Gezi’den sonra 1 Mayıs artık manalı değil
BAŞ NOT: Taksim sembolik meydan. Tarihten gelen nedenlerle insanlar 1 Mayıs’ı orada kutlamak istiyorsa orada kutlamalıdırlar. Bunu engellemeye çalışmanın hiçbir manası yok.
- 1 Mayıs’tan yine bir Gezi çıkar diye çok korktular ama boş bir korku. Zira Gezi o kadar kuvvetli, çağdaş, yenilikçi, yaratıcı ve doğurgan bir kalkışmaydı ki “1 Mayıs” yanında bir hayli eski ve hatta dar kafalı kaldı. “Millet korktuğu için katılım azdı” dediler ama tek neden bu değil. 12 Eylül gençliğinin tek bildiği devlete isyan bugüne kadar evet 1 Mayıslardı. Ama geçen yaz Gezi, onu tahtından alaşağı etti. 1 Mayıs’ın tarihi istediği kadar anlamlı, acılı, kanlı ve “hesabı sorulmamış” (1977’nin 1 Mayıs’ından söz ediyorum) olsun, Gezi’nin sahiciliği yanında yapacak bir şeyi yok.
- Neden böyle? Bir kere 1 Mayıs’ta bir temsiliyet sorunu var. İşçi bayramı ama ortada işçi yok. Sendikalar var, sendikaların insanları var, solcular var ama sosyal sigortasız çalışan inşaat işçisi yok. Tersane işçisi yok. Tekstil işçisi yok. Nerede o? Evinde. TV karşısında olayları izliyor ve “çık çık çık” diyor. Sonra da gidip AKP’ye oy veriyor. Ve bu 50 yıldır da böyle. Ne solcu ne eylemci işçiyi ikna edebiliyor. Gayet net.
- Halbuki Gezi’de herkes kendisini temsil ediyordu. Gezi bir emir komuta zinciriyle oluşmamıştı. Kendiliğindendi. Sosyalizm, komünizm, İslamizm, nasyonalizm... Hiçbir “şey” olmak zorunda değildin. Aksine, kendin olman yeter ve hatta gerekliydi. Kimse sana bir düşünceyi veya bir davranışı dayatmıyordu. Kimse kokoş diye, genç diye, cahil diye, “ay ama ben hiç bişey bilmiyorum yaaa” diye konuşuyor diye, eşcinsel diye, kapalı diye, zengin diye, kolejli diye, apolitik diye dışlanmıyordu. Herkesi içine alan çok farklı bir oluşumdu. Kendi pratiği ve disiplini vardı. Ve bu spontan oluşmuş bir pratikti.
- “Kapitali olmayan herkes işçidir” deniyor. Banka hesabında tek kuruşu olmayan, dağlar kadar da kredi kartı borcu olan ve maaşı da asgari ücreti sadece birkaç yüz lira geçen “plaza çalışanı” Selin Naz hanıma “sen bir işçisin” de bakalım sana ne cevap verecek. Ama o Selin Naz, elinde “aşkım, eylemdeyim” pankartıyla Gezi’deydi. Aynı gaz, aynı TOMA, aynı ceberut polis...
- Taksim 1 Mayıs’a açık olsaydı çeşitli grupların “resmigeçidi”nden başka bir şey olacak mıydı? Olmayacaktı. 1 Mayıs, Gezi’nin yanında üslup olarak da geri kafalı bir eylem/kutlama. Yasak edilince de alternatifi “çatışma” oluyor. Yani ya rap rap rap elde flamalarla “geçit” veya “çatışma”. 1 Mayıs bu hâliyle de yaratıcılıktan uzak. Gezi’de “orantısız zekâ” vardı, 1 Mayıs’ta “orantılı zekâsızlık.”
- Ahmet Hakan dünkü köşesinde “Hem boyun eğmeyen, hem de iktidara malzeme sunmayan bir çözüm” lazım diyor. Çok haklı. Peki var mı bir önerisi olan? Bence üzerinde düşünmeye değer.