Şampiy10
Magazin
Gündem

Çocuk sahibi olmak isteyenler işlenmiş gıdadan uzak durmalı

Çocuk sahibi olmak isteyen kadınların beslenmelerine dikkat etmeleri gerekiyor.

Birçok çift normal yollardan çocuk sahibi olma konusunda son yıllarda daha sık sorun yaşıyor. Çocuk sahibi olmak için yapılan tedavi sürecinde yaşanan olumsuzluklar, çifti umutsuzluk ve çaresizlik sürecine, en tehlikelisi de mucizevî yöntem ve tedavilerin peşinden koşmaya götürüyor. Ankara Bahçeci Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi’nden Doç. Dr. Berfu Demir, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin öncelikle beslenme konusunda dikkat etmesi gerektiğini belirterek, kanıtlanmış, etkinliği ispatlanmış tedavi yöntemleri haricinde uygulanan kürlerin vücut sağlığını tehdit edebileceğine dikkat çekiyor. “Multi-vitamin ve antioksidan yüklemelerinin getirebileceği toksikasyon (zehirlenme) gibi genel vücut sağlığını tehdit edebilecek yan etkilerinin olabileceği unutulmamalı” diyen Doç. Dr. Berfu Demir şunları anlatıyor:

Ağır egzersiz ve işlenmiş gıdaya dikkat!

Genetiği oynanmış yiyecekler, şeker, trans-yağlar beslenmeden çıkarılmalı. Soya içeren ürünler bitkisel östrojen içerdiğinden, tüketiminde dikkatli olunmalı. Kafein içeren ürünlerin miktarı azaltılmalı. Gazlı, şeker veya tatlandırıcı eklenmiş içeceklerden uzak durulmalı. Light ürünler başlığı altında yağı azaltılmış ürünler yerine, işlem görmemiş yiyeceklr yenmeli. Sigara kesinlikle kullanılmamalı.

Yumurta, ceviz kabak çekirdeği yiyin

Üremeyi destekleyici yaklaşımda D, A, E vitaminleri, B6-12 vitaminleri, c vitamini,folik asit, demir, selenyum, çinko, omega 3 yağ asitleri ve koenzim q10 gibi antioksidanlardan zengin beslenmek öneriliyor. Vitamin desteği yerine besinlerle almak daha sağlıklı. Bunun için günlük yeme programına yumurta (1 tane), fındık, ceviz, badem, kabak çekirdeği (çeyrek-yarım su bardağı, kavrulmamış olmalıdır), koyu yeşil sebzeler (ıspanak, karalahana, marul, tere, roka, maydanoz; özellikle çiğ olarak salata yapılmalı, zeytinyağı eklenerek tüketilmelidir), meyveler, renkli sebzeler (kırmızı ve yeşil sebzeler C vitamini, turuncu sebzeler A vitamini bakımından zengindir) mutlaka ana ve ara öğünlere eklenmeli.

Bitkisel proteinlere ağırlık verin

Hayvansal proteinden ziyade bitkisel proteine ağırlık verilmeli. Kuru fasulye ve mercimek protein içeriklerinin yanında demir ve folik asitten de zengindir, haftada iki kez tüketilmeli. Balık esansiyel yağ asitleri, D vitamini, çinko, B12, selenyum, koenzim q10 bakımından zengin bir protein kaynağı. Fakat ağır metal içerme riski, büyük ve derin deniz balıklarının, antibiyotik içerme riski nedeniyle çiftlik balıklarının yenmesi önerilmiyor. Günlük 1,5-2 litre su tüketilmeli.

Fertilite destekleyici vitaminler etkili midir?

Erkeklerde antioksidan içerikli fertilite destekleyici vitaminler etkili. Fakat kadınlarda bu programların etkinliği tartışmalı. Günde 400 µg’ın üzerinde, uzun dönem selenyum tüketiminde bulantı, yorgunluk, saç dökülmesi, eklem ağrısı, tırnaklarda renk kaybı zehirlenme bulguları ortaya çıkabilir. Vitamin eksikliği saptananlarda, özellikle D vitamini eksikliğinin çiftin çocuk sahibi olma yeteneğini düşürdüğü gösterilmiştir. Kısa dönem yüksek doz D vitamininin tüp bebek tedavisi sırasında kullanılmasının gebelik oranlarını artırdığı, tek bir çalışmada gösterilmiş olmakla birlikte, bu veri sonrasında desteklenmemiştir.

Yazının devamı...

