Şampiy10
Magazin
Gündem

Karamehmet, Nijerya’da kamyon üretecek

Mehmet Emin Karamehmet... Son günlerin yine en çok konuşulan işadamı. Mehmet Kazancı ile Başkent Doğalgaz, Boğaziçi Elektrik Dağıtım (Bedaş), Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım (Ayedaş) ihalelerine toplam 6 milyar dolarla en yüksek teklifi verdi. Ortağı Kazancı ile arası açıldı. Kredi bulamadı, şirketleri devralamadı.

Eylül ayı başında Kuzey Irak’ta toplam 6 ayrı bölgede petrol arama ve çıkarma ruhsatı bulunan şirketi Genel Enerji’yi BP’nin eski CEO’su Tony Hayward’ın dünyanın en zengin ailelerinden Rothschild ile birlikte kurduğu Vallares Plc ile birleştirme anlaşmasına imza attı.

Show TV hariç tüm medya şirketlerinin yarısını Genel Enerji’deki ortağı Mehmet Sepil’e satmaya karar verdi.

Tüm bunlar yaşanırken Turkcell’deki yabancı ortakları ile de “iktidar savaşını” sürdürdü. Geçen hafta Uluslararası Ticaret Odası’na bağlı tahkim mahkemesinin Çukurova Holding’in TeliaSonera’ya 932 milyon dolar ve faizini ödemesi kararıyla şok oldu.

Mehmet Emin Karamehmet, şimdi de Nijerya’da yeni bir yatırıma hazırlanıyor. Çukurova Grubu’nun sahibi olduğu Türkiye’nin en büyük ticari araç üreticilerinden BMC, 60 milyon dolarlık yatırım ile Nijerya’da 6 ay içinde kamyon ve otobüs üreten fabrika kuracak. Nijeryalı ABG Group ve Nijerya Ulusal Petrol Şirketi (NNPC) ile birlikte gerçekleştirilecek bu yatırımla 2 yılda 3 bin 500 kamyon üretilmesi planlanıyor. Bu yatırımla ülkede 7 bin kişiye iş imkanı sağlanacak.

Türkiye’de yerli otomobil üretiminin tartışıldığı şu günlerde yüzde 100 sermayeli bir Türk şirketinin Nijerya’da otomotiv yatırımına hazırlanması da oldukça dikkat çekici.



K. Irak’a ‘Fransız’ kalmamak için Türkiye’yi köprü yaptılar

Ziraat Bankası, Vakıfbank ve İş Bankası’ndan sonra Fransız BNP Paribas’nın yüzde 50 ortağı olan Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) da Kuzey Irak’ta şube açmaya hazırlandığını geçen hafta yazmıştık. Fransa-Belçika ortaklı Dexia’nın ana hissedarı olduğu Denizbank da şube açmak için Kuzey Irak’ı radarına aldığı söyleniyor. Arap Baharı’nın ardından bölgede pay kapmaya çalışan ABD’li şirketler ile Avrupalılar arasında ciddi bir savaş yaşandığı konuşuluyor. Öyle ki Fransız bankaları, ABD’nin Avrupa‘daki borç krizini bahane ederek “belden aşağı” vurmasından şikayetçi. ABD merkezli basın organlarında Fransız bankalarının kredi notlarının düşürülmesinin çok geniş yer aldığına dikkat çeken yetkililer, “ABD’de bankalar battığında konuyla ilgili haberler gazetelerde oldukça küçük yer alıyordu. Son dönemde yabancı bankaların Fransız bankalarına yönelik likidite musluklarını kapattıkları yönünde haberler yapıldı. Bu haberler doğru değildi. Ancak bu tür dedikodularla Fransız bankaları yıpratılmaya çalışılıyor” diyor.

Fransızlar, Kuzey Irak’a Türkiye’deki iştirakleri aracılığıyla adım atarak bu tür baskıların önüne geçmeye çalışıyor.



Yatırım dahileri İMKB’de halka arza hazırlanıyor

Avrupa’daki borç krizi nedeniyle uluslararası piyasalarda yaşanan dalgalanma halka arzlara da darbe vurmuş durumda.

İMKB’de gerçekleştirilen en son halka arz 29 Temmuz tarihinde yapılan Euro Kapital Yatırım Ortaklığı’nın halka arzı. Kalka arzlar hız kesse bile çok sayıda şirket borsaya gelebilmek için pusuda bekliyor. Hisselerini halka açmak için son hazırlıklıkları yapan şirketlerden biri de MTC Müşavirlik Danışmanlık. 1992 yılında kurulan MTC Müşavirlik Danışmanlık, halka açılmak amacıyla kayıtlı sermaye sistemine geçmek için Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) başvurdu.

MTC Müşavirlik’in yönetim kurulunda oldukça ilginç isimler var. Şirketin kurucusu olan Labeed Hamid, değişimi yönetmek, insan kaynaklarının etkin biçimde kullanımı, iş performansının artırılmasına yönelik dünyanın dört bir yanında çok sayıda seminer verdi ve kitaplar yazdı.

Şirketin bir diğer yönetim kurulu üyesi de dünyaca ünlü stratejist ve danışman Peter Fisk. Çalışma hayatına nükleer fizikçi olarak başlayan Fisk, British Airways, Coca-Cola, Marks&Spencer, Microsoft, Sainsbury ve Shell gibi dünyanın önde gelen şirketlerinde yönetici ve danışman olarak çalıştı. Fisk’in yazdığı İş Dehası adlı kitabı iş dünyasında çok ses getirdi. Bakalım yatırım dahilerinin halka arzı da ses getirecek mi?

Yazının devamı...

Türk bankasında ajan avı!

