Şampiy10
Magazin
Gündem

Çocuk ve gençlik dizilerimiz neden yok?

Televizyonun ailenin bireyi olduğu bir ülkeyiz. Ailece yemeğe oturulduğunda baş köşede o var, misafirliklerde herkesten çok o konuşuyor, akşam sohbetlerini bize farklı farklı karakterlerle o sağlıyor. Hal böyle olunca TV içeriklerine de çok iş düşüyor. Özellikle çocuklar her şeyi televizyondan öğreniyor. O nedenle ekranda gördüğü masala kendisini fazla kaptırıyor. Oysa 6-14 yaş aralığı için farklı farklı içeriklerde diziler olmalı! Hiçbir zaman sihir konseptli dizileri desteklemedim ama şu anda 8-19 yaş aralığındaki izleyici için romantik komediler dışında yaşlarına uygun bir içerik gerekiyor. Çünkü bu izleyici grubunun gündemi beni ürkütüyor.

Bakış açısı korkutuyor

Okuyucularımın büyük bir kısmını dizi fanları oluşturuyor. O nedenle her gün yüzlerce mail alıyorum. Bir kere güne küfürle başlıyorum. Çünkü aşkla, izlediği romantik komedi dizisiyle tanışıyor 8-19 yaş grubu. Sevdiği oyuncu ya da ilk aşkı hakkında da asla bir eleştiri kabul etmiyor. Sevdiği oyuncu onun bir fotoğrafını beğensin diye ölümü bile göze alacağını söyleyenler var ki, asıl en çok onların bu bakış açısı korkutuyor beni. Yaş biraz büyüdüğünde de öpüşme sahnesi en önemli konu haline geliyor. Bana gelen maillerde sevdikleri dizi kahramanlarının nasıl öpüşmesini istediklerini teknik olarak tarif edenler var.

Öpüşme listesi

Bir, öpüşme, en az iki dakika sürmeli. İki, öpüşme esnasında kamera hareket etmemeli, sabit durmalı. Üç, öpüşmeye uygun bir müzik olmalı. Farkındaysanız, rejiden montaja, müzikten senaryoya her şeyi manipüle edebiliyorlar. Ancak bu gidiş doğru değil! O nedenle kumandayı ele geçiren bu yaş grubu için çocuk ve gençlik dizileri üretilmeli! Yapımcıların ve kanalların bakış açısını bu yöne çevirmesi gerekiyor.

Yazının devamı...

Ekranda konuk oyuncu modası!

Malum bu sene dizi tutturmak, deveye hendek atlatmaktan zor oldu. İddialı projelerin beklenen reytingi almaması hem sektörü, hem de oyuncuları zor durumda bıraktı. Hal böyle olunca; pek çok oyuncu çözümü tutmuş dizilere konuk oyuncu olarak katılmak da buldu. Kara Ekmek dizisinde başrolden biri olan Elifcan Ongurlar Kiralık Aşk’a Fikret olarak dahil oldu. Karadayı dizisinin Ayten’i Melike İpek Yalova’yı Hayat Şarkısı’nda Suzi karakteri olarak izledik. O da konuk oyuncu olarak diziye katıldı. Poyraz Karayel’e Neşet karakteri olarak Tolga Güleç geldi. O da dizinin konuk oyuncularından... O Hayat Benim’e Ceyda Ateş Cemre karakteri olarak katıldı. Sırada Show TV’de yeni başlayacak olan Oyunbozan var. Orada da Aslı Tandoğan’ı Barış Kılıç’ın kız kardeşi olarak izleyeceğiz. Ama Tandoğan da konuk oyuncu... Hatırladıklarım bunlar... Ama bu modayı destekliyorum. Rolün büyüğü küçüğü olmaz. Rolü büyüten oyuncu vardır. Ekrandan uzak kalan oyuncuları izlemek için de şahane bir fırsat!

Bir hafta neler konuştuk?

- Malum gündem terör! Hiçbirimizin dizi konuşacak hali yok. Her an başka bir patlama olacak mı korkusu hepimizi eve kapattı. Hal böyle olunca kendimizi televizyona verdik! Bu gündemde en çok Fox Haber’i konuştuk. Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya son bir haftada en çok konuşulan haberciler oldu.

- Hayat Şarkısı günden güne dikkat çekiyor. Özellikle Ahmet Mümtaz Taylan ve Burcu Biricik en çok konuşulan oyuncular oldu. İkisinin de iyiyle kötü arasındaki o incecik çizgide, bıçak sırtı karakterleri hakkıyla canlandırması beğeni topluyor. Ben de Hayat Şarkısı’nın sıkı takipçilerinden oldum.

- Atv’de başlayan Kehribar dizisi, Survivor’ın da cuma akşamları yayınlanmaya başlaması nedeniyle düşük bir başlangıç yaptı. Zaten üstüne İstiklal Caddesi’nde patlama olunca iyice unutuldu. Ben diziyi başarısız bulmadım. Değerlendirme yazımı ikinci bölümden sonra yazacağım. Ancak kanal bu diziyi yanlış günde yayınlıyor. Onu söylemeden geçemeyeceğim.

- Bu hafta iki yeni dizi başlıyor. Cumartesi Kanal D’nin yeni romantik komedi dizisi “Tatlı İntikam”, pazar Star TV’nin yeni dizisi “46 Yok Olan” İkisi de merakla beklediğim yapımlar! Birinde tanıtımlardan anladığım çok keyifli bir romantik komedi, ikincisinde Behzat Ç. ekibiyle tadından yenmez bir intikam hikâyesi izleyeceğiz.

- Kıvanç Tatlıtuğ’un eylül ayında ekrana döneceği kesinleşti. Siyah Beyaz adındaki diziyi Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat kaleme alıyor. Adından da anlaşıldığı gibi zıtlarla başlayan projede; bazen kimin siyah kimin beyaz kalacağı belli olmayacak. Belki de siyah ve beyazın karışımıyla ortaya gri karakterler çıkar. Neden olmasın? Ekranda en keyifli karakter gri olandır. Çünkü her an ne yapacağını bilemezsin.

Yazının devamı...

Yasımız var

Pazar akşamı evde arkadaşlarımla oturmuş tartışıyorduk. Konumuz geleceğe duyduğumuz kaygıydı. Eskiden gelecek umudumuz olduğunu ama artık güvensizlik içinde olduğumuzu konuşuyorduk. İşte tam o sırada içimizden birisi Twitter’a girdi. “Ankara’da patlama olmuş” dedi. Masadan fırlayıp televizyonu açtık. Her kanalda aynı başlık vardı: “Ankara’da patlama oldu.” Zaten patlama sonrası görüntüleri izleyince koltuğa yığılıp kaldık. 5 ayda üçüncü defa Ankara’da patlama olmuştu. Ölü ya da yaralı sayısı verilemiyordu. Üstelik o gün YGS vardı. Kızılay gibi Ankara’nın kalbi olan bir yerde olmuştu patlama... Otobüs durakları, metro istasyonu da oradaydı. Bunları düşününce kalbim sıkışmaya başladı.

Survivor 9 reyting aldı

Sonraki anlar huzursuz beklemeyle geçti. 30 dakika sonra yayın yasağı geldi. Sonrasını yabancı haber ajanslarından takip ettik. Ama adım kadar biliyordum ertesi sabah reytinglerinin nasıl geleceğini... Survivor 9 reyting civarında gelecekti. Çünkü ülkede ne zaman acılı bir olay olsa biz kendimizi unutmaya veriyorduk. Unutmak için eğlence izliyorduk. Bugüne kadar hep böyle davrandık. Pazartesi sabahı üstümden tır geçmiş gibi uyandım. Elim kumandaya zor gitti. Duyacağım ölü ve yaralı sayısından korkuyordum. 37 ölü, 125 yaralı... Dünya başıma yıkıldı. Reytinglere baktım.

Acıya alıştık

Survivor 9 reyting baremindeydi. O Hayat Benim 5. Haberler 4 civarında. Ülkede bomba patlamış, insanlar ölmüş ama biz Survivor demişiz. Neden? Çünkü acıya alıştık, normalleştirdik. İçimden ne televizyon izlemek, ne de yazı yazmak geliyor bugün. Yasımız var bizim. Ülkece büyük bir yasımız var. O nedenle benden bugünlük bu kadar. Başın sağ olsun Türkiye... Umuda uyandığımız günlerin gelmesi dileğiyle..

Yazının devamı...

İzleyici dizilerden neden vazgeçiyor?

Temmuz-Ocak ayları arasında cuma akşamları Kiralık Aşk zirveye oturdu. Birkaç aydır Karagül’e zirveyi kaptırsa da, ciddi bir rakip olarak ağırlığını koyuyor. Arka Sokaklar yarıştan hiç çekilmiyor. Ancak üç dizide cuma akşamı Survivor’ın gelişiyle yerinden oldu, dengeler bozuldu. Geçen haftayla bu haftanın Tüm Kişiler reytinglerine göre; Survivor Karagül’den 0.67, Arka Sokaklar’dan 0.82, Kiralık Aşk’tan 0.59 reyting aldı. Önümüzdeki haftalarda reytingini yükseltmeye devam edecektir. O nedenle üç diziye de büyük iş düşüyor. Survivor’ın çok sadık bir izleyicisi var. Bu dönemde hiçbir dizi bu kadar sadık bir izleyici bulamıyor.

Sokakları boşaltan dizi yok

Eskiden izleyici bir diziye bağlandığında ondan kolay kolay vazgeçemezdi. Ancak hem internetin varlığı, hem tekrarlarının olması, hem de dizilerin aşırı uzunluğu nedeniyle izleyici dizilerden kolay vazgeçer oldu. Farkında mısınız, artık sokakları boşaltan bir dizimiz olmuyor. Oysa Asmalı Konak yayınlandığında hayat dururdu, İkinci Bahar’ın final bölümünde sokakta insan bulmak zordu, Kurtlar Vadisi’nin ilk döneminde haber başlıkları “Perşembe akşamı trafik olmuyor”du. Şimdi izleyici dizilerle öyle bir bağ kurmuyor. Beni sıkı takip edenler bilir. Sokaktan kopmam, saha araştırmaları yaparım. İnsanlara “Son zamanlarda neden dizilerden vazgeçtiniz?” diye sordum. Cevaplar sektörü düşünmeye zorlamalı.

Kadınlar dizilerden vaz mı geçti?

Konuştuğum kadınlar ilginç cevaplar verdi: “Bir diziye başlıyorum, anlamaya çalışıyorum ama o kadar uzun ki, sonuna doğru uykuya dalıyorum. Dert etmiyorum, ne de olsa sürekli tekrarı var. Bir yerden yakalarsam yine izliyorum. Yakalayamazsam geçmiş olsun. Zaten sonlarını tahmin edebiliyorum.” Bir başka kadın ise “Eskisi kadar dizi izlemiyorum. Çünkü hemen yayından kalkıyor. Ben izleyeceğim, uykumdan olacağım ve ne olduğunu anlamadan bitirecekler. O nedenle bağlanmaya gerek yok. Bakıyorum bir işe tutarsa izliyorum. Ne de olsa takip etmesi zor olmuyor.” Erkeklerin ekrana bağlılıkları daha sağlam! Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Kurtlar Vadisi, Diriliş Ertuğrul ve Filinta izleyenlerin oranı yüksek! Bu dizileri kaçırmamaya özen gösteriyorlar. Dizi tekrarını beklemek gibi bir davranış geliştirmiyorlar.

Survivor neden izleniyor?

Peki, Survivor’ı neden izliyorsunuz diye sordum. “Doğal hayat var, onların açlıkla mücadelesi, zayıflaması, bir parça yemek için verdiği savaş, kazanmak için yarışması gerçek geliyor. Yarışmalar eğlenceli, kafamızı dağıtıyor” diyorlar. Bence anahtar kelime gerçeklik vurgusu. Çünkü bugün herkes ekmek derdinde... Ekonomik zorluk, evine ekmek götürmek için hayatın içinde mücadele eden izleyici Survivor’ı izlediğinde yarışmaların açlık mücadelesinde kendisini görüyor. Ekranda izlediği yarışa inanıyor ve kandırılmadığını hissediyor. İşte o nedenle Survivor her yayınlandığı dönemde zirveye oturuyor ve dizileri yerinden ediyor.

Yazının devamı...

Türkiye komedyenini arıyor

Birkaç gündür Fox TV’de bir tanıtıma denk geliyorum. Üstelik içinde çok sevdiğim, güldüğüm isimler var. Adı Görevimiz Komedi. Ben bir skeç programı izleyeceğimizi zannetmiştim. Ancak Görevimiz Komedi bir yarışma programıymış. Amaç Türkiye’nin komedyenini bulmak! Rasim Öztekin, Asuman Dabak, Bülent Emrah Parlak, Zeynep Kankonde, Burak Satıbol ve Açelya Topaloğlu jüri koltuğunda otuyor. Serhat Kılıç sunuculuğunu üstleniyor. Yarışmada her jüri üyesi seçilen 10 kişiyle yarışmaya başlayacak. 6 bölüm sonunda her jüri üyesi kendi 10 yarışmacısı arasında bir değerlendirme yapacak ve onu 5 kişiye indirecek. Jürinin ekipleri 5 kişiye düştükten sonra her hafta bir tema verilecek. Bu temalarla kısa filmler çekilecek. Oylamaya stüdyodaki seyircide katılabilecek. Gelelim büyük ödüle... Finalde kazanan jüri üyesinin ekibine bir komedi filmi yapılacak.

GÜNEŞİN KIZLARI FİNAL YAPACAK

Kanal D’nin yazın başlayan ve kısa sürede fenomen haline gelen dizisi Güneşin Kızları final yapıyor. 39 bölüm boyunca ekran yolculuğunu sürdürecek olan dizi 19 Mart Cumartesi akşamı veda edecek. Güneşin Kızları, yüksek bir reyting ve tempoyla başlamış ve ilk 15 bölümünden sonra ritmini kaybetmeye başlamıştı. Son haftalarda da senaryonun kurşunları hızlı atılıp sağa sola savruldu. Sonunda da bittiğine dair açıklama geldi. Güneşin Kızları iyi bir projeydi. Ancak bu devirde dramada tek bir sırrın peşinden gitmek ne yazık ki, izleyiciyi tatmin etmiyor. O nedenle Güneşin Kızları’nın en büyük başarılarından biri; dizide birden çok çift yaratmaktı. Güneş-Haluk, Selin-Ali, Nazlı-Savaş tartışmasız bu sezon ekranın en çok sevilen çiftlerinden oldu. Haluk konusunda aynı şeyi düşünmüyor olabiliriz. Ancak bence ekran tarihinin en psikopat aşıklarından biriydi. Emre Kınay muhteşem bir performans sergiledi. Evrim Alasya’yı da unutmamak lazım. Kısacası dizi oyuncu seçimi konusunda iyiydi. Ama iyi oyuncu kimyası da hikâyeyi yürütmedi. Herkesin emeğine sağlık!

Yazının devamı...

“Burada. Bugün” varoluşu sorgulatıyor

Cumartesi akşamı Beşiktaş’tan Kabataş’a kadar yürüyüp tramvaya bindim. Çemberlitaş’ta indim. Tarihi dokunun arasında biraz dolaştıktan sonra Çemberlitaş Alışveriş Merkezi olan pasaja girdim. Yerdeki ayak izlerini takip ederek Mekan Artı’ya ulaştım. Çünkü Mert Öner’in yönettiği, Büşra Develi ve Sercan Badur’un rol aldığı “Burada. Bugün” oyununu izleyeceğim. Fuayede 50 kişiye yakın bir topluluk var. Az sonra salona alınıyoruz. Klasik tiyatrolar gibi değil burası. Sinema salonunda tiyatro izleyeceğiz. Tam 20.30’da oyun başlıyor. Büşra Develi Julie, Sercan Badur August olarak karşımıza çıkıyor. Ondan sonra da yaşamla ölüm arasındaki savaşın dansını izlemeye başlıyoruz.

Buzdan heykel eriyor

Julie, intihar etmeye karar veriyor ama tek başına ölmek istemiyor. İnternette tanıştığı August’la intihar etmek için Norveç’e gidiyor. Bedenin insanın varoluşunu hapsettiğine inanan Julie, August’la tanışıp geçmişini sorgulamaya başladıkça dağılıyor. Buzdan bir heykelin eridiğine şahit oluyorsunuz. August, gerçek ve sahte arasında savrulurken, gerçeklik diye bir şeyin olmadığını sorgulatıyor. İnsanın kendisine duyduğu ihtiyacın acısını çeken bu iki genç, iletişim çağının iletişimsizliğinde varoluşlarının temel sorularını soruyorlar. Finalinde de hepimizin diline pelesenk olan bir cümleyi söylüyorlar: Buradan gitmek istiyorum... Bugün hepimizin derdi bu değil mi? Hepimiz gitmek istemiyor muyuz?

Cuma ve cumartesi 20.30’da

“Burada.Bugün” rejisinde tiyatro ve sinemanın iç içe geçtiği yerler var. Birbirlerini videoya çeken iki genç, ekranda onları izlediğimiz anlarda duruyorlar. Ama sahneye döndüğümüzde aynı duygu devamlılığını takip ediyorlar. Yönetmen Mert Öner’in emeğine sağlık! Büşra Develi sakinliği, Sercan Badur ele avuca sığmaz enerjisiyle sahnede parıldıyor. Yaşamak için birbirimizin üstüne basıp geçtiğimiz çağda, iki gencin ölümü ve varoluşu sorgulattığı “Burada.Bugün” mart ayı boyunca cuma-cumartesi 20.30’da Mekan Artı’da... Biletler biletix’te.

Kaçma Birader gülme terapisi yaptırıyor

EMRAH-Murat Kaman kardeşleri ne yalan söyleyeyim çok severim. İyi yazar, iyi arkadaşlardır. Kaçma Birader diye bir film yazdılar geçen sene. Sonra da satış süreci başladı. Endemol Shine’la anlaştılar. Emrah’ı Kardeş Payı’nda da izlediğimiz için skalasını biliyordum ve filmde iyi bir performans sergileyeceğine emindim. Ancak asıl merak ettiğim Murat’tı. İlk kez yönetmen koltuğuna oturan Murat’ın nasıl bir iş çıkardığını izlemek için ben filmi bilet alıp sinemada izledim. Açıkçası Türk komedi filmlerine çok gülemeyen biri olarak filmden anırıp gülerek çıktım. Arkadaş kıyağı yapmıyorum. Emrah ve Murat çok keyifli bir film yazmışlar, yapımcı filme inanmış, yö netmenler Defne Deliormanlı ve Murat Kaman ruhunu koymuş, Emrah Kaman, Zafer Algöz, Melek Baykal, Nursel Köse, Algı Eke, Cihan Ercan ve Alina Boz eğlenerek oynamış. Ortaya da 2 saatlik gülme terapisi yapacağımız keyifli bir film çıkmış. Ben çok güldüm, siz de kendinize bu terapiyi hediye edin derim!

Yazının devamı...

Kiralık Aşk “Oh” dedirtti


İlk bölümünden beri sıkı takipçisiyim Kiralık Aşk’ın. Başlarda izlediğimiz masalın bir süredir kötüye gittiğini ve sihrini kaybettiğini en fazla eleştiren de sanırım benim. Kiralık Aşk, çok özel bir yerde duruyor. Zira, haftalardır dizide hiçbir şey olmamasına rağmen yüksek reyting almaya devam ediyor. İzleyici şikayet ediyor ama izlemeye de devam ediyor. Çünkü adına kimya dediğimiz ve bize aşkı hatırlatan kahramanları çok doğru yaratılmış. Cuma akşamı Kiralık Aşk’ı izlerken gerçekten içimden kocaman bir “Oh” çektim. Senarist Meriç Acemi’nin kalemine sağlık! İçerik olarak baş aşağı giden diziyi öyle bir manevraya yukarıya doğru çevirmiş ki, özlediğimiz Kiralık Aşk’ı izletti bize.

Elifcan Galo “oldu”

Fikret Galo hamlesi iyi olmuş. Elifcan Ongurlar öyle güzel oynuyor ki Fikret Galo’yu bazen ben bile içimden acaba Ömer Galo’yu mu seçse diyorum. Ancak Defne öyle bir hamle yapıyor ki, “Olmaz ya onlar Defne’yle Ömer. Aralarına başkası giremez” diyorum. Dizinin bundan sonraki hamlesi Ömer’e aşık olan Galo’nun iyi mi kalacağı yoksa kötülüğü mü seçeceğini gösterecek. Ama bir kez bile olsa Ömer’i kıskanırken izlemek istiyorum. Keşke diziye bir konuk oyuncu girse ve o bölüm Defne’yi kıskanan Ömer’in dağılmasını izlesek.

Sude’yi anlamıyorum

Haftalar sonra Koray’ı da işini yaparken izlemek keyif vericiydi. Koskoca Koray Sargın’ın hiçbir iş yapmadan her yerden kafasını çıkarması dizide sıkıcı olmaya başlamıştı. Ama bu hafta olması gerektiği gibiydi. Yasemin’in iyilik ve kötülükle savaşı bitmiyor. Bu arada Sinem Öztürk’e saçları inanılmaz yakışmış. Aşk Yasemin’in iyileştiriyor ama Sude buna engel oluyor. Açıkçası bu bölüm her karakter yaşıyordu. Sude hariç... Ben Sude’nin dizideki derdini anlamadım. Kötü ama neden kötü? Kuzeni Ömer’le derdi ne? Onlar neden konuşamıyorlar? Neden iki eski sevgili gibi davranıyorlar?

Sezar’ın hakkı Sezar’a

Umarım bu hafta izlediğimiz gibi yaşayan, dolu dolu, her karakterin “karakter” olduğu bir ivmeyle yükselişe geçer Kiralık Aşk. Bu bölüm için senaristinden yönetmenine ve tüm oyuncularına herkesin emeğine sağlık! Diziyi en çok eleştiren kişi olarak Sezar’ın hakkı Sezar’a diyorum. Çünkü uzun zaman sonra özlediğimiz Kiralık Aşk’ı izlettiler bize.

‘46 Yok Olan’ başlasın artık

Hayatımda sadece bir dizinin fanı oldum: Behzat Ç. Beni takip edenler iyi bilir. Dizinin yayınlandığı pazar akşamları telefonum sessizde olurdu ve ekranı nefes almadan izlerdim. Çünkü farklı senaryosu, rejisi ve oyunculuklarıyla gerçeğin ta kendisiydi Behzat Ç. Estetik kaygısı yoktu, masal anlatmıyordu, hayal satmıyordu. Hayatımızın ne kadar kötü olduğunu yüzümüze vuruyordu. Şimdi aynı ekip 46 Yok Olan dizisiyle geliyor. Ercan Mehmet Erdem senaryoda, Serdar Akar yönetmen koltuğunda, Erdal Beşikçioğlu başrolde yine bir efsane yaratmaya geliyorlar.

Üstelik 60 dakikalık bir dizi vaadiyle... Buna hem o ekibi, hem yarattıklarını, hem de değişimci ruhlarını bilen bir izleyici olarak ancak “Hoş geldiniz, biz de sizi bekliyorduk” diyebilirim. Sonunda süresiyle, oyunculuğuyla senaryosuyla ve rejisiyle Türkiye’ye yakışacak bir iş izleyeceğimizi biliyorum. Senaryosunu okuma şansım da oldu. Bizi kaliteli bir iş bekliyor, başlasın artık. Yalnız küçücük bir önerim var dizinin kanalı Star TV’ye... Dizi pazar akşamı yayınlanmalı. Behzat Ç., izleyicisinin alışık olduğu, beklediği gün pazar. O algıyı devam ettirmek doğru hamle olur.

Yazının devamı...

Kızlara Ses Ver

Bir kız çocuğu düşünün! 11 yaşındayken kız çocuklarının eğitim hakkı elinden alınıyor diye Pakistan’da yaşananları BBC’ye aktarıyor ve ülkesinde bir sembol haline dönüşüyor. Çok geçmeden Pakistan’ın Ulusal Gençlik Barış Ödülü’nün sahibi oluyor. Malala Yousafzai’den bahsediyorum. Ancak tanındıkça Taliban tarafından ölüm tehditleri alıyor. Hiç ama hiç umursamıyor. 15 yaşına geldiğinde okul servisindeyken yüzü maskeli, eli silahlı saldırganlar içeri girip “Hanginiz Malala?” diye soruyor. “Ben” diye atılıyor. Kurşunların hedefi oluyor. Kainat ve Shazia adlı iki arkadaşı da vuruluyor. Başına aldığı kurşunla saatlerce ameliyatta kalan Malala, daha sonra tedavisi için Birmingham’a transfer ediliyor.

Ünlü isimler destek verdi

Uzun süren tedaviler sonucunda Malala hayata döndü. Yaşadıklarını “Benim adım Malala” adlı kitabında yazdı. Nobel Barış Ödülü’nün sahibi oldu. Birleşmiş Milletler’den Beyaz Saray’a konuşmalar yaptı. Kendi hayatını kız çocuklarının okumasına adadı. Şimdi gelelim Malala’yı bu sayfaya taşıyan kutsal nedene… National Geographic Channel, UNICEF Türkiye Milli Komitesi işbirliğiyle Türkiye’de kız ve erkek çocuklarına eşit fırsatlar sağlanması adına davranış değişikliği ve toplumsal farkındalık yaratmak için fon oluşturmayı amaçlayan “Kızlara Ses Ver” kampanyasını başlattı. Buğra Gülsoy, Ece Temelkuran, Harun Tekin, Sedef Avcı, Şebnem Bozoklu ve Barış Falay gibi ünlü isimler de destek verdi.

8 Mart’ta Nat Geo’da

Malala Yousafzai’nin kız çocuklarının eğitim hakkı için hayatı pahasına verdiği mücadeleyi konu alan ve “Kızlara Ses Ver” kampanyasına ilham kaynağı olan Benim Adım Malala belgeseli için de 1 Mart’ta özel bir gösterim yapıldı. Sizler 8 Mart Salı akşamı 20.00’de National Geographic ve National Geographic People’da dublajlı, Nat Geo Wild ve FOXLIFE’ta altyazılı olarak izleyebileceksiniz. Benim belgeselin içeriği ve işleniş biçimine dair çok fazla eleştirim var ama önemli olan projenin amacı. İzlemenizi tavsiye diyorum, alınacak çok ders var. Ancak önemli olan kızlara ses vermek. O nedenle herkesi 3005’e “SES VER” yazarak kısa mesaj göndermeye davet ediyorum. Böylece siz de 10 TL bağışta bulunarak bir kız çocuğunun eğitimine katkıda bulunabilirsiniz. Çünkü Malala’nın da dediği gibi: “Bir çocuk, bir öğretmen, bir kitap ve bir kalem dünyayı değiştirebilir.”

Şiddet kadının en büyük sorunu

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne üç gün kala Kadir Has Üniversitesi, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından bu yıl ikinci defa düzenlenen Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması’nın 2016 yılı sonuçları açıklandı. 26 ilde bin 200 kişiyle yüz yüze gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda kadınların en büyük sorununun şiddet olduğu ortaya çıktı. Eğitimsizlik, kadın-erkek eşitsizliği, baskı ve taciz, işsizlik, çevre ve aile baskısı takip etti. Araştırmanın “İş Hayatında Kadın” başlıklı bölümünde çıkan sonuçlarda ise kadınlar açısından oldukça üzücü bir tablo ortaya çıktı. Ankete katılan kadın katılımcıların yüzde 64,8’i şu an çalışmadığını ifade ederken, kadınlar şimdiye kadar hiç çalışıp çalışmadığına dair soruyu yüzde 70,2 oranında “Hayır, çalışmadım” diye cevapladı. “Çalışmak ister miydiniz” sorusuna ise katılımcıların yüzde 72,2’sinin “Hayır” karşılığını vermesi dikkat çekti.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.