Şampiy10
Magazin
Gündem

Mevduat faizi tezgah altında yüzde 12’ye çıktı

Bankaların yılsonu bilançolarını büyütmek için mevduat kapma yarışı yine alevlendi. Ortalama yüzde 9 civarında olan 1-3 ay vadeli mevduata tezgah altında yüzde 12 faiz veren banka var. Merkez Bankası’nın likiditeyi kısıcı önlemleri sonrasında bono faizlerinin yüzde 11’e çıkması da mevduat faizindeki yükselişi destekliyor.

Her yıl sonu mevduat faizinde yaşanan geleneksel yükseliş bu yıl farklı bir boyut kazandı. Yıllık bilançolarını büyütmek isteyen bankaların mevduat kapma yarışı, bono faizlerinde yaşanan yükselişle daha da hızlandı. Özellikle 1 ve 3 aylık mevduata tabela faizinin 2-4 puan üzerinde faiz veren bankalar var. 3 aylık mevduat için bankalar yüzde 8.25-9 civarında resmi faiz verirken bu oran tezgahaltında şu günlerde yüzde 11-12’lere çıkmış durumda.

Merkez Bankası’nın Türk Lirası’ndaki likiditeyi kısmaya yönelik peşpeşe aldığı önlemler sonrasında bono faizlerinin yüzde 11’lere çıkması mevduat faizlerindeki yükselişi destekliyor. Mevduat müşterisini kaybetmek istemeyen bankaların resmi faiz oranlarında da önümüzdeki günlerde artışa gitmesi kaçınılmaz.

Hem bono faizindeki tırmanış hem de yılsonu bilanço döneminin yaklaşıyor olmasından şu aşamada en kârlı çıkan mevduat yatırımcısı. 100 bin TL’lik tasarrufunu mevduatta değerlendiren bir yatırımcı tezgahaltında ekstra 3 puanla 3 ayda net 576 milyon TL fazla getiri elde etme şansını yakaladı.

Fitch’in geçen hafta açıkladığı not kararı da piyasaya sızdırıldı

Kredi derecelendirme kuruluşları yine gündemin en tepesine oturdu. Bu ay bazı müşterilerine “Fransa’nın notu düştü” mesajı gönderen ancak 2 saat sonra “yanlışlık” yaptıklarını açıklayan Standard and Poor’s’a (S&P) tepkiler sürüyor. S&P bu skandaldan 1 hafta sonra Brezilya’nın kredi notunu BBB-’ye yükselttiğini duyurdu. Oysa Brezilya’nın notu zaten bu seviyedeydi. Geçen hafta kredi notu düşürülen Macaristan, Moody’s’in bu kararını da “Finansal saldırı” olarak nitelendirdi.

Bir diğer kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in de Türkiye’nin kredi notunun görünümünü artan enflasyon ve cari açığı neden göstererek pozitiften durağa indirmesi eleştiri oklarının kendisine çevrilmesine neden oldu. Çok sayıda piyasa oyuncusunun yanında bazı bakanlardan Fitch’in kararına yönelik sert tepkiler geldi.

Eleştirilerin ortak paydasında “Avrupa’daki borç krizi girdabına giren ülkelerin Türkiye’den yüksek kredi notuna sahip olmaları” bulunuyor. Ancak kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye yönelik son yıllarda aldıkları her türlü karar başka bir tartışma daha yaratıyor. Kararların neredeyse tamamı açıklamadan önce piyasalara sızdırılıyor. Geçen hafta da bu skandallara bir yenisi daha eklendi. Fitch’in görünüm değişikliği, açıklamadan birkaç gün önce bazı piyasa oyuncuları tarafından öğrenildi. S&P’nin Eylül ayında yerel para cinsinden kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmasından önce günlerce not artışı olacağı basına yansıdı.

Akgiray: İnceleme sürüyor

Fitch’in açıklaması gelmeden 1 gün önce Kuveyt Türk’ün sukuk ihracı için düzenlenen basın toplantısında Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray ile karşılaştım ve kendisine S&P’nin not kararı ile ilgili başlatılan soruşturmanın ne aşamada olduğunu sordum. Akgiray şu yanıtı verdi: “İncelemeler sürüyor.”

Bu yanıt sonrasında “Bir karar çıkacağı konusunda çok umutlu değilim” deyince SPK Başkanı, “Eleştirileri yapanlar bu incelemelerin başlatıldığını ve bir sonuca ulaşmadan kapandığını sanıyor. Bunlar çok basit olaylar değil. Derin incelemeler gerektiriyor. Kısa zamanda çözülmesi ve bir sonuca ulaşılmasını beklemek çok doğru değil. İncelemeler geniş çaplı yürütüldüğü için zaman alıyor. Eğer bir ihlal varsa bunu gözler önüne serip, yaptırım uygulamak benzer hataların tekrarlanmasını önleyecektir. Umarım bir suistimal yoktur ama varsa da bunun üzerine gideceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” dedi.

İncelemeler sadece kredi derecelendirme kuruluşlarına yönelik yapılmıyor. Çünkü kredi derecelendirme kuruluşları aldıkları kararları kamuoyuna duyurmadan önce ilgili devlet kurumlarıyla da paylaşıyor.

Dolayısıyla “sızıntının” kredi derecelendirme kuruluşlarından mı yoksa Ankara bürokrasisinden mi olduğu bu incelemeler sonucunda ortaya çıkacak.

Kurtlar puslu havayı sever!