Geçtiğimiz aylarda ana hissedarı yabancı olan Türkiye’deki bir bankada ilginç bir olay yaşanmış. Banka çalışanlarından biri yabancı bir devlet adına ajanlık yaptığı gerekçesiyle işten atılmış. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kadın bankacının, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) yoğun bir çalışma ve takibinin ardından ajan olduğunun tespit edildiği konuşuluyor.

2007 yılında Alternatifbank’ı almak isteyen Yunan Alpha Bank’a BDDK’dan onay çıkmamıştı. BDDK, Yunan Alpha hakkında MİT’ten bilgi istemişti. Alpha Bank’ın yönetiminde, Yunan İstihbarat Teşkilatı’nda üst düzey yöneticilikten emekli olmuş birinin yer aldığını bilgisi üzerine BDDK satışa izin vermemişti.

SPK ve İMKB, S&P’nin not kararıyla ilgili inceleme başlattı

Global krizle birlikte en çok eleştirilen kurumların başında kredi derecelendirme kuruluşları geliyor. Borç batağı içindeki ülkelere yüksek notlar veren ve krizin patlak vermesiyle bu ülkelerde peşpeşe not indirimi yapan kredi derecelendirme kuruluşları, son dönemde ‘bilgi sızdırma’ skandallarına imza atıyor. İtalya’nın ve bazı Fransız bankalarının notlarının düşürüleceği bilgisi karardan önce piyasalarda konuşulmaya başlanmıştı. Benzer bir skandal Standard and Poor’s’un (S&P) geçen hafta Türkiye’nin yerel para cinsinden kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltme kararı öncesinde de yaşandı. Karardan günler önce not artışı olacağı gazetelere bile yansıdı. Türkiye aslında bu tür olaylara yabancı değil. Geçen yıl Türkiye’nin görünümünü yükselten Moody’s de bu kararı piyasalara sızdırmıştı. Hatta köstebeğin ‘ses kaydı’ elinde olan Hazine, durumu Moody’s yönetimine bildirmişti. Bir diğer notçu Fitch’in de 2009 yılında yaptığı 2 kademelik not artışı karardan 1 gün önce gazete manşetlerine taşınmıştı.

İşte yaşanan bu ‘sızıntı’ olayları Ankara’nın sabrını taşırmış durumunda. Duyduklarımıza göre, hem Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) hem de İMKB, S&P’nin geçen haftaki kararı öncesinde bu bilgiyi önceden öğrenip ciddi paralar kazananları tespit etmek için inceleme başlatmış. Hazine Müsteşarlığı da not kararları öncesinde piyasalarda yaşanan sert fiyat hareketlerinden rahatsız olan bir diğer kurum. Cuma günü bankacılarla bir araya gelen Hazine yetkilileri, SPK ve İMKB gibi kendilerinin de yaşananlardan çok rahatsız olduklarını belirtip “Bu işi çok ciddiye alıyoruz. Bunun nereden çıktığını bulmak zorundayız” açıklamasında bulunmuş.

Hazine’nin bu işi ciddiye aldığı ve kurum için not artışı kararını bilen çok az kişinin de konuyla ilgili bilgisine başvuracağı söyleniyor.

Olayın bir başka boyutu da not artışı haberini “eksik” verdiği iddia edilen uluslararası bir haber ajansı. Söz konusu haber ajansı S&P’nin kararını “Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye çıktı” şeklinde duyurunca yatırımcılar ilk olarak Türkiye’nin döviz cinsi kredi notunun 2 kademe artırıldığını düşündü. Ancak gerçek dakikalar sonra ortaya çıktı.

Bu tür incelemeler geçtiğimiz yıllardaki not kararları öncesinde de yapılmış fakat bir sonuç çıkmamıştı. Bakalım S&P kararı ile ilgili olarak başlatılan incelemenin sonucu bizi şaşırtacak mı?

TEB, Kuzey Irak’ta şube açmaya hazırlanıyor

Kuzey Irak’ta şube açan bankalar kervanına Türk Ekonomi Bankası (TEB) da katılıyor. Erbil’de ilk şubeyi Ziraat Bankası açmıştı. Ziraat Bankası’nın ardından Vakıfbank ve İş Bankası’nın Erbil’deki şubeleri faaliyete başlamıştı. Şimdi de TEB, Kuzey Irak’a şube açma hazırlığında. TEB’in Kuzey Irak’ta şube açma kararında bankanın Fransız ortağı BNP Paribas’nın etkili olduğu belirtiliyor.

Kuzey Irak’ta Türk inşaat şirketlerinin faaliyetleri ve bölgede bankacılık sisteminin gelişmiş olmaması Türk bankalarının Kuzey Irak’a olan ilgisini artırıyor. Önümüzdeki günlerde mevduat bankalarının yanında katılım bankalarının da Kuzey Irak’ta şube açılışı yapması bekleniyor.

Yazının devamı...

Carlyle, Medical Park’ta halka arz planını rafa kaldırdı mı?

Bu sorunun cevabı hem “evet” hem de “hayır”. ABD’li global varlık yönetim şirketi Carlyle’ın 2009 yılında yüzde 40 hisse ile ortak olduğu Medical Park yatırımından çıkmak istediği bir süredir konuşuluyor. Hatta bu iş için yatırım bankalarıyla flört ettikleri bahsedildi. Halka arz için bu yılın sonları veya 2012’yi hedefleyen Carlyle, daha sonra konuyu ortakları Muharrem Usta ve Haydar Sancak’a açtı. Tüm hissedarlar, payların satışını iyi bir fiyattan gerçekleştirmek için çalışmaları başlatsa da oluşacak değerin bütün ortakları memnun etmeyeceği ortaya çıkmasıyla şimdilik hisse satış çalışmaları rafa kalktı. Ancak kulislerde bu yatırımdan çok iyi bir getiri sağlayan Carlyle’ın nihai satış hedefini değiştirmediği konuşuluyor.

