Şampiy10
Magazin
Gündem

‘Allah mı demeli yoksa Tanrı mı?’

SORU: “Tanrı” mı yoksa “Allah” mı demeliyiz? Tanrı nedir, Allah nedir? Bu konu çok tartışılıyor. Acaba Kur’ân-ı Kerim’de bu nasıl geçiyor? Açıklar mısınız? (Dilek)

CEVAP: Arapça’da Allah deyince sadece evrenin yaratıcı ve yöneticisi hatıra gelir. Ama ilah kelimesi hem Allah için kullanılır hem de Tanrı diye tapılan melek, cin, insan, yatır, hayvan, ağaç, taş, herhangi bir yaratık için kullanılır. Bu husus, Tanrı adını kullananın niyetine bağlıdır. Kur’ân okursanız

“E ilahun maallah: Allah ile beraber başka Tanrılar mı var?” sorulduğunu görürsünüz. Bu tür ayetlerde Allah’tan başka ilah (tanrı) olmadığı, hükmü geçerli tek Tanrı’nın Allah olduğu vurgulanır.

Kur’ân’ın ilk muhatabı olan Araplar, Allah deyince sadece evrenin yaratıcı ve yöneticisini anlarlardı. Ama ilah deyince bununla hem Allah anlaşılabilirdi hem de uyduruk Tanrılar. Yani Allah kelimesi, yaratıcının özel adıydı. Bu, Arapça için böyledir. Zaten bu isim de Arap dilinde aşamalar geçirerek Allah şekline gelmiştir. Bunun kökünün Ellat olduğu hakkında görüşler de vardır.

“Bu cidden tuhaf bir şeydir”

Kur’ân-ı Kerîm’de kâinatın yaratıcısı için Allah ismi kullanıldığı gibi ilah da kullanılır. Mesela “Falem ennehu la ilahe ilallah: İyi bil ki Allah’tan başka ilah yoktur. Gerçek ilah sadece Allah’tır” (Muhammed: 19), “Allah: ‘İki Tanrı tutmayın. O, ancak tek Tanrı’dır. Yalnız benden korkun’ dedi” (Nahl: 51), “Onlara kendilerinden bir uyarıcı (peygamber) gelmesine hayret ettiler de o kâfirler dediler ki: Bu yalancı bir sihirbazdır. Tanrıları bir tek Tanrı mı yaptı? Bu, cidden tuhaf bir şeydir” (Sad: 4-5).

“O’ndan başka Tanrı yoktur”

“1- De ki: Sığınırım ben, insanların Rabbine, 2- İnsanların padişahına, 3- İnsanların ilahına (Tanrısına): 4- O sinsi vesvesecinin şerrinden. 5- O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler) fısıldar. 6- Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah’a sığınırım)” (Nas Suresi). “Hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı rabler edindiler, Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa kendilerine yalnız tek Tanrı’ya ibadet etmeleri emredilmişti. O’ndan başka Tanrı yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir” (Tövbe: 31).

* DEVAM EDECEK

Yazının devamı...

Manevi konuları çizgiyle anlatmak sakıncalı mı?

SORU: Geçen gün, dört büyük melekle bunların karşısında yer alan iblisleri konu alan bir çizgi roman yayınlamak isteyen iki ressamın “Yaptığımız iş günah mı değil mi? Kimden bilgi alabiliriz?” şeklindeki sorularıyla karşılaştım. Araştırmışlar, karşılarına çelişkili fikirler çıkmış. Sonuçta bir karara varamamışlar. Dini konularda çok hassas oldukları için iyice emin olmadan eserlerini yayınlamak istemiyorlar. Devamlı okurunuz olduğum için doğal olarak aklıma siz geldiniz. Durumu kendilerine de söyledim. Onlar da sizin cevabınızı alana kadar beklemeye karar verdiler. Bu kişilerin yapmak istediği iş acaba dinen sakıncalı mı değil mi? (Mustafa Tulun)

CEVAP: Eskiden beri İslâm-Türk edebiyatında minyatür kullanılmıştır. Hatta mecazi-ilahi aşk niteliğindeki kimi eserlerde ve bazı siyer kitaplarında minyatür kullanıldığı gibi vaktiyle medreselerde okunan “Mızraklı İlmihal”de de ahiret tabloları, mizan, arasat meydanı, amellerin tartılması gibi soyut konuların çizimleri yapılmıştır. Gerçek resim olmamak şartıyla minyatür tarzında manevi konuları somutlaştırmakta bir sakınca görmüyorum. Ama gerçeklerden ayrılmamak ve meleklerin gerçek şeklinin bilinemeyeceğini, bu yapılanların sadece konuyu anlatmak üzere bir çizim olduğunu ilk başta okuyucuya duyurmak gerekir.

