Hepimizin içinde var olan bir cevher...
.
Maneviyat insanın var edenle olan bağıdır ve ilahi kaynaklıdır. Kur’an’da Yaradanımız “insanı yaratırken kendi ruhundan üflediğini” söylediğine göre, insan kendisiyle, yani özüyle iletişime geçtiğinde, ilahi olanla da iletişime geçmiş olur...
Maneviyat… Yaşama sevincimizin kaynağı. Kendimizi tanımayı sağlayan ışık. Özgürlüğümüzün gıdası.
Hem psikoloji bilimi, hem İslam dini, hem de Anadolu kültürü insanın yaradılışının üstün bir nitelikte olduğunu söylüyorlar. Bu yaratılış kalitesini fark edebilecek ilk değer de insanın Yaratıcısıyla iletişim içinde olduğu, aşkın benidir. Manevi boyutudur.
Maneviyat insanın var edenle olan bağıdır ve dolayısıyla ilahi kaynaklıdır. Çünkü özü, ilahi olanın niteliklerini taşımaktadır. Kur’an’da Yaradanımız “Ben size kendi ruhumdan üfledim.” (Hicr, 29) dediğine göre, insan kendisiyle, yani özüyle iletişime geçtiğinde ilahi olanla da iletişime geçmiş olur. İnsanın böyle yaşaması onu içsel olarak güçlendirir. Türkistan’ın yetiştirdiği maneviyat büyüklerinden biri de Bayezidi Bistamî bir duasında şöyle diyor:
“Rabb’im, seninle olunca kendimi dünyanın en kuvvetli insanı olarak görüyorum, sensiz olunca da tam aksine dünyanın en âcizi, biçaresi oluyorum.”
Maneviyattan uzaklaştık
Bugün teknolojide muhteşem gelişmelere rağmen bunu bütünleyen manevi yaşantımızda tam tersi bir durumla karşı karşıya kaldık. İlahi öğretilerin, peygamberlerin ve bilgelerin bizlere sunduğu bu maneviyat ilkelerinden biraz uzaklaştık, ama hiçbir şey için geç değildir. Bunu telafi edebiliriz. Çünkü bunun için hepimizin kendi içimizde ve kültürümüzde var olan ve hemen ulaşabileceğimiz kaynaklarımız var. Bu kaynaklardan biri olan ve Anadolu kültürünün yetiştirdiği düşünürümüz Mevlana’ ya kulak verelim:
“Çocuklar gibi ne zamana dek şu topraktan yaratılmış dünyada eteğimizi tozla toprakla, taşla çakılla dolduracağız. Toprağı elden bırakalım da gökyüzünün yücelerine uçalım. Bir bak da gör. Topraktan yaratılmış beden seni nasıl çuvala koydu. Çuvalı yırt da başını çıkar hele.”
İnsan; Küçük bir kâinat
Maneviyat farklılıklardan beslenir. Zaten farklılık nedir ki? “Ne varsa âlemde örneği var âdemde.” İnsan küçük bir kâinat değil midir? Kâinatta her şey ahenkle, birlikte yaşamaya devam etmiyor mu?
Tıpkı birçok farklı kültüre ev sahipliği yapmış ve yapmakta olan Anadolu gibi.
“Anadolu” kelimesinin manası “güneşin doğduğu yer” demek. Tarihimiz Anadolu’da doğan güneşlerle dolu. Ateşin bile yakmadığı Hz. İbrahim gibi bir mana güneşi de bu topraklarda yaşamadı mı? Mevlanalar, Yunuslar, Hacı Bayramlar, Hacı Bektaşlar, Fatihler, Mustafa Kemaller yine birer mana güneşi gibi bu topraklarda var olmadılar mı?
Birbirimizi yargılamadan, anlayışla, farklılıklarımızdan güç alarak, birbirimizi tamamlayarak yaşayalım yaşatalım.