Bir yandan halka arz hazırlıklarını sürdüren grup, uygun bir fırsat yakalarsa 2012 veya 2013’te bu işlemi gerçekleştirebilir. Carlyle’ı yakından tanıyanlar, dünya piyasalarının son dönemde girdiği türbülans da gözönüne alındığında grubun bu yatırımdan çıkması gerektiğine dikkat çekiyor. Carlyle’ın bu ay içinde 1 milyar dolarlık gelir hedefiyle kendi halka arzı için başvuru yaptığını da hatırlatalım.



Gürcü şarabını dünyaya TAV açacak

En iyi şaraplar arasında gösterilen Gürcü şarapları TAV Havalimanları Holding’in sayesinde dünyaya açılmaya başladı. 15 Ağustos’tan itibaren Atatürk Havalimanı’nda satılmaya başlayan 6 Gürcü şarabı (Badagoni, Tbilvino, Kvanchkara LTD, Kindzmareulis Marani, Teliani Valley, Kakheti Traditional Wine) daha ilk günden yoğun ilgiyle karşılaştı ve 10 günde 36 bin şişe satıldı. Satışa başlandığı gün ilk 1 saatte satılan şarap sayısı 120 şişe.

Gürcü şarabına şu ana kadar en fazla ilgiyi Ruslar, Japonlar ve Çinliler gösterdi. Ruslar’ın Gürcü şarabına olan ilgisinin hikayesi biraz ilginç. Gürcü şarapları eski Sovyetler Birliği’nde içilen tek şarap. Ancak Rusya 2006 yılından itibaren Gürcü şaraplarına ambargo uyguluyor. Dolayısıyla Ruslar’ın Gürcü şaraplarına olan özlemi TAV’ın çoğunluk hissesine sahip olduğu ATÜ aracılığıyla sona eriyor. Şaraplar 4 ila 35 euro arasında satılıyor.
Gürcü şarapları Atatürk Havalimanı’nın yanı sıra TAV’ın faaliyet gösterdiği İzmir, Ankara, Antalya, Tunus, Makedonya, Riga ve Tiflis Havalimanları’nda da satılacak.



Albaraka Türk neden Mecidiyeköy’den ayrılmadı?

Albaraka Türk, Mecidiyeköy’deki genel müdürlük merkezini geçtiğimiz aylarda Ümraniye’ye taşımıştı.

Ancak Albaraka Türk, kirada olduğu Mecidiyeköy’deki merkezinin en üst katından ayrılmadı. Bunun nedeni ise eski binanın bulunduğu lokasyon.

Binanın en üst katında “Albaraka Türk” tabelasını sökmek istemeyen banka yönetimi, böylece İstanbul’un en işlek yollarından birinin üzerinde “marka yönetimi” stratejisini uygulamaya devam ediyor.



Türk Telekom’un eski CEO’su Paul Doany şimdi ne yapıyor?

Haziran ayında Türk Telekom’dan ayrılan eski CEO Paul Doany, TIMAR Ventures adında girişim sermayesi fonu kurdu. Türkiye’nin ilk kurumsal girişim sermayesi fonu olan Golden Horn’un kurucusu ve Genel Müdürü olan Mehtap Mae Özkan ile birlikte TIMAR Ventures’ta kurucu ortak olan Doany, Türkiye ile Körfez bölgesinde büyüme vaadeden şirketleri radarına almış durumda.

Hatta TIMAR Ventures geçtiğimiz hafta, Ürdün’de teknoloji şirketlerine yatırım yapmak için 1 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza attı. 150 milyon dolarlık fona sahip olan TIMAR Ventures, önümüzdeki dönemde ortaklık ve satın almalarla adını daha sık duyuracak gibi.

Yazının devamı...

Şirket avına çıkan Araplar İMKB’de halka arz yapacak

Türkiye’de peş peşe şirket satın alan Araplar şimdi de İMKB’de şirketlerini halka arz etmeye hazırlanıyor. Bayreyn merkezli Turkapital Holding, Aralık ayında gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren şirketini İMKB’de halka arz edecek. Turkapital Türkiye’de gayrimenkul dışında sigortacılık ve araç kiralama sektörlerinde de faaliyet gösteriyor.

Arap baharının yaşandığı coğrafyadan Türkiye’ye yönelik ilgi hız kesmiyor. Bahreyn merkezli Gulf Finance House (GFH) Ramsey’in patronu Remzi Gür ile birlikte Adabank’ı satın almıştı. Çok sayıda Arap bankası da her platformda Türkiye’ye adım atmak için fırsat kolladıklarını açıklıyor.

Körfez’den esen doğrudan yatırım rüzgarına “İMKB’de halka arz” da ekleniyor. Kuwait Finance House (KFH)’un Bahreny merkezli şirketi Turkapital Holding, Aralık ayında İMKB’de halka arza imza atmaya hazırlanıyor. Turkapital Holding’in halka arz edilecek şirketi ise gayrimenkul sektöründe faaliyet göstiyor. İMKB’ye yeni bir gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi daha kazandıracak bu halka arz, bölgeden Türkiye’ye yönelik artan ilginin bir göstergesi. 2008 yılında Türk gayrimenkul sektörüne İskan Gayrimenkul adlı şirketi ile adım atan Turkapital Holding’in İdealist Kent ve Toskana Vadisi’nde yatırımları bulunuyor.

