ABD’nin petrol üretiminin dörtte birinin ve doğalgaz üretiminin ise yüzde 15’inin yapıldığı Meksika Körfezi Bölgesi’nde üç yıl önceki Katrina ve Rita kasırgalarından da daha ciddi bir tehdit söz konusu. Hatta bu tehdit halihazırda üretim kapasitesinin önemli kısmının durmasına bile yol açmış durumda. Gustav kasırgası ABD Ulusal Kasırga Merkezi tarafından 4. ile 2. kategori arasında “yer değiştiriliyor”. Katrina da 3. kategori bir kasırga olarak Gustav’ın tehdit ettiği New Orleans’ta 80 milyar dolarlık hasara ve Bush yönetiminde ciddi bir kredibilite kaybına yol açmıştı. Gustav kasırgası için New Orleans Belediye Başkanı biraz da işi yaygaraya vererek “kasırgaların anası” deyimini kullandı ve halkın şehri boşaltılması için uyardı. Hal böyle olunca başta ABD’nin önde gelen rafinaj şirketi Valero ile Shell ve BP de körfezdeki üretimlerine ara vermiş durumdalar.Katrina ve Rita’dan sonra Meksika Körfezi’ndeki petrol üretim tesisleri ile rafinerileri bu denli ciddi etkileyen Gustav petrol fiyatlarını etkiler mi? Mutlaka etkileyecektir.Bazı piyasa “oyuncuları” benzin fiyatlarının 5 dolar/galona kadar (yakın vadedeki benzin vadeli kontratları Cuma günü 3.5 dolardı, dün de piyasalar kapalıydı) artabileceğini “tahmin ediyorlar”. Hampetrolden çok, rafinerilerde üretime ara verilmesinden dolayı (her halükârda böylesi durumlar için zaten hampetrol stokları bulunuyor) ürün fiyatları daha fazla yükselebilir. Her ne kadar ABD yönetimi üretimde aksama olması durumunda “stratejik rezervleri” kullanıma açacaklarını söylemesine rağmen, fiyatlar ama az ama çok etkilenecektir. (Katrina sırasında akılları neredeydi? Şimdi buna “tecrübe” diyeceklerdir! Bu arada o günlerde aşırı yüksek fiyattan benzin almış olanlar, bugün dertlerini kime anlatırlar bilemem)Gustav petrol fiyatlarında önemli ipuçları verecek!Teknik olarak 147 dolardan 110 dolara gerileyen ABD hampetrolü (WTI) fiyatlarında kısa vadeli bir düzeltme yaşanması gerekiyor. 125 yada 129 dolardan birisinin görülme ihtimali hayli yüksek. Gustav sayesinde bu olabilir! Uzun zamandan bu yana beklediğim 90 dolarlara gidilebilmesi için bile, böylesi bir düzeltme “sağlıklı” olacaktır. Yok eğer Gustav’a rağmen fiyatlar düşmeye devam edecek olur ise, bu da çok ciddi bir sinyal olacaktır. Bunca “kuvvetli” bir kasırgayı kullanarak dahi fiyatlar, yukarı yönlü “speküle” edilemeyecek denli “ağırlaşmış” ise, sadece emtia piyasaları (altın da dahil) değil, hisse senedi piyasalarının da başı belâda demektir.
