Şampiy10
Magazin
Gündem

Her dört kadından biri idrar kaçırma sorunu yaşıyor

Kontinans Derneği, mesane pedi üreticisi Canped “Hayatı Kaçırma Sen, Bir Yolu Var İstersen” projesi için bir araya geldi.

Türkiye’de 40 yaş ve üzeri her 4 kadından biri, yani 2,7 milyon kadın idrar kaçırma sorunu ile karşılaşıyor. Ama kadınların yarısından çoğu utandıkları için doktora başvurmuyor. Bazıları da böyle bir sorunu olduğunu kabul etmiyor. Oysa tedavi ile başarı şansı çok yüksek. İdrar kaçıran kadınları bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla Kontinans Derneği, mesane pedi üreticilerinden Canped “Hayatı Kaçırma Sen, Bir Yolu Var İstersen” projesi için bir araya geldi. Proje temsilciliğini ise ünlü oyuncu Nergis Kumbasar yapıyor.

Kadınlar sorununu kabullenmiyor

Kontinans Derneği Başkanı Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Oktay Demirkesen, idrar kaçırma sorununun bir kader olmadığını belirtirken bu konuda özellikle kadınların farkındalığının artması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Oktay Demirkesen, “İdrar kaçırma problemini yaşayan kadınlar depresyon ve sosyal hayattan çekilme gibi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Burada ilginç olan nokta ise kadınların idrar kaçırma sorunlarına tahmin edilenden düşük oranda çare aramalarıdır” diyor.

Ontex Türkiye Genel Müdürü Burak Kayahan şunları söylüyor: “Yaptığımız araştırmaya göre , Türkiye’de idrar kaçıran kadınların yüzde 87’si özgüven eksikliği, yüzde 75’i ise sokağa çıkma korkusu yaşıyor. İdrar kaçırma sorunu günden güne artış gösteriyor. 2020 yılında Türkiye’de idrar kaçırma problemi yaşayan 4 milyon kişi olacağını öngörmekteyiz”

Nergis Kumbasar ise “Proje ile bu konuyu utanılacak bir durum olmaktan çıkarıp, bunun herkesin karşılaşabileceği bir sorun olduğunu ve çözüm yollarının olduğunu anlatabilmeyi hedefliyoruz” diyerek, “Hayatı Kaçırma Sen, Bir Yolu Var İstersen” projesi kapsamında, tüm Türkiye ile birlikte bir kitap yazacaklarını açıkladı. Kumbasar, birçok meslek grubunun desteğiyle bu kitapta keşke kaçırmasaydım denilen anları birleştireceklerini anlattı.

Sanat camiası “Merhamet Ortaklığı”nda buluşuyor

Yazının devamı...

Çocuklarda özgüvene değil özsaygıya yatırım yapılmalı

Anne-babalar çocuklarını yetiştirirken çoğu zaman neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremiyor. Prof. Dr. Acar Baltaş’a göre çocuklarda hayat başarısına giden yol, özgüven değil, özsaygının gelişmesinden geçiyor.

Prof. Dr. Acar Baltaş, psikolog, akademisyen, eğitimci, yazar ve yönetim danışmanı. 35 yıldır Türkiye’de geniş kitlelere, psikolojinin insan ihtiyaçları ve iş hayatının sorunları için bir çözüm olduğunu gösteriyor. Psikoloji ve insan davranışları konusunda yol gösteren kitapları var. Ama birçok kişi onun adını geçen hafta sosyal medyada çok paylaşılan, orta ve üst gelir seviyesindeki Türk ailelerinin çocuklarını yetiştirme konusunda yaptığı eleştirilerle tanıdı. Türkler’in çocuklarını, acı, üzüntü ve hayal kırıklıklarından uzak tutarak, “Kızarak yöneten ve her şeye hakkı olan patron çocukları” gibi yetiştirdiklerini söyledi. Yaz okullarıyla ilgili anlatımları da dikkat çekti. Prof. Dr. Acar Baltaş ile başarının ne demek olduğunu ve dünyaya faydalı iyi çocuk yetiştirmenin yollarını konuştuk.

