Şampiy10
Magazin
Gündem

Salı akşamları intikam kazanıyor

Salı akşamlarının reyting yarışı kızışmaya başladı. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz sezon başından beri zirveyi hiçbir yapıma bırakmıyor. Zaten her hafta tansiyonu daha da artan bir bölümle izleyici karşısına çıkıyor. Yarın akşam ekrana gelecek bölüm kaçmaz. Hızır, kendisinden boşanmak isteyen Meryem’i kapının önüne atıyor. Üstelik bunu çocuklarının önünde yapıyor. Ataerkil toplumun kaçınılmaz sonu. Tartışmasız bu bölüm yine zirvede olacaktır. Bir ay önce başlayan Hayat Şarkısı ciddi anlamda yükselişe geçti. Hatta birkaç haftaya AB’de Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ı zorlayabilir. Çünkü aynı ataerkil aile bu dizide de var. Tek fark Hayat Şarkısı’nda Hülya tüm kadınları suya getirip susuz götürür. Ne Meryem, ne Nazlı, ne Zeynep, ne Nisan onunla başa çıkabilir. Bayram’ın da desteğiyle Hülya’nın sırtı yere gelmez. Yarın akşam ekrana gelecek bölümde de, Bayram’ın yıllardır yapamadığını bir entrikayla gerçekleştirecek ve Kerim’i İstanbul’a gitmeye razı edecek. Bu ritim devam ederse reyting listesinde üst sıralarda yer alacaktır Hayat Şarkısı.

Kış Güneşi çapaklarını temizlemeli

Geçen hafta başlayan Kış Güneşi’ni ben sevdim. Ama anladığım kadarıyla benden başka diziye çok muhalefet eden var. En çok “Ben bu diziyi neden izleyeyim?” diyenleri duydum. Efe ne için intikam alacak net anlaşılamamış. O nedenle yarın akşam ekrana gelecek bölüm çok önemli. Dizi derdini açık anlatamazsa ne yazık ki ciddi kan kaybeder. Eğer bu bölüm ilk bölümün çapaklarını temizlerse yükselişe geçebilir. Kendi adıma ben Efe’nin yolculuğunu merak ediyorum. Aşk Yeniden, yeni rakiplerin gelmesiyle düşüşe geçti. Oysa başladığında ne kadar güzel bir diziydi. Türkiye’de romantik komedi türünün en güzel örneğiydi. Ancak sezon başında sırrını erken açıklamasıyla düşüşe geçti. Birkaç haftadır savruluyor ve reyting kaybediyor.

Aşk Yeniden’e öneri

Aşk Yeniden her zaman özel bir proje. Dizi Doktoru olarak küçük bir önerim var. Fatih ve Zeynep çok geri planda kaldı. Onların ciddi bir sorunla karşı karşıya kalması ve diğer tüm karakterlerin onlarla beraber olması gerekiyor. Her karakter o aşka hizmet etmeli. Ancak o zaman eski tadına kavuşabilir. Survivor salı akşamları dizileri zorluyor. Zorlamaya da devam edecek. Salı ekranı Mart ayına girerken intikam hikâyelerinin başarıyla sonuçlandı. Bakalım, yaza girerken hangi yapım yükselişe geçecek.

Yazının devamı...

Bu ekrandan bir Sefer geçtiydi!

