Kansere karşı tedavide büyük zafer iddiaları ve ünlü bir doktor...
.
Bir brasserie’de otururken, yanıbaşıma geliyor; İstanbul’un ve Türkiye’nin ünlü ve özel tedavi yöntemleriyle büyük başarı kazanan doktorlarından birisi...
***
İsmini ve ününü biliyorum doktorun...
Bilinen tedavi yöntemleri yerine, çok başka bir tedavi şekliyle hastalarını iyileştiriyor; yaşama şansını yükseltiyor...
***
Alternatif tıpçı değil...
Klasik eğitimden geliyor ve klasik tıbbi öğretileri benimsiyor...
Ancak uyguladığı yöntemler, Batı’da farklı tedavi ve operasyon yöntemi olarak bilinen bir tedavi türü...
***
Hastalarının büyük çoğunluğunun; ünlü doktorun tedavisinden memnun olduğunu duyuyorum...
O sırada beraber oturduğum arkadaşım kendisini tanıyor ve bitişik iki masada ünlü doktorla sohbet etmeye başlıyoruz...
KANSERE ÇARE NE KADAR İSTENİYOR?.. (2)
Özel tedavi yöntemleriyle ünlü olan doktor; konuşmaya başlamamızla birlikte, beni hayretler içerisinde bırakacak şeyler söylüyor...
Neredeyse “tıpta tedavi üzerine çalışmaların, özellikle yoğunlaştırılmadığını,” tedavinin birinci öncelik olmadığını, aktif nüfus oranının ve nüfus kontrolünün “hastalıklar üzerinden dolaylı olarak sağlandığını” ifade ediyor...
“BELİRLİ BİR YAŞTAN SONRA İNSANLARIN ÖLMELERİ ARZULANIYOR...” (3)
“Batı’da da Türkiye’de de belirli bir yaştan sonra tıp endüstrisi insanları uzun yaşatmak istemiyor... Ölmelerini arzuluyor... Başka türlü sosyal yardım sisteminin, sigorta ve emeklilik kurumlarının talepleri karşılamayacağını düşünüyorlar...”
***
Böylesine ağır iddiaları reklam olsun torba dolsun diye söyleyecek biri değil, sözünü ettiğim doktor...
Aklımı başından alıyor söyledikleriyle...
***
Söyledikleri bir demeç değil...
Dostluğuma güvenerek, sağlıkla ilgili paylaştığı kara kutu bilgiler bunlar...
NEYE YAŞLILIK DENİYOR?.. (4)
“Bakın...” diyor...
- “Yaşlılığa neden olan gerekçeyi çoktan buldu tıp...
Yaşlılıkta bazı hormonlar artık salgılanmıyorlar vücut tarafından... Bu hormonların salgılanmaması hücre yenilenmesini durduruyor vücutta...
Yaşlılık böylece başlıyor...
Hücre yenilenmesi mümkün olmuyor çünkü...
Yani yaşlılık vücutta ölen hücrelerin yenilenmemesiyle ortaya çıkan durumun adı...”
***
-“Peki” diyorum;
-“Hangi hormonların salgılanmasının durması yaşlılığa neden oluyor?..
Madem böyle, bu durumda niye hormon tedavisi yapılmıyor?..”
- “Çok güzel bir soru” diyor ünlü doktor...
- “Hormon tedavisini yapmıyorlar, çünkü ortalama yaşam süresinin uzamasını istemiyorlar...
Böyle olursa sigorta sistemi ve emeklilik rejiminin çökeceğini düşünüyorlar...
İnsanlar belirli bir yaşa geldiklerinde; “ölüm” zamanının gelmesi gerektiğini düşünüyor sistem...
Tıp çalışmalarını özellikle yaşam süresini yükseltmek için yoğunlaştırmıyor...
Bunu yoğunlaştırsa, hormon tedavisi yapsa, hücre yenilenmesi başlayacak, yaşlılığın önü alınacak...
Ancak bu bilinçli olarak yapılmıyor...”
YAŞLILIĞA NEDEN OLAN İKİ HORMON... (5)
“Yaşlılığa neden olan iki hormon bulundu...” diyor ünlü doktor...
- “Tıp, bu hormon tedavisinin uygulanmasını yasaklıyor...
Bu yasağın neden olduğu söylenmiyor...
Bence amaç, Batı’da yaşam süresinin uzamasının önlenmesi...”
***
-“Belki” diyorum;
-“Hormon tedavisinin bazı zararlı sonuçları vardır... Onun için yasaklanıyordur...”
-“Hayır...” diyor...
“Öyle bir zarar mevz-u bahis değil... Öyle olsa ben kullanmam bu hormonları...
Ben kendim kullanıyorum...”
TIP ENDÜSTRİSİ; BİR NEVİ TOPLUMSAL ÖTANAZİ Mİ UYGULUYOR?.. (6)
Geçtiğimiz hafta, kanserli hücrelerin gelişimini durdurmaya yönelik çok önemli gelişmelerin ortaya çıktığını müjdeliyor gazete haberleri...
Bense, iki yıl önce, bitişiğimdeki masaya tesadüfen oturan ünlü doktorun sözlerini o günden beri bir türlü kafamdan silip atamıyorum...
***
Tıp endüstrisi, insanların uzun yaşamalarını durdurmak için, tedavi yöntemlerini özellikle geliştirmiyor mu?..
Yaşlılık olgusuna çözüm bulundu ama, yaş alan kişilerin uzun süre hayatta kalmaları, sigorta sistemi ve emeklilik rejimini altüst mü ediyor?..
Bunun için mi; tıp endüstrisi “bir nevi toplumsal ötanazi” uyguluyor...
***
Sorulara kesin bir yanıt bulamıyorum...
Kuşkular içimi kemirmeye devam ediyor...
İlk gençlik yıllarında; kapitalist sistemin “kar etmek uğruna”, insan hayatını hiçe saydığını, örneklerle sayıp döküyorum...
Sonraki yıllarda, geçmişte biraz da ağır eleştiriler yaptığımı kabul ediyor, biraz daha törpüleniyor ve daha realist hale geldiğimi sanıyorum...
***
Ne ki geldiğim son nokta; ilk gençlik yıllarımdaki ütopik sosyalist fantazyaların, hayatta çok da hakikat dışı olmadığını, reel kapitalist hayatın, insan yaşamını “kutsamadığını, çoğu zaman önemsemediğini” fark ediyorum...
***
Sigarayla ilgili kampanyalarda, tıp endüstrisinin neden çok aktif ve önleyici bir rol almadığını, “şeker”e karşı savaşta, tıp endüstrisinin, niye sükunetini muhafaza ederek, sessizleri oynadığını anlamaya başlıyorum...
İnsan hayatını uzatacak gerçeğin, önce insanın kendi kişisel çabasıyla mümkün olacağını fark ediyorum...