Başarılı çocuk yerine iyi insanlar yetiştirilmeli

Tüm anne babalar başarılı çocuklar yetiştirmek istiyor. Sizce başarının tanımı nedir?

Günümüzde başarıdan anlaşılan, meslek sahibi, para kazanan, varlıklı, pozisyon sahibi, tanınan bir insan olmak. Şöhret, servet ve paranın getirdikleri yani. Aileler başarıyı böyle tanımlamadıklarını söyleseler de çocuklarından beklentileri çocuğa eğitim sırasında verilen mesajlarla, “En iyi sen olmalısın” şeklinde yansıyor. Çocuklar için başarı tek ölçü olunca, “Ne yaparsan yap insanların önüne geç” durumu ortaya çıkıyor. Başarısızlığı eşittir değersizlik olarak algılıyor. Başarısız olduğunda kendine değer verilmeyeceğini düşünüyor. Başarılı olmak için yalan söyler ve fırsat bulduğunda hile yapar.

Anne babalar olarak özgüveni yüksek çocuklarımız olsun istiyoruz...

Özgüven, başkaları beni nasıl görüyor sorusunun cevabıdır ve başarı endekslidir. Dolayısıyla başarısız olunca yerle bir olur. En yüksek özgüven ise psikopatlar ve manyaklarda olur. Daha değerli olan “Başkaları beni nasıl görüyor değil, ben kendimi nasıl görüyorum?” sorusudur. Bu da özsaygısı yüksek olan insanların özelliğidir. Özsaygısı olan insanlar başarısızlık halinde ne yapması gerektiğini düşünür. Kendisiyle ilgili “Başarısız olduğum zaman da değerliyim, değerim başarıma bağlı değil” fikrine sahiptir.

Sizce doğru olan ne?

Dünyanın en başarılı çocuğunu yetiştirmek yerine, dünya için iyi bir insan, çocuk yetiştirmek gibi daha gerçekçi bir hedefin arkasından gidilmeli. Çocukların vicdani gelişimleri desteklenmeli.

‘Bugün ne başardın’ yerine ‘kime yardım ettin’ diye sorulmalı

Bunu nasıl yapacağız?

Birinci olarak çocukların akşamları aile sofrasında tanık oldukları konuşmalar bu konuda rehber olacaktır. “Ödevlerini yaptın mı?, “Sınavdan kaç aldın?” gibi sorular bu çocukları en başarılı olma idealinin peşinde koşturur. Ama böyle başarılı olunmaz. Ebeveynler ancak çocuğun, kendi yapabileceğinin en iyisi olmasını sağlayabilir. Bunun için de, “Bugün hangi arkadaşına yardım ettin?”, “Bu hafta hangi arkadaşının başarısına katkıda bulundun?”, “Senden daha az şanslı insanlar için bir şey yaptın mı?”, “Sahip oldukların arasından kendini ayrıcalıklı, mutlu hissettiren ne var?” gibi sorular sorulmalı. Böylece ortaya iki şey çıkartırız. Başka insanlara yardım etmenin kendi sorumluluk çerçevesi dahilinde olduğunu anlatmak, sadece kendi başarısıyla yetinen değil, başkalarının başarısına katkıda bulunmanın da bir değer olduğunu hatırlatabiliriz. Bunun yaşı 3,4,5 ve devamıdır.

Hayattan hep alacaklı olduğuna inanan çocuklar yetişiyor

Gittikçe etrafımızda sorumluluk sahibi olmayan çocuklar yetişiyor. Nerede yanlış yapılıyor?

Çünkü çocuklar ailelerin hayatına değil, refahına ortak. Böyle olunca da hayattan hep alacaklı çocuklar yetiştiriyoruz. Sahip olduklarına sahip olmak için hiçbir katkısı ve çabası olmayan, sadece ve sadece sahip oldukları, olmadıkları her şeye hakları olduğuna inanan çocuklar oluyorlar. Bu da ilerideki yaşamlarında ciddi bir boşluk doğuruyor. Bu sonunda deniz suyu için susuzluğu gidermeye benziyor.

Çocuklarda sorumluluk bilinci nasıl geliştirilebilir?