Bugünlerde Meksika Körfezi’ne doğru hareket eden Gustav kasırgasının petrol fiyatlarını yükselttiği konuşuluyor. Bir önceki Fay kasırgası içinde benzer endişeler vardı ancak etkili olmadı. Alfabe F’den sonraki G harfi bu yıl Gustav için kullanılmış. Pazartesi günü Meksika körfezini vurması beklenen Gustav’ın da son üç dört günlük katkılarıyla ABD hampetrolü 111 dolar bölgesinden 120 dolarlara yaklaştı. Kasırganın katkısı mutlaka vardır. Ancak kasırganın dolar euro paritesinin 1.48’lere gelmesinde, ya da altının 845 dolarlara gelmesinde ne gibi bir katkısı olduğunu merak ediyorum.Bence yaşananlar, son birkaç haftalık sert hareketlerin bir düzeltmesi. 770 dolara gerileyen altın fiyatlarında, ya da 1.4570’e kadar gerileyen paritede özellikle Çarşamba ve dün gelen ABD verileri sonrasında yaşanan bir düzeltme hareketi. Gustav kasırgası nasıl olur da altın fiyatlarını yüzde 2, gümüş fiyatlarını ise yüzde 3’ten fazla yükselmesine neden olabilir?Emtia cephesindeki hareketlerin de birbirini “beslediği” artık bilinen bir konu. Kasırga nedeniyle yükselen petrol fiyatları, altındaki yükselişi de tetikleyebiliyor. Bazı dönemlerde de tam tersi doğru olabiliyor. Bu kez Gustav, küresel enflasyona katkı yapıyor.Bu arada önceki gün beklenenden iyi gelen ABD dayanıklı tüketim malı siparişleriyle, dün yine beklenenden iyi gelen ikinci çeyrek büyüme rakamlarına bakıldığında ABD ekonomisinde sorun yokmuş diye düşünülebilir. Hatta bu rakamların da desteğiyle borsalar moral buldu ve yükseldi. Hatta emtialardaki artışların ardındaki sebepler arasında bu verilerin payı belki de Gustav’dan fazla. Dayanıklı mal siparişlerini bir yana bırakırsak büyümenin “hormonlu” olduğunu hatırlamakta fayda var. Hormon ise 170 milyar doları bulan, hemen her Amerikalı’nın “cebine para koyan” destek paketiyle sağlandı. Yılın üçüncü çeyreğinin sonlarına yaklaştığımızdan dolayı Mayıs ayındaki “destek paketi” unutuldu bile. Hanebaşına 300 ile 1.200 dolar arasında para ödenmesiyle sağlanan bu “hormonlu” büyümenin içinde bulunduğumuz döneme ne denli katkı sağlayacağı önemli. Zira Şubat ortasında imzalanan kanun sonrasında, bu ödemeyi alacağını bilenlerin önceden harcamaya başladıklarını da unutmamak gerek.“Hormonun” etkisi devam ediyor olsaydı, gerek finansal kesimde gerekse de ABD reel sektöründen olumsuz haberlerin azalması beklenirdi. Halbuki hiç de öyle olmuyor. Asıl belirleyici olan bu çeyrek sonu itibarıyla finansal kurumların ne kadar zarar yazacakları ve hangilerinin “sahneye veda edecekleri”.Bu netleşmeden, ABD ve Avrupa finansal piyasalarında güven tesis edilmeden, kalıcı bir yükseliş hayal!