Piyasalardaki karışıklık sürüyor. İMKB geçen hafta 50 binin puanın da altını gördü. Türk Lirası en fazla değer kaybeden para birimlerinden biri durumunda. Her ne kadar “karamsar” bir görüntü olsa da yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisi azalmış değil. Yabancılar Türk hisse senetlerinde yaşanan sert düşüşü alım fırsatı olarak görüyor. CIVETS olarak bilinen Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır, Türkiye ve Güney Afrika ülkeleri büyük ekonomilerin daralma yaşadığı bir ortamda yabancıların gözdesi olmaya devam ediyor. Mısır’da yaşanan olaylar bu ülkeye yönelik alınacak riskleri sınırlarken, Türkiye, Güney Afrika ve Endonezya gelecek vaadeden ülkeler olarak gösteriliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İngiltere ziyareti sonrasında konuşan CIVETS fonunu kuran HSBC’den Philip Poole, düşük borçluluk oranına sahip gelişmekte olan ülkelerin cazibe merkezi olmaya devam edeceğini söylüyor. Türkiye’nin en önemli farkı ise 30 yaşın altındaki ortalama nüfus, düşük kamu-hanehalkı borçluluk oranı, çok yönlü ve gelecek vaadeden ekonomik yapısı.

Yazının devamı...

Afrika’nın ilk Türk bankası haftaya faaliyete geçiyor

Afrika kıtası Türk şirketleri için yeni cazibe merkezi durumunda. Bu yıl içinde Koç Holding’in sahibi olduğu Arçelik, Afrikalı Defy’i satın alarak bölgeye adım atan ilk büyük Türk şirketi oldu. Koç Holding’in ardından TAV Havalimanları Holding de Afrika’da yeni fırsatlar yakalamak için düğmeye bastı. TAV, Kenya ve Güney Afrika’da yeni yatırımlar için harekete geçti. Temmuz ayında Orta Afrika ülkesi Kenya’nın başkenti Nairobi’ye giden TAV CEO’su Sani Şener, Nairobi’de havalimanı işletmek için teklif vermeyi planladıklarını açıklamıştı. Bu yatırımların ardından sıra Türk bankalarına geldi. Afrika ülkelerinden Mali ve Benin’de banka kurmak için lisans başvurusunda bulunan Bank Asya, sürpriz yaparak başka bir ülkede faaliyete geçmek üzere. Bank Asya’nın önümüzdeki hafta faaliyete başlaması beklenen ülke Moritanya. Bank Asya ile İslam Kalkınma Bankası’nın (IDB) ortaklığı ile kurulan Islamic Bank of Mauritania (BIM), ülkenin 9’uncu bankası olacak. 3.5 milyon nüfusa sahip Moritanya’da şimdiye kadar 3 yabancı banka faaliyet gösteriyordu. 22 milyon dolar sermayesi bulunan Islamic Bank of Mauritania’nın yüzde 60’ı İslam Kalkınma Bankası’na yüzde 40’ı ise Bank Asya’ya ait.

Özellikle Maghreb ve Batı Afrika’da İslamı bankacılığa yeni bir soluk getirmesi beklenen BIM’in büyüme potansiyeli yüksek ve ülke ekonomisine katma değer sağlayacak yatırımları desteklemesi hedefleniyor.

Bank Asya’nın Afrika’daki yatırımlarının yanında Hindistan’da temsilcilik Erbil’de ise şube açma planı var.

Bu yılki halka arzlar hayal kırıklığı yarattı

İMKB ve SPK’nın önderliğinde hayata geçirilen halka arz seferberliği çok sayıda şirketi borsayla tanıştırdı. Uluslararası piyasalarda yaşanan dalgalanmaların etkisiyle özellikle yılın ikinci yarısından itibaren halka arzla frene bastı. Ancak halka arzlar önümüzdeki günlerde yeniden canlanacak. Gentra Lojistik ve A.V.O.D Gıda’nın halka arzlarına sayılı günler kaldı. Fakat bu yıl borsada işlem görmeye başlayan şirketlerin hisse performanslarına bakıldığında yatırımcıların büyük hayal kırıklığına uğradıkları anlaşılıyor.

Yılbaşından bu yana 23 tane halka arz yapıldı ve şirketler toplam 812.4 milyon dolarlık kaynak sağladı. Bu halka arzlar arasında yatırımcısına para kazandıran hisse sayısı ise sadece 7. Dün itibarıyla hisse fiyatı halka arz fiyatının üzerinde olan şirketler şunlar: Saray Matbaacılık, Euro Kapital Yatırım Ortaklığı, Mataş Matbaacılık, İnfo Yatırım, Ericom, Hateks Tekstil ve Kron Telekom. Borsanın yeni şirketlerinin arzından hisse alan ve bu hisseleri hala tutan bazı yatırımcıların kayıpları yüzde 55’lere ulaşmış durumda. Halka arzlarda fiyatın “doğru” belirlenmesi hem şirketlerin prestiji hem de yatırımcıların borsa ile barışması anlamında hayati öneme sahip.

Yazının devamı...

Bulgaristan’a en büyük yatırımı yaptı ama 1 yıllık vize alamadı

Türkiye’nin en büyük bankalarından İş Bankası, geçtiğimiz günlerde yurtdışındaki 16’ncı şubesini Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da hizmete açtı. Bu yatırım, İş Bankası’nın Bulgaristan’daki ilk yatırımı değil. İş Bankası Grubu şirketlerinden Trakya Cam, 2004 yılında ülkenin en büyük yatırımına imza attı. Bugüne kadar Bulgaristan’a 400 milyon dolar yatırım yapan Trakya Cam, 450 milyon dolarlık ek yatırım için kolları sıvadı. 1 milyar dolara ulaşacak yatırımla çok sayıda kişiyi de istihdam olanağı sağlıyor İş Bankası. Gel gör ki bu kadar yatırıma rağmen Bulgaristan, vize konusunda İş Bankası yöneticilerine olması gereken kolaylığı sağlamıyor.