Müzikle tedavi

BİR yazınızda müzikle tedaviden bahsederken Cerrahpaşa’da bu çalışmaların yapıldığını belirtmiştiniz. Bahsettiğiniz çalışmalar R. Oruç Güvenç’e ait olabilir. Konuya yaklaşımınızdaki olumlu tavır sebebiyle bu konudaki bilgileri güncellemek isteyebileceğinizi düşündüm. Oruç Güvenç, Ayhan Songar’ın emekli olmasının ardından Marmara Üniversitesi’ne geçti ve buradan emekli oldu. Müzikle tedavi üzerine yaptığı çalışmalar günümüze kadar, yurt dışı ağırlıklı olarak ve artarak sürdü. Şu anda yurt içinde ve yurt dışında müzik terapisti yetiştiriyor, konferanslar, seminerler veriyor. 1976 yılında kurduğu TÜMATA grubu da Türk, Alman, İspanyol, İsviçre ve Avusturyalı üyeleriyle çeşitli ülkelerde konserler veriyor. (Emre Başaran)

internet: www.tumata.com

e-posta: emre@tumata.com

CEVAP: Emre Başaran’ın lütfettiği ayrıntılı bilgiler ve CD’ler için teşekkür ederim.

Yazının devamı...

Duanın kabulü için iman ve ihlas şart

SORU: Bakara Suresi 186’ncı ayet, “... bana dua eden duacının duasını kabul ederim/karşılık veririm\’85” buyurmaktadır. Hatırlayamadığım birçok ayette “layıkıyla imanın” nasıl olduğu anlatılıyor. Layıkıyla iman etmediğimiz zaman dua etmek boşuna bir emek midir? Allah’a, Peygamberimize ve Kur’an’a şüphe etmeden inanıyorum. Namaz olmazsa layıkıyla ibadet olmaz mı? Bu ayeti o kadar çok düşünüyorum ki bazen içinden çıkamıyorum. Tanrı’dan en küçük isteklerimin bile kabul görmeyeceği kuşkusu uyanıyor içimde. Bu düşünce beni rahatsız ediyor. Gelgitler yaşıyorum. Namaz kılmasam bile dua etmeye devam etmeli miyim? (Barış)

CEVAP: Duanın kabul edilmesi, başta dua edenin iradesine bağlıdır. Kişi inanmadan dua ederse o dua kabul edilmez. Çünkü Allah, kalbin dışından çıkan, yani inançsız ve ihlassız duaları kabul etmez. Kişi niçin dua eder? Dua, Allah’tan muradını, dileğini yapmasını istemektir. Allah’a inanmayan insan dua eder mi? Etse bile onun duası hedefsiz duadır. Allah’a kesin inanmak ve duanın kabul edileceğine de inanarak dua etmek gerekir. Böyle kesin inanç ve ihlasla yapılan duaları Cenabı Allah, hayırlı ise kabul eder, değilse etmez. Yahut duanın yararını ahirete bırakır. Hasılı dua çok güzeldir, ibadetin beynidir. Allah naçar kalanın imdadına yetişir.



Eş seçiminde ana babanın rızası gerekir mi?