Enfeksiyonlara karşı bitki çayı ile güçlenin

Sürekli değişen hava koşulları nedeniyle, bu dönemde yaşanabilecek sık soğuk algınlıklarına karşı daha zinde bir kış mevsimi için bitkisel ürünlerden destek almanın vakti artık geldi.

Mürver bitkisinin gizemi: Bağışıklık sistemini güçlendir. Gribe, öksürüğe ve nezleye faydalıdır. Soğuk algınlığını giderip, göğsü yumuşatır. Nane ile birlikte demleyerek içebilirsiniz.

Zencefil kökünün limonla dansı: Limon ile birlikte tüketildiğinde soğuk algınlığına, yağlı bir yemek sonrası ise sindirime yardımcı olur. Boğazınızda veya vücudunuzda kırıklık, halsizlik, ağrı hissettiğinizde taze zencefil rendesi + limon suyu + bal hoş kokusu ve ferahlatıcı özelliğiyle iyi hissetmenizi sağlar.

Karabiber meyvesi ile ateşi düşürün: Yemeklere lezzet vermesinin dışında, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkisi bulunuyor. Toz edilmiş karabiber meyvesi ile hazırlanan çay gargara şeklinde uygulandığında boğaz enfeksiyonlarına ve ağrının azalmasına yardımcı oluyor. Soğuk günlerde vücut direncini korumanın en etkili yolu sağlıklı beslenmek ve koruyucu bitki çayları içmek. İstanbul

Çörek otu: Hz. Muhammed çörekotu için “Ölümden başka her derde devadır” demiş. Mümkün olduğunca pişirmeden yemek lazım. Balla karıştırıp iyice çiğneyerek de tüketebilirsiniz. Florence Nightingale Hastanesi Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı Ece Güney Akkuş soğuk algınlığından korunmak için veya küçük hastalık sinyallerini atlatabilmek için hangi bitkileri ve çaylarını nsıl tüketmememiz gerektiğini anlattı.

C Vitamini deposu kuşburnu: Kuşburnu meyvesi C vitamini bakımından en zengin kaynaklardan biri. Tam kurutulmuş meyveleri parçalayıp 10 dakika kaynatın. Hemen tüketildiğinde içeriğindeki C vitamininden yüksek dozda faydalanılanabilirsiniz.

Sarımsak: Kanın antioksidant kapasitesini artırır, bağışıklık sistemini destekler. Çiğ veya pişmiş nasıl tüketirseniz tüketin mutlaka ezerek yiyin. İçeriğinde bulunan maddenin açığa çıkabilmesi için buna dikkat edin.

Soğuk algınlığına kakule: Soğuk algınlığı, bronşit, öksürük, yüksek ateş şikayetlerinin hafifletilmesinde ağız ve boğaz iltihaplarının giderilmesinde etkilidir. Çeşitli bahratlarla karıştırıp demleyerek içebilirsiniz.

En güzel antioksidan nar: Narın kendisi başlı başına bir antioksidant, çekirdekleri ile birlikte çiğnenerek tüketilmesi suyunun sıkılıp içilmesinden çok daha faydalı. Ayrıca narın kabuğu kaynamış suda 10 dk. bekletilip içildiğinde ishale karşı etkili, gargara yapıldığında ise boğaz enfeksiyonlarına ve ağrıya iyi geliyor.

Boğazınızın kalkanı adaçayı: En önemli uygulama alanı, soğuk algınlığı, grip, bronşit gibi durumlar. Bitkinin içerdiği uçucu bileşenler ağız ve boğazda yerleşen enfeksiyon ve iltihaplarda etkili. Kurutulmuş yaprakları 10-15 dakika kaynamış suyun içerisinde demleme usülü ile bekletip içilebilir veya gargara şeklinde uygulayabilirsiniz. Boğazınızın dayanabileceği sıcaklığa gelince gargara günde 6-8 defa gargara yapabilirsiniz.

Yazının devamı...

Bu yıl çocuklarımıza mutlu olmayı öğretelim

Yeni bir yıla başlarken her şeye rağmen mutluluğumuzu çoğaltmak zorundayız. Ve bunu da çocuklarımıza aşılamalıyız.