Ailenin hayatına katkıda bulunmak çocuğun görevleri arasında olmalı. Bu ödül karşılığında yapılmamalı. Bugün orta-orta üst ailelerde çocuklardan beklenen tek şey dersine çalışması. Kırsal bölgede çocuklar 3 yaşından itibaren ailenin hayatına katkıda bulunmayı kendileri için bir ayrıcalık kabul ederler. Karadeniz’e çay toplama mevsiminde bakın. Ufak çocukların sırtında küçük küfeler görürsünüz. Bu, onlara ailenin hayatının bir parçası olduğunu hissettiren bir şeydir.

Ebeveynlere yol haritası

- Çocuğunuzun güçlü yönlerine odaklanın. Onun her konuda mükemmel olmasını beklemeyin. Zayıf taraflarının ancak önlerindeki büyük engeli aşacak kadar güçlendirilmesi yeter.

- Çocuğunuzun doğru yaptıklarını yakalayın ve o konularda ona olumlu geri bildirim verin.

- Her yaptığını övmeyin. Küçüklükten başlayarak oynadığı her oyunu o kazanmasın. Başarısızlığın doğal olduğunu öğrenmenin ilk adımı budur.

- Mümkün olduğu kadar az müdahale edin. Ortalama bir ailede yapılan 10 müdahalenin 8’i gereksizdir. Müdahale çocuğun yaptığına “yapma”, yapmadığına “yap” şeklinde ortaya çıkar. Doğrudan ve hemen müdahalenin gerekli olduğu durumlar “tehlike” olan durumlardır.

- Arkadaşlığın önemini vurgulayın. Arkadaşlık hoşgörü ve bağışlayıcılık gerektirir. Bu da ortak geçmiş yaratmaya imkan verir.

- İnsanlara iyilik yapmak, kendisinden daha az şanslı olanlara karşı kendini borçlu hissetmek empati ve şefkat duygusu geliştirir. Hafta sonları “Bu hafta kime iyilik yaptın/yardım ettin?” sohbeti yapın.

- İnsanlara kendisini iyi hissettirmek için ona örnek olun. Samimi ilgi gösteren sorularla, yeni tanıştığı insanlar dahil, konuşmaktan çok dinlemeye yöneltin. İnsanlardan ayrıldıktan sonra arkalarından iyi konuşun.

- Yaşadığı olumsuz duyguları kabul edin. Duygularının yatışmasını bekleyin. Olumsuz duyguyu yaşadığı sırada yargılamaktan ve akıl vermekten uzak durun.

Anne-baba sabırlı olmalı

Özsaygılı çocuk sınırları bilir, değerli olduğuna inanır. Çocuk bunu nasıl kazanacak? İşte bu değeri, anne babanın sabrından ve şefkatinden kazanır. Annelerin sabrı az, babaların hiç yok. Annelerin şefkati var, babaların ise çoğunlukla şartlı. Çocuk bu sabrı görmediğinde yanlış yaptım duygusuna düşüyor ve müdahale görüyor.

Yaz tatilinde bir işte çalışsınlar

Sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek için 13 yaşından itibaren çocuklarınızın yaz tatillerinde en az 1-2 ay çalışmasını sağlayın. Hem de bunu babasının işine giderek değil, tercihen AVM’deki bir yerde çalışarak yapmalı. “Paranın kıymetini bilir” düşüncesi en az önemli olan şeydir. Çocuk her şeyden evvel yetişkin dilini öğrenir. Bir yerde çalışmak, hizmetini birilerine beğendirmek demektir. Dolayısıyla ezilmeden, ezmeden ilişki nasıl kurulur öğrenir. Üçüncüsü aldığı kararların sonuçlarıyla karşılaşır.

Yazının devamı...

Günde 30 dakika yürümek meme kanseri riskini düşürüyor

Türkiye’de her 11-12 kadından birinde görülen meme kanserine yakalanma yaşı giderek düşüyor. Liv Hospital Ulus Meme Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu ile meme kanseriyle savaşta yapılması gerekenleri konuştuk.

Meme kanseri ülkemizde ne sıklıkla görülüyor?