SORU: Bir insan evlenmeye karar verip eşini seçtiğinde aileler hangi noktada etkili olmalıdır? Ben inançlı ve dindar bir insanı eş adayı olarak seçtim. Böylece daha inançlı ve bağlı bir yaşam sürmek mümkün olacaktı. Fakat ailem kültürel olarak farklı olduklarını ileri sürerek bu seçimime karşı çıktı. Ne yapmalıyım? (Pınar)

CEVAP: Peygamberimiz buyurmuşlar ki: “Dört özelliğinden dolayı kadınla evlenilir. Güzelliğinden, soy sopundan, malından ve dindarlığından. Sen dindar olanı seç, mutlu olursun.” Dindarlık her şeyin başında gelir. Soy sop önemli ama dinin üstünde değil. Peygamber’in oğlu olmak bile insana din üstünde değer katmaz. Şimdi seçtiğin eş gerçekten dindar ve iyi huylu ise anne baban seni engelleme hakkına sahip değildir. Çünkü evlenmek senin seçimine bağlıdır. Ancak bu husus Hanefi hukukçuların görüşüdür. Öteki mezhep hukukçularına göre kadının evlenebilmesi için velisinin yani babası, kardeşleri veya amcalarının muvafakati gerekir. Kadın, velisinin izni olmadan evlenemez. Ebeveynini kırma ama seçiminde de onları ikna etmeye çalış. Allah’tan hayırlısını iste.

Yazının devamı...

Peygamberimiz Bedir Savaşı’nda zafer için dua etti

SORU: İş yerinde namaz kılamadığını belirten bir okuyucunuzun sorusuna verdiğiniz cevapta, “Ezan okunduğunda abdest alıp oturduğu yerden Allah’ı zikrederse namaz kılmış olacağını, zira namazın aynı zamanda salat manası olarak zikir ve dua” anlamına geldiğini belirtmiştiniz. Benim çalıştığım işyerinde de aynı durum söz konusu. Fakat kafamı karıştıran, Peygamber Efendimiz’in Bedir Savaşı’nın en şiddetli anında bile namazı terk etmeyip kılması aklıma geliyor. O zaman çıkmazda kalıyorum. Savaş gibi zor bir ortamda değiliz. Ne yapmam lazım? (Fatih Yılmaz)


CEVAP: Kim demiş Bedir Savaşı’nın en şiddetli zamanında Peygamber’in savaşçılarının namaz kıldığını? Peygamberimiz Bedir Savaşı’nda bizzat çarpışmaya iştirak etmedi. Ona bir çadır kurdular. Orada ordusunun başarısı ve zaferi için “Allahım, şu bir avuç Müslüman ölürse yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmaz” diye dua etti. O savaş öyle günlerce sürmedi. Birkaç saat içinde Müslümanların zaferiyle sona erdi. Ama Hendek Savaşı’nda Müslümanlar gündüzün düşman karşısında namaz kılamadı. Akşam olup da karanlık çökünce ve savaş durunca Peygamberimiz ashabına öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kıldırdı.


Bazı hadisler Kur’ân’-ı Kerîm’e tamamen terstir

SORU: Hollanda’da yaşıyorum. “Kur’an Ansiklopedisi” adlı eserinizi mutlaka almak istiyorum. Dinimi öğrenmekte kararlıyım. Buradaki İslâm Enstitüsü’nde Arapça öğrenmek istiyorum. Sadece Kur’an’ı öğrenmekle dinimi öğrenmiş olur muyum? İnternet ortamında dünyanın her yerinde yaşayan Müslümanlarla iletişim kuruyorum. Bunların çoğu “Hadisler Kur’ân’ı açıklar. Hadisler olmadan İslâm’ı öğrenmek mümkün değil” diyor. Bu doğru olabilir mi? (Özcan Erdömez)


CEVAP: Kur’ân Ansiklopedisi’ni okursanız İslâm’ı öğrenirsiniz. Orada Kur’ân’ı açıklayan sağlam hadisler var. Ama öyle hadisler var ki, Kur’ân’a tamamen terstir. Bütün hadisler Kur’ân’ı açıklamaz. Tam tersine Kur’ân ışığına gölge düşürür, insanları dinden kaçırır. Birçok hurafe bu hadis rivayetleri yoluyla dine girmiştir. Onun için hadisin sağlam olması, rivayet zincirinin sağlamlığı yanında metnin içeriğinin de Kur’ân’a uygun olması, ters olmaması gerekir.

Yazının devamı...

