Şampiy10
Magazin
Gündem

Mazlumu inciten Allah’ı incitmiş olur

* DÜNDEN DEVAM

Nafile hacca gitmek isteyen bir adam vedalaşmak için Bişr ibn el-Haris el-Hafi’ye geldi: “Hacca gitmeye karar verdim. Bana bir emrin var mı?” Bişr: “Bunun için ne kadar para hazırladın?” Adam: “2 bin dirhem.” Bişr: “Ne için hacca gidiyorsun? Zühd için mi, Kabe’ye özleminden ötürü mü yoksa Allah’ın rızasına ermek için mi?” Adam: “Allah’ın rızasına ermek için.” Bişr: “Öyleyse evinde oturduğun halde 2 bin dirhemi harcayıp kesinlikle Allah’ın rızasını kazanacağını bilirsen bunu yapar mısın?” Adam: “Evet.” Bişr: “O halde git o parayı şu on kişiye dağıt: Borcunu ödeyecek borçluya, ihtiyacını karşılayacak fakire, çoluk çocuğunu geçindirecek yoksula, yetimi sevindirecek yetim bakıcısına... Eğer kalbin parayı sadece birine verebilecek kadar güçlüyse öyle yap. Zira bir Müslüman’ı sevindirmen, darda kalmışa yardım edip sıkıntısını gidermen, zayıfa yardım etmen, farz hacdan sonra bin nafile hacdan iyidir. Haydi kalk, sana emrettiğim gibi götür, o parayı dağıt. Yoksa kalbindekini söyle.” Adam: “Kalbimde sefer arzusu daha güçlü.” Bişr: “Şüpheli yerlerden toplanan malı bir ihtiyacı görmeye harcamaktan nefis sıkılır. Allah, takva sahiplerinden başkasının amelini kabul etmemek için kendi nefsine and içmiştir.”

Bir aileye bir kurban yeter. Birden fazla kurban kesmek isteyen, bir tane kessin. Diğer kurbanların parasını yoksullara, muhtaç öğrencilere, yetimlere versin. Birbirimizi sevip saymamız, sevinç ve üzüntülerimizi paylaşmamız gerekir. Dinimizin ve insanlığımızın gereği budur. Peygamberimiz, “Kızmayınız, öfkenize egemen olunuz, birbirinize haset etmeyiniz, kıskançlık etmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz” buyurmuş ve yanı başında komşusu açken karnını doyurup yatan kimsenin mümin olmadığını belirtmiştir. Müslümanların birbirine küs durması uygun bir davranış değildir. Dargın olanlar barışmalı, birbirlerine kardeşçe sarılmalıdır. Bir gün hayat biter. Dargınlık, kızgınlık insana hiçbir şey kazandırmaz, vicdanen rahatsız eder. Ahirette ise derecesini aşağı düşürür, hatta belki ceza çekmeye neden olur. Dünya geçicidir. Hiç kimseye mal mülk kalmaz. Baki kalan bu kubbede bir hoş sadadır. Tüm dünya varlığı, bir damla göz yaşına değmez. Gönül kırmak Allah’ı gücendirir. Çünkü gönül Allah yapısı, O’nun nazargahıdır. Mazlumu inciten Hakk’ı incitmiş olur. Bunu unutmamalıyız.

Yazının devamı...

Yoksulları sevindirin

* DÜNDEN DEVAM

Ebu Eyyub el-Ensari şöyle demiş: “Adam, kendisi ve hane halkı için bir koyun kurban keserdi. Yerler ve yedirirlerdi. Nihayet halk bununla övünür hale geldi de bu gördüğün hale geldi (insanlar kurban kesmede birbiriyle yarışır oldular).” Bu söz, bir aileye bir kurbanın yeterli olduğunu, Peygamber döneminde öyle herkes tarafından kurban kesilmediğini gösterir. Kurban sünnettir. Kesmediği kurbanın parasını yoksullara, yetimlere yardım olarak verirse Allah’ın rızasını daha çok kazanır. Çünkü ıstıraplı bir gönlü onarmak, Allah’ı memnun eder. Yere göğe sığmayan Allah, mümin kulunun gönlünde bulunur. Peygamberimiz insanı memnun etmenin, Allah’ı nasıl memnun edeceğini bir temsille anlatmıştır.

