Şampiy10
Magazin
Gündem

Lütfen bu halkın feryadına yetişin!

Birkaç gün Elazığ’da bulundum. İlkbaharın son ayı. Her taraf yemyeşil. Dutlar olmak üzere. Kirazlar kızarıyor. Şimdi görünmez âlemde olan bazı köy delikanlılarının vaktiyle mırıldandığı türkünün dizelerini anımsıyorum:

Bu dere baştan başa ayvalı bağ

Ayvalar sararıyor dön geri bak

Ellerin yari de gelmiş vah bize vah.

Bu yıl Anadolu’nun, özellikle doğusunda yağış yok denece kadar az. Altınova’nın güzelim topraklarındaki ekinlerin başakları göklere avuç açmış, “Su, su” diye yalvarıyor. Yağmur olmayınca bitkiler boyunlarını bükmüş, yaprakları pörsür hale gelmiş, ekinlerin büyük kısmı sararmış, kurumak üzere. Biraz önce kaydettiğim halk türküsündeki dizeyi halimize adapte ederek, “Ekinler sararıyor vah bize vah” diyorum. Keban barajından araziyi sulamak için yapılmış olan kanallarda damla su yok. Her yıl gürül gürül sular akardı bu kanallardan. Bu yıl yok. Her yılki kadar olmasa da yine kademeli olarak araziye su verilebilir ama bir türlü barajdan araziye su verilmiyor. Köylü perişan.

Ekinler kurumuş ve kalan kısmı da kurumak üzere. Duyduğuma göre sulama kooperatifi ile TEDAŞ arasında bir anlaşmazlık yüzünden topraklara su verilmiyormuş. Böyle şey olamaz. Beş altı gün sonra bu ekinler tamamen kurursa vebali kimin üzerinde kalır? Ne olursa olsun devlet sorumluluğu üstlenmeli, topraklar sulanmalı, sonra kurumlar kendi aralarındaki sorunu normal yoldan olmazsa yargı yoluyla çözmelidir. Bazı kişilerin hatası, halka ödettirilemez. Bu ekinler tümden kurursa manevi vebali ağır olur. Çünkü bitkilerin de canı var. Biz onların yaşamasına yardım edeceğiz ki onlar da bize besin verip yaşamamıza yardım etsinler.



Sevgilerin en büyüğü

SORU: Kocam çok sinirli biri. 19 yıl önce ölen babamı özlüyorum. O, zor günlerimde hep yanımda olurdu. Ama sonra düşünüyorum ve “senin Rabbin var” diyerek kendimi teselli ediyorum. Başka ne yapabilirim?

CEVAP: Siz sevgilerin en büyüğünü yakalamışsınız. Yeryüzünde ve evrende ne varsa bir gün yok olacaktır. Ama hep kalacak olan yalnız O’dur. O’na sarılan ebedi huzura erer. O’na kulluk en büyük mutluluktur.

Yazının devamı...

Kehanette bulunmayın

SORU: Hatalı davranan eski uluslar doğa felaketleriyle cezalandırılmış. Günümüzde küresel ısınma dikkate alındığında insanlar fazla para kazanma hırsı uğruna ozon tabakasının delinmesine, susuzluğa, artan hava sıcaklığına, ormanların yok olmasına, yağışların azalmasına, su kaynaklarının tükenmesine sebep oldular. Bazı ayetlere göre kıyamete doğru mu gidiyoruz? (Gürtekin Özdemir)
CEVAP: Evrende dünyamız gibi milyarlarca gezegen var. Atmosferin dengesinin bozulması, kıyametin kopması demek değildir. Ancak denge bozulursa dünyada yaşam ortamı, bitkisel ve hayvansal hayat imkânı kalmaz. Ama bu, dünyanın yok olması anlamına gelmez. Allah nasıl her canlıya ve canlı hücrelere kendini tazeleme, onarma imkânı vermişse mutlaka dünyaya da vermiştir. Bu kadar canlıyı üreten dünyanın cansız olduğuna inanmıyorum. Denge bozulunca dünyamız hasta olur, üstünde yaşayanlar bunun sıkıntısını çeker. Ama bize göre uzun gelen, evrendeki zaman karşısında hiç değeri olmayan 200 yıl sonra dünyamız belki hayat şartlarını tazeler. Bazı ayetlerden kıyametin yakınlığını çıkarmak veya böyle bir kehanette bulunmak doğru değildir. Çünkü Kur’ân’da, kıyametin ne zaman kopacağı hakkındaki bilginin, sadece Allah katında bulunduğu vurgulanmaktadır.



