Yıl kaç?
Başbakan Yardımcısı AKP milletvekili Bülent Arınç, CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın daha önce sarf ettiği “Başbakan’ın açıklamasını son derece hazin buluyorum. Başbakan’ın kadının bedeni üzerinden siyaset yapmayı bırakması gerekiyor, özetle diyorum ki Başbakan ‘vajina’ bekçiliğini bıraksın” sözünden meğer çok utanmış! Ettiği laf şu: “Kürtaj meselesi konuşulurken siz öyle bir söz sarf ettiniz ki benim yüzüm kıpkırmızı oldu. Evli, çocuğu olan bir bayan milletvekili, kendisiyle ilgili organını nasıl böyle açıkça konuşabilir, nasıl bundan yüzü kızarmaz”
Arkadaşımın ilk tepkisi: “Yıl kaç?” oldu.
- Kürtajdan yana değilim. Korunmadan yanayım. Günümüz koşullarında “aradan kaçtı, yanlışlıkla oldu, yanlış hesap etmişim” diyebileceğimiz bir durum artık yok. Kürtaja dini nedenlerle değil, kadının alacağı maddi manevi hasar nedeniyle karşıyım. Kimse güle oynaya kürtaja gitmez. Unuttum gitti dense de her kadının içinde ve ruhunda bir yara kalır. Yaralar bereler olmadan önce önlem almaktır doğrusu.
- “Devlet vajina bekçiliğini bıraksın” lafını sevdim mi? Emin değilim. Başta doğru geliyor. Kadının cinsel özgürlüğünü de kapsıyor. Bana kalırsa devlet “korunmadan” yana vajina bekçiliği yapabilir. Okullarda eğitim vererek, doğum kontrol yöntemlerine ulaşılırlığı kolaylaştırarak, üstelik bunu yaparken kimseyi de fişlemeyerek, ayıplamayarak.. Bekçilik değil belki ama yol göstericilik yapabilir.
- “Bir evli, bir bayan, bir çocuğu olan...” İşte en nefret ettiğim şeytan üçgeni. Evli, kadın üstelik çocuklu olunca ne olması veya olmaması gerekiyor? Başın önde, ağzın kapalı, etliden sütlüden uzak mı? Her şeyi “erkek, bekâr ve çocuksuzlar” mı yapabilir/diyebilir? Bir erkek milletvekili bunu deseydi tamam mıydı? Aylin Nazlıaka, bekar ve çocuksuz olsaydı Bülent Arınç kendisini daha mı az ayıplayacaktı?
- Yahu biz bu kafayla mücadele edip kızları okula yollamaya, kadınları iş sahibi yapmaya çalışıyoruz. “Hem kadın, hem evli, hem çocuklu eşittir bir hiç/hiçe yakın/otursun oturduğu yerde” denklemini bozmaya çalışıyoruz. Başbakan yardımcısı böyle bir lafı nasıl eder? Cinsel ayrımcılıktır. (Lafı gelmişken yeniden hatırlatayım: www.ekonomiyekadingucu.com)
- Hazır hızımı almışken... Lafım tüm erkeklere: Kadınları sözüm ona “zarafet”e çağırdığınız zaman biz bunu yemiyoruz artık bilesiniz. Maksadınız “zarif” kadın görmek değil, kadınların bir takım şeyleri yapmasını engellemek. Mesela konuşmasını! Geçmişte “zarafet” adı altında okumak, çalışmak, araba kullanmak, oy kullanmak, seçilmek gibi şimdi kadının en doğal hakkı görülen binlerce aktivite engellenmiş veya engellenmeye çalışılmıştı. Bkz: “Hanımlar, zarif ve hassas mahlûklardır. Tahsil ve çalışma hayatı bünyelerinin kaldırabileceği bir husus değildir. Hele ki idarecilik ve siyaset katiyen münasip değildir.” 1930’larda basılmış herhangi bir gazetede bulabilirsiniz bu lafları. Ama geçti o günler.
- Peki ne diyeceğiz? A) Çok affedersiniz malum yer? B) Mahrem bölge? C) Ora? D) Oramız? E) Alt taraf? F) Gizemli ülke? G) Şıngıllı dımdım? Vajina, tıbbi ve bilimsel bir terimdir. Aylin Hanım, argo bir söz sarf etmemiştir. Ayıplanacak bir şey yoktur. Ben utanmadım. (Bekâr ve çocuksuz olduğum için mi acaba? Evlenince utanma katsayısı artıyormuş ya...)
- Bu arada madem o kadar utangaçsınız siyasette işiniz ne diye sorabilir miyim? Galiba artık şunu deme durumundayız: “Beyler hassas yaratıklardır. Siyaseti bünyeleri kaldırmaz. Derhal evlerine çekilip meydanı cesur kadınlara bıraksınlar!”
- Akla Can Yücel’e atfedilen fıkra geliyor: Bir şiirinde “göt” dediği için mahkemeye verilmiş şair. “Öyle denir mi efendi?” diye çıkışınca hakim, o da “göte göt derler hakim bey” demiş.
- Bu ülke mikroenjeksiyonla çoğaldı da bir benim mi bundan haberim yok?
- Ecdadımızda da mı yoktu?
- Kabul etmek lazım ki twitter ahalisi çok eğlendi. Bülent Arınç bir tam gün boyunca “malum yer” ile anıldı durdu ama buna da “kendi düşen ağlamaz” denir! Veya “kendi kazdığı kuyuya düşmek”. Sorry sir!
- Bu arada Bülent Bey hiç sokaklarda dolaşıyor mu? Şimdi burada yazmayacağım ama bir spor gazetesinin de adı olan berbat bir cümleyi erkeklerin ne sıklıkta kullandığını biliyor mu? Aylin Hanım yerine erkekleri zarafete çağırmayı hiç düşünür mü? Zira çok daha isabetli olur.
- Bu kadar. Ben bir su içeyim.