Lojistik yatırımı da var

İlk yatırımını Hektaş İnşaat’ın Çekmeköy’deki İdealist Kent Projesi ile yapan İskan Gayrimenkul, İdealist Kent’in birinci etabından 23 milyon dolarlık 92 daire ve 9 villa satın aldı. İskan Gayrimenkul, Dubai merkezli Emaar Properties’in İstanbul Büyükçekmece’deki Toskana Vadisi adındaki villa projesinden de 21 adet villa satın alarak, Türkiye’deki ikinci yatırımını gerçekleştirdi.

Turkapital Holding’in gayrimenkul alanında faaliyet gösteren bir diğer şirketi ise Depolar Gayrimenkul. Marmara Bölgesi’nde sanayi ve lojistik alanına odaklanan Depolar Gayrimenkul ilk yatırımını Hadımköy’de satın aldığı 44 bin 621 metrekarelik arazi ile yaptı.

Turkapital Holding’in Türkiye’deki yatırımları gayrimenkul ile sınırlı değil, holding Autoland Filo Kiralama’nın yüzde 65’ini bünyesine katarken Haliç Sigorta A.Ş.’nin de yüzde 53’ü için 40 milyon TL ödemiş ve adını Neova Sigorta olarak değiştirmişti.

Hem ekonomik büyüklüğü hem de krizde gösterdiği başarı Türkiye’yi Körfez sermayesi için önemli bir cazibe merkezi haline getirmiş durumda. Önümüzdeki dönemde yurtdışından gelecek İMKB’de halka haberleri İstanbul’un finans merkezi olma hedefine ulaşmasına yardımcı olacak.



Nükleere gelecek Mitsubishi’nin Türk ortağı kim olacak?

Geçtiğimiz günlerde Japon basını Mitsubishi Heavy Industries, Kansai Electric Power ile işbirliği yaparak Türkiye’de nükleer santral inşa edebilmek için açılacak ihaleye katılacağını yazdı.

Nükleer santralin yapımı konusunda girişimler 2010 yılının Aralık ayında hız kazanmıştı. Toshiba, ortağı Tokyo Electric Power ile projeye talip olmuş, temel konularda uzlaşmaya varılmıştı. Türkiye ve Japonya’nın 3 ay içerisinde anlaşma imzalaması bekleniyordu. Japonya’da Mart’ta yaşanan deprem felaketi nedeniyle Tokyo Electric Power’ın Sinop’ta gerçekleştirilmesi planlanan projeden çekilmişti. Japonların çekilmesinin ardından Fransız ve Kanadalı şirketlerin nükleer ihalesine ilgisi arttı. Ancak Enerji Bakanı Taner Yıldız, Cem Uzan’a siyasi sığınma hakkı veren Fransa’yı nükleer santral projesi konusunda uyararak bu tutumunu gözden geçirmesini istedi.

Sektörde konuşulanlara göre, nükleer santral ihalesinde oldukça iddialı olan Mitsubishi, ihaleye birlikte katılacağı ortağını seçmek üzere. Türk ortağın kim olacağı konusunun henüz netleşmediği ifade edilirken Çalık Holding’in bir adım önde olduğu belirtiliyor. Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Vahap Munyar’a konuşan Çalık Holding CEO’su Berat Albayrak da nükleer enerjinin Türkiye ekonomisi için önemine dikkat çekerek “Büyümek için enerjiye ihtiyaç var, nükleer santral olmazsa olmaz” demişti.

İddia edilen ortaklığın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecek...



CertAsig sigortacılıkta ‘Roman havası’ estirecek

Yabancıların akınına uğrayan Türk sigorta sektörü yeni bir yabancıya daha ev sahipliği yapacak. Son olarak ABD’li Cigna Sigorta, Hazine’den izin alarak faaliyete başlamıştı. Şimdi de Romanyalı sigorta şirketi CertAsig, Türkiye’ye adım atmaya hazırlanıyor.

Çoğunluk hissesi yatırım fonu Royalton Capital Investors’a ait olan CertAsig, 2012 yılında Türkiye’de şube açacak. CertAsig, Türkiye’de özellikle deniz sigortası alanında faaliyet göstermeyi planlıyor. Ticaret gemilerinin sigortası konusunda iddialı olan CertAsig, şu anda da Karadeniz’de ticaret yapan çok sayıda geminin sigortasını yapıyor. CertAsig ayrıca özel jet, charter uçak ve helikopter gibi havacılık alanındaki sigorta faaliyetlerini Türkiye’ye getirme konusunda kararlı.



İsrailli Hapoalim, Bank Pozitif’i satacak mı?

Birleşmiş Milletler raporunun ardından Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler yeniden gerildi. Geçmişte yaşanan gerginlikler de olduğu gibi gözler yine İsrailli Hapoalim Bank’ın sahibi olduğu Bank Pozitif’e çevrildi. Türkiye’de bir türlü istediği büyüme trendini yakalayamayan Hapoalim’in Bank Pozitif’teki hisselerini satabileceği artık daha yüksek sesle konuşulmaya başlandı. 2006 yılında C Bank’ı alıp adını Bank Pozitif olarak değiştiren Hapoalim, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) satışa çıkardığı Adabank’a 2 kez talip olmuştu. Adabank’ı alarak mevduat toplama yetkisine sahip olmayı amaçlayan Hapoalim’in teklifleri yetersiz bulunup kabul görmemişti. İsrail’le son yaşananların ardından İsrail basını da Hapoalim’in Türkiye’den çıkabileceğini yazdı.

Bu arada Hapoalim’in eski CEO’su Dan Dankner’ın başı C Bank’ın alımında yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle dertte. Dankner’e yöneltilen suçlamanın nedeni ise C Bank’ın satın alınmasında kullanılan kredinin yine C Bank’ın anahissedarlarının sahibi olduğu Dutch DHB Bank’tan sağlanması.