Geçerli sebebiniz var

SORU: Eşim beş yıl önce hamile kaldı. Ancak bebeğimizin omuriliğinin sakat olduğu ve beyninde su oluştuğu ultrasonda ortaya çıktı. Doktorlar bebeğin alınması gerektiğini söyledi. Eşim ve ben de alınmasına karar verdik. Bebeğimiz anne karnında ilaçla düşürülerek alındı. Ancak bugün, yaptığımız işin doğru olmadığını düşünüyor ve vicdanen büyük bir rahatsızlık çekiyoruz. Bunun vebalini nasıl ödeyebiliriz? Bu büyük günahtan nasıl kurtulabiliriz? (Serdar Dağdeviren)
CEVAP: Sakat olacağı bilinen ve doktorlar tarafından alınması gerekli görülen cenin, henüz kendisine ruh üflenmeden yani 3 aylıkken (12 haftalık) alınabilir. Kimine göre bu süre 16 haftadır. Bundan sonra bebeğin alınması günahtır. Ancak annenin sağlığı tehlikeye girerse o zaman ileriki aylarda da bebek alınabilir. Her ne kadar yaptığınız işte hata olsa da sizi mazur gösterecek bir sebebiniz var. O da çocuğun sakat doğacak olması. Artık olan olmuştur. Siz içtenlikle Yüce Allah’tan af dileyin. Tövbe her günahı siler.

Yazının devamı...

Doğaya aykırı davranan bunun cezasını çeker

Lise çağlarından beri kendisi gibi bir erkeğe âşık olduğunu, onun için göz yaşı döktüğünü, dini görevlerini yerine getirerek kendisini günaha düşmekten koruduğunu söyleyen okurum ne yapması gerektiğini soruyor. Cevabım şudur: Bir erkeğin, kendi cinsiyle ilişkide bulunmasına lutçuluk denilir. Tarihte Lut kavmi böyle yaptığından dolayı helâk edilmiştir. Lutçuluk doğaya, yaratılış amacına aykırı, çirkin bir eylemdir. Allah karşıt cinsler arasına bir çekim gücü olan şehveti koymuştur ki iki cins, evlilikle birbirlerine yaklaşsınlar, nesiller üresin, insanlık yok olmasın. Bu davranış aşırılıktır, israftır, doğaya karşı çıkmadır. Doğaya aykırı davrananlar, sonunda bunun cezasını ağır biçimde çekerler. Hayvanlar dahi kendi cinsiyle ilişki kurmazlar. Bu tür sapık ilişkiye girenler, demek ki hayvanlardan da sapık, insan biçimindeki yaratıklardır. Herkesin yaptıklarına göre değerlendirileceğini unutmamak gerekir.