Poyraz Karayel’de Adil Topal’ın ortaya çıkmasıyla ortalık Kurtlar Vadisi’ne döndü. Dizide ölen ve yaralanan sayısını takip edemiyorum. Ama tadını bozmadığı için mutluyum. Ancak bu hafta öyle bir hamle yaptı ki, bana bile ağır geldi. Silahlar, koşuşturmalar, ölümler derken bir Poyraz Karayel’in daha sonuna geldik diyeceğimiz anda, Sefer öldü. Evet evet, yanlış okumadınız. Poyraz Karayel dizisinin en önemli karakterlerinden, sevgisizlik içinde büyüyüp sevgiyi hayatının merkezine almayı başaran, adamın dibi, dedem Sefer öldü. Daha doğrusu sevdiği kadın ölmesin diye kendini öldürdü. Üstelik ölürken “Benim de şu 3 günlük dünyadan kârım sevdam olsun. Değersiz canım aşka feda olsun. Unutmayın ölüm haktır, sevgiyse baki!” diyerek hepimize büyük bir tokat attı. Poyraz Karayel’de Zülfikar dedesiz, Sema aşksız, Baba oğulsuz kaldı. Biz de Kanbolat Görkem Arslan’ın nefis oyunculuk performansından mahrum kalacağız. Ama yıllar geçse de üstünden “Soran olursa bu ekrandan bir Sefer geçtiydi!” diyeceğiz. Çünkü Sefer ekranın en unutulmaz karakterlerinden biri oldu. Güle güle dedem, hoşçakal Görkem, yolun açık olsun! Emeğine sağlık...

Kötülükler kraliçesi Hülya

Salı Kış Güneşi başladığı için Hayat Şarkısı’nın üçüncü bölümünü izleyememiştim. Ertesi sabah izlediğimdeyse şaşkınlığımı gizleyemedim. Burcu Biricik’i Düşman Kardeşler’den beri tanıyorum. Bugüne kadar canlandırdığı rollerde farkını ortaya koydu. Ancak hiç şüphe yok ki, Hülya karakteriyle kötülüğün tarihini yazıyor. İşin tuhaf yanı, o kötülük yaptıkça biz “Oh” çekiyoruz. Aksi taktirde böyle bir karakteri sevmemiz mümkün değil! Aslında Hülya hepimizin fakirlikten, sonradan görmelerden, sevgisizlikten intikamını alıyor. Burcu, Hülya’yken Burcu’yu tamamen siliyor. Helal olsun, emeğine sağlık! Böyle devam ederse o da ekran tarihinin en kötü kadın karakteri olarak tarihe adını yazdıracak. Bakalım, Yaprak Dökümü’nün Ferhunde’sini geçebilecek mi?

Yazının devamı...

Kış Güneşi reytingi ısıtmadı

Endemol Shine’ın yapımını, Ayça Mutlugil, Alev Toprakoğlu, Erkan Çıplak, Hale Çalap, Tuba Bilir’in senaristliğini, Murat Onbul’un yönetmenliğini üstlendiği Kış Güneşi dizisi salı akşamı Show TV’de başladı. Şükrü Özyıldız, Aslı Enver, Şenay Gürler, Başak Parlak, Mahir Günşıray, Hakan Boyav, Hakan Gerçek, Berrak Kuş, Gamze Süner Atay, Mehmet Esen, Buse Varol, Emre Bulut ve Okan Selvi’nin rol aldığı diziyi pazartesi sabahı ekiple birlikte sinemada izledim. İtiraf etmeliyim, sabahın 11.00’inde, aç karna beni 130 dakika bir sinema salonuna tıkayıp sıkılmadan çıkmamı sağlamak hayli zordur. Ancak Kış Güneşi’nden iyi bir duyguyla çıktım. İzlediğim hikâyede sorunlar olmasına rağmen, rejinin dili ve ritmi işin çapaklarını toparlamış ve seyirlik bir iş sunmuştu.