Böyle bir nikâh kabul edilemez

SORU: Benim, erkek bedeninde kadınsal duygu taşıyan eşcinsel bir sevdiğim var. Onun sayesinde içkiyi bıraktım, namaza başladım. Kendimi Allah yoluna adadım. Çok dindar birisi. Tasavvuf bilgisi derin. 5 vakit namazını kaçırmıyor. O da bana âşık. İki kez intihara kalkışmış. Çocukluğundan beri böyleymiş. Hiç kadınlara ilgi duymamış. Biz ne kadar görmezden gelsek de dünyada milyonlarca eşcinsel var. Onları da Allah yoluna davet etmeli, doğruyu anlatmalıyız. Biz imam nikâhıyla evlenmeyi düşünüyoruz. Ben erkeğim. Bayanlara ilgi duyuyorum. Yani bende bir bozukluk yok. Bize yardım edin. Ne yapalım?

CEVAP: Sevdiğiniz kişi, kadın ruhu taşıyan erkek ise eşcinsellik yapmak istiyor demektir. Kur’ân bunu yasaklamıştır. Bu kişi o duygularını bastırmalıdır. Böyle bir şey yapmak, Kur’ân’ın lanetlediği Lutçuluktur. Siz, görünürde sizin gibi bir erkekle evlenmek istiyorsunuz. Din böyle bir nikâhı kabul etmez. Din açısından bu tür nikâh geçersizdir. İnsan insanı sevebilir ama sevginin çeşidi var. İlahi sevgi makbuldür. Ama cinsellikten kaynaklanan aynı cins arasındaki sevgi günahtır, yasaktır. Bu tür sevgiyi içinizden söküp atın. Bu sizi Allah’a yaklaştırmaz tersine O’nun rızasından uzaklaştırır. Nisa Suresi’nin 15-16’ncı ayetlerini okuyun. Ona göre kendinize çeki düzen verin. İnsan, içindeki yanlış duyguları bastırabilir. Öyle duygular hissetmesi günah değildir çünkü insan beynine sahip olamaz. Ama onları uygulamaya kalkmak günahtır. Allah doğru yolda muvaffak eylesin.


Hukuki açıdan bu evlilik geçerli değildir

SORU: Bir kadın geliyor ve kağıda şöyle yazıyor: “Ben senin cariyen olmayı Allah rızası için kabul ediyorum, hatta ben senin karın olmayı Allah rızası için kabul ediyorum.” Yazının altına adresini yazıyor, imzasını atıyor. Birlikte oluyorlar. Adam, kadının ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu olayda kadın cariye sıfatına giriyor mu? Bu birliktelik helal mi?

CEVAP: Cariyelik tamamen ortadan kalkmıştır. Kadın bu sözleriyle adamın cariyesi olamaz. Ama kadın onun karısı olmaya razıysa, bunu ikrar ediyor, iki de tanık bulunuyorsa adamın karısı olur. Birleşmeleri dinen caizdir, helaldir, zina değildir. Dinin hükmü budur. Dini açıdan sorun böyledir. Ama hukuki açıdan böyle bir evlilik geçerli değildir.

Yazının devamı...

Güzel bir rüya

SORU: Sayın hocam sizi rüyamda gördüm. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Rüyamda, siz aydınlık bir mekânda oturuyorsunuz. Ben elimde dini bir kitapla yanınıza gelerek size “Hocam, ben bunları okudukça göğsümün genişlediğini ve kalbimde bir tatlılık olduğunu hissediyorum” diyorum. Siz de “Evet öyle olur” diye cevap verdiniz. Daha sonra “41,33” dediniz ve sustunuz. Oturduğunuz yerden kalkıp beraberce o mekândan ayrıldık. Bu rakamın bir manası olup olmadığını çok merak ediyorum. (Hikmet Güngör)

CEVAP: Rüyanız güzel. Kanaatime göre yüce Allah benim kıyafetimde bir melekle size bir mesaj vermek istemiş. Verilen mesaj sizi tasavvufa yöneltmektedir. Sanıyorum 41 tabiri çileye, 33 tabiri tesbihata işaret olabilir. Size deniliyor ki, bir süre veya en az günde 40 dakika halvete çekilip Allah’ı zikrediniz. Bu tasavvufi yöntemdir. Gece uyanıp 2 rekât namaz kılın. 40 dakika kadar “Allah, Allah” diye içinizden Allah’ı zikredin.