Sofya’daki şube açılışı için Bulgaristan’a giderken İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince de vize konusunda isyanını dile getirdi. Bulgaristan tarihinde en büyük yabancı sermaye yatırımına imza attıklarını hatırlatan Özince, “Başvuru yaparken 1 yıllık vize istedim. Ama 5 aylık vize verdiler. Biz bu ülkeye milyonlarca dolar yatırım yaptık. Ek yatırımlar da yolda. Biz Bulgaristan için bu kadar önemli işlere imza atıyoruz, karşılığı bu olmamalı” dedi.

Bu konuşmanın ardından İş Bankası Kurumsal İletişim Müdürü Suat Sözen’den basın mensupları için de Bulgaristan vizesinin çok zor alındığını öğrendik.

Dünya genelinde milyonlarca kişinin işsiz kaldığı, dev ekonomilerin büyüyemediği bir dönemde doğrudan yabancı sermayeye daha fazla hürmet gösterilmesi gerekiyor.



Akbank, Hollanda ve Almanya iştiraklerini neden birleştirdi?

Akbank, Eylül ayında Hollanda ve Almanya’daki iştiraklerini birleştirme kararı aldı. Birleşmeyle Hollanda’da kurulu Akbank N.V., Almanya’daki Akbank AG’nin çatısı altına girecek. Bu birleşmenin altında yatan neden yılbaşında Hollanda Merkez Bankası’nın (DNB) Türk bankalarına karşı getirdiği ağır sermaye yeterlilik zorunluluğu. Sadece Türk bankalarına yönelik getirilen bu uygulama sonrasında DNB’nin katı tavrının değişmesi için Devlet Bakanı Ali Babacan, dönemin Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin devreye girmişti. Tüm görüşmelere rağmen Hollanda’nın geri adım atmaması, Türk bankalarını farklı arayışlara yöneltti. Akbank da Hollanda’daki iştirakini Almanya’daki iştirakine devrederek getirilen ağır sermaye yeterlilik kriterini aşmayı başardı. Hollanda’da faaliyet gösteren diğer Türk bankalarının da sorunu aşmak için benzer yöntemlere başvurması kaçınılmaz gözüküyor.



İş Bankası isyanda yaralanan 70 Libyalı’yı tedavi ettirdi

Libya’da Kaddafi’nin ölümü ile sonuçlanan isyanda binlerce insan hayatını kaybetti. Yaşanan şiddetli çatışmalarda yaralanan Libyalıların bir kısmı Türkiye’de tedavi gördü. Ekim ayı sonunda Libya’daki çatışmalarda yaralanan 100’ün üstünde hasta tedavi için Ankara’ya getirildi. İş Bankası’nın istiraklerinden biri olan Ankara’daki Bayındır Hastanesi’nde de 70 Libyalı tedavi edildi. 10 yıldır İş Bankası çatısı altında faaliyet gösteren Bayındır Hastanesi, geçtiğimiz aylarda İstanbul İçerenköy’deki İsviçre Hastanesi’ni satın alarak yenilediği 118 yataklı hastaneyi hizmete açmıştı. Bünyesinde Bayındır Hastaneleri’ni bulunduran Bayek’in İstanbul’daki yatırımları bununla sınırlı değil. Bayek’in 1 yıl önce Levent’te satın aldığı klinik, 2 ameliyathae ve 10 yataklı Bayek Tıp Merkezi de faaliyetine devam ediyor.



A&T Bank’taki hisselerin satışında geri adım yok

14 Şubat’ta A&T Bank’taki yüzde 20.6’lık hissesini 85.2 milyon TL’ye satacağını açıklayan İş Bankası, oldukça şansız bir süreç geçirdi. Çünkü hisse satış kararından 1 hafta sonra ülkede isyan başladı. Oysa İş Bankası, satış işlemini 2011’in ilk yarısında tamamlamak istiyordu. Temmuz ayına gelindiğinde TMSF Libya’nın eski adı Arap Türk Bankası olan A&T Bank’taki yüzde 62.37 oranındaki hissesine el koydu. Libya’da mualiflerin zaferi ile sonuçlanan isyan sonrasında TMSF, bankadaki hisseleri yeniden Libyan Foreign Bank’a devredecek. A&T Bank’taki hisselerin satışından vazgeçip vazgeçmedikleri konusunda İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince şu yanıtı verdi: “A&T Bank’taki hisselerin satış konusunda biraz şanssızlık yaşadık. İş tam sonuçlanacakken isyan başladı. Ama İş Bankası olarak buradaki hisselerimizi satma konusunda kararlıyız. Geçen süreçte yaşananlar bizim bu kararımızda bir değişikliğe neden olmadı.”

Yazının devamı...