Türkiye’de her 11-12 kadından birinde görülen meme kanseri, kadınların ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor. Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücre gruplarından birinin değişime uğrayıp kontrolsüz olarak çoğalmaya başlayarak tümör oluşturmaları sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Kanserli doku önce yakın çevresine, sonra memeye yakın lenf bezlerine yayılıyor. Zamanında tanı konup tedavi edilmeyen hastalarda kanser diğer organlara yayılarak tedavisi olanaksız evreye geçerek hastanın ölümüne neden oluyor.

Kilo alımı ile hastalık arasında nasıl bir bağlantı var?

Meme kanserine yakalanma riski de obeziteye paralel olarak artıyor. Özellikle menopoz dönemi sonrasında alınan kilolar ve vücutta oluşan fazla yağ miktarı meme kanseri açısından risk teşkil ediyor. Menopoz sonrası dönemde obez kadınlarda östrojen seviyesi, normal kilodaki kadınlara göre 1.5-2 kat daha fazladır. Menopoza giren kadınlarda yumurtalıklar işlevlerini yitirir ve östrojen salgısını durdurur. Bu dönemden sonra kadınlarda yağ dokusunda aromatizasyon yöntemi ile vücut, östrojene benzer bir hormon üretmeye başlar ve bu hormonun fazlalığı meme kanseri gelişiminde etkiye sahiptir. Menopoz sonrası dönemde bir kadının vücudunda ne kadar fazla yağ dokusu varsa meme kanserine yakalanma riski o kadar fazladır.

Yazının devamı...

Yaylalardan anne mutfağına

Doğal ve sağlıklı ürünler tüketmek için her geçen gün alternatifler artıyor.

Slow Food’un Balkanlarda yürüttüğü Essedra Projesi içinde yer alan, koruma altına alınması gereken ürünlerin envanterinin tutulduğu Nuh’un Ambarı listesine Türkiye’den giren 49 türden biri olan Karayaka koyunu da Nebyan’ın yaylalarında üretiliyor.

Yiyip içtiklerimizin sağlığımızla direkt ilişkisi var. Durum böyle olduğu için de çocuklarımızın beslenmesi ve bu besinlerin nereden geldiği daha çok önem kazanıyor. Neyse ki ülkemizde özellikle meyve ve sebze konusunda sağlıklı doğal yiyecekler yetiştiren çiftlikler çoğaldı. Doğal et konusunda da Samsun’un Bafra ilçesinin yaylalarında yetişen hayvanları tüketiciyle buluşturan Nebyan Doğal’ın et ve et ürünleri anneler için bir alternatif olabilir.

Nebyan Doğal’ın kuruluş hikayesinde Samsunlu Koç Üniversitesi mezunu iki kardeş girişimci var. İbrahim Uyanık İstanbul’da üniversiteyi bitirdikten sonra babası İsmail Bey’in “Buradaki doğallığı, saflığı ve lezzeti insanlarla tanıştırmalı, bunu yaparken de buradaki insanlara istihdam oluşturmalıyız” demesi üzerine Bafra’ya dönüyor. Ablası Nazlı Uyanık Yıldız ile Nebyan Doğal’ı kuruyor. Endüstri mühendisi olan Nazlı Hanım kızının doğumundan sonra ürünlerinin daha çok kişiye uluşmasını önemsiyor. Nebyan Doğal, tüketiciye doğal et ulaştırmanın yanı sıra bölge hayvancılığının ve insanın kalkınmasına da ön ayak oluyor.

Hikayeniz nasıl başladı?

İbrahim: Samsun Bafra’da kendi yaylamız var. Bizim bölgede Orta Karadeniz’de yaylacılık yapılır. Akrabalarımız bu işi sürdürüyor nesillerdir. Belki 400 yıl diyebiliriz. Yazları gittiğimizde yaylaya çıkarız, orada yetişen havyanların etlerini yeriz. O tadı İstanbul’da bulamıyoruz. Babamın “Köyden kente göçü durdurmak için bu eti İstanbul gibi düzgün ürüne muhtaç bir pazara ulaştırmak gerekir” fikri ile yola çıkıp 2014’te de şirketi kurduk.

Hayvanlar nerede yetişiyor?