Namaz hakkında

SORU: Bakara Suresi 238. ayette yüce Allah, “Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygıyla Allah’ın huzuruna durun” buyuruyor. Burada belirtilen “orta namazı” ifadesi, Nur Suresi 58, Hud Suresi 114 ve İsra Suresi 78. ayetlerdeki sabah ve akşam namaz vakitlerini belirttiği gibi bize öğlen namazının vaktini mi bildirmektedir? Kur’ân’ın bildirdiği şekliyle sabah, akşam 2 veya öğlenle birlikte 3 vakit namaz kılarak ibadetimizi, farzlarımızı yerine getirmiş olmaz mıyız?

CEVAP: Kur’ân’da namaz, her şeyden daha çok vurgulanır. Müzzemmil Suresi’nin baş tarafını ve son ayetini okuyun. İsra ve Hud surelerinde namaz vakitleri belirlenir. Bunlar sabah, akşam ve gece namazlarıdır. Gecenin ortasında kılındığı için gece namazı orta namaz adıyla vurgulanmıştır. Öğle ve ikindi namazları Kur’ân’da geçmez. Bunlar Peygamberimizin kendi ictihadıyla sürekli kıldırdığı cemaat namazlarıdır.

Dürüstçe davranış

SORU: Birkaç yıl önce internetten şarkılar indirdim. Şimdi hepsini sildim. Acaba bu şarkıların bulunduğu albümleri alsam o sanatçıların haklarını geri ödemiş olur muyum?

CEVAP: Düşünceniz çok asil ve dürüst. Siz en iyisi korsan kullandığınız şarkıların sahiplerini veya yayıcılarını bulup onlara bunların ücretlerini gönderin. Böylece haklarını helal ettirmiş olursunuz. Ama bunu yapamıyorsanız o miktar parayı gerçekten ihtiyacı olan öğrencilere verin.

Yazının devamı...

Allah’a kavuşmak için ölmek gerekmez

SORU: Benim çok günahım var. Buna rağmen ölümü seviyorum. Allah’a kavuşmayı istiyorum. Her gün Allah’a, “Ne olur beni bir an önce kendine kavuştur” diye yalvarıyorum. Ölümü, umutsuz olduğumdan değil güzel bir şey olduğundan istiyorum. Bunu Allah’tan dilemek günah mı? Ben çok istediğim halde ölmüyorsam Allah bana kavuşmak istemiyor mu? (Melek Maviş)

CEVAP: Peygamberimiz, kimsenin ölümü istememesini buyurmuş, şayet bunalım içine düşmüşse şöyle dua etmesini tavsiye etmişti: “Allahım yaşamak hayırlı ise beni yaşat, ölmek hayırlı ise beni öldür.”

‘Kendinizi yüceltmeyin’

SORU: Cenaze namazlarında hak helal ettirme bidat mı sayılıyor?

CEVAP: Cenazenin başında defalarca hak helal ettirme uygulaması çirkin bir bidattır. Bidat, peygamberimizin yapmadığı bir eylemdir. Peygamber’in yapmadığı bir şeyi, temel ibadetlerden olan cenaze namazına sokmak elbette bidattır. Ama kime anlatabilirsin ki? Cenazede hocalar böyle söylemlerle cemaati duygulandırmak istiyorlar. Cenazenin başında uzun nutuklar atıyorlar. Hatta o kişi hakkında Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği sevaplar, makamlar belirliyor, övgüler yağdırıyorlar. Oysa Kur’ân, “Fela tuzekku enfusekum: Kendinizi yüceltmeyiniz, temize çıkarmayınız” (Necm Suresi) buyuruyor. Bana göre dine bu tür bidatları sokmak vebaldir, insanı sorumluluk altında bırakır.

Çokça Kur’ân okuyun

SORU: Bazı cinler insanların bedenine nüfuz ederek onlara eziyet edip psikolojik dengelerini bozuyor. Benim de başıma geldi. Bu, 4-5 yıldır sürüyor. Beynime nüfuz etmişler. Çok yoğun etki oluşturuyorlar. Namazlarımı kılıyorum ama bunlardan bir türlü kurtulamadım. Bazı kişiler, “Ben onları Kur’ân okuyarak yakarım” deyip her seans için para istiyorlar. Bu insanlara güvenmiyorum. Bunlardan nasıl kurtulabilirim?

