan yatırımcı her bir hissesi için 1 TL ’den yine toplamda 2 TL temettü alacaktır. Hesapta bir değişiklik olmayacaktır. Ayvaz kasap, hep bir hesap.Son “Bedelsiz Rallisinde” dikkati çeken bir nokta da rallinin “ağır abilerden” çok “uçarı çocuklarda ” yaşanıyor olmasıydı.Bir kez daha anlaşıldı ki ‘finansal okur-yazarlık’ şart! SPK başta olmak üzere herkese çok iş düşüyor!

Devamını Oku

Piyasalar Fransız kalmadı!

23 Nisan 2012

Hafta sonu Fransız seçimlerinde beklendiği üzere herhangi bir aday tek başına oyların yüzde 50’sini alamadı. Hollande ve Sarkozy ikinci tura kaldılar. 6 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur öncesinde yarıştaki diğer adayların kimi destekleyecekleri hızla netleşecek. Çarpıcı sonuç; her seçimden sonra söylene geldiği üzere; Le Pen’in aldığı oy oranını arttırmasıydı. Fransız seçmeni de gitgide aşırı sağa kayıyor ve hatta radikalleşiyor yorumları yapılmaya devam edeceğe benziyor.Kamuoyu araştırmaları, ikinci tura kalınması durumunda Hollande’ın ipi göğüsleyeceğini söylüyordu. Bu durum piyasalar tarafından ‘kuşkuyla’ karşılandı. Zira bir yandan Sarkozy-Merkel mutabakatı sona erecek, diğer yandan da Hollande’ın bütçe açıkları, kamu harcamaları konusunda daha iç politikaya yönelik adımlar vaad ediyor olması piyasaları çok da memnun etmeyecek gibi görünüyor. Dün Avrupa piyasalarının gerilemesini tetikleyen tek başına Fransa seçimleri olmadı. AB’nin en ‘istikrarlı’ ülkelerinden Hollanda’da iktidardaki sağ azınlık koalisyonunun, hükümeti dışarıdan destekleyen aşırı sağ Özgürlük Partisi’ni ekonomik tasarruf önlemleri konusunda ikna edememesi ve bu durumun Hollanda’da bir erken seçimi gündeme getirebileceği endişeleri de piyasaları ‘bozan’ bir başka faktör oldu. AB’den gelen politik belirsizliği arttırıcı haberlere bir de Çin ve özellikle Almanya’dan gelen ‘Satın Alma Yöneticileri’ (PMI) anketlerindeki olumsuz veriler de eklenince piyasalardaki düşüşler hızlandı.Aslına bakarsanız geçtiğimiz hafta; biraz da ‘erken öten horoz’ misali; yazdığım borsalardaki düşüş hızlanacak yorumu biraz gecikmeli olarak bu hafta hayata geçiyor gibi. Ertelemenin sebebi biraz da ABD bilanço ‘mevsiminde’ olmamızdı. Her ne kadar bilançoların önemli kısmı beklentilerden bile iyi gelmiş olsa ve ‘mevsim’ bu hafta sonuna hadar devam edecek olsa da aralarından bir ‘sürpriz’ çıkmamış olması yükseliş potansiyelini azaltmıştı. Yükseliş için kullanılabilecek en iyi haber IMF’nin 430 milyar dolarlık bir ‘imkân’ yaratmayı başarmış olmasıydı. Ancak bu haber de gelen ‘kötü’ haberler arasında kaynadı. Kaldı ki böylesi bir rakamın toplanamaması hiçbir zaman fiyatlanmamıştı ki... Ha keza Fransa seçimleri de... Yine de havanın olumsuz, Avrupa’nın bir yandan siyasi belirsizlik, bir yandan İspanya’daki sorunun ‘yeni günah keçisi’ olarak kullanılmaya başlanmasıyla Avrupa’nın yorulmasıyla piyasalar yukarı gitmek için takat bulamadılar. Piyasaları yukarı götürmek için yeni ve elle tutulabilir sebepler (yeni bir LTRO, III.BPP ya da ekonomide genele yayılmış bir toparlanma emaresi...) yokken, kâr realizasyonu için Ocak ayı başından bu yana - kağıt üzerinde de olsa - ciddi bir kâr vardı. Bu kârı cebe koymak isteyenler hafta başında gelen haberleri ‘mazeret’ olarak kullandılar.***Devamı gelecek mi?Avrupa için en iyi gösterge Alman DAX Endeksi olsa gerek. Dün açıklanan AB bölgesi servis ve üretim sektörleri ‘Birleşik PMI Endeksi’ (49.3 beklenirken) 47.4 geldi. Almanya’nın bile düşüşte olması moralleri iyiden iyiye bozdu. 6.850 seviyesinin altına inmesinden sonra karışık bir seyir izleyen Alman DAX Endeksi’nin önümüzdeki günlerde 6.250-6.325 seviyelerine kadar gerileyebilir. Halen daha ‘düzeltme’ olarak nitelenbilecek bu hareketin yeni bir trend olup olmadı ancak bu seviyelerin altına inilmesi durumunda netlik kazanacak!***Bizi etkiler mi?Böylesi bir hareketin bizi de etkilemesi kaçınılmaz görünüyor. Dünkü tatil sayesinde sert düşüşlerden ‘muaf’ kalmış olan İMKB’nin; ‘yorgun’ Avrupa’daki düşüşlerin sürmesi durumunda geçtiğimiz hafta belirtmiş olduğum seviyelere kadar geri çekilmesi söz konusu. Geçtiğimiz hafta “60.200’ün altına ‘kararlı’ bir şekilde inilecek olur ise İMKB 100’ün yeni hedefi 58.150 olacak gibi görünüyor!” diye yazmıştım. Geçtiğimiz hafta bir türlü yükselemeyi başaramayan ve neredeyse yatay kapatan İMKB için bu görüşümü bu hafta da koruyorum. Apple hisselerindeki satış devam ederken yarın ve ertesi gün Fed’in ‘Açık Piyasa Komitesi’nin bu seyri değiştirebilecek herhangi bir karar almasını da beklemiyorum...

Devamını Oku

Hava Oyunları

19 Nisan 2012

“Havasını almak” deyiminin nereden geldiğini hiç merak ettiniz mi? Ben hiç merak etmemiştim. Taa ki Abidin Bey’in yazdığı; Celali Yılmaz’ın yayına hazırladığı ve Scala Yayıncılık’ın bastığı “Hava Oyunları” adlı kitaba rastlayana kadar. 1870’lerde; ağırlıklı olarak “fonda” (devletlerin düzenli borçlanmalarına o dönem verilen ad) olarak tabir edilen, Osmanlı’nın borçlanmalarının da “konsolid” olarak tabir edildiği borçlanma senetlerinin işlem gördüğü “Komisyon” adlı handa bir “borsa” varmış.600 kişiyi bulan mübâyaacı, oyuncu, tellal olarak adlandırılan ‘esnaflarıyla’ o günlerin İstanbul borsasında; “konsolidler” doğrudan alınıp satılabildiği gibi, bu menkul kıymetler üzerinden türev işlemleri de (hava oyunları) yapılabiliyormuş. Neler mi bunlar?Almak -Satmak: Günümüzdeki Vadeli İşleme (Futures) tekabül eden ve her iki haftanın sonunda Cumartesi günleri “likidasyon” tabir edilen netleştirmenin işlemlermiş.Repor-Depor: Likidasyon günü geldiğinde fiyatı uygun bulmayan ya da ileride piyasanın kendi lehine döneceğine inan bir “oyuncu” işlemin vadesini (tabii ki faiz ödeyerek/alarak) bir sonraki “likidasyona” kadar uzatabilmesi. Bugünkü anlamda repo-ters reponun karşılığı.Bahşiş: Tam olarak bugünkü basit opsiyonun karşılığı. 24 saat, 1 hafta, 15 gün veya 1 aylık yapılabiliyormuş. İşlemin vadesinin dolduğu günkü piyasa fiyatıyla ilk gün anlaşılan piyasa fiyatı arasında “bahşişi veren” lehine bir fark oluşmuş ise “bahşişi alan” bu farkı ödermiş. Ola ki fiyat geriledi, bu durumda bahşişi verenin; aynen günümüzdeki opsiyon primlerinde olduğu gibi; kaybı sadece “bahşiş” kadar olur diye yazmış Abidin Paşa.Setilanc ve Duble: Bugünkü anlamda ekzotik opsiyonlar. Setilanc’ı alan normal bahşişin iki katını veriyor. Fiyat ne yöne giderse gitsin “kazanıyor. Ancak kazancın ortaya çıkabilmesi için fiyat oynamalarının ödenen “çifte bahşişten” fazla olması gerekiyor. Yine misli “bahşiş” verilen Dublede ise piyasa hedeflenen yönde gelişecek olur ise iki misli “hak” alınan, işler terse giderse ise işlem miktarı kadar yükümlülük ifade eden bir opsiyon işlemi! Arbitraj: 1870’lerde Osmanlı Devleti’nin borçlanma senetleri sadece İstanbul’da değil; Londra ve Paris’te de işlem görüyormuş. Aynı vadeli “konsolid” için borsalar arasında fiyat farklarının oluşması durumunda farklı borsalardan alıp, diğer borsalara satma imkânı da varmış. Ancak bunun için güvenilir bir partner, iyi bir telgraf altyapısı ve güçlü sermaye gerekiyormuş.Kitapta “Uşaklar” aracılığıyla hava oyunlarının “takasının” da nasıl yapıldığı da ele alınmış. Bugünkü anlamda “Netleştirmenin (Netting)” esas olduğu takas tamamen “manuel” olarak yapılıyor ki nasıl olduğunu anlamak için mutlaka kitaba bir göz atmakta fayda var!Abidin Bey risalesinde “Hava Oyunları” ile ilgili kişisel tavsiyelerine de yer vermiş. Özellikle büyük oyuncuların piyasaları nasıl “manipüle” ettiğini anlatan ve “hava oyunlarının” ne denli tehlikeli olabileceğine değinen yazar; “Özetle, bütün vatandaşıma acizane tavsiye ederim ki, Allah için hiçbir vakit konsolid [hava] oynamasınlar! Nakitleri var ise, aynen (bononun kendisini) alıp, altı ayda bir faizini alırlar. Bu cihete diyecek yok. Lakin havasını oynadı mı, zarar etmek, harab olmak, emr-i mukarrerdir (kaçınılmazdır) !” diyor!Bir borsa başkanının böylesi bir yorum yapması ilginç!

Devamını Oku

Borsalarda düşüş hızlanacak, hazırlıklı olun!

15 Nisan 2012

Hisse senedi piyasaları için hem bu hafta hem de önümüzdeki hafta zorlu geçecek. ABD’de gelen şirket bilançoları da borsaları kurtarmaya yetmeyecek. Wall Street’te düşüşler sürecek hatta hızlanacak gibi. Şu veya bu sebeple arada bir bu gerileme yavaşlasa, hatta gerilemeye ara verilse de düşüşün devamı kaçınılmaz. Bu hareketler bizim piyasaları da etkileyecek. İMKB 100 Endeksi için kritik seviye 60.200.Bu hafta ve önümüzdeki hafta hisse senedi piyasalarının işi zor. ABD’de bilançolar gelmeye devam edecek ancak bu bilançolar bile hisse senedi piyasalarını kurtarmakta yetersiz kalacak.Hafta sonu Çin’den gelen Yuan’ın günlük dalgalanma bandının yüzde 0.5’ten yüzde 1’e yükseltilmesi haberi küresel piyasalarda yankı bulacaktır. Çin’in 2015’e kadar daha “esnek kur rejimine” geçme politikasının bir parçası olarak görülen bu hareketin özellikle ABD-Çin ticaret dengesine nasıl yansıyacağı merak konusu. Malumunuz olduğu üzere ABD, Çin üzerinde Yuan’ı değerlendirmesi konusunda uzun zamandan bu yana baskı kurmuş durumda. Bu konuda çok da başarılı olmuş değil. Çin ne kadar “isterse” o kadar revalüasyon yapıyor. Hafta sonu Nobel ekonomi ödülü sahibi Stiglitz, Çin’in bu kararının kısa vadede değerlenmeden çok, Çin’den yaşanabilecek çıkışlardan dolayı Yuan’ın değer kaybetmesi ile bile sonuçlanacağını söylemiş. Bu ihtimal göz ardı edilemese de yine de dalgalanma bandının artırılması Çin piyasalarındaki (izin verilen) oynaklığın artacağı anlamına geliyor.Çin Merkez Bankası geçtiğimiz Cuma günü kırsal bölgelerdeki bankaların bazı zorunlu karşılıklarını azaltma yoluna da gitti. Uzun zamandan beri Çin’den beklenen bu “hareketin” sadece kırsal bölgeleri kapsaması piyasalardaki Çin’den gelecek bir “gevşeme” beklentisini çok da tatmin etmeyecektir.Çin neden önemli dersenizÖ AB ve ABD ekonomisinde (son açıklanan tüketici güven endeksi de beklentilerin gerisinde kaldı!) yaşanan yavaşlama, ağır aksak toparlanma; küresel büyüme umutlarının Çin’e bağlanmasına sebep oldu. Ancak geçtiğimiz yılki büyümesi yüzde 8.5 beklenirken 8.1 açıklanan Çin görünen o ki bu beklentileri bu yıl da karşılayamayacak. Bu sene ki büyüme hedefi yüzde 7.5 olan Çin’in dünyayı “kurtarması” da zor!Bu hafta ABD’de Goldman Sachs, Microsoft gibi büyük firmaların bilançoları açıklanacak. Her ne kadar bir çok bilanço “beklentileri” aşıyor olsa da geçtiğimiz hafta borsaların seyrine bakıldığında bu bilançoların da içinde bulunduğumuz “düzeltme” hareketini tersine döndürmekte zorlanacaklar. Belki yavaşlatacaklar, ancak değiştiremeyecekler.Geçtiğimiz hafta sonu itibarıyla ABD Dow Jones Endeksi iki kritik seviyeyi aşağı yönde kırdı. İlki Ekim 2011’den bu yana süregelen yükseliş trendi, ikincisi ise teknik analiz açısından önemli olan 50 günlük Hareketli Ortalama (HO). İki kritik seviyenin de altına inilmiş olması bu hafta ABD borsalarının işinin zor olduğunu söylüyor. Geçtiğimiz hafta içinde Çin’in 2011 büyüme rakamının beklentilerin de üzerinde yüzde 9 olarak açıklanacağı “geyiğiyle” güç bulan piyasalar, verinin beklentilerin çok altında kalmasıyla adeta ters yüz oldular. Dow Jones 13.000’e bile yükselemezken, özellikle Çin’in etkisiyle başta bakır olmak üzere endüstriyel emtia fiyatlarında önemli gerilemeler oldu.Peki bu hafta ne olacak derseniz, ABD’deki gerilemeler devam edecek, hatta hızlanacak gibi görünüyor. Şu veya bu sebeple arada bir bu gerileme yavaşlasa, hatta gerilemeye ara verilse de düşüşün devamı bence kaçınılmaz. Nereye kadar derseniz, ilk hedef Dow Jones’ta 12.615 seviyeleri. Sonrasında; ki bence asıl hedef; 12.200-250 seviyeleri olacak.Düşüşe direnen; ki “esas çocuk” konumundaki S&P henüz daha ne trendini ne de 50 günlük HO’sını aşağı kırmış değil. Bu nedenle S&P’de 1.340 seviyesinin günlük kapanış bazında aşağı geçilmesi yakından izlenmesi gereken bir “indikatör”! Bu seviyenin aşağı geçilmesi özellikle ABD piyasalarındaki satışları hızlandıracaktır.Bu haftanın en önemli “küresel” indikatörü; son iki-üç haftadır yakından izlediğim; Apple hisse senedi olacak. 4 Nisan’da 643 doların üzerine çıkarak “rekor” kıran Apple hisse senedi geçtiğimiz haftayı 605 dolardan kapattı. Yakın zamanda 1.000 dolar olacak “gazı” verilen , ancak haftayı 605 dolardan kapatan Apple’ın 600 doların altına düşmesi piyasalar için kötümser havanın genele yayılması anlamına gelecek.İMKB 60.200 puanın altına inerse hedef 58.150 olurBize etkisi olur mu bu hareketlerin? Olmaz olur mu? ABD piyasalarındaki hareketin bizim piyasalarımızı da etkilemesi kaçınılmaz. Geçtiğimiz hafta yurtdışında yaşanan iyimserlikle toparlanan ancak çok da fazl yol kat edemeyen ve 50 günlük HO’nın altında haftayı kapatan İMKB 100 Endeksi için bu hafta 60.200 seviyesi önemli olacak. Bu hafta içinde “arızi” olarak 61.500 seviyesi test edilmeye çalışılsa da asıl yön aşağı olacak gibi görünüyor. 60.200’ün altına “kararlı” bir şekilde inilecek olur ise İMKB 100’ün yeni hedefi 58.150 olacak gibi görünüyor. Bu haftanın dikkatle izlenmesi gereken iki ayrı “ürünü” daha var. İlki euro/dolar paritesi... Paritenin 1.3035’in altında bir kapanış yapması 1.2950’lerin önünü açacaktır ki bu ihtimal son günlerde iyiden iyiye arttı. Diğer ürün ise “altın”. Geçtiğimiz haftayı 1.675 doların üzerinde kapatmayı “başaramayan” altının ons fiyatının bu hafta içinde 1.629 doları test etme olasılığı hayli yüksek. Bu seviyenin altındaki bir kapanış; sizlere şaşırtıcı gelebilir ama; orta uzun vadede 1.450 dolar/ons seviyesinin görülme ihtimalini artıracaktır!Dolar/TL kurlarında Merkez Bankası’nın “istisnai günler” ile desteklediği “örtülü sabit kur” uygulaması devam edeceğinden (paritenin sınırlı yansımalarını görsek de) dolar/TL kurlarında 1.8250’nin üzerine çıkmak hayli zor. (ya da “sepet” de 2.10 seviyesinin...)

Devamını Oku

İstisnai günler sıradan oldu!

12 Nisan 2012

Merkez Bankası’nın (MB) bu yıla dair açıkladığı para programında tanıştık “istisnai gün” kavramıyla. Döviz piyasalarındaki “oynaklık” arttığında MB gerek fonlamayı üst banda (bugünlerde haftalık fonlama Piyasa Yapıcılar için yüzde 11.00, diğer bankalar için yüzde 11.50) çıkarabiliyor ya da doğrudan döviz piyasasına müdahale edebiliyor.Hangi günün sıradan, hangi günün “istisnai gün” olduğuna da MB karar verip, günün başında açıklıyor. Ancak hangi günün istisnai olacağını bilememek bir yandan piyasa katılımcılarının işini zorlaştırırken, ülkeye girebilecek yabancı yatırımcıların da cesaretlerini kırıyor ya da vadeleri iyiden iyiye kısalıyor!Bir yabancı yatırımcı düşünün ki ülkeye yaptığı yatırıma nasıl bir getiri elde edebileceği konusunda emin olamıyor. Ya da yatırımını ülke içindeki kaynaklardan fonlamaya planlayan bir yatırımcı için belirsizlik git gide artıyor. Finansal piyasalar istikrarı sever!Peki, MB hangi günleri “istisnai gün” ilan ediyor? Bu da belirsiz. Görünen o ki; MB’nin istediği bu belirsizlik ortamı yaratmak ve sürdürmek! Böylelikle “sürpriz” yapma opsiyonunu da elinde bulunduruyor. Piyasada oluşan genel kanı, MB’nin (yüzde 50 dolar+yüzde 50 euro) sepeti 2.10 seviyesine yaklaştığında ya da aştığında istisnai gün açıkladığı yönünde. Aslına bakarsanız tanım gereği “oynaklığın arttığı” günler istisnai gün olacaktı. Ancak pratikte bir “kur tavanı”, günü “istisnai” hale getirebiliyor. Bir başka deyişle “serbest kur” bu tavanın altı için geçerli, üzerine çıkıldığında bir anlamda “sabit kura” geçiliyor. MB; euro/dolar paritesine bakıyor mu, ya da diğer gelişmekte olan ülke para birimlerini dikkate alıyor mu tam olarak anlaşılabilmiş değil.Anlaşılan o ki; MB kuru kontrol ederek enflasyonu da aşağıda tutmaya çalışıyor. Çalışır bir mekanizma mı bu? Eğer önümüzdeki aylarda cari açık baskısı azalacak, ya da şu veya bu sebepten dolayı (!) Türkiye’ye hızlı bir fon akışı olacaksa bu mekanizma çalışır. MB’nin cari açık azalacak tahmini masada. Petrol fiyatlarının her ne kadar ortalama tahminden yukarıda olsa da kopup gitmiyor olması bu tahminin tutmasına yardımcı olabilir.Ancak son açıklanan cari açık verileri geçmiş yıl sonuna doğru artan faiz oranlarının baskısı ile düşüyor görünse de yeni yılla birlikte faizlerdeki gerileme nedeniyle bu azalma durabilir! Diğer yandan otoyol özelleştirmeleri dışında sürpriz bir özelleştirme ya da fon girişi olmaz ise MB’nin işi zorlaşabilir.Diğer yandan MB’nin bir anlamda “örtülü sabit kur” uyguluyor olması ithalatçılar için bedava bir “alım opsiyonu” anlamına geliyor. Kurlar nasılsa MB sayesinde yükselmeyecek, biz de işimize bakabiliriz denebilir. Kredi fazileri düşmesi, yeni açıklanan teşvik yasası ile kısa vadede artacak ithalat cari açığı artıracak olursa bugünlerde bile “sıradan” hale gelmiş olan istisnai günler, artık daha da sıradanlaşacak demektir.

Devamını Oku

Borsalardaki düşüşe altın da eşlik edecek mi?

