Şampiy10
Magazin
Gündem

İlişki Durumu: Evli durum komedisine dönmeli

MF Yapım-Faruk Bayhan’ın yapımını, Çağrı Bayrak’ın yönetmenliğini, Gani Müjde’nin senaryosunu, Aria’nın müziklerini üstlendiği İlişki Durumu: Evli cumartesi akşamı Show TV’de başladı. Berk Oktay, Seren Şirince, Nurseli İdiz, Serenay Aktaş, Anıl İlter, Gülden Avşaroğlu, Cenan Çamyurdu, Sezai Altekin’in rol aldığı dizi; Tüm Kişiler’de 3.64 reytingle 3’üncü, AB’de 2.74’le 6’ncı, ABC1’de 3.02’yle 6’ncı oldu. Geçen yaz hayatımıza giren Can Tekin ve Ayşegül bu defa evli olarak karşımıza çıktı. İlk bölümün ilk bir saati gerdek üzerine kuruluydu. Balayına tanıştıkları Rodos’a giden, orada annesi ve dedesiyle karşılaşan Can Tekin ve Ayşegül nezarethaneye bile düştü. Tekin Ailesi’nin iflas etmesiyle herkes Can ve Ayşegül’e taşındı. Bir yandan da şöhretini kaybeden Can Tekin, yeni halkla ilişkiler çalışmasıyla eski günlerine dönmeye çalıştı. Üstelik danışmanı eski bir düşman, oyundaki partneri ise en büyük hayranı çıktı. Bundan sonra Can ve Ayşegül’ün başında yepyeni belalar olacak.

O naif aşkı göremedik

Gelelim ilk bölüme... Geçmişten gelen bir dizi olmasına rağmen yeni bir bölüm ve isimle karşımıza çıktığı için biraz daha çalışılması gerektiğini düşünüyorum. 3 gün önce evlenip balayına çıkan Can Tekin’i garsonların bile tanımaz hale gelmesini fazla abartılı bulduğumu söylemeliyim. Belki birkaç yıldır evli olsalardı, o süreçte Can Tekin hiç iş alamasaydı ve şöhretini kaybetseydi durum farklı olurdu. O zaman Erkut’un kurduğu oyunu da, menajeri Handan’ın buna hemen göz yummasını da anlayabilirdik. Ama bu iş fazlasıyla sırtını diyaloglara dayayan bir halde çıktı karşımıza... Tüm karakterlerin hiç durmadan bağırarak konuştuğu ve görgüsüzlüğün prim yaptığı bir bölümdü. O nedenle Can ve Ayşegül arasındaki o naif aşkı da gürültüden algılayamadım. Dizi bittiğinde başım ağrıyordu. Oysa İlişki Durumu Karışık’ı izlerken basit ve klişe matematiğini, Ayşegül ve Can arasındaki naifliği sevmiştik. Berk Oktay ve Seren Şirince performanslarından hiçbir şey kaybetmemiş. İşin ruhunu en iyi onlar yansıtmışlardı. Umarım dizi söz komedisinden durum komedisine dönüşür. Çünkü bu kadar küçük bir işin tüm sihri oydu. Herkesin emeğine sağlık!

Yazının devamı...

TRT 1’in yeni sezonu

19 Eylül’de neredeyse tüm kanallar yeni sezonunu açtılar. TRT 1 ise Sevda Kuşun Kanadında ve Seksenler dışında henüz yeni bir işini yayınlamadı. Bu hafta TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren’le bir araya geldik ve TRT 1’in yeni yayın dönemini konuştuk. Öncelikle bu sezon TRT 1’de büyük bir sürpriz olmadığını söyledi Eren. “1.5 yıldır TRT 1’de bir algı farklılığı yarattık. Bu sene o algıyı oturttuğumuz bir prototipimiz var. 19 Ekim’de yeni sezonunu açacak olan Diriliş Ertuğrul amiral gemimiz. Yapımcı Mehmet Bozdağ’la başka projelerde çalışıyoruz. Bozdağ, kendisi de yazdığı için birlikte üretebildiğimiz, güzel işler ortaya çıkıyor. Seksenler, 6’ncı sezonuyla çok iyi bir sonuç aldı. Birol Güven sit-com konusunda bir dahi. Bir işe niyetlendiyse yükseltmeyi kesinlikle başarıyor. Hangimiz Sevmedik, çok zor bir günde yarışıyor. Özel bir proje Hangimiz Sevmedik. Yapımcısı Çağrı Bingüller de butik bir yapımcı. Bir işe aşık oluyor ve tamamen ona odaklanıyor. MF Yapım’la Baba Candır devam ediyor. 16 Ekim’de başlayacak yeni bölümlerimiz...”

Pazartesi kanalların en büyük rekabeti yaşadığı bir gün. Hatta ben o günü kanlı pazartesi olarak tanımlıyorum. Konu pazartesi akşamı olunca İbrahim Eren, İçerde’yi çok beğendiğini söylüyor. Show TV’nin yükselişinin de mutluluk verici olduğunu ekliyor. Bugüne kadar 6 kanal yöneticisiyle görüştüm. Hepsinin aynı cümleyi kurması, sektör adına da çok önemli. Çünkü tüm kanallar adil bir rekabet istiyor. Gelelim TRT 1’in diğer projelerine... Filinta’nın yapımcısı Es Yapım’la bu defa Abdülhamit dizisi hazırlanıyor. Konsept danışmanlığını Osman Bodur’un yaptığı Abdülhamit’i Uğur Uzunok kaleme alıyor. Oyuncu seçimleri başlamış. Ama kesinleşen bir isim yokmuş. Yeni isimlere şans tanımak gerektiğini söylediğim de Eren “Kesinlikle yeni oyunculara cesaret etmek gerek. Bunu da biz yapabiliriz” cevabını veriyor. Mini diziler serisi devam ediyor. BKM’nin yapımcılığını üstlendiği ve Şenol Sönmez’in yönetmen koltuğuna oturduğu Son Destan bu sezon ekrana gelecek. Aşkın Yolculuğu serisi ise Hacı Bayram olarak sürecekmiş. Mehmet Bozdağ’la yeni bir mini dizi daha hazırlanıyormuş. Adını ilk kez duydum. Kutul Amare yani Kut Savaşı. Eren, “1. Dünya Harbi’nde Türkiye’nin zaferle çıktığı ama hiç bilmediğimiz bir savaş Kut. Yıllarca zaferi de kutlamışız. Ancak Nato’ya girerken bu zaferi kutlamamamızı şart koşmuşlar. İşte bu savaşı mini dizi yapıyoruz” diyerek beni aydınlatıyor.