Futbolcuya yatırım yapan fon kuran Araplar Türkiye’de ‘genç yetenek’ avına çıkıyor

Global ekonomik krizden çıkmak için çok sayıda ülkenin faiz oranlarını tarihi dip seviyelere çekmesi yatırımcıların alternatif alanlara yönelmesine neden oluyor. Dünyanın en popüler sporu olan ve yıllık 200 milyar dolarlık bir endüstriyi ifade eden futbol da yatırımcıların yeni cazibe merkezi. Körfez’in zengin işadamları son yıllarda futbola yaptıkları yatırımla öne çıkıyor. Manchester City, Paris St. Germain, Munich 1860 ve FC Malaga gibi Avrupa’nın önde gelen kulüplerinin sahipleri artık Arap yatırımcılar. Katar devlet fonu Qatar Investment Authority’nin de Manchester United’ı almak istediği konuşuluyor.

Bu tür yatırımlar büyük finansman gerektiriyor. Daha küçük tutarlarla oluşturulan fonların yeni hedefi ise gelecek vaadeden futbolcular. Avrupa’nın önce gelen kulüpleri ve Türkiye’de ise ilk kez Beşiktaş’la kamuoyunun tanıdığı fonlar futbolcuların ekonomik hakları satın alıyor. Bu sayede futbol kulüpleri kalite futbolcuları kadrolarına katarken fonlar transfer dönemlerinde çok sayıda yatırım aracından daha fazla getiri elde etme şansına sahip oluyor.

Dünyanın en pahalı futbolcusu Cristiano Ronaldo’ya yaptıkları yatırımla tanınan Jersey merkezli Quality Sports Investments Ltd ve Londra merkezli Doyen Capital Partners LLP futbolculara yatırım yapan en ünlü fonlar. Şimdi bunlara bir rakip de Körfez’den geliyor. Dubai merkezli United Investment Bank, genç yeteneklere yatırım yapacak en az 200 milyon dolar büyüklüğünde bir fon kurdu. Dubai’de bankaların üst yönetiminde görev alan çok sayıda bankacıdan biri olan Murat Alabaş, United Investment Bank’ın yönetiminde danışman olarak çalışıyor. Fonun futbola ne şekilde yatırım yapacağını sorduğum Alabaş, şu yanıtı verdi: “Fonumuzun 3 çeşit yatırım sınıfı var. İlki futbolcuların ticari hakları, diğeri futbol kulüpleri ve spor şirketleri, üçüncüsü ise maç organizasyonları-pazarlama-medya hakları.” United Investment Bank, bu 3 yatırım sınıfı içerisinde yüzde 80 gibi büyük dilimi futbolculara ayıracak.

Alabaş, futbolcu alımlarında en büyük pay yüzde 45 ile Güney Amerika’ya (Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay) ayrılmış durumda. Futbolcu alımında Avrupa’nın oranı yüzde 35. Avrupa’da izlenecek ülkeler ise Portekiz, Hollanda ve Fransa. United Investment Bank, haklarını aldığı futbolcuları ise İspanya, İngiltere, İtalya, Almanya, Rusya, Türkiye, Japonya, Güney Kore, Çin ve Körfez ülkelerinde pazarlayacak.

“Türkiye’de gelecek vaaden futbolculara yatırım yapmayacak mısınız?” şeklindeki soruyu ise Murat Alabaş, “Genç ve yetenekli futbolculara her zaman şans var” şeklinde yanıtladı.

Gulf Finance House (GFH), Remzi Gür ile birlikte Adabank’ı satın almıştı. BDDK, Lübnanlı Bank Audi’ye bankacılık lisansı vermişti. Qatar National Bank da Denizbank’a talip olduğunu açıklamıştı. Körfez’in Türk bankacılık sektörüne artan ilgisi futbol dahil çok sayıda sektöre yayılarak devam edeceğe benziyor.

Doha Bank 2012’ye kadar Türkiye’de banka alacak

2008 yılında Tekstilbank’a talip olan ancak daha sonra teklif vermekten vazgeçen Doha Bank’ın Türkiye aşkı yeniden alevlendi. Katar’ın en büyük beşinci bankası olan Doha Bank’ın CEO’su Raghavan Seetharaman, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir toplantıda, Türkiye ile yakından ilgilendiklerini söyledi. Seetharaman, “Gelişmekte olan ülkelerde 2012 sonuna kadar bir satın alma yapmak istiyoruz. Bu ülke Türkiye olabilir, başka bir gelişmekte olan ülke olabilir” dedi.

Konuştuğum üst düzey bir bankacı, gelişmekte olan ülkeler arasında Türk bankacılık sektörünün şu anda 1 numara olduğunu belirterek, “Bölgenin diğer bankaları gibi Doha Bank’ın Türkiye’ye olan ilgisi var. Doha Bank, büyük ihtimalle Türkiye’de orta ölçekli bir banka satın alabilir. Körfez’deki rekabet şimdi Türkiye’de yaşanmaya başlanacak gibi” yorumunu yaptı.

T-Bank’ta çoğunluk BankMed’e geçiyor

2007 yılında MNG Bank’ı alarak adını Turkland Bank (T-Bank) alarak değiştiren Lübnanlı Hariri ailesi bankanın ortaklık yapısında değişikliğe gidiyor. BankMed ve Arab Bank, T-Bank’ta yüzde 50’şer hisseye sahip bulunuyor. Bankanın Mayıs ayı sonunda yapılan Olağanüstü Genel Kurul toplantısında sermaye artırımı kararı alınmıştı. Sermaye artırımına BankMed hissesi oranında katılmayı kabul ederken T-Bank’ın diğer hissedarı olan Arab Bank ise hissesine isabet eden kısımla ilgili rüçhan hakkını kullanmama kararı aldı. Yani sermaye artırımı sonrasında BankMed, T-Bank’ta çoğunluk hisseye sahip olacak. BankMed’in tamamı Hariri Ailesi’ne ait bulunurken, T-Bank’ın diğer ortağı Arab Bank ’ta da Hariri Ailesi, yüzde 14’ü aşan payları ile büyük yatırımcılar arasında. Yani sermaye artırımı sonrasında T-Bank’ın sahiplik yapısında bir değişim olmayacak.