İbrahim: Samsun, Giresun, Tokat, Orta Karadeniz yaylalarında yetişiyor. Kesilip Beykoz Riva’daki tesislerimize getiriliyor. Burada işleniyor ve soğuk hava araçlarıyla dağıtılıyor. Şirketi kurarken tarımsal kalkınma modelleri üzerine çalıştık. En doğal ve en düzgün üretim modeli üzerine eğildik. Büyük sermayeye sahip dev bir şirket değiliz. En büyük gücümüz bölgedeki üreticilerimiz ve itibarımız. Bu üreticilerimiz bize bizim için hayvan yetiştiriyor. Bazılarını ortak ediyoruz, çobanlığını yapıyor mesela. Aynı zamanda kendisi yetiştiren üreticilerimiz var.

İbrahim ve Nazlı Uyanık kardeşler yaylada üretilen eti müşterilerin kapısına kadar götürüyor.

Alerjik bebeği olanlar, kronik hastalar bizi tercih ediyor

Sizi kimler tercih ediyor?

Nazlı: Sağlıklı ve doğal et yemek isteyenler sipariş veriyor. Soğuk zincir ile et kapılarına teslim ediliyor. Alerjik bebekleri olan anneler bizi çok tercih ediyor. Bebek iki yaşında, dana alerjisi var mesela. Kuzu eti özel hazırlanıyor bu insanlara. Mide, bağırsak hastalığı olan insanlar ulaşıyor bize. Bağırsaklarında problem olup bütün vücut işleyişini etkileyen şeyler var. İhtiyaç duydukları etler bizimkilerle çok uyuşuyor. O hastalar bizi takip ediyor. Sakatat, paça da dahil. Etimiz insanların da şifa bulacağı bir ürün.

Daha çok hangi etler sipariş ediliyor?

Eti sıfır ziyanla kullanılıyoruz. Endüstriyel kesimhanede bir bölümü gidiyordur ama burada hiç zayiat yok. Biz tüketicimizi de bilinçlendirmek, doğal hayvancılığın sürdürülebilir olduğunu göstermek istiyoruz. Koskoca danadan en fazla 3 kilo bonfile çıkıyor. İnsanlar bonfile, pirzola yemek istiyor. Biz diyoruz ki, “Bakın bir kuzunun pirzolası kadar paçası da, ciğeri de değerli vs” İnsanlara bunları anlatmaya çalışıyoruz.

Büyük restoranlara gönderiyor musunuz?

Nazlı: Daha ziyade şef, niş restoranlar bizi tercih ediyor. Ürünün kalitesinden dolayı bu tercih. Büyük etçi olma hayalimiz yok. İstiyoruz ki insanlar eti doğallığından tercih etsinler. Dürüst, doğal, sağlığı ön planda tutan bir şirketiz. Hayvan, suni bir şey yemiyor, otluyor yalnızca.

Yazının devamı...

Çocuklar güneş gözlüğü takmalı mı?

Çocuklarda güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gerekenleri Prof. Dr. Tuğrul Altan anlattı.

Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan güneş ışığına aşırı miktarda ve uygun olmayan koşullarda maruz kalındığında sağlığı ve hatta yaşamı tehdit eden sorunlar ortaya çıkabilir. İleriki yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınların rol oynadığını söyleyen Liv Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tuğrul Altan özellikle çocuklarda güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gereken noktaları anlattı.

Siperli şapka da önemli

Yapılan çalışmalarda ileriki yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınlarının önemli olduğunu göstermiştir. Gözle ilgili en önemli iki hastalık grubu katarakt ve yaşa bağlı maküla dejeneresansıdır. Çocuklar ve gençler erişkinlere göre zamanlarının daha büyük kısmını açık havada geçirir. Yaşamı boyunca maruz kalınan ultraviyole ışınlarının yüzde 50’ye yakın kısmının ilk 18 yaşta olduğu ifade edilir. Bu nedenle çocuklarda cildin olduğu kadar gözlerin de güneş ışınlarından korunması önemlidir. Direkt güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolu siperli şapka kullanmaktır. Geniş siperli şapka göze ulaşan ışınların yarısını engeller. Fakat ışınların yoğun olduğu, yansıyan ışın miktarının fazla olduğu sahillerde ve karlı ortamlarda mutlaka güneş gözlükleri kullanılmalıdır. Ayrıca güneş ışınlarının dik olarak geldiği 10 ve 16 saatleri arasında güneşe maruz kalmamak istenmeyen etkileri en aza indirecektir.