Hikayenin eksikleri vardı

Tabii ki, ertesi gün yayın saatinde rakipleriyle beraber değerlendirerek diziyi tekrar izledim. Öncelikle sinemadakinden çok başka bir duygusu vardı. Yine de; bu sezon başlayan işler arasında farklı ve iyi bir ilk bölüm izlediğimi düşünüyorum. Özellikle Ulan İstanbul’dan sonra yönetmen Murat Onbul’un rejisini çok merak ediyordum. Bu projede de; benden kocaman alkış ona. Ayrıca dizi için söz yazıp bestelediği ve seslendirdiği Bilinmez Hikâye şarkısına da bayıldım. Senaryoya gelince; eksik kalan yerler vardı. Birinci bölümde mutlaka öğrenmemiz gereken gerçekler vardı. Yakup neden ikizlerin babasını öldürdü? Mete Nisan’la neden mutsuz? Madem sadece 6 aydır Mete’nin ailesinin yanında yaşıyorlar, neden Leyla durumu bu kadar abartıyor? Mete ölürken neden Efe’den özür diledi? Efe Mete’nin yerine geçecek ama ailesi hakkında hiçbir şey öğrenmeden bunu nasıl başaracak? Nisan neden Mete’ye sesini çıkarmadan bu kadar tahammül ediyor? Seda Mete’yle nasıl aşka düştü?

Özyıldız muhteşemdi

Kısacası işin fakir dünyası gerçek kurulurken, zengin dünyası üzerine fazla çalışılmamış gibiydi. Bu da hikâyede boşluklar yarattı ve olaya geç girilmesine sebep oldu. Ancak bu dizide bir oyunculuk performansının altını çizmek gerekirse o tartışmasız Şükrü Özyıldız olmalı. Zira, Efe’de ne kadar sempatikse, Mete’yi o kadar sinir bozucu bir karaktere dönüştürmeyi başarmıştı. Özellikle, birbirlerine kavuşma sahnesinde Efe’de bir geçmiş olmadığı için ne kadar şaşkınsa, Mete geçmişin yüküyle o kadar acılıydı. Teknik olarak oldukça zorlu sahnenin altından kalkmanın yanı sıra, sadece sarılmayla onlarca duyguyu hissettirdi. Ben o sahnede ağladım. Oyunculuk performansıyla göz tırmalayan kimse yoktu. Herkes rolünü giyinmişti.

Death yanlış karardı

Dizinin müzikleri konusunda itirazım var. Özellikle Nisan’ın sahnelerini izlemememiz ve kanal değiştirmemiz için uğraştıklarını hissettim. Çünkü Nisan’ın müzikleri dizinin ritmini anında düşürüyordu. Mete’nin ölümünde çalan Goran Bregoviç Death şarkısı harikaydı. Muhteşem bir ağıt olduğunu kabul ediyorum. Ancak bu şarkının o sahnede kullanılması bizi o dramatik durumdan uzaklaştırdı. Nefis bir sahnede duygu değil, şarkı öne çıkmış ve ne yazık ki, sahneye hizmet etmemişti. Prodüksiyon olarak, Endemol Shine’ın diğer tüm yapımlarından düşük bir kalite vardı. Ancak bu benim hoşuma gitti. Zenginliğin Paramparça ve Kördüğüm’deki gibi abartılı gözümüze sokulmasındansa, sıradan zengin bir ailenin hayatına da tanıklık edebiliriz. Bu projeyle onu gördük.

Poyraz kitlesi izler

Dizi ilk bölümüyle kötü bir başlangıç yaptı. Tüm Kişiler’de 2.13 reytingle 28’inci, AB’de 2.04’le 23’üncü, ABC1’de 2.39’la 24’üncü oldu. Kış Güneşi reytingi ısıtmadı. Ama bunun böyle olacağı belliydi. Dizinin izleyici kitlesi; Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz ve Survivor izleyicisi. O nedenle salı zorlu bir gündü. Bu diziyi türü farklı olmasına rağmen Poyraz Karayel izleyicisinin takip edeceğini düşünüyorum. Onlar da Eşkıya izliyor. O nedenle kanalın bu hafta çok tekrarla diziyi yayınlaması, arkasında durması ve sabretmesi gerekiyor. Zamanla yükselişe geçecektir. Ama zirveye oturması zor. Efe’nin nasıl bir Mete olacağını ve başına neler geleceğini izlemek için ikinci bölümü merakla bekliyorum.

Yazının devamı...