Bu senenin modası TV filmleri çekmekti. Show TV, TV8 bu sezon için çok film hazırlattı. Ama bunu geçen sene TRT 1 başlatmıştı. 30 film yaptılar. Bu sezon onları da izleyebileceğiz. Bu sene o kadar çok film çekemeyeceğiz diyor İbrahim Eren, “Ama bizim az dediğimiz sayı 10 olur. 10 yeni film çekeriz.” Bir de bilim-kurgu işine giriyormuş TRT 1. Bülent Turgut’la dünyasını çalıştıkları iki proje var. İlkini 13 bölüm çekip yayınlayacaklarmış. İkincisi ise ortak yapımcılarla olacak. Şu anda İngilizler, Amerikalılar ve Ruslarla görüşülüyormuş. İki projede İstanbul’un gelecek yüzyıllarını anlatacakmış. Kısa bir tanıtım izleme şansım oldu. İnanılmaz bir iş geliyor. TRT 1’in yeni sezonu yine dönem işleriyle dolu. Diğer kanalların yüksek bütçelerinden dolayı cesaret edemediği çoğu işi TRT 1’de izliyoruz. Eren, “Bu kasıtlı bir seçim değil. Ancak biz kanal olarak çıkış noktasını beraber geliştirdiğimiz projeler yapmayı seviyoruz” diyor. TRT 1’in de yeni sezonu hayırlı olsun... Bakalım, bu sezonun zor rekabetinden TRT 1 nasıl bir pay alacak?

Gündüz kuşağı yap boz olacak

Bu sene TRT 1, yabancı film almayacakmış. Çünkü paranın Türkiye’de kalması gerektiğini savunuyor İbrahim Eren. Türk sinemasındaki filmler için de ciddi anlamda rekabete katılacaklarını söylüyor. Türk formatları da devam ediyor. Altın Petek ve Kendi Düşen Ağlamaz gayet iyi sonuçlar alıyormuş. Gündüz kuşağı için bu sezon TRT 1 ekranında yap-boz yapacaklarını söylüyor: “Açıkçası TRT 1’in gündüz kuşağında kadın izleyicisini yükseltmek zorundayız. O nedenle dekorasyondan yemeğe her formatı deneceğiz. Adını Sen Koy diye bir günlük diziye başladık. Anneler ve kızlarıyla ilgili bir format ekrana gelecek. Yemek programı ve yarışması yapıyoruz. Kısacası bu sezon gündüz kuşağında çok iş deneyeceğiz.”

Yazının devamı...

Ömer bu defa aşkı seçecek

Geçen yılın tartışmasız en iyi çıkış yapan dizisiydi Kiralık Aşk. Hayatta doğru bir adam olmak için çaba harcayan ama travmaları nedeniyle farkında olmadan kendisine duvarlar ören Ömer’le, hayatta doğru bir kadın olmak için çabalayan ve aşık olunca travmalarını da, duvarlarını yıkıp atan Defne’nin hikâyesini çok sevdik. Yalana tahammülü olmayan Ömer’e söylenen bir yalanla başlayan bu ilişki, Defne’nin Ömer’i kaybetmemek için yalan söylemeye devam etmesiyle 52 bölüm sürdü. Bu süreçte defalarca “Defne Ömer’e gerçeği söyle” diye yazdık. Yani Defne’nin Ömer’e doğruyu söylemesi bu dizinin ana çatışmasıydı. Dizi zaten bu yalan üzerine kurulmuştu. 52’nci bölümde, yani sezon finalinde de tam evlenirken Defne Ömer’e her şeyi anlattı. Araya üç aylık bir yaz tatili girdi. 23 Eylül’de dizi yeni sezonunu açtı. Tabii ki en büyük beklentim; Defne gerçeği açıkladıktan sonra hayatlarında neler olduğuydu. O anları izlemek isterdim. Fakat dizi Defne’nin yeni işiyle başladı. Bir internet sitesinde lojistik uzmanı olarak çalışmaya başlayan Defne ve yeni hayatını izledik dakikalarca... İnternet sitesinde çalışan Defne’yi görünce şaşırmadım dersem yalan olur. Ama bu sektör insana şaşırmamayı da öğretiyor. Her neyse, dizinin bu kısmında Stajyer filmindeki ana çatışmayı izleyeceğiz. Orada da esas kız internet sitesinde çalışır. Bir CEO gelir ve her şey karışır. Daha sonra Ömer’i gördük İtalya’da... Dağıtmış, dağılmış ve pişman...

