Nihayet dolar/TL’de 2003 zirvesi aşıldı. İki haftadan bu yana; dolar/TL kurlarında 1.75’lerin test edileceğinden söz etmiştim. Hafta başında da 1.7525 seviyesinin tutacağına, ancak üzerinde bir kapanış olması durumundaysa ilk hedefin 1.8350-1.8680 aralığı olduğuna değinmiştim.2001 yılında serbest kur rejimine geçildiğinde görülen 1.77 zirvesinden bu yana süregelen trend 23 Ekim’deki 1.7405, 20 Kasım’daki 1.7490 ile test edilmiş, bugünlerde üçüncü kez test ediliyordu. Kırılmaz diye düşündüğüm bu uzun vadeli trend dün itibariyle kırıldı. Hem de hızlı bir yükseliş hareketiyle!Gerçi yükselişler, ya da yeni zirveler sadece bize has değil. Son 4-5 yılda dünyadaki “kaldıraçlı” işlemler dolar bazlı kredi kullanılarak yapılmıştı. Krizle birlikte kredi sisteminin çalışmıyor olması bunların yenilenmesinde sorunlar çıkardı. Uzatıl(a)mayan kredilerin kapanmasının yarattığı dolar talebinin de etkisiyle değer kazanan dolar, neredeyse tüm gelişmekte olan ülke paralarını art arda “vurdu”. Rus rublesi, Kore wonu, Hindistan rupisi, Meksika pezosu, Macar forinti hep bu dalgadan etkilenerek bir kaç günlük aralarla yeni zirveler gördüler.Tüm merkez bankaları faizleri indirdiğinden ve de gelişmiş ülkelerin faizleri “sıfıra yakınsadıklarından” para birimleri arasında daha önceleri yaşanan faiz rekabeti de ortadan kalkmış durumda. Bugünlerde; ihracata dayalı büyüme modeli benimsemiş gelişmekte olan ülkelere arasındaki “rekabetçi devalüasyonlar dönemi” yaşanıyor. Zaten daralmış olan ihraç pazarlarındaki paylarını koruyabilmek adına üretim üssü konumundaki ülkeler, paralarının değerinin düşmesine izin veriyorlar. Birisi bunu yapınca diğerleri de bunu mecburen takip ediyorlar. Daha önceden bu ülkelerden çıkmamış olanlarda “piyasalardan çıkma” kararı alınca, panik büyüyor. Bir de döviz kurları üzerine “yazılmış olan türev ürünlerde” kritik seviyelere gelindiğinde veya aşıldığında opsiyonlar devreye giriyor ki bunlar da kurlardaki hareketleri hızlandırıyor. Kurlardaki hareketler, ekonomideki kırılganlığı ve hassasiyeti net olarak yansıtıyor. G. Afrika randı ya da Brezilya reali bu fırtınadan hemen hiç etkilenmezken, biz fırtınanın göbeğindeyiz. Bu kriz döneminde en fazla övündüğümüz konu bankacılık sistemimizin 2001 sonrasında rehabilite edilmiş olmasıydı. Peki kurların kritik eşikleri aştıktan sonra hareket hızlanırsa; ki hızlanacak; kur nedeniyle döviz kredilerini ödeyemeyen ya da iflâs eden şirketlerin yarattığı açık pozisyon kimin üzerine yıkılacak ?Evet, doğrusunuz. Dönüp dolaşıp bankacılık sektörüne.1.7525 seviyesinin üzerine geçilmesi birçek tetiğin aynı anda ateşlenmesine yol açabilecek!Bundan sonrası mı? İlk hedef daha önceleri belirttiğim gibi 1.8350-1.8680 aralığı. Sonrasında “ara durak” 1.94, asıl hedef ise 1.97-2.03 aralığı. İnce ayar hedefleri ilerideki günlerde ele alacağım. Bu arada hükümete yerel seçimler çalışmalarında kolay gelsin. Ekonomiyi dert etmesinler! Nasılsa “elle gelen düğün bayram”...
Geçtiğimiz yılın Ağustos ayı ile Ekim arasındaki 76 iş gününde dolar/TL kurları 1.15’ten 1.74’e kadar yükseldi. Oldukça kısa bir zaman diliminde yüzde 52’yi aşan bir yükselişti bu.Ardından 1.50’lere gelinse de son günlerde yeniden 1.70’in üzerine çıkıldı. İlk harekete oranla daha uzun sürede ve yüzde 20’ye yakın oranda, daha “sakin” bir yükseliş yaşandı. Bu yükselişte; Doğu Avrupa para birimleriyle; Kore, Meksika ve Hindistan gibi ülkelerin paralarında “yeni zirvelerin” görülmesi önemli rol oynadı. Bu hareketlerin yanı sıra IMF anlaşmasındaki belirsizlik, seçim ortamından kaynaklanan endişeler de kurların yükselişinde etken oldu. Kritik seviyeye az kaldıAmerikan borsalarında görülen yeni diplerin yarattığı endişe dün akşam Türk piyasaları kapandıktan sonra dolar/TL kurlarını 1.73’ün üzerine kadar taşıdı. Bugün/yarın için kritik soru 1.75 aşılır mı? Euro/dolar paritesinde önemli bir değişiklik olmayacağı varsayımıyla 2001 yılındaki 1.77 zirvesinden bu yana gelen trend çizgisi bugünlerde 1.7525’ten geçiyor. Bu seviyenin aşılması yepyeni bir dönemin kapısını açacaktır.Diğer gelişmekte olan ülkelerin para birimlerindeki hareketler; bu seviyenin “şimdilik” kaydıyla aşılmayacağını gösteriyor. Aksini düşündüren belki de en önemli endikatörler; her ne kadar Türkiye’ye uzak olsalar da Kore wonu ve Hindistan rupisi. ABD ve Avrupa hisse senedi endekslerindeki dramatik denebilecek sert düşüşlere rağmen IMKB’nin düşüşe bu denli direnmesi de dolar/TL’de 1.7525’in aşılmasının zor olabileceği izlenimini uyandırıyor. Ekürilere dikkat!Türkiye’nin “ekürisi” durumundaki Güney Afrika, Brezilya ya da Doğu Avrupa ülkelerinden herhangi birinde bir sorun çıkması ya da bu ülke para birimlerinde yeni zirvelerin görülmesi durumunda (altındaki sert bir düşüş Güney Afrika para birimi rand için olumsuz bir haber olabilir) TL kurlarında da ani bir yükselişi tetikleyebilir. Böylesi bir yükseliş olduğu takdirde ise dolar kuru için ilk hedef seviyesi 1.8350-1.8680 TL aralığı gibi görünüyor.
ABD Hükümeti Citibank’a daha önceleri koymuş olduğu 25 milyar dolarlık “sermaye benzeri” krediyi, bankanın ödenmiş sermayesine eklemeye ve bankadaki payını yüzde 36’ya yükseltmeye karar verdi. Varolan hissedarların paylarını yüzde 74 oranında “sulandıracak” (yani kaybettirecek) olan ve son beş ayda Citibank’ı “kurtarmaya” yönelik yapılan bu üçüncü operasyon işe yarayacak mı? Hiç sanmıyorum!2008 sonu itibarıyla varlık büyüklüğü 1 trilyon 945 milyar doların üzerindeki Citibank için 25 milyar dolar ne ifade eder ki? Zararların bir kısmını karşılamaktan başka?Amerika’da son olarak uygulamaya konan devletin bankalara sermaye koyarak hisse sahibi olma operasyonu da “kadük” kalacağa benzer. Nedenine gelince, ABD hem “özel sektörden” vazgeçemiyor, hem de kamu olmadan bu işin içinden çıkılamayacağını biliyor. Bunların ikisi aynı anda bir arada bulunmaları hayli tehlikeli iki aşırı uç! Doğal olarak bir arada bulunamıyorlar zaten, ancak kriz ortamlarında “mecburen” bir araya geliyorlar.Ancak krizler ne şiş yansın ne de kebab tarzı yöntemlerle çözümlenemiyor. Amerika’daki durum gittikçe “Gordion’un düğümü” haline almaya başladı. Bir İskender gerekiyor artık!Citibank, ardından Bank of Amerika ya da diğerleri... Sermaye koyarak, sorunlu/toksik varlıkları bankaların içinde bırakarak bu iş çözülemeyecek. Şimdi stres test bekleniyor. Stres testin sonucunda ne olacağı kamuya açıklanmış değil! Bir veya birden fazla banka testi geçemezse ne olacak? Testten kalınmasına yol açan toksik varlıklar çıkarılacak mı? Çıkarılacak ve yerine sermaye konacaksa, hangi fiyattan çıkarılacak? Yerine konacak sermayenin kamu/özel (özelden bulunacak fon kaldı mı bu arada?) dağılımı nasıl olacak? Buna kim karar verecek? Gibi o kadar çok soru var ki, işi bu denli çözümsüzlüğe götüren meseleyi