“Burada.Bugün” perde açıyor

Ekranda yaşanan reyting rekabeti devam ederken, ben bugün size iki güzel tiyatro oyunundan bahsedeceğim. İlki, “Burada.Bugün” adlı oyun. Bu oyunun doğumuna şahit olan şanslı isimlerdenim. Çünkü oyunun yönetmeni Aşk Yeniden dizisinde Cevat karakterine de hayat veren Mert Öner. Mert, hem sahnede, hem de ekranda severek izlediğim bir isim ve çok sevdiğim bir arkadaşım. Mekan Artı’dan teklif aldığı, metne çalıştığı ve oyuncu seçimleri yaptığı döneme arkadaş kontenjanından şahit oldum. Henüz oyunu izleme fırsatı bulamadım ama çok iyi bir iş çıktığından eminim.

Badur ve Develi oynuyor

Çek asıllı yazar-yönetmen Igor Bauersima’nın yazdığı oyun; intihar etmeye karar veren ve bunu yaparken kendine eşlik edecek birini bulmak için internet üzerinden ilan veren Julie ve bu ilana cevap veren August’un intihara giden yolculuğunu anlatıyor. Bauersima, iletişim çağının yol açtığı iletişimsizliği, sanal dünyanın gerçekliğini sorgulayan iki genç üzerinden felsefenin temel sorularını tartışıyor; genç jenerasyonun ağzından varoluş sorusuna bir cevap arıyor. ‘‘Burada.Bugün’’ oyununda son dönemde çok beğendiğim iki başarılı oyuncu oynuyor: Sercan Badur ve Büşra Develi. Oyun, Mekan Artı’nın bir sinema salonundan dönüştürülen yeni sahnesinde oyunun ve gerçekliğin, sinemanın ve tiyatronun iç içe geçtiği bir anlatımla sahnelenecek. “Burada.Bugün”, cuma akşamı prömiyer yapıyor. Biletler biletix’te.

Şümürz Milano yolcusu

Hayal Perdesi’nin ilk yapımı “İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz”, bu yıl Milano’da yedincisi düzenlenen, dünyanın en prestijli tiyatro ödüllerinden Il Teatro Nudo di Teresa Pomodoro Uluslararası Ödülü’ne aday gösterildi. Reha Özcan, Ayşe Lebriz Berken, Selin İşcan, Selin Tekman, Tuba Karabey, Nihat Alptekin’in rol aldığı, “İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz” ekibi, 2-3 Mart’ta ödül organizasyonunun davetlisi olarak Milano’ya gidecek. Daha önce Afife Jale, Sadri Alışık ve Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri’nde de pek çok ödüle layık görülen oyun, bu kez Milano’da Spazio No’hma Teresa Pomodoro Tiyatrosu’nda sahnelenecek. Oyun Milano’ya gitmeden önce 27 Şubat’ta Ortaköy Afife Jale Kültür Merkezinde gösterilecek. Şahane bir oyun, kaçırmayın derim.

Kış Güneşi iyi bir bölüm olmuş

Aslı Enver ve Şükrü Özyıldız’ın başrollerini paylaştığı Kış Güneşi, bu akşam Show TV’de başlıyor. Pazartesi sabahı diziyi ekiple birlikte sinema salonunda izleme şansı buldum. Genellikle bir dizi yayınlanmadan önce fikrimi açık etmem ama Kış Güneşi için önceden bilgi verme zorunda hissediyorum kendimi. Zira, yönetmen Murat Onbul’un rejisine alkışlar. Sabah sabah, 129 dakika beni bir sinema salonuna oturtup hiç sıkılmadan oradan çıkarmak çok zordur. Ama işin ritminden memnun kalmış bir şekilde izledim diziyi. Tabii ki, söyleyecek çok söz var. Ama onları yarın okuyacaksınız. Bu sezonun en iyi ilk bölümlerinden biri olmuş Kış Güneşi.

Yazının devamı...

Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?