Allah azze ve celle, kıyamet gününde buyurur ki: “Ey Ademoğlu, hasta oldum beni sormadın.” Kul: “Ya Rabbi, sen âlemlerin Rabbiyken ben seni nasıl sormaya geleyim?” Allah buyurur ki: “Hatırlamıyor musun, falan kulum hasta olmuştu. Onu sormaya gitmemiştin? Bilmiyor musun, onu sormaya gitseydin, beni onun yanında bulurdun? Ey Ademoğlu, beni yedirip doyurmanı istedim, beni doyurmadın.” Kul: “Ya Rabbi, sen âlemlerin Rabbiyken ben seni nasıl doyurayım?” Allah buyurur ki: “Bilmiyor musun, falan kulum senden kendisine yemek vermeni istedi. Ona yiyecek vermedin? Bilmiyor musun, ona yemek yedirmiş olsaydın, harcadığını benim yanımda bulurdun? Ey Ademoğlu, senden su istedim bana su vermedin.” Kul: “Ya Rabbi, sen âlemlerin Rabbiyken ben sana nasıl su vereyim?” Allah buyurur ki: “Falan kulum, senden su istedi. Ona su vermedin. Şayet ona su verseydin, yaptığın iyiliği benim yanımda bulurdun?” (Müslim. Birr, hadis: 43).

Umre nerdeyse moda oldu. Umre, yarı hac sayılır ama ibadet Hak rızası için yapılırsa ibadet olur. Farz olan hacdan sonra umre için harcanacak paranın fakirlere verilmesi çok daha hayırlı olur. Hz. Mevlana, yoksul bir insanı memnun etmenin, binlerce nafile hacdan iyi olduğunu vurgulamaktadır:

Dil bedest aver ki hacc-ı ekber’est

Ez hezaran Kabe yek-dil bihter’est

Kabe bünyad-ı Halil-i azer’est

Dil nazargah-ı Celil-i Ekber’est.

(Gönül al ki gönül almak en büyük hacdır. Bir gönül almak, binlerce kez (nafile) haccetmekten üstündür. Çünkü hac yapılan Kabe Hz. İbrahim’in yapısıdır. Oysa gönlü yüce Allah yapmıştır.)

* DEVAM EDECEK

Yazının devamı...

İslâm, sosyal dayanışma dinidir

* DÜNDEN DEVAM

Küresel kriz dünyayı sardığı gibi ülkemizi de ahtapot gibi kolları arasına almaya başladı. Büyük oranda işsizlik var. İşsiz dolaşan üniversite mezunu gencimiz çok. İslâm, sosyal dayanışma dinidir. Yanıbaşındaki aç komşusunun durumundan rahatsızlık duymayan, onun derdini paylaşmayan insan gerçek Müslüman sayılmaz. İşte fırsat. Kurban kesen sevabını alır. Ama kurban kesme yerine parasını fakirlere vermek isteyen de var. Toplumsal ihtiyaç göz önüne alınırsa bu da büyük sevaptır. Kesilecek kurbanların etleri belki asıl muhtaçlara tam ulaştırılmayacak. Ulaştırılsa bile fakirin bir iki öğünlük yemeğine katkı sağlayacak. Oysa fakirlere, yoksul öğrencilere daha yararlı bir iş yapabiliriz. Bir kurban en az 300-350 YTL’ye mal olur. Kurbana verilecek parayı gerçekten işsiz, sıkıntı çeken aileleri bulup onlara versek belki onların bir aylık geçimini sağlamış oluruz. Bir kurban parası yerine bir daha ekleyip iki yoksul öğrenciye versek onların bir iki aylık masrafları karşılanır. Milyonlarca kurbanın parası, milyonca yoksulun sıkıntısını giderir.

“Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kişi mescidime gelmesin” şeklinde bir hadis rivayet edilir. Hadisçiler, bu hadisin ravilerinden Abdullah ibn Ayyaş’ın zayıf, hatta bazıları bu kişinin rivayetinin kabul edilmez olduğunu söylemişlerdir. Yani bu hadis zayıftır. Zaten hadisin üslubu, Hz. Peygamber’in üslubu değildir. Peygamber hiçbir insanı mescidinden kovmaz, kovmamıştır. Kurban edilen hayvanın sırtına binilip sırat köprüsünden geçileceği şeklindeki rivayet de çürüktür. Biz orada ruhani varlığımızla olacağız. Ruhun bir yerden bir yere gitmek için bineğe ihtiyacı yoktur. Ruh, istediği her yere anında giden ışık gibidir. Kurbanlık hayvan güçlü olursa insanı daha süratli taşırmış! İnsanları belli bir ibadete teşvik için Peygamber döneminden sonraki çağlarda üretilmiş bu tür sözler dinin ruhuna aykırı şeylerdir. Kurban Bayramı’nda hacda olmayanlara kurban kesmek, üç mezhebe göre sünnettir. İbn Hazm’a göre hiçbir sahabiden, kurbanın vacip olduğu hakkında sağlam bir rivayet yoktur. Yalnız İmamı Azam’a göre yolcu olmayan zengine kurban kesmek kifayeten kuvvetli sünnettir. Peygamber kurbanın İbrahim’den kalma bir sünnet olduğunu buyurduğu gibi Abdullah ibn Ömer de kurbanın sünnet olduğunu söylemiştir.

* DEVAM EDECEK

Yazının devamı...

Bayramınız kutlu olsun

Çocukluğumuzda bayram namazında hocalarımızın ağzından gelenekleşmiş olan şu söylemi duyardık: “Recep, Şaban derken Ramazan da gelip geçti.” Ramazan geçtiği gibi ardından yaklaşık 2.5 ay daha geçti ve yine bizde heyecan uyandıran bayram geldi. Kurban Bayramınız kutlu olsun. Allah nice bayramlara sağlık, huzur, mutluluk ve esenlik içinde ulaşmayı nasip eylesin. Dünya hayatı süratle gelip geçer. İnsan 50-60 yıl yaşar. Geriye dönüp bakınca yaşadıkları gözünde bir an gibi kalır. Dinen zengin sayılan, yani zorunlu gereksinimlerinden fazla olarak 3 bin YTL kadar fazla parası olan kimsenin bu bayram kurban kesmesi sünnettir. Buna vacip diyenler varsa da gerçekte sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber, kurbanın Hz. İbrahim’in sünneti olduğunu buyurmuştur. Kurban kesmenin asıl amacı, et bulamayan yoksullara yardım etmektir. Kur’ân, kesilen hayvanların etlerinin ve kanlarının Allah’a ulaşmayacağını, Allah’a ulaşanın, kişinin gönülden Hakk’a bağlılığı olduğunu vurgular (Hac: 37).

Kurban vakti: Kurban, bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kesilebilir. Birinci günü kesmek daha iyidir. Gece kurban kesmek mekruhtur. Güzel olan, kurbanın etini üçe ayırmak, bir bölümünü evine bırakıp bir kısmını fakirlere, bir kısmını da eşe dosta dağıtmaktır. Kurbanın etini, derisini tamamen sadaka vermek de caizdir hatta daha makbuldür. Kurbanın etinden bir parça yemek sünnettir.

Kurbanlık hayvanlar: Deve, sığır, koyun ve keçidir. Bunların erkeği de dişisi de kurban edilebilir. Devenin beş yıllığı, sığırın iki yıllığı koyun-keçinin bir yıllığı yahut gösterişli olan altı aylığı kurban edilebilir. Koyun veya keçi sadece bir kişiye kurban olabilir. Ancak sığırı 7 kişi, deveyi 10 kişi ortaklaşa kurban kesebilir.