Her yeni yıl başlarken olduğu gibi 2018’e girerken de eminim en çok istenen dilekler; sağlık, mutluluk ve huzur oldu. En başta sağlık... Gerçekten yaşadıkça daha iyi öğreniyoruz, “Her şeyin başı sağlık.” Sağlık olmadan hiçbir şey olmuyor. İnsanı ayakta tutan en büyük güçlerden biri de mutluluk. Tabii mutlu olmak her zaman o kadar da kolay değil. Bir de mutluluk deyince herkesin bu kelimeye yüklediği anlam farklılaşıyor. Herkesin mutluluğu algılayışı farklı olsa da neşenin, kahkahanın, sevincin giderek hayatımızdan el çektiği şu günlerde yeni bir yılın başlangıcında umudu elden bırakmayalım. Gülen yüzleri çoğaltmak için geleceğimiz olan çocuklara nasıl mutlu olacaklarını öğretmeye çalışalım. Çünkü uzmanlar mutluluğun öğrenilebilen bir şey olduğunu ve emek vererek çoğaltılabilceğini söylüyor. O zaman tüm ebeveynlerin en çok istediği şeyi yapalım ve mutlu çocuklar yetiştirelim. Bunu yaparken de şunu hiç unutmayalım, Akıllı ve başarılı çocuklar ileride mutlu bireyler olmayabiliyor, ama mutlu çocuklar hayatta bir şekilde başarılı yetişkinler haline geliyor.

5 adımda mutluluk formülü

Mutlu çocuk yetiştirmek isteyenler Psikolog Barış Gürkan’ın önerilere bir göz atalım isterseniz.

Önce siz mutlu olun

Araştırmalar gösteriyor ki depresif semptomlar gösteren ailelerin çocuklarında, diğer çocuklara göre çok daha fazla davranış bozuklukları gözleniyor. O halde ebeveynin daha mutlu çocuk yetiştirebilmesi için en başta kendi mutluluğunu önemsemesi ve bunun için çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu kendi sosyal hayatını ve ruh sağlığını daha iyi hale getirerek mümkün olabilir.

İlişki kurmayı öğretin

Aileler empati ve ilişki kurmayı çocuklarına öğretmek için zaman harcamıyor. Sosyal öğrenme yoluyla kendiliğinden öğrenmesinin yeterli olacağını düşünüyorlar. Sosyal öğrenme bu süreçte kendiliğinden oluşsa da çocuğun bu konuda desteklenmesi sürecin daha sağlıklı ilerlemesini sağlıyor.

Çabalaması yeterli

Bazı aileler çocuklarının başarılarından asla tatmin olmaz. Sınavda 90 alan çocuğun neden 100 alamadığını sorgularlar.

Araştırmalar mükemmeliyetçi ailelerin çocuklarında depresyon ve kaygı bozukluklarının daha sık görüldüğünü gösteriyor.

İyimserliği aşılayın

İnsanları mutsuz eden şeyler, olaylar karşısındaki düşünce şeklidir. Yani gerçekleşen olay karşısındaki düşündükleriniz, ne hissedeceğinizi belirler. Örneğin, evde yalnız başınıza otururken içerideki pencereden gelen sesin rüzgar olduğunu düşünürseniz hissettiklerinizle, hırsız olarak düşünürseniz hissedecekleriniz birbirinden farklı olacaktır. Çocuklarınıza bardağın dolu kısmını görmeyi öğretin.

Onunla oyun oynayın

Çocukla geçirilen oyun zamanı asla boşa geçirilmiş zaman değildir. Onların zihinsel ve duygusal gelişimlerinde önemli bir yere sahiptir. Onlarla geçirdiğiniz zamanı arttırın. Onlarla geçirdiğiniz zaman onunla aynı odada olduğunuz zaman şeklinde değil, onun oyunun içinde olduğunuz, bir şeyler paylaştığınız şekliyle olmalı.

Zamane annelerinin rehberi “Kasmadan Annelik” raflarda

Kısa süre önce piyasaya çıkmasına rağmen D&R’da çok satanlar listesine giren “Kasmadan Annelik” isimli kitap, geçtiğimiz hafta da ikinci baskını yaptı.

Kitap, bebeğini emziremediği için kendini eksik ve suçlu hisseden, daha loğusayken okul seçimlerine başlayan, doğum hazırlık kurslarına eşiyle birlikte giden, yorgunluktan bitap düşmüş haldeyken bile buhar makinesinde ‘organik’ sebze pişirmeye çalışan ama anneliğin keyfini sürmeyi unutan annelere sesleniyor! Evet, günümüz modern anneleri ne yazık ki kusursuz olma telaşıyla anne olmanın güzelliklerini yaşayamıyor. Kendisi de üç çocuk annesi olan kitabın yazarı Daisy Waugh, ‘Kasmadan Annelik’ isimli kitabında kendini suçlu ya da yetersiz hissetmeden, yani “kasmadan’’, keyifli bir ebeveynlik yapabilmeniz için sizi teşvik ediyor.

