Bu gece Regaip Kandili
.
Yılın en kutsal ve feyizli üç ayına girmiş bulunuyoruz. Bu üç ayın birincisi Recep, ikincisi Şaban, üçüncüsü de ayların sultanı Ramazan’dır. Peygamberimiz, yüce Allah’tan Recep ve Şaban aylarının bereketli kılınmasını ve Ramazan ayına ulaşmamızı niyaz etmiştir. Bu duada, bu aylardaki ibadetin daha önem kazandığının ve bu aylarda yapılan iyiliklere sevabın daha bol verileceğinin işareti bulunmaktadır. Recep’in ilk cuma gecesi yani bu gece Regaip Kandili olarak kutlanır.
Regaip, arzu edilen şeyler anlamına gelir. Yüzyıllardan beri bu gece, Hz. Peygamber’in bazı özel lütuflara ve tecellilere erdiği kanaatiyle kutlanmaktadır. Her zaman vurguladığımız üzere Peygamberimizin ibadeti belli gecelere özgü değil, bütün gecelere yaygındı. Kur’ân’ın tanıklığıyla Hz. Peygamber, her gecenin yarısından çoğunu, yarısını veya en az üçte birini ibadetle geçirirdi ama yorulunca da uyur, ne dinde, ne de herhangi bir işte aşırılıktan hoşlanmaz, İbadetlerin en hayırlısı, az da olsa sürekli yapılanıdır” derdi.
Yüce Allah kullarının kendisi hakkındaki güzel zannına göre karşılık verir. Kul, Allah’ı bağışlayıcı bilip O’na yönelirse Allah içtenlikle kendisine yönelen kulunu bağışlar. Kendisine açılan eli boş döndürmez. Ünlü İslâm şair ve filozofu Şeyh Sadi, gülistanının girişinde Allah’ın lütuf ve nimetini şöyle anlatır: Yüce ve Aziz Tanrı’ya şükrolsun ki ibadet, kendisine yaklaşmaya götürür. O’na şükür ise nimetinin artmasına neden olur. Alınan her nefes hayatı uzatır (götürdüğü oksijenle besinler yakılıp bedenin muhtaç olduğu enerjiyi sağlar). Verilen nefes de insanı rahatlatır (enerjinin yakılmasından oluşan karbondioksitin atılmasıyla vücut rahata kavuşur).
Demek ki her nefes alışverişte Tanrı’nın bize iki nimeti var. Her nimete bir teşekkür gerekmez mi? Öyle ama kim bu kadar nimetin karşılığı olan teşekkürü yapabilir ki? Hiç kimse, sadece bir tek nefes alışverişte iki nimeti bulunan Tanrı’nın sayısız nimetlerinin teşekkürünü yapamaz, bu nimetlerin gereğini yerine getiremez. O halde Allah katında o kul makbuldür ki, Hakk’ın huzuruna benlik değil, kusuruna özür götürür, O’ndan özür dileyip hatasının bağışlanmasını ister. Hadis-i şerif: “Herhangi bir kul bütün isyanına karşın el açıp yalvarır, af dilerse Allah meleklerine buyurur ki, ey meleklerim, tanık olun, kulum beni tanrı bilip benden af diledi. Ben de onu bağışladım. Çünkü ben kulumun bana açtığı eli boş döndürmekten utanırım.”
Gazalileri, Ahmed Yesevileri, Mevlanaları, Taptukları, Yunusları, Hacı Bektaşları Şeyh Galipleri, Halid-i Bağdadileri, İmam-ı Rabbanileri, Üftadeleri, Niyazileri yetiştiren Tanrı aşkıdır. Öyleyse kardeşlerim hep birlikte Allah’a yönelelim, hep birlikte gelin “Allah” diyelim. Kandiliniz mübarek olsun, içiniz aşk, feyiz ve nurla dolsun.