Yaratıcımızla dost olmak
.
Ankebut suresi 41. Ayette Yaradanımız bize şöyle sesleniyor: “Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!”
Hayatın akışı içinde çeşitli bağımlılıklar geliştiririz.`Bağımlılık’, onsuz olamam dediğimiz şeylerdir.
“Sabah çaysız kendime gelemem. Ekmeksiz doyamam. Eşim olmadan yapamam, bu makamı bırakamam…” gibi. Ancak deneyimlerimiz bize onlarsız olabileceğimizi öğretir. Herhangi bir hastalığımız nedeniyle doktorumuz çayı, ekmeği yasaklayabilir. Eşimiz Hakk’ın rahmetine kavuşabilir. Makamımızı bırakmak zorunda kalabiliriz…
Allah dostları geçici olanı hayatını n merkezine koymaz; insanlarla, doğayla, eşyayla olan ilişkisinde bağımlılık geliştirmez.
Ahmet Yesevi bu anlayışı hikmetlerinde şöyle ifade etmektedir.
“Ey habersiz Hakk’a gönül yürütmedin
Dünya haram ondan gönül soğutmadın
Nefsten geçip Allah’a doğru yönelmedin
Bu nefs için ağlamaklı ve şaşkın oldum ben işte”
Yunus Emre , dünyanın geçici nimetlerine hırsla bağlanmanın Allah’ı unutturacağını söylemektedir. İnsanın yapması gereken, ihtiraslarının kaynağı olan nefsini -egosunu yenerek takvalı olma yolunda emin adımlarla yürümektir.
Mevlana’ya göre, Allah dostlarının yaptığı ibadetler sadece şekilden ibaret değildir. Yapılan her ibadetin, zahiri görüntüsünün ardında derin bir anlamının olduğunu savunur. Mevlana oruç ibadetini üç kısma ayırır. Bunun birinci kısmı yeme içmeyi terk etmek. İkincisi, birincisiyle beraber vücuttaki bütün arzuların da şiddetli bir perhize tutulmasıdır. Orucun üçüncü kısmı masiva;dan yani Allah’tan başka her şeyden geçmektir .
Hac suresi 37.ayette ise şöyle buyrulmaktadır:
“(Fakat unutmayın ki!) Onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları; lakin O’na ulaşan yalnızca sizin takvanız; O’na göstermiş olduğunuz bilinç ve duyarlılıktır. İşte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki size, ulaşma yolunu yordamını gösterdiği (her türlü) rahmet için onun yüceliğini saygıyla anasınız.” Takva kelimesinin türediği “vikaye” kelimesi içine su sızdırmayan kap anlamına da gelmektedir. Takva sahibi insan, gönlüne, geçici olanı sızdırmaz. O, genellikle varoluş amacının farkındadır.
Allah’ı dost olarak ifade eden Anadolu bilgelerimizden Yunus Emre’nin dile getirdiği gibi:
Ben gelmedim dava için
Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim
Bağımlılıklarımızı da kurban ettiğimiz, arındığımız, Yaradanımıza ve yaradılanlara yaklastığımız nice bayramlar dileğiyle…