Kurban nasıl kesilir: Kurbanı keserken hayvana eziyet etmemelidir. Hayvanı yatırıp hazırladıktan sonra, elinizi hayvanın boğazına dokundurmadan, “Yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a, O’nun birliğine inanarak çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben (Allah’a) teslim olanların ilkiyim. Allahım dostun İbrahim’den, sevgilin Muhammed’den kabul buyurduğun gibi benden de kabul buyur” diye dua etmeli. Daha sonra da “Bismillah! Allahu ekber Allahu ekber Allahu ekber lailahe illallahu vallahu ekber Allahu ekber ve lillahil-hamd. Bismillah! Allahu ekber” deyip hemen kesmelidir. DEVAM EDECEK

Yazının devamı...

Ölümden sonra para geçmiyor!

SORU: Biz yurt dışına çalışan bir ihracat firmasıyız. Türkiye’de üretilen makineleri müşterin ayağına gidip satıyoruz. Dünyada yaşanan ekonomik kriz nedeniyle satışlarımız düştü. Çünkü müşterilerimizin kendi bankalarından kredi kullanamıyor. Piyasada para kalmadı. Bunun üzerine biz de yurt dışında bir fon bulduk. Böylece müşterilerimizin nakit ihtiyaçlarını karşılayarak malımızı satma yönüne gittik. Bu sistem şöyle çalışıyor: Fon, müşteri bankasına yüzde 8 yıllık faizle para sağlıyor.

Müşteri bankası da bunun karşılığında fona teminat mektubu veriyor. Bu paranın üzerine de kendi kârını koyarak kredi kullandırıyor. Müşteri bu krediyle bize akreditif ya da nakit ödeme yaparak malını alıyor. Ama bazı müşterilerimiz, alacağı malın fiyatının 2-3 katı kredi almaya çalışıyor. Bunu da bizim organize etmemiz için rica ediyorlar. Onlar da bu parayla isletmelerinin nakit sıkıntısını aşmaya, işlerini döndürmeye çalışacaklar. Bize de bu işi organize etme karşılığı yüzde 2-3 gibi komisyon ya da hediyeler öneriyorlar. Eğer

biz bu komisyonu alırsak tefecilik mi yapmış oluruz? Günaha mı gireriz?

CEVAP: Bu yazdığınız tefeciliktir, haramdır. Böyle kirli şeyleri bir kalıba uydurmak bizim işimiz değildir. Siz kendi zorunlu ihtiyaçlarınız veya işlerinizi döndürmek için kredi alırsınız, banka da bundan yasal faizini alır. Bu teamülde böyle yürüyen bir şey. Ama o komisyon işi kesinlikle haramdır. Seçim size aittir. Ölümden sonra para geçmiyor. Burada haram yoldan kazanılan paralar orada insanın canına yapışıyor. Bunu da Kur’ân’dan öğrendim. Helal olsun, az olsun, cana yapışmasın, destek olsun.


Büyüğe saygılı olun

SORU: Kayınvalidemin benimle birlikte 4 gelini var. Hiçbirimizi sevmiyor. Çocuklarını da kendisinden soğuttu. Ne yapmalıyız? (S. D.)

CEVAP: Anneye saygı, büyüğe saygı dinimizin emridir. Çocuğun annesine saygısızlığı kabul edilebilecek bir şey değildir. Hep kayınvalideden şikâyet ediyorsunuz? Siz acaba kendinizi hiç sorguladınız mı? O hatalı davransa bile siz saygıda kusur etmeyin. Sevecen olun. Onu aileden dışlamak yanlıştır, günahtır. Sizler de ileride kayınvalide olacaksınız. Kişi ettiğini bulur. Bunu unutmayın. Kötülüğe karşı iyilik yaparsanız hem Allah’tan ödül alırsınız hem de huzur bulursunuz.

Yazının devamı...