En önemli sahneler yoktu

Aradan ne kadar zaman geçti, ne oldu da bu çift savruldu öğrenemedik... Ta ki Defne’nin küçük kardeşi Esra, yemek yerken “Ama Ömer Abi ablamla evlendi. Onu mahcup etmedi. Ertesi gün boşandı” diyene kadar... Yine o arada bir yıl geçtiğini birisi söyledi. Yani dizinin en önemli olayı bize çocuktan al haberi dercesine öylesine söylendi. Daha sonra da finale kadar ne bir flashback, ne bir sahne gördük... Kısacası Defne’yle Ömer’i bir arada gördüğümüz tek sahne finalde Defne’nin Ömer’in kucağına düşmesiydi. Sonuç yüksek bir reyting olabilir. Fakat bence yeni sezon açılış bölümü için eksik kalmıştı. Düğünü ve eve geldikleri anı bize flashback sahneleriyle izletmelilerdi. Ayrıca Yasemin’e ne oldu öğrenemedik. Sinan’ın boşandık demesi dışında hiçbir şey bilmiyoruz. Bu kadar önemli bir karakter nereye gitti? Sanırım cevabı haftaya Paramparça’da öğreneceğiz. Bu kez yeni bir oyun izleyeceğiz. Oyun kurucu yine Neriman! Yeni CEO Pamir, Defne bu oyunun kurbanları... Ama Ömer bu oyunu bozar! Tüm eksiklerine rağmen hem değişen mekânlar, hem rejinin farklılığı, hem de diziye katılan yeni oyuncular için söyleyecek söz yok. Ciddi anlamda diziyi yükseltmişlerdi.

Pamir ritim katmış

Yönetmen Şenol Sönmez, bu dizinin üçüncü yönetmeni... Yeni sezonda yorulmuş diziye yeni bir ivme kazandırmak için ciddi emek harcamış. Mekânlar, kostümler ve karakter motivasyonlarının değişmesiyle çok iyi bir dünya kurmuş. Çekimler, özellikle de İtalya çok iyiydi. Emeğine sağlık! Seçkin Özdemir’in bugüne kadar en iyi göründüğü dizinin Kiralık Aşk olduğunu söyleyebilirim. Diziye hem çok yakışmış, hem de kalıbına sığmayan bir karakter olarak diziye ritim katmış. Müjde Uzman’ı da beğendim. İso yeni bir aşka yelken açıyor. Bakalım, Ayşegül’den nasıl bir hikâye çıkacak? İtiraf ediyorum, buzlar kralı Ömer’in aşktan yanmasını görmek hepimizin içinin yağlarını eritecek. Ama keşke yukarıda yazdığım gibi en önemli olayı bir flashback sahnesiyle bize gösterselerdi. O zaman yeni sezonun ilk bölümüne yakışır ve eksiksiz bir bölüm izledik diyecektim. Ezcümle; Defne ve Ömer hoş geldiniz! Sizi özlemiştik. Umarım bu sezon bize unuttuğumuz aşkı hatırlatırsınız. Daha doğrusu Ömer’in dediği gibi Aşk ve Gurur’da bu defa gururu değil aşkı seçersiniz. Tüm ekibin emeğine sağlık!

Yazının devamı...

İçerik sizi takip ediyor

Yeniliklere açık biri olmama rağmen, alışkanlıklarından kolay vazgeçebilen biri değilimdir. Bir süredir arkadaşlarım “Tivibu kullanmalısın, kaydetmene gerek olmadan tüm dizileri izleyebilirsin” diye bilgi veriyordu. “Zaten hepsini izleyebiliyorum, ne gerek var” deyip teknolojiyi öğrenmeyi reddediyordum. Fakat Türk Telekom TV Genel Müdür Yardımcısı Çağrı Dönmez’den yenilikleri anlatmak için bir davet alınca da kendimi Göcek’teki basın toplantısında buldum. Tivibu’yu anlatmanın en önemli yolunun deneyimlemek olduğuna karar vermişler. En doğrusu da buydu galiba... Çünkü ben “Bir diziyi izlemeye başlıyorsunuz. Ancak evden çıkmanız gerekiyor. Taksiye bindiniz, telefonunuzdan açıp kaldığınız yerden devam edebilirsiniz” cümlesiyle ikna oldum. Gerçek 4 ekran deneyimi diye tanımlıyorlar bu yeniliği... Kısacası TV, bilgisayar, tablet ve akıllı telefonunuzla içeriğe ulaşabiliyorsunuz. Böylece içerik sizi takip ediyor. Nasıl yapacağız diye sordum. Televizyonu açtık. Muhteşem Yüzyıl Kösem’in tanıtımının yarısı yayınlanmıştı. “Kaçırdım tanıtımı” derken, Çağrı Bey bir tuşa bastı ve geriye sardı. Tanıtımı izledim, Farah Zeynep Abdullah ve Nurgül Yeşilçay’a saray konsepti çok yakışmış. Ardından da bir program açıp izlemeye başladık. Kısa bir süre sonra televizyonu kapattık. Telefondan Tivibu uygulamasına girdik. Telefondan açıp “Kaldığım yerden devam etsin” seçeneğini tıklayıp programı izlemeye devam ettik. Benim gibi her an, her yerde televizyon izleyebilenler için müthiş bir uygulama...

“Tivibu originals olmayı planlıyoruz”

Bir diğer yenilik ise; 7 güne kadar geriye alma özelliği... İki gün önce bir program yayınlandı. Ancak sizin bir türlü vaktiniz olmadı izlemeye... İki gün sonra açıp izleyebiliyorsunuz. Kaydetmenize bile gerek yok. İsterseniz aynı anda onlarca işi de kaydedebiliyorsunuz. Yayın esnasında durdurabiliyorsunuz. Ancak benim için yine şahane olan şey; aynı anda ekranda iki işe bakabiliyor olmak. Ana ekranda bir diziyi izlerken, sağ alt köşede ise diğer bir diziyi izleyebiliyorsunuz. Ekranda izlediğin içeriklere göre sana seçenekler de sunuyor sistem. Mesela komedi türünde bir film izlediniz, bir daha sisteme girdiğinizde önce karşınıza o türde film önerileriyle çıkıyor. Şu anda 13 film kanalında 2500 film bulunuyor. Ancak Çağrı Dönmez içerikte zenginliğe gittiklerini söylüyor: “3 yeni sinema kanalı açıyoruz. Tivibu Türk, Tivibu Komedi, Tivibu Dünya. 70’e yakın ülkeden sinema filmi aldık. Ancak iki yeniliğimiz daha var. İlki kendi yerli kanalımızı açmak. Diğeri ise Türk sinemasının üretim ayağına dahil olmak. Ortak yapımcı olmak, yapım sürecine girmek, sinema filmleri üretmek gibi bir hedefimiz var. Tivibu Originals olmayı planlıyoruz. İçeriğe böyle bir bakış açımız var.”