Yazının devamı...

Ayı, boğa derken şimdiki trend Keçi piyasası!

HİSSE senedi piyasalarındaki genel trend için iki tabir kullanılır: Ayı ve Boğa piyasası. Borsaların düşeceğine inanların ağırlıkta olduğu trende Ayı Piyasası, yükselişin olacağını düşünenlerin çoğunlukta olduğu duruma da Boğa Piyasası deniyor. Ancak son dönemde farklı bir piyasa daha ortaya çıktı. O da “Keçi Piyasası”...

Keçi Piyasası’nın ortaya çıktığı dönemler ise genellikle ABD Merkez Bankası’nın (Fed) yapacağı toplantılar öncesi. Krizin ardından piyasaları iki kez “Bedava Para”ya boğan Fed’in bir üçüncüsünü hayata geçirmesi hatta sinyalini vermesi isteniyor. Ancak Cuma günü Jackson Hole’da konuşan Fed Başkanı Ben Bernanke, “likidite krizine” giren piyasalara istediği “dozu” vermedi. S&P’nin ABD’nin kredi notunu düşürdüğü haberinin ardından piyasalar hemen “para,para,para” nidalarıyla Fed’i baskı altına almaya başladı. Başta Wall Street olmak üzere dünya borsalarında sert düşüşler oldu. Hatta bir ara Fed’in tıpkı bizim Merkez Bankası gibi “acil toplantı” yapacağı dedikodusu bile çıkarıldı. Bernanke’nin Cuma günü “Bugün olmaz Eylül’de gel” açıklaması gözleri Fed’in Eylül’deki toplantısına çevirdi. Toplantı öncesinde piyasalar “beleş para” konusunda inadını sürdürecek gibi gözüküyor. Piyasa ile Fed arasındaki inatlaşmanın galibi kim olacak merakla bekliyoruz...

Ayı piyasası başladı mı?

Ayı, Boğa piyasası derken Akbank geçen hafta bu konuyla ilgili bir rapor yayımladı. Rapora göre, Avrupa’da Almanya, Fransa, ispanya ve İtalya borsaları teknik olarak Ayı Piyasası’na girdi. ABD borsaları da zirvesine göre yüzde 18 gerileyerek ayı piyasasına adım atmak üzere. Çünkü teknik analiz teorisine göre bir endeksin son zirvesine göre yüzde 20 ve daha üzerinde gerilemesi, ayı piyasasının başladığına işaret ediyor. Wall Street’in Ayı Piyasası’na girip girmeyeceği yine Fed’in kararına bağlı. Çünkü ikinci “Bedava Para” kararı açıklanınca Wall Street’te endeksler yüzde 30’a yakın değer kazanmıştı. Ancak durum bugün biraz farklı. Avrupa’daki kriz büyük ülkeleri de tehdit ediyor. Ayrıca ABD’nin “kapı gibi sağlam” denilen notu bile düşürülmüş durumda...



GE Capital’ın Türkiye ilgisi alevlendi

Garanti Bankası’ndaki hisselerini İspanyol BBVA’ya satan GE Capital, özellikle enerji alanındaki yatırımlarına devam ediyor. GE Capital, Türkiye’de başka alanlarda da yeni satın almalara imza atma hazırlığında. Ancak GE Capital, yeni yatırımların bir kısmını Abu Dhabi’nin devlet fonu Mubadala ile birlikte kurdukları şirketle yapacak. 8 milyar dolarlık bir varlığa sahip olan Mubadala-GE Capital, başka ülkelerde realize ettikleri yatırımlarını Türkiye’ye yöneltme hazırlığında.

Türkiye’deki yatırımlarını artırma kararı alan bir başka şirket ise Bahreynli Unicorn. ABD’deki elektronik şirketi Victron’daki hisselerini satan Unicorn, Türkiye ve Malezya’ya yoğunlaşmayı planlıyor. İslami bankacılık yapan Unicorn, Inter Yatırım’ı alarak Türkiye’ye adım atmıştı.



Halka arzlar frene basabilir

İMKB ve SPK’nın önderlik ettiği “Halka arz seferberliği” ile bu yıl 21 yeni şirket borsaya geldi ve 770 milyon dolarlık gelir elde edildi. Ancak son dönemde yeni halka arz haberleri gelmemeye başladı. En son halka arzı Temmuz ayı sonunda Euro Kapital Yatırım Ortaklığı gerçekleştirdi. Bu halka arzın da boyutu oldukça küçüktü. Hem ABD’de hem de Avrupa’da yaşanan ekonomik sorunlar yılın geri kalan döneminde planlanan halka arzları olumsuz etkiyebilir. Şu anda halka arz için başvuran 6 şirket var: Halk GYO, Pegasus, Uzertaş Boya, Tarım Ürünleri, İnfo Yatırım, Gentra Lojistik.

Bu halka arzlar arasında boyut olarak en büyükleri Halk GYO ve Pegasus. 8.5 milyon TL sermayeli Gentra ise yakında halka arz edilecek. Ancak başvuruda bulunan tüm şirketlerin halka açılması halinde de İMKB’de 2007 yılında 4.4 milyar TL ile kırılan rekoru yakalamak imkansız.

Piyasaların tadının daha ‘şeker’ olduğu yeni bayramlara diyerek, herkesin Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlarım...

Yazının devamı...

Ali Karakaya’nın çöküşünün perde arkası

Son dönemde borsanın en çok konuşulan ismi hiç şüphesiz Ali Karakaya. Borsadaki son düşüşe yüksek kredide yakalanan Ali Karakaya, azalan teminatını kapatabilmek için büyük oranda pozisyon aldığı Doğan Holding hisselerinde satışa geçti. Yine de teminatını kapatamadı. Bunun üzerine İMKB geçen hafta Ali Karakaya’ya 6 ay süresinde açığa satış ve kredili işlem yasağı getirdi.