Yazının devamı...

Bilgin’den HSBC’ye fiyat eleştirisi

BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, geçen hafta Denizbank’a talip olduğu yazılan HSBC’yi arayıp “Rakam telaffuz etmeyin” uyarısında bulundu. Ancak HSBC’nin Denizbank’la ilgilendiği yönündeki Reuters kaynaklı haberde, hiçbir banka yetkilisi satış rakamından söz etmiyordu.

Belçika-Fransa ortaklığı Dexia’nin sermaye ihtiyacı nedeniyle Türkiye’deki iştiraki Denizbank’ı satışa çıkarması ‘talipli’ konusunda haber bombardımanı yaşanmasına neden oldu. İlk olarak Rus Sberbank’ın adı geçti. Ardından Qatar National Bank ‘resmen’ ilgisini açıkladı. İtalyan Intesa ise dedikoduları yalanladı: “Denizbank ile ilgilenmiyoruz.” Denizbank’la ilgilenen bankalar listesine Birleşik Arap Emirlikleri’nden Mashreq ve Avrupa’nın en büyük bankası HSBC katıldı. Hergün yeni bir bankanın Denizbank’a talip olduğu haberleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin’in de gündemine oturdu. Bilgin, “Satış aşamasındaki bankalara talip olduğunu bildiğimiz bankaların, ortada hiçbir şey yokken, ilgili kurumlarla irtibat sağlanmamışken açıklama yapmaları hoş karşılanmaz. Hele halka açık bankalarla ilgili olarak fiyat, rakam telaffuz etmeleri kabul edilemez” açıklamasını yaptı. Gelen bilgilere göre, Tevfik Bilgin bu açıklamanın ardından özellikle fiyat telafuzu konusunda HSBC dahil ilgili tarafları aramış. Ancak burada gözden kaçan bir nokta var. Fiyat telafuz edilen haber, Qatar National Bank’ın Denizbank’a talip olduğu haberiydi. Hatta bu haberde, fiyatı Qatar National Bank yetkilileri söylememiş, bankacıların tahmini olarak yazılmıştı. Yani HSBC, Bilgin’i kızdıran “rakam telafuzu” konusunda masum.

Peki kelimelerini özenle seçen Bilgin neden böyle bir açıklama yaptı? İlk akla gelen Başkan’ın haberler konusunda yanlış bilgilendirilmiş olması ihtimali. Bir başka olasılık ise Bilgin, bundan sonraki açıklamaların daha dikkatli yapılması konusunda şimdiden taliplileri uyardı.

Denizbank’ın satışı Eurobank Tekfen’e ilgiyi azaltır mı?

Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz nedeniyle EFG Eurobank, Temmuz ayında yüzde 70 hissesine sahip olduğu Eurobank Tekfen’i satış vitrinine koymuştu. Geçen süreçte Denizbank da satışa çıkarıldı. Kulislerde Denizbank’ın satışa çıkarılmasının Eurobank Tekfen’in içinde bulunduğu süreci olumsuz etkileyebileceği konuşuluyor. Ancak konuyla ilgili olarak konuştuğum üst düzey bir Eurobank Tekfen yetkilisi, böyle bir durumun söz konusu olmadığı vurguladı ve şunları söyledi: “Bir kere Eurobank Tekfen ile Denizbank büyüklük olarak biribirinden çok farklı. Denizbank’ın 550’nin üzerinde şubesi bulunuyor. Eurobank Tekfen’in ise 59 şubesi var. Dolayısıyla tezgahta iki farklı ürün yer alıyor. Türk bankacılık sektörünün sağlam yapısı ve özkaynak karlılığı yabancılar için her zaman cazibe merkezi. Dolayısıyla Eurobank Tekfen’deki yüzde 70’lik hissenin satışında bir gecikme olmasını beklemiyorum.”

Türk bankacılık sektörünün ‘düşman çatlatan’ durumunun yanında dünya piyasalarındaki çalkantı da bankaların satış süreci için oldukça önemli.

Şok’u alan gizemli fonun da arkasından Ülker Grubu çıktı

Migros’un sahibi olduğu Şok Marketleri’nin yüzde 99.60’ının Ülker Grubu’na satışı için 7 Haziran’da hisse devir sözleşmesi imzalanmıştı. Hisse devirleri ise 25 Ağustos’ta tamamlanmıştı. Şok’un yüzde 39’u Gözde Girişim’e, yüzde 10’u da Bizim Toptan’a devredildi. Ülker’in sahibi olduğu bu 2 şirketin dışında Şok’un yaklaşık yüzde 50 hissesi Hollanda merkezli fon Turkish Retail Investment B.V’nin oldu. Turkish Retail Investment’ın ortaklarının kimler olduğu konusunda bugüne kadar net bir açıklama yapılmadı. Ancak ulaştığımız belgeler, Hollanda’daki “gizemli” fonun ortakları arasında yine Ülker Grubu’nun olduğunu gösteriyor.

Turkish Retail Investment’ın 2 ortağı bulunuyor: United Impex BV ve Basic Commodities BV. United Impex BV ve Basic Commodities BV, Yıldız Holding iştiraki olup, esasen Holdingin yurtdışı iştiraklerinin idaresi alanında faaliyet gösteriyor.