Yazının devamı...

Kristal toplarla partiye enerji katın

İşletmeci, gazeteci ve psikolog kimliğiyle tanıdığımız Dilek Birgen yeni yıl öncesi sofra ve güzellik sırlarını paylaştı. Birgen, yılbaşı sofrasında kırmızı ve yeşil tonları önerirken, kristal topların negatif enerjiyi azalttığını ifade ediyor.

Kokina çiçeği ve kokulu mumlar kullanın

Her sene geleneksel süslenen yılbaşı ağacının dışında iki yıldır, modern tasarımlar da evin havasını değiştiriyor. Örneğin tamamen kitaplarla düzenlenen çam ağacı veya duvara asılan iplerle birbirine bağlanmış doğal ince çıtalardan oluşan çam ağacı şekli...

En önemli unsurun ışıklandırma olduğunu belirten Dilek Birgen, ağacınıza mutlaka kristal toplar eklemenizi bunun negatif enerjiyi aldığını ifade ediyor: “Kırmızı ve yeşil tonlarında sofra düzeni de tam yılbaşı havası estiriyor. Tabakların içine konulan nar bereketi de simgeliyor. Kokina çiçeği, kokulu mumlar, evin düzeni müsaitse küçük koltuk yastıkları mutlaka olmalı. Fulya Gündoğdu’nun özel üretimini Fiolas marka diffuser’larını kullanırım. Her sene bana uğur getirdiğine inanıyorum.”

Klasik ışıklandırmaları tercih etmelisiniz

“Yılbaşı ağacına konan klasik ışıklandırmaları tercih edin” diyen Birgen sözlerine şöyle devam ediyor: “Abajurun aydınlatmasından da yararlanın. Yılbaşı ağacının üzerindeki ışıklandırmaları kavanoz ve büyük cam vazolar içinde de kullanın.”

Sofrada üç çeşit meze olsun...

Başlangıçta somonlu ve fesleğenli domatesli bruschettayı öneren Birgen, şöyle devam ediyor: “Zeytinyağlı enginar ve kabak çiçeği dolması görüntüyü zenginleştirir. Üzerinde çilek ve yer fıstığının yer aldığı yeşil salatayı eksik etmeyin. Üç meze çeşidi olmalı: Narlarla süslü humus, patlıcan ezmesi ve tahinli pilaki.”

Leziz Humus

Yazının devamı...

Obeziteye karşı çocuklara sağlıklı beslenmeyi öğretin

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre çocuklarda görülen obezite oranı 2013’ten bu yana yüzde 10’a ulaştı. Bu da ülkemizdeki her 10 çocuktan birinin obez olduğu anlamına geliyor.

Obezite ile mücadelenin anne karnında başlayıp yaşam boyunca sürdürülmesi gereken bir zorunluluk olduğunu söyleyen Uzman Diyetisyen Nesrin Mutlu, çocuklarda obeziteyi önlemekte en büyük görevin de ailelere düştüğünü söyleyerek şunları anlatıyor: Anne ve babanın beslenme alışkanlıkları çocuğa örnek olacak beslenme modelidir. Evde ne yeniyorsa çocuk onu yemek isteyecektir. Brokoli yemeyen anne ve baba çocuğuna brokoli yedirmekte her zaman sorun yaşayacaktır. Her anne ve baba çocuğunun güvende ve sağlıklı olmasından sorumludur. Çocuklara yaşına göre onların anladığı dilden sağlıklı beslenmenin ne demek olduğu, sağlıklı ve sağlıksız besinlerin ne olduğu ve neden önemli olduğunun, hangi besinlerin vücudumuzda nasıl katkı sağladıkları ne işe yaradıkları vb anlatılması, öğretilmesi ve yaşatılması gerekiyor.

Resim çizerek, oyun oynayarak anlatın

Her çocuk farklıdır. Haliyle her çocuğun ilgi alanı da farklı olacağından sağlıklı beslenmeyi öğretirken birçok yöntem geliştirilebilir ve kullanılabilir. Resim çizmek, oyunlaştırmak, hikayelendirmek vb gibi bir etkinlik içinde sağlıklı beslenme mesajlarını vermek en etkin yollardandır. Öğreticidir, eğlencelidir, anne baba ile kaliteli vakit geçirmek adına çok önemli ve değerlidir. Çocuklarınızla şu etkinlikleri yapabilirsiniz.