8 Nisan 2012

Altının Ekim 2008’den bu yana süregelen ve henüz daha aşağı kırılmamış olan bir ‘yükseliş’ trendi var. Geçtiğimiz hafta altının onsu 1.612 dolar seviyesi ile 1.620’den geçen yükseliş trendinin altına inildi. Ancak kapanış bu seviyenin üstünde oldu. ABD’deki veri ve politika belirsizliği sebebiyle hafta başında altında kısa vadeli bir toparlanma görülebilir. Ancak haftanın ortasından itibaren 1.620 dolar seviyesi önemli olacak. Bu hafta önemli bir hafta olacak! Hangi açıdan derseniz hem borsalar hem de altın için. Geçtiğimiz hafta başta ABD borsaları olmak üzere birçok Batı ülkesi Paskalya Tatili nedeniyle Cuma günü kapalıydı. Tatil nedeniyle Cuma günü açıklanan ABD istihdam verilerine “gereğince ve yeterince” tepki veremediler.ABD tarımdışı istihdamında (TDİ) 203 bin kişilik artış beklenirken, artış 120 bin kişi ile sınırlı kalmış durumda. Böylesi bir rakamı beklemeyen piyasalar; bir süredir aranan bahane de bulunduğundan; kâr realizasyonuna yöneldiler. Her ne kadar “nakit” piyasalar Cuma günü kapalı olsa da etki “vadeli” piyasalarda görüldü. Bütün kritik ABD endeksleri; Dow Jones, S&P 500 ve Nasdaq; ya kritik eşiklerine geldi, ya da aşağı kırdılar. Bugün ABD piyasalarının açılmasıyla Cuma günü açıklanan veri “nakit” piyasalarda da fiyatlanmaya başlayacaktır.Aslında ABD vadeli piyasalarındaki düşüş Çarşamba günü başlamıştı. S&P 500 vadelileri için kritik eşik olan 1.395 seviyesi geçtiğimiz hafta ortasında aşağı yönlü geçildi. Cuma günü 1.366’dan geçen 50 günlük Hareketli Ortalama’ya (HO) oldukça yaklaşıldı! Hafta başında 50 günlük HO’nın altına geçilmesi ihtimali oldukça yüksek. Bu seviyenin altına inilmesi, hem elektronik alım satım emirlerinin devreye girmesiyle zarar durdurma (stop-loss) işlemlerinin hayata geçmesine hem de tedirginliğin biraz daha artmasına neden olabilecek. Her ne kadar ABD işsizlik verisi gerilese de, buna karşın TDİ’nin artması Fed’in 3. Bedava Para Paketi’ni yeniden tartışmaya açacak. Ancak Fed’den böylesi bir hareketin gelmesi ihtimali halen daha çok düşük! Geçtiğimiz hafta içinde İspanya’nın arzu edilen seviyede borçlanamaması, ikinci piyasa faizlerinin ve CDS’lerinin yükseliyor olması piyasalardaki tedirginliği tetikleyen olaydı. Bu hafta da bu etkinin sürmesi çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Zira sırada İspanya var. Yunanistan ile ‘sarı kızı veren’ AB’nin bundan sonra yenilerini de kurban vermesi kaçınılmaz. Portekiz piyasanın dişinin kovuğuna gitmeyeceğinden piyasalar hedef olarak İspanya’yı seçmiş görünüyorlar. Bir kere diş geçirdiler mi, bir şey(ler) koparmadan da vazgeçmeyeceklerdir ! (Bunu bir kenara yazın!)Peki yaşanacak düzeltmeler borsaları nereye taşır?Önce batı borsalarına bir bakalım... Dow Jones’ta ‘nakit’ piyasa işin 12.976’dan geçen 50 günlük HO önemli olacak. Vadeli piyasalara bakıldığında bu seviyenin altına inilmesi ihtimali çok yüksek. Bu seviyenin altına inilmesi durumunda ilk hedef 12.615 olacak.Benzer bir şekilde S&P 500’de de 1.370’den geçen 50 günlük HO ve ardından da 1.355’ten geçen son yükseliş trend değeri önemli olacak. Bu iki seviyenin aşağı kırılması durumunda ise 1.340 seviyesi yeni hedef olacak.Zaman olarak bize en yakın olan DAX’ta ise geçtiğimiz Çarşamba günü hem 6.852’den geçen 50 günlük HO, hem de 6.833’ten geçen yükseliş trendi aşağı yönde kırıldı ve 6.670’teki önemli düzeltme seviyelerinden birine oldukça yaklaşıldı. Bu seviyenin altına inilmesi 6.350’lere kadar gidebilecek bir düzeltmenin yolunu açacak!Gelelim İMKB’ye...Geçtiğimiz Perşembe günü; 9 Ocak’tan bu yana gelen yükseliş trendi aşağı kırıldı ve Cuma günü itibarıyla 60.685’ten geçen 50 günlük HO’ya oldukça yaklaşıldı. Bu hafta başında bu seviyenin aşağı kırılma ihtimali yüksek. Herhangi bir günlük kapanışın bu seviyenin altında gerçekleşmesi İMKB’de 60.225 seviyesini gündeme getirecektir. Hele ki bu seviyenin altına inilir ise, bu sefer de 58.100 seviyesini konuşuyor olacağız.Haftanın başında ABD’deki TDİ verisi nedeniyle geçtiğimiz haftanın değerleri ile yeni hafta arasında boşluklar oluşur ise, daha hızlı düşüşler öncesinde bu boşlukların kapanma ihtimali yüksek. Ancak bu boşlukların kapanması sürecini pozisyon azaltılması amacıyla kullanmakta fayda var!Bu hafta bütün gözler altının üzerinde olacak! Altının Ekim 2008’den bu yana gelen ve henüz daha aşağı kırılmamış olan bir “yükseliş” trendi var! Geçtiğimiz hafta 1.612 dolar/ons seviyesi ile 1.620’den geçen yükseliş trendinin (Aralık 2009’dan bu yana ikinci kez) altına inildi. Ancak kapanış bu seviyenin üstünde oldu.ABD’deki veri ve politika belirsizliği sebebiyle hafta başında altında kısa vadeli bir toparlanma görülebilir. Ancak haftanın ortasından itibaren 1.620 seviyesi önemli olacak.Bu seviyenin altında bir kapanış, altın fiyatlarında önemli bir kırılmayı da beraberinde getirebilir. Bu ihtimalin son günlerde oldukça yükseldiğini, bu nedenle de altın fiyatlarının yakından izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Devamını Oku

