Bu da benim Oscar hikayem...
Geçen hafta; aktif gazetecilik yaparken ekibimde çalışan bir editör-muhabir arkadaş telefonla beni arıyor...
-“Reha Bey... Spotlight’ı izlediniz mi?.. Mutlaka görün... Sizin ve bizim hayatımız var orada... Filmi izlerken aklıma hep siz geldiniz...”
***
Filmin “başarılı bir gazetecilik filmi” olduğunu biliyorum... Ne ki; eskiden olduğu gibi “60 kişilik haber merkezini Al Pacino’nun Insider filmine götürdüğüm günler” çok geride kalıyor...
***
Insider filminde; çalıştığı şirketin insanların hayatlarına kast eden; aç gözlü şirket politikalarına isyan eden bir kimyagerin, 60 dakika programının yapımcısı Al Pacino’yla temasa geçmesi anlatılıyor... Filmde kimyagerin bu eylemi sonrası; başına mesleki ve kişisel her türlü belanın ve saldırının gelmesi işleniyor...
***
Televizyon programı 60 dakikanın yapımcısı Al Pacino da belalardan payını alıyor... “Haberin kaynağını söylemesi, haberini geri çekmesi, haberin yalan olduğunu, kaynağın itibarsız bir kişilik olduğunu” ikrar etmesi isteniyor...
Al Pacino haberden geri adım atmayınca, onun da başı binbir türlü beladan kurtulmuyor...
Haklılığı kanıtlandıktan sonra, 60 dakika programını bırakıyor ve yerel bir gazetede gazeteciliğe devam ediyor...
***
Gerçek bir olaydan yola çıkarak çekiliyor Insider filmi...
1999 yılında vizyona girdiğinde; her gün başımıza binbir türlü bela getiren binlerce haberi “gazetecilik dışında hiçbir saikimiz olmadan”, araştırıyoruz, buluyoruz, çıkartıyoruz yayınlıyoruz...
***
Türkiye “her gün 19.30’da Show TV’ye” kilitleniyor...
Haberlerin başlamasını bekliyor...
O günlerin içinden geçerken haber merkezine ilham olur, dünyada yalnız olmadığımızı hissederiz, bizim gibi gazetecilerin dünyanın her yerinde belalarla uğraştığını fark ettirebilirim diye, topluca Insider filmine götürüyorum onları...
GAZETECİLİK HÜNERLERİNİ CELLATLARIN ELİNDEN KURTULMAK İÇİN SERGİLEMEK ZORUNDA KALDIĞIM AN... (2)
1999’dan 2016’ya üzerinden 17 yıl geçiyor...
Ben de tıpkı Insider filmindeki Al Pacino gibi, 2002 yılında derin bir operasyonla SHOW TV’den ayrılıyorum...
2010 yılından itibaren 5 yıl boyunca, “kendisini gazeteci gibi gösteren etki ajanları” hakkımda öyle bir iftira ve kumpas tezgahı kuruyor ki, bana bu durumda yapılabilecek tek şey kalıyor...
***
O güne kadar 30 yılda öğrendiğim bütün gazetecilik hünerlerimi, kendi hayatımı “bu cellatların elinden kurtarmak için” sergilemeye çalışıyorum...
***
Artık gazeteciliği “her akşam 19.30’da Türkiye’ye skandalları, rezillikleri, üç kağıtları, tacizleri, rüşvetleri yayınlayabilmek için değil;” kendime yönelik derin kumpasları, kirli tezgahları ortaya çıkartabilmek için yapıyorum...
***
Bu uğurda gazetecilik hayatım boyunca 30 yılda öğrendiğim her şeyi uyguluyorum... Etki ajanlarının “mümkün değil; o sadece gazeteci... Bizi ve yaptığımız işi deşifre edemez...” demelerine rağmen, bütün kumpası ve şemayı ortaya çıkartıyorum...
***
Hayatını haber yapmak üzere kuran bir gazetecinin, sonunda “kendi namusunu, onurunu ve hayatını koruyabilmek için kirli tezgahları kuranlara karşı yine gazetecilik yapmak zorunda olduğunu” o zaman fark ediyorum...