Yazının devamı...

Galatasaray 96 milyon TL’lik ikincil halka arz yaptı!

Tüm dünya piyasalarının gözü kulağı Avrupa’daki borç krizinde. AB liderleri şimdiye kadar çok sayıda toplantı yapsa da, somut bir karar almayı başaramadı. Umutlar Çarşamba günkü toplantıda. Piyasalarda gözler dışarıdayken içeride hisse bazında ilginç gelişmeler yaşanıyor. Son dönemin en dikkat çeken hisselerinden biri Dexia’nın satış vitrinine koyduğu Denizbank. Her gün yeni bir talip çıkıyor. Şimdiye kadar adı geçen bankalar, Rus Sberbank, HSBC, Qatar National Bank, Birleşik Arap Emirlikleri’nin en büyük özel bankası Mashreq.

Dikkat çeken bir diğer hisse ise Galatasaray. Yeşil sahalarda gösterdiği performans ile şimdiye kadar taraftarlarını çok mutlu edemeyen Galatasaray, son 2 ayda borsada resmen ikincil halka arz gerçekleştirdi. Eylül ayında Galatasaray Sportif’in yüzde 20.3’ünü borsada satışı için Merkezi Kayıt Kuruluşu’na (MKK) kaydettiren Galatasaray Spor Kulübü, hisse satışına devam ediyor. Kulüp Ağustos ayı sonundan bu yana yaklaşık 385 bin 46 adet hisseyi İMKB’de sattı. Satış sonrasında kulübün Galatasaray Sportif’teki payı yüzde 82.45 seviyelerinden yüzde 70’e gerilemiş durumda. Hisse satışından 2 ayda kulübün kasasına 96 milyon 350 bin TL girdi.

Ancak hisse satışlarıyla ilgili yatırımcıların kafasında bazı soru işaretleri bulunuyor. Bu soruların başında yapılan bu hisseleri kimin aldığı yer alıyor. Çünkü Galatasa-

ray’ın sattığı hisseleri İnan Kıraç’ın Başkanı olduğu Galatasaray Eğitim Vakfı’nın aldığı konuşuluyor. Eğer bu iddialar doğruysa, Eğitim Vakfı’nın Galatasaray Sportif’teki payı yüzde 5’in üzerine çıktı ve kamuoyuna açıklama yapılması gerekiyor. 19 Ekim’de yapılan genel kurulun ‘Hazirun Cetveli’nde de Galatasaray Eğitim Vakfı’ndan her hangi bir temsilcinin katılımının olmadığı görülüyor.



Eximbank eurobond ihracı için yurtdışında

Türkiye İhracat Kredi Bankası (Eximbank), Ağustos ayında tahvil ihracı için Sermaye Piyasası Kurulu’na başvurmuştu. Eximbank yaklaşık 500 milyon dolar tutarında tahvil ihraç etmeyi hedeflediğini açıklamıştı. Tahvil ihracı için geri sayım başladı. Dolar cinsi ihraç edilecek tahvillerin tanıtımı için Eximbank, bu hafta içerisinde hem İngiltere hem de ABD’de yabancı yatırımcılarla bir-araya gelecek. Eximbank’ın görüşeceği bankalar arasında Barclays, Citigroup, Commerzbank AG ve ING Groep NV bulunuyor.

İhraç edilecek tahvillerin, uluslararası piyasalarda, halka arz edilmeksizin nitelikli yatırımcılara satılması planlanıyor. Avrupa’daki borç krizine yönelik Çarşamba günü yapılacak toplantıda somut kararların alınması Eximbank’ın yapacağı tahvil ihracında elini daha da güçlendirecektir.

Bu arada Ata Yatırım’ın yıllardır başarıyla yürüttüğü Türk hisse senetleri konferansı bu yıl 14-15 Kasım tarihlerinde New York’ta yapılacak. 7’ncisi yapılacak konferansta yabancı yatırımcılara İMKB’de yatırım fırsatları anlatılacak. Toplantılara hisseleri İMKB’de işlem gören 10 farklı sektörden 12 şirketin üst düzey yöneticileri de katılacak.



Ak Yatırım’a dünyanın kapılarını açacak anlaşma

Kriz sonrasında yıldızı yükselen Türkiye’ye yabancı ilgisi her geçen gün artıyor. Şirket satın almak isteyen yabancılar kadar portföy yatırımı için fırsat kollayanlar da var. Geçen hafta Ak Yatırım bu açıdan SunGard Global Network (SGN) ile çok önemli bir anlaşmaya imza attı. Bu anlaşma sayesinde Ak Yatırım, SGN’nin dev iletişim ağına katılacak. Ak Yatırım, SGN ile dünya genelinde 2 bin varlık yönetimi ve 500 aracı kuruma ulaşıp Türkiye’ye yatırım çekmeye çalışacak.

Yazının devamı...

Hindistan-İran hattında Halkbank devre dışı mı kalacak?