- Resim çizme: Hadi gel bugün seninle en çok sevdiğimiz meyvenin resmini çizelim. Aa sen en çok elmayı, mandalinayı mı seviyosun harika! Günde 2 meyve yemek bizi mikroplardan korur ve hasta olmamamızı sağlar. Biliyor musun ayrıca elma yemek dişlerimizi çürümekten korur. Yaşasın elmayı sevdiğine çok mutlu oldum gibi... (Çizilen meyve hakkında bilgi verilmeli.)

- Oyunlaştırma: Bugün harika eğlenceli bir oyun öğrendim. Oynamak istiyorum, bana katılır mısın? Oyunun adı biber çıtırdatma. Biberi yerken en çok çıtırdatan puanları kazanıyor. Bakalım kim daha çok çıtırdatacak gibi... (Burada da biber hakkında bilgi verilir.)

- Hikayelendirme: Biliyor musun bugün çok güzel bir hikaye öğrendim/okudum... Çok eğlendim sana da anlatmamı ister misin? Hikayenin adı nohut ve arkadaşları gibi...(Burada da nohut hakkında bilgi verilir.)

Bu tarz etkinliklerle muhteşem sonuçlar alınabilir. Bu örnekler sayısız çoğaltılabilir. Dikkat edilmesi gereken önemli nokta şu; sizin de eğleniyor olduğunuzu çocuğunuzun görmesi gerekiyor.

UNUTMAYIN

- Ebeveynlerin yağ tüketimi ve şişmanlığı ile çocukların yağ tüketimi ve şişmanlığı arasında ilişki bulunmaktadır.

- Ev ortamında bir sofra, beslenme ve yemek düzeninin olup olmadığı, dışarıdan yemek yeme ve hazır yemek tüketme sıklılığının ne olduğu obezite ile birebir ilişkilidir.

- Hazır yiyeceklerle beslenme, enerji içeriği ve yağ içeriği yüksek besin tüketme şişmanlık oluşumunu kolaylaştırmaktadır.

- Düşük posa oranı ve beraberinde sıklıkla tüketilen gazlı içecekler nedenleriyle de şişmanlığı artırıcı özellik taşımaktadır.

- Ebeveynlerin fiziksel aktivite derecesi de çocukların aktivitesini etkiler. Ebeveyni inaktif olan çocukların inaktif olma şansı yüksektir.

- Enerji alımının enerji harcamasından fazla olmadığı koşullarda obezite ortaya çıkamaz.

Öğünlerde ne kadar yediğine dikkat edin!

Çocuğun yaşına uygun miktarlarda besin gruplarından sağlanan günlük enerjinin yüzde 55-60’ı karbonhidratlardan, yüzde 12-15’i proteinlerden ve yüzde 30’u yağlardan sağlanmalı. Ve bu günlük enerjinin de dağılımı yüzde 15-25’i kahvaltıda, yüzde 25-35’i öğle ve akşam yemeklerinde yüzde 10-15’i ise kuşluk, ikindi ve gece öğünlerinde verilecek şekilde planlanmalı.

Yazının devamı...

Ekrandan bir yıldız daha kayıyor

TV dizilerinin ekrandaki reyting savaşları tam gaz devam ediyor. Birçoğunun senaryosu birbirine benzese de diziler seyirciyi ekran bağlamayı başarıyor. Ancak izleyicinin gözü yine de TV dizilerinin star kadın başrol oyuncuları Tuba Büyüküstün ve Beren Saat’i arıyor. Ekranda son kalan kadın star Bergüzar Korel de bu hafta dizideki rolünün azaltılmasını istediğini duyurdu. Önce Bergüzar Korel’in bir zamanlar Meryem Uzerli ile gündemimize gelen tükenmişlik sendromuna yakalandığı söylendi ancak Vatanım Sensin’de eşi Halit Ergenç ile birlikte rol alan Korel konuya, “Artık uzun dizi yapmayacağım. Yapımcıdan çalışma süremin azaltılmasını istedim. Aynı evden iki kişi çalışıyoruz. Ben de evin annesi olduğum için bunu istedim. 7 yaşındaki oğlum Ali ile daha fazla vakit geçirmem gerekiyor. Bu sebepten dolayı uzun bir süre dizi yapmayacağım, tiyatroya devam edeceğim” diyerek açıklık getirdi. “Ali’ye kardeş mi gelecek” sorusuna ise “Allah nasip ederse gelecek ama şu an bir şey yok” diye cevap verdi.

