Aşk...
.
Aşk hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır. Gerçek aşkın ve sevginin derinliğini kavramak her şeyden önce kendimizi bilmekten, tanımaktan geçer. Aşk kaybedilmiş birliğin aranması, zıtlık ve benzerliğin uyumundan başka birşey değildir aslında.
Gerçek aşk, daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir. Bizler aşk karakteri ile doğarız. Aşk, ruhumuz yetkinleştikçe gelişir ve bizi güzel görünen şeye götürür. Bundan sonra bizim bu alemde sevmekten başka bir şey için var olduğumuzdan kim kuşkulanır ki..?
Aşk, her kula nasib olmaz!
Mevlana, “Kıymetli nesnedir aşk, her kula nasib olmaz” diyerek aşkın önemine dikkatimizi çekiyor. Çünkü dünyevi boyuttan başlayarak aşk insanı ilahi olana ulaştırır. Tasavvufta dünyevi aşkı yaşayanlar mistik deneyime yönlendirilmektedir. Allah aşkına giden yol kul aşkından geçmektedir. Aşkla insanın içindeki sevme yeteneğinin kapısı açılır. O içimizde potansiyel olarak durmaktayken, birdenbire gelişen bir aşkla aktif hale geliverir. Artık yaradılanı Yaradan için sevmenin yolu açılmıştır. Yıllar önce duyduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kusur örtmek ve görmemek...
İki bilge insan sohbet ediyorlarmış. Sohbet sırasında üçüncü bir kişi gelmiş ve dinlediklerinden çok etkilenmiş.
“Sizlerin hiç bir şeyi tesadüfen yapmayacağınızı düşünüyorum. Giysileriniz ilgimi çekti” diyerek bilgelerden birisine, “Neden kolları böylesine geniş bir giysi giydiniz?” diye sormuş. Bilge kollarını hareket ettirerek şöyle cevap vermiş.
“Biz gördüğümüz kusurları böyle örtüveririz.”
Bu cevaptan çok etkilenen kişi vücuduna oturan dar bir giysisi olan diğer bilgeye dönerek tedirginlikle, “Sizin böyle giyinmenizin bir anlamı var mı?” diye soruvermiş. Bilge bu soruya özgüvenle şöyle cevap vermiş. “Biz kusur görmeyiz ki örtelim.”
Yıllar önce bu hikayeyi dinlediğimde kusurları örtmeye çalışan bir insandım. Bu gerçekten insan ruhunu yoran bir anlayış. Görüyorsun, örtüyorsun. O gün kusurları görmemeye niyet ettim.
Bir şeyi gerçekten isterseniz...
Bir kutsi hadiste, “Bana bir adım gelen kuluma ben on adım gelirim. Yürüyerek gelen kuluma koşarak gelirim” buyuruyor Yüce Yaradanımız.
Paula Coelho “Simyacı” adlı eserinde “bir şeyi gerçekten isterseniz bütün evren elbirliği ile hizmet eder” diye yazıyor.
Gerçekten Yaratıcımız bizim gelişmemiz için bütün yarattıklarıyla, bize yardım ediyor. Bir konferansa ortasında yetişmiştim. Konuşmacı şunları söylüyordu. “Aşkın gözü kördür, kusur görmemek istiyorsak sevgi alanımızı genişletmeliyiz. Yaradılanı Yaradandan ötürü sevmeliyiz.”
O gün sevme gücümü geliştirmeye karar verdim. Bugün geldiğim noktada bambaşka bir boyutla daha karşılaştım. Hepimiz için yüksek sevgi yaşantısıyla örnek olan Hz. Muhammed, (Allah’ın selamı O’nun üstüne olsun) kusur görmemenin ötesinde en olumsuz tablodaki en olumluyu görüyordu. Çünkü O sevgisini o kadar büyütmüştü ki artık her şey bir olmuştu onun için.
Olgunlaşmaya götüren yol: aşk
Aşkın rolü ruhu parçalara bağlılıktan kurtarmaktır. Tek tek varlıklardan sıyrılan aşk, Yaratıcıda murada erer. İnsan, varlığında, bir damla şüpheye, korkuya yer vermeyecek hale gelmiştir artık. O sevinç, neşe ve şükürle dolup taşmaktadır.
“Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah
Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah
Şu karşıki dağları, meşeleri, bağları
Sağlık safalık ile aştık elhamdülillah
Kuru idik yaş olduk, ayak idik baş olduk
Havalandık kuş olduk, uçtuk elhamdülillah
Taptuğun tapusunda, kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik, piştik elhamdülillah”
Yunus’u olgunlaşmaya götüren yol aşk yoludur. Aklın sınırlarını ve gücünü aşan mistik yaşantıdır. Mistik tecrübe aşkın ocağında gerçekleşir.
AYETLERDE GEÇEN ‘DÜŞÜNME, AKLETME’ NEDİR?
SORU: Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette “Düşünmez misiniz, akletmez misiniz” ifadesi geçiyor. Bu konuda bilgi verir misiniz? DUDU BURHAN
Düşünme tövbe, sabır, şükür, ümit, birlik, tevekkül gibi gibi değerlerin gerçekleşmesinin yolunu açmaktadır.
Kur’an’da düşünmek farklı kavramlarla ifade edilmektedir.
Tefekkür: Bilinenden ilme varma kuvvetine fikir, bu kuvvetin faaliyetine de tefekkür adı verilir. Kur’an’da tefekkür, tüm nesneler, olaylar ve oluşlar üzerinde akıl yorup bir sonuca varmak, ibret almak, bu nesne olay ve oluşların kabuğunun örttüğü, altta yatan gerçeğe ulaşmaya çalışmak anlamında kullanılır.
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün akışında akıl sahipleri için ayetler vardır. Onlar, ayakta, oturarak ve yanları üzere iken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler.”
Teakkul: Sebeb sonuç arasında ilişki kurmak demektir.
Tezekkür: Aklını kullanan her insanın idrak edebileceği kutsal kitaplarda bildirilmiş olan hakikatleri tekrar hatırlamak ve düşünmek demektir.
Tedebbür: Özellikle Kur’an-ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmek demektir.
Gönlüyle düşünmek: Yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, düşünebilecekleri kalpleri ve işitebilecekleri kulakları olsun? Zira asıl kör olan gözler değil, göğüslerdeki kalplerdir.
Kur’an-ı Kerim’ de kalp de düşünme organı olarak açıklanmıştır.
“İman, dil ile ikrar, kalp ile tasdikdir.”
Hz. Muhammed ( Allah’ın selamı O’nun üstüne olsun) “herkese sor, en son kendi gönlüne sor” diyerek gönlün düşünme gücüne dikkatimizi çekmektedir.
Aklımızı ve gönlümüzü birlikte kullandığımız nice günler dileğiyle…
SORULARINIZI BEKLİYORUZ
Ramazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz.