ABD Hükümeti Citibank’a daha önceleri koymuş olduğu 25 milyar dolarlık “sermaye benzeri” krediyi, bankanın ödenmiş sermayesine eklemeye ve bankadaki payını yüzde 36’ya yükseltmeye karar verdi. Varolan hissedarların paylarını yüzde 74 oranında “sulandıracak” (yani kaybettirecek) olan ve son beş ayda Citibank’ı “kurtarmaya” yönelik yapılan bu üçüncü operasyon işe yarayacak mı?
Hiç sanmıyorum!
2008 sonu itibarıyla varlık büyüklüğü 1 trilyon 945 milyar doların üzerindeki Citibank için 25 milyar dolar ne ifade eder ki? Zararların bir kısmını karşılamaktan başka?
Amerika’da son olarak uygulamaya konan devletin bankalara sermaye koyarak hisse sahibi olma operasyonu da “kadük” kalacağa benzer. Nedenine gelince, ABD hem “özel sektörden” vazgeçemiyor, hem de kamu olmadan bu işin içinden çıkılamayacağını biliyor. Bunların ikisi aynı anda bir arada bulunmaları hayli tehlikeli iki aşırı uç! Doğal olarak bir arada bulunamıyorlar zaten, ancak kriz ortamlarında “mecburen” bir araya geliyorlar.
Ancak krizler ne şiş yansın ne de kebab tarzı yöntemlerle çözümlenemiyor. Amerika’daki durum gittikçe “Gordion’un düğümü” haline almaya başladı. Bir İskender gerekiyor artık!
Citibank, ardından Bank of Amerika ya da diğerleri... Sermaye koyarak, sorunlu/toksik varlıkları bankaların içinde bırakarak bu iş çözülemeyecek. Şimdi stres test bekleniyor. Stres testin sonucunda ne olacağı kamuya açıklanmış değil! Bir veya birden fazla banka testi geçemezse ne olacak?
Testten kalınmasına yol açan toksik varlıklar çıkarılacak mı? Çıkarılacak ve yerine sermaye konacaksa, hangi fiyattan çıkarılacak? Yerine konacak sermayenin kamu/özel (özelden bulunacak fon kaldı mı bu arada?) dağılımı nasıl olacak?
Buna kim karar verecek?
Gibi o kadar çok soru var ki, işi bu denli çözümsüzlüğe götüren meseleyi Gordion’un düğümü haline getiren de işte bu sorular. Halbu ki Geithner tüm bunları önceden açıklamış, yol planının herkesin güvenini kazanacak şekilde açıklamış, plânına itibar ve kredibilite kazandırmış olsaydı, piyasalar bu denli düşmeyecekti. Aslında yine düşecekti de en azından bu kadar kısa zamanda düşmeyecekti.
Geithner, İskender kadar olamadı! Yeni dip bu hafta mı yoksa haftaya kalır mı?
Bankacılık ve finansal kriz cephesinde bunlar olurken ABD için bir kötü haber de büyüme tarafından geldi. Amerikan ekonomisi 2008’in son çeyreğinde yüzde 6.2 oranında daralmış. Çok yüksek bir “küçülme” oranı!
Hepsi bir araya gelince geçtiğimiz hafta ABD borsa endeksleri yeni diplerini gördü. 2088’in ortasında beri ısrarla belirtmiş olduğum 6.850-7.200 bandına gelindi. Dow Jones 7.033 ile, S&P 500’de 734.52 ile yeni diplerini gördüler. Üstelik hem günlük hem de haftalık bazda kapanışlar dip seviyelerine oldukça yakın gerçekleşti.
Bu da belirtmiş olduğum aralığın alt sınırına doğru gelinecek demektir! Bu da Dow Jones’ta 6.850 (+/- 50 puan) seviyesi ile S&P’de 690 (+/- 25 ouan) seviyelerine kadar gelinecek demektir.
İMKB ayrışabilecek mi?
Bu hafta görülebilir mi? Büyük olasılıkla bu hafta, olmadı önümüzdeki hafta bu seviyelere gelineceğini düşünüyorum. Borsaların yukarı çıkabilmesi için artık önce düşmeleri gerekiyor!. Düşmemek için direnmeleri boşuna. Son 3-4 aylık direnmenin boşuna olduğu görüldü.
ABD’deki kapanış tüm borsaları etkileyecektir. Orta Doğu borsalarının hafta sonundaki seyri de buna bir örnek.
Grafikten de görüleceği üzere, İMKB; ABD borsalarındaki olumsuz gelişmelerden en az etkilenen borsalardan birisi. Adeta Başbakan’ın “kriz altı ay sürer dediler. 2 ayı geçti, kaldı dört ay. Biraz dayanabilirsek atlatırız, IMF anlaşmasına da gerek kalmaz” şiarını benimsemişcesine direniyor! Daha ne kadar direnebilir? Amerikan borsalarında yeni dipler görülecek olursa bu direnişin çok da uzun süreceğini sanmıyorum. Grafikten de görüleceği üzere eninde sonunda her iki endeks de eninde sonunda “yakınsıyorlar”!
“Biz ayrışırız, burası Türkiye, biz başkayız” söylemlerine sakın ola ki fazla itibar etmeyin. Neden mi?
Güney Kore ve Hindistan paralarında yeni zirveler görülüyor!
Bize ne o “uzak” ülkelerin paralarından demeyin! Bileşik kaplar misali birbirine bağlanmış durumdaki “küresel finansal dünyada” tüm piyasalar birbirini ilgilendiriyor. Tıpkı bizim diğerlerini ilgilendirdiğimiz gibi! G. Kore Won’u uzun bir aradan sonra yeni zirve gördü ki, en ciddi rezerve sahip gelişmekte olan ülkelerden biri. Ha keza en önemli BRIC ülkelerinden Hindistan’ın (BRIC’in I’si) böylesi bir problem yaşaması, “öncü gösterge” niteliğinde.
2009 yılında karşılaşacağımız en önemli sorunlardan biri olacak olan “rekabetçi devalüasyonları” çağrıştırması açısından bu iki para birimindeki hareket önemli!
Altın fiyatlarındaki düşüşün G. Afrika randını olumsuz etkilemesini ve bunun da dönüp dolaşıp bizi vurabileceğini akılda bulundurmakta fayda var! Geçtiğimiz haftanın ikinci yarısında ve sonuna doğru 1.75’lerin test edilebileceğini belirtmiştim. Ancak 1.72’lere kadar gelindi, 1.75 test edilmedi. Peki bu hafta?
Euro bu hafta yükselebilir!
ABD borsa endekslerinde yeni diplerin görülmesi doların değerini olumsuz etkileyebilir. Euro/dolar paritesinde 1.3030 ve hatta 1.3360 bile ziyaret edilebilir ki böylesi bir hareket dolar/TL kurlarında 1.75 ihtimalini azaltacak, 1.6820 hatta 1.6650 seviyelerinin görülme ihtimalini arttıracaktır. Yok eğer euro/dolar paritesinde 1.30’lar aşılamaz ise dolar/TL’de yeniden 1.75 seviyesinin test edilme ihtimali artacaktır ki, 2001’den bu yana gelen bu seviye çok önemli. Günlük, hele ki haftalık bazda aşılması 1.80’lerin üzerini gündeme getirecektir. Bu da Türkiye’de bambaşka bir sayfanın açılması demektir.
Haftaiçinde buna değinmeye çalışacağım!
Borsalarda yeni dipler görülecek mi?
Haberin Devamı