CEVAP: Ben bu işlerin uzmanı değilim. Siz kendiniz Kur’ân okuyun. O cinleri yakacaklarını söyleyen para avcısı soygunculara inanmayın. Allah’a yalvarırsanız şeytanlar sizden uzaklaşır. Ayetelkürsi, Felak ve Nas surelerini okuyun.

DÜZELTME: Dünkü yazımda “enerjinin yakılmasından oluşan karbondioksitin...” cümlesindeki “enerji”nin yerine “besinlerin” olacak. Düzeltir özür dilerim.

Yazının devamı...

Bu gece Regaip Kandili

Yılın en kutsal ve feyizli üç ayına girmiş bulunuyoruz. Bu üç ayın birincisi Recep, ikincisi Şaban, üçüncüsü de ayların sultanı Ramazan’dır. Peygamberimiz, yüce Allah’tan Recep ve Şaban aylarının bereketli kılınmasını ve Ramazan ayına ulaşmamızı niyaz etmiştir. Bu duada, bu aylardaki ibadetin daha önem kazandığının ve bu aylarda yapılan iyiliklere sevabın daha bol verileceğinin işareti bulunmaktadır. Recep’in ilk cuma gecesi yani bu gece Regaip Kandili olarak kutlanır.

Regaip, arzu edilen şeyler anlamına gelir. Yüzyıllardan beri bu gece, Hz. Peygamber’in bazı özel lütuflara ve tecellilere erdiği kanaatiyle kutlanmaktadır. Her zaman vurguladığımız üzere Peygamberimizin ibadeti belli gecelere özgü değil, bütün gecelere yaygındı. Kur’ân’ın tanıklığıyla Hz. Peygamber, her gecenin yarısından çoğunu, yarısını veya en az üçte birini ibadetle geçirirdi ama yorulunca da uyur, ne dinde, ne de herhangi bir işte aşırılıktan hoşlanmaz, İbadetlerin en hayırlısı, az da olsa sürekli yapılanıdır” derdi.

Yüce Allah kullarının kendisi hakkındaki güzel zannına göre karşılık verir. Kul, Allah’ı bağışlayıcı bilip O’na yönelirse Allah içtenlikle kendisine yönelen kulunu bağışlar. Kendisine açılan eli boş döndürmez. Ünlü İslâm şair ve filozofu Şeyh Sadi, gülistanının girişinde Allah’ın lütuf ve nimetini şöyle anlatır: Yüce ve Aziz Tanrı’ya şükrolsun ki ibadet, kendisine yaklaşmaya götürür. O’na şükür ise nimetinin artmasına neden olur. Alınan her nefes hayatı uzatır (götürdüğü oksijenle besinler yakılıp bedenin muhtaç olduğu enerjiyi sağlar). Verilen nefes de insanı rahatlatır (enerjinin yakılmasından oluşan karbondioksitin atılmasıyla vücut rahata kavuşur).

Demek ki her nefes alışverişte Tanrı’nın bize iki nimeti var. Her nimete bir teşekkür gerekmez mi? Öyle ama kim bu kadar nimetin karşılığı olan teşekkürü yapabilir ki? Hiç kimse, sadece bir tek nefes alışverişte iki nimeti bulunan Tanrı’nın sayısız nimetlerinin teşekkürünü yapamaz, bu nimetlerin gereğini yerine getiremez. O halde Allah katında o kul makbuldür ki, Hakk’ın huzuruna benlik değil, kusuruna özür götürür, O’ndan özür dileyip hatasının bağışlanmasını ister. Hadis-i şerif: “Herhangi bir kul bütün isyanına karşın el açıp yalvarır, af dilerse Allah meleklerine buyurur ki, ey meleklerim, tanık olun, kulum beni tanrı bilip benden af diledi. Ben de onu bağışladım. Çünkü ben kulumun bana açtığı eli boş döndürmekten utanırım.”
Gazalileri, Ahmed Yesevileri, Mevlanaları, Taptukları, Yunusları, Hacı Bektaşları Şeyh Galipleri, Halid-i Bağdadileri, İmam-ı Rabbanileri, Üftadeleri, Niyazileri yetiştiren Tanrı aşkıdır. Öyleyse kardeşlerim hep birlikte Allah’a yönelelim, hep birlikte gelin “Allah” diyelim. Kandiliniz mübarek olsun, içiniz aşk, feyiz ve nurla dolsun.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.