Bahçeli şaşırdı galiba!
Cumhurbaşkanı Gül konuşmasında “10 yıldır ülkeyi yöneten bir iktidar var. İncinenler var” diyor ve lakin bu olanların 10 yıllık uzun bir iktidar dönemi yaşanmasıyla bir ilgisi yok.
Olay Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesini engellemeye çalışan vatandaşlara gösterilen ağır polis şiddetiyle başladı ama sonunda: “telefonla konuşmanın bile korku haline getirilmesinin, bir parkta iki gencin yan yana oturmasına dahi laf edilmesinin.. Metroda bile “ahlaki davranın” şeklindeki saygısız uyarıların, üniversite öğrencilerinin, işçinin her protestosuna polis şiddetiyle karşılık verilmesi ve arkasından gelen hakaretlerin.. Polisin halka karşı acımasız şiddetle saldırmasına hoşgörü gösterilmesinin, medyadan yargıya kadar ele geçirme hevesi ve baskılarının, kaç çocuk sahibi olmaktan başlayıp “kadınların nasıl doğum yapması gerektiğine” varan baskıların..
Yıllardır bir suç bulunamamasına rağmen cezaevlerinde tutsak edilmiş yüzlerce masum insana karşı duyarsızlığın, tüm hukuksuzluk ve haksızlıkların.. Toplumun milli değerlerine; bayrağından Ata’sına, milli bayramlarına kadar “değersizleştirme” çabalarının, hatta Diyanet İşleri Başkanı’nın “illerin dindarlığı hakkında karar verme yetkisi olduğunu sanmasının” birikiminden doğan dev bir toplum hareketine dönüştü.
Antidemokratik baskı!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “MHP bu eylemleri desteklemiyor” diyerek partisini olaylardan soyutlaması “MHP artık şiddet karışan olayların içinde olmak istemiyor” şeklinde yorumlanabilirdi.. Başbakan Erdoğan’ın “iki muhalefet partisinin olaylara benzer tepki gösterdiği, karşı çıktığı” her durumda hiç alakası yokken “MHP, CHP’nin peşine takıldı” veya “ikisi de terör örgütünün peşine takıldı” demesi nedeniyle çekimser kaldığı düşünülebilirdi.. Bu eylemlerin daha da uzaması halinde gerçekten kalabalıkların karşısına Başbakan’ın “zor tutuyorum” dediği kesimler çıkarılabilir ve toplum kesimleri arasında bir iç karışıklık başlayabilir diye düşünerek partisini olayların dışında tutmaya çalıştığını da söyleyebilir ve bunların hepsinde Bahçeli’yi anlamak mümkün olabilirdi.. (Nitekim dün akşam “Rize’de ADD üyelerinin bir otele kapatılması” böyle olayların başlayabileceğini gösteriyor.)
Ama.. Ne olursa olsun, toplum içinden gelen büyük kalabalıkların hiçbir siyasi parti farkı gözetmeksizin el ele baskılara karşı çıkıp “demokrasi” istediği böylesi bir eylemde “İmralı’nın postacısının liderliğini yaptığı Gezi Parkı eylemlerine destek vermiyoruz. Katılmak isteyen milletvekili istifasını verir öyle gider” demesi kabul edilir sözler değildir, hatta bir kabustan farksızdır.
Hangi mantıksa bu?
Bu tür benzersiz bir polis şiddeti görüldüğünde tüm muhalefet partileri sorumlu iktidarı eleştirme ve tepki gösterenlere destek verme hakkına sahiptir, Meclis’te bir muhalefet partisi durumunda olan BDP’nin de ilk anlarda Gezi Parkı’nda şiddet görenlere destek vermiş olması “eyleme katılanların liderliğini” yapmış olması anlamına gelmez, bunu veya “bir başka parti ya da siyasetçinin öne çıkmasını” da zaten o topluluk kabul etmez.
Kullanılacak sözler!
Şimdi Bahçeli bu sözlerinin “toplumun demokratik eylemlerini haksız gösterecek, bunu bile terör örgütüyle ilişkilendirmeye, karanlık güçlerle bağlantı kurmaya çalışacak” kişiler tarafından kullanılacağını beklesin, çok yakında olacak çünkü..
Aslına bakarsanız zaten MHP Lideri’nin yerinde “halkın daha çok sempati duyacağı, daha doğru tepki verebilen bir başka lider” bulunsaydı insanlar herhalde geleceğe, seçimlere daha güvenle bakardı! Çok kişi merak ediyor ve soruyor; Bahçeli daha kaç yıl MHP lideri kalacak, bu partide hiç mi yenilenme, yeni ümitler, yeni seçmenler yaratma isteği yoktur?
Gösteriler bitmedi çünkü..
Bazı AKP milletvekilleri TV’de bu “tarihe muhtemelen Gezi Parkı eylemi” veya “halk hareketi” olarak geçecek olan, ülke çapına ve diğer ülkelere yayılmış gösteriler konusunda “Arınç’la göstericiler konuşup şartları bildirdiler ama gösteriler kesilmedi, bu da işin içinde çözüm sürecini, demokratikleşmeyi engellemeye yönelik karanlık güçlerin olduğunu gösteriyor” demekte.. Bazıları “bu eylemlerin arkasında ABD, İsrail gibi ülkelerin olduğunu” söylemekte..
İyi de bu sözlerin anlamsızlığını gösterecek öyle çok şey var ki bu kez “yanıltmalar zinciri” kurmak da işe yaramayacak gibi.. Birincisi Arınç sadece Gezi Parkı Platformu ile görüştü ve onların taleplerini aldı. Bu hareketin yayılmasında rolü olan çok daha başka (yargıdaki hukusuzluklardan medya baskılarına kadar çok şey) baskıların ve hukuksuzlukların giderilmesi henüz gündeme gelmediği gibi görüştüğü grubun taleplerinin karşılanacağı da hiç belli değil.
Hükümet bitirebilir!
Tam aksine, göstericilerin çoğu hakkında soruşturma açılacağının, iş veya eğitimlerine sekte vurulacağının işaretleri görülüyor. Bu olayların ve uygulanan şiddetin tüm demokratik ülkeler tarafından kınanması da son derece doğaldır, onların TV’leri şiddeti Türk TV’lerinden (Halk TV ve Ulusal Kanal hariç) daha iyi verdi zira..
O nedenle daha şimdiden bu eylemlere mantık dışı yakıştırmalar yapmasınlar. Ama elbette gösterilerin “daha da fazla şiddete dönüşmeden”, onlara akıl vermeye kalkarken “Suriye’ye benzemeden, halk kesimleri birbirine düşman edilmeden, can kaybı olmadan” artık son bulması gerekiyor.
Olaylarda yaralanan ve ölen vatandaşlarımız, gençlerimiz varken ne “çiçek çocukları, Hippiler” havası gerekiyor, ne de daha fazla çatışma.. Hükümet ülke çapında bir halk hareketi yaratacak tüm haksızlık ve hukuksuzluklara son vereceğini açıklasın ve olayları bitirsin. Bundan sonra halkı suçlamak, “ekonomiye zarar verdiler” diyerek peşine yine sanki olayı “polis şiddeti” ve “çapulcu” gibi sözler değil de CHP başlatmış gibi onları da eklemek veya “laikler yaptı”, “muhalifler yaptı” demek hiç inandırıcı olmayacak!