Gönülden tövbe edin

Bir gün şu geçici hayatı terk edip Allah’ın huzuruna çıkacağız ve burada yaptıklarımızın hesabını vereceğiz. İşte o Yüce Divan’ı, o çetin hesap gününü düşünerek Kur’ân’ın yasakladığı eylemlerden, davranışlardan uzak durmak gerekir. Kişi kendi kendisine telkin yaparak, ruhunu iyiliklere yöneltir, Allah’ı, kitabını severse Allah’ın yasaklarından kaçınır. Çünkü O’nun rızası, emirlerini tutup yasaklarından kaçmaya bağlıdır. Tövbe etmeli, dine aykırı dürtüleri bastırmalı ve ibadetle ruhu doyurup şehvet dürtüsünü Hak sevgisine kanalize etmelidir. Kur’ân’da ve hadislerde birçok yerde vurgulandığı üzere gönülden tövbe, tüm günahların silinmesine vesiledir. Muhakkak ki iyilikler kötülüklerin izini siler. Umutsuzluk yok. Gönülden tövbe ettikten sonra artık sürekli o kötü eylemi düşünmek doğru değildir. Bu, ayetlerle vaat edilen Allah’ın affına güvensizlik olur ki ağır bir günahtır. “Ne yapmam gerekir” diye soran okuruma özetle tavsiyem şudur: Öyle çirkin işleri düşünme, kurma, planlama, sadece Allah’a yönel. Allah’ın affına güven.

Yazının devamı...

İsrail tarihinde iki Zekeriya vardır

SORU: Bir yazınızda Zekeriya hakkında, “Hz. Süleyman soyundan gelen Zekeriya, Süleyman mabedinin din adamı, Yahya (Yuhanna) el-Mamedan’nın (Vaftizci Yahya) babası ve Elisabet’in kocasıdır. İslâm kaynaklarına göre marangozluk yapıp elinin emeğiyle geçimini sağlardı” diyorsunuz. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’ndan olan M. Asım Köksal’ın yazdığı “Peygamberler Tarihi” kitabında ise “Zekeriya ile Imran b. Masan iki kız kardeşle evlenmişlerdir. Zekeriya’nın eşinin adı Fakud kızı Eşya/Işa, Imran b. Masan’ın eşinin adı ise Fakud kızı Hanne’dir (2/303)” denmektedir. Bunların hangisi doğru?

CEVAP: İsrail tarihinde iki Zekeriya vardır. Kitab-ı Mukaddes’te Kral Darius zamanında peygamber olarak görevlendirildiği belirtilen Zekeriya, Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan Yahya’nın babası Berekya’nın oğlu Zekeriya’dan ayrıdır. M.Ö. VI. yüzyılda yaşamış olan eski Ahit peygambelerinin sonuncusu Zekeriya, İsrail’in ruhani hayatında yenilik yapacak bir Mesih’in geleceğini söylemiştir (Müncid). Oysa Kur’ân’da ve İncillerde anlatılan Zekeriya, Hz. İsa’nın teyzesinin kocası olup İsa ile çağdaştır. Luka’ya göre Zekeriya, Abiya takımından bir kahin, karısı da Harun soyundan Hz. Meryem’in kız kardeşi Elisabet idi (Luka: 1/5). Peygamberliği (din adamlığı) da M.Ö. I. yüzyılda olmuş “Mezbah ile Heykel arasında öldürülmüştür” (Luka: 11/51). Zekeriya’nın karısı Hz. Meryem’in de kız kardeşi olan Elisabet, İslâm kaynaklarında Elişa adıyla geçer.



O paraya zekât düşmez

SORU: 8 bin YTL param var. İleride ev veya araba almak için biriktirmeye çalışıyorum. Üzerime kayıtlı hiçbir gayrimenkul yok. Acaba bu paraya zekât gerekir mi?

CEVAP: Fıkıh kitaplarına göre zorunlu ihtiyaç mallarına, eve, dükkâna, meslek aletlerine, ata, eşeğe, binek otomobiline zekat düşmez. Ev insanın en zorunlu ihtiyacıdır. Atalarımız, “Dünyada mekân, ahirette iman” demiş. Evi olmayıp kirada veya herhangi bir yerde oturan kimse eve ihtiyacı varsa, orta halli bir ev alabilmek için biriktirdiği para, ihtiyaçtan fazla değildir. İhtiyaçtan fazla olmayan paraya da zekât düşmez. Ne zaman ki ev aldınız, ondan sonra borcunuzdan ve her türlü zorunlu ihtiyacınızdan fazla olarak 3 bin lira kadar fazla paranız olur da bunun üzerinden bir yıl geçerse işte o paraya zekât düşer.