Kızarıklık ve yanma yapabilir

Güneşin göz üzerindeki etkilerini göz kapağı cildi ile inceleyerek başlayabiliriz. UVB göz kapaklarında kızarıklık ve yanmaya neden olabilir. İleri yaşlarda güneş lekeleri, cilt kırışıklıkları gibi iyi huylu değişiklikler veya kanseröz yapılar da görülebilir. Korneayı geçen, lens ve retina üzerine etki eden UVA’dır. UVB’ye uzun süre maruz kalmak kornea yüzeyinde hasara ve geçici de olsa ağrılı görme kaybına neden olur. Bu durum korumasız kayak yapan kişilerde ve kaynakçılarda sık görülür. UVA ise korneadan geçerek göz merceği (lens) ve gözün sinir tabakası (retina) üzerine etki gösterir.

ÇOCUKLARA GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ ALIRKEN BUNLARA DİKKAT EDİN

- Camı kırılmaya dirençli olmalı. Polikarbonattan yapılmış camlar diğer organik reçinelerden kırılmaya 10 kat daha dayanıklıdır.

- Yüzde 100’e yakın UVA filtreli olmalı. Polikarbonat yapısı gereği UVA’yı yüzde 100’e yakın bloke ederken diğer organik camlarda kaplama gereklidir.

- Çerçeve de kırılmayan metaryelden üretilmiş olanları tercih edin.

- Çerçeve yüzü tamamen saran tipte olmalı.

- Gözlüğün düşmesini engellemek için menteşesi yaylı olmalı veya arkadan elastik bir bantla tutturulmalı.

- ‘Ucuz’ gözlüklerden kaçının. Çocuk cildinin ince olduğunu ve toksik maddeleri kolay emebileceğini unutmayın.

16. Kadıköy Belediyesi Çocuk Tiyatro Festivali başlıyor

Kadıköy Belediyesi’nin gelenekselleşen Çocuk Tiyatro Festivali 7 Temmuz Cuma günü başlıyor. Bu yıl 16.sı düzenlenecek olan festival 15 gün sürecek ve 21 Temmuz Cuma akşamı son bulacak.

Çocukları tiyatro ile tanıştırıp, açık havada oyun seyretme keyfini yaşatacak olan festivalde, 15 gün boyunca her akşam farklı bir çocuk oyunu ücretsiz izlenebilecek.Uzun kuyruklar oluşmaması için davetiye uygulamasına geçilen festivalde, izleyiciler davetiyelerini Özgürlük Parkı’nda bulunan Açık Hava Tiyatro gişesinden ve Kadıköy Belediyesi Kültür Merkezleri’nden temin edebilecek. Kadıköy Belediyesi Selamiçeşme Özgürlük Parkı Anfi Tiyatro’da 7 Temmuz-21 Temmuz tarihleri arasında yapılacak olan Çocuk Tiyatro Festivali’ndeki oyunlar her akşam saat 21.00’de başlayacak.

Yazının devamı...

Çocuklar hangi yaşta hangi oyununu oynuyor?

Oyun oynamak çocuklar için en temel ihtiyaç. Hem fiziksel hem de duygusal gelişimleri oynadıkları oyunlar ile güçleniyor. Toplumsal kuralları da oynadıkları oyunlar ile öğreniyorlar. Özellikle aileler ile oynanan oyunlar anne-baba-çocuk ilişkisinin gelişimi ve sağlamlaşması açısından önem taşıyor. Ama evde çocukla hem eğlendirici hem de eğitici oyunlar bulmak her zaman kolay olmuyor. Neyse ki son yıllarda üyelik sistemiyle kargoyla eve gönderilen aktivite kutuları ebeveynlerin imdadına yetişiyor. Oğlum artık 5 yaşını geçtiği için Pakolino'nun aktivite kutuları onunla birlikte geçirdiğimiz zamana bilim ve eğlence katıyor.