“Spor açık kanal oluyor”

Şu anda Türkiye’de 21 milyon hane var. 5.6 milyonu pay tv kullanıcısı... Tivibu’nun ise 600 bin abonesi var. 2017’nin ilk çeyreğinde 1 milyon aboneye ulaşmayı hedefliyorlar. Abonelerinin yüzde 20’si ise bulut teknolojisine geçmiş. Dönmez, “Sınırları kaldırdığımız bu sisteme geçmek için abonelerimiz bir ücret ödemiyor, kutusunu değiştirmiyor. Sadece bilgisayara format atar gibi kutuya uzaktan format atılıyor. Bir diğer yeniliğimiz ise profil oluşturma. Siz kendinizi tanımladığınızda sizin beğenilerinize göre bir ekran geliyor karşınıza... Spor içeriği anlamında da daha zenginleşiyoruz. UEFA Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nin yayın haklarının sahibiyiz. 2016-2017 sezonunda 250’nin üzerinde karşılaşmayı sporseverlerle buluşturacağız. Spor programlarımız var. Asıl müjdemiz ise Tivibu Spor açık, ulusal kanal oluyor. Burada dinamik, genç, farklı bir yapıya gidiyoruz. Olası bir Türkiye Ligi yayıncılığına da hazır durumdayız. İhale şartnamesinin yayınlanmasının ardından biz de değerlendireceğiz.” Tivibu zamanın ruhuna hazırlanmış ve iddialı bir şekilde geliyor. Televizyonculuğu evden, dışarıya taşıyan Tivibu, aslında “İçerik her yerde” diyor.

Yazının devamı...

Survivor Yunanistan’da başlıyor

Gİki haftadır kanal yöneticileriyle bir araya gelip kanalların yeni yayın dönemleri üzerine sohbet ediyoruz. Bugün TV8’le devam ediyoruz. Yaklaşık 3 yıl önce kanalın genel müdür koltuğuna Aslı Çini Yaşaroğlu oturdu. Üç yılda da ekibiyle birlikte hayli zorlu bir yoldan geçti. Başarıyı da tattılar, hayal kırıklığını da... Ama bugün ne yapacağını çok daha iyi bilen bir kanal haline geldiler. Aslı Çini Yaşaroğlu’yla uzun yıllardır tanışırız. Medya mensuplarıyla iyi ilişki içerisinde olan, her zaman güler yüzlü ve ne yapacağını iyi bilen bir kadın yöneticidir. Kadın yönetici diye altını çiziyorum, zira medya sektöründe başarılı olan kadınlara ayrıca saygı duyuyorum. Aslı’nın içgüdülerinin nasıl iyi işlediğine de yıllarca şahitlik etmiş biriyim. Uzun zaman sonra bu hafta bir araya geldik. Hem hasret giderdik, hem de TV8’in yeni yayın dönemini konuştuk.

Gündüz kuşağı renklendi

TV8 denilince aklımıza O Ses Türkiye, Yetenek Sizsiniz ve Survivor geliyor. Gündüz kuşağında ise pek varlık gösterememişti şimdiye kadar... Ancak Yaşaroğlu, bu sezon çok iyi bir gündüz kuşağını izleyiciye sunduklarını söylüyor: “Magazini, modası, dekorasyonu, reality show’u, eğlencesi, yemeği olan bir gündüz kuşağı hazırladık.” Gerçekten de bu sezon daha renkli bir gündüz kuşağı olduğuna şahidim. Güne sabah 8.30’da Aramızda Kalmasın programıyla başlıyoruz. Jess Molho, Sena Keçeli, Funda Özkalyoncu ve Salih Keçeci’yle magazini ve ekranı masaya yatırıyor. 10.30’da Magazin 8 var. Onu Cengiz Abazoğlu ve Ezgi Avcı’nın sunduğu Ne Giysem Yakışır takip ediyor. Selim Yuhay, Güle Güle Oturun’la insanların yüzünü güldürmeye, evini değiştirmeye devam ediyor. Göz6, Acun Medya’nın yeni işi. Ben henüz çok alışamadım. Ama birincisi Survivor’a katılma hakkı kazanacak.

TV filmleri 15 Ekim’de başlıyor

Gelelim TV8’in merak edilen filmlerine... Bu sene TV8 dizi yapmadı. Ama 9 tane yepyeni televizyon filmine imza attı. Başlarda o iş tutmaz diye önyargılı olduğumu söylemeliyim. Kimse oynamaz diye düşünmüştüm. Ancak Aslı Çini Yaşaroğlu, listeyi paylaşınca etkilendim. Genellikle komedi türünde filmler yapılmış. Barakuda ve BKM tarafından yapılan filmleri 15 Ekim’den itibaren izleyeceğiz. Güzel İkili; bir mafya komedisi. Ufuk Özkan, Gökhan Yıkılkan, Fulya Zenginer başrolleri paylaşıyor. Dargın Kuzenler ise bir taşra komedisi. Ersin Korkut, Yeşim Ceren Bozoğlu, İnan Ulaş Torun rol alıyor. Dede Korkut: Bamsi Beyrek, Burak Aksak’ın kaleminden, yani absürd komedi. Uraz Kaygılaroğlu, Deniz Baysal, Mert Öner, Zeynep Kankonde, Salih Kalyon, Erdal Tosun gibi isimler rol alıyor. Dede Korkut: Salur Kazan da absürd komedi. Mahir İpek, Onur Atilla, Devrim Yakut, Korhan Herduran rol alıyor. Dede Korkut: Deli Dumrul da bir absürd komedi. Şahin Irmak, Eda Ece, Cengiz Bozkurt, Necip Memili, Zafer Algöz ve Salih Kalyon rol alıyor.