Takasbank A.Ş. bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Ödünç Pay Senedi Piyasası’nın kısa adı ÖPSP. Bu piyasa daha çok hatalı hisse senedi işlemlerinin takasının kapatılabilmesi için aracı kurumlarca kullanılıyor. Bir de “açığa hisse senedi satan” yatırımcıların takas yükümlülüklerini karşılayabilmek için hisse senedi borçlanabildikleri bir piyasa. Hisse senedini borç alan taraf, borç verene bu işlem için bir “faiz” ödüyor. Takasbank nezdindeki bu “organize piyasa” teminat ve işlem koşullarındaki zorluklar ve yüksek işlem komisyonları nedeniyle verimli çalış(a)mamakta. Takasbank da işleme aracılık ettiğinden dolayı taraflardan komisyon alıyor. Takasbank’ın minimum bir işlem komisyonu var ve işlem hacmi arttıkça komisyon da buna paralel artıyor.Daha çok “hata-noksana” yönelik çalışan bu piyasada, işlem sayısı ve hacmi genel olarak düşük. Takasbank’ın talep ettiği minimum komisyon rakamı ve işlem yapabilmek için gereken teminatlar nedeniyle yapılan işlemlerin aracı kurumlara maliyetleri de hayli yüksek. İçerideki bunca zorluğa karşın, Londra’da da bir ÖPSP var. Üstelik Takasbank’takine oranla işlem hacmi çok daha büyük. Londra’daki tamamen “tezgahüstü - over the counter” tabir edilen ve herhangi bir düzenlemeye tâbi olmaksızın serbestçe çalışan bir piyasa. Üstelik her geçen gün daha da serpiliyor, gelişiyor. Önceleri sadece ilk 10’daki hisse senetlerinde borç alınıp, veriliyordu. Özellikle son birkaç ayda değil ilk 20, artık ilk 50’deki hisselerde de borç alıp-verme işlemleri yapılmaya başlandı. Bu piyasa uzun vadeli hisse senedi yatırımcılarına, “ek gelir” yaratıyor. Günün şartlarına, işlemin vadesine ve teminat durumuna göre yıllık bazda yüzde 3-10 arası “ek (faiz) gelir” elde etme şansı var. Bu piyasa aracılığıyla borç alanlar, ya hisse senetlerinin fiyatlarının düşeceği beklentisiyle “açığa satıyorlar”, ya da hisse senedini açığa satarak elde ettikleri YTL’nin faizi ile ÖPSP faizi arasındaki farktan para kazanmaya çalışıyorlar. Bu piyasadaki gelişmeleri yakından izlemekte fayda var. Dönem dönem piyasanın yönü konusunda fikir verebiliyor.Bürokrasi ve aymazlık nedeniyle ÖPSP’yi de Londra’ya kaptırmış durumdayız artık. Yerli aracı kurumlar bile büyük miktarlı işlemlerini Londra’daki aracılar vasıtasıyla yapar hale geldiler. Bu da yerli aracı kurumlar için hem işlem hacmi, hem de komisyon kaybı demek. Londra’daki piyasayı İstanbul’a getirmeye çalışmak yerine biz elimizdekini Londra’ya kaptırırsak, İstanbul nasıl “finans merkezi” olacak?
Bizde değil, merak etmeyin! ABD’den söz ediyorum. Nerden çıktı bu tartışma demeyin. Önceki hafta Reuters’daki bir haberin benzer bir başlığı vardı. Amerikan Merkez Bankası FED mi, Amerika’nın Sermaye Piyasası Kurumu SEC mi yoksa oranın TMSF’si olan FDIC mi sorunlu bankalarla uğraşacak, bunlara “göz, kulak olacak” ve gerektiğinde “el koyacak” FED ve SEC kendilerine gelen raporlardan dolayı detaylı bilgiye sahipler. 2004 yılında aralarında Goldman Sachs, Lehman Brothers, Merrill Lynch ve Morgan Stanley gibi bazı yatırım bankaları yeni bir gözetim altyapısı oluşturmak için ön izleme için seçilmişler. Hatta Bear Stearns de bunların arasındaymış. Bugün gelinen noktada listedekilerden Bear Stearns fiilen “battı” ve Lehman Brothers için değişik söylentiler var. Görünen o ki bu iki ismin yanına başka isimlerde eklenecek. Bu arada ABD’de onlarca küçük-orta ölçekli bankanın son kredi krizi sırasında battığını da hatırlatmakta fayda var.FDIC ise daha önceki