Gerçek ibadet hissederek ve yaşayarak yapılır

SORU: Bir yazınızda “her fırsatta namaz kılmak Kur’ân’ın amacına uygundur” demiştiniz. Öğrenmek istediğim şu: Örneğin dün saat 16.22’de akşam namazı kıldık. Bugün tekrar kılacağımız zaman “Acele etme. Vakit gelmedi. Günler uzuyor. Ezan okunmasına daha bir dakika var” deniliyor. Yani saat 16.23 olacak. Bu uygulama cemaatle ibadet yapılırken aynı vakitte bir araya gelebilmek için mi yoksa insan tek başına istediği, fırsat bulduğu, yüreğinde mistik duyguların uyandığı an ibadet edebilir mi? Allah, kulunu her zaman kabul edeceğini söylemiyor mu? (Zekeriya Müezzinoğlu)

CEVAP: Anlayışınız doğrudur. Allah kulunun formel şekil ve zamanını değil, ruhunu murakabe eder. 3-5 dakika önce veya sonra hiç önemli değil. O dakikalar ve saatler, cemaatin belli zamanlarda toplanması içindir. Peygamberimiz hiç kaçırmadığı gece namazları için öyle belirli zamanlar koymamıştır. Çünkü gece namazları bireysel namazdır. Herkes yapabildiği, ruhen hazır olduğu zaman kılar. Asıl ibadet de hissederek, yaşayarak yapılan ibadettir.

“Kişi sevdiğiyle beraberdir”

SORU: “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisinin anlamını açıklar mısınız? (Fulya)

CEVAP: Dünyada sevdiğine kavuşamayan ahirette kavuşur. Çünkü sevdiği onun içindedir. Ahirette ruh açığa çıkınca içindeki sevdiği de görünür. Dünyada en çok kimi seviyorsa onunla ruh birliği kurulduğu için ahirette de onunla beraber olur. Aslında bu hadisin söyleniş nedeni şudur: Bir sahabi Hz. Peygamber’e gelir. “Ey Allah’ın Elçisi, ben dünyada seni bir gün görmesen duramıyorum. Ahirette cennete girsem bile senin derecende olamam. Sen cennetin en yüce yerinde olursun. Ben ise aşağı derecelerde. Orada seni göremezsem halim nice olur?” Bunun üzerine Allah Elçisi, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” diyerek onu teselli etmiş yani kendisini yürekten sevenlerin, cennette onunla beraber olacakları müjdesini vermiştir. Gönlünüze Allah ve Peygamber sevgisini koyun ki ölünce onlarla beraber olasınız.

Yazının devamı...

Yıllarca bilerek terk edilen namazların kazası olmaz

SORU: Bir televizyon kanalında, “Kur’ân, orucun kazasından bahseder, namazın kazasından bahsetmez” demiştiniz. Ancak köşenizdeki bir yazınızda namazın kazasının olabileceğini belirttiniz. Burada bir çelişki var mı? (Habip İskender)

CEVAP: Ben, bir engel dolayısıyla bir-iki vakit veya bir-iki gün kılınamamış namazların sırasıyla kılınacağını, Peygamberimizin uygulamasının böyle olduğunu yazdım. Siz ise çelişki gibi görüyorsunuz. Çelişki yok. Peygamberimiz Hendek Savaşı’nda namazları kılamamış, savaş durup karanlık çöktükten sonra sırasıyla sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kıldırmıştır. Bunlar bilerek terk edilen namazlar değil, savaş engeli dolayısıyla kılınamayan namazlardır. İşte bu namazlar, içinde bulunulan vaktin namazından önce sırasıyla kılınır. Sonra içinde bulunulan vaktin namazı kılınır. Bu, aslında kaza da değil, engel dolayısıyla vaktinde yapılamayıp ertelenmiş olan ibadetin yerine getirilmesidir.

