“Sen evrenin göz bebeğisin”
SORU: Bir yazınızda Şeyh Galip’ten iki mısra nakletmiştiniz. Bu mısralarda geçen kelimeleri Osmanlıca lugatta dahi bulamadım. Bu mısraların anlamı nedir? Açıklar mısınız? (Ahmet A. Özgüneş)
CEVAP:
Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan Ademsin sen.
ANLAMI: Kendine iyi bak, özünü düşün. Sen evrenin özüsün, bütün evrenin göz bebeği olan Ademsin yani insansın sen.
Şeyh Galip, bu beytiyle tasavvuf ve İslâm felsefesindeki insan düşüncesini özetlemektedir. İslâm tasavvufuna göre insan evrenin zübdesidir. Bütün evrenin küçük bir kopyasıdır. Evren, yaratıklar dünyasının büyük kopyası (nüsha-i kübra), insan ise evrenin özeti yani küçük kopyasıdır (nüsha-i suğra). Ancak bu küçük nüsha, büyük kopyaya, (tüm evrene) bedeldir. Şunu da bilmek gerek ki âleme bedel olan, insanın sadece görünürdeki sureti yani cismi değil, onun hakikati, başka bir deyişle olgunlaşmış, ermiş insandır. Yaratıklar âlemini Hazarat-i Hams adıyla beş mertebeye ayıran Muhyiddin ibn Arabi ve ondan sonrakilerin Varlık Birliği tezlerine göre Allah’ın isim ve sıfatlarının bir görüntüsü olan bu cihan, beş mertebede oluşmuştur.
- 1. mertebe gayb-i mutlak (mutlak gizlilik) mertebesidir. Tam kendi kemaliyle bulunduğu bu mertebede yüce Allah, henüz isim ve sıfatlar dairesine inmemiştir. Bütün şekil isimleri Hakk’ın zatında yok olmuştur.
- 2. mertebe Ceberut âlemi, ilk teayyün, ilk cevher yahut hakikat-i Muhammediyye mertebesidir. Bu mertebede toplu olan varlık, açılıp detaylanmaya başlamıştır.
- 3. mertebe, melekut âlemidir. Bu âlem, görünürler dünyasına yaklaşan varlık mertebesidir.
- 4. mertebe şehadet (görünürler) âlemidir.
Bu dört âlem, dört deniz gibidir. Birinci denizin dalgalanmasından ceberut âlemi meydana gelmiştir ki, buna izafi (göreceli) ruh da denir. Ceberut âleminin dalgalanmasından melekut âlemi ve melekut denizinin dalgalanmasından mülk âlemi meydana gelmiştir. Dalgalanmaktan maksat, zati iktiza (gereklilik) ve zati arzudur. Bunların hepsi bir anda olmuştur. Nitekim, “Bizim işimiz bir göz açıp yumuncaya kadar yahut daha çabuktur” (Kamer: 50) buyurulmuştur. Bunların hepsi bir nurdur. Değişimle türlü görünür. “Her gün O, başka bir şandadır” (Rahman: 29) ayeti gereğince zattan meydana gelir ve zata gider. “Başlangıç O’ndandır ve dönüş O’nadır.”
- Beşinci mertebe, bunların hepsini kendinde toplayan insan-ı kâmil mertebesidir.
Önceki 4 âlem, Allah’ın İsm-i Azamı’dır (en büyük ismi). Bunların tamamı, Allah’ın zatını gösterir. Bu âlemlerin tümü insanda da vardır. İnsan-ı kâmil, bütün âlemlerin özetidir. Onun içindir ki, Hz. Ali, “Sen kendini küçük bir cisim sanıyorsun. Oysa sende büyük bir âlem toplanmıştır” demiştir.