Yine doğal gaz faciası!
Giderek derimiz kalınlaştı, duygularımız köreldi, kalplerimiz sertleşti, biz artık “eski biz” değiliz.. Son zamanlarda en kötü olaylar, eskiden gazete manşetlerine “felaket” olarak çıkan haberler bizi etkilemiyor bile.. Film izler gibi izliyoruz “başkalarının” başına gelen kötülükleri..
Öylesine boş gözlerle.. Ne korkunç değil mi? Düşünüyorum da bir de ben kalkıp “sokak hayvanlarını koruyalım” filan diyorum, insanlara karşı duyarsızlaşmış bir toplumda ne kadar etkisi olur ki bunun?
4 ÇOCUK VE ANNE!
Başka ülkede olsa sivil toplum kuruluşları ve medya başta olmak üzere toplum ayağa kalkardı şu “doğal gaz sızıntısından ölen genç anne ve 4 çocuğu” haberine.. İstanbul’un göbeğinde Gaziosmanpaşa’da, 34 yaşındaki anne Hamide Özyapı yemek yaparken doğalgaz ocağı sönünce gaz eve yayılmış ve anne çocuklarıyla ölmüş.
İyi de kardeşim neden bu doğalgaz faciaları da hep Türkiye’de oluyor? Kaç genç, kaç çocuk, kaç yeni evli çift öldü bu yüzden hala bir “önleme çalışması” duymadık, sonsuza kadar mı sürecek bu çağdışı felaket?
DENETİM OLMAZSA..
İGDAŞ “doğalgaz tesisatına kaçak olarak şofben bağlandığını ve baca bağlantısının uygunsuz yapıldığını” söylemiş. Ben de İGDAŞ’a soruyorum, bu kaçak bağlamalar, kaçak bacalar neden Avrupa ülkelerinde olmuyor da bizde oluyor?
Cevabı da “bininci kez” ben vereyim onlara; Batı’da doğalgaz firmaları tek tek her evde o kadar sık ve sıkı denetim yaparlar ve bu tür bir müdahaleye öyle ağır cezalar verilir ki “kaçak şofben bağlanması” söz konusu bile olamaz. Artık bir çalışma yapıp bunları sağlasınlar, biraz sıkılma varsa eğer!
Ilımlı havanın nedeni ‘başkanlık’ mı?
Başbakan Erdoğan’ın çok uzun bir süre sustuktan sonra yaptığı ve “TSK’ya karşı yapılan yargı hataları”ndan söz ettiği konuşması ile ilgili yazıma gelen (Pazartesi yazısının altında da görebilirsiniz) okur yorumlarından bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum. Tabii Başbakan’ın bu konuşmasında söylenenler “özel yetkili mahkemeler”in çok özel yöntemleriyle insanların özgürlüğüne el koymasını ne derece önleyecek, söylenenler burada kalacak mı yoksa bir çözüm yaratacak mı bilmiyoruz ama okurların hatırlattığı noktalar dikkat çekici:
-Başbakan “Bu davaların savcısıyım” demişti..
-“Ayağa kalkmadı, şimdi o tutuklu” diyen kim?
-Fidan’ı feda etmemek için bir günde yasa çıkaran, İlker Başbuğ için kılını kıpırdatmadı. Şimdi kamuyu yanıltmak için demeç veriyor..
-Mehmet Haberal’ın 9 savcıdan tazminat kazanmasından sonra kanun çıkarıp tazminatları devlete ödetenin bu durumdan şikayetçi olduğuna beni kimse inandıramaz.
-Dokunulmazlıkları kaldırma sözü veren Başbakan’a sorulduğunda “yargıya güveni olmadığını” söyledi. Önceleri gidişten memnunken şiraze kaçınca tehlikeyi o da gördü. Ama çok geç, macun tüpten çıktı, yapı çöktü!
BAŞBAKAN GÜVENMİYORSA..
Başkaları da var ama bu kadar alabiliyorum.. Sonuncu yorum bana şunu da hatırlattı; bırakın “özel yetkili” mahkemelerin “hukuka aykırı” olduğu söylenerek kaldırılmasına rağmen bu davaları sürdürmelerine izin verilmesindeki hukuk felaketini, ülkenin Başbakanı’nın güvenmediği yargıya “haksızca” tutuklanmış veya (suçsuzluklarını gösteren delillere bakılmadan) mahkum edilmiş insanların nasıl ve neden güveneceği, zorla güvenmek zorunda bırakılması çok önemli değil midir?
SEBEP SEÇİM Mİ?
Bizler Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadarki tutumunu aniden değiştirerek “özel yetkili” mahkemelerin tutukluluk kararlarını açıktan açığa eleştirmesine yine de olumlu anlamlar yüklemeye çalışırken İngiliz gazetesi Financial Times’da Türkiye’de dikkat çekmeyen noktalarla ilgili bir analiz yazısı yayımlandı.
Bu yazıda Erdoğan’ın “Kürt politikasındaki, Suriye politikasındaki değişimi ve son günlerdeki olumlu havasının nedenleri; 2012’de PKK terörüne 500 şehit vermemiz, ekonomik büyümenin yüzde 3’e düşmesi, Türkiye’nin Suriye’ye tavrı konusunda yalnız kalması olarak değerlendirilirken asıl vurgu “yaklaşan seçimler ve Erdoğan’ın ‘başkan olma’ hevesi”ne yapılıyor.
O zaman düşünüyorsunuz; acaba “başkan olursam değişeceğim, ben de Cumhurbaşkanı Gül gibi daha ılımlı bir politika izleyeceğim, iddia edildiği gibi padişah kesilmeyeceğim” mesajı mı verilmek istenmektedir.
Vallahi azizim, artık politika dediğiniz şey öyle sahne arkası planlarla yürüyor ki herşey olabilir, bakalım hangisi doğru çıkacak!