Çocuklarda özgüvene değil özsaygıya yatırım yapılmalı
.
Anne-babalar çocuklarını yetiştirirken çoğu zaman neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremiyor. Prof. Dr. Acar Baltaş’a göre çocuklarda hayat başarısına giden yol, özgüven değil, özsaygının gelişmesinden geçiyor.
Prof. Dr. Acar Baltaş, psikolog, akademisyen, eğitimci, yazar ve yönetim danışmanı. 35 yıldır Türkiye’de geniş kitlelere, psikolojinin insan ihtiyaçları ve iş hayatının sorunları için bir çözüm olduğunu gösteriyor. Psikoloji ve insan davranışları konusunda yol gösteren kitapları var. Ama birçok kişi onun adını geçen hafta sosyal medyada çok paylaşılan, orta ve üst gelir seviyesindeki Türk ailelerinin çocuklarını yetiştirme konusunda yaptığı eleştirilerle tanıdı. Türkler’in çocuklarını, acı, üzüntü ve hayal kırıklıklarından uzak tutarak, “Kızarak yöneten ve her şeye hakkı olan patron çocukları” gibi yetiştirdiklerini söyledi. Yaz okullarıyla ilgili anlatımları da dikkat çekti. Prof. Dr. Acar Baltaş ile başarının ne demek olduğunu ve dünyaya faydalı iyi çocuk yetiştirmenin yollarını konuştuk.
Başarılı çocuk yerine iyi insanlar yetiştirilmeli
Tüm anne babalar başarılı çocuklar yetiştirmek istiyor. Sizce başarının tanımı nedir?
Günümüzde başarıdan anlaşılan, meslek sahibi, para kazanan, varlıklı, pozisyon sahibi, tanınan bir insan olmak. Şöhret, servet ve paranın getirdikleri yani. Aileler başarıyı böyle tanımlamadıklarını söyleseler de çocuklarından beklentileri çocuğa eğitim sırasında verilen mesajlarla, “En iyi sen olmalısın” şeklinde yansıyor. Çocuklar için başarı tek ölçü olunca, “Ne yaparsan yap insanların önüne geç” durumu ortaya çıkıyor. Başarısızlığı eşittir değersizlik olarak algılıyor. Başarısız olduğunda kendine değer verilmeyeceğini düşünüyor. Başarılı olmak için yalan söyler ve fırsat bulduğunda hile yapar.
Anne babalar olarak özgüveni yüksek çocuklarımız olsun istiyoruz...
Özgüven, başkaları beni nasıl görüyor sorusunun cevabıdır ve başarı endekslidir. Dolayısıyla başarısız olunca yerle bir olur. En yüksek özgüven ise psikopatlar ve manyaklarda olur. Daha değerli olan “Başkaları beni nasıl görüyor değil, ben kendimi nasıl görüyorum?” sorusudur. Bu da özsaygısı yüksek olan insanların özelliğidir. Özsaygısı olan insanlar başarısızlık halinde ne yapması gerektiğini düşünür. Kendisiyle ilgili “Başarısız olduğum zaman da değerliyim, değerim başarıma bağlı değil” fikrine sahiptir.
Sizce doğru olan ne?
Dünyanın en başarılı çocuğunu yetiştirmek yerine, dünya için iyi bir insan, çocuk yetiştirmek gibi daha gerçekçi bir hedefin arkasından gidilmeli. Çocukların vicdani gelişimleri desteklenmeli.
‘Bugün ne başardın’ yerine ‘kime yardım ettin’ diye sorulmalı
Bunu nasıl yapacağız?
Birinci olarak çocukların akşamları aile sofrasında tanık oldukları konuşmalar bu konuda rehber olacaktır. “Ödevlerini yaptın mı?, “Sınavdan kaç aldın?” gibi sorular bu çocukları en başarılı olma idealinin peşinde koşturur. Ama böyle başarılı olunmaz. Ebeveynler ancak çocuğun, kendi yapabileceğinin en iyisi olmasını sağlayabilir. Bunun için de, “Bugün hangi arkadaşına yardım ettin?”, “Bu hafta hangi arkadaşının başarısına katkıda bulundun?”, “Senden daha az şanslı insanlar için bir şey yaptın mı?”, “Sahip oldukların arasından kendini ayrıcalıklı, mutlu hissettiren ne var?” gibi sorular sorulmalı. Böylece ortaya iki şey çıkartırız. Başka insanlara yardım etmenin kendi sorumluluk çerçevesi dahilinde olduğunu anlatmak, sadece kendi başarısıyla yetinen değil, başkalarının başarısına katkıda bulunmanın da bir değer olduğunu hatırlatabiliriz. Bunun yaşı 3,4,5 ve devamıdır.