Bergüzar Korel ve Halit Ergenç’i ilk defa 2006’da yayınlanan ve o dönemde fenomen olan Binbir Gece’de birlikte izledik. Bu dizide aşık olup evlendiler ve iki oyuncunun da yıldızı Binbir Gece ile parladı. Dizinin yurt dışına satılmasıyla şöhretleri dünyanın dört bir yanınan yayıldı. Oğullarının doğumu mutluluklarını perçinledi. Bu arada farklı projelerde çalışan çiften Bergüzar Korel, Karadayı dizisi ile Halit Ergenç ise Muhteşem Yüzyıl’daki Kanuni Sultan Süleyman rolü ile kariyerinde zirveye ulaştı. Ve 10 yıl aradan sonra geçen sezon Vatanım Sensin’in başrolleri için yeniden bir araya geldiler. Bu defa seyircinin karşısına Kurtuluş Savaşı’nın vatansever komutanı Albay Cevdet ve eşi Hemşire Azize olarak çıktılar. İki sezondur Perşembe geceleri reytingte birinci sırayı kimseye bırakmayan dizi bir rekora imza atarak 50 ülkeye satıldı.

Vatanım Sensin dizisinden aylık 240 bin TL kazandığı konuşulan Bergüzar Korel’in çalışma süresinin azaltılmasını istemesi, bazıları tarafından “şımarıklık” olarak görülse de güzel oyuncu zaten 3 sezon devam eden bir önceki dizisi Karadayı’dan sonra aldığı çok yorulduğu için ekranlara ara verme kararını açıklamıştı. Buna rağmen, Vatanım Sensin’den gelen teklifi nasıl kabul ettiğini bir röportajında şöyle anlatmıştı: “Çok yorulmuştum. Bu sene çocuğumla olmak istiyordum. Halit’in bu projesi de uzun zamandır belliydi. Konuyu biliyordum ama senaryoyu okumamıştım. Bir süre sonra kadın oyuncu arayışına girildi. Bir gün gazetede kendi adımın da geçtiğini gördüm. Eşzamanlı olarak yapım şirketinden arandım. Uzun süre senaryo masanın üzerinde durdu. Ne zaman aldım, okudum, o zaman ikna oldum. Azize’nin yazılış biçimi beni çok etkiledi.”

Kadınların yüzde 40'ı anne olmak için işi bırakıyor

Bergüzar Korel’in çalışma süresinin azaltılması talebi, sahnelerinin de azalması algısını yarattığı için seyirciyi üzse de 35 yaşındaki oyuncunun oğluna daha çok vakit ayırmak ve ikinci kez anne olma isteği herkes için kabul edilir bir durum. Çünkü Türkiye’de çalışan kadınların yüzde 40’ı hamilelik döneminde ya da çocuğu olduğunda işini bırakıyor. Doğa gereği her anne olan kadın çocuğuyla birlikte vakit geçirmek istiyor. Bergüzar Korel, oğlu Ali’yi doğurduktan altı ay sonra “Bitmeyen Şarkı” dizisine başlamıştı. Yaptığı her dizinin finalinden sonra yeni sezonda ekranda olmayacağını söyleyen Korel, bu kararını daha önce gerçekleştiremese de bu defa daha dizi bitmeden çalışma süresinin uzunluğundan dert yanmaya başladı. 2016 yılında Cihangir’de Not Just Coffee’yi açan Bergüzar Korel, burada kahvenin yanında kendi reçetesi olan kurabiyeleri satıyor.

Karı-koca aynı sette çalışan Bergüzar Korel ve Halit Ergenç yapımcıdan çocukları ile ailece görüşebilmek için aynı gün izin yapabilme isteğinde bulunmuş. Sette ayrı odaları bulunan ve evli bir çiften çok arkadaş olan Korel ve Ergenç’in bu sezon karşılıklı sahneleri de iyice azaldı. Korel, aynı sette karı koca olmak ile ilgili ise şunları söylemişti. “Başlarda çok korkuyorduk. Gerçekten bu kadar rahat çalışabileceğimizi beklemiyordum. İşin başlangıç ve bitiş saatleri dışında iş konuşmuyor, kendi sahnelerimize dair planlar yapmıyoruz. Sette aynı odada bile çok az zaman geçiriyoruz. Zaten hayatımda ilk kez duygusal ve fiziksel olarak bir işte bu kadar yoruluyorum. Dolayısıyla bizim sette Bergüzar-Halit olarak vakit geçirme imkânımız yok. Evde de sanki başka setlerde çalışıyor gibiyiz.”