Yazının devamı...

Allah her cana bir ömür biçmiştir

SORU: Çalıştığım firmanın yetkililerinden olan bir bey geçen gün trafik kazasında öldü. İki çocuk babasıydı, yaşı da henüz 35’ti. Acaba o şehit mi oldu? Herkes nazar değdi diyor. Ben de kader diyorum. İnsanın ölümünü nazara bağlamak doğru olur mu? (Esra Kadak)

CEVAP: Elbette nazar vardır ama ben nazarın, bir insanın ömrünü kısaltıp uzatacağına inanmıyorum. Zira Allah, her cana bir ömür biçmiştir. Hiçbir can, kendisine biçilen ömrü tamamlamadan ölmez. Trafik kazasında ölmüş olan arkadaşınız da eceliyle ölmüştür. Her araba alan, nazara gelse dünyada milyarlarca araba sahibi yaşayabilir mi? Arkadaşınız feci kazayla öldüğüne göre şehit sevabı alır inşallah. Böyle kazalarda ölenler gerçek şehit değil ama bunlar şehitlik sevabına eren hükmi şehittirler. Kendi evi dışında gurbette ölen, kanser gibi amansız hastalıktan ıstırap çekerek ölen, yangında, depremde, göçük altında kalarak ölen ve benzeri kazalarda can veren insanlar hep şehit sevabına ererler. Ancak bu mertebeye erebilmek için bu kimselerin inançlı, dini bütün Müslüman olmaları, en azından kuşkusuz bir imanla Allah’a bağlı bulunmaları gerekir.


Secde halinde dua

BİR okurum, “En makbul dua, secdede edilen dua mıdır?” diye soruyor. Cevabım şudur: Secde halinde tespih okumak yani üç defa “subhane rabbiyel-alâ” demek şart değil, sünnettir. Ama sünnet olan bir şey daha var ki onu pek yapan yok. O da secde halinde dua etmektir. Secde ne demek? Saygıdan Allah’ın huzurunda eğilmekten de öte bir saygı. İşte o durumda gönülden geldiği biçimde dua etmek. İstenen bu, makbul olan budur. Hadiste secde halinde yapılan duanın makbul olduğu belirtilir. Kasıt namaz secdesidir. Namaz dışında dua etmek için secdeye kapanmak gerekmez. Böyle bir sünnet olduğunu bilmiyorum. Âl-i İmran Suresi’nde “Allah’ı ayakta, oturarak ve yan üzre yatarken zikredenler” övülmektedir. Bu ayetten, her durumda Allah’ın anılacağı ve O’na dua edileceği anlaşılır. Fakat dua etmek için secdeye kapanmak gerekmez. Ama secdeye varıp dua etmekte de bir sakınca yoktur.


Yazının devamı...

Vitir tek rekâtlı bir sünnet namazıdır

SORU: Vitir, Peygamberimize farz, ümmetine farz olmayan bir namaz mı yoksa sürekli kıldığı gece namazı mı? (Samih Köker)

CEVAP: Peygamberimiz hiçbir namaz için bu farzdır, bu sünnettir, bu vaciptir demedi. O, Allah’a olan sevgisini belirtmek için namaz kıldı. Günlük namazlarının kimini arkadaşlarıyla birlikte kıldı. Daha sonraki dönemlerde onun cemaatle kıldığı namazlara farz denildi. Ayrıca tek başına da namazlar kıldı. Cemaat namazlarından önce, sonra veya gece vakitlerinde tek başına namazlar kıldı. Bunlara da sünnet dendi. Vitir namazı da tek rekâtlı bir sünnet namazdır. Bütün mezheplere göre sünnettir. Sadece Hanefi mezhebinde kimi bu namaza sünnetin üstünde bir paye vererek vacip demiştir. Aslında uygulama olarak bu namaz da sünnettir. 1, 3 veya 5 rekât kılınır. Benim kanaatim vitir namazı yatsıya tabi bir sünnettir.