Yetenek Sizsiniz’e ara verilecek

Küçük Ortak bir romantik komedi. Keremcem, Gizem Karaca, Sibel Melek Arat, Serra Yılmaz, Enis Arıkan, Nergis Kumbasar rol alıyor. Bir Kahramanın Rüyası’nda ise dram izleyeceğiz. Yiğit Özşener, Aslı Tandoğan, Ayşen Gruda, Erkan Bektaş’ın rol aldığı filmin gözümüzü dolduracağı tartışılmaz. Tahin Pekmez’de bir romantik komedi. Berk Atan, Hande Soral, Can Nergis rol alıyor. Seviyorum Ama Arkadaşça’da ise Gökhan Keser, Hande Subaşı, Burak Kut ve Nur Sürer rol alıyor. Yetenek Sizsiniz’e kısa bir süre ara verilecek. Format dinlendirilecek. Bu arada da yeni formatlar görücüye çıkacak.

Aynı anda Yunanistan’da

Gelelim güzel habere... Acun Medya Yunanistan’da kurulmuş. Kanallarla görüşmelere devam ediliyormuş. Bundan sonra O Ses Yunanistan ve Survivor Yunanistan da yapılacakmış. İkisi de burayla eşzamanlı. Yani şubat ayında Türkiye’de Survivor başladığında, yan adada Survivor Yunanistan olacak ve Yunan televizyonunda yayınlanacak. Ekim’den itibaren cumartesi, pazar, pazartesi O Ses Türkiye ekrana gelecek. Eğer çok iyi bir dizi bulurlarsa 2017’nin ikinci yarısında yapabilirmiş TV8. Bu sezon dizileri O Ses Türkiye zorlar mı göreceğiz ama jüri üyesi olarak Ebru Gündeş gitti, yerine Sibel Can geldi. Mutlaka ses getirecektir. Sezon ekim ayında O Ses Türkiye’nin de gelmesiyle iyice kızışacak. Bakalım, bu zorlu reyting mücadelesini kim kazanacak? Tüm kanallara iyi şanslar.

Yazının devamı...

Familya sağ gösterip sol vurdu

TMC Film-Erol Avcı’nın yapımcılığını, Kerem Türkaydın ve Cem Tuncer’in müziklerini, Uğraş Güneş’in senaryosunu, Can Yücel’in yönetmenliğini üstlendiği Familya, salı akşamı Fox TV’de ilk bölümüyle görücüye çıktı. Uğur Yücel, Erkan Kolçak Köstendil, Bülent Emrah Parlak, Şükran Ovalı, Cansu Tosun, Sezer Avcı, Aybüke Pusat, Murat Ceylan, Barış Yıldız, Bekir Çiçekdemir, Olgu Baran Kubilay, Enis Arıkan, Berat Efe Parlar, İpek Ayaz Kortunç, Murat Şahan, Ozan Coşkun, Neslihan Arslan ve Güven Kıraç’ın rol aldığı Familya, Tüm Kişiler’de 3.35 reytingle 5’inci, AB’de 4.17’yle 2’nci, ABC1’de 4.04’le 3’üncü oldu. Familya, yeni sezonunu açan Hayat Şarkısı ve Gülümse Yeter’le aynı gün yayınlandı. Salı akşamlarının komedi alternatifi olacağını vaat etmişti tanıtımlarında. Ancak ilk bölümde ne yazık ki komedi izleyemedik.

Kanserle mizaha gülemem

Bir ülkenin ruh hali toplumuna sirayet eder. Öyle acılı bir yaz geçirdik ki, kendimi ekranda sürekli komedi işlerini tercih ederken buldum. Çünkü kafamı boşaltmaya ve rahatlamaya ihtiyacım vardı. Reyting sonuçlarına baktığımızda toplumun da benzer bir ruh halinde olduğunu gördüm. Familya’nın tanıtımını izlediğimde öylesine sevdim ki, senaristi Uğraş Güneş’i arayıp tebrik ettim. Uğraş Güneş, Ulan İstanbul’da kalemini çok beğendiğim ve defalarca hakkında yazdığım bir isimdir. Hatta Familya’yı o kadar benimsedim ki, bayram öncesi buluştuğumuz tüm kanal yöneticilerine de bu yıl beni heyecanlandıran işin Familya olduğunu söyledim. Bu kadar iyi bir oyuncu kadrosu ve komedi. Ben daha ne isteyebilirdim? İşte bu ruh haliyle salı akşamı televizyon karşısına oturdum. İlk dakikada kavga eden bir karı-koca, ikinci dakikada maganda kurşununa kurban giden bir anne, üçüncü dakikada jenerik, dördüncü dakikada ise şu cümleyi duyduk. “Kolon kanserisiniz. Metastasınız var. Çok fazla vaktiniz yok.” İşte o dakikadan sonra beni gıdıklasanız bile gülmem. Ölümle ve kanserle mizah olacağına inanmam çünkü... Zaten öyle de oldu. Sonuna kadar tabii ki izledim. Ancak çok zekice kurgulanmış detaylar olmasına rağmen, çocukların eve bir türlü gelememesi komediyi erteledikçe erteledi. Sonuçta iyi görüntülerin olduğu, iyi oyunculuk performanslarını izlediğimiz dramatik bir dizi kaldı elimizde...