Hadis kaynaklarında yok

Ama bile bile, hiçbir engel yokken yıllarca kılınmamış namazın kazası olmaz. Çünkü kasten namaz kılmayan, oruç tutmayan kimse ismen, kültür itibariyle Müslüman ise de eylemli olarak yani Kur’ân’ın tanımladığı biçimde Müslüman değildir. Müslüman, inancına göre yaşayan, inancını eyleme geçiren kimsedir. Yıllarca ibadetlerini yapmamış olan birinin durumu, yeni Müslüman olan kimsenin durumuna benzer. Yeni Müslüman olandan, eski zamanlardaki ibadetleri kaza etmeleri istenmez. Çünkü İslâm önce yapılmış günahları siler. İşte bu kişinin durumu da aynıdır. Ötekiyle bunun farkı nedir?

Peygamberimiz zamanında yıllarca namaz kılmayıp sonra bu namazları kaza eden bir kimse olmamıştır. Bu konuda hadis kaynaklarını iyice araştıranlar da böyle bir şeye rastlamamıştır. Delilsiz olarak din hükmü verilemez. Ama namaz kılmak isteyen milyonca rekât kılsın. Ne kadar çok kılarsa o kadar sevabı var. Kaza demesine gerek yok. İnsanlar anlamak istemiyorlarsa anlatamayız. Çünkü bir kere sırf o bilgilerle kitaplar yazılmış ve onlar şaşmaz doğrular kabul edilmiştir. Varsın öyle olsun.

Yazının devamı...

Zorunluluk başka özenti başkadır

SORU: Köşenizdeki bir yazınızı “Neden Allah’ın yaratışını beğenmiyorsunuz da vücudunuza bir takım kalıcı şekiller yaptırıyorsunuz?” cümlesiyle bitirmiştiniz. Bir başka yazınızda ise estetik ameliyat için tam tersi fikir belirtmiştiniz. İki ayrı yazınızdaki bu tezat neden oluştu? (Yakup Gül)

CEVAP: Estetik ameliyat, bir kusuru düzeltmek için yapılır. Burnu eğridir veya nefes alması güçleşmiştir, kişiyi toplum içinde utandıracak bir durum vardır. Bu nedenle yapılan estetikler caizdir. Ama gereksiz yere yapılan estetiklerin hoş olduğunu söylemedim. Onların yaratıştan kaçış olduğunu önceki yazılarımda belirtmiştim. Bunu televizyon konuşmalarımda da söyledim. Gelen sorunun içeriğine göre cevap veriyorum. Ayrıntıya girme imkânım olmuyor. Dövme ise bana göre kişiye güzellik vermez, bir yerini düzeltmez, deriye kalıcı bir çirkinlik verir. Zorunlu bir şey olmayan bu eylem özentidir. Peygamberimizin de bundan uzaklaştırır mahiyette hadisleri vardır. Bir şeyin zorunlu olması başka, özenti olması ise başkadır. Hükümler de kişinin durumuna ve niyetine göre değişiklik gösterir.

Önemli olan ruhtur

SORU: Aşırı kilolarım nedeniyle oturarak namaz kılıyorum. Bu durumda başım secdeye değmiyor. O zaman da sanki kıldığım namazlar Allah katında makbul olmayacakmış gibi geliyor bana. Namazımı bu şekilde kılmaya devam edeyim mi?

CEVAP: Namazda önemli olan şekil değil, ruhtur. Ayakta durmak sağlam insanlar içindir. Sizin durumunuz buna müsait değilse oturarak kılarsınız. Hiçbir sakıncası yoktur. Peygamberimiz de son günlerinde namazını oturarak kılmıştır. Namazda asıl önemli olan kalben Allah’ı düşünmek, huzurla kılmaktır. Kalbini Allah’a tahsis et de nasıl kılarsan kıl.

Büyük bir mutluluk

SORU: Peygamberimizi rüyamda gördüm. Anlamı nedir? (Mert Özcan)

CEVAP: Peygamberimizi rüyanızda görmeniz, onun size ve sizin ona yakınlığınızı gösterir. Çok güzel bir şey. Rüyanın ayrıntısını bilemem. Rüya yorumcusu değilim. Sadece Peygamberimizi rüyada görmenin büyük mutluluk olduğunu biliyorum.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.