Zararlı vasiyet uygulanmaz

SORU: Babamın bir vasiyeti var. Ancak bu vasiyet kardeşlerim arasında ayrıcalıklı bir durum oluşturuyor. Vasiyeti yerine getirirsem herkes birbirine kırgın olacak. Bu konuda kanun ne diyorsa onu yapmak istiyorum. O zaman da vasiyeti yerine getirmemiş oluyorum. Çok bunaldım. Ne yapmalıyım? (T. Y.)

CEVAP: Babanızın vasiyeti mal taksimiyle ilgili ise bunu yalnız başınıza yapamazsınız. Çünkü sizin kadar onların da hakkı var. Fikir birliğiyle bu vasiyeti yerine getirebilirsiniz. Kabul etmezlerse sorumluluk onlarda kalır, siz kendi payınıza düşeni alarak vasiyeti yerine getirirsiniz. Ama vasiyet başka bir konuda ise ve sizin hakkınıza zarar vermiyorsa yerine getirirsiniz. Zararlı vasiyet uygulanmaz.







Çalışmak ve üretmek lazım

SORU: Ömer, Osman, Ali, Muhammed, Hasan gibi adlar Arap adlarıdır. Türk milleti olarak çocuklarımıza Türk adları versek daha iyi olmaz mı? Üstelik anlamlarını herkes bilir, telaffuzu ve yazması da kolaydır. (Y. D.)

CEVAP: Artık Ömer, Mehmet, Osman gibi adlar Türk adı olmuşlardır. Türklük ad ile olacak bir şey değildir. Kaç tane tanıdığım Amerikalı, Avrupalı insan Müslüman olmuş ve Mehmet, Ali, Ömer, Osman gibi isimler almışlardır. Angela Fatma olmuş, Elizabeth Ayşe olmuştur. Bu millet için çalışmak, bir şeyler üretmek, kalkınmamıza katkıda bulunmak gerekir. Kuru ad ile hizmet görülmez. Cumhuriyetin kurucusunun adı Mustafa Kemal’dir.

Yazının devamı...

Hadisleri tümden yok sayamazsınız

SORU: Dinimizi ancak Kur’ân’dan öğrenebiliriz. İnsanlar hadislere neden bu kadar itibar ediyor? (Y. Z.)

CEVAP: Eğer hadis Kur’ân’ı açıklar mahiyetteyse, Kur’ân’ın yasaklarına yasaklar katmıyorsa, dini zorlaştırmıyorsa, akıl ve mantığa ters düşmüyorsa ve senet yani rivayet zinciri bakımından da hadis kritiğine uyuyorsa Kur’ân’dan sonra dinin ikinci kaynağıdır. Hadisleri tümden kaldırırsanız İslâm hukukunun birçok hükmü dayanaksız kalır. Hatta ibadetlerin bile nasıl yapılacağı, nasıl disipline edileceği bilinmez. Böyle olunca da ibadetler tümden rafa kalkar. Belki hadisleri nazara almayalım diyenler iyi niyetlidirler ama ileride bunun nasıl bir tehlike ve boşluk doğuracağını bilmiyorlar sanırım. Kanaatim budur. Ben asla Peygamber’i devre dışı bırakamam. Eğer bir söz gerçekten onun sözü ise ve dini bir nitelik taşıyorsa onu kabul etmemek bence edebe, terbiyeye aykırıdır. Çünkü onu seven Allah’ı sevmiş olur. Ona itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bunlar hep Kur’ân’ın buyruklarıdır.



Vicdanınıza sorun ona göre hareket edin

SORU: Eşim bakıma muhtaç. Akli melekeleri normal değil. Bu yüzden bir bakımevinde kalıyor. Uzun zaman ona baktım ama benim de ruh sağlığım bozuldu. Eşimin gelirini ben alıyorum. Bir miktarını ona yolluyorum. Kalanını da kullanıyorum. Bu para bana haram mı?