krizlerden dolayı çözümleme konusunda tecrübeli. Ancak asıl tartışma bundan sonra nasıl bir izleme düzeninin kurulacağı yönünde. İzleme söz konusu olduğunda da FED ve SEC öne çıkıyor. Paranın başındaki FED’in aynı zamanda izleme yapıyor olmasının bazı sakıncaları olduğu dile getirilirken, güçler ayrılığından dolayı SEC öne çıkıyor. Son kararı Amerikan Senatosu verecek.ABD’ye naçizane bir önerim var. Bizdeki 2001 krizini baştan sona bir analiz etsinler. Görecekler ki bugünlerde onların yaşadıkları, bizim 2001’de yaşadıklarımızın adeta bir “karbon (birebir) kopyası”. (e-postalarda yer alan “cc”, “daktilo çağında” karbon kağıdıyla çoğaltılan kopyadan -carbon copy- geliyor) Mutlaka önemli dersler, ya da en azından ipuçları çıkaracaklardır. Lehman’ı Koreliler’in alacağına dair çıkan haberler, Warren Buffett’ın ABD’nin yarı devlet ev kredisi şirketleri olan Freddie Mac ve Fannie Mae’nin “batmak için çok büyük oldukları” ve devlet tarafından kurtarılmalarını beklediğine dair haberlerle haftayı yükselişle kapatan borsalar, “taşıma suyla” döndürülen değirmenlere seviniyorlar. Kimse yine Buffett’ın, “ABD ekonomisinin 2009 yılına kadar toparlanmasının zor olduğu, önümüzdeki 5 ayın bugünden daha iyi olmayacağına” dair söylediklerini dikkate almıyor. Kısa vadeli böylesi “saman alevi” tarzı yükselişlerle “top çevrilmeye” çalışılıyor. Bankalara kimin el koyacağına karar verildiğinde “balçıkla sıvanmaya çalışılan” güneş, tüm parlaklığıyla ortaya çıkacaktır.
Phelps, petrol, parite... Kim ne derse desin, Pekin 2008’in kahramanı yüzücü Michael Phelps olacak. 23 yaşındaki Phelps Mark Spitz’in 36 yıllık tek olimpiyattaki 7 altın madalya rekorunu kırdı ve artık “tek”. 2 bronz 1 gümüş madalya almış toplam madalya sayısında “36’ncılığı 8 ülke ile paylaşan” 70 milyonluk bir ülkenin vatandaşı olarak ne kadar kıskansam yine de az. (Olimpiyatlarda müthiş müsabakalar olurken, halen daha başlamamış (!) futbol ligi için üç buçuk saatlik TV programının yapıldığı, 18 takımlık “Süper (futbol) Ligimiz” için 100’den fazla yorumcunun olduğu bir ortamda diğer sporlar dalları nasıl öne çıkabilir ki?) Phelps’i tebrik etmekten ve saygı duymaktan başka elden ne gelir ki? Gerçekleşen “mucize” çok büyük bir başarı. Bu mucize krizle boğuşan ABD’liler için de gurur veren bir başarı. Krizle uğraşan sıradan Amerikalılar için bu başarı iyi bir moral olacaktır. Diğer bir moral kaynağı da euro/dolar paritesi. Doların 1.4850’yi bile aşağı kırarak 1.4659’a inmesi yine sıradan ABD’li (ve de bizler) için de “ithal edilen enflasyonun azalması” anlamına geliyor. Moral aşılayan son gelişme ise doların güçlenmesinin sağladığı destekle 111.53 dolara kadar düşen ABD hampetrolü fiyatlarıydı. Petrolde 110 dolar beklentime az kaldı. Phelps ve paritenin de desteğiyle petrolde yeni düşüşler görülecektir. Düşen petrol fiyatları her ne kadar Dow Jones’da (bir zamanlar endekin can kurtarıcısı olan) petrol şirketlerinin hisselerini düşürse de, harcanabilir gelirlerin artacağı beklentisi perakende şirketlerinin hisse senetlerine alım getiriyor. Bu da son günlerde Dow’u yükselten en önemli etken! Bu “gazla” Dow’da 12 bin seviyesinin bile test edilmesi söz konusu. Grafikte yer alan Ekim 2005’te başlayıp ve Haziran 2008’e dek kırılmayan trend daha önceleri destek iken, şimdi direnç haline geldi. Bu trende de baktığımızda 12 binli seviyeler büyük olasılıkla görülecek. Son dönemdeki hızlı hareketlerin ardından bir süredir düzeltme bekliyorum. 