Peki Ali Karakaya’yı zor duruma iten sadece borsadaki düşüş müydü? Bu sorunun cevabı yine Ali Karakaya’nın açıklamalarında gizli. Geçen hafta Akşam’dan Esin Gedik’e konuşan Ali Karakaya, “Burada insanları temerrüde düşürmek, batırmak için yapılan operasyonlar var, bu ülkeye de bu borsaya da yazık. Yerli yatırımcı, küçük yatırımcı yok olduğunda ne olacak, sorun ben değilim, bugün kaybederim ama ülke kaybetmesin” dedi.

Ali Karakaya’yı sadece borsadaki düşüş vurmadı. Borsadaki düşüşü fırsata çeviren yabancılar, Ali Karakaya’yı Doğan Holding tahtasında iyice sıkıştırdı ve üzerine oynadı. 1.20 TL seviyelerinden portföylerindeki Doğan Holding hisselerini Ali Karakaya’ya ‘devreden’ yabancılar, Ankaralı borsacının yüklü satışlarının ardından 0.50 TL’den hisseleri toplamaya başladı. Hisse değişimi takas değişim verilerinde de çok net görülüyor.



İthalat Genel Müdürlüğü’nden lastikte antidamping açıklaması

Geçen haftaki “Lastik sektöründeki antidamping bilmecesi” başlıklı yazımlı ilgili olarak İthalat Genel Müdürlüğü tarafından açıklama geldi. Açıklamaya geçmeden önce konuyu kısaca hatırlatayım: 2005 yılında sektörde üretim yapan en büyük firmalardan ikisi bir araya gelerek Çin’den ithal edilen ürünlere haksız rekabete neden olduğu gerekçesiyle antidamping vergisi uygulanmasını istiyor. İki şirketi sektördeki üçüncü büyük de destekliyor ve yapılan incelemeler sonucunda Çin’den ithal edilen otomobil, hafif ticari araç, ağır vasıta, zirai araç ve iş makineleri dış lastikleri için 5 yıl süresinde antidamping vergisi geliyor. Bu süre 2010’da sona eriyor ve 2005’te başvuran şirketler yeni başvuruda bulunmuyor. Bu sefer yeni başvuru 2005’te başvuruda bulunmayan Petlas’tan geliyor. Soruşturma sonucunda otomobil ve hafif ticari araç lastikleri dışında Çin’den ithal edilen lastiklere yüzde 60 antidamping vergisi getiriliyor. Otomobil ve hafif ticari araç lastiklerinin kapsam dışına çıkmasının nedeni ise başvuru için gerekli olan üretimde yüzde 25’lik temsil hakkının karşılanmaması. ithalat Genel Müdürlüğü’nden gelen açıklamada Petlas tarafından yapılan ve Özka firması tarafından desteklenen başvuruya ilişkin soruşturma açıldığı hatırlatılarak “... İnceleme neticesinde Petlas firmasının sektörde soruşturma konusu lastiklerin önemli bir üreticisi olduğu yerli üretici nezdinde yapılan yerinde incelemede görülmüştür. Sonuç olarak, DTÖ Anti Damping Anlaşması ve İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat çerçevesinde damping soruşturmaları açılabilmesi için mevzuatta yer alan diğer koşullar ve yüzde 25 oranındaki temsil şartı soruşturma konusu ürün için sağlanmıştır” deniliyor.

Bu açıklamanın ardından aklımda yeni soru işaretleri oluştu. Örneğin başvuru sonrasında yapılan soruşturmada üretimde yüzde 25’lik temsil şartı tüm ürün grupları için ayrı ayrı incelendi mi? Yoksa hem üretim hem dağıtım kanalı hem de kullanım yeri olarak zirai ve iş makineleri lastiklerinden tamamen farklı olan ağır vasıta lastikleri de aynı kefeye konulmak suretiyle temsil yeterliliği mi sağlandı?

Çünkü 2005 yılındaki başvuruda tüm ürün gurupları için ayrı ayrı yüzde 25’lik temsil yeterliliği tespit edilmişti.



Beko’dan ‘Haka’ dansı yaptıracak dev transfer

Geçtiğimiz ay Güney Afrika Cumhuriyeti ile birlikte 5 ülkeden oluşan Güney Afrika Gümrük Birliği beyaz eşya pazarının lideri konumunda olan Defy şirketini alan Koç Holding, Avustralya pazarına da agresif giriş yapıyor. Güney Afrika’ya Arçelik’le giren Koç Holding, Avustralya’ya Beko markasıyla adım atacak. Avustralya’da çalışmalarına devam eden Beko yöneticileri, çok önemli bir transfere imza attı. Beko’nun Avustralya’daki birimi sektörün en önemli isimlerinden biri olan Mike Goadby’e emanet edildi. Goadby, son olarak beyaz eşya üreticisi Fisher&Paykel’in Kuzey Amerika Bölümü’nün başındaydı.



BDDK şimdi de Katar’la işbirliğine gitti

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) yurtdışında diğer ülkelerin bankacılık denetleme otoritesiyle yaptığı işbirlikleri son hız devam ediyor. BDDK son olarak Katar’ın bankacılık düzenleme otoritesiyle düzenleyici gözetim ve bilgi paylaşımı konusunda anlaşma imzaladı. Protokole BDDK Başkanı Tevfik Bilgin ve Katar’ın BDDK Başkanı Phillip Thorpe imza attı.