Kendimi bir anda; 5 yıl boyunca Al Pacino’nun Insider filminde, “gözünü para hırsı bürümüş çıkar çevrelerine karşı vicdanın sesini dinleyip, olayı sızdıran” kimyagerin onur mücadelesi gibi bir onur ve namus mücadelesinin içinde buluyorum...
Ona yapılan bütün itibarsızlaştırmalar bana da yapılıyor...
Hayatıma kast edilme de dahil...
87 ADET ÇOCUK TACİZİ... (3)
Bunca olaydan sonra, Spotlight filmini tek başına izleyecek güçte hissetmiyorum kendimi...
İkizleri oyun parkına bırakıp; Ayşe Nazlı’ya;
-“Seninle Spotlight’a gidelim...” diyorum...
-“Bir gazetecilik filmi... Oscar’a aday...”
***
Kızımdan; manevi destek alarak yeni bir gazetecilik filmini izleyebileceğimi düşünüyorum...
Ekipten arayan arkadaşımın;
-“Reha Bey, izlerken sizi düşündüm...” sözleri aklımdan çıkmadığından, filmi tek başına izleyebilecek bir halet-i ruhiye içinde olamayacağımı hissediyorum...
***
Kızımın yanımda bulunmasından güç alıyorum...
Babasının gazeteciliğiyle en azından mutlu olacağını düşünüyorum...
The Boston Globe gazetesinin araştırmacı gazetecilik yapan birimi Spotlight ekibi, bir haberden yola çıkarak; “Boston eyaletinde papazların çocuk tacizlerini” araştırmaya koyuluyor...
***
Kilisenin görünmez gücü, toplumun psikolojik baskısı haberlerinin yolunu defalarca kesiyor...
Ancak gazeteciler; bu baskılara boyun eğmiyorlar...
Araştırmacı gazeteci ekibi sonuna kadar devam ediyor...
Haberin sonunda; sadece Boston’da çocuk tacizine karışan papaz sayısının 87 olduğunu tespit ediyorlar...
***
The Boston Globe yerel bir gazete...
Haberin yayınlandığı gün, Pazar olmasına rağmen, araştırmacı gazetecilerin bulunduğu Spotlight biriminin santrali ihbar telefonlarıyla kilitleniyor...
Telefonların biri susuyor, diğeri çalıyor...
***
O an gözümün önüne, televizyon haberlerinde “Alo Reha Muhtar hattı” kurduğumuz günler geliyor...
İşlediğimiz taciz olayları, kameramanlarımıza saldırılar, hastalarına tacizde bulunan doktorlar, üfürükçü hocalar, canlı yayında rüşvet verilirken yapılan çekim; gibi nice scoop haber gözümün önünden geçiyor...
***
Telefonların nasıl susmak bilmeden çaldığını, kaç kez SHOW TV’nin santralinin yandığını hatırlıyorum... Televizyon santralinin son yandığı tarih, televizyondan veda konuşması yaptığım tarih oluyor...
SPOTLIGHT’A OSCAR VERİLİRKEN... (4)
Dün sabaha karşı, Los Angeles Dolby Theater’da Bostan Globe gazetesinin usta ve cesur gazetecilerinin, yaşadıkları sürecin yapıldığı filmin Oscar almasını gıptayla izliyorum...
***
Onlar “kilise” gibi etkili güçlerle, savaşıyor ve haberleri için taviz vermiyorlar...
Ancak, onları “kirli tezgahlarla içeri attırıp, linç ettirmeye çalışan ‘gazeteci kisvesi altında faaliyet gösteren’ gizli provokatif ajanlar ve etki elemanları” görülmüyor Amerika’da...
***
Ben ise, 30 yıllık gazeteciliğimin mi, yoksa “kendimle ilgili etki ajanlarının kirli tezgahlarını deşifre ettiğim son 5 yıllık gazeteciliğimin mi daha ‘araştırmacı’ bir gazetecilik olduğu konusunda kendimi sorguluyorum...”
Kendime bir ödül verecek olsam hangisine ödül verirdim acaba?..
***
Milyonlarca izleyici için 30 yıl boyunca yaptığım gazeteciliğe mi?..
Kendime yönelik kirli tezgahları ve etki ajanlarının derin operasyonlarını bulup ortaya çıkardığım araştırmacı gazeteciliğime mi?..
Sanırım ikincisine...
Ne de olsa orası Boston Globe...
Burası İstanbul; Ortadoğu...