Hayat Şarkısı’yla yarıştı

Ben salı akşamı komedi alternatifi olarak Gülümse Yeter ve Familya yarışır diye düşünürken, daha doğrusu tanıtımlarda komedi vaadi olduğu için buna inanırken, Familya meğer Hayat Şarkısı’yla dramda yarışıyormuş. O nedenle kimse kusura bakmasın AMA sadece İLK bölüm için kendimi kandırılmış gibi hissediyorum. Çünkü bu konsepti, yani babanın az zamanı kaldığını öğrenip tüm çocuklarını yaşadığı kasabaya getirtmesini, zaten drama olarak 2011 yılında Gün Akşam oldu dizisinde izlemiştik. O nedenle Familya, dramatik durumu 30 dakikada anlatıp, çocukları eve getirip ilk bölümde komediye girilebilirdi. Ancak böyle tercih edilmiş. Diyecek bir şey yok! O nedenle vaadini verememiş bir ilk bölüm benim için... Kısacası, Familya sağ gösterip sol vurdu.

Gülümsediğimiz günlere...

Oyunculuklara söyleyecek tek bir cümlem olamaz. Uğur Yücel’in Yaşar Bey’i giyinmesini ve bizi o dünyaya inandırmasını öve öve bitiremem. Zaten çok iyi bir oyuncu kadrosu var. Can Yücel’in ilk dizi yönetmenliği... Bence ilk rejisi için oldukça iyiydi. Tabii ki, hataları vardı ama gelecek vaat ediyordu. Ezcümle; Familya ilk bölümde bizi üzdü ama ikinci bölümden sonra komediye girerek umarım yüzümüzü güldürür. Çünkü bu işin senaristi Uğraş Güneş, yönetmeni Can Yücel, başrol oyuncusu Uğur Yücel ve tüm oyuncu kadrosu bu ülkede insanların yüzünü bir nebze olsun güldürmeyi arzu eden isimler. Herkesin emeğine sağlık! Familya olup gülümsediğimiz günlere...

Yazının devamı...

“Türk dizilerinde güzellik ve moda takıntısı var”

Dünyanın lider internet televizyon ağı Netflix artık Türkiye’de... Zaten yaklaşık 9 aydır Türkiye’de hizmet veriyordu. Ancak altyazı, dublaj gibi bazı teknik sorunlar yaşıyorduk. Tüm sorunlar çözülünce de Netflix Türkiye’nin nasıl olacağını anlatmak için Netflix’in kurucu CEO’su Reed Hastings Türkiye’ye geldi ve bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısının ardından Milliyet’ten Ali Eyüboğlu, Hürriyet’ten Melike Karakartal, Sabah’tan Sinan Özedincik ve benim katıldığım mini bir toplantı yapma şansı bulduk Hastings’le... Öncelikle benim sabırsızlıkla toplantıyı başlattığımı söylemeliyim. “Türkiye’ye hoşgeldiniz” der demez, hepimizin merak ettiği soruları yönelttim. İlk merak ettiğim şey tabii ki neden 130 yeni ülkeye giren Netflix’in Türkiye’de yerelleşme üzerine çalıştığıydı. Yüzlerce ülke arasında Türkiye pazarı neden onlar için önemliydi?

Tanıtım yaptı

Reed soruma içtenlikle cevap verdi: “Ocak ayında 130 ülkede lansman yaptık ama yerelleşme işlemine o zaman girmedik. Bu hafta Polonya ve Türkiye’de yerelleşme lansmanını yaptık. Çünkü ikisi de çok hızlı büyüyen ülkeler. Biz sadece tüketicilere odaklanıp, ne seyretmeyi sevdikleriyle ilgileniyoruz. Türkiye gibi çok televizyon seyredilen ülkelerde de iyi prodüksiyonlar oluyor.” Digitürk’ün Katar şirketi BeIN Media’ya satılmasının Türkiye’de yerelleşmelerini hızlandırıp hızlandırmadığını sorduk. Hastings gülümsedi ve Netflix’in tanıtımını yaptı bize... “Digitürk farklı bir ürün ve Netflix’ten daha pahalı. Netflix ise 15.99 lira. Yani bir sinema biletinden ucuz. Bizim daha spesifik bir içeriğimiz var. Digitürk daha geniş tabanlı, farklı bir ürün. Biz Türkiye’de Narcos, Stranger Things, House of Cards gibi içeriğimize olan ilgiyi görünce Netflix’e abone olabileceklerini düşündük. Üstelik internet televizyonculuğunda evde olmak zorunda değilsiniz. Neyi, ne zaman seyretmek istediğiniz konusunda özgür kalıyorsunuz.”

İlk Ezel’i izledim

Netflix’i kim izler? O nedenle Türkiye’de kaç abonesi olduğunu merak ettik. Hastings, “Tüm dünyada 80 milyon abonemiz var. Türkiye pazarında çok yeniyiz. Ancak Türkiye’de her 3 haneden birinde olmayı umuyoruz” cevabını verince Ali Eyüboğlu “Türkiye’de kaç hane var?” diye sordu ve toplantı biraz karıştı. Herkesin birbirine bakmasından sonra Hastings, “15 milyondan fazla geniş bantlı hane... Yani bu 5 milyondan fazla aboneyi bekliyoruz anlamına geliyor” cevabını verdi. Netflix’in girdiği ülkelerde korsan yayıncılığın azaldığını söyledi. Şu anda 30 Türk dizisi yayınlanıyor Netflix’te... Türk içeriklerine ne kadar ödediğini merak ettik. “Önemli olan fiyattır. Bir yıllığına o içeriği kiralıyoruz. Genellikle de tek bir fiyatımız var. Ama tüm dünyada izleneceğini düşündüğümüz bir içerik olursa daha farklı bir fiyat olabilir. Türkiye pazarına yeni girdiğimiz için bir sürü değişik şovu satın alıyoruz. Netflix üyeleri arasında hangisinin popüler olacağını anlamak istiyoruz” cevabını verdi. İlk izlediği Türk dizisini sorduk. “Bu sabah Ezel’i izledim. Çok uzun gibi gözüküyor. Türk dizilerini seyretmek için çok zaman ayırmak gerekiyor. Ancak şunu da söylemem gerekiyor. Mustang filmini son aylarda bir sürü ülkede gösterdik ve çok iyi izlenme aldık.”