Dünyada yaşanan ekonomik krizden en az hasarla çıkan bankacılık sektörü, sahip olduğu deneyimleri bu tür anlaşmalarla diğer ülkelere aktarmaya devam edecek gibi.

Yazının devamı...

Lastik sektöründeki antidamping bilmecesi

Lastik sektörü son dönemde ilginç bir tartışma yaşıyor. Çin’de ithal edilen lastiklere uygulanan antidamping vergisi ile ilgili olan tartışmayı anlayabilmek için bazı ayrıntılar aktarayım: Lastik sektörü denildiğinde ilk akla otomobil lastikleri geliyor. Ancak sektör sadece bundan ibaret değil. İş makinaları, kamyon, otobüs, zirai araçlarda kullanılan lastikler de bu sektöre dahil. Türkiye’de ithalat yapan firmaların yanında ihracat yapanlar da var. 2005 yılında sektörde üretim yapan en büyük firmalardan ikisi bir araya gelerek Çin’den ithal edilen ürünlere haksız rekabete neden olduğu gerekçesiyle antidamping vergisi uygulanmasını istiyor. İki şirketi sektördeki üçüncü büyük de destekliyor.

Burada antidamping vergisinin getirilebilmesi için gerekli şartları da anlamakta fayda var... Üyeleri arasında Türkiye’nin de bulunduğu Dünya Ticaret Örgütü, üye ülkelere antidamping soruşturması açılması için sektördeki üretimin yüzde 25’ini yapan bir veya daha fazla şirketin bu başvuruya imza atması şartını koşuyor. Bu şart da tek başına yeterli değil. Sektördeki üretimin en az yüzde 25’ini yapan şirketler bu iddialarını da ispatlamak zorundalar.

2005 yılında Türkiye’de üretim yapan şirketlerin başvurusu üzerine Dış Ticaret Müsteşarlığı Çin’den getirilen lastiklere, segmentine göre antidamping vergisi konuyor. DTÖ kurallarına göre 5 yıl olarak getirilen antidamping vergisi 5 yıl süreyle yürürlükte kalıyor, yeni müracat halinde ikinci ve son kez uzatılıyor. 2005 yılında getirilen antidamping vergisinin süresi 2010 yılının Ağustos ayında sona erdi. Bu tarihten sonra ilk başvuruyu yapan şirketlerden yeni bir başvuru olmadı. Fakat başvuru 2005 yılında antidamping soruşturması istemeyen sektördeki dördüncü oyuncudan geldi.

İşte sektördeki tartışma bu noktadan sonra alevleniyor. Bu şirket, kamyon, iş makinaları ve zirai araçlarda kullanılan ve Çin’den ithal edilen lastiklere antidamping vergisi uygulanmasını istedi. Haziran 2011’de de yüzde 60 oranında antidamping vergisi getirildi. Ancak bu şirketin sözkonusu ürünlerin üretimindeki payı yüzde 0 (sıfır). Sektörün yanıtını en çok merak ettiği soru ise “DTÖ’nün belirlediği üretimde yüzde 25’lik pay sınırının altında kalan bir şirketin başvurusu nasıl kabul edildi?” Konuyla ilgili bir açıklama gelirse, sizlerle paylaşmaya devam edeceğim...



Gerçekti, hayal oldu!

Mart ayında “Şamgen” olarak bilinen Türkiye, İran, Suriye ve Irak arasındaki serbest dolaşım ve ticaret anlaşması üzerinde mutabakata varılmıştı. Bu anlaşma sık sık bir araya gelen Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Suriye arasında ekonomik sınırlar kalkacak, işbirliği de kat ve kat artacaktı. Ayrıca Şamgen projesi çerçevesinde 4 ülkenin ticaret hacmini yükseltmek için büyük bir serbest ticaret bölgesinin de kurulması planlanıyordu. Bu 4 ülke kendi konularında güçlü olabilecekleri enerji, ticaret, turizm, ulaşım gibi konularda uzman çalışma üstlenecekti. Ancak Mısır, Tunus ve Libya’daki halk ayaklanmalarının Suriye’ye de sıçraması Avrupa’nın Shengen vizesine atfen tanımlanan ‘Şamgen’ projesi iyice zora soktu. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Birleşmiş Milletler’in (BM) ateşkes çağrısını geri çevirmesi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sabrımız taşıyor” açıklaması Şamgen hayalini başka bahara bıraktı. Bir de buna İstanbul-Mekke arasında yapılması planlanan ve Suriye’den de geçecek olan 2 bin 241 kilometrelik demiryolu ağı projesini eklediğimizde yaşanan isyanın faturasını daha açık görmemizi sağlıyor.



Türkiye, Renaissance Capital’ın radarına girdi

Piyasalar son günlerde zor günler geçirse de yabancıların Türkiye ilgisi sürüyor. Rusya’nın en önemli yatırım kuruluşlarından biri olan Renaissance Capital de Türkiye’yi radarına almış durumda. 1995 yılında kurulan ve dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren Renaissance Capital, Türkiye’de para ve sermaye piyasalarının yanında birleşme-satın alma işlemleriyle gayrimenkul sektöründe aktif rol oynama amacında. Renaissance Capital bu amaçla geçtiğimiz günlerde Credit Suisse’ten önemli bir transfer yaptı. Orta ve Doğu Avrupa bölgesinin yanında Türkiye’ye yönelik 13 yıllık yatırım bankacılığı tecrübesine sahip Saydam Salaheddin, Renaissance Capital’e geçti.

Yazının devamı...

Remzi Gür nerede ortak?

Ramsey’in patronu Remzi Gür’ün Adabank’a en yüksek teklifi veren G Capital Danışmanlık’ın yüzde 50 ortağı olduğunu açıklaması ihale günü herkesi şaşırttı. Çünkü ihaleye GFH’nin tek başına katılacağı tahmin ediliyordu.

