Sakız Adası’nın meşhur roket savaşı
Geçen hafta Ortodoksların Paskalya bayramıydı. Cumartesiyi Pazara bağlayan gece, İsa’nın dirilişini ayinler ve şenliklerle kutladılar. Yunanistan’ın Sakız Adası’nda ise 120 yıldır devam ettirilen çok komik bir “savaş” var. Vrondado bölgesindeki iki kilisenin cemaati, her Paskalya’da roketlerle birbirlerine giriyor! Panagia kilisesinin hedefi Ayios Markos kilisesinin kubbesi ve kapısındaki aslan ikonu, Ayios Markos kilisesinin hedefi ise Panagia Kilisesinin saati! Savaş sürerken içeride de ayin yapılmaya devam ediyor!
Daha çok kimin camı kırılacak yarışı
Yıllar önce öğrenmiştim böyle bir savaşın varlığını. Kalimnos Adası’nda gece yarısı dinamit sesiyle uyanınca, pansiyon sahibinin yakışıklı oğlu anlatmıştı. “Biz çok normal bir millet değiliz aslında. Paskalya’da hava-i fişek yerine dinamit atarız havaya. Sakızlılar daha da beter! Birbirlerine roket atıyor...” Sonra Youtube’da roket savaşının videolarını izledim. Aman Allahım deli bir şey! Üç yıldır programını ona göre ayarlamaya çalışıyordum ancak bu yıl başardım. İki kilise neden birbiriyle savaş ediyor belli değil. Yıllar önce güya kilisenin cemaatlerinin çocukları birbirlerine sapanla taş atarmış. Kim kimin kilisesinin daha çok camını kıracak diye yarış yaparlarmış.
Sonra bu cam kırma hadisesi Paskalya ile birleşmiş.
İki hafta arayla Paskalya’yı kutluyorlar
Paskalya bildiğiniz gibi Hıristiyan aleminin en önemli olayı. İsa, yakalanıyor, yargılanıyor ve idama mahkûm oluyor. Çarmıha gerildikten bir gün sonra ölü bedeni haçtan indiriliyor ve kefenlenip bir mağaraya, kimi kaynaklara göre başkası için hazırlanmış bir mezara konuluyor. Fakat daha sonra gidip baktıklarında İsa’nın bedenini bulamıyorlar. Kaçırıldı mı acaba diye düşünürken bir süre sonra İsa havarilerine görünüyor. Dirildiğine kanaat getiriyorlar.
İsa 40 gün daha dünyada kalıp havarilerine yol gösterdikten sonra bedeniyle beraber Kudüs’deki Zeytin Dağı’ndan göğe yükseliyor.
İşte her yıl coşkuyla kutlanan, o “diriliş” veya Yunancasıyla “anastasi” anı! Katolikler ve Ortodokslar genelde bir iki hafta arayla kutluyor. Tam gece yarısı o an yeniden canlandırılıyor. Çanlar çalınıyor, tahtalara vuruluyor. Yani bol bol “gürültü” yapılıyor. Niye? Çünkü bir rivayete göre tam
“diriliş” anında aynı zamanda büyük bir deprem olmuş. Her şey sembolik, her şey teatral...
Topların içine taş koyuyorlar
Vrondado’da Paskalya şenlikleri zaman içinde sapanla taş atmaktan “top”a terfi etmiş! Paskalya gecesi, çanlar çalmaya başlayınca kiliselerin avlularına yerleştirdikleri topları ateşlerlermiş ve çıkan gümbürtüyle karşı kilisenin camlarını kırmaya çalışırlarmış.
Sonra iş tehlikeli boyutlara gelmiş. Topların içine taş koymaya başlamışlar. Kiliseler yıkılmaya, insanlar ölmeye başlamış.
1889’da, biraz da kendilerine karşı isyan eder endişesiyle Osmanlı kuvvetleri topları toplamış.
Eğlenceleri ellerinden giden Vrondadolular bu işe çok bozulmuş. Düşüne taşına akıllarına İtalyanlardan öğrendikleri “roket”ler gelmiş. Bir sopa, bir parça barut, bir fitil ile kendi fişeklerini yapmaya başlamışlar. O gündür bugündür her Paskalyada iki kilise arasında çılgın bir roket savaşı (Yunancası “Ruketopolemos”) oluyor.
Şimdi ateş başlasın!