Netflix’e dizi yapma şartları

Sektörde üreten herkesin bana tembihlediği soruyu da sordum. Bir Türk senarist ya da yapımcı dizisini nasıl Netflix’e satabilir? Netflix’in orijinal bir Türk dizisi alma şartları nelerdir? Hastings, “Hem biz bağlantıya geçebiliriz, hem de gelen talepleri değerlendirebiliriz. Fakat aradığımız şey yeni bir hikâye... Diğer öykülerden farklı olmasını bekliyoruz” dedi. Farklılığın tanıtımını sordum. Biraz kinayeli olarak şu cevabı verdi Hastings: “Türkiye’deki her dizide oyuncular çok güzel. Aktörler yakışıklı, kadınlar çok güzel. Ama bazı toplumlar daha gerçekçi bir portre görmek isterler. Başka toplumlarda onlara ilham verecek kişilikleri izlemek ister. Türk dizilerinde güzellik ve moda takıntısı var. Mesela Fransa’da ilk orijinal dizimiz politik dramdı. Almanya’daki ilk işimiz bir cinayet-suç türündeydi. Japonya’daki ilk işimiz ise komediydi. Bizim aradığımız ilk olarak iyi öykü anlatan insanlar. İkinci olarak anlaşılabilir bir dünya yaratmış olmaları. Son olarak da iyi bir prodüksiyon. Yaratıcılıklarını yansıtıp, istedikleri gibi prodüksiyonu yapabilmeleri önemli. Kısacası her türlü iyi içeriğe açığız.” Netflix, yani internet televizyonculuğu Türkiye’ye girdiğine ve hepimizi heyecanlandırdığına göre umarım bu Türk dizi sektörü de aynı kafaya gelir. Öncelikle iyi bir öykü anlatmanın güzel insan göstermekten daha önemli olduğunu anlaşılır. Hoşgeldin Netflix...

Umarım seneye Türk dizisi yaparız

Aylardır Netflix’in Türkiye temsilcisi olacağı ve kim olacağının sır gibi saklandığı konuşuluyor. Ben en az 5 isimle görüştüklerini duydum. Daha doğrusu o dedikoduları dinledim. O nedenle herkesin merak ettiği soruyu Reed Hastings’e sordum. “Netflix Türkiye’nin başına hangi Türk geçecek ve yönetecek?” Tüm Netflix ekibi bunu ilk defa duyuyormuş gibi birbirine baktı. Hastings, “Avrupa’daki bütün işlerimizi Amsterdam’daki ofisimizden idare ediyoruz. Orada da Türk çalışanlarımız var. Sadece Türkiye’den sorumlu bir kişi olmayacak” dedi. Türkiye’den Netflix için çekilecek bir dizi aldılar mı? Hepimizin en çok merak ettiği sorulardan biri buydu. “Türkiye’den bir içerik aldığımızı henüz duyurmadık. Fakat görüşmelerimiz devam ediyor. Umuyorum önümüzdeki yıl anlaşmayı yapmış oluruz” dedi Hastings.

Yazının devamı...

Ne baba, ne de koca olmayı beceremeyen bir kahraman

Gold Film-Faruk Turgut’un yapımcılığını, Onur Uğraş, Şebnem Vitrinel, Murat Uyurkulak, Fikriye Uğraş’ın senaryosunu, Çimen’s Yapım’ın müziklerini, Nihat Durak’ın yönetmenliğini üstlendiği Babam ve Ailesi, pazartesi akşamı ilk bölümüyle Kanal D’de başladı. Ayça Bingöl, Bülent İnal, Ceyda Düvenci, Erdem Akakçe, Sercan Badur, Caner Şahin, Sera Kutlubey, Eva Dedova, Doğa Zeynep Doğuşlu, Kubilay Karslıoğlu, Fulya Ülvan, Sezin Bozacı, Hakan Altuntaş, İlker Özer, Ecem Simge Yurdatapan, Can Albayrak, Emre Başer, Kosta Kortidis, Özlem Gündoğdu ve Emel Göksu’nun rol aldığı dizi Tüm Kişiler’de 2.10 reytingle 13’üncü, AB’de 3.08’le 5’inci, ABC1’de 2.77’yle 8’inci oldu. Çok haksız bir sonuç olduğunu ve Babam ve Ailesi’nin çok daha yüksek bir reyting hak ettiğine canı gönülden inanıyorum. Çünkü; öncelikle ortada klişe olmasına rağmen iyi işlenmiş bir senaryo vardı. Klişelere asla karşı değilim. Yeter ki, rejiyle senaryo buluşsun. İşte o kısmı da tamamdı. Reji elindeki hikâyeyi büyütebilmiş ve iyi dünya kurmuştu. Prodüksiyona para harcanmış ve sanat yönetmeni sayesinde bu gözümüze sokmadan, stilize bir şekilde yansıtılmıştı. Oyunculuklar iyiydi. Öyleyse neden ilk bölümde düşük reyting aldı?

Sinirleri bozmaya yetiyor

Salı sabahından beri bunu düşünüyorum. Babam ve Ailesi; hem Karagül hem de Paramparça dizilerinde hissettiğimiz benzer bir duyguyu içimize kadar işletmişken neden ilk bölümde olmadı? Tabii ki, o gece 6 dizi yayınlanmasını, Paramparça’nın yeni sezonunu açmasını ve aynı izleyici kitlesine hitap ettiğini söyleyebiliriz. Ancak bu işin içinde başka bir şey var. Asıl sorun babada yani Kemal’de... Çünkü dizinin adı Babam ve Ailesi. Ancak bu öyle bir baba ki, iki ailesine de ne baba olmayı becerebiliyor, ne de koca... Aşık olduğu kadından çocukları olmuş, 24 yıl geçmiş ama sokakta onlara babaları olduğunu söyleyemiyor. Düşünsenize; babanız size geliyor ve “Benim başka bir ailem var. İdare edin, size babalık yapamayacağım” diyor. Bunu düşünmek bile sinirlerimi bozmaya yetiyor. Yani Kemal Adana’daki çocuklarına baba olmayı hiç beceremiyor. Diğer taraftan İstanbul’daki ailesiyle sahte bir mutluluk oyunu oynuyor. Eşi Suzan ona olan aşkını tüm sosyeteye ilan ederken, suratını asıp sadece tebessüm ediyor. Asla o aşkın karşılığını veremiyor. Koca olmayı da beceremiyor. İki ailesi arasında kalmış, korkak bir adam Kemal. O nedenle insanın sinirlerini bozuyor. Çünkü bu dizinin kahramanı Kemal. Baba o... İki kadının arasında kalmış ve ailesinin emrettiğini dinlemiş, çocuklarını sahiplenememiş ve ekranda kahraman adam görmek isteyen kadınlara da hitap edememiş bir karakter.

