Ne baba, ne de koca olmayı beceremeyen bir kahraman
.
Gold Film-Faruk Turgut’un yapımcılığını, Onur Uğraş, Şebnem Vitrinel, Murat Uyurkulak, Fikriye Uğraş’ın senaryosunu, Çimen’s Yapım’ın müziklerini, Nihat Durak’ın yönetmenliğini üstlendiği Babam ve Ailesi, pazartesi akşamı ilk bölümüyle Kanal D’de başladı. Ayça Bingöl, Bülent İnal, Ceyda Düvenci, Erdem Akakçe, Sercan Badur, Caner Şahin, Sera Kutlubey, Eva Dedova, Doğa Zeynep Doğuşlu, Kubilay Karslıoğlu, Fulya Ülvan, Sezin Bozacı, Hakan Altuntaş, İlker Özer, Ecem Simge Yurdatapan, Can Albayrak, Emre Başer, Kosta Kortidis, Özlem Gündoğdu ve Emel Göksu’nun rol aldığı dizi Tüm Kişiler’de 2.10 reytingle 13’üncü, AB’de 3.08’le 5’inci, ABC1’de 2.77’yle 8’inci oldu. Çok haksız bir sonuç olduğunu ve Babam ve Ailesi’nin çok daha yüksek bir reyting hak ettiğine canı gönülden inanıyorum. Çünkü; öncelikle ortada klişe olmasına rağmen iyi işlenmiş bir senaryo vardı. Klişelere asla karşı değilim. Yeter ki, rejiyle senaryo buluşsun. İşte o kısmı da tamamdı. Reji elindeki hikâyeyi büyütebilmiş ve iyi dünya kurmuştu. Prodüksiyona para harcanmış ve sanat yönetmeni sayesinde bu gözümüze sokmadan, stilize bir şekilde yansıtılmıştı. Oyunculuklar iyiydi. Öyleyse neden ilk bölümde düşük reyting aldı?
Sinirleri bozmaya yetiyor
Salı sabahından beri bunu düşünüyorum. Babam ve Ailesi; hem Karagül hem de Paramparça dizilerinde hissettiğimiz benzer bir duyguyu içimize kadar işletmişken neden ilk bölümde olmadı? Tabii ki, o gece 6 dizi yayınlanmasını, Paramparça’nın yeni sezonunu açmasını ve aynı izleyici kitlesine hitap ettiğini söyleyebiliriz. Ancak bu işin içinde başka bir şey var. Asıl sorun babada yani Kemal’de... Çünkü dizinin adı Babam ve Ailesi. Ancak bu öyle bir baba ki, iki ailesine de ne baba olmayı becerebiliyor, ne de koca... Aşık olduğu kadından çocukları olmuş, 24 yıl geçmiş ama sokakta onlara babaları olduğunu söyleyemiyor. Düşünsenize; babanız size geliyor ve “Benim başka bir ailem var. İdare edin, size babalık yapamayacağım” diyor. Bunu düşünmek bile sinirlerimi bozmaya yetiyor. Yani Kemal Adana’daki çocuklarına baba olmayı hiç beceremiyor. Diğer taraftan İstanbul’daki ailesiyle sahte bir mutluluk oyunu oynuyor. Eşi Suzan ona olan aşkını tüm sosyeteye ilan ederken, suratını asıp sadece tebessüm ediyor. Asla o aşkın karşılığını veremiyor. Koca olmayı da beceremiyor. İki ailesi arasında kalmış, korkak bir adam Kemal. O nedenle insanın sinirlerini bozuyor. Çünkü bu dizinin kahramanı Kemal. Baba o... İki kadının arasında kalmış ve ailesinin emrettiğini dinlemiş, çocuklarını sahiplenememiş ve ekranda kahraman adam görmek isteyen kadınlara da hitap edememiş bir karakter.
Caner Şahin’i keşfettik
Paramparça’ya kazandıran Cihan’ın her iki çocuğuna da harika bir baba gibi davranması, Karagül’de artı puana geçiren ise Murat’ın ailesini dinlemesine rağmen aşık olduğu kadınla evlenmesiydi. İki erkek karakterin de kendi seçimleriydi. Kemal ise ortaya bir karakter koyamıyor. Sanırım ekrandaki kadın izleyiciyi de bu rahatsız ediyor. Aksi taktirde dizinin boşu yok. Senaryo, reji, oyunculuklar, prodüksiyon iyi. Özellikle oyunculuklara değinmeden geçemeyeceğim. Ayça Bingöl’ü zaten ekranda çok özlemiştim. Ekrana bu kadar mı yakışır bir kadın. Ceyda Düvenci tek kelimeyle müthiş bir performans sergileyerek karşımıza çıktı. Duygu geçişleri kızgınlıktan acılı anneye dönüşmesi muhteşemdi. Bülent İnal, tüm bölüm boyunca boyun eğendi. Yaratılan Kemal karakteri tasarımına uygun bir tavırdı. Ancak Bülent İnal’ın iyi oyunculuğuna şahit olmuş biri olarak, onu güçlü gibi çizilmiş ama içi boşaltılmış bir baba olarak izlemek garip oldu. Ancak bu dizinin televizyon sektörüne en büyük kazancı Kadir karakterine hayat veren Caner Şahin oldu. İlk sahnesinden finale kadar her saniye yükselen, gözünden ışık fışkıran, kamerayla dans eden ve duygusunu kalbimize batıran bir yetenek Şahin. Günün sonunda “İyi ki bu dizi yapılmış ve biz yeni bir oyuncu kazandık” diyorum.
Yükselişe geçecektir
Ezcümle; Babam ve Ailesi sezona iyi bir bölümle başlangıç yaptı. Bu hafta bol bol yapılacak tekrar bölümleriyle seyirciyi bir yerden yakalayacaktır. Şimdi bize ya baba, ya da koca olmayı becerebilecek bir Kemal karakteri lazım. Eğer hızlı bir şekilde karakter tasarımına müdahale edilirse Babam ve Ailesi yükselişe geçecektir.
EYÜBOĞLU’NDAN BİR MEGASTAR TARKAN KİTABI
Ali Eyüboğlu, bu sektörde tartışmasız hepimiz için önemli bir isim. Gazeteciliğe olan tutkusunu tartışmaya bile gerek yok. Birlikte yüzlerce etkinliğe katıldık. Onun mesleğe yeni başlamış bir muhabir heyecanıyla haber yapmasını her zaman büyük bir saygıyla izlemişimdir. Çünkü bu saygıyı fazlasıyla hak eden bir tavırdır. Milliyet Gazetesi yazarı Ali Eyüboğlu, bizim meslekten abimiz, şahane bir kitap çıkardı. Baştan söyleyeyim, öyle güzel satıyor ki bulmakta zorlandım. “Bir Megastar Tarkan” kitabını elime aldığım anda da bırakamadım. 3 saat sonra kitap bitmişti. Yüzlerce röportaja imza atmış ve Tarkan’la hiç tanışamamış biri olarak tekrar tekrar Ali Eyüboğlu’nun yaptığı üç röportajı okudum. Gelelim kitabın ne anlattığına... Tarkan bu ülkenin en büyük starı... Bugüne kadar hakkında ne bildiğinizi düşünün! Kitabı okuduktan sonra hiçbir şey bilmiyormuşum diyeceğinize iddiaya girerim. Bir ülkenin en büyük starının, gizemli dünyasını gözler önüne seriyor kitap. Aslında Tarkan’ın yıllar içinde değişimini de şahit oluyorsunuz. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde; Ali Eyüboğlu gazeteci olarak Tarkan’la anılarını ve haberlerini derlemiş. İkinci bölümde ise 15 yıl boyunca Tarkan’ın yanında olan, hukuk danışmanlığını da üstlenen Süheyl Atay Tarkanlı yılları anlatıyor. Popüler olmak için “Kıl Oldum Abi” şarkısını söyleyen, yıllar sonra pişman olan, çişi geldi diye aforoz edilen ve küllerinden yeniden doğmayı beceren, yurt dışına açılmayı başarabilen Tarkan’ın perde arkasında ve iç dünyasında neler yaşadığını okuyacağınız “Bir Megastar Tarkan” kitabı Mona Yayınları’ndan çıktı. Ali Eyüboğlu öyle akıcı bir üslupla yazmış ki, birkaç saat sonra kitabı bitirdiğinizde sadece Tarkan’ın hayatını öğrenmiyorsunuz. Hayallerinin peşinden koşan bir insanın, eğer o ışığa sahipse başına ne gelirse gelsin kalbiyle doğru yolu bulacağına şahit oluyorsunuz. Umdunuz artıyor. Kalemine sağlık Ali Eyüboğlu, sadece Tarkan’ı yazmamışsın, umut aşılamışsın...