Cumartesi günü VATAN’ın manşetinde çok önemli bir haber vardı. Haberde Türkiye’nin İran karşıtı ittifakta yer alması için ABD tarafından Ankara’ya özel bir ekip gönderdiği bilgisi yer alıyordu. Çünkü ABD, Washington’daki Suudi elçisine suikast planlamakla suçlanan İran’a bedel ödetmek istiyordu. ABD’li bu özel timin Ankara’nın yanı sıra Moskova’ya ve Avrupa başkentlerine gideceği ifade edildi. ABD’li ekibin ziyareti ilk bakışta her ne kadar siyasi olarak gözükse de bunun bir de “bankacılık” kısmı var. Bize gelen bilgilere göre, Hindistan’ın İran’a yaptığı petrol ödemelerini Halkbank üzerinden gerçekleştirmesi Ankara’daki kritik toplantıda gündeme gelmiş. Hindistan-İran-Türkiye arasındaki anlaşmayı kısaca hatırlatayım: Hindistan, İran’dan yaptığı petrol ithalatının bedelini ödemek için transfer yapacak banka bulmakta zorlanıyordu. Çünkü bankalar İran’a ekonomik yaptırım uygulayan ABD’nin ‘kara listesi’ne girmek istemiyor. İran’dan yıllık 12 milyar dolarlık petrol ithal eden Hindistan geçtiğimiz aylarda ödeme konusundaki sıkıntısı Halkbank aracılığıyla çözdü. Hindistan, yaklaşık 5 milyar dolarlık ödemeyi Halkbank’ın sayesinde İran’a yaptı. Halkbank’ın İran’a yapılan para transferine aracılık etmesi ABD’yi rahatsız etmişe benziyor. Halkbank yetkilileri yapılan işlemin uluslararası yasalar çerçevesinde yapıldığını açıklasa da ABD, İran için çemberi daraltmak konusunda kararlı. Öyle ki Ankara’ya gelen ABD ekibinin bir sonraki durağının Moskova olması oldukça dikkat çekici.

Söylenenler Hindistan’ın İran’a ödemelerini Halkbank üzerinden yapmaya devam etmek istediği yönünde. Ancak ABD’nin artan baskıları Hindistan’ın B Planı’nı hazırlamasına mecbur etti. Halkbank’ın devredışı kalması halinde Hindistan, İran’a yapacağı ödemeler için rotayı Rus bankalarına çevirmeyi planlıyor. Bu nedenle ABD ekibi, Moskova’daki görüşmelerde Hindistan’ın B Planı’nı da devre dışı bırakmak isteyecektir.





Bankacılık kulislerinde son günlerin en çok konuşulan iki bankası hiç şüphesiz Finansbank ve Denizbank. Fransa-Belçika ortaklı Dexia’nın içinde bulunduğu durum nedeniyle Denizbank’ı satışa çıkarması “Kim alacak?” dedikodularını alevlendirdi. Sberbank, Standard Chartered, Intesa muhtemel talipliler arasında gösterildi. Bu bankalar arasında sadece Intesa iddiaları yalanladı. NBG’nin peşpeşe reddettiği bir diğer iddia ise HSBC’nin Finansbank’a talip olduğu yönünde. Bu iki bankaların ortaklık yapısının ne şekilde değişeceği ya da değişmeyeceğini zaman gösterecek olsa da Finansbank gündemdeki yerini koruyacağa benziyor. Çünkü Finansbank geçen hafta , Finans Emeklilik ve Hayat’ı satışa çıkardığını duyurdu. Sigorta sektörünün yoğun yabancı ilgili altında olması nedeniyle Finanbank’ın Finans Emeklilik ve Hayat için müşteri bulmakta zorlanmayacağı düşünülüyor. Ancak muhtemel alıcı Finansbank’ın dağıtım ağını kullanmaya devam etmek isteyecektir. Geçtiğimiz aylarda Axa’nın Denizbank ile yaptığı anlaşma, dağıtım ağının sigorta devleri için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.





Geçen hafta Orta Vadeli Program’ın açıklandığı basın toplantısında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, iç tasarruf miktarının artırılması için bireysel emeklilik fonlarına yönelik adımlar atılıp atılamayacağına ilişkin soruya, “Bireysel emeklilikle ilgili konulara bakıyoruz. Bireysel emeklilik sistemi (BES) nasıl geliştirilebilir? Nasıl daha cazip hale getirilebilir? Bu üzerinde çalıştığımız konulardan bir tanesi” yanıtını verdi. Bu açıklamanın hemen ardından üst düzey bir sektör temsilcisini aradım. Babacan’ın açıklamalarını aktardığım yetkili ilk anda şaka yaptığımı sandı ve şöyle devam etti: “Biz yıllardır bireysel emeklilik sisteminin geliştirilmesi için Ankara’dan destek bekliyoruz. Taleplerimizi birçok kez Hazine’ye aktardık. Ama şimdiye kadar pek bir ilerleme sağlanamadı. İnşallah sektörü daha da ileri taşıyacak adımlar atılır. Sayın Bakan’ın üzerinde çalıştığımız konulardan kastı, vergi avantajının genişletilmesi olabilir. Çok kısa sürede sektör çok önemli büyüklüklere ulaştı. Atılacak adımlar sektörü daha da büyütür.”

Sektör temsilcileri, vergi avantajının genişletilmesinin yanısıra altın ve kıymetli maden fonlarının ihracı konusunda da SPK’dan yeşil ışık bekliyor.

Yazının devamı...