‘Gaz’ıklanıyor muyuz?

1 Nisan 2012

Uluslararası piyasalarda ABD doğalgaz fiyatları 10 yılın en düşük seviyelerine gerilerken bizde doğalgaza zam geldi. Peki dünyada düşen doğalgaza neden zam yapıldı? Çünkü doğalgazda fiyatlama petrol fiyatlarına endeksli. Gerçi Ocak 2008’den bu yana doğalgaz fiyatlarındaki hareketlerle, dolar/TL kurları ve petrol fiyatı arasında tam da birebir bir ilişki kurmak hayli zor. Brent petrolün krizde 40 doların bile altına düştüğü, dolar/TL kurlarının 1.5’lerde işlem gördüğü sıralarda biz içeride en yüksek doğalgaz fiyatını ödüyormuşuz.Bugünlerde; fiyatı 2009 krizinin bile altına inen bir tek meta var: ABD doğalgazı! Merkez bankalarının verdiği onca likidite neredeyse tüm varlık fiyatlarına yeni yüksekler, hatta tarihi zirveler yaptırırken ABD doğalgaz fiyatları geriliyor. Hem de ne gerileme; 2002 Ocak ayı fiyatlarına geldi! Ocak 2002’de 2.42 mmBtu/dolar (Milyon British Thermal Unit) seviyesini gördükten sonra Ocak 2010’da 5.88’e kadar inen ABD doğalgaz fiyatları geçtiğimiz Cuma günü 2.11’e kadar geriledi!Bizde ise tam tersine doğalgaz fiyatlarına zam geliyor! “Nisan 1 şakası mı?” diye düşündüren son zamla birlikte doğalgazın nihai tüketici fiyatlarına yüzde 16.49 ile 18.72 oranında zam geldi. Doğalgaza zam gelir de neredeyse yüzde 50’sini doğalgazdan ürettiğimiz elektiriğe zam gelmez mi? Ona da ortalama yüzde 8.1 zam gelmiş. Üstelik konuttaki bu oran yüzde 9.26 imiş.Doğalgaz zammının ardında son aylarda petrol fiyatlarında ve kurlardaki artış olduğunu açıklayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, doğalgaz zammının çevre ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıktan kaynaklandığını da öne sürerek, “O yüzden dünyanın yükünü çekiyoruz. Haketmediğimiz bir yükü çekiyoruz” diyerek son zamları savunmuş.Peki nasıl oluyor da ABD’deki doğalgaz fiyatları dip yaparken bizim fiyatlarımız artıyor? Önce ABD’ye değinmekte fayda var. Son yıllarda geliştirilen bir teknoloji ile kayalar arasındaki gazlar son derece ekonomik bir şekilde “emilebiliyor”. Bu yöntemle elde edilen gaza “Kayaç Gazı-Shale Gas” deniyor. Eskiden kaya katmanları arasında sıkışmış gaz havuzları/rezervleri aranıyor, sondaj yoluyla bunlar çıkarılıyordu. Yeni teknoloji ile yer altındaki kayalar adeta parçalanarak harmanlanıyor, içindeki gazlar emiliyor, boşalan yerlere de su “enjekte” ediliyor. Bu yolla elde edilen gaz hem bol, hem de elde etme maliyeti son derece düşük. Yaşanan bu teknolojik gelişme sayesinde ABD’nin önümüzdeki 100 yıl kendine yetebilecek doğalgaz rezervlerine sahip olduğu hesaplanmış. 2025 yılında ABD’nin enerji konusunda kendi kendine yetebilen bir ülke olacağı varsayımında bu yeni “kayaç gazı” teknolojisinin büyük payı var. Benzer bir durum İsrail için de geçerli. İsrail de artık enerji konusunda kendi kendine yeter bir ülke konumuna geldi ve doğalgazdan elektirik üretiminin artması sayesinde İsrail’de yollardaki taşıtların neredeyse tamamının elektrikliye döndüğü belitiriliyor.Bu konunun acilen Türkiye’nin de gündemine getirilmesi, bu teknoloji sayesinde kendi doğalgazımızı üretmemizin yolları