Değerlerimizin ve duygularımızın dili dua
.
Dua yaşantısı insanın değer sistemini besler. Duygularımızı tanımaya yönlendirir bizleri. Yaratıcımızla bağ içinde bakarız kendimize
İnsanın mutlu olmasında, duygularını tanımasının ve yönetmesinin etkisi büyüktür. Çağımızda, yaşamak, ‘sanat olma’ niteliğini yitirmiş görünmektedir. Çağdaş insan, okuma ve yazmanın, öğrenilmesi gereken bir sanat olduğuna, mimar, mühendis ya da usta bir işçi olmanın büyük bir çalışma gerektirdiğine, ama yaşamanın, hiçbir özel öğrenme çabasını gerektirmeyecek kadar basit bir iş olduğuna inanır görünmektedir. Hepimiz şu ya da bu şekilde yaşadığımız içindir ki yaşamak, hepimizin uzman olduğu bir konu olarak görülür. Ancak, yaşama sanatının niteliklerini gözden kaçırmamız, bu sanatta ustalaşmış olmamızdan ötürü değildir. Toplum olarak, duygularımızı yönetmek gibi temel bir hayat becerisinde zayıf olmamızın nedeni, hem çocuklarımızın öfke yönetimini ya da anlaşmazlıkları olumlu biçimde çözmenin temel ilkelerini öğrenmesini sağlayamamış, hem de empati, dürtü kontrolü ve diğer duygusal yeterlilik esaslarını öğretmeye özen göstermemiş olmamızdır. Duygusal dersler, anne-babanın çocuklarına sadece doğrudan söyledikleri ve yaptıklarıyla değil, kendi hislerini idare edişleriyle ve aralarındaki etkileşim modeliyle de verilir. Bazı anne-babalar, üstün yetenekli duygusal öğretmenlerdir.
Çocuğumuzun sadece bakıcılığını üstlenirsek; onu doyururuz, giydiririz, okula göndeririz. Yani görünürdeki en temel ihtiyaçlarını karşılarız. Gerçek anne-baba olmak demek; yüksek bir empatiyle çocuğumuzun potansiyeline, yeteneklerine, duygularına kendimizi açmak ve sağlıklı bir iletişimle onun dünyasıyla bağ kurmaktır. Günümüzde, özellikle kent yaşamında, çocuklarımızın bedensel anlamda birçok ihtiyacını karşılıyoruz, en iyi olduğunu düşündüğümüz okullara gönderiyoruz, ama duygusal anlamda okuryazar yapamıyoruz. Böyle olunca çocuklarımız iç dünyalarıyla iletişim kuramıyorlar, varoluş nedenlerini keşfedemiyorlar, duygularını tanıyamıyorlar ve yönetemiyorlar. İnsan nasıl gün ışığına, vitaminlere gereksinim duyuyorsa, aynı şekilde anlayacağı ve o doğrultuda yaşayacağı bir değerler düzenine, yaşam felsefesine, maneviyata gereksinim duyar.
Dua yaşantısı insanın değer sistemini besler. Duygularımızı tanımaya yönlendirir bizleri. Yaratıcısımızla bağ içinde bakarız kendimize. O da şöyle seslenir bize:
“Kullarım sana Beni soracak olularsa [bilsinler ki], Ben onlara çok yakınım; Beni çağırdığında, çağıranın çağrısına karşılık veririm. O halde onlar da Benim çağrıma karşılık versinler ve Bana inansınlar ki, böylece doğru yolu bulabilsinler!” (Bakara, 186)
“İşte bu, Allah’ın, inanarak iyi işler yapanlara müjdelediği şeydir. De ki: “Ben, buna karşılık olarak sizden, size yakınlığımdan ötürü, sevgiden başka hiçbir şey istemem.” Şu halde, kim güzel bir iş yapacak olursa, Biz, ondan dolayı onun karşılığını arttırırız. Gerçekten de Allah, çok bağışlayan, şükrün karşılığını çokça verendir.” (Şura, 23)