Hazine çekildi, kısa vadeli bono piyasası bankalara kaldı

Hazine’nin borçlanma vadesini uzatma stratejisi bankalara yaramış durumda. 2010’da 5 kez 6 ay vadeli bono ihraç eden Hazine, bu yıl sadece 1 tane 6 aylık bono sattı. Bu yılki en kısa vadeli borçlanma14 aylık. Kısa vadeli bonoların en önemli müşterisi ise yatırım fonları. B tipi likit fonlar, portföylerinin büyük bölümünü kısa vadeli bonolardan oluşturuyor. Hazine’nin kısa vadeli bono piyasasındaki etkisinin azalması, yatırım fonlarının banka bonoları ve şirketlerin finansman bonolarına hucüm etmesine neden oldu. Ancak yatırım fonları finansman bonolarından çok banka bonolarını tercih ediyor. Hazine’nin arzını azalttığı bir ortamda bankalar rahatlıkla “müşterisi hazır” kısa vadeli kaynak sağlar duruma geldi.

Öyleki yılbaşından bu yana 6.3 milyar dolarlık banka bonosu ihraç edildi.

Merkez Bankası’nın geçen hafta aldığı kararlar da tahvil piyasası için hayati öneme sahip. 3 yıldan uzun vadeli mevduatlarda zorunlu karşılık oranı yüzde 13’ten yüzde 5’e, 3 yıla kadar olanlarda yüzde 13’ten yüzde 8’e, 1 yıla kadar olan vadelerde yüzde 13’ten yüzde 11’e çekildi.

Uzun vadeyi özendirmek amacıyla alınan bu kararlar, bankaları 2-3 yıl vadeli tahvil ihracı için cesaretlendirdi. Mevduatta ortalama vadenin 6 aydan kısa olduğu bir ortamda bankalar hem ucuza hem de daha uzun vadeli borçlanma imkanına kavuşacak. Yılsonuna kadar birkaç banka 2 yıl vadeli tahvil ihracı için atağa kalkabilir. Fakat bu tür uzun vadeli tahvil ihraçları banka bonolarında olduğu gibi milyar TL’lik büyüklüklere ulaşması şu aşamada zor gözüküyor. Bankalar “deneme” olarak görecekleri uzun vadeli tahvil ihraçlarının büyüklüğü 200-300 milyon TL’nin üzerine çıkması beklenmemeli.

Uzun vadeli banka tahvillerinin ihraçlarında 2012 yılı patlama yılı olabilir. Bankaların Hazine’ye oranla 1-2 puandaha yüksek faiz vermeleri yıllık getirilerin tek haneye indiği bir ortamda yatırımcıların dikkatini çekecektir.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından S&P’nin Türkiye’nin yerel para cinsinden notunu “yatırım yapılabilir” seviyeye yükseltmesi, uzun vadeli TL cinsi banka tahvillerine yabancı ilgisini artırması bekleniyor.
Güçlü mali yapıları nedeniyle yabancı bankaların radarından çıkmayan Türk bankaları, çıkaracakları uzun vadeli tahvillerle yabancı yatırımcıların da radarına girecek gibi...


GE Capital, Garanti’de kalan hisselerini satmadı

Borsanın en fazla işlem gören hisselerinden biri olan Garanti Bankası ile ilgili her satış haberi hisselerde fiyat hareketini etkiliyor. Borsa kulislerinde, İMKB’de geçtiğimiz aylarda yaşanan düşüşlerde GE Capital’in Garanti Bankası’nda kalan hisselerini sattığı konuşuluyordu. GE Capital, Mayıs ayında 52.5 milyon Garanti hissesini satmak için Merkezi Kayıt Kuruluşu’na (MKK) başvurmuştu.

Geçen hafta Garanti Yatırım ile ABD’li Cerberus arasında imzalanan işbirliği anlaşmasının imza töreninde GE Türkiye CEO’su Kürşat Özkan’la karşılaştım. Özkan, “Garanti Bankası’nda kalan hisselerinizi sattınız mı?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Hayır, satmadık. Eğer satarsak bunu kamuoyuyla paylaşırız.” Bu yanıtın üzerine Özkan’a, “Ama payınız yüzde 5’in altında. Açıklama zorunluluğunuz yok” dedim. Bunun üzerine Özkan, “Evet payımız yüzde 5’in altında ama biz açıklama yapacağız” dedi.

Garanti Bankası’ndaki hisselerini İspanyol BBVA’ya satan GE Capital’ın hâlâ bankada yüzde 2.25 payı bulunuyor.
GE Capital’in Türkiye’ye yönelik yeni yatırımlarıyla ilgili olarak ise Kürşat Özkan şu bilgiyi verdi: “Şu aşamada aktif olarak görüşmeler yaptığımız bir yatırım planımız bulunmuyor. GE Capital’ın Türkiye’ye ilgisi hep var. Bölgenin en çekici ekonomilerinden biri durumunda Türkiye.”


Şirket avcısı olan Paul Doany’den yeni bir yatırım

Haziran ayında Türk Telekom’dan ayrılan eski CEO Paul Doany, TIMAR Ventures adında girişim sermayesi fonuyla her geçen gün yeni bir yatırıma imza atıyor. Türkiye’nin ilk kurumsal girişim sermayesi fonu olan Golden Horn’un kurucusu ve Genel Müdürü olan Mehtap Mae Özkan ile birlikte TIMAR Ventures’ta kurucu ortak olan Doany, Türkiye ile Körfez Bölgesi’nde büyüme vaadeden şirketleri radarına aldı. Geçen ay Ürdün’de teknoloji şirketlerine yatırım yapmak için 1 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza atan TIMAR Ventures, şimdi de Ortadoğu’nun en önemli “mobil oyun” şirketlerinden Maysalward’a ortak oldu. 150 milyon dolarlık fona sahip olan TIMAR Ventures, Maysalward’a yapacağı finansal destekle şirketi daha da büyütmeyi hedefliyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.