Aylar önce yapımcı Mehmet Yiğit Alp’le bir araya geldiğimizde anlatmıştı Aile İşi’ni... O anda gözümün önüne gelen cümle buydu: “Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” Dizi uzun süren oyuncu seçimleri sonunda Çarşamba akşamı atv’de başladı. NTC Medya-Mehmet Yiğit Alp’in yapımını, Özgür Evren Heptürk ve Ferhat Ergün’ün senaryosunu, Jale Atabey’in yönetmenliğini üstlendiği dizide; Ufuk Özkan, Pelin Akil, Hasibe Eren, Füsun Demirel, Sait Genay, Murat Akkoyunlu, Can Bonomo, Özgür Emre Yıldırım, Osman Wöber, Naz Ar rol alıyor. Dizi ailesini bir trafik kazasında kaybeden Ece’ye kurulan mutlu aileyi konu ediniyor.

Çakma aile izleyeceğiz

Dizinin ilginç ve eğlenceli bir konusu var ama biz ilk bölümde ne yazık ki gülemedik. Çünkü ilk bölümde karakterleri tanıdık ve geçmişe yolculuk yaptık. Haliyle mutluluğun resmi yerine geçmişin acısına gömüldük. İkinci bölümden itibaren komedi izleyeceğimizi umuyorum. Ekranda komedi açlığı çektiğimiz bir dönemde geldi Aile İşi. İlk bölümde vaat ettiği komediyi veremedi ama gelecek bölümlerde mutluluğun resmini çizerken tökezleyen çakma ailenin bizi güldüreceğine inanmak istiyorum.

Renkli Sayfalar başlıyor

Gülşen Yüksel Salt ve Müge Dağıstanlı hem çok sevdiğim arkadaşlarım, hem de ekranda keyifle izlediğim magazin programına imza atan isimler... 2. Sayfa programlarını yıllarca izledim. Hatta sayısını hatırlamadığım kadar konuk oldum. Her programı “Aaa vakit nasıl geçti, anlamadım” diyerek noktaladım. Çünkü hem konularına çok hakimler, hem de izleyiciyi ekrana bağlamanın formülünü biliyorlar. Onların adı hem benim, hem de izleyicileri için “Kızlar.” Herkes onlara öyle sesleniyor. Yani bizim evin kızları onlar. Hepimizin söylemek istediğini dile getiren... Müge ve Gülşen, bugün 9.15’te Kanal D’de Renkli Sayfalar’a başlıyor. Bir süredir ekrandan uzak kalmışlardı. Sonunda kızlarla keyifli bir program başlıyor. Artık hafta içi her sabah hepimiz ekran karşısındayız. Güne renkli başlamak için Renkli Sayfalar’ı evimize konuk edeceğiz.

Yazının devamı...

Bir eleştirmenin isyanı!

Sanırım günümün yüzde 50’si “Oh televizyon izleyip kritik yazıyorsun, keyfe gel” cümlelerini duymakla geçiyor. Dışarıdan bakıldığında son derece kolay, rahat ve önemsiz bir iş gibi algılanabilir. Ancak sandığınız kadar kolay bir iş değildir televizyon eleştirmenliği! Öncelikle her şeyi takip etmek zorundasınızdır. Ekranda yayınlanan içerikleri bilmeli ve alt metnini okuyabilmelisiniz. Bu da sizin günde en az 8 saat televizyon izlemeniz anlamına geliyor. Sadece izlemekle olmaz! Bol bol okumalısınız da!

Sosyoloji bilmek şart!

Gündemi takip etmek, haberi bilmek, dünyayı anlamak, modayı analiz etmek, trendleri tahmin edebilmek, dünyayla bağınızı koparmamak, herkesi tanımak, bir sonraki hamlesini tahmin etmek, meteorolojinin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini araştırmak, sosyoloji bilmek, sokaktan kopmamak zorundasınız. Özellikle dizi eleştiriyorsanız; dramaturjiden anlamak, oyuncu duygusunu bilmek, çağı takip etmek, geçmişi bilmek olmazsa olmazlarınız arasındadır. Tüm bunlara hiç ama hiç lafım yok. İnsanlar haklı, keyifli bir iştir televizyon eleştirmenliği.

Kafası karışık ekran

Ancak özellikle bu yıl gitgide zorlaştı bu mesleği yapmak. Çünkü televizyon içerikleri aldı başını gitti. Ancak kimse yol haritasını bilmiyor. Ekrandaki içerikler freni boşalmış kamyon gibi uçurumdan aşağıya gidiyor. Kimse ne yaptığını, nereye gittiğini bilmiyor. Sadece uçurumu görebiliyoruz. Ne yazık ki, böyle devam ederse sektör ya da kimilerinin tabiriyle piyasa uçurumdan aşağıya yuvarlanacak. Ekranda birbirinin benzeri diziler, kopyalama yarışmalar, birbiriyle yarışan evlendirme programları, ajitasyonun dibi suç içerikleri, hepimizi moda gurusu haline getirmek amacından sapıp kavgacı hale getiren şov programları, oradan oraya koşmalı yemek programları, futboldan uzaklaşıp her şeye odaklanan spor içerikleri, haberi olduğu gibi verememe kaygısı taşıyan haber bültenleri, sanatın konuşulamadığı kültür-sanat programlarıyla kafası karışık, ruhu allak bullak bir televizyon ekranı var karşımızda! Tıpkı Türkiye gibi...

TV izlemek işkence oldu

Maalesef, kimse titreyip kendine gelmediği sürece bu karışıklık devam edecek. O kamyon uçurumdan aşağı uçacak. Sonrasını zaten bütün sektör biliyor. Umarım, bu içerik sorunu en kısa sürede çözülür. Aksi taktirde, televizyon izlemek işkenceden başka bir şey olmayacak. Bu bir TV eleştirmenin isyanıdır. Bizi yarattıkları içeriklerle düşünmeye zorlayacak bir ekran görmeyi hayal ediyorum. Kimse bana “Burası Türkiye” demesin. Çünkü Türk halkı da iyi içerik izlemeyi hak ediyor. Öncelikle bu üstten bakış sorununu çözmek lazım.

Yazının devamı...

Hayat Şarkısı su gibi aktı

İlk bölümünde dikkat çekmişti Hayat Şarkısı. Her ilk bölüm gibi birkaç sorunu vardı ama ikinci bölüm su gibi akıp gitti. Ekran karşısında ben uzun süredir ilk defa sıkılmadan bir dizi bölümü izledim. Çünkü karakterleri tanıtmak yerine, hikâyenin içine daldık. Hülya’nın Kerim için mücadelesini izledik. İlk bölümde sadece kötü bir Hülya izlemiştik. Babasının ölümüne sebep olmasına rağmen vicdan azabı çekmeyen bir Hülya. Ancak ikinci bölümde Hülya’yı insanlaştıran sahneler izledik. Kerim’in evini temizlemesi ve tavrı onun taşralı kız halini unutmadığının kanıtıydı. Şimdi merakla üçüncü bölümü bekliyorum. Hem kanaldan, hem de yapım şirketinden gelen bilgilere göre muhteşem bir 3. Bölüm bekliyor bizi.

Paramparça’nın Nritmi yavaştı

Nurgül Yeşilçay’ın yani Gülseren’in Paramparça dizisine vedasının ardından 53’üncü bölümü pazartesi akşamı izledik. Ancak o kadar akmayan, ritmi yavaş, meselesi seyirciye geçmeyen bir bölümdü ki, resmen ekran karşısında kalmak için kendimi zorladım. Kabul ediyorum, başrol oyuncusu diziden ayrılmışken geçiş bölümü yazmak da, çekmek de çok zordur. Ancak oyuncunun ayrılacağı haftalar öncesinden belliydi. Daha iyi bir bölüm olabilirmiş. Umarım gelecek bölüm toparlanır. Aksi taktirde düşüşü sürecektir.