Vrondado mahallesi, şehrin dağa doğru hafifçe yükseldiği bir noktada. Kiliselerin arası sadece 400 metre. Cumartesi öğleden sonra kiliselerin avlularına rampalar yerleştiriliyor. Hava karardıktan sonra deneme atışları yapılıyor. Hedefler ne kadar tutturuluyor ona bakılıyor. Sonra ellerde megafon “sataşmalar” başlıyor. Ne diyorlar diye sorduğumda, Yunan arkadaşlarımın hepsi gülerek “very very bad things” (çok çok kötü şeyler) diye cevap verdi. “Bittiniz!” “Yandınız!” laflarının edepsiz versiyonları olmalı...
Gece 11’e kadar taciz ateşleri devam ediyor. Bu arada inanılmaz bir kara duman kaplıyor ortalığı. Fişeklerden çıkan kükürt dioksitmiş. Sonra bir süre ara veriyorlar. Meğer kiliseye gitmek isteyenler gidebilsinmiş diye! Evet! Roket savaşı olurken içeride Paskalya ayini de devam ediyor iyi mi!
Sonrası cehennem. İki kilise arasında saatlerce süren bir savaş başlıyor. Her saldırıdan önce bir uyarı kornası oluyor. Uzaktan göründüğü gibi masum bir şey değil aslında. O civarda oturanlar günler öncesinden evlerinin etrafını çelik ağlarla çeviriyor. Araba maraba hiçbir şey ortada bırakılmıyor zira roketler gayet geniş bir alana yayılıyor. Savaş sırasına sokakta yürümek, araba kullanmak kesinlikle yasak. Gözümüzün önünde üç dört yerde yangın çıktı. Yangın çıkınca savaş duruyor, itfaiye
yangını söndürüyor, sonra gene
devam ediliyor.
Roket şenliğini izlemek için illa cehennemin içinde olmak gerekmiyor elbette. Epos tepesindeki Ayios Makarios Kilisesi’ne çıkıp güvenli bir şekilde izlemek de mümkün.
Tüm hazırlıklar 1 yıl sürüyor
Roketlerin özelliği fabrikasyon olmamaları. Hepsi el yapımı. Roket dedikleri basit bir fişek. Eski telefon rehberlerini parçalayıp rulo yapıyorlar. İçine patlayıcı bir madde, fitil ve bir sopa koyuyorlar. Hava-i fişeğin “homemade” tarzı. Hazırlıklar Paskalyadan hemen sonraki hafta başlıyor. Çeşitli adlar altında ekipler kuruyorlar. Sonra da boş vakitlerinde harıl harıl fişek yapıyorlar. Hepsi elbette ki gönüllü. Ekip isimleri de komik: Cehennem, Melankoli, Cobra, 18’lik Nişanlı, Altmış Dokuz, EOKAÖ Ekip isimlerini de tek tek fişeklere yazıyorlar ki “zafer” kimin belli olsun. Geçen
sene 90, 90 karşılıklı olmak üzere 180 bin roket atılmış. Bu yıl kriz var diye toplam 120 bin olmuş. Roket ve rampa masraflarının bir bölümü cepten bir bölümü belediyeden çıkıyor.
Ertesi gün
Ertesi gün, yani Pazar, “zarar ziyan tespit günü”. Evde bir arada bol etli Paskalya yemeğini yedikten sonra taraflar kiliselere geliyor ve kim kimin camını kırmış, kim kimin neresinde ne delik açmış ona bakıyorlar. Kimse yenildiğini kabul etmiyor elbette. Sonra tokalaşarak ayrılıyorlar ve kiliselerini tamir ediyorlar. Ve ertesi yılın fişeklerini yapmaya başlıyorlar.
Sadece 2’nci Dünya Savaşı’nda
ve cunta zamanı durmuş
1890’larda başlayan roket savaşları ilk olarak 2. Dünya Savaşı’nda Alman işgali sırasına durmuş. Sebep de barutlarının olmayışı. Hem fakirlikten hem de Almanlar yüzünden. İşgal bitince savaş yeniden başlamış ama esas canlılığını, Sakız’ın meşhur armatörlerinden Handris’in devreye girmesiyle kazanmış. Handris, futbol takımına destek verir gibi Panagia kilisesi roketçilerine sahip çıkmış. İkinci kere durması ise Cunta dönemine rastlıyor. 1967’de darbeyle başa gelen askeri yönetim roket savaşını yasaklamış. Fakat şansa bakın ki dönemin iç işleri bakanı Sakızlı, hem de Vrondado bölgesindenmiş. Üstelik roket savaşlarına bayılırmış. Onun sayesinde 1970’de yeniden başlamış. O günden sonra da her yıl giderek artan bir seyirci ile devam etmiş “Ruketopolemos”.