12.030 seviyeleri Dow’da, 110 dolar da petrolde “uç noktaları” oluşturacakmış gibi... Düzeltme bu seviyeler görüldükten sonra gelebilir. Belki oralara bile ulaşamayız. M. Phelps’in “teknik analizi” derseniz...Herhangi bir dirençten söz etmeye insan cesaret edemiyor... Phelps ile Jamaikalı Usain Bolt’un bundan sonra “yeni zirveler” yapmaları sanki “sıradan” bir şey olacak! *** Kısaca altın fiyatları 15 Temmuz-15 Ağustos arasında tam bir ay içinde altının onsu 988.75’ten 771.50’ye düştü. 217.25 dolarlık bir düşüş. Bir başka deyişle yüzde 22’lik bir düşüş. Bir ay içinde. Müthiş hızlı bir hareket. Petrolle birlikte küresel enflasyon endişelerini de hafifleten bir düşüş. Teknik olarak 792 dolar önemli bir düzeltme seviyesiydi. Kısa süreliğine de olsa bunun altına inildi, ancak kalınmamış durumda, Temmuz 2005’teki 420 dolar seviyelerinden başlayan yükseliş trendinin kırılmaması için altının önümüzdeki bir ayda 752 doların altında bir günlük kapanış yapmaması gerek. Şimdilik bu trend tutacaktır. Kısa vadeli düzeltmeler olabilir. Ancak trendin aşağı kırılması durumunda ki ben bunu bekliyorum 645-652 dolar aralığına kadar bir düşüş yaşanabilir. Altın da eninde sonunda bir “emtia”. Diğerlerinin makûs talihinden o da kaçamadı!
Emtİa fiyatları birbiri ardına yıkılıyor. 2006 yılında ABD emlâk piyasalarında başlayan durgunluk sonrasında hedge fonlar ve yatırım bankaları yeni bir “varlık sınıfı” olarak emtiaları keşfetti. O günlerde bakır, petrol ve biraz da altın ile başlayan bu spekülasyon daha sonra tüm emtialara sıçradı. Türk kamuoyu pirinç fiyatlarındaki fahiş fiyat artışlarından sonra bu spekülasyondan haberdar oldu. 2007 sonunda ABD’de “patlayan sub-prime” krizi sonrasında gidecek yer bulamayan fonlarında da desteğiyle emtia fiyatlarında art arda rekorlar kırıldı. Ancak bu durum tüm “kürede” ciddi bir enflasyona yol açtı. Merkez bankaları, küresel enflasyonla mücadele adına faiz oranları artırıyor. Faiz artışları bir yandan spekülasyonu sürdürmeyi maliyetli hale getirirken, diğer yandan da fonlar para piyasalarına dönüşü başlattı. Özellikle son bir ayda doların da değer kazanmaya başlamasıyla tüm emtialarda sert satışlar başladı. Bazı emtialardaki düşüş yüzde 40’lara kadar vardı.Başta petrol olmak üzere emtia piyasalarındaki düşüşler enflasyon endişelerini azaltırken harcanabilir gelirin artması, borsalar için iyi haber olarak algılandı. Neredeyse 2008’in başından beri kötü haberlerden bıkan hisse senetleri, bu gelişmeyi coşkuyla karşıladı.Ancak bugünlerde emtia fiyatlarında kısa vadeli “diplere” hayli yaklaştık. Borsalardaki coşkuyu destekleyen emtia fiyatlarındaki düşüşlerin yerini yükseliş yönlü düzeltmeye bırakma ihtimali artıyor! Düzeltme hareketinin en iyi takip edilebileceği emtiaların başında bakır geliyor. Endüstriyel emtiaların başında gelen bakır büyüme senaryonlarının da “vücut bulduğu” bir emtia. Grafikte de görüldüğü üzere 2005 ortalarından bağlayan yükseliş trendi bugünlerde yeniden “test ediliyor”. Bu trendin aşağı kırılması, uzun vadeli yükselişin sona erdiği, ana bir düzeltme dönemine girildiğinin bir işareti olacak. Bugünlerde trend 3.26 $/lb seviyesinden (lb=0.4535 kg) geçiyor. Günlük olarak bu seviyenin altındaki bir kapanış emtialardaki düşüşün devam edeceğini gösterecek. Emtialardaki düşüş hem bizim cari açığımız, enflasyon hedeflerimizin tutturulması konusuna hem de borsaların toparlanmasına yardımcı olacaktır. Yok eğer trend kırılmaz ise son 8-10 aydır yaşanan gerilim bir süre daha devam edecek demektir.
