Dinsiz din olabilir mi?
.
Vatan Haber
Başbakan sordu:
“Dini ve milli değerlerle yetişen bir nesil arzulamanın nesi yanlış?”
Sonra da devam etti. “Ne yani tinerci mi yetiştirelim?”
Başbakanın aforizmaları hakikaten çok zihin açıcı lTinerciler dinsiz ve milli duyguları eksiktir
Çok tartışıldığı ve kabak tadı verdiği için bir laf etmeyeceğim.
Daha önce de demiştim. Benim dinim de milliyetim de vicdanım. Dindar ve milliyetçi olmak yerine daha çok vicdanlı olsaydık keşke.
Zihin açması bakımından Alain de Botton’un son kitabını okuyorum.
“Ateistler İçin Din”
Saçma mı geldi? Ateist dediğin zaten dinlere karşı olduğu için ateist olmamış mıdır?
Dinsize din nasıl olacak o zaman?
Botton, Yahudi bir ailenin oğlu. Ama annesi de babası da dini reddeden bir çift. Çocuklarını da böyle yetiştirmişler.
Alain de Botton halen inançsız ve fakat tinerci değil.
Tinerci olmadığı gibi bazı çok bilmişler küçümsese de şimdiye kadar zihin açıcı onlarca felsefi kitap yazmış bir yazar. (Favorim: “Statü Endişesi” Sel Yayınları)
Babasının ölümünden sonra dinle ilişkisine başka bir bakış açısı getirmiş.
Dinin dogmatik yanları var evet, çoğu tahammülfersa şeyler evet ama güzel yanları da var. Tanrı katında eşit olma, sınıf ve statü ayrımı olmaksızın yabancılarla (mesela bir kilisede ve ya camide) bir araya gelebilme, paylaşma, merhamet etme...
Bir ateist neden bu güzel yanlardan eksik kalsın?
Şehirdeki hayatların kaotik olmasını da tam bu nedenlerle, yani dinlerin güzel taraflarının es geçilmesi yüzünden olduğunu düşünmeden edemeyen Botton, “din olmayan bir din olabilir mi?” diye düşünmeye başlamış.
Nedir dinlerin hayranlık uyandırıcı tarafları diye bir liste yapmış. Kilisede ayin geleneği başlamadan çok önce ilk Hıristiyanların bir araya gelip yemek yemelerine verilen isimden yola çıkarak “Agape” (Yunanca “sevgi” demek) dinini hayal etmeye başlamış.
Ve olaylar gelişmiş.
Kitabın çok başındayım. Fakat heyecan verici bir şekilde devam ediyor. Devam ettikçe notlarımı paylaşacağım sizinle...
Nereden geldik bu konuya?
Hem dindar hem milliyetçi hem bilgili hem barışçıl...
Olunabilir mi sorusundan.
Evet ama hangi milliyetçilikten söz ediyoruz?
Ben de bu ülkede gereğinden fazla dindarlık, gereğinden fazla milliyetçilik ama gereğinden çok çok çok az vatan severlik olduğunu düşünüyordum.
Kimse bu vatan toprağını sevmiyor.
Kuşu, böceği, börtüsü, balığı ölsün yok olsun umurunda olmadığı gibi bazen (lüferin yok olmasını isteyen balık satıcısı gibi) mutlu bile oluyor.
1912’den beri, yani tam 100 yıldır, milli değer diye bize kakalanan vatan toprağını sevmek değil...
“Ben ve benim gibiler haricinde herkes ve her şey ölsün”dür.
“Milli değer” dediğimizin altı da üstü de budur.
Ne fazla ne eksik. Bütün fikir budur ve her şey bunun üzerine kuruludur.
Görüyorum ki değişen bir şey de yoktur.
Bu nedenle bu ikilide bazılarını dindarlık rahatsız ederken beni de bana göre vatan severlik olmayan mevcut milliyetçilik rahatsız ediyor.
Daha da zihnim açılsın diyorsanız bir de Richard Dawkins’in “Tanrı Yanılgısı” kitabı var. Neden ateistin tinerci olmayacağını pek güzel anlatıyor. Bir ara yasaklanmaya kalkılmıştı. Sonra her halde zaten okuyan bir avuç insan deyip peşini bıraktılar. (Kuzey Yayınları.)