Yaylalardan anne mutfağına
.
Doğal ve sağlıklı ürünler tüketmek için her geçen gün alternatifler artıyor.
Slow Food’un Balkanlarda yürüttüğü Essedra Projesi içinde yer alan, koruma altına alınması gereken ürünlerin envanterinin tutulduğu Nuh’un Ambarı listesine Türkiye’den giren 49 türden biri olan Karayaka koyunu da Nebyan’ın yaylalarında üretiliyor.
Yiyip içtiklerimizin sağlığımızla direkt ilişkisi var. Durum böyle olduğu için de çocuklarımızın beslenmesi ve bu besinlerin nereden geldiği daha çok önem kazanıyor. Neyse ki ülkemizde özellikle meyve ve sebze konusunda sağlıklı doğal yiyecekler yetiştiren çiftlikler çoğaldı. Doğal et konusunda da Samsun’un Bafra ilçesinin yaylalarında yetişen hayvanları tüketiciyle buluşturan Nebyan Doğal’ın et ve et ürünleri anneler için bir alternatif olabilir.
Nebyan Doğal’ın kuruluş hikayesinde Samsunlu Koç Üniversitesi mezunu iki kardeş girişimci var. İbrahim Uyanık İstanbul’da üniversiteyi bitirdikten sonra babası İsmail Bey’in “Buradaki doğallığı, saflığı ve lezzeti insanlarla tanıştırmalı, bunu yaparken de buradaki insanlara istihdam oluşturmalıyız” demesi üzerine Bafra’ya dönüyor. Ablası Nazlı Uyanık Yıldız ile Nebyan Doğal’ı kuruyor. Endüstri mühendisi olan Nazlı Hanım kızının doğumundan sonra ürünlerinin daha çok kişiye uluşmasını önemsiyor. Nebyan Doğal, tüketiciye doğal et ulaştırmanın yanı sıra bölge hayvancılığının ve insanın kalkınmasına da ön ayak oluyor.
Hikayeniz nasıl başladı?
İbrahim: Samsun Bafra’da kendi yaylamız var. Bizim bölgede Orta Karadeniz’de yaylacılık yapılır. Akrabalarımız bu işi sürdürüyor nesillerdir. Belki 400 yıl diyebiliriz. Yazları gittiğimizde yaylaya çıkarız, orada yetişen havyanların etlerini yeriz. O tadı İstanbul’da bulamıyoruz. Babamın “Köyden kente göçü durdurmak için bu eti İstanbul gibi düzgün ürüne muhtaç bir pazara ulaştırmak gerekir” fikri ile yola çıkıp 2014’te de şirketi kurduk.
Hayvanlar nerede yetişiyor?
İbrahim: Samsun, Giresun, Tokat, Orta Karadeniz yaylalarında yetişiyor. Kesilip Beykoz Riva’daki tesislerimize getiriliyor. Burada işleniyor ve soğuk hava araçlarıyla dağıtılıyor. Şirketi kurarken tarımsal kalkınma modelleri üzerine çalıştık. En doğal ve en düzgün üretim modeli üzerine eğildik. Büyük sermayeye sahip dev bir şirket değiliz. En büyük gücümüz bölgedeki üreticilerimiz ve itibarımız. Bu üreticilerimiz bize bizim için hayvan yetiştiriyor. Bazılarını ortak ediyoruz, çobanlığını yapıyor mesela. Aynı zamanda kendisi yetiştiren üreticilerimiz var.
İbrahim ve Nazlı Uyanık kardeşler yaylada üretilen eti müşterilerin kapısına kadar götürüyor.
Alerjik bebeği olanlar, kronik hastalar bizi tercih ediyor
Sizi kimler tercih ediyor?
Nazlı: Sağlıklı ve doğal et yemek isteyenler sipariş veriyor. Soğuk zincir ile et kapılarına teslim ediliyor. Alerjik bebekleri olan anneler bizi çok tercih ediyor. Bebek iki yaşında, dana alerjisi var mesela. Kuzu eti özel hazırlanıyor bu insanlara. Mide, bağırsak hastalığı olan insanlar ulaşıyor bize. Bağırsaklarında problem olup bütün vücut işleyişini etkileyen şeyler var. İhtiyaç duydukları etler bizimkilerle çok uyuşuyor. O hastalar bizi takip ediyor. Sakatat, paça da dahil. Etimiz insanların da şifa bulacağı bir ürün.
Daha çok hangi etler sipariş ediliyor?
Eti sıfır ziyanla kullanılıyoruz. Endüstriyel kesimhanede bir bölümü gidiyordur ama burada hiç zayiat yok. Biz tüketicimizi de bilinçlendirmek, doğal hayvancılığın sürdürülebilir olduğunu göstermek istiyoruz. Koskoca danadan en fazla 3 kilo bonfile çıkıyor. İnsanlar bonfile, pirzola yemek istiyor. Biz diyoruz ki, “Bakın bir kuzunun pirzolası kadar paçası da, ciğeri de değerli vs” İnsanlara bunları anlatmaya çalışıyoruz.
Büyük restoranlara gönderiyor musunuz?
Nazlı: Daha ziyade şef, niş restoranlar bizi tercih ediyor. Ürünün kalitesinden dolayı bu tercih. Büyük etçi olma hayalimiz yok. İstiyoruz ki insanlar eti doğallığından tercih etsinler. Dürüst, doğal, sağlığı ön planda tutan bir şirketiz. Hayvan, suni bir şey yemiyor, otluyor yalnızca.