Tuba Büyüküstün de yorgunlardan

Yazının başında bahsettiğimiz diğer kadın starlara gelince birçok kişinin bildiği gibi Tuba Büyüküstün, geçen sezon final yapan Cesur ve Güzel’den sonra bu sezon ekranlarda yok. Yaşadığı aşkla gündeme gelen Büyüküstün de çok yorulduğunu söyleyip gelen teklifleri kabul etmeyenlerden. Adı en son Kenan İmirzalıoğlu’nun başrolde olduğu Fatih dizisinde geçen güzel oyuncu bu teklifi de geriye çevirmişti. 25 Ekim’de Los Angeles’ta düzenlenen Uluslararaı Asya Film Festivali’nde jüri üyesi olmuştu. Büyüküstün festivalde “Önce Babamı Öldürdüler” filminin yönetmeni ünlü Hollywood starı Angelina Jolie ile biraraya gelmişti.

Yazının devamı...

Aşırı kilolu çocuklarla nasıl konuşmalı?

Türkiye’de okul çağındaki her 5 çocuktan biri obez. Obezitenin fiziksel sorunların yanı sıra ciddi psikolojik sorunlara da neden olduğunu unutmayın.

“Suçlu hissettirmek ve suçlamalar kilolu insanları değişim için motive etmez, hatta onları daha kötü hissettirir ve şişmanlar kötü hissettiklerinde sağlıklarını düşünmez daha sağlıksız beslenirler” bu sözler Amerika’da geçen hafta yayınlanan ve “Obezite ile İlgili Çocuklar ve Ergenlerin Yaşadığı Damgalanmalar” araştırmasını yürüten ekibin lideri Beslenme ve Diyet Uzmanı Stephen Pont’a ait. Pont, Amerikan Pediatri Akademisi ve Obezite Derneği birlikte hazırladıkları bildiri ile çocuk doktorlarını; “obez” ya da “yağ” gibi terimler yerine, “ağırlık” ya da “vücut kitle endeksi” gibi çocukları rencide edip psikolojilerini olumsuz etkilemeyecek, nötr kelimeleri kullanmaya davet etti.

Raporu kaleme alan kurul, toplum içinde kilolu çocuklarla alay etmenin çok yaygın olduğunu, “obez” ya da “şişko” damgalamaların çocukları yaraladığını, hatta yaşıtları tarafından zorbalığa kadar giden tutumlarla karşılatıklarının altını çizdi. Raporda ayrıca fazla kilonun sağlığa olan etkilerine verilen önemin, kilolu insanların duygusal ve sosyal hassasiyetlerine verilmesi gerektiğine de dikkat çekildi.

1800 kişi üzerinde 15 yıl süren çalışmada özellikle çocukların zihinsel sağlığı ve benlik saygısı üzerine gözlemlenen olumsuz etkilerin onlarda yeme içme alışkanlıklarından çok daha zararlı ve kalıcı etkiler bıraktığı açıklandı: “Ergenik çağında arkadaşları tarafından aşırı kilolarıyla alay edilen bir gencin bu duygularıyla baş etmek için sürekli yemeğe sarıldığını ve daha fazla yemek yediğini gördük. Bir tek arkadaşları alay etmiyor, aile de çocuğa sürekli “obez”, “şişko” gibi tanımlar yapıyor, bu da çocuğu motive etmek yerine daha çok üzülüp duygularıyla baş etmek için yemeğe sarılmasına neden oluyor.”

Dışlanan çocuk daha fazla kilo alır

Uzmanlar obezite ile mücadelede en büyük görevin anne babalara ve aileye düştüğünü söylüyor. En yetkili yöntem ise tüm ailenin beslenme ve yaşam tarzını değiştirmesi. Daha hareketli bir yaşam şeklini benimsemeleri. Aile fertleri bu durumdan mümkün olduğu kadar kaçmayı tercih etse de, aslında problemleri görmezden gelmek çocuğa verilecek mesajlar arasında en kötüsü.

Çocuğunuzla kilosu ile ilgili konuşurken başta obezitenin zararlarından genel olarak bahsetmekle başlayabilirsiniz. Fakat dikkatli olmalısınız. Yanlış mesajlar, alaycı tavırlar, diğer çocuklarla kıyaslama ters etki yaratarak çocuğunuzun sizden uzaklaşmasına neden olabilir.