mutlaka ve mutlaka devlet eliyle araştırılmalı. Aksi takdirde doğalgazda neredeyse yüzde 100 dışa bağımlılığımız yıllarca sürecek. Bu hem son günlerde İran ile yaşanan problemde olduğu gibi bir “arz güvenliği” hem de ekonomimiz için tehdit oluşturan cari açık sorunun yıllar boyu sürmesi anlamına gelecek!Gelelim bizdeki doğalgaz fiyatlarının neden arttığına... Her ne kadar doğalgaz alım anlaşmaları “devlet sırrı” olarak kamuoyu ile paylaşılmıyor olsa da fiyatlamanın petrol fiyatlarına endeksli olduğu biliniyor. Grafikte de görüldüğü üzere ABD gaz fiyatları gerilerken, bizim satın aldığımız gazın endeksli olduğu petrol fiyatları yükseliyor! Petrol fiyatlarındaki yükseliş yıl başından bu yana benzine yüzde 9 olarak yansırken, ertelenmiş zamlarla (hükümetin kış koşullarındaki politik tercihi sebebiyle olsa gerek) birlikte doğalgaz neredeyse iki katı yükseldi.Neden bizim aldığımız doğalgaz petrole endekslidir bilinmiyor. Muhakkak ki “enerji silahını” elinde bulunduranların tercihi bu yöndedir. Bir başka deyişle onların iki dudağı arasındayız. Fiyatlama formüllerinin çok karışık olduğu sıkça dile getiriliyor. Peki neden bu formüllere ABD’de borsada işlem gören gaz fiyatları da dahil edilmez onu da bilemiyoruz.Aslına bakarsanız geçmişte doğalgaz fiyatlarındaki değişiklikler Bakan’ın açıklamalarını çok da haklı çıkarmıyor. 2008 yılı Ocak ayından bu yana doğalgaz fiyatlarındaki hareketlerle; dolar/TL kurlarını ve Brent (bizim tabii olduğumuz petrol fiyatı) petrolü arasında tam da birebir bir ilişki kurmak hayli zor. Brent petrolü kriz sırasında 40 doların bile altına düştüğü, dolar/TL kurları 1.5’lerde işlem gördüğü sıralarda biz içeride en yüksek doğalgaz fiyatını ödüyormuşuz! Son aylardaki yükselişler belki son zamları haklı gibi gösterse de geçmişteki hareketlere bakıldığında doğalgaza yapılan bu denli yüksek zammı anlamak ve açıklamak hayli zor!İşin bir başka boyutu da bu zamların Merkez Bankası’nın işini zorlaştırdığı. Bu zamların enflasyona doğrudan (ÜFE) 0.6 puan civarında bir etki yapacağı, bunun dolaylı etkilerinin (TÜFE) yüzde 1’e yaklaşacağı ilk bakışta tahmin ediliyor. Anlaşılan MB bu seneki yüzde 6.5’lik hedefini de tutturamayacak. İllâ tutturmak istiyorsa da istemeden de olsa faizleri arttırmak zorunda kalacak. Ya da bunlar “dışarıdan gelen faktörler” ve tıpkı Fed gibi “Benim kontrol edemeyeceğim ve bir seferlik etkiler” diyerek “mazeretini” şimdiden hazırlayacaktır. Kısaca bu hafta piyasalar...AB’nin 800 milyar euroluk “yangın duvarı” oluşturması Avrupa piyasalarına ve euroya bir parça “özgüven” getirdi. Bunun etkisiyle euro yeniden 1.33’lerin üzerine çıktı, 1.3330 seviyesinden kapattı. Haftanın ilk günlerinde 1.3460 seviyelerine kadar bir yükseliş ihtimali var. Dolar/TL kurlarında 1.78 kritik seviyesinin altına inilmeyecek olur ise kurlarda yeniden düşük 1.80’li seviyeler gündeme gelebilir. Hisse senedi piyasaları için zorlu bir hafta olacak. Hafta içinde Dow Jones endeksi için 13.075 seviyesi önemli olacak! Bu seviyenin altına inilecek olur ise piyasalarda ciddi bir kâr realizasyonu dönemi yaşanabilir.

Devamını Oku