Rusya, Güney Osetya’daki Rusları korumak adına Gürcistan’a girdi ve dünkü haberlere göre de G.Osetya’nın merkezi Tskhinvali’nin kontrolünü ele aldığını açıkladı.Abazalar da Gürcistan’a karşı saldırıya geçmiş durumdalar. Yanı başımızdaki bu savaşın Rusya adına petrol ulaşım yollarını güven altına almak ve ABD’nin Kafkaslar’daki gücünü artırmasını önlemeye yönelik olduğuna dair yorumlar var. Rusya Başkanı Medvedev’in “Kakaslar’daki insanların güvenliği geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de Rusya’nın garantörlüğünde olacaktır” açıklamasıyla olayın Gürcistan’ı da aşarak tüm Kafkaslara yayılma ihtimalini akıllara getiriyor.Yanı başımızdaki savaşa rağmen, Cuma günü petrolün 115 dolara gerilemesi ve doların euro karşısında iki gün içinde 1.55’ten 1.50’ye gerilemesiyle (hangisi sebep, hangisi sonuç bir sonraki yazımda değineceğim) ABD borsaları adeta coştu. Uzun zamandan beri beklenen hızlı ve sert bir yükseliş yaşandı. ABD’de borsa endeksleri yüzde 2.5 civarında yükseldi. Petrol fiyatlarındaki düşüşün enflasyonu gerileteceği sıradan Amerikan vatandaşının harcayabileceği gelirinin artmasıyla resesyon endişelerinin azalacağı beklentisi, bu yükselişin atdındaki en önemli motifti. Ancak önemli bir nokta atlanıyor. “115 dolar indi” diye sevinilen petrol fiyatları aynı seviyeyi Mayıs ayı başında görmüştü. 2 Mayıs Cuma günü Dow Jones Endeksi 13.058 seviyesinden kapanırken, euro/dolar paritesi 1.55 seviyelerindeymiş.Hep atlanılan bir nokta var. Paritede düşüş 1.6039’un görüldüğü 15 Temmuz’dan bu yana ABD petrolündeki de 11 Temmuz’daki 146.8 seviyelerinden geliyor. Bakıldığında 3 haftada paritede yüzde 6.4 (faizlerin yüzde 2-4’lerde olduğu bir dünyada bu kadar kısa sürede önemli bir hareket) ve petrol de yüzde 21.67’lik bir düşüş. Bunlar oldukça sert hareketler! Petrolde benim de beklediğim 90 dolarlara gidilecek diye heyecan artarken düşüş yüzdelerinin büyüklüğü atlanılan noktanın ta kendisi oluyor. Bu nedenle girdiğimiz haftada 110 dolarların görülmesiyle bir düzeltme görebiliriz. Hele ki Kafkaslar’daki savaşın bazı petrol boru hattını tehdit etmeye başlaması petrol fiyatlarında kısa süreli sıçrayışlara yol açarsa... Bu da borsaları üzebilir!Haa bu arada Putin ile Bush, olimpiyatlardaki plaj voleybolu müsabakalarını kol kola izliyorlarsa o başka tabii ki!
AKP davasının sona ermesiyle iç dinamiklerin etkisi azaldı. Yeniden dış piyasalar “oyuna ağırlıklarını” koydular. Siyasi belirsizlik nedeniyle beklenenden daha fazla düşen bizim piyasalar, belirsizliğin ortadan kalkmasıyla, tahminlerde hem daha fazla hem de daha hızlı toparlandı.Bugünlerde bu hızlı yükselişi hazmetme dönemindeyiz. “Kararın” hemen sonrasındaki günde 1.010 puanlık bir “boşluk” oluştu. Karar öncesinde 39.153 ile kapanan İMKB-100 Endeksi, hemen ertesinde en düşük 40.164 puanı gördü. Bu boşluğun yanı sıra 16-17 Temmuz arasında da 36.374 ile 36.991 arasında da 620 puanlık bir boşluk var! Yükseliş “heyecanının” yerini “kâr realizasyonuna” bıraktığı bu günlerde yukarıda belirttiğim boşluklardan en azından ilkinin yakın zamanda kapanma ihtimali hayli yüksek. Daha düşük seviyede olanının kapanabilmesi için, özellikle ABD cephesinden “yeni ve kötü” haberlerin gelmesi lâzım. Şimdilik böyle bir beklenti yok. Ancak hem Dow Jones Endeksi’nin, hem de S&P 500 Endeksi’nin 50 günlük hareketli ortalamalara yaklaşmış olması, yükseliş potansiyelini hayli sınırlayan bir durum. Ekonomi cephesinden henüz elle tutulur, iyi bir haber gelmemişken (FED’in faiz arttırmaması ve doların değer kazanmaya başlaması dışında), borsalarda kalıcı bir toparlanma görme ihtimali düşük. Borsaların yukarı çıkma ihtimalini azaltan bir başka sebep de petrol fiyatları. Evet, petrol fiyatları düşüyor. Bu da enflasyon endişelerini azaltan bir faktör. Ancak düşen petrol fiyatlarının “alt faktörlerinde” ilginç bir durum var. ABD hampetrolü WTI’nın vadeli kontratlarına baktığımızda vadeler arasında bir fark kalmamış durumda. Yani yükseliş veya düşüş beklentisi (contango veya backwardation) ortadan kalkmış durumda. Bu normal bir durum değil! Petrol fiyatlarının düşmesiyle moral bulan borsalar petrolde daha fazla düşüş ihtimalinin azaldığı bu ortamda nasıl yükselebilirler ki? Borsalarda yukarı gitme potansiyeli, petroldeki yükseliş ihtimaline bağlı olarak azalıyor. Önceki gün 1 yıla kadar olan vadelerdeki WTI vadeli kontratları adeta “asker safı” gibi 119.50 seviyelerinden sıraya girmişti. 12 aya kadar uzunan her vade hemen hemen aynı fiyattaydı. Bu durum dün de devam etti. Petrolde “son günlerde çok düştü bir düzeltme gelir” diye düşünenler bir miktar aldılar ve 121 dolarlara gelindi. Bu da borsalardaki moralleri az da olsa bozdu.Bugünkü petrol fiyatlarındaki seyir önemli. Zira haftalık kapanış olacak! 119.50’lerin üzerinde kalınması, hem ABD borsalarının vadeli kontratlarını hem de dolayısıyla bizim piyasalarımızı etkileyecektir. Gri havanın yukarıda belirtmiş olduğum boşluklardan, en azından ilkinin kapanmasında mutlaka bir etkisi olacaktır!(Not: Bugün 8.8.’08. Çinliler için 8 rakamı uğurlu sayılıyor. 8.8.’88 tarihinde de Çin’de benzer bir çılgınlık yaşanmıştı. Bakalım kime uğur getirecek!)