Konuşmaya kendini nasıl hissettiğini sorarak devam edebilirsiniz. Arkadaşlarının ve yakınlarının tepkisini, kıyafet alırken kendini nasıl hissettiğini ve günlük koşuşturmada hareket ederken çektiği zorlukları sorabilirsiniz. Onun nasıl hissettiğini empati kurarak dinlemek aranızda olumlu bir etki yaratır.

Sağlıklı beslenmenin doğuştan gelen bir yetenek olmadığını ve çocuğunuzun beslenme alışkanlıklarını sizden aldığını unutmamanız gerekir.

Yapılan araştırmalar, birçok çocuğun kilosundan mutlu olmadığını ve bu konuyu aileleri ile paylaşamadıklarını gösteriyor. Ailesi ile açık bir şekilde bu konuyu konuşabilen çocuklar problemlerini çözmekte daha istekli ve yaratıcı oluyorlar.

İstanbul’u eğitim hayalleri kapladı

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Ashoka Türkiye ortaklığında Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği Nirun Şahingiray 3. Uluslararası Forumu’nda eğitimin geleceğini hayal etti. Forumda STK’lar, akademisyenler, gönüllüler ve sektördeki diğer katılımcılarla birlikte eğitimde ufuk açan uygulamalar konuşuldu. Forum, TEGV Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Özinci yaptığı konuşmada istatistikler ve araştırmaların eğitime dair daha fazla düşünmemiz gerektiğini belirterek imkânları kısıtlı çocuklarımıza kader değil umut vermemiz gerektiğini söyledi. TEGV Genel Müdürü Sait Tosyalı da daha iyi bir eğitimin hayal olmaktan çıkmasını dilediğini belirtti. Ashoka Türkiye Direktörü Zeynep Meydanoğlu ise sosyal girişimciliğin önemini anlattı.

Yazının devamı...

Emmy ödülü Türk dizilerinin önünü açtı

ABD’den sonra en çok dizi ihraç eden ikinci ülkeyiz. 10 yıllık süreçte dizi ihracatı satışlarla 100 binden 300 milyon doların üzerine çıktı.

Her şey 9 yıl önce Gümüş dizisinin yurt dışına satılmasıyla başladı. Ve sonrası adeta bir çorap söküğü gibi geldi. Doğudan batıya kuzeyden güneye aralarında adını belki de hiç duymadığımız 143 ülkede 400 milyondan fazla insan Türk dizilerini izliyor, Türk starlarına aşık oluyor.

Diziler konusunda dünyadaki tek rakibimiz ise Amerika... Bugün ABD’den sonra dünyaya en çok dizi ihraç eden ikinci ülkeyiz. 10 yıllık süre için dizi ihracatı bu satışlarla 100 bin dolardan 300 milyon doların üzerine çıktı. Bir zamanlar biz Brezilyalı pembe dizilerin esiri iken şimdi dünyayı Türk dizilerinin bağımlısı yaptık. En fazla 60 dakikalık dizilere alışkın olan yabancı seyirciler, her akşam ekran karşısında film tadında iki saatlik dramaların adeta tutsağı oldu. Türk dizileri Latin Amerika’da en çok izlenen 15 program arasına girmeyi başardı. Bu programlardan 4’ünü Türk dizileri oluşturuyor.

Türk dizi sektörünün bu başarısı artık tüm dünya tarafından da kabul görüyor. Ay Yapım imzalı Kara Sevda dizisi dünya TV sektörünün en prestijli organizasyonlarından Uluslarası Emmy Ödüllerin’nde Amerika dışındaki yapımlar kategorisinde, Brezilyalı ve Kanadalı rakiplerini geride bırakarak En İyi Dizi Ödülü’nün sahibi oldu. Kara Sevda bu ödülü Türkiye’ye kazandıran ilk yapım oldu.

Ödül bir ilk olsa da bu başarının ayak sesleri uzun süredir duyuluyordu. Birbirinden güzel ve yakışıklı oyuncularımız uluslararası yarışmalarda ödüllere aday gösterildi. Son olarak da Fazilet Hanım ve Kızları, Anne ve İstanbullu Gelin Balkanlar, Güney Amerika ve Orta Doğu’da yayın hayatına başlayacakların başında geliyor.

Hollywood’a senaryo satıyoruz

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.