CEVAP: Siz eşinize bakmadığınıza göre onun hakkı olan paranın bir miktarını alıp kendiniz için kullanmanız haramdır. Paranın tamamını eşinize göndermeniz gerekir. Eşinizin erkek akrabası varsa onların veli veya vasi sıfatıyla parayı harcama hakları bulunuyor. Eğer siz eşinizin vasisi durumundaysanız parayı eşinize vereceksiniz veya onun adına yardıma muhtaç akrabasına yardım edeceksiniz. Şayet eşinize siz baksaydınız, o zaman bakım masrafı olarak parada tasarruf hakkınız doğardı. Böyle bir şey yok. Vicdanınıza sorun, ona göre hareket edin.

Yazının devamı...

Tasavvuf sevgidir, aşktır

SORU: Tarikatların inandığı tek Allah var ama ibadet şekilleri ve düşünceleri hepsinde farklı. Yol gösteren tek kitap olan Kur’an-ı Kerim’de tarikat diye bir şey var mı? (S. Ö.)

CEVAP: Hiçbir tarikatin ibadet şekli diğerinden farklı olamaz. İbadet, İslâm’ın Kur’ân ve sünnetle belirlenen temel din görevleridir. Bu, tarikatlara göre değişmez. Değişirse ona tarikat denmez. Çünkü o grup İslâm’dan çıkmış olur. Ama temel ibadetlerden ayrı olarak tarikatların sülûk yöntemleri, zikirleri vardır. Bunlar mübah şeylerdir. Yapan sevap alır, yapmayan günah işlemiş olmaz. Kimi 5 bin lafza-i celal zikredilmesini ön görür, kimi 3 bin. Hangisi yapılsa sevap olur. Kimi de kelime-i tevhit zikri verir. Mevlana, Hacı Bektaş, Yunus Emre nasıl yetişti? Bunlar da tarikat pirleridir. Bunlara bir şey diyor musunuz? Hayır, övüyorsunuz. Oysa bunlar tarikat yolunda yürümeselerdi bu makamlara çıkamazlardı, o güzel sözleri söylemezler, o güzel ahlak ve davranışı sergileyemezlerdi. Şunu bilmek gerekir ki tasavvuf ve onun uygulaması durumundaki tarikat dinin özünü yaşama çabasıdır. Tasavvuf şekil, kıyafet, cüppe, sarık, hırka, şalvar, cüppe değil ruh olgunluğudur, sevgidir, aşktır. Allah insanın dışına değil içine bakar. Peygamber, “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, gönüllerinize ve amellerinize bakar” (Müslim, Birr: 32) buyurmuştur. Şeyh Sadi de bu gerçeği belirtmek için, “Dervişi der pelas-pûşi nist, Dervişi pak baş ve atlas pûş: Dervişlik yamalı hırka giymek değildir. Temiz derviş ol da istersen ipek giy”demiştir. Tarikatın sapığı, yanlışı var ama tarikatsız tasavvufun olmayacağını da bilmeniz gerekir.

Her camide kadınlara ait bölümler açılmalı

OKURUM İbrahim Usluer, “Cuma namazını kadınların da kıldığı bir yer var mı” diye soruyor. Cevabım şudur: Sultanahmet’e giderseniz, orada kadınlara ait bölümler olduğunu görürsünüz. Orada kadınlar cemaatle cuma namazı kılar. Ankara’da Hacı Bayram Camii’nde de kadınlara mahsus bölüm vardır. Her camide böyle bölümlerin açılması için çok sayıda kadının camilere akın etmesi gerekir. Bu konuda Diyanet’e dilekçe göndermelisiniz. Yapılacak şey budur. Namaz kılmak isteyen kadınlarımıza yer ayırmak da din görevlilerinin işidir.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.