Pakolino aktivite kutularının hikayesi de aslında bir anne olan Pınar Gül Ramsay'ın kızı Ece'nin doğumundan sonra onun gelişimini desteklemek için neler yapabileceğini araştırması ile başlıyor. Sonuçta da 3-7 yaş arası çocuklar için hazırlanan, her ay farklı temaya ait, pedagog onaylı 3 farklı aktivite, aktiviteler için gerekli tüm malzemeler ve tema dergisini üyelerinin evine ulaştıran aktivite kutuları Pakolino doğuyor. Çocukların motor ve kas gelişimlerinin oyunla geliştiğini anlatan Pınar Hanım, "Çocuklarda motor gelişimi ince ve kalın motor gelişimi olarak ikiye ayrılır. Çocuklarda kalın-motor gelişimini, koşma, zıplama, tırmanma, top oyunları, bisiklete binme gibi aktiviteler desteklerken, ince-motor gelişimini ise; hamur ve kil ile oynama, ipe boncuk dizme, çizgi ve boyama etkinlikleri, yırtma, yapıştırma, kesme gibi aktiviteler destekler. Bizler de Pakolino kutuları için, çocukların özellikle küçük parçaları bir araya getirerek farklı düzenekler kurdukları aktiviteler hazırlıyoruz. Örneğin bu ayki Fizik Karnavalı temamızda, çocuklar bir mancınık düzeneği kuracak ve bu mancınık ile kendi hazırladıkları hedef tahtasını isabet alacaklar.”

Oyunla kendilerini ifade ediyorlar

Yazının devamı...

TEOG sonuçlarına göre nasıl tercih yapılmalı?

TEOG’da tercih yaparken aileler her çocuğun farklı yetenek ve kişilik özelliğini olduğunu göz önünde bulundurmalı.

Binlerce öğrenci ve ailenin heyecanla beklediği 2017 TEOG sınav sonuçları açıklandı. Şimdi sıra tercihlere geldi. Endişeli ebeveynler çocukları için en iyisi yapayım derken, belki de aileleri için maddi manevi en zor olanı seçiyor. İz Koçluk'un kurucusu Eğitim, Öğrenci DEHB Koçu Elgiz Henden tercih yaparken öncelikle her çocuğun farklı kişilik özellikleri ve yetenekleri olduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Devlet okulları veya yabancı okul tercihinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini aktaran Elden, kabul şartlarında okullar arası farklılıkları belirterek, yerleştirme puanı hesaplamaları hakkında detaylı bilgi veriyor. Okul seçimi konusunda dikkat edilmesi gerekenleri belirtiyor. Henden'in anlattıkları tercih yapmanızı kolaylaştırabilir.

Özel okul mu devlet okulu mu?

Öncelikle “Özel okul mu, devlet okulu mu?” bu kararı vermek gerekiyor. Eğer devlet okulu kararı verdiyseniz, devlet ve yabancı olmayan özel okullar Milli Eğitim Bakanlığı'nın açıkladığı Yerleştirmeye Esas Puanı (YEP) dikkate alarak öğrenci alacaklar. Yerleştirmeye esas puan hesaplamasında okul notları önemli. 6, 7 ve 8’inci sınıf yıl sonu başarı puanları ile 8’inci sınıf ağırlıklandırılmış ortak sınav puanı toplanıp, elde edilen toplam ikiye bölünerek yerleştirmeye esas puan hesaplanır. Kabul puanı 500 tam puan üzerinden yapılır. Puanların eşitliği durumundaki, genelde çok zor oluyor, çünkü virgülden sonra 4 hane hesaplanıyor.

Geçen yılın en çok tercih edilenleri

Öğrenciler tüm okul türleri içinde 25 okul tercihi yapacaklar. Geçen yıllarda en yüksek puanlı öğrencilerin tercih ettiği okullar Galatasaray Lisesi, İstanbul Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, İstanbul Atatürk Fen Lisesi, Çapa Fen, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi oldu.

Eğer yabancı özel okul kararı verdiyseniz, okul kabul şartlarını bilmek gerekiyor. Özel okullar için tercih listesi olmayacak. Ön kayıt ile öğrenci alınacak ve puan üstünlüğüne göre kayıt yapılacak.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.