Pazar sendromu
Hayatım boyunca Pazar günlerini sevmedim.
Şimdiki çocuklar bilmez Pazar günler hem banyo hem çamaşır yıkama günüydü.
Evin her tarafı çamaşır olurdu.
Kaloriferler, sandalyeler...
Camlar buğulanır, evin için deterjan ve yumuşatıcı kokardı.
Dahası...
Tembel bir öğrenciydim.
Ödevlerimi son dakikaya bırakırdım.
Hepsi yığılırdı. Hem sınavlara çalışılacak hem ödev yapılacak hem banyo yapılacak hem çamaşır yıkayan ve durmadan dırdır eden anneye yardım edilecek...
Pazar akşamları felaketim olurdu, ağlardım.
Ağladığım tek şey çamaşır ve ödev buhranı değildi.
Dul bir kadının çocuğu olarak yaşadığımız yalnızlığa da ağlardım.
Pazar günleri en çok yalnızlar unutulur.
Dullar...
Bekârlar...
Boşanmışlar..
Kocası askerde olanlar...
Sevgilisi uzakta olanlar...
Kimsenin aklına gelmez bu insanlar pazar günü ne yapar diye...
Eşine, çoluğuna, çocuğuna dalan unutur yalnızları..
Nedendir bilinmez, aynı yalnızlık çarşamba veya perşembe koymaz da...
Pazar koyar.
İlle de pazar...
İlle de pazar ister insan başkalarını görsün..
İlle de pazar ister insan etrafında çoluk çocuk insan cıvıltısı olsun.
İlle de pazar ister insan “oh yapayalnız da değilim, beni gömecek, cenaze namazımı kılacak dostlarım var” diyebilsin...
Pazar sendromu başka bir şey.
Ne yaparsan yap tesellisi yok.
Annem “Pazar günü kimse aranmaz” diyen püritanlardandı.
Bu çok ayıp ama ayıp olmanın da ötesinde “zavallı” bir harekettir.
Hah işte tam da bu yüzden benim çocukluğum “zavallı” hareketler edilmesin diye “zavallı” geçmiş binlerce pazarla doludur.
Pazar günlerinden yine nefret etmeye başladım.
Zira sevgilim uzakta yaşıyor, neredeyse imkânsızı başarmaya çalışıyoruz.
Atina İstanbul hattında bir ilişki yaşatmaya çalışıyoruz.
Annem evli dullardandı ben de sevgilisi olan bekârlardan.
Evinde etsen kahvaltıyı hüzünlü oluyor, dışarıda etsen “mutlu aile manzaralarına” tahammül etmek zorundasın. Zaten tek kişi olunca seni daima en kötü yere oturtuyorlar. Yani “mutlu aile manzaralarına” üstelik de en dipteki, en soğuk, en garson uğramaz masadan tanık olmak zorunda olmak zorundasın.
Bu yazıyı ne zaman okuyacaksınız bilmiyorum. Belki pazar sabahı, belki akşamı, belki ertesi gün.
Oturun ve etrafınızdaki yalnızların listesini yapın.
“Onun çok arkadaşı var, bunun kalabalık ailesi var” diye düşünmeyin.
Yalnız yalnızdır ve pazar sabahları ne yapacağını en kalabalık görünen kişi bile bilmeyebilir.
Listenizdeki yalnızları sırayla pazar kahvaltısına çağırın.
İster tek tek, ister ikili, üçlü..
Emin olun size de iyi gelecektir.