Açıklamaların ardından G Capital Danışmanlık’ın ortaklıklık yapısını araştırdım. Remzi Gür’ün adını ihaleden 1 hafta önce kurulan G Capital Danışmanlık’ın ortakları arasında göremedim. 100 bin TL sermayeli şirketin tamamı Dubai’de kurulu G Capital Limited’e ait. “Acaba Gür’ün ortaklığı Dubai’deki şirketteki mi?” diye merak ettim. Ancak Gür’ün adı G Capital Limited’te de ortaklar arasında da gözükmüyor. Belki “resmi” ortaklık önümüzdeki günlerde yapılacak, göreceğiz...

GFH neden talip oldu?

G Capital Danışmanlık, Adabank için muhammen bedel olan 75 milyon dolar teklif etti. Adabank’ın satışı gerekli izinler alındıktan sonra gerçekleşecek. Ancak devir konusunda bir sorun yaşanması şu aşamada çok düşük bir ihtimal olarak gözüküyor. G Capital, BDDK’nın zorunlu tuttuğu 300 milyon dolarlık sermayeyi de bankaya koyacaktır.

GFH’nin Türkiye aşkı Adabank’la başlamıyor. 2008 yılında GFH, Ithmaar Bank ve Abu Dhabi Investment House işbirliği ile oluşan Vision3, Türkiye’de başta tarım ve hayvancılık sektörü olmak üzere 6 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladı. Hatta o tarihte Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı tarafından düzenlenen basın toplantısına Devlet Bakanı Nazım Ekren de katılmıştı. Ancak 3 şirketin de yönetim kurulu başkanları Janahi Ailesi’nden Vision3’ten Türkiye’ye herhangi bir yatırım yapılmadı.

Peki neden GFH, Adabank’a talip oldu? Bu sorunun cevabı GFH’nın faaliyet gösterdiği alanlarda gizli. Şirket ağırlıklı olarak Bahreyn, Umman, Mısır, Tunus ve Libya’da iş yapıyor. Yani son dönemde yaşanan halk ayaklanmaları ile dünyanın gözünü ayırmadığı bölgede. GFH, bu ülkelerde sadece bankacılık alanında değil, altyapı, inşaat ve enerji alanlarında da aktif. Kısacası yakın coğrafyada GFH için yatırımlarının başka bir ifadeyle parasının güvende olabileceği tek ülke Türkiye.

Cari açık sorununun ekonominin ana gündem maddesi olduğu bir süreçte özellikle halk ayaklanmalarının yaşandığı ülkelerden gelecek yatırımlar, açığın finansmanı açısından Türkiye’ye rahat bir nefes aldırabilir.

Unutmadan şunu da söyleyeyim; GFH’de yönetim kurulunun yanında alınan yatırım kararlarının Şeriat’a uygun olup olmadığına karar veren bir başka kurul (Shariah Board) daha var. Yani Adabank’ın katılım bankası olması kaçınılmaz gibi gözüküyor.



CDS devri de kapandı, yeni gösterge spread

Global ekonomik krizde kredi derecelendirme kuruluşlarının itibar kaybetmesi bu şirketlerin verdiği kredi notlarını da sorgular hale getirmişti. Başta Devlet Bakanı Ali Babacan olmak üzere ekonomi yetkilileri defalarca Türkiye’nin kredi notunun hakkettiği seviyenin oldukça altında olduğunu söyleyip yatırımcıların artık CDS’lere (Credit Default Swap) baktığını vurgulamıştı. Euro Bölgesi’nde Yunanistan’la başlayan borç krizi de CDS’lerin sonunu yetirdi.

Borçlunun iflası durumunda alacakların sigorta bedelini gösteren CDS’lerin devri de kapandı. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı da geçen hafta yaptığı açıklamada, “Yunanistan ile ilgili karar alındıktan sonra (kısmı temerrüt) CDS’ler anlamını yitirdi, spreadlere bakmak lazım” dedi. Spread kısaca, iki ülkenin benzer vadedeki tahvillerinin faizleri arasındaki fark anlamına geliyor. Euro cinsi tahvillerde karşılaştırma Almanya ile dolar cinsi tahvillerde de ABD ile yapılıyor. Örneğin İtalya’nın 10 yıllık tahvilleri ile Almanya’nın 10 yıllık tahvilleri arasındaki spread farkı 331, Türkiye’nin 250.



Halkbank’ın İran’a yaptığı ödemeler yakın takipte

Geçen haftaki “Hindistan, İran ambargosunu Halkbank’la by-pass edecek” başlıklı yazımla ilgili çok sayıda geri dönüş aldım. Bugün, görüştüğüm üst düzey bir bankacının “Halkbank’ın yaptığı anlaşma Birleşmiş Milletler’in uyguladığı yaptırımlar aykırı değil” açıklamalarını yazacaktım. Ama uluslar arası haber ajansı Reuters benden önce davrandı ve adını açıklamadığı bir Halkbank yetkilisinin benzer açıklamalarını yayımladı.
Halkbank’ın yaptığı anlaşmanın uluslararası boyutu olması nedeniyle yabancı bazı ülkelerin Türkiye’deki temsilcilerinden bana gelen telefonlar, bu anlaşmanın önümüzdeki günlerde de tartışılmaya devam edeceğinin sinyali. Bu arada Hindistan, Halkbank üzerinden İran’a düşük miktarda euro transferi yaptı. Yapılan testin başarıyla sonuçlanmasının ardından önümüzdeki günlerde daha yüklü tutarlarda ödeme yapılacak.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.