Hayattan hep alacaklı olduğuna inanan çocuklar yetişiyor
Gittikçe etrafımızda sorumluluk sahibi olmayan çocuklar yetişiyor. Nerede yanlış yapılıyor?
Çünkü çocuklar ailelerin hayatına değil, refahına ortak. Böyle olunca da hayattan hep alacaklı çocuklar yetiştiriyoruz. Sahip olduklarına sahip olmak için hiçbir katkısı ve çabası olmayan, sadece ve sadece sahip oldukları, olmadıkları her şeye hakları olduğuna inanan çocuklar oluyorlar. Bu da ilerideki yaşamlarında ciddi bir boşluk doğuruyor. Bu sonunda deniz suyu için susuzluğu gidermeye benziyor.
Çocuklarda sorumluluk bilinci nasıl geliştirilebilir?
Ailenin hayatına katkıda bulunmak çocuğun görevleri arasında olmalı. Bu ödül karşılığında yapılmamalı. Bugün orta-orta üst ailelerde çocuklardan beklenen tek şey dersine çalışması. Kırsal bölgede çocuklar 3 yaşından itibaren ailenin hayatına katkıda bulunmayı kendileri için bir ayrıcalık kabul ederler. Karadeniz’e çay toplama mevsiminde bakın. Ufak çocukların sırtında küçük küfeler görürsünüz. Bu, onlara ailenin hayatının bir parçası olduğunu hissettiren bir şeydir.
Ebeveynlere yol haritası
- Çocuğunuzun güçlü yönlerine odaklanın. Onun her konuda mükemmel olmasını beklemeyin. Zayıf taraflarının ancak önlerindeki büyük engeli aşacak kadar güçlendirilmesi yeter.
- Çocuğunuzun doğru yaptıklarını yakalayın ve o konularda ona olumlu geri bildirim verin.
- Her yaptığını övmeyin. Küçüklükten başlayarak oynadığı her oyunu o kazanmasın. Başarısızlığın doğal olduğunu öğrenmenin ilk adımı budur.
- Mümkün olduğu kadar az müdahale edin. Ortalama bir ailede yapılan 10 müdahalenin 8’i gereksizdir. Müdahale çocuğun yaptığına “yapma”, yapmadığına “yap” şeklinde ortaya çıkar. Doğrudan ve hemen müdahalenin gerekli olduğu durumlar “tehlike” olan durumlardır.
- Arkadaşlığın önemini vurgulayın. Arkadaşlık hoşgörü ve bağışlayıcılık gerektirir. Bu da ortak geçmiş yaratmaya imkan verir.
- İnsanlara iyilik yapmak, kendisinden daha az şanslı olanlara karşı kendini borçlu hissetmek empati ve şefkat duygusu geliştirir. Hafta sonları “Bu hafta kime iyilik yaptın/yardım ettin?” sohbeti yapın.
- İnsanlara kendisini iyi hissettirmek için ona örnek olun. Samimi ilgi gösteren sorularla, yeni tanıştığı insanlar dahil, konuşmaktan çok dinlemeye yöneltin. İnsanlardan ayrıldıktan sonra arkalarından iyi konuşun.
- Yaşadığı olumsuz duyguları kabul edin. Duygularının yatışmasını bekleyin. Olumsuz duyguyu yaşadığı sırada yargılamaktan ve akıl vermekten uzak durun.
Anne-baba sabırlı olmalı
Özsaygılı çocuk sınırları bilir, değerli olduğuna inanır. Çocuk bunu nasıl kazanacak? İşte bu değeri, anne babanın sabrından ve şefkatinden kazanır. Annelerin sabrı az, babaların hiç yok. Annelerin şefkati var, babaların ise çoğunlukla şartlı. Çocuk bu sabrı görmediğinde yanlış yaptım duygusuna düşüyor ve müdahale görüyor.
Yaz tatilinde bir işte çalışsınlar
Sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek için 13 yaşından itibaren çocuklarınızın yaz tatillerinde en az 1-2 ay çalışmasını sağlayın. Hem de bunu babasının işine giderek değil, tercihen AVM’deki bir yerde çalışarak yapmalı. “Paranın kıymetini bilir” düşüncesi en az önemli olan şeydir. Çocuk her şeyden evvel yetişkin dilini öğrenir. Bir yerde çalışmak, hizmetini birilerine beğendirmek demektir. Dolayısıyla ezilmeden, ezmeden ilişki nasıl kurulur öğrenir. Üçüncüsü aldığı kararların sonuçlarıyla karşılaşır.