Tatlı İntikam ‘ah’ peşine düşecek

Furkan Andıç ve Leyla Lidya Tuğutlu’nun başrollerini paylaştığı Tatlı İntikam dizisinin ilk tanıtımı 14 Şubat Pazar akşamı yayınlandı. D Productions imzalı diziyi Barış Erçetin yönetiyor. Tatlı İntikam, düğün günü terk edilen Pelin’in geçmişinin peşine düşüp aldığı bir ahı temizleme savaşını anlatıyor. Yıllar önce bir beyaz dizi okumuştum. Orada mutluluğunun düğün günü lanete dönüşmesinin sebebini arayan bir kadın, geçmişin peşine düşüp ailesinden miras kalan ahı temizlemeye çalışıyordu. Sanırım dizinin ilham kaynağı oradan geliyor. Romantik komedi türünü seven bir izleyici olarak iyi işlendiyse ben Tatlı İntikam’ın sıkı takipçisi olurum.

Yazının devamı...

Erbaş ve Portakal’ın farkı!

Bu köşeden daha çok dizileri okumaya alışıksınız ama bugün haberin hakkını vermek lazım. Zira, hafta içi Fatih Portakal’ın sunduğu Fox Ana Haber dizilere ciddi anlamda kafa tutuyor. Fatih’in arkasında canla başla çalışan şahane bir ekip var. Doğan Şentürk ve ekibi hafta içi her gün 130 dakikalık dramaları geride bırakacak bir performans sergiliyor. Eski bir haberci olarak haberin diziden çok izlenmesine mutlu olduğumu itiraf etmeliyim. Hafta sonu ise Pınar Erbaş’ın sunduğu Show Ana Haber zirveden inmiyor.

Ramazan Kurnaz ve ekibi hafta sonunda en büyük yapımlarla savaşıyorlar. Pınar Erbaş’ı Habertürk’e başladığı zamandan beri tanıyorum. Onun geldiği noktayı da çok takdir ediyorum. 8 yılda hep kendini geliştirdi ve bugün hafta sonuna damgasını vuruyor. Pınar, Sayım Çınar’a verdiği röportajda çok güzel bir söylemiş: “Eskidenmiş bire bir sunmak, okuyup söylemek, yalnızca görünüş. Şimdiki yarış içinde haberi bilmeyenler çok çabuk kayboluyorlar. Güzel kız filan dinlemiyor kimse. Haberi bilmek zorundasın.” İşte tam bu sebepten Fatih Portakal ve Pınar Erbaş öne çıktı. Haberin arkasında ciddi bir emek var ama sunucuları da bu emeğe dahil oluyor. Haberi anlayınca da hikâyesini dramatik anlatım yoluyla seyirciye aktarıyorlar.

Umut istiyorum

Malum yaz geliyor. Şimdiden tüm kanallar Ramazan ayına gelen Haziran için yeni dizilerinin planını yapıyor. Peki, benim izleyici olarak bu yaz ekranından beklentim nedir? Umut vaat eden işler izlemek istiyorum. Masallar dinlemeye hasretim. Artık aşkın kazandığı, kötülüğün iyilikle savaşmasını izlerken herkesin grileşebildiğini anlatan, seyirci taleplerine saygı gösteren dizilerin olmasını ümit ediyorum. Umarım, yaz ekranı renkli, genç, coşkulu ve umutlu olur!


Fenomen Yılmaz Morgül

Survivor bir geldi pir geldi! Cumartesi ve Pazarın şampiyonluğuna oturdu. Pazartesi Kırgın Çiçekler’in izleyicisini aldı, salı Aşk Yeniden’in... Şansa bakın, havalarda güzel gidiyor. Bugün de reytingini yükseltecektir. Survivor All Star çok yüksek reytingle başlamış ve dengeleri bozmuştu. Ama bu gidişle bu defa da aynı şey olacak. Şimdiden “Yılmaz Morgül için Survivor izliyoruz” diyenleri duymaya başladım. Tartışmasız bu Survivor’ın fenomeni Yılmaz Morgül!

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.