Caner Şahin’i keşfettik

Paramparça’ya kazandıran Cihan’ın her iki çocuğuna da harika bir baba gibi davranması, Karagül’de artı puana geçiren ise Murat’ın ailesini dinlemesine rağmen aşık olduğu kadınla evlenmesiydi. İki erkek karakterin de kendi seçimleriydi. Kemal ise ortaya bir karakter koyamıyor. Sanırım ekrandaki kadın izleyiciyi de bu rahatsız ediyor. Aksi taktirde dizinin boşu yok. Senaryo, reji, oyunculuklar, prodüksiyon iyi. Özellikle oyunculuklara değinmeden geçemeyeceğim. Ayça Bingöl’ü zaten ekranda çok özlemiştim. Ekrana bu kadar mı yakışır bir kadın. Ceyda Düvenci tek kelimeyle müthiş bir performans sergileyerek karşımıza çıktı. Duygu geçişleri kızgınlıktan acılı anneye dönüşmesi muhteşemdi. Bülent İnal, tüm bölüm boyunca boyun eğendi. Yaratılan Kemal karakteri tasarımına uygun bir tavırdı. Ancak Bülent İnal’ın iyi oyunculuğuna şahit olmuş biri olarak, onu güçlü gibi çizilmiş ama içi boşaltılmış bir baba olarak izlemek garip oldu. Ancak bu dizinin televizyon sektörüne en büyük kazancı Kadir karakterine hayat veren Caner Şahin oldu. İlk sahnesinden finale kadar her saniye yükselen, gözünden ışık fışkıran, kamerayla dans eden ve duygusunu kalbimize batıran bir yetenek Şahin. Günün sonunda “İyi ki bu dizi yapılmış ve biz yeni bir oyuncu kazandık” diyorum.

Yükselişe geçecektir

Ezcümle; Babam ve Ailesi sezona iyi bir bölümle başlangıç yaptı. Bu hafta bol bol yapılacak tekrar bölümleriyle seyirciyi bir yerden yakalayacaktır. Şimdi bize ya baba, ya da koca olmayı becerebilecek bir Kemal karakteri lazım. Eğer hızlı bir şekilde karakter tasarımına müdahale edilirse Babam ve Ailesi yükselişe geçecektir.

EYÜBOĞLU’NDAN BİR MEGASTAR TARKAN KİTABI

Ali Eyüboğlu, bu sektörde tartışmasız hepimiz için önemli bir isim. Gazeteciliğe olan tutkusunu tartışmaya bile gerek yok. Birlikte yüzlerce etkinliğe katıldık. Onun mesleğe yeni başlamış bir muhabir heyecanıyla haber yapmasını her zaman büyük bir saygıyla izlemişimdir. Çünkü bu saygıyı fazlasıyla hak eden bir tavırdır. Milliyet Gazetesi yazarı Ali Eyüboğlu, bizim meslekten abimiz, şahane bir kitap çıkardı. Baştan söyleyeyim, öyle güzel satıyor ki bulmakta zorlandım. “Bir Megastar Tarkan” kitabını elime aldığım anda da bırakamadım. 3 saat sonra kitap bitmişti. Yüzlerce röportaja imza atmış ve Tarkan’la hiç tanışamamış biri olarak tekrar tekrar Ali Eyüboğlu’nun yaptığı üç röportajı okudum. Gelelim kitabın ne anlattığına... Tarkan bu ülkenin en büyük starı... Bugüne kadar hakkında ne bildiğinizi düşünün! Kitabı okuduktan sonra hiçbir şey bilmiyormuşum diyeceğinize iddiaya girerim. Bir ülkenin en büyük starının, gizemli dünyasını gözler önüne seriyor kitap. Aslında Tarkan’ın yıllar içinde değişimini de şahit oluyorsunuz. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde; Ali Eyüboğlu gazeteci olarak Tarkan’la anılarını ve haberlerini derlemiş. İkinci bölümde ise 15 yıl boyunca Tarkan’ın yanında olan, hukuk danışmanlığını da üstlenen Süheyl Atay Tarkanlı yılları anlatıyor. Popüler olmak için “Kıl Oldum Abi” şarkısını söyleyen, yıllar sonra pişman olan, çişi geldi diye aforoz edilen ve küllerinden yeniden doğmayı beceren, yurt dışına açılmayı başarabilen Tarkan’ın perde arkasında ve iç dünyasında neler yaşadığını okuyacağınız “Bir Megastar Tarkan” kitabı Mona Yayınları’ndan çıktı. Ali Eyüboğlu öyle akıcı bir üslupla yazmış ki, birkaç saat sonra kitabı bitirdiğinizde sadece Tarkan’ın hayatını öğrenmiyorsunuz. Hayallerinin peşinden koşan bir insanın, eğer o ışığa sahipse başına ne gelirse gelsin kalbiyle doğru yolu bulacağına şahit oluyorsunuz. Umdunuz artıyor. Kalemine sağlık Ali Eyüboğlu, sadece Tarkan’ı yazmamışsın, umut aşılamışsın...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.