Gordion’un düğümü haline getiren de işte bu sorular. Halbu ki Geithner tüm bunları önceden açıklamış, yol planının herkesin güvenini kazanacak şekilde açıklamış, plânına itibar ve kredibilite kazandırmış olsaydı, piyasalar bu denli düşmeyecekti. Aslında yine düşecekti de en azından bu kadar kısa zamanda düşmeyecekti. Geithner, İskender kadar olamadı! Yeni dip bu hafta mı yoksa haftaya kalır mı?Bankacılık ve finansal kriz cephesinde bunlar olurken ABD için bir kötü haber de büyüme tarafından geldi. Amerikan ekonomisi 2008’in son çeyreğinde yüzde 6.2 oranında daralmış. Çok yüksek bir “küçülme” oranı! Hepsi bir araya gelince geçtiğimiz hafta ABD borsa endeksleri yeni diplerini gördü. 2088’in ortasında beri ısrarla belirtmiş olduğum 6.850-7.200 bandına gelindi. Dow Jones 7.033 ile, S&P 500’de 734.52 ile yeni diplerini gördüler. Üstelik hem günlük hem de haftalık bazda kapanışlar dip seviyelerine oldukça yakın gerçekleşti.Bu da belirtmiş olduğum aralığın alt sınırına doğru gelinecek demektir! Bu da Dow Jones’ta 6.850 (+/- 50 puan) seviyesi ile S&P’de 690 (+/- 25 ouan) seviyelerine kadar gelinecek demektir. İMKB ayrışabilecek mi?Bu hafta görülebilir mi? Büyük olasılıkla bu hafta, olmadı önümüzdeki hafta bu seviyelere gelineceğini düşünüyorum. Borsaların yukarı çıkabilmesi için artık önce düşmeleri gerekiyor!. Düşmemek için direnmeleri boşuna. Son 3-4 aylık direnmenin boşuna olduğu görüldü.ABD’deki kapanış tüm borsaları etkileyecektir. Orta Doğu borsalarının hafta sonundaki seyri de buna bir örnek.Grafikten de görüleceği üzere, İMKB; ABD borsalarındaki olumsuz gelişmelerden en az etkilenen borsalardan birisi. Adeta Başbakan’ın “kriz altı ay sürer dediler. 2 ayı geçti, kaldı dört ay. Biraz dayanabilirsek atlatırız, IMF anlaşmasına da gerek kalmaz” şiarını benimsemişcesine direniyor! Daha ne kadar direnebilir? Amerikan borsalarında yeni dipler görülecek olursa bu direnişin çok da uzun süreceğini sanmıyorum. Grafikten de görüleceği üzere eninde sonunda her iki endeks de eninde sonunda “yakınsıyorlar”!“Biz ayrışırız, burası Türkiye, biz başkayız” söylemlerine sakın ola ki fazla itibar etmeyin. Neden mi?Güney Kore ve Hindistan paralarında yeni zirveler görülüyor!Bize ne o “uzak” ülkelerin paralarından demeyin! Bileşik kaplar misali birbirine bağlanmış durumdaki “küresel finansal dünyada” tüm piyasalar birbirini ilgilendiriyor. Tıpkı bizim diğerlerini ilgilendirdiğimiz gibi! G. Kore Won’u uzun bir aradan sonra yeni zirve gördü ki, en ciddi rezerve sahip gelişmekte olan ülkelerden biri. Ha keza en önemli BRIC ülkelerinden Hindistan’ın (BRIC’in I’si) böylesi bir problem yaşaması, “öncü gösterge” niteliğinde.2009 yılında karşılaşacağımız en önemli sorunlardan biri olacak olan “rekabetçi devalüasyonları” çağrıştırması açısından bu iki para birimindeki hareket önemli!Altın fiyatlarındaki düşüşün G. Afrika randını olumsuz etkilemesini ve bunun da dönüp dolaşıp bizi vurabileceğini akılda bulundurmakta fayda var! Geçtiğimiz haftanın ikinci yarısında ve sonuna doğru 1.75’lerin test edilebileceğini belirtmiştim. Ancak 1.72’lere kadar gelindi, 1.75 test edilmedi. Peki bu hafta? Euro bu hafta yükselebilir!ABD borsa endekslerinde yeni diplerin görülmesi doların değerini olumsuz etkileyebilir. Euro/dolar paritesinde 1.3030 ve hatta 1.3360 bile ziyaret edilebilir ki böylesi bir hareket dolar/TL kurlarında 1.75 ihtimalini azaltacak, 1.6820 hatta 1.6650 seviyelerinin görülme ihtimalini arttıracaktır. Yok eğer euro/dolar paritesinde 1.30’lar aşılamaz ise dolar/TL’de yeniden 1.75 seviyesinin test edilme ihtimali artacaktır ki, 2001’den bu yana gelen bu seviye çok önemli. Günlük, hele ki haftalık bazda aşılması 1.80’lerin üzerini gündeme getirecektir. Bu da Türkiye’de bambaşka bir sayfanın açılması demektir. Haftaiçinde buna değinmeye çalışacağım!
Amerikan borsalarında yeni dipler görülüyor. Arkasında yeni Hazine Bakanı Geithner’ın planı gereği yapılacak “stres testi” Citibank gibi bazı bankaların geçemeyeceği endişesi, bunların devletleştirilmesi gibi birçok neden sayılıyor.Piyasa düzeni içinde hemen tüm nedenlerin hareketin boyu ve yönü konusunda ama az ama çok katkıları vardır. Ancak krizin yönetiliş tarzı ve buna bağlı olarak “yatırımcı/topluluk psikolojisi” piyasaların ne tarafa gideceği konusunda belirleyici oluyor. ABD’nin yeni hazine bakanının programını açıklamasından sonra 13 Şubat’taki “ABD piyasaları yeni diplere doğru!” başlıklı yazımda “... ABD’nin yeni hazine bakanı; ” sürpriz etkisini “ kullanamadı. Piyasaları ikna edecek; temeliyle, duvarlarıyla ve de çatısıyla iyi hazırlanmış ve nasıl bir ” bina “ ortaya çıkacağını net olarak anlatabilmiş, hatta ” binanın maketini “ ortaya koyabilmiş olsaydı, piyasalar geleceğe umutla bakabilecekti. Ol(a)madı!Yeni başlangıçla birlikte iyi bir fırsat da kaçtı.Kaçan bu fırsat korkarım yeni dibe doğru yolculuğu başlatmış oldu!” diye yazmıştım.Nitekim gelinen noktada kötü yönetimin bedeli düşen piyasalar ve güven kaybıyla ödeniyor. Bir süre daha da ödenmeye devam edecek gibi görünüyor. ABD halkının önemli kısmının yatırımlarını değerlendirdiği hisse senedi piyasalarındaki düşüşler, hem harcanabilir gelirin düşmesine hem de varolan kredilerin ödenmesinde sorunlara yol açıyor. Bu da dönüp dolaşıp ekonomiyi vuruyor. Yine de piyasaların düşmesinde ve yeni diplerin görülmesinde fayda var. Aksi takdirde ne ABD ne de ona bağlı olarak dünya ekonomisi toparlanamayacak. Neden mi?Geçici ya da arızi çözümlerle piyasaların düşmesi engellenmeye çalışıldı. Başarılı olunabildi mi? Hayır. Sadece krizin maliyet arttı. Üstelik, maliyet gelecek nesillere de aktarıldı ki, onların bunu nasıl ya da ne şekilde ödeyecekleri meçhul. Bugüne dönersek, piyasaları “ayakta tutmaya” çalışmaktansa sorunun kaynağına inilip, bir an evvel hastalıklı kısımlar belirlenmeli ve sistemden çıkartılmalı. ABD bir türlü bunu yapmaya yanaşmıyor. Onlar yapmadıkça, geride kalanlar daha fazla bundan zarar görüyorlar.Yeni diplerin görülmesi tam da bu noktada işe yarıyor. Acı ilacın içilmesini “kolaylaştırıyor”. Hem hükümet adına, hem de ABD halkı adına... Bir tür “ölümü görüp, sıtmaya razı olma” durumu yani... İşlerin iyice sarpa sarmasıyla, daha kötü ne olabilirki noktasına gelindiğinde artık radikal kararlar alınabilecek zemin hazır demektir. Ancak o noktadan sonra kesin bir tedaviden söz etmek mümkün.O noktaya bir an evvel gelinebilmesi içinde piyasaların yeni dip görmesi gerkiyordu. Uzun zamandan bu yana Dow Jones için 6.850-7200 arası bir hedef vermiştim. Bu bandın içine girdik. Artık acı ilaç içilecek zamana yaklaşılıyor. Acı ilaç mı ne? ABD’de dev bankaların devletleştirilmesi... Neden acı ilaç olduğuna da bir başka yazıda değineceğim.
Gelişmekte olan ülkeler yine birbiri üzerine devrildiler. Doğu Avrupa ülkeleri not düşürülmesi tehditi ile, Rusya ve bizim de dahil olduğumuz diğer ülkeler de bunları takip ederek gerildiler. Ruble, koruna, zloty ve forintte dolar karşısında “yeni zirveler” görürlürken, borsalarda ciddi satışlar görüldü. Düşüşlerde; önceki gün doğu Avrupa ülkelerine en büyük krediyi Avusturya bankalarının açtığı ve AB bölgesinin bu nedenle yeni sorunlar yaşayabileceğinin de etkisi oldu. Avusturya; Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde; başta konut finansmanı olmak üzere, önemli krediler sağlamış durumda. Son krizle bu ülkelerde hem konut piyasası, hem de reel sektörün başı belâya girdi. Bu durum; dönüp dolaşıp Avusturya bankalarını dolayısıyla da euroyu vuruyor!Yine de en büyük etki, bir günlük tatil sonrasında açılan ABD piyasalarındaki satışlara aitti. ABD borsalarının vadeli kontratlarındaki hızlı düşüşler bizim piyasalarımızı da bozdu. Gelelim bundan sonrasına; yani “haplara”...ABD borsalarında “yeni dibin” görülmesi Mart başından önce olacak gibi. Dow Jones’ta uzun zamandan beri sözünü ettiğim 6,850-7,200 bandına çok az kaldı. Ha keza S&P 500’de de 700 seviyesine...Paritedeki gerilim piyasalardaki sorunları neredeyse birebir yansıtıyor. Doların bu kadar hızlı değer kazanması için sağlam sebepler olmasa da; euro bölgesinden gelen haberler, doların öne çıkmasına neden oluyor. Bu seferki harekette de mesele doların gücü değil, euronun zaafiyeti. Teknik olarak paritede Salı günü kritik destekler kırıldı. 1.2680’in altına inilmesi; önce 1.2440 ardından da bir önceki dip olan 1.2330 seviyelerini resmin içine sokacaktır. Sonrasında ise 1.2175 ve hatta 1.20 psikolojik seviyeye doğru bir hareket olabilir. Bu seviyeler bu hafta olmasa da önümüzdeki hafta gündeme gelebilir.Dolar/TL kurlarında da diğer gelişmekte olan ülkelerde yaşananların etkisiyle dün 1.6750’nin üzerine çıkıldı. Bu seviye bir süredir “korunuyordu” ancak kapanış bazında da aşıldı. Doğu Avrupa paralarına; rand ve realin, hatta Kore wonunun da eşlik etmesiyle TL kurlarındaki baskı da arttı. Kritik desteğin aşılması 1.75’lere kadar yaşanabilecek bir yükselişin “önünü açmış” oldu! Bono cephesi aslında en “sakin” olan piyasa. Yarın yapılacak PPK’dan çıkacak “indirim(!)” kararı bekleniyor. Bono pozisyonu taşıyanlar 50 mi, yoksa 100 baz puan mı indirim geleceğini tartışıyorlar. Bence 50 baz puan ihtimali yüksek. Ancak kurların 1.75’lere doğru yükselmesi durumunda; değil 100, 50 baz puanlık bir indirim bile hayal olabilir.PPK’nın faiz indirimi de tehlikeye girerse; gösterge bononun bileşik faizleri yüzde 15.85’e hatta bu seviyenin aşılması durumunda 16.50’ye kadar çıkabilir. Bunun üzerindeyse asıl hedef 17.50-17.80 bölgesi.Altın; bu kargaşadan en fazla faydalanan oldu. Bu yazı yazıldığı sıralarda 974 dolara kadar çıkan altın yeni zirve görecek şekilde 1.055’e doğru hareketine devam ediyor. Borsalardaki yeni dip; altında yeni zirve anlamına gelecektir.
787 milyar dolarlık “Birinci Obama Paketi” içinde “yerli malı yurdun malı, her Amerikalı onu kullanmalı” maddesiyle Kongre’den geçti. Yeni başkanın Salı günü “ilk paketini” onaylaması bekleniyor.Diğer yandan ABD’nin yeni Hazine Bakanı Geithner; Roma’daki G-7/G-8 maliye bakanları toplantısında; “Bütün ülkelerin açık ticaret ve yatırım politikalarını desteklemesiyle ekonomik büyüme zenginlik yaratılabilir” diyor. Diğer yandan da 1929 krizi sonrasındakine benzer “korumacılığı” özendiren “Amerikan malı alın!” diyen bir yasa çıkarıyor!Sizce de yaman bir çelişki değil mi? Yoksa 41 yaşındaki yeni Hazine Bakanı’nın “gençliğine” mi versek bu “çifte standardı”? Hafta sonu G-7’nin maliye bakanları ve politika yapıcılarının toplantısında yine “klâsik” kriz söylemleriyle döviz kurlarındaki volatileden dem vuruldu. Toplantıların en dikkati çeken yanı Tim Geithner’in “sosyeteye tanıştırılması” olsa gerek... Bir de IMF Başkanı Strauss-Kahn’nın “cömertçe” sağladığı kaynaktan dolayı Japonya’ya teşekkürü...Krizin tam “gözünden” gelen Geithner’ın; dört gözle beklenen planı “planımsı” çıkınca, hele bir de bunu bir gün gecikmeyle açıklayınca, piyasalar memnuniyetsizliklerini satışla gösterdi. G-7 toplantılarının yeni “assolisti” kendi ülkesinde piyasaları toparlayamamışken, G-7 de ne yapabilir ki?ABD’de bankaları devletleştirmekten başka çare kalmıyor!Yeni, yine bir paket çıkıyor, borsalara ve özellikle de bankacılığa satış geliyor. Her paket “Godot” gibi beklenirken; işin enteresanı her seferinde “Godot gelmesine” rağmen, bankacılık sektörü toparlanamıyor. Bankalar toparlanmayınca, reel sektör ve tüketiciler iyiden iyiye paralize oluyor. Para verilerek sorun çözülemiyor. Zira para verilerek 2001’de Greenspan’in yaptığı gibi sorun ancak “ötelenebiliyor”. Bu seferki sorunun çözümü için sadece para vermek yetmeyecek. Yeni plânımsıda “çöpçü banka” fikrinden de vazgeçildikten sonra, finansal sistemdeki güvenin yeniden tesisi için zor durumdakilerin “devletleştirilmesinden” başka bir seçenek kalmıyor! Geithner; aktif büyüklüğü 100 milyar dolardan fazla olan bankaları “stres” testine tâbi tutacak. Geçenler için sorun yok. Ya geçemeyenler? Onlar ne olacak? Özel sektörün sermayesi de krizde eridiğinden ve bu kadar çabadan sonra büyük isimler “batırılamayacağından” dolayı iş dönüp dolaşıp devlete gelecek. Bu haftanın olmasa bile önümüzdeki birkaç ayın en çok tartışılacak sorunlarının başında; tüm dünyaya özelleştirmeyi “satan” serbest ekonominin kâbesi ABD’deki devletleştirmeler gelecek. Korumacılık silahına sarılan Amerika’da bankalardan sonra sıra otomotivcilere de gelir mi? Merak ediyorum. *** ABD piyasalarında kritik kapanış G-7 toplantısından hemen önce; Cuma günü Dow Jones Endeksi 20 Kasım’dan bu yana en düşük günlük kapanışını yaptı. Daha da önemlisi krizdeki en düşük haftalık kapanış gerçekleşti!Daha “harbi endeks” olan S&P’de durum biraz daha iyi, destek noktaları şimdilik çalışıyor! Bugün ABD piyasaları tatil. Tatil bu haftanın görece olarak sakin geçmesine yardımcı olabilir. Düşüşlere diğer piyasalardan daha “dirençli” davranan İMKB’de bu tatil fırsatını haftaya yükselişle başlamak için bir fırsat olarak değerlendirebilir. Haftanın ilk iki gününde 25.900 seviyelerine kadar bir toparlanma izleyebiliriz. Ancak sonrasında “yeni dip yolculuğuna” başlamış olan ABD piyasaları yeniden öne çıkacaktır. Eğer bu haftayı da geçtiğimiz Cuma günkü kapanışın altında kapatacak olursak, Dow Jones’taki 6.850-7.200 “hedefi” Mart’ın ilk haftalarına kadar olan süre içinde görülebilir.Dolar/euro paritesinde bu hafta içinde 1.2760’ın hele ki 1.2650’nin altına inilmesi durumunda, borsalar cephesindeki aşağı yönlü hareketler daha belirgin hale gelebilir.
Yeni ABD Hazine Bakanı Geithner’in “planımsı” birşey açıkladı. İçeriği dinleyen hiç kimseyi tatmin etmediğinden dolayı da piyasalara faydadan çok zarar getirdi.Herşeyden önce kendisi; Bank of America, Washington Mutual, Merrill Lynch, Wells Fargo birleşmelerinde cephe gerisinde bu işleri “pişiren” kişilerden biri olarak krizin tam göbeğindeydi. Bu kadar zamandır bu işin içinde birisi olarak “paketimsi” şey bir gün gecikmeli olarak açıklaması kredibilite kaybettirdi. Üstelik “plânımsının” detaylarının net olmaması, daha önceki planlardan farklı pek de fazla bir şey söylemiyor olması piyasaları mutsuz etti. 100 milyardan daha fazla aktif büyüklüğü olan bankalardaki “stres test” nasıl yapılacaktı? Bu testin sonucunda toksik varlıkları hangi “Süpürücü” (rallide dökülenleri toplayan araç) temizleyecekti? Para vermenin çözüm olmadığı bir kez daha anlaşıldı. Para vermek çözüm olsaydı Amerikan bankaları 793 milyar doları (Bloomberg) Fed’de park etmiş olmazlardı! Yeni plandaki belki de tek fark; 4 harfli kısaltmaların yerini bu kez 3 harfli bir kısaltmanın alması gibi görünüyor. 1 trilyon dolarlık özel sektörle birlikte alınacak sorunlu varlıklarla ilgili işler Financial Stability Trust (FST) adlı yeni bir yapı ile yürütülecekmiş! Özel sektör; fiyatını bilmediği bir malı alır mı? Hele hele ucunda çok cazip bir kâr yoksa, hayır! Bu arada özel sektörde bu işe yatıracak ne kadar sermaye kaldığı da ayrı bir tartışma konusu. Özetle; Geithner “sürpriz etkisini” kullanamadı. Piyasaları ikna edecek; temeliyle, duvarlarıyla ve de çatısıyla iyi hazırlanmış ve nasıl bir “bina” ortaya çıkacağını net olarak anlatabilmiş, hatta “binanın maketini” ortaya koyabilmiş olsaydı, piyasalar geleceğe umutla bakabilecekti. Ol(a)madı! Yeni başlangıçla birlikte iyi bir fırsat da kaçtı.Kaçan bu fırsat korkarım yeni dibe doğru yolculuğu başlatmış oldu!Haftanın başında; paket beklentisiyle daha olumlu bir seyir bekliyordum. Ancak paket “paketimsi” olunca (senatodan geçse de farketmeyecek!) Şubat’ın ilk haftasında bahsettiğim Dow Jones’taki 7.940 seviyesi yeniden önemli hale geldi. Dün bu seviyenin oldukça altına; 7.723’e kadar inildi. Bu yazı yazıldığı sırada 7.830’a kadar bir toparlanma olmuştu. Eğer dünkü ve de bugünkü kapanışlar 7.940’ın altında kalır ise ABD piyasalarında yeni dip seviyeleri görülecektir. Hedef; daha önceleri bir çok kez dile getirmiş olduğum 6.850-7.200 seviyeleri. Bu seviyenin S&P 500’deki karşılığı 700 seviyesine denk geliyor. Dow Jones’taki 7.940’a benzer, dolar/euro paritesinde 1.2750 seviyesi önemli. Bu seviyenin, özellikle de 1.2660 seviyesinin aşağı kırılması, ABD piyasalarında yeni diplerin görülmesi ihtimalini arttıracaktır. IMF anlaşmasındaki belirsizliklere rağmen direnen bizim piyasalar bu resimden mutlaka olumsuz etkilenecektir. Ancak ABD piyasalarında yeni dip görülmesi bizde de görüleceği anlamına henüz gelmiyor. En azından cent bazında...IMF anlaşmasının yapılmayacağının ortaya çıkması durumu bu yorum için geçerli değil...
Tüm dünya piyasaları nefesini tuttu ve ABD’de açıklanacak kurtarma paketinin ayrıntılarını bekliyor. Ancak yeni planda 827 milyar dolarlık “yeni paradan” başka birşey yok gibi. “Kötü banka” fikrinden de uzaklaşıldığı söyleniyor. Sırf bu sebepten dolayı bile Birinci Obama Paketi için aşırı iyimser olmayınYeni başkan Obama “Birinci Obama Paketi’ni” açıklayacak. Hazine Bakanı Geithner da bu paketin bankacılık ve finans sektöründe nasıl uygulanacağı ilgili detayları verecek.Paketin dedikoduları, kendisinden daha fazla gürültü ve heyecan yarattı. Cuma günü tüm borsalar yüzde 2-4 arasında yükselirken, ABD’deki bankacılık sektör endeksi yüzde 12’den fazla arttı. 1974’ten bu yana en düşük tarım dışı istihdam verisinin geldiği bir günde görüldü bu performans. Herkes olumlu haberleri satın almaya, kayıplarını hafifletmeye çalışıyor. Peki Obama/Geithner’in açıklayacakları planda daha önce söylenmemiş ya da yapılmamış ne olabilecek? 827 milyar dolarlık “yeni paradan” başka pek fazla bir şey yok gibi. Üstelik hafta sonu gelen bilgiler; “çöplük banka (bad bank)” fikrinden uzaklaşıldığı yönünde. Yine Bush dönemindeki gibi bankacılık sektörünün kurtarılmasın devam edilecek; bir miktarda öğrenci/kredi kartı/motgage kredilerine uzanan; FED’in daha fazla “toksik varlık” alacağı bir yöntem uygulanacak gibi. “Çöplük Banka” fikrinden vazgeçilip yine var olan kurumları koruyup, kollamaya yönelik bir strateji izlenmesi; sorunu kökten çözmek yerine zamana bırakılması demek. Kontrol yine Obama’da olmayacak bu durumda. Çözüm de... Sırf bu sebepten dolayı bile “Birinci Obama Paketi” için gereğinden fazla iyimser olmayın! Neden mi? Sorunun buralara kadar gelmesine neden olan tüm finansal kurumların başındakiler aynı görevlerini sürdürecek ve bunun için de vergi mükelleflerinin paraları kullanılacak... “Çöplük Banka” fikrine geri dönülür; iyi banka/kötü banka ayrımı net olarak ortaya konur ve şimdiye kadar işini iyi yapmamış olanlar sistemden dışlanır ise “İkinci Obama Paketi’ne” ihtiyaç olmadan ağır aksak bir toparlanma dönemine girilir. Yok eğer ABD’de yeni bir şey söylenmemiş ise piyasalardaki hayal kırıklığı yeni dip görülecek denli büyük olacaktır. İMKB’de yükseliş sürecek mi?Üstelik Obama’nın kredibilitesi de ciddi olarak zarar görecektir. Bu bilindiğinden dolayı en azından piyasalarda “olumlu” algılanabilecek bazı önlemler açıklanacaktır. Cuma günkü hareketler ve kapanışlar da bunu fiyatlıyordu. Hem ABD borsaları hem de İMKB kısa vadeli düşüş trendlerini yukarı yönde kırdılar ve bu seviyelerden kapandılar. Kapanış seviyeleri teknik açıdan önemliydi. Görünen o ki; bu ivme piyasaları bir miktar daha yükseltecektir. İMKB 27.360-27.727 arasındaki “boşluğu” kapatacak bir yükseliş görebiliriz. Böylesi bir hareketin bugün gerçekleşmesi durumunda; paketten beklenenlerin çıkmaması durumunda son iki-üç gündeki hızlı hareketin bir düzeltmesi gelebilir. Birinci Obama Paketi’nden İngiliz Başbakanı Brown’un açıkladığı gibi beklentilerinde üzerinde iyi şeyler çıkar ve İMKB bundan sonra yükselecek olursa, yükseliş hareketi 28.900’a kadar bile devam edebilir. Yok eğer “İkinci Obama Paketine” ihtiyaç olacağı ihtimali ortaya çıkacak olursa, benim “yeni dip” beklentim yeniden gündeme gelecektir. DOLARDA 1.6475’E DİKKAT!Paketin içeriğini bekler iken bir gözünüz de dolar/euro paritesinde olsun. 1.30’un üzeri ve özellikle de 1.3070’in üzerinde çıkılması ve bu seviyenin üzerinde kalınması durumunda borsaların toparlanması, piyasaların yumuşaması devam edebilir. Doların değer kaybı, diğer gelişmekte olan ülke paralarında olduğu gibi TL’nin de değer kazanmasına yardımcı oluyor, kurlardan kaynaklanan gerilimi azaltıyor. Paritenin 1.30’un üzerine çıkması ve bu seviyenin üzerinde kalınması durumunda dolar/TL kurlarında 1.60 ve hatta 1. 5930 seviyeleri ziyaret edilebilir. Hareketin hızlı olması durumundaysa 1.5810 seviyeleri dahi test edilebilir, ancak altına inilmesi ilk aşamada zor olacaktır. Paketten nelerin çıkacağı, bizim kurlarımızı bile etkileyecek. Açıklanacak paketin, “ikincisini (ya da üçüncüsünü) gerektirmesi” durumunda piyasalar yeniden gerilecek, kurlarda da bu gerilimin etkisi mutlaka olacaktır. Daha önceki haftalarda 1.6650 seviyelerindeki kritik eşik bu hafta içinde 1.6475’e inmiş durumda. Bu seviyenin üzerine çıkılmış